Plüton'un atmosferi kaybolmaya başladı

Bilim insanları 2006'da Plüton'u gezegen statüsünden çıkarmış ve cüce gezegen sınıfına dahil etmişti (NASA)
Bilim insanları 2006'da Plüton'u gezegen statüsünden çıkarmış ve cüce gezegen sınıfına dahil etmişti (NASA)
TT

Plüton'un atmosferi kaybolmaya başladı

Bilim insanları 2006'da Plüton'u gezegen statüsünden çıkarmış ve cüce gezegen sınıfına dahil etmişti (NASA)
Bilim insanları 2006'da Plüton'u gezegen statüsünden çıkarmış ve cüce gezegen sınıfına dahil etmişti (NASA)

Bilim insanları Plüton’un atmosferinin yoğunluğunun azalmaya başladığına dair kanıtlar buldu. Böylelikle son birkaç yıldır cüce gezegenin atmosferini "kaybetmekte olduğuna" dair şüpheler doğrulandı.
Kuiper Kuşağı'nda Dünya'dan 4,8 milyar kilometre uzaklıkta bulunan buzlu cüce gezegen, 2018'de bir yıldızın önünden geçerken gökbilimcilerin dikkatini çekti.
ABD’deki Southwest Araştırma Enstitüsü’nden bilim insanları, yıldızın arkadan cüce gezegeni aydınlatması sayesinde gök cisminin atmosferini detaylı incelemeyi başardı.
Ekip, hem ABD'de hem de Meksika'da birden fazla noktadaki teleskopları kullanarak Plüton'un büyük oranda nitrojenden oluşan ince atmosferini gözlemledi.
Bulgularını Amerikan Astronomi Topluluğu Gezegen Bilimleri Birimi’nin 4 Ekim’de yapılan 53. toplantısında açıklayan ekip, cüce gezegen Güneş'ten uzaklaştıkça atmosferin de alçalarak yüzeyde donduğunu tespit etti. 

Cüce gezegenin atmosferinde neler oluyor?
Bulgulara göre Plüton'un atmosferi, cüce gezegenin yüzeyindeki buzların oluşturduğu buhar basıncıyla destekleniyor. Dolayısıyla Plüton'daki buzun ısınması, atmosfer yoğunluğunu önemli ölçüde değiştirebiliyor.
Plüton, eliptik yörüngesi nedeniyle Güneş’e zaman zaman yaklaşıyor ve uzaklaşıyor. Yaklaşık 25 yıldır, Güneş'ten giderek uzaklaşan cüce gezegen giderek daha az ışık alıyor.
Üstelik son gözlemler cüce gezegen soğudukça atmosferinin de yüzeyde yeniden donduğunu ve "kaybolduğunu" gösteren kanıtlar ortaya koyuyor.
Ancak bulgulara göre cüce gezegenin yüzey basıncı ve atmosferik yoğunluğu 2018'e kadar artmaya devam etti. Bilim insanları bunu "termal atalet" diye isimlendirdikleri bir olguya bağlıyor.
Araştırma ekibinde yer alan ve Güneş’le buzlu nesneler arasındaki etkileşimleri inceleyen Leslie Young, Plüton’da yaşanan süreci Güneş’in sahillerdeki kumu ısıtma şekline benzetiyor
"Güneş ışığının en yoğun olduğu zaman öğle saatleridir ama kum öğleden sonra da ısıyı emmeye devam eder, bu nedenle en sıcak olduğu an öğleden sonradır" diyen Young, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Plüton'un atmosferinin varlığını hala koruması, yüzeydeki nitrojen buz rezervinin yüzeyin altında depolanan ısıyla sıcak tutulduğunu gösteriyor. Ama yeni veriler, artık bunların da soğumaya başladığını ortaya koyuyor."
Independent Türkçe, Space, Southwest Araştırma Enstitüsü



Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
TT

Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Yeni bir araştırmaya göre, çığır açan bir gen tedavisi tek bir enjeksiyonla insanlardaki işitme kaybını birkaç hafta içinde tersine çevirebiliyor.

İsveç'in Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar son teknoloji tedavinin, doğuştan sağırlığı veya ileri derecede işitme bozukluğu olan çocuk ve yetişkinlerin işitme yetisini iyileştirdiğini ve klinik bir deneyde 7 yaşındaki bir çocuğun duyma becerisini neredeyse tamamen geri kazandığını açıkladı.

Hakemli dergi Nature Medicine'da detaylandırılan klinik çalışma, OTOF geninin sağlıklı bir kopyasının iç kulağa enjekte edilmesiyle 10 katılımcının tümünün işitmesinin gelişme gösterdiğini ortaya koydu.

Küçük ölçekli deney, OTOF adı verilen bir gendeki mutasyonlar sonucu genetik sağırlık veya ileri seviye işitme bozukluğundan muzdarip kişileri içeriyordu.

Bu mutasyonlar, ses sinyallerinin kulaktan beyne iletilmesinde kilit rol oynayan otoferlin proteininin eksikliğine neden oluyor.

Araştırmacılar tedavinin en çok çocuklarda işe yaradığını belirtse de yetişkinlere de fayda sağlayabileceğini söylüyor.

Deneyde adeno ilişkili virüsün sentetik ve zararsız bir versiyonu kullanılarak düzgün işleyen bir OTOF geni tek bir enjeksiyonla iç kulağa verildi.

Tedavinin etkileri hastaların çoğunda belirgin biçimde görülürken, işitme yetisi sadece bir ay sonra hızla iyileşti.

Araştırmacılar 6 ay sonra tüm katılımcılarda işitmede önemli ölçüde iyileşme kaydedildiğini ve algılanabilir ortalama ses seviyesinin 106 desibelden 52 desibele düştüğünü belirtiyor.

Çalışmada tedaviye en iyi yanıt verenlerin 5 ila 8 yaşındakiler olduğu tespit edildi.

7 yaşındaki bir kız çocuğu işitme yetisini neredeyse tamamen hızla geri kazandı ve 4 ay sonra annesiyle günlük konuşmalar yapabilmeye başladı.

Karolinska Enstitüsü'nden çalışmanın ortak yazarı Maoli Duan, "Bu yöntem ilk kez ergenler ve yetişkinlerde test edildi" diyor.

Katılımcıların çoğunda işitme duyusunun büyük ölçüde iyileşmesi, yaşam kaliteleri üzerinde derin bir etki yaratabilir. Şimdi bu etkinin ne kadar kalıcı olduğunu görmek için bu hastaları takip edeceğiz.

Araştırmacılar ayrıca tedavinin güvenli olduğunu ve iyi tolere edildiğini de saptadı. Katılımcılar 6-12 aylık takip süresinde herhangi bir ciddi yan etki bildirmedi.

En yaygın reaksiyon, bir tür akyuvar olan bağışıklık sistemi nötrofillerinin sayısındaki azalmaydı.

"OTOF sadece başlangıç" diyen Dr. Duan, araştırmacıların GJB2 ve TMC1 gibi diğer yaygın sağırlık genleri üzerinde de çalıştığını ekliyor.

Bunların tedavisi daha karmaşık ancak bugüne kadarki hayvan deneyleri umut verici sonuçlar ortaya koyuyor. Farklı genetik sağırlık türlerinden muzdarip hastaların bir gün tedavi görebileceğine güvenimiz tam.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news