İsrail’in 1973 Arap-İsrail Savaşı belgelerini açıklaması Mısır’da tartışma çıkarttı

İsrail'in Ekim Savaşı'na ilişkin belgeleri, Eşref Mervan gizemi hakkındaki tartışmayı yeniden gündeme getirdi

Eşref Mervan, 7 Temmuz 1966'da Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır’ın kızı Muna ile Mansheya el-Bakry’deki Cumhurbaşkanlığı konutunda dünya evine girmişti (Getty)
Eşref Mervan, 7 Temmuz 1966'da Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır’ın kızı Muna ile Mansheya el-Bakry’deki Cumhurbaşkanlığı konutunda dünya evine girmişti (Getty)
TT

İsrail’in 1973 Arap-İsrail Savaşı belgelerini açıklaması Mısır’da tartışma çıkarttı

Eşref Mervan, 7 Temmuz 1966'da Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır’ın kızı Muna ile Mansheya el-Bakry’deki Cumhurbaşkanlığı konutunda dünya evine girmişti (Getty)
Eşref Mervan, 7 Temmuz 1966'da Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır’ın kızı Muna ile Mansheya el-Bakry’deki Cumhurbaşkanlığı konutunda dünya evine girmişti (Getty)

Ekim 1973 Savaşı’na (1973 Arap-İsrail Savaşı-Yom Kippur Savaşı) dair yeni İsrail belgeleri, 14 yıl önce Londra’da şüpheli bir şekilde ölene kadarki hayatı büyük gizemlerle dolu Mısırlı iş insanı Eşref Mervan'ın savaştaki rolü konusundaki tartışmaları yeniden gündeme getirdi.
Zirâ İsrail, Mervan’ın Yom Kippur Savaşı sırasında Mossad için ajanlık yaptığını iddia ederken bunun tam tersini savunan Mısır resmi belgeleri ise Mervan’ı zafere katkıda bulunan bir kahraman olarak görüyor.
Başbakanlığa bağlı İsrail Devlet Arşiv Dairesi, dün İsrail'in Mısır ve Suriye'ye karşı yürüttüğü Yom Kippur Savaşı’nın 48. yıl dönümünde savaş öncesi ve sırasındaki sahneleri ortaya çıkaran protokoller ve belgeler yayınladı. Savaş sırasındaki 14 tutanak, hassas siyasi-güvenlik istişarelerine dair 21 kayıt ve başbakanlık divanında toplanan 26 rapor dahil olmak üzere yayınlanan belge sayısı bin 292 sayfaya ulaşıyor.
İsrail haber kanalı Kan'ın haberine göre protokollerden birinde, savaşın başlamadan yaklaşık 10 ay önce İsrailli siyasi ve güvenlik liderlerinin huzurunda özel bir oturum düzenlendiği, öncesinde İsrail’in Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat'ın yakın danışmanı Eşref Mervan'dan bilgi aldığı söyleniyor. İsrail, Mervan'ın Mısır'ın savaş açma niyeti hakkında bilgi vererek Mossad ile işbirliği yaptığını belirtiyor. Oturum sırasında, savaş olasılığı konusunda yetkililer arasında görüş ayrılıklarının ortaya çıktığı da ekleniyor. Zirâ dönemin Mossad Direktörü Zvi Zamir Başkan Sedat’ın büyük baskı altında olduğunu, bu nedenle planlarını tahmin etmenin zor olduğunu düşünürken Savunma Bakanı Moşe Dayan ise Mısır'ın topyekün bir savaş değil de yalnızca yıpratma savaşları yürüteceğini öngörüyordu.
Mısır bu anlatıları reddederken resmi makamlar ise bir ordu subayı, Abdunnasır’ın yardımcısı ve Sedat'ın siyasi ve güvenlik danışmanı olduğunu söylediği Mervan'ı ülkesine çeşitli görevlerde hizmet etmiş bir ‘ulusal kahraman’ olarak sunuyor.
Haziran 2007’de Londra’da evinin balkonundan düşerek hayatını kaybeden Eşref Mervan’ın suikasta mı kurban gittiği veya intihar mı ettiği henüz resmi olarak açıklanmış değil. Dönemin Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek Mervan’ın naaşının ülkeye transferi ve cenaze töreninin düzenlenmesi için tüm destek ve kolaylıkların sağlanmasını emretmiş, bir vatansever olduğunu söylediği Mervan’ın ülkesine hizmet ettiğini vurgulamıştı. Aynı zamanda “Henüz ortaya çıkma zamanı gelmemiş vatansever eylemlerde bulunan Mervan, kesinlikle kimsenin casusu olmadı” ifadelerini kullanmıştı.
