Zebidi, Gilboa Hapishanesi’nden firarını anlattı: İsrail polisinden bir metre uzaktaydık

Mahkum Zekeriya ez-Zebidi (EPA)
Mahkum Zekeriya ez-Zebidi (EPA)
TT

Zebidi, Gilboa Hapishanesi’nden firarını anlattı: İsrail polisinden bir metre uzaktaydık

Mahkum Zekeriya ez-Zebidi (EPA)
Mahkum Zekeriya ez-Zebidi (EPA)

İsrail İç İstihbarat Servisi’ne (Şin-Bet) yakın kaynaklar dün (Salı), 5 diğer mahkum ile Gilboa Hapishanesi’nden firar etmelerinin ardından yakalanarak yeniden tutuklanan Filistinli mahkum Zekeriya ez-Zebidi ile yürütülen soruşturmaya yönelik detayları ortaya çıkardı. Kaynaklar tünelden çıktıkları zaman, tüneşin hemen üzerinde bulunan kuledeki muhafızların ve güvenlik kameralarını takip eden gardiyanların uyuklamakta olduklarını belirtti.
Şarku’l Avsat’ın İsrail resmi televizyon kanalı Kan 11'den aktardığına göre TV kanalı soruşturma raporuna ulaştı. Rapora göre mahkum bir saat boyunca kendisini ve birlikte kaçtığı kişileri arayan İsrail polisinin yakınında olduğunu ancak polislerin onları fark etmediklerini, hatta birkaç metre uzaklarında bir polis aracı durduğunu ancak fark edilmediklerini sonra başka bir polis devriyesin gelip Muhammed el-Ârida ile birlikte altında saklandıkları ağacın yanında durduğunu, bir polis memurunun onlardan sadece bir metre uzakta durduğunu ancak yine de fark edilmediklerini belirtti. Mahkum, polislerin onları isimlerini seslenerek aradıklarını ve karşılık alamayınca yaklaşık bir saat sonra bölgeden ayrıldıklarını belirtti.
Soruşturma raporuna göre, soruşturma memurlarından birinin ez-Zebidi’ye tünel ve kaçış planı hakkında haberdar olup olmadığını sorduğunda, Filistin ayaklanmasının sembollerinden biri olan tutuklu, -daha önce kanalın belirttiği gibi- bir gün önce değil, yaklaşık bir ay önceden beri haberdar olduğu cevabını verdi. Zebidi birlikte kaçtığı mahkumdan biri olan Eyhem Kemamci’nin hücresinde kendisini ziyarete gelerek, detay vermeden bir kaçış planı olduğunu söylediğini ve onlarla birlikte kaçabilmesi için en kısa sürede 2. Bölüm’e taşınmasını istediğini söyledi. Memur ona bunu neden kabul ettiğini sorduğunda, Zebidi “Hapishanede olup da çıkma şansı verilen bir kişi reddetmeyi düşünür mü? Kim olsa kabul ederdi. Evinizde kafese koyduğunuz yem ve su verdiğiniz kuş bile kafesini açarsanız uçar gider, ben de bir tutsağım, kapı açılırsa yerimde kalamam.” dedi. Memur ise “Ancak kimse sana gitmen için bir kapı açmadı.” dediğinde Zebidi “Kapı, pencere yada herhangi bir çıkış, önemli olan dışarı çıkmak.” sözleri ile cevap verdi.
Memur, kendisi Fetih hareketine mensup iken ve diğer 5 mahkumun hepsinin İslami Cihad’dan olduğunu bildiği halde neden onu seçtiklerini sordu. Zebidi ise “Belki de saygı duyulan, iyi bir itibara sahip biri olduğum içindir.  Belki de Yönetim’e teslim olmayı düşündüler. Eğer onlarla çıksaydım, beni koruması için Yönetim’e giderdim zira ona bağlı bir çalışan olarak çalışıyorum.” ifadeleri ile cevap verdi.
Zebidi, mahkumların tüneli uzun zaman önce kazmaya başladıklarını, tünelin kazıldığı hücre haricinde 2. Bölümdeki mahkumların tünelden haberdar olmadıklarını bunun son derece gizli bir şekilde yürütüldüğü, kimseye bir şey söylenmediğini, planın başarılı olmasının sırının da bu olduğunu belirtti. Zebidi Kemamci’nin kendisine tünel kazısı biter bitmez kaçış planının başlayacağını bildirdiğini, kazıya yardım isteyip istemediklerini sorduğunda ise buna gerek olmadığını söylediklerini bildirdi.
Zebidi kendisi ve bu kaçış operasyonunun lideri olan Mahmud el-Ârida ile arasında kaçış planı hakkında yaşanan tartışma ile ilgili olarak, Ârida’nın kendisine yakınlarda bir Arap köyü olduğunu, bunu hücresinin penceresinden minaresini cami sayesinde bildiğini, kaçtıktan sonra oraya gideceklerini ve onları Cenin’e götürmek için gelecek kişiyi telefonla arayacaklarını söylediğini, bunu üzerine Ârida’ya “Bu bir hata, doğrudan Cenin’e gitmeliyiz daha hızlı” dediğini el-Ârida’nin bu öneri reddetiğinde ise “Tamam. Yetkili sensin, ben misafirim karar alan kişi değil.” şeklinde cevap verdiğini belirtti.
Zebidi, gardiyanlardan birinin lağımları inceledikten sonra bir şey olduğundan şüphelenmesi ve hücrenin yanındaki zemini görmesinin ardından tünelin açığa çıkması sebebiyle operasyonun iptal edileceğinden korktuklarını, bu nedenle aceleyle aynı gün içerisinde kaçmaya karar verdiklerini belirtti. Kemamcı’nın kendisine hemen cezaevi yönetimine giderek aynı gün içinde 2. Bölüm’deki 5 numaralı hücreye taşınmasını istediğini ve bunu yaptığını söyledi. Mahkumlar akşam yemeğini yedikten sonra televizyonu açtılar ve gece yarısına kadar her yarım saatte bir değişen gardiyanları gözlemlediler ve o sırada hazırlıklara başladılar. Mahkum Munadil Nafiat tünel çıkışına ulaşmalarının yaklaşık 15 dakika dürdüğü ve tünelden tek tek geçtiklerini söyledi.



