Eylülde en çok satılan otomotiv markaları belli oldu

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Eylülde en çok satılan otomotiv markaları belli oldu

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Geçen ay binek ve hafif ticari olmak üzere toplam satışlarda Fiat, 10 bin 355 adetle ilk sırada yer alırken, Fiat'ı, 4 bin 983 satışla Renault ve 4 bin 695 satışla Ford takip etti.
Türkiye otomobil ve hafif ticari araç pazarında geçen ay en fazla satışı gerçekleştirilen marka Fiat olurken, bunu sırasıyla Renault ve Ford izledi.
Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) verilerine göre, otomobil ve hafif ticari araç satışları, bu yılın eylül ayında 2020 yılı eylül ayına kıyasla yüzde 36,9 gerileyerek 57 bin 141 oldu. 2021 yılı eylül ayında otomobil satışları bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 39,1 azalarak 43 bin 408 adet olurken, hafif ticari araç pazarı yüzde 28,9 küçülerek 13 bin 733 seviyesinde kaydedildi.

Toplam satışlarda Fiat lider
AA muhabirinin ODD raporundan derlediği bilgilere göre, geçen ay binek ve hafif ticari olmak üzere toplam satışlarda Fiat, 10 bin 355 adetle ilk sırayı aldı. Fiat'ı, 4 bin 983 satışla Renault ve 4 bin 695 satışla da Ford takip etti.
Hyundai, 4 bin 553 satışla dördüncü ve Volkswagen de 4 bin 30 satışla beşinci sırada yer aldı.

Otomobil satışlarında ilk 3 değişti
Eylülde en fazla otomobil satışı gerçekleştiren marka da 6 bin 77 ile Fiat oldu. Fiat'ı 4 bin 426 ile Hyundai ve 4 bin 324 ile de Renault izledi.
VW, 3 bin 256 satışla dördüncü sırada konumlanırken, Dacia 2 bin 906 otomobil satışıyla beşinci sırada yer aldı.
En çok satılan otomobil markaları sıralamasında eylül ayında Hyundai ilk kez ilk 3'e yerleşti.

Hafif ticarinin ilk 5'i
Hafif ticari araç segmentine bakıldığında 4 bin 278 satışla Fiat, listenin ilk sırasında yer aldı. Fiat'ı, 4 bin 60 satışla Ford ve 812 satışla Peugeot izledi.
VW, 774 satışla dördüncü ve Renault da 659 satışla beşinci oldu.

Yılın 9 ayında en çok satılan 5 marka
Bu arada, Türkiye otomobil ve hafif ticari araç pazarı, Ocak-Eylül 2021'de geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 13,1 büyüyerek 558 bin 145 adet seviyesinde kaydedildi.
Aynı dönemde otomobil satışları yüzde 11,9 artarak 43 bin 800 adet olurken, hafif ticari araç satışları da yüzde 17,5 artışla 123 bin 345 adede ulaştı.
Bu dönemde Fiat, 89 bin 81 satışla ilk sırada yer aldı. Fiat'ı, 57 bin 237 satışla Renault ve 56 bin 867 satışla da Volkswagen takip etti.
Ford, 49 bin 507 satışla dördüncü, Toyota da 38 bin 884 satışla beşinci sırada yer aldı.



Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

ABD Masters Turnuvası'nda golf izleme, bu oyunu bizzat oynama, masaları gezme ve Mar-a-Lago'da yemek yiyenleri selamlama arasında Donald Trump'ın Bertrand Russell'ı incelemek için çok az zaman bulduğunu tahmin etmek makul olur.

Bu üzücü çünkü Britanyalı filozofun 1922'de yayımlanan Çin Sorunu kitabını özümsemek, sadece bu pasajla bile ona ve Amerika'ya fayda sağlayabilir:

Çin ulusu dünyadaki en sabırlı ulus, yüzyılları diğer ulusların on yılları gördüğü gibi görüyor. Temelde yok edilemez ve beklemeye gücü yeter.

Mandarin dilinde Donald Trump'ın bile dikkatini çekebilecek bir başka kısa ifade de var: Birebir çevrildiğinde "Acı yemek" anlamına gelen "chi ku", şikayet etmeden acı çekmek manasında kullanılıyor.

Russell'ın gözlemlediği gibi, Çin'in kültürünü ve yaklaşımını böyle özdeyişler tanımlar. Bugün Pekin'in, ABD'nin dünyanın en kalabalık ülkesiyle ekonomik rekabetini çarpıcı bir şekilde tırmandırmasına karşı kullandığı stratejinin ardında onlar yatıyor.

ABD Başkanı halihazırda göz kırptı ya da göz kırpıyormuş gibi göründü. Cuma günü Çin, ABD'den ithal edilen mallara uygulanan vergiyi yüzde 84'ten yüzde 125'e çıkararak Trump'ın tarifelerine karşılık verdi. Hafta sonu ABD'nin akıllı telefonları, bilgisayarları ve diğer tüketici elektroniği ürünlerini kendi vergi artışlarından muaf tuttuğu açıklandı. Bu bir geri adım gibi görünüyordu.