Mısır ordusunda Manevi Meseleler Dairesi eski direktörü Tümgeneral Samir Ferec, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, “Mervan, Hüsnü Mübarek'in de ifadesiyle Ekim zaferlerinde önemli bir rol oynadı. Ancak bu rolün detayları, ülkeler ve bireyler için birçok soruna neden olabileceği için Mısır'ın sırrı olarak kalacak. İsrail ise savaştaki yenilgisini örtbas etmek ve zavallı imajını güzelleştirmek amacıyla zaman zaman bu tür iddiaları öne çıkarıyor” ifadelerine başvurdu.
Şarku'l Avsat'a konuşan Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Forumu Başkanı Samir Gattas ise “Mervan, İsrail anlatılarının aksine, Sedat tarafından İsraillileri aldatmak için kullanılan ikili bir ajandır. Stratejik aldatma planı kapsamında, zamanlama haricinde 1973 savaşına dair tüm ayrıntıları ona verdi” diyor. 
Mısırlı uzmanlara göre Tel Aviv, yakın zamanda yayınlanan belgeler dahil olmak üzere, savaştaki yenilgisini örtbas etmek için taktik açısından olsa dahi herhangi bir başarı kaydettiğini iddia etmeye çalışıyor.
Arşivci Ruti Abramovitch ise konuyla ilgili bir açıklamasında “48 yıl aradan sonra Yom Kippur Savaşı çevresinde hükümet dahilindeki dinamiği ilk kez takip edebilir, zorlu mücadele sürecini yürüten ülke liderlerinin çekincelerini, kafa karışıklıklarını ve yürüttükleri karmaşık tartışmalara tanık olabilirsiniz. Şu anda halka açık olan bu sayfalar, İsrail ve İsrail toplumu için en önemli tarihi olaylardan birinin siyasi, askeri veya uluslararası sahnesinde yaşanan dramatik olaylar sırasında yazılmış orijinal arşiv materyalleridir” diyor.
İsrail gazetesi Maariv’in haberine göre, Yom Kippur Savaşı Merkezi'nde Dokümantasyon ve Araştırma Komitesi Başkanı Uri Bar-Joseph, ortaya çıkarılan materyallerin 8 yıl önce Devlet Arşiv Dairesi tarafından yayına hazırlandığını belirtti. Aynı zamanda “Dönemin Başbakanı Netanyahu, talebimizi hiçbir açıklama yapmadan defalarca reddettikten sonra bu materyalleri yayınlamama kararı aldı. Biz de istediğimiz tüm materyallerin yayınlanmasına karar veren Yargıtay'a gittik” ifadelerine başvurdu.
1948 Arap-İsrail Savaşı (Nekbe) 1956’daki Süveyş Savaşı ve Haziran 1967'deki Altı Gün Savaşı’nın (Nekse) ardından dördüncü Arap-İsrail savaşı sayılan ve Mısır’da Ramazan Savaşı olarak bilinen Ekim 1973 Savaşı’nı Mısır ve Suriye İsrail'e karşı aniden başlatmış, Mısır ordusu İsrail kontrolündeki Süveyş Kanalı'nı geçmeyi başarmıştı. İsrail Altı Gün Savaşı’nda Mısır'dan Sina'yı, Suriye'den Golan Tepeleri'ni ve Ürdün yönetimi altındaki Batı Şeria'yı ve Mısır askeri yönetimi altındaki Gazze Şeridi’ni işgal etmişti.
Hicri 10 Ramazan 1393'e tekabül eden 6 Ekim 1973 Savaşı’nda İsrail güçleri, biri işgal altındaki Sina cephesinde Mısır ordusu, diğeri ise işgal altındaki Golan Tepeleri cephesindeki Suriye ordusu tarafından gelen
ani ve eş zamanlı iki saldırıyla karşı karşıya kalmıştı. Bazı Arap ülkelerinin gerek askeri gerek ise ekonomik açıdan katkıda bulunduğu savaş, 24 Ekim'de Arap ve İsrail tarafları arasında imzalanan ateşkes anlaşmasıyla resmen sona ermiş, ancak anlaşma 28 Ekim'e kadar Mısır cephesinde fiilen yürürlüğe girmemişti.



