Mısır'ın Lübnan'a doğalgaz tedariki planı Tel Aviv'de tartışmalara yol açtı

Plana karşı çıkanlar, planın Nasrallah'ın Beyrut'taki çıkarları lehine olduğunu düşünürken destekleyenler bu konuyu gündeme getirecek ve anlaşmayı engelleyecek bir durum olmadığına inanıyorlar

Mısır doğalgazının Beyrut'a tedarik edilmesi planı Tel Aviv'de tartışmalara yol açtı (AFP)
Mısır doğalgazının Beyrut'a tedarik edilmesi planı Tel Aviv'de tartışmalara yol açtı (AFP)
TT

Mısır'ın Lübnan'a doğalgaz tedariki planı Tel Aviv'de tartışmalara yol açtı

Mısır doğalgazının Beyrut'a tedarik edilmesi planı Tel Aviv'de tartışmalara yol açtı (AFP)
Mısır doğalgazının Beyrut'a tedarik edilmesi planı Tel Aviv'de tartışmalara yol açtı (AFP)

Emal Şahade
İsrail, Mısır ve Ürdün arasında ABD’nin himayesinde Suriye ile birlikte Lübnan'a doğalgaz tedarik etmek amacıyla bir plan geliştirildiğinin açıklanmasından bu yana İsrailliler, iki ülke arasındaki bir anlaşmaya göre doğalgazın Mısır'a, Tel Aviv'in kendisine ait olduğu konusunda ısrar ettiği Leviathan doğalgaz sahası üzerinden ulaştığını iddia ederek bu planı engellemeye ve provoke etmeye çalışıyorlar. Plana karşı çıkanlar, Beyrut'a doğalgaz tedarikinin Hasan Nasrallah'ın çıkarları lehine olacağını öne sürerek Bennett-Lapid hükümeti de dahil olmak üzere tüm tarafları bu gerçeği görmezden gelmekle suçluyorlar.
Buna karşın plana muhalefet edilmesinden duyduğu şaşkınlığı dile getirenler de var. Bu kişilerden biri olan ve Lübnan ile İsrail arasındaki deniz sınırının çizilmesine ilişkin müzakerelerin görev yaptığı dönemde gerçekleştiği eski Başbakan Binyamin Netanyahu hükümetinin Enerji Bakanı Yuval Steinitz, “Bu konunun gündeme getirilmesini ve anlaşmanın engellenmesini gerektiren bir durum yok. Mısır’dan Lübnan'a doğalgaz tedarik edilse de edilmese de bir şey değişmez” dedi.
Dünyanın çeşitli ülkelerinde üretilen, Lübnan'a da ithal edilen ve Hasan Nasrallah tarafından da kullanılan otomobillerde, Intel, Microsoft ve diğer teknoloji geliştiricilerine bağlı İsrailli şirketler tarafından üretilen elektronik çiplerin kullanıldığına dikkati çeken Steinitz, “Aynı durum Nasrallah ve Hizbullah üyelerinin kullandıkları bilgisayarlar ve elektronik cihazlar için de geçerli. Bu yüzden doğalgaz anlaşmasını provoke edilmesini gerektiren bir durum yok. Temel olarak Tel Aviv, İsrail'den gelse bile Kahire'nin Lübnan'a doğalgaz tedarik etmesini engelleyemez” şeklinde konuştu.
Mısır, Ürdün, Suriye ve Lübnan enerji bakanları, Lübnan’ı büyük elektrik kıtlığının neden olduğu karanlıktan kurtarma çabalarının bir parçası olarak Mısır doğalgazının ABD’nin himayesinde Beyrut'a tedariki için takvimin belirlendiği bir plan sunmayı kabul ettiler. Lübnan, Suriye, Mısır ve Dünya Bankası'ndan temsilciler geçtiğimiz hafta Amman'da bir araya gelerek Mısır'dan doğalgaz ve Ürdün'den elektrik tedariki için bir anlaşma imzaladılar. Plan ayrıca, elektrik şirketinin Suriye üzerinden Lübnan’daki muadili ile bağlantı kurmasını da içeriyordu. Ancak Tel Aviv’deki anlaşmaya karşı çıkan muhalifler, tedarik edilmesi planlanan doğalgazın İsrail’e ait olduğunu, Kahire'nin onu kullanmaya ve Beyrut’a tedarik etmeye hakkı olmadığını, çünkü Hizbullah’ın bundan ek fayda sağlayacağını öne sürdüler. Mısır'ın kuzeybatısında yer alan Kuzey Sina vilayetindeki doğal gaz ana boru hattı üzerinden taşınması planlanan doğalgaz Tel Aviv tarafından sağlanıyor.
