Burundaki mikroplar, koronavirüs ile enfeksiyon şiddetine yönelik ipucu veriyor

Hastalık şiddeti ile ters bir durum gösteriyor

Florida’nın Sarasota şehrinde Kovid-19 hastalarına ayrılan bir yoğun bakım ünitesi (Reuters)
Florida’nın Sarasota şehrinde Kovid-19 hastalarına ayrılan bir yoğun bakım ünitesi (Reuters)
TT

Burundaki mikroplar, koronavirüs ile enfeksiyon şiddetine yönelik ipucu veriyor

Florida’nın Sarasota şehrinde Kovid-19 hastalarına ayrılan bir yoğun bakım ünitesi (Reuters)
Florida’nın Sarasota şehrinde Kovid-19 hastalarına ayrılan bir yoğun bakım ünitesi (Reuters)

Araştırmacılar, burundaki ve boğazın üst kısmındaki mikropların, kişinin SARS-CoV-2 virüsü ile enfeksiyonunun (Kovid-19) ne kadar tehlikeli olabileceğini değerlendirmek ve yeni tedavi stratejileri geliştirmek için biyobelirteçler içeriyor olabileceğini belirtiyorlar.
Augusta Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yaşlı sağlığı araştırmacısı olan Dr. Sadanand Fulzele, söz konusu nazofaringeal (üst yutak) bölgesinin, burun ve ağız gibi doğal yollarla vücuda giren virüslere, bakterilere ve patojenlere karşı bir koruma hattı oluşturduğunu söylüyorlar.
MDPI dergisinde geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir araştırmaya göre, araştırmacılar yaşları 49 ila 78 arasında olan Kovid-19 test sonucu negatif çıkan 27 kişi, test sonuçları pozitif çıkan ancak semptomları olmayan 30 vaka ve pozitif sonuç alan ancak hastaneye yatmaları gerekmeyen 27 kişinin mikroorganizmalarını incelediklerinde ayırt edici paternler tespit ettiler.
Georgia Ezoterik ve Moleküler Laboratuvarı (GEM) Direktörü Dr. Ravindra Kolhe 28 Eylül’de Augusta Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin internet sitesinde yayınlanan bir raporda, “Milyonlarca insan enfekte oluyor ve bu kişilerden nispeten azı semptom geliştiriyor. Nazal mikrop sayısı bunun sebeplerinden biri olabilir” ifadelerine yer verdi.
Araştırmada yer alan ortak yazar Dr. Sadanand Fulzele, en önemli değişikliklerin, önemli miktarda mikroplara sahip olmayan hastaların yaklaşık yarısı da dahil olmak üzere semptomatik hastalarda görüldüğünü belirtti. Fulzele sözlerine şunları ekledi:
“Semptomlara sahip kişilerin nazofaringeal (üst yutak) boşluklarında, asemptomatik negatif ve semptomsuz pozitif sonuçlu kişilere kıyasla düşük bakteri oranı gözlemlememize şaşırdık. Bununla birlikte Asemptom gösteren pozitif sonuçlu bireylerin büyük çoğunluğunda hala önemli miktarda nazal bakteri bulunuyordu.”
Hastalığın mı mikropların mı daha önce kaybolduğunu bilmediklerini belirten Fulzele burundaki mikropların yok olmasının burun akıntısı ve hapşırmaya bağlı olabileceğini ayrıca mevcut bakteri sayısındaki azalmanın, bireyin ciddi semptomlar gösterme riskini artırabileceği ya da virüsün gidişatının değişebileceğini belirtti.
Sindirim sistemindeki mikroplarla ilgili deneyimlerine dayanarak Kolhe, nazofaringeal bölgedeki farklı mikrop içeriği ve hacminin enfeksiyon şiddetinde etkili olduğunu düşünüyor. Araştırmacılar, tespit ettikleri bazı bakterilerin işlevlerinin tam olarak bilinmediğini belirtmelerine rağmen, bakteri türünde de farklılıklar buldular.