Kültürel kentsel soykırım: Gazze Savaşı tarihi kararlılıkla tahrip ediyor

En dikkat çekici kayıplar arasında yıkılan Aziz Porphyrius Rum Ortodoks Kilisesi, El-Ehli Baptist Hastanesi ve Ömer Camii vardı (Independent Arabia - Meryem Ebu Dakka)
En dikkat çekici kayıplar arasında yıkılan Aziz Porphyrius Rum Ortodoks Kilisesi, El-Ehli Baptist Hastanesi ve Ömer Camii vardı (Independent Arabia - Meryem Ebu Dakka)
TT

Kültürel kentsel soykırım: Gazze Savaşı tarihi kararlılıkla tahrip ediyor

En dikkat çekici kayıplar arasında yıkılan Aziz Porphyrius Rum Ortodoks Kilisesi, El-Ehli Baptist Hastanesi ve Ömer Camii vardı (Independent Arabia - Meryem Ebu Dakka)
En dikkat çekici kayıplar arasında yıkılan Aziz Porphyrius Rum Ortodoks Kilisesi, El-Ehli Baptist Hastanesi ve Ömer Camii vardı (Independent Arabia - Meryem Ebu Dakka)

İzzeddin Ebu Ayşe

Gazze'nin Eski Şehir bölgesinde bulunan Büyük Ömer Camii'nin kütüphane kalıntıları üzerinde Enes, bir kısmı yanmış yırtık bir romanın sayfalarını çeviriyor. “Bu, Gazze Şeridi’ndeki en büyük kütüphaneden geriye kalan tek şey. Kütüphanenin içerisinde binlerce kitap, belge, eser ve burada yaşamış kadim halkların medeniyetleri yer alıyordu” diyor.

Enes’in gözleri, molozların ve üst üste yığılmış taşların arasından, Gazze'nin en eski ve en büyük camisi üzerinde geziyor. Eski mimarisi, tarihi taşları ve yabancı ziyaretçilerin sık sık ilgisini çeken, sanatsal ve mimari anlamlarını anlamak için incelemeye geldikleri benzersiz süslemeleri için üzülüyor.

Kültürel kayıplar can kayıplarıyla paralellik gösteriyor

Enes, Filistin kültürünü ve mirasını seviyor ve Gazze'de yaşamış medeniyetlerin kadim tarihini takip etmeye meraklı. “Kültürel alanlar sadece tarihi alanlar değil, aynı zamanda antik ve eski dünyaya açılan bir pencereydi” diye ekliyor.

Enes, Gazze'nin en büyük kütüphanesinin yıkıntıları arasında bulduğu romanın yırtık sayfalarını katlıyor ve “Gazze'nin kültür penceresi bombardımanlar altında kapandı” diyor. Buradan ayrılıp Gazze'nin eski mimarinin hakim olduğu Eski Şehri’ndeki diğer tarihi alanlara doğru yola koyulup ayakta kalanları inceliyor.

