Analiz: Nükleer silaha sahip bir İran, Kuzey Kore’den daha tehlikeli olur

Tahran’daki bir sokakta dini lider Ali Hamaney’in fotoğrafının yanından karadan karaya füze Şahab 3 geçiriliyor (EPA)
Tahran’daki bir sokakta dini lider Ali Hamaney’in fotoğrafının yanından karadan karaya füze Şahab 3 geçiriliyor (EPA)
TT

Analiz: Nükleer silaha sahip bir İran, Kuzey Kore’den daha tehlikeli olur

Tahran’daki bir sokakta dini lider Ali Hamaney’in fotoğrafının yanından karadan karaya füze Şahab 3 geçiriliyor (EPA)
Tahran’daki bir sokakta dini lider Ali Hamaney’in fotoğrafının yanından karadan karaya füze Şahab 3 geçiriliyor (EPA)

ABD Başkanı Joe Biden Beyaz Saray’ı devraldığından beri, İran rejimi uranyum zenginleştirmeyi ‘nükleer silahların üretilebileceği’ noktaya kadar yükseltti.
Bu arada Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), “İran’ın nükleerle ilgili taahhütlerinin uygulanmasını durdurma kararının bir sonucu olarak, 23 Şubat 2021’den bu yana ajansın doğrulama ve izleme faaliyetleri ciddi şekilde baltalandı” şeklinde bir açıklama ile uyardı.
İran gerçekten nükleer silah edinmeye yakın mı?
Uluslararası Orta Doğu Konseyi Başkanı siyasi analist Macid Rafizade, Gatestone Institute sitesinde yayınlanan makalesinde şu ifadeleri kullandı;
“İran rejimi nükleer silah edinme yolunda bir dönüm noktasına yaklaşıyor. Bu arada Biden yönetiminin mollaların nükleere yönelmesini engellemek için net bir gündemi yok gibi görünüyor. New York Times, geçen ayın ortasında İran’ın tek bir nükleer silah için yakıt üretmekten yaklaşık bir ay uzakta olduğunu bildirdi.”
Nükleer silaha sahip bir İran’ın tehditlerinin hafife alınmaması gerektiğini vurgulayan Rafizede makalesine şöyle devam etti;
“Birincisi, rejim sık sık İsrail’i haritadan silmekle tehdit etti. İran Devrim Muhafızları Genel Komutanı General Hüseyin Selami, İran rejiminin planlarını hararetli bir şekilde ortaya koyarak, “Stratejimiz İsrail’i küresel siyasi haritadan silmek” dedi. İran’ın dini lideri Ali Hamaney de, İsrail’in yok edilmesiyle ilgili ‘Filistin’ başlıklı 416 sayfalık bir rehber kitap yayınladı.”
Mevzu bahis ikinci unsuru, mollaların İslamcı yönetim sistemini dünyadaki diğer ülkelere ihraç etmeyi de içeren devrimci ideallerinin peşinde koşmaya öncelik vermesine dayandıran Rafizede, makalesinin devamında şu ifadeleri kullandı;
“İranlı liderler, 1979’dan beri İran Devrim Muhafızları Ordusu ve Kudüs Gücü’nü konuşlandırarak, Husi milisleri ve Hizbullah dahil vekil grupları aracılığıyla Tahran’ın etkisini Yemen’den Lübnan’a, Suriye ve Gazze Şeridi’ne kadar Ortadoğu’da genişletmeyi başardı. Üçüncüsü, nükleer silahların İran’ın vekil ve milis gruplarının eline geçmesi veya İran rejiminin nükleer teknolojisini Suriye rejimi veya Afganistan’daki Taliban gibi vekilleri ve müttefikleriyle paylaşması gibi tehlikeli bir olasılık var.”
Rafizade’ye göre, İran rejimi, hassas güdümlü füzeler ve belirli hedefleri vurmak için ileri teknoloji de dahil olmak üzere Suriye dahil diğer ülkelerde balistik füzelerin ve gelişmiş silahların üretimi için fabrikalar kuruyor.
Peki, İran rejimi halihazırda vekillerine gelişmiş silahlar sağlıyorken, nükleer teknolojisini vekilleri ve milis gruplarını güçlendirmek ve düşmanlarının ulusal güvenlik çıkarlarını baltalamak için paylaşmasını ne engelleyebilir?
Rafizade’ye göre, Birlemiş Milletler’in (BM) en son yıllık raporu , bu yıl Husilerin İran rejiminden önemli miktarda silah aldığını ortaya koydu.
Artan kanıtlar, İran’daki kişi veya kuruluşların Husilere önemli miktarda silah ve bileşen tedarik ettiğini gösteriyor.
Rafizade yaptığı analizde, İranlıların da kendi ülkelerinde yeterince şanslı olmadıklarına dikkat çekerek, Uluslararası Af Örgütü’nün İran’daki insan haklarının durumuna ilişkin 2020 raporuna uzunca değindi.
‘İran liderliği vatandaşlarına böyle davranıyorsa, düşman olarak gördüğü kişilere daha iyi davranacağına kim inanabilir?’ diye soran Rafizade, “Diğerlerinin de sorduğu gibi: Hitler bir nükleer silah edinmiş olsaydı, onu kullanmakta tereddüt eder miydi?” diye ekledi.
Rafizade makalesinin sonunda, “İran’ın molla rejimi nükleer silahlara sahip olursa, bunun ne kadar daha düşmanca ve cesaret verici hale geleceği tahmin edilebilir. Bu tür liderler bir kez kitle imha silahlarına sahip olduklarında, onları durdurmaya çalışmak çok fazla can ve paraya mal olacaktır. İran’ın nükleer silahlarını kullanması bile gerekmeyebilir, tehdit fazlasıyla yeterlidir” şeklinde uyardı.