Netanyahu, ABD elçisiyle Lübnan'daki durumu görüştü

Beyrut'un güney banliyölerinde son İsrail saldırısının gerçekleştiği yer (Şarku'l Avsat)
Beyrut'un güney banliyölerinde son İsrail saldırısının gerçekleştiği yer (Şarku'l Avsat)
TT

Netanyahu, ABD elçisiyle Lübnan'daki durumu görüştü

Beyrut'un güney banliyölerinde son İsrail saldırısının gerçekleştiği yer (Şarku'l Avsat)
Beyrut'un güney banliyölerinde son İsrail saldırısının gerçekleştiği yer (Şarku'l Avsat)

Papa 14. Leo'nun uçağı Beyrut'tan ayrılır ayrılmaz İsrail'e ait insansız hava araçlarının (İHA) yeniden şehrin semalarında uçmaya başlaması, ziyarete eşlik eden sakinliğin hesaplanmış, geçici ve ziyaretle ilgili kaygılarla dayatılan bir durum olduğunu gösteriyor.

İsrail Yayın Kurumu, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz'ın, Lübnan'a yönelik İsrail tehditleri arasında, ABD elçisi Morgan Ortagus'la, Lübnan'ın başkenti Lübnan'a yapacağı ziyaret öncesinde bir araya geldiğini bildirdi.

Ayrıca İsrail ordusu sözcüsü Avichay Adraee, "X" hesabından paylaştığı videoda, "Hizbullah"ın 121. Birimi'nin, 2020'deki Beyrut limanı patlamasıyla ilgili ipuçlarını ortaya çıkarmak üzere oldukları için Joseph Skaff, Munir Ebu Racili, Joe Bejjani ve Lokman Slim olmak üzere dört önemli Lübnanlı ismin öldürülmesinin arkasında olduğunu söyledi.

Papa Leo, liman patlamasının yaşandığı yeri ziyaret ederek, patlamada hayatını kaybedenlerin ruhları için sessizce dua etti ve kendisini gözyaşlarıyla karşılayan, ellerinde sevdiklerinin fotoğrafları olan çok sayıda vatandaşla tokalaştı.


İsrail: Hizbullah, Beyrut limanındaki patlamayla bağlantılı olarak 4 Lübnanlıyı öldürdü

Beyrut limanındaki tahrip olmuş tahıl silosu sütunlarından bazıları, büyük patlamadan üç yıl sonra görülebiliyor (DPA)
Beyrut limanındaki tahrip olmuş tahıl silosu sütunlarından bazıları, büyük patlamadan üç yıl sonra görülebiliyor (DPA)
TT

İsrail: Hizbullah, Beyrut limanındaki patlamayla bağlantılı olarak 4 Lübnanlıyı öldürdü

Beyrut limanındaki tahrip olmuş tahıl silosu sütunlarından bazıları, büyük patlamadan üç yıl sonra görülebiliyor (DPA)
Beyrut limanındaki tahrip olmuş tahıl silosu sütunlarından bazıları, büyük patlamadan üç yıl sonra görülebiliyor (DPA)

İsrail, Lübnanlı Hizbullah örgütünü, 2020 yılında Beyrut limanında meydana gelen ölümcül patlamada örgütün rolünü ifşa edebilecekleri gerekçesiyle çok sayıda Lübnan vatandaşını öldürmekle suçladı.