Virüsün adının ve yaklaşık iki yıllık deneyiminin de gösterdiği gibi, şiddetli akut solunum yolu sendromu koronavirüsü 2 yani SARS-CoV-2’nin bulaşma yollarından biri, virüsü taşıyan bir kişinin öksürmesi, hapşırması ve hatta konuşması sonucunda virüsü taşıyan aerosol adı verilen damlacıkların havada hareket ederek başka bir kişinin burnuna veya ağzına girmesidir.
65 yaş ve üstü ve hipertansiyon ve diyabet gibi sağlık sorunlarından muzdarip olan kişilerin, hastaneye yatış ve enfeksiyona bağlı ölüm risklerinin yüksek olduğu kabul ediliyor. Bu nedenle araştırmacılar yaşlıların nazofarenksi olarak adlandırılan solunum yollarının üst yutak kısmındaki mikroorganizmalara incelemeye karar verdiler.
Fulzele, bu bölgenin nemli, mukus üreten yüzeyin mikroplara karşı doğal bir bariyer görevi gördüğünü, bu bölgede büyük bir bağışıklık hücresi grubunun bulunduğunu ve solunum virüslerine karşı tepkide kilit nokta olduğunu söylüyor. Bölgede, bunların yanı sıra virüsün spike proteininin bağlandığı ACE-2 reseptörleri de bol miktarda bulunuyor, dolayısı ile burası virüs için bir iniş noktasını temsil ediyor.
Kolhe ve Fulzele, yeni bulgularının semptomatik hastalar arasında değişen mikrop miktarlarının virüse karşı bağışıklık tepkilerini etkilediğini gösterdiğini söylüyor.
Fulzele şunları söyledi:
“Semptomlu bireylerde, genel olarak ciltte bulunan ve akne ile ilişkili olan Cutibacterium dahil olmak üzere iki bakteri türünde önemli ölçüde daha yüksek seviyeler tespit edildi. Buna karşılık, üzerinde çalışılmamış bir dizi başka bakterilerin yoğunluğu ise önemli ölçüde daha düşüktü.”
Semptomatik ve asemptomatik olan her iki enfekte gruptaki insanlarda üst yutaktaki mikroorganizmalar, mavi yeşil algler olarak da adlandırılan Siyanobakteriler dahil olmak üzere yüksek düzeyde bakteri bulunuyordu. Siyanobakteriler kirlenmiş suda da bulunabilir, ancak genellikle insan mikrobiyomlarında bulunurlar. Bunun yanı sıra bağışıklık tepkisinde rol oynadıkları da düşünülüyor.
Söz konusu bakteri vücuda genel olarak burundaki gibi mukozal yüzeylerden giriyor. Bakterinin zatürree ve karaciğer hasarına neden olduğu biliniyor. Semptomlara sahip olan vakalarda, asemptomatik olan kişilere kıyasla bu bakterilerin iki katı tespit edildi.
Fulzele, asemptomatik ve semptomatik vakalar arasında mikrop çeşitliliğinde önemli bir değişiklik olmadığını, ancak sayıları açısından yukarı ve aşağı hareket eden çok sayıda bireysel bakteri gördüklerini belirtiyor.
Nazofaringeal mikrop çeşitliliği ile Kovid-19’un şiddeti arasındaki ilişki belirsiz kalırken, araştırmacıları çalışmalarının nazal mikroplar, SARS-CoV-2 enfeksiyonu ve şiddeti arasında güçlü bir ilişki olduğunu belirttiler. Araştırmacıların analizleri, yeni virüs varyantları ortaya çıkmaya başlamadan önce yapılmış olsa da mikrop çeşitliğindeki farklılıkların muhtemelen bunlar için de geçerli olacağı belirtiliyor. Araştırmacılar bu konuya yönelik çalışmalarına çoktan başladıklarını söylüyorlar. Ayrıca tespit ettikleri paternlerin doğrulanması için daha büyük çalışmalara ihtiyaç olduğunu, daha büyük bir çalışma yapmak üzere fon bulmaya çalıştıklarını belirttiler.