Tayvan’da Çin alarmı: Askeri mahkemeler geri geliyor

Çin, geçen yıl mayıs ve ekimde, Tayvan'ın etrafında kapsamlı askeri tatbikatlar düzenlemişti (AFP)
Çin, geçen yıl mayıs ve ekimde, Tayvan'ın etrafında kapsamlı askeri tatbikatlar düzenlemişti (AFP)
TT

Tayvan’da Çin alarmı: Askeri mahkemeler geri geliyor

Çin, geçen yıl mayıs ve ekimde, Tayvan'ın etrafında kapsamlı askeri tatbikatlar düzenlemişti (AFP)
Çin, geçen yıl mayıs ve ekimde, Tayvan'ın etrafında kapsamlı askeri tatbikatlar düzenlemişti (AFP)

Tayvan, Çin'i "yabancı düşman güç" diye niteleyerek güvenlik önlemlerini artırdı.

Tayvan Devlet Başkanı Lai Ching-te, dün düzenlenen ulusal güvenlik toplantısının ardından yaptığı açıklamada, Pekin yönetimine dair şu iddiaları paylaştı:  

Çin, demokratik Tayvan'ın özgürlüğünden, çeşitliliğinden ve açıklığından faydalanarak çeteleri, medyayı, yorumcuları, siyasi partileri ve hatta silahlı kuvvetlerin ve polisin muvazzaf ve emekli mensuplarını bizi içten bölmek, yok etmek ve yıkmak için devşiriyor.

Lai, Çin’e karşı güvenlik önlemlerinin artırılması gerektiğini belirterek askeri mahkemelerin yeniden kurulacağını açıkladı. Tayvan lideri “isyan, düşmana yardım, gizli bilgilerin sızdırılması, görevi ihmal veya itaatsizlik gibi askeri suçlarla” ilgili hukuki süreçlerin bu mahkemelerde görüleceğini söyledi. 

Çin adına casusluk yaptığı gerekçesiyle geçen yıl 64 Tayvanlı hakkında hukuki işlem başlatıldığını belirten Lai, bu sayının 2021’e kıyasla üç kat arttığını ifade etti.

1980’lerin sonuna kadar sıkıyönetim altına olan Tayvan, askeri mahkeme sistemini 2014’te sonlandırmıştı.

Lai’nin askeri mahkemeleri geri getirme planı muhalefetin tepkisini çekti. Merkez sol Tayvan Halk Partisi (TPP), bu hamlenin Tayvan’ı insan hakları alanında geriye götüreceğini söyledi.

Tayvan yasama meclisinde çoğunluğu elinde bulunduran Çin Milliyetçi Partisi’nden (Kuomintang -KMT) Wang Hung-wei ise plana “tamamen karşı çıkmadıklarını” belirtirken, iktidardaki Demokratik İlerici Parti’yi (DPP) çizgisini değiştirmekle eleştirdi. 

Tayvan lideri, yeni güvenlik önlemleri kapsamında Çin, Hong Kong ve Makao’dan Tayvan’da oturma izni başvurusu yapanlara yönelik işlemlerin sıkılaştırılacağını da duyurdu. 

Çin doğumlu bir Tayvan vatandaşı, Çin işgalini destekleyen içerikler paylaştığı nedeniyle bu hafta ülkeden sınır dışı edilmişti.

Pekin’in Tayvan vatandaşlarına ikamet hakkı ya da pasaport teklifi yaptığına dikkat çeken Lai, bunları “Tayvan halkının ulusal kimlik duygusunu bulandırma girişimi” diye niteledi. 

Lai'nin açıklamasına Çin'den yanıt gecikmedi. Pekin’in Tayvan İşleri Ofisi sözcüsü Chen Binhua, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: 

Tayvan’ın bağımsızlığını savunan ayrılıkçı güçler kırmızı çizgiyi aşmaya cüret ederse, kararlı tedbirler almaktan başka çaremiz kalmaz. Ateşle oynayanlar mutlaka yanar.

Çin - Tayvan gerginliği

II. Dünya Savaşı sonrasında Çin'de Milliyetçi Parti ve Komünist Parti arasındaki iç savaş Komünist Parti'nin zaferiyle sonuçlanmıştı. Mağlubiyetin ardından Milliyetçi Parti liderleri Tayvan'a sığınmıştı.

Soğuk Savaş nedeniyle Batı'yla ilişkilerini koparan Çin'i 1970'lerin başına kadar Birleşmiş Milletler'de (BM) Tayvan ya da resmi adıyla Çin Cumhuriyeti temsil ediyordu.

BM'nin 1971'de aldığı Çin Halk Cumhuriyeti'ni tanıma kararı gerginliği yeni bir boyuta taşımıştı. Kararın ardından Tayvan, BM'den çıkarılmıştı.

Pekin yönetimi, "tek Çin" ilkesini benimseyerek Tayvan'ın kendi topraklarının parçası olduğunu savunuyor. Buna göre Çin, boğaz ve çevresindeki askeri varlığının yanı sıra Tayvan'ın ülkelerle diplomatik ilişkiler kurmasına, BM'de ve diğer uluslararası kuruluşlarda temsil edilmesine karşı çıkıyor.

Tayvan ise o günden bu yana bağımsızlık arayışını farklı biçimlerde sürdürüyor.

Independent Türkçe, Guardian, BBC