Plan karşıtları, bu planın Suriye'yi Washington tarafından uygulanan yaptırımlardan muaf tutacağına ve onaylanması halinde yıl içinde yürürlüğe girmesi beklenen yaptırımların uygulanmasını hiçbir ülkenin talep edemeyeceğine inanıyor. İsrail merkezli televizyon kanalı Kanal 12'nin aktardığı habere göre muhalifler, şuan üst düzey yetkililer arasında gerçekleşen görüşmelerin başka bir alternatif sunmadığını ve elektrik enerjisi Lübnan'ı aydınlattığı sürece Hizbullah’ın olan bitene göz yumacak gibi göründüğünü, Esed rejiminin ise Arap ülkeleriyle ilişkilere dönmek için bundan yararlanacağını düşünüyorlar.
Özetle plana karşı çıkanlara göre Tel Aviv'in doğalgazla desteklemesi, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'e yönelik tecridin sonlanmasını sağlayacak ve İran petrolünün yardımıyla Lübnan'ı aydınlatmayı başaramayan Nasrallah’ın sıkıntısını hafifletecek.
Haaretz gazetesinin haberine göre bu görüşü savunanlar, İran petrolünün Hizbullah'a Beyrut'a hizmet ettiğinden daha fazla hizmet ettiğini iddia ediyorlar. Haberde, söz konusu tarafların Hizbullah’ın Lübnan'ı kurtarmak için anlaşmayı imzaladığında, petrolün bir kısmının kendi kontrolündeki noktalara aktarıldığını ve Hizbullah’ın artık Beyrut'a hayat verebilecek tek organ olarak önemli siyasi kazanımlar elde edebileceğini öne sürdüler.
Tel Aviv’deki muhalifler, Tahran’dan Şam’a petrol tedarikinin, önce İran'a petrol satışını yasaklayan yaptırımları, ardından ise eski ABD Başkanı Donald Trump'ın 2019 yılında Suriye'ye dayattığı yaptırımları ihlal ettiğini savunuyorlar. Trump döneminde Şam'dan Beyrut'a veya başka bir ülkeye petrol tedarik edilmesi de dahil olmak üzere Suriye rejimiyle herhangi bir anlaşma yapılmasına karşı yaptırımlar uygulamaya koyulmuştu.
ABD Başkanı Joe Biden yönetimi şuan için yaptırımların ihlali konusundaki sessizliğini korurken kamuoyuna petrol tedarikinin gerekçesi olarak insani yönü işaret ediliyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre, Washington, Tahran'dan gelen petrol tankerlerini zorla engellerse, Lübnan'daki hastanelerin, kliniklerin ve diğer hayati kurumların çalışmalarını engelleyen kötü bir taraf olarak görünmek istemiyor. Aynı durum İsrail’den Mısır ve Suriye üzerinden Lübnan'a doğalgaz tedariki konusunda da geçerli. Doğalgazın Suriye'deki boru hattıyla Lübnan'a taşınması, Suriye'ye uygulanan yaptırımların ihlali anlamına geliyor. Planın muhaliflerine göre Biden'ın bunu savunması veya yakıt tedariki konusunu yaptırımlardan muaf tutan bir yasanın çıkarılması için adım atması gerekiyor. İkinci sorun ise Mısır doğalgazının İsrail doğalgazı ile karıştırılması ve Lübnan’la paylaşılması planlanan Ürdün elektriğinin İsrail doğalgazıyla üretilmesidir. İki ülkenin doğalgazının bir birinden ayrılması ve Mısır doğalgazının Lübnan'a tedarik edilmesinin başka bir yolu ise yok.