İsrail ordusunun dün yaptığı açıklamaya göre dört kurban, patlamanın Hizbullah'ın yüksek patlayıcı amonyum nitrat depolamasından kaynaklandığını ortaya koymuş olabilir.

İsrail ordusu, ölen kişilerin Hizbullah ile patlama arasında bir bağlantı olduğunu ileri süren gümrük memurları ve gazeteciler olduğunu iddia etti.

Bilgiler bağımsız kaynaklarca doğrulanamadı. Hizbullah daha önce patlamanın sorumluluğunu reddetmişti.

Ağustos 2020'de Beyrut limanında meydana gelen patlamada 200'den fazla kişi hayatını kaybetmiş, 6 bin kişi yaralanmış ve mahalleler yerle bir olmuştu.

Patlamaya, güvenlik önlemleri alınmadan yıllarca depolanmış yüzlerce ton yüksek patlayıcı amonyum nitrat neden oldu. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre bu, dünyanın en büyük nükleer olmayan patlamalarından biriydi.

Patlamadan bugüne kadar kimse sorumlu tutulmadı.

Soruşturma, öncelikle siyasi nüfuz, yargısal engeller ve yaygın yolsuzluk nedeniyle tıkandı.

Yetkililer soruşturmadan kaçıyor ve hâkimler engelleniyor.

Hükümet, yılın başında soruşturmayı yeniden başlatacağını duyurdu. Bu girişim, siyasi açıdan güçlü Hizbullah'ın İsrail'le savaş nedeniyle zayıflaması ve soruşturmaların yıllardır ilerlemesinin engellenmesiyle de desteklendi.


Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

TT

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

İsrail ordusunun, Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentindeki tünellerde Kassam Tugayları’na bağlı unsurları öldürdüğüne ve esir aldığına dair ardı ardına yaptığı açıklamalar, bu kişilerin kim olduklarına ve özellikle Mayıs 2024’te İsrail’in kenti işgal etmeye başlamasından, ardından operasyonu genişleterek tam kontrol sağlamasından sonra, tünellerde nasıl bu kadar uzun süre gizlenebildiklerine ilişkin pek çok soruyu beraberinde getirdi.

Bir aydan uzun bir süre boyunca, bu unsurların tünellerden silahsız ve can güvenliklerini sağlayacak bir yöntemle çıkarılmasına yönelik temaslar yürütülüyordu. Bu girişimler, İsrailli subay Hadar Goldin’in naaşının 9 Kasım’da teslim edilmesini hızlandırdı. Ancak İsrail, dosyayı Türkiye ile birlikte takip eden ABD ile yapılan sözlü mutabakatları daha sonra ihlal ederek bu kişilere güvenli çıkış izni tanımadı.

Günler ilerledikçe İsrail, söz konusu unsurları tünellerden veya sığınaklarından çıktıkları anda hava saldırılarıyla ya da doğrudan takip ederek öldürmeye veya esir almaya başladı. Bu durum, Refah’ın doğusundaki Ceninah Mahallesi’nde tünellerin son kalan ceplerinin tamamen kuşatılmasıyla daha da yoğunlaştı.

Tünellerde ve pusu bölgelerinde 8 ay

Şarku’l Avsat’a  konuşan Hamas içindeki sahaya yakın kaynaklar, “Bu direnişçilerin, savaşın büyük kısmını, İsrail ordusunun kentte konuşlanmasına ve çok sayıda tünele girmesine rağmen, çoğu zaman tünellerin içinde geçirdiklerini” söyledi. Kaynaklara göre tüneller, İsrail’in tüm ayrıntılarını hâlâ çözemediği bir yapıda inşa edilmişti.

Aynı kaynaklar, Kasım 2023’teki ilk 7 günlük ateşkes sırasında söz konusu savaşçıların yer üstüne çıktığını, çatışmalar yeniden başlayınca tekrar tünellere döndüğünü aktardı. Bu süreçte zaman zaman yer üstünde hareket ettikleri, pusu noktaları arasında geçiş yaptıkları, ardından yeniden tünellere çekildikleri belirtildi. Komutanlarıyla temas, Ocak 2024’te varılan ikinci ateşkese kadar sürdü. Bu ateşkes 18 Mart’a kadar devam etti.

Kaynaklardan biri, çatışmaların yeniden başlaması öncesinde, İsrail ordusunun Refah’ta konuşlanmasına rağmen bazı savaşçıların yer üstüne çıkarak Han Yunus’a ulaştığını, burada komutanlarıyla buluştuğunu ve bazılarıyla birlikte Şubat 2024’te İsrailli esir Avraham Mengistu’nun teslim sürecine katıldığını söyledi. Mengistu, 2014 savaşından beri Gazze’de tutuluyordu.

