Libya kadını devlet başkanlığı koltuğuna ulaşabilir mi?

Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi (Reuters)
Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi (Reuters)
TT

Libya kadını devlet başkanlığı koltuğuna ulaşabilir mi?

Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi (Reuters)
Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi (Reuters)

Libya’daki kadın çevreleri, Başkanlık Konseyi Başkan Yardımcısı Musa el-Kuni’nin Libya kadınını önümüzdeki parlamento ve devlet başkanlığı seçimlerinde ön saflara davet etmesini ümit ve çekinceyle karşıladı.
Ancak siyasi çevreler, Kuni’nin davetini “kadınların mevcut konumu açısından gerçeklikten çok uzak” olarak değerlendirdi. Söz konusu çevreler, bugün Libya’da iktidar için çıkan çatışmaların gölgesinde bu durumun zorluğuna dikkat çekti. Nitekim Libya Temsilciler Meclisi Kadın Komitesi Başkanı Fatma Bousaada da bu çevrelerin görüşünü destekliyor.
Şarku’l Avsat’a konuşan Bousaada, “Aday olmaya niyet eden bazı kişiler, beklenen seçim savaşına girme hazırlığı kapsamında konumunu güvence altına almak için çeşitli lobilerle ittifaklar yapmaktan geri durmuyor. Elbette kadının şansı bu iklimde gerilemekte. Mevcut durumdaki karmaşıklıklar, güçlü bir şekilde barış içinde yaşamayı ve savaş hayaletinden kaçmayı arzulayan Libyalıların durumuna yansıyor. Bu da Libyaları, kurtarıcı profilini kadında değil erkekte aramaya sevk ediyor, velev ki bu kadın erkekten daha fazla liyakat, tecrübe ve gayret sahibi olsa da…”
Temsilciler Meclisi çatısı altında yer alan Ulusal Birlik Bloğu’nun Başkanı Fatma Bousaada, yasaların kadının siyasete katılımını güçlendirmede oynadığı rolü ve bu konuda teşvik edici sloganları takdir etti. Bousaada’ya göre “herkesin rolünü bilmesine, anlamasına ve çatışmaların ağır sonuçlarını yüklenmesine” rağmen söz konusu araçlar kadının siyasetteki rolünü güçlendirme hedefini gerçekleştirmede tek yolu değil. Düşünceleri, siyasi programları ve sundukları yasa tasarıları küçümsenen bazı kadın siyasi aktivistlerin zorbalığa ve sözlü şiddete maruz kaldığını söyleyen Bousaada, zaman zaman erkeklerin kadınlara ‘evlerinize gidin’ diyerek onları küçümsediğini kaydetti.
Ulusal Cephe Partisi Genel Sekreteri Feyruz en-Nuas, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Ulusal Birlik Hükümeti’nin, Birleşmiş Milletlerin şartlarını uygulaması ya da kadınların hükümete yönelik desteğini kazanmak için kadınlara 5 otorite makamını vermesi, bazılarının iyimser bir şekilde söylediği gibi kadının devlet başkanlığı makamına erişiminin başlangıcı olduğu güvencesi vermez” dedi.
Nuas, “Libya’nın içinden geçtiği anormal koşullar, devlet başkanlığı yarışını bazı faktörlere mahkum ediyor. Örneğin silah, uzlaşma lobisi ve yolsuzluk paraları. Libya kadını tüm bu faktörlerden uzak. Libya kadını ister silahlı teşkilatlar ister ideolojik gruplar olsun sadakat satın almaktan uzak. Libya kadını bu teşkilatlara nüfuz etmek için girişimde bulunursa, bu teşkilatlar tarafından reddedilebilirler” diye konuştu.
Libyalı kadın siyasetçilerin “bölgesel liderler, ülke içinde veya dışındaki etkili şahsiyetler ve onların etrafında dolaşan kişiler arasında yapılan gizli veya kamuoyuna açık anlaşmalar ve ittifaklardan uzak kaldığını” belirten Nuas, bu durumun parlamento seçimlerinde de tekrar edebileceğini ancak yürürlükteki bireysel seçim sistemi sebebiyle etkisinin daha az olacağını kaydetti.
Libya Siyasi Diyalog Forumu’nun kadın üyesi Lamis bin Sad, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Seçim Kanunu, kadının parlamentoya girme imkanına güçlü bir darbe vurdu. Libyalı kadınlar, parlamentoda olmalarını, Libya kadınının ülkedeki kurumlarda yönetici pozisyonlarda bulunmamasının telafisi olarak görüyor. Libya’nın içinden geçtiği koşullar Libyalı kadınlara parlamentoda çoğunluğu oluşturma veya devlet başkanlığı makamında oturma imkanı vermeyebilir. Çünkü bunlar bilgi ve liyakatin yanı sıra siyasi nüfuzunu genişletmek ve para gibi başka şartlar ve yeterlilikler gerektiriyor. Ancak bu şartlar, şimdiden bunun yolunu açamayacağımız ve Libya kadınının gelecekte bu makamlarda bulunmasını garanti etmek için başlangıçlar yapamayacağımız anlamına gelmiyor. Tabi gerçek bir demokratik bir süreci hakiki manada başlatmak istiyorsak…”
Ulusal Güçler İttifakı Yüksek Kurulu Başkanı Tevfik el-Şuheybi, Kuni’nin davetini “en azından şimdilik gerçekleşmesi zor ama teşvik edici bir teklif” diye niteledi. Şarku’l Avsat’a konuşan Şuheybi, “Ulusal Birlik Hükümeti bazı otorite makamlarının kotasını kadınlara vermiş olsa bile Siyasi Diyalog Forumu sırasında kadınların devletin çeşitli yüksek kurumlarında en alt sınır olarak talep ettiği yüzde 30’luk temsiliyet talebine bağlı kalmadı” dedi.
Şuheybi, açıklamasını şu sözlerle sürdürdü:
“Kadınların bireysel seçim sistemi gölgesinde ve kendilerine ayrılan kota sandalyeleri olmadan parlamentoda makul bir varlık göstermeleri, seçim kampanyaları için gerekli fon engeline tosladı. Bu kampanyalar için gereken harcamaları ya adayın kendisi ya da bağlı bulunduğu parti karşılayacak. Şu anki koşullarda birçok aile ve aynı zamanda bazı partiler, toplumdaki erkek egemen bakış açısı sebebiyle kolay ve risksiz bir seçeneğe başvurarak erkekleri aday göstermeyi tercih edecek. Yönetici pozisyonda bulunan bir kadının başarısına ışık tutulur tutulma o kadın ilk başta yerel toplumun büyük bir kesimi ve genel anlamda Avrupa ve batılı ülkeler tarafından hemen fark edilir. Herkes şu anda Dışişleri Bakanı Neca el-Menguş’un aldığı desteğin boyutunu görüyor. Bu destek gelecekte bu umudun gerçekleşeceğinin bir göstergesidir.”



Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
TT

Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’deki ateşkes anlaşmasının “ikinci aşamasının değiştirileceği” yönündeki kısa ve belirsiz açıklaması, bu değişikliğin ne anlama geldiğine ilişkin soruları gündeme taşıdı.

Uzmanlara göre Trump’ın işaret ettiği değişiklik, anlaşmanın uygulanma biçiminde bir revizyon anlamına geliyor. Buna göre, İsrail’in hâlihazırda yüzde 55’ini kontrol ettiği Gazze’den çekilmesi ve Hamas’ın silahsızlandırılmasına geçilmesi yerine, 17. maddenin devreye alınması söz konusu olabilir. Bu madde, barış planının taraflardan biri kabul etmese bile tek taraflı olarak ilerletilmesine imkân tanıyor.

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasındaki 17. madde, Hamas’ın öneriyi geciktirmesi veya reddetmesi halinde, “yardımların genişletilmesi dahil, planın belirtilen unsurlarının, İsrail ordusunun terörden arındırılmış olarak uluslararası istikrar gücüne devrettiği bölgelerde uygulanacağını” düzenliyor.

Geçen ekim ayında Hamas ile İsrail arasında imzalanan “barış belgesi” sadece birinci aşamayla ilgili maddeleri içeriyordu. Bu aşama; ilk ateşkes, İsrail güçlerinin geri çekilmesi, esir takası ve insani yardım girişlerinin kolaylaştırılmasını kapsıyor. Ancak savaş sonrası Gazze’nin yönetimine ilişkin “ikinci aşama” konusunda resmî bir mutabakat sağlanmış değil.

Perşembe günü yaptığı açıklamada Trump, planın ikinci aşamasının “çok yakında değiştirileceğini” söyledi. Açıklama, sürecin tıkanması ve sahadaki ilerlemenin sınırlı kalması nedeniyle endişelerin arttığı bir döneme denk geldi; ancak Trump değişikliğin içeriğine dair ayrıntı vermedi.

Görsel kaldırıldı.
Filistinli bir kadın, İsrail'in Han Yunus'ta düzenlediği bir baskın sonucu akrabalarından birinin öldürülmesine tepki gösteriyor (AFP)

Ahram Siyaset ve Strateji Merkezi İsrail Çalışmaları uzmanı Dr. Said Okaşa, (Saeed Okasha) Trump’ın sözünü ettiği değişikliğin büyük olasılıkla 17. maddeye dayanacağını belirtiyor. Okaşa’ya göre bu adım, “eski Gazze” ve “yeni Gazze” ayrımını güçlendirecek bir fiili bölünmeye kapı aralayabilir. Bu yaklaşımı geçen ay ABD’nin bölge özel temsilcisi Steve Witkoff’un da çeşitli görüşmelerde dile getirdiğini hatırlattı.

Okkaşa, anlaşmanın geçen ay Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından onaylandığını anımsatarak, Hamas’ın silahsızlanma sürecine yanıt vermemesi gibi gerekçelerle 17. maddenin yeniden devreye sokulmasının mümkün olduğunu söyledi. Uzman, böyle bir senaryonun Gazze’de “ne savaş ne barış” şeklinde sürecek bir çıkmaz yaratabileceğini ifade etti.