İsrail Gazze'ye doğalgaz tedarik ederken Cenin'de yeni bir boru hattı inşası için çalışıyor
İsrailli eski bakan Yuval Steinitz, planı reddeden İsraillilere karşı tavrını ortaya koyarken, “İsrail doğalgazı Gazze'ye ve Hamas'a da ulaşıyor. Aynısı Lübnan için de geçerli olacak” dedi. İsrail ile Filistin Yönetimi arasında Tel Aviv'den Filistin topraklarındaki Cenin'e doğalgaz tedariki için bir boru hattı inşası için görüşmelerin yapıldığını açıkladı. Eski Enerji Bakanı, Karish doğalgaz sahasının kuzey kesiminde keşiflerin başlamasıyla ilgili son zamanlarda gündeme gelenlere dair şaşkınlığını dile getirdi. Lübnan'ı söz konusu sahayla bir anlaşmanın yapılmasını engellemekten sorumlu tutan Steinitz, anlaşmazlığın, Lübnanlıların daha önce Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile bir anlaşmaya varmalarından ve GKRY ile deniz sınırlarının bir haritasını çizmelerinden kaynaklandığını iddia etti. Deniz sınırlarının çizilmesi sırasında güney noktasının da sınırlandırılması, İsrail ile deniz sınırlarını belirledikleri anlamına geliyor.
Steinitz sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu anlaşmayı kabul ettik ama bizim açımızdan daha kuzeyde de olabilirdi. Lübnan-GKRY anlaşmasına onay verdiğimiz anda Lübnanlılar bir hata yaptıklarını ve sınırın daha güneye çekilmesi gerektiğini söylediler ve sonra anlaşmayı iptal ettiler. Ardından Washington bir uzlaşı anlaşması teklif etti ve biz razı olunca Beyrut anlaşmadan geri çekildi.”
Söz konusu bölgeden doğalgaz çıkmaması ihtimalini göz ardı etmeyen Steinitz, “Çok küçük ve dar bir alan ve orada doğalgaz olup olmadığını bile bilmiyoruz” dedi.
Karish doğalgaz sahasıyla ilgili olarak ise İsrailli eski bakan, sahadaki çalışmaların yüzde 85'inden fazlasının tamamlandığına ve yedi ay içinde çalışmalara başlanmasının beklendiğine işaret etti. Steinitz, İsrail heyetinin Lübnan ile yaptığı görüşmelerde deniz sınırlarının çizilmesi konusunda sunduğu öneride Karish doğalgaz sahasının İsrail sınırları içinde yer aldığını da hatırlattı.



Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
TT

Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)

Umman ve Lübnan, bugün yayımladıkları ortak bildiride, İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik süregelen saldırılarından ve Arap topraklarının işgalinden derin kaygı duyduklarını belirtti. Bildiride, bu adımların 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyete ilişkin kararların açık ihlali olduğu vurgulandı.

Taraflar ayrıca, 4 Haziran 1967 sınırları üzerinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını öngören Arap tutumunun değişmezliğini yineledi. Bildiride, Arap dayanışmasının güçlendirilmesinin, devletlerin egemenliğine saygının ve iyi komşuluk ilkeleri ile uluslararası hukukun öneminin altı çizildi.

Ortak bildiri, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın Umman’a gerçekleştirdiği ziyaretin sonunda yayımlandı. Avn, ziyareti sırasında Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile iki oturumdan oluşan görüşmeler yaptı.

Bildiride, Avn’ın ziyaretinin ‘Umman ile Lübnan arasındaki köklü kardeşlik ilişkilerinden’ kaynaklandığı ve ikili iş birliğini güçlendirme iradesini yansıttığı ifade edildi.

Sultan Heysem bin Tarık ile Cumhurbaşkanı Avn’ın gerçekleştirdiği resmi görüşmede, iki ülke arasındaki ilişkiler ele alındı; taraflar siyasi, ekonomik, yatırım, bankacılık, turizm, ulaşım ve lojistik hizmetler gibi alanlarda iş birliğini genişletme kararlılıklarını dile getirdi.

İki ülke, ikili iş birliğini güçlendirecek yeni anlaşmalar ve mutabakat zaptlarının imzalanması için çalışma yürütme konusunda mutabık kaldı. Ayrıca ticari, kültürel ve bilimsel değişimi destekleme; özel sektörün ortaklık ve kalkınma fırsatlarından daha geniş biçimde yararlanmasının teşvik edilmesi kararlaştırıldı.