Savaş yeniden başlayıp diplomatik girişimler sonuçsuz kaldıktan sonra Kassam unsurları tüneller aracılığıyla tekrar Refah’a döndü ve yer üstündeki pusu bölgelerine geri yerleşti.

rth
İsrailli rehine Avraham Mengistu, Hamas ile İsrail arasında geçen Şubat ayında Refah'ta imzalanan esir değişim anlaşması kapsamında teslim platformunda görülüyor (Reuters)

Mart ayı sonunda itibaren bu kişiler, Ağustos ayına kadar komutanlıklarıyla irtibat hâlinde kaldı. Bu süre zarfında İsrail’in Refah’ı tamamen kontrol altına aldığı yönündeki açıklamalarına rağmen, İsrail güçlerine kayıplar verdiren bir dizi saldırı gerçekleştirdiler.

Bu dönemde Kassam Tugayları “Cehennem Kapıları” adını verdiği operasyonlar dizisini başlattı. Askeri araçların, tuzaklanmış evlerin ve tünel çıkışlarının patlatıldığı saldırılarda yaklaşık 6 İsrail askerinin öldürüldüğü açıklandı. Bu saldırılardan birinde Kassam unsurlarının bir İsrail askerini esir almaya çalıştığı belirtildi.

Hamas, o dönem yürütülen ateşkes müzakerelerinde, Refah Taburu’nun hâlâ sahada aktif olduğuna dair bir mesaj vermeyi hedefliyordu. Buna karşın İsrail’in askeri kaynakları, taburun tümüyle dağıtıldığını savunuyordu.

Doğrulanabilen bilgilere göre, Kassam komutanlarıyla birlikte Refah’ta bulunan savaşçılar yer altı tünellerinde ve yer üstündeki pusu noktalarında toplamda 8 aydan fazla süre geçirdi.

Yiyecek ve suya nasıl ulaştılar?

Ateşkesin ardından İsrail ordusunun kontrolündeki bölgede sıkışan bu savaşçıların iaşesiyle ilgili soruları yanıtlayan saha kaynakları, tünellerde belirli miktarda yiyecek ve suyun önceden stoklanmış olduğunu aktardı.

Kaynaklardan biri, geçmişte benzer şekilde erzakın tükendiği bir savaş deneyimine atıfla, savaşçıların muhtemelen İsrail askerlerinin daha önce kullandığı evlerde bıraktığı yiyeceklerden ya da hasar görmemiş Filistinli evlerindeki malzemelerden faydalanmış olabileceğini söyledi. Sosyal medyada aylar önce paylaşılan, “ev sahiplerinden aldıkları yiyecekler için helallik isteyen Hamas ve İslami Cihad mensuplarının bıraktığı notlar” buna örnek gösterildi.

Kaynaklar, Kassam’ın elit birliklerinin görevleriyle yer altındaki destek gruplarının görevlerinin birbirinden farklı olduğuna da dikkat çekti. Bazılarının lojistik ve ikmal, bazılarının pusu operasyonları yürüttüğü, bazılarının ise farklı gruplar arasında geçiş yaparak doğrudan saha komutanlığı ile temas kurduğu belirtildi.

Öne çıkan komutanlar

İsrail medyasının öldürülmelerinin ardından fotoğraflarını yayımladığı kişiler arasında, Refah’ın doğu tabur komutanı Muhammed el-Bavab, yardımcısı ve aynı zamanda eniştesi İsmail Ebu Lebde, ayrıca elit birlik komutanı Tufik Salim bulunuyor.

Kaynaklara göre Ebu Lebde, Avraham Mengistu’nun teslim edilmesi sürecinde Kızılhaç ekibiyle doğrudan temas kuran isimdi. Bavab ise süreci uzaktan takip etti.

Her iki isim de 2014 savaşında İsrailli subay Hadar Goldin’in kaçırılması operasyonunu yöneten kişiler olarak biliniyor.

df
Kızılhaç araçları, Hadar Goldin'in cenazesini geçtiğimiz kasım ayında Gazze Şeridi'nde taşıyor (Reuters)

İsrail’in öldürdüğü isimler arasında ayrıca, Hamas Siyasi Büro üyesi Gazi Hamad’ın oğlu Abdullah Hamad da bulunuyor. Abdullah Hamad’ın müzakere heyetinin üyesi olduğu, savaş öncesinde Hamas yönetimine bağlı Rubat Askerî Koleji’nden mezun olduğu ve eğitimci olarak görev yaptığı aktarıldı. Abdullah Hamad, kuzeni Ahmed Said Hamad ile birlikte, tünelde Kassam komutanları ve diğer savaşçılarla aynı noktada öldürüldü.

Kaynaklar, Gazi Hamad’ın kardeşi Said Hamad’ın ise 7 Ekim saldırısına katılan damatlarının öldürülmesinin ardından üç kızını İsrail bombardımanında kaybettiğini belirtti.