Gazze savaşı sadece insanları öldürmedi, aynı zamanda bu yıkımın, kanın, patlamaların ortasında altta bir yerde, çok büyük kültürel ve sanatsal kayıplara da yol açtı. Kültür Bakanı Atıf Ebu Seyf, “İsrail'in Gazze'de gerçekleştirdiği soykırıma paralel olarak, trajik yönleri olan kültürel bir soykırım da yaşanıyor” dedi.

Gazze'nin özel konumu

Gazze, coğrafi konumu itibarıyla şanslı. Kendisi Afrika kıtasının Asya'ya açılan kapısı ve iklimi güzel, denize kıyısı var, arazisi engebesiz ve toprağı verimli. Bu nedenle Mısır, Yunan, Roma, Bizans, Kenan ve Fenike uygarlıklarına ev sahipliği yaptı. Aynı şekilde Memlük, Abbasi ve Osmanlı İslam devletlerinin de önemli merkezlerinden biri oldu.

u78ıkıo
Gazze Şeridi'ndeki kültürel kentsel soykırım (Independent Arabia - Meryem Ebu Dakka)

Topraklarında tarih boyunca birbirini izleyen medeniyetler, mimari ve tarihi eserler ile nadir eserlerden ve harikulade taşlardan oluşan bir arkeolojik miras bıraktılar. Bu da Gazze'ye kültürel ve tarihi bir değer kattı, onu kadimliği her geçen gün daha da derinleşen bir yapıya kavuşturdu. Ama kitap, mimari ve tarihi eserlerden oluşan tüm bu zengin kültür harabeye dönüştü.

En önemli kayıplar

7 Ekim 2023'te başlayan savaşın ilk gününden itibaren Filistin kültürü ve tarihi mirası, İsrail bombardımanlarından doğrudan etkileniyor. Gazze'nin Eski Şehir bölgesi, bu dönemde en çok tahrip edilen yerlerden biri olabilir.

UNESCO verilerine göre İsrail ordusu 146 tarihi eser, 114 tarihi cami ve kütüphanelerin aralarında bulunduğu 200 kültür alanını tahrip etti.

Savaşın en önemli sonuçlarından biri, MS 5. yüzyıldan kalma Aziz Porphyrius Rum Ortodoks Kilisesi'nin yıkılmasıydı. Gazze tarihinin en eski hastanesi olan el-Ehli Baptist Hastanesi’nin, Gazze Şeridi'ndeki en eski cami olup MS 7. yüzyılda inşa edilen Büyük Ömer Camii’nin hedef alınmasıydı. İçinde bir tarihi eser koleksiyonu olan Paşa Sarayı Müzesi'nin yanı sıra Kenan ve Yunan dönemlerine ait binlerce eserin yer aldığı “Mataf el-Funduk” adlı müze de bombalandı. Bölgenin en eski Hristiyan manastırlarından biri olan ve 2024 yılında Dünya Miras Listesi'ne alınan St. Hilarion Manastırı yıkıldı. Bir asırdan fazla bir geçmişe ait binlerce tarihi ve ulusal belgenin bulunduğu Gazze Belediyesi merkez arşiv binasının yanı sıra yüzlerce tarihi, arkeolojik ve kültürel miras tahrip edildi.

Kültürel soykırım

Araştırmacılar, kültürel bağları ortadan kaldırmak, toplumun hafızasını silmek ve kültürel yapının temellerini sarsmak amacıyla, Gazze kültürüne yönelik tahribatın boyutunun, sivil altyapının kasıtlı ve sistematik bir şekilde tahrip edilmesini ifade eden bir terim olan “kültürel kentsel soykırım” noktasına vardığını belirtiyor.