ABD Ticaret Bakanı Howard Lutnick ise "Hayır" dedi. Bu ürünler belirli ülkelere uygulananların haricindeki vergilerle yakında karşılaşacaktı. Daha sonra Trump, bir sosyal medya paylaşımında bu ürünlere muafiyet tanınmadığını iddia ederek kararlı bir tavır sergiledi. Büyük harfler ortaya çıktı:

Tarifelere yönelik yürüteceğimiz ulusal güvenlik soruşturmalarında Yarı İletkenlere ve TÜM ELEKTRONİK TEDARİK ZİNCİRİNE bakıyoruz.

Yine de mevcut muafiyet, bir geri adım gibi görünüyordu.

Başkan Şi her zamanki gibi hiçbir şey söylemedi. Gelecek günlerde ve haftalarda daha fazlasını bekleyebiliriz: Bir tarafta kas gösterme ve bağırma, karşı cephede sakin metanet.

Bu, Çin'in sarsılmayacağı anlamına gelmiyor. Trump ve çevresinin hesaplarına göre Çin'in ABD'ye ihtiyacı var. Trump'ın sürekli atıfta bulunduğu bu devasa ticaret dengesizliği olmadan, Çin'in ihracatı için buna denk bir pazar yok. Şi ve çalışma arkadaşlarının, ülkelerinin hızla artan refahı, nüfusunu beslemesi ve aynı zamanda şişen orta sınıfın servetindeki artışı körüklemesi için ABD'ye bel bağladığını düşünüyorlar.

Ticaret söz konusu olduğunda, ABD-Çin mücadelesi yeni bir mesele değil. Hatta Trump ilk döneminde ikisi arasındaki eşitsizliğin üstesinden gelmeye çalıştı. Çin, dış ticareti teşvik etmeyi sürdürürken iç tüketimi ve kendi kendine yetmeyi artırma anlamına gelen "ikili dolaşım" veya "yeni kalkınma modeliyle" yanıt verdi.

Trump ikinci kez şansını deniyor. Ancak daha az odaklanmış bir şekilde, üç hedefi tek bir saldırıya dönüştürüyor: Federal geliri artırmak, Kanada ve Meksika gibi ülkeleri uyuşturucu tedariki gibi finansal olmayan nedenlerle cezalandırmak ve daha eşit bir ticaret dengesi sağlamak. Bu, üç danışman grubunu içeriyordu ve bir karmaşa reçetesi oluşturdu.

Aynı zamanda ekonomiyi siyasetle harmanlamaya çalıştı ve tarifeler söz konusu olduğunda ikisi birbiriyle kaynaşmıyor. Ekonomistlere her zaman tarifelerin kötü bir fikir olduğu, dayatılmaması ve bunlara cevap verilmemesi gerektiği öğretilir. Ancak Trump, Amerika'nın siyasi onayını aldığına ve çoğu Amerikalının kendisini destekleyeceğine inanıyor.

Trump bu hamlenin yaklaştığının sinyalini defalarca verdi. Çinliler hazırlık yapabilmiştir. Trump ilk salvoyu yaptığına göre, Amerika'nın üç hedefi vurmak için bir füze ateşlemeye çalışmasını izleyebilirler.

Trump, Çin'in ticaret fazlasına odaklanırken, ABD yönetiminin kendilerine önemli miktarda borçlu olmasından kaynaklanan kilit bir karta sahip olduklarının bilincindeki Çin, öncesinde Trump'ı ikinci bir devlet ziyaretine davet ederek muhtemelen eldeki tek kartını oynayan Birleşik Krallık'ın aksine, metanetini koruyup güvende kalabilir.

Çin, Amerikan dolarlarını doğrudan elden çıkarmasa da sertliğini başka yollarla ifade edebilir: ABD yatırımlarını yavaşlatarak, daha az yatırım yaparak ve sermayeyi başka yerlere yönlendirerek. Çin'in elindeki bir diğer güvence de üretimdeki küresel hakimiyetinin Amerika'nın finansal hizmetler ve yapay zekadaki hegemonyasıyla eşleşmesi. Dağınık ABD yaklaşımının artırdığı bölünmeden de faydalanabilirler. Avrupa, Pekin'e yaklaşmaya hazırlanma işaretlerini halihazırda gösteriyor.

Her iki süpergücün de canı yanacaktır, bunu yapmayacak kadar birbirlerine bağımlılar. Ancak ABD'nin yüksekten atmasını da bir zafer olasılığı gibi yorumlamak da bir hata olabilir. Bir uzlaşma sağlamak zorundalar. Bunun her iki lidere de itibar kaybettirmeden başarılması kritik önemde.

Trump ne söylerse söylesin ve Şi de ne söylemezse söylemesin, rekabetlerinin nereye varacağı neredeyse kesin.

Independent Türkçe