Bölgesel gelişmeler

Bölgesel gelişmelere ilişkin bölümde, iki taraf İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik devam eden saldırıları ile Arap topraklarının işgalinden duydukları derin kaygıyı dile getirdi. Bu adımların, 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyetin açık ihlali olduğu vurgulandı. Taraflar, saldırıların derhal durdurulması ve işgal altındaki tüm Lübnan ve Arap topraklarından tam çekilme çağrısında bulundu. Ayrıca gerilimin önlenmesi, istikrarın sağlanması, yerinden edilenlerin dönüşünün kolaylaştırılması ve yeniden imar çabalarına destek verilmesi gerektiği ifade edildi.

Umman tarafı, Lübnan’ın egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne tam destek verdiğini yinelerken, devlet kurumlarının -başta Lübnan ordusu ve meşru güvenlik güçleri olmak üzere- güçlendirilmesinin ve Lübnan liderliğinin yürüttüğü ekonomik, mali ve idari reformların desteklenmesinin önemini vurguladı.

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, bu sabah Maskat’taki el-Alam Sarayı'nda özel bir oturum gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Umman resmi haber ajansı ONA’dan aktardığına göre, görüşmede iki ülkeyi ilgilendiren çeşitli konularda görüş alışverişinde bulunuldu. Ayrıca, iki ülke ve iki halkın yararına olacak iş birliği ve ortaklık fırsatlarının güçlendirilmesinin önemine dikkat çekildi; kültürel, ekonomik ve kalkınma alanları da dahil olmak üzere çeşitli sektörlerde bağların daha da sağlamlaştırılması gerektiği belirtildi.


Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
TT

Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)

Tunus ana muhalefet partisi Ulusal Kurtuluş Cephesi (NSFT) üyesi ve siyasi aktivist Şeyma İsa, tutukluluk koşullarını protesto etmek için başladığı açlık grevinde dokuzuncu gününe girdi.

1 Aralık'ta muhalefet tarafından düzenlenen yürüyüşe katılan İsa, devlet güvenliğine karşı komplo kurmak suçundan Temyiz Mahkemesi tarafından verilen bir kararla sivil polisler tarafından gözaltına alındı. Muhalif aktivist, hapishaneye girer girmez açlık grevine başladı.

Şeyma İsa (45), 2023 yılının şubat ayında yakalanmış, gözaltında tutulmuştu ve aynı yılın temmuz ayında serbest bırakılmıştı. Birinci Derece Mahkemesi tarafından 18 yıl hapis cezasına çarptırılan İsa’nın cezası temyiz sonucunda 20 yıla çıkarılmıştı.

İsa'nın yanı sıra aynı davayla bağlantılı olarak NSFT lideri, tanınmış siyasetçi Ahmed Necib eş-Şabi (82) de tutuklandı ve 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. Muhalif Avukat Ayaşi Hammami (66) de terör suçlamasıyla beş yıl hapis cezasına çarptırıldı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölümü Müdür Yardımcısı Bessam Havaci, “Tunus muhalefetinin önemli simalarının tutuklanması, Cumhurbaşkanı Kays Said'in tek başına iktidarına alternatif olan her şeyi ortadan kaldırma planının son adımıdır. Bu tutuklamalarla Tunuslu yetkililer, siyasi muhalefetin çoğunu etkili bir şekilde hapse atmayı başardı” değerlendirmesinde bulundu.

Tunus muhalefeti ve NSFT, 25 Temmuz 2021'de olağanüstü hal (OHAL) ilan edip ardından yeni bir siyasi sistem kurarak geniş yetkilerle iktidarını sürdüren Cumhurbaşkanı Kays Said'in yönetimine karşı çıkıyor ve demokrasinin yeniden tesis edilmesini talep ediyor. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre buna karşın yetkililer tutuklananları hükümeti devirmeye ve devlet kurumlarını yıkmaya teşebbüs etmekle suçluyor. Muhalefet ise mevcut rejimi tutuklulara karşı siyasi suçlamalar uydurmak ve yargıyı emirlerine boyun eğdirmekle suçluyor.


Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
TT

Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)

Hamas, ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesini desteklediklerini ve silah bırakmaya açık olduklarını duyurdu.

Adının paylaşılmaması şartıyla Times of Israel'e konuşan Hamas yetkilisi, Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak müzakerelerin başlatılması halinde silah bırakacaklarını söylüyor:

Bu zorla veya ültimatomlarla yapılamaz. İsrail iki yıl boyunca Hamas'ı silahsızlandırmak için tüm askeri gücünü kullandı ama işe yaramadı. Silah bırakma meselesi siyasi bir sorunla bağlantılıdır ve bu nedenle siyasi bir çözüm gerektirir.

Yetkili, Filistinlilerin 78 yıllık İsrail işgaline karşı silahlı mücadele hakkının olduğunu belirterek, 1967 sınırlarının esas alınacağı bir Filistin devleti kurulması taleplerini yineliyor.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) konuşlandırılması öngörülüyor.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. Haberde, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin yüzde 53'ünü kontrol ettiği belirtiliyor.

İsrail, Hamas'ın elindeki 28 rehinenin hepsini teslim etmeden ikinci aşamaya geçilmeyeceğini duyurmuştu. Filistinli örgüt şimdiye dek 27 rehineyi İsrail'e gönderdi. Ancak 7 Ekim saldırısında öldürülen İsrailli polis memuru Ran Gvili'nin naaşı hâlâ Gazze'de. Hamas yetkilisi, cesedin yerini bulmak için çalışmaların sürdüğünü söylüyor.

İkinci aşama kapsamında Barış Kurulu üyelerinin belirlenmesi ve Gazze'ye güvenlik gücü konuşlandırılması hedefleniyor. Bu aşamaya geçiş için Hamas'ın silah bırakmayı kabul etmesi gerekli. Bunun ardından İsrail askerleri daha gerideki bir hatta çekilecek.

Trump ikinci aşamaya "çok yakında geçileceğini" söylemiş fakat bir takvim açıklamamıştı. Ocak itibarıyla Gazze'ye ISF askerlerinin gönderilmesi planlanıyor.

Hamas yetkilisi, 7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nda esir alınan kişileri ilk etapta operasyondan kısa süre sonra bırakmayı düşündüklerini söylüyor.

Ancak İsrail'in saldırıları durdurmaması ve arabulucular tarafından savaşın sonlandırılacağına dair garantiler sunulmaması nedeniyle bu plandan vazgeçtiklerini ifade ediyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın öncülüğünde hazırlanan plana göre ISF, Hamas'ın silahsızlandırılmasında da rol oynayacak.

Öte yandan Hamas yetkilisi, ISF kontrolündeki böyle bir sürece yanaşmayacaklarını belirterek, güvenlik gücü askerlerinin Gazze'de İsrail ordusuyla Filistin halkı arasında "tampon bölge" görevi görmesi gerektiğini savunuyor.

Ayrıca silahsızlanma karşılığında İsrail ordusunun tamamen Gazze'den çekilmesini talep ettiklerini aktarıyor.

7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nın sonuçlarından pişmanlık duymadıklarını söyleyen Hamas yetkilisi, dünya kamuoyunun İsrail'in gerçek yüzünü görmesini sağladıklarını vurguluyor:

Tarihi değiştirmeyi başardık. Dünya gözlerini açtı, Filistinlilerin yaşadıklarını ve İsrail'in ne suçlar işlediğini gördü.

IDF ve Yahudi yerleşimciler işbirliği yapıyor

Diğer yandan İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF), Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimcilerle aktif işbirliği yaptığı aktarılıyor.

İsrail'in kamu yayıncısı Kan'ın hazırladığı Zman Emet (Gerçek Zamanlı) programına katılan Tuğgeneral Avi Bluth, ISF'nin "sınır bölgelerinde çiftlikler kurmaları için yerleşimcilerle tam işbirliği içinde hareket ettiğini" söyledi.

Bluth, bu işbirliğinin özellikle geçen yıl temmuzda hızlandırıldığını belirtti.

Independent Türkçe, Times of Israel, Haaretz