Dinozorlar gişeyi ele geçirdi: Serinin son halkası rekora koşuyor

40 yaşındaki Scarlett Johansson, Jurassic World: Yeniden Doğuş'ta üç dinozordan genetik materyal elde etmek için görevlendirilen keşif ekibinin lideri Zora Bennett'ı canlandırıyor (Universal)
40 yaşındaki Scarlett Johansson, Jurassic World: Yeniden Doğuş'ta üç dinozordan genetik materyal elde etmek için görevlendirilen keşif ekibinin lideri Zora Bennett'ı canlandırıyor (Universal)
TT

Dinozorlar gişeyi ele geçirdi: Serinin son halkası rekora koşuyor

40 yaşındaki Scarlett Johansson, Jurassic World: Yeniden Doğuş'ta üç dinozordan genetik materyal elde etmek için görevlendirilen keşif ekibinin lideri Zora Bennett'ı canlandırıyor (Universal)
40 yaşındaki Scarlett Johansson, Jurassic World: Yeniden Doğuş'ta üç dinozordan genetik materyal elde etmek için görevlendirilen keşif ekibinin lideri Zora Bennett'ı canlandırıyor (Universal)

Universal'ın efsanevi serisinin yedinci halkası Jurassic World: Yeniden Doğuş (Jurassic World Rebirth), 4 Temmuz'da yalnızca ABD'de 6 bini aşkın salonda 26 milyon dolarlık hasılatla gişeye adeta bir T-Rex gibi daldı. Film, 2 Temmuz'daki ön gösterimlerinden bu yana hafta sonu başlamadan önce 55,8 milyon dolara ulaşmıştı.

Hafta sonu bitene kadar Yeniden Doğuş'un ABD'de 140 milyon dolar barajını aşması bekleniyor. Böylece 2025'in 7. en yüksek açılışına imza atmış olacak.

Yeniden doğan dinozor efsanesi, dünya çapında ise beklentilerin üzerine çıkarak 312,5 milyon dolarlık açılışla yılın en büyük ikinci küresel açılışını yapmak üzere. Bu başarı, sadece Bir Minecraft Filmi'nin (A Minecraft Movie) arkasında ve Lilo ve Stiç'in (Lilo & Stitch) önünde yer alıyor. Serinin geçmişiyle karşılaştırıldığında ise Jurassic World'ün 525 milyon doları aşan küresel açılışından sonra en iyi ikinci başlangıç oldu.

Yeniden Doğuş, 2025'te Çin yapımı animasyon Ne Zha 2'nin ardından yılın en iyi ikinci uluslararası açılışına imza attı. Aynı zamanda serinin uluslararası arenadaki en büyük ikinci çıkışı oldu.

Çin'de yalnızca açılış gününde 11,4 milyon dolar kazanan film, ülkede 33,7 milyon dolarlık hasılata ulaştı ve yüzde 50'lik pazar payıyla zirvede.

Yapım bütçesinin yaklaşık 180 milyon dolar olduğu tahmin edilen film için Universal’ın bu ivmeyi sürdürmesi büyük önem taşıyor.

Scarlett Johansson, Jonathan Bailey ve Mahershala Ali'nin başrollerinde yer aldığı Jurassic World: Yeniden Doğuş'un yönetmenliğini Rogue One: Bir Star Wars Hikayesi'yle (Rogue One: A Star Wars Story) tanınan Gareth Edwards üstleniyor. Senaryo ise ilk 1993 yapımı Jurassic Park'ın da yazarı olan David Koepp'e ait. 

Hikaye, kalp hastalıklarını tedavi edebilecek devrim niteliğinde bir ilacın anahtarını taşıyan dinozor DNA'sını bulmak için yürütülen gizli bir görevi konu alıyor.

Independent Türkçe, Variety, Deadline