Güney Afrika'nın Uluslararası Adalet Divanı'nda İsrail'e karşı açtığı dava kapsamında, “kültürel soykırım" suçlamasında da bulunuldu. Mirasın tahribattan veya askeri kullanımlardan korunmasını sağlamayı amaçlayan “Silahlı Çatışma Durumunda Kültürel Mirasın Korunmasına Dair Lahey Sözleşmesi’ne atıf yapıldı.

“Soykırım” teriminin formüle edilmesine yardımcı olan Polonyalı avukat Raphael Lemkin'in tanımına göre, kültür tahribi soykırımın bir parçası olup savaş suçu teşkil etmektedir ve bu tür ihlaller cezalandırılmalıdır.

Filistin tarihinin sonu

Filistin tarihi ve mirası  profesörü İbrahim el-Mısri, “Kültürel ve tarihi yapıların tahribi, ulusal kimliğin doğrudan hedef alınması anlamına geliyor. Kültür, Filistin halkının kolektif ruhunu koruyan son duvardır. Bu duvar hedef alındığında toplum çöküşe daha fazla açık hale gelir” dedi.

“İsrail'in Gazze'de tarihi eserleri ve kültürel mirası hedef alması ve yıkması, belirli bir bölgede belirli bir insan grubunun varlığına dair tüm kanıtların silinmesini içermektedir. Bu kültürel soykırım anlamına gelmektedir ve kütüphanelerin, kültür merkezlerinin yıkılması Filistin kimliğini yok etme girişimidir” diye ekliyor.

5y6h
İsrail ordusu 146 tarihi eseri tahrip etti (Independent Arabia - Meryem Ebu Dakka)

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Kültür Bakanı Atıf Ebu Seyf, Filistin kültürel yaşamının ve kültürel miras kurumlarının yanı sıra kültür, bilim ve eğitim alanlarındaki varlıklarının hedef alınmasının ve kasıtlı olarak tahrip edilmesinin, İsrail stratejisinin bilinçli bir parçası olduğunu ifade ediyor.

Şunu da ekliyor “Sürekli devam eden bombardıman Gazze'deki sanat ve edebiyat camiasında yaralar bıraktı. Yaşanan şey, anıtların fiziksel olarak yok edilmesinin veya bireylerin öldürülmesinin çok ötesine geçen çok katmanlı bir eylem. Bu uygulamalar, yerel toplumun mirasını, kimliğini ve varlığını zayıflatan daha geniş kapsamlı yıkıcı süreçlerin çerçevesinde yer alıyor. Bunun Filistinliler üzerinde sembolik ve psikolojik yansımaları da bulunuyor.”

Şöyle devam ediyor: “Gazze'deki kültürel alanların fiziki olarak tahrip edilmesi, Filistin tarihi anlatıları araştırmaları açısından tehlikeli sonuçlara yol açıyor. Gazzeliler, Gazze'nin kültürel gelişimini ve tarihini anlamamıza yardımcı olan asırlık el yazmalarını ve değerli kaynakları kaybettiler.”

UNESCO, Gazze'deki arkeolojik, tarihi ve kültürel alanları korumaya çalıştı ancak savaş nedeniyle başarısız oldu. Kuruluşun medya sorumlusu Julian Mercouri, “Bazı kütüphanelerin yeniden inşası için acil yardım sağladık. Ancak ihtiyaç duyulan destek bizim sağlayabileceğimizden çok daha fazla ve Gazze'deki zor koşullar kültürel mirasın korunmasını engelliyor” dedi.

İsrail'e gelince Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, ordunun kasıtlı olarak Filistin kültürel mirasını hedef aldığı iddialarını yalanladı. “Bu bölgelere yakın yerlere saldırılar yapılmışsa, Hamas ve diğer örgütler bu yerleri kendi faaliyetleri için kullanmış oldukları için yapılmıştır. Biz asla Gazzeli sivillerle savaşmıyoruz” dedi.