Görsel kaldırıldı.
Filistinliler, Cebaliye'de yıkılan binaların enkazı arasında sokaklara kurulmuş çadırların yanından geçiyor (AFP)

Filistinli siyaset analisti Dr. Ayman el-Rakkab da, Trump’ın değişiklik açıklamasının içeriğinin belirsizliğine işaret ederek, “İsrail’in bölgede kalma isteğiyle birleştiğinde, Gazze’nin fiilen ikiye bölünmesi ihtimali güçleniyor” değerlendirmesinde bulundu.

Bu belirsizlik sürerken, Axios haber sitesi Trump’ın 25 Aralık’tan önce Gazze’de barış sürecinin ikinci aşamasına geçileceğini açıklamayı planladığını duyurdu. Habere göre Washington, Gazze’de oluşturulacak yeni yönetim yapısı ve uluslararası istikrar gücünün son hazırlıklarını tamamlıyor. ABD Başkanı’nın, bu adımları görüşmek üzere İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ay sonundan önce bir araya gelmesi bekleniyor.

İkinci aşamanın önünde ciddi engellerin olduğunu ifade eden Rakkab: “Barış Konseyi ile teknokrat hükümet henüz kurulmadı. Güvenliği devralacak polis gücü ve uluslararası istikrar kuvveti oluşturulmadı. Bu nedenle somut bir hareketin en erken ocak ayında mümkün olabileceğini düşünüyorum” dedi.

Okaşa, yakın vadede İsrail’in kontrolde tuttuğu bölgeyi yüzde 60 seviyesine çıkarmaya çalışabileceğini, ancak anlaşmanın genel çerçevesinde büyük bir tırmanış beklemediğini belirtti.

Geçtiğimiz günlerde Yedioth Ahronoth, İsrail’in yaklaşık iki milyon Filistinliyi sarı çizginin doğusunda İsrail kontrolündeki yeni bölgelere yeniden yerleştirmeyi, Hamas kontrolündeki bölgeleri tamamen sivillerden boşaltmayı ve Hamas unsurlarını bu bölgelerde aşamalı şekilde takip etmeyi içeren bir plan hazırladığını yazmıştı. Şarku’l Avsat’ın  Telegraph gazetesinin Batılı diplomatlara dayandırdığı haberinden aktardığı bilgilere göre ABD planının Gazze’nin kalıcı biçimde ikiye ayrılması riskini barındırdığını bildirmişti.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ise geçtiğimiz günlerde Barselona’da AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile yaptığı görüşmede, Gazze ile Batı Şeria’nın birliğinin korunması gerektiğini vurgulayarak, ayrıntıları tartışılan hiçbir adımın “bölünmeyi pekiştirmesine” izin verilemeyeceğini söyledi. Abdulati, çarşamba günü yaptığı başka bir açıklamada da, “Gazze’nin bölünmesini konuşmak dahi mümkün değildir. Gazze, Doğu Kudüs dâhil olmak üzere, kurulacak Filistin devletinin ayrılmaz bir parçasıdır” dedi.

Uzman Okaşa’ya göre Mısır, hem Gazze’nin bölünmesini hem de anlaşmayı zayıflatacak her türlü değişikliği engellemek için diplomatik çabalarını sürdürecek. Buna karşın, Trump’ın planı etrafındaki belirsizlik nedeniyle önümüzdeki döneme ilişkin tüm senaryolar hâlâ masada.


Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
TT

Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)

Lübnan Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın bugün ülkede bulunan Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle bir araya geldiğini açıkladı. Görüşmede Avn, Lübnan ordusunun görevini tamamlaması için destek çağrısında bulunarak, İsrail’in Güney Lübnan’dan çekilmesi için baskı yapılmasını talep etti.

Cumhurbaşkanlığı, heyetin ‘uluslararası kararların uygulanması yoluyla Lübnan’da istikrarı destekleme ve ülkelerin Lübnan ordusuna yardım ederek birliklerini tamamlamaya ve silah tekelini sağlamaya hazır olduklarını’ belirttiğini duyurdu.

Açıklamada Avn’ın, Lübnan’ın uluslararası kararları uygulama taahhüdünü yinelediği ve “İsrail tarafını ateşkesi uygulamaya ve çekilmeye zorlamamız gerekiyor; bu konuda sizden destek bekliyoruz” ifadelerini kullandığı kaydedildi.

Geçen yıl kasım ayında, ABD arabuluculuğunda İsrail ile Hizbullah arasında bir ateşkes sağlanmıştı. Bu ateşkese rağmen, İsrail hâlâ Güney Lübnan’daki bazı noktalarda kontrolünü sürdürüyor ve ülkenin doğusu ile güneyine yönelik saldırılarını devam ettiriyor.


Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
TT

Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)

Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sibiga, dün Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'na (AGİT) yaptığı açıklamada, Ukrayna'nın Rusya ile "taviz değil, gerçek barış" istediğini söyledi.

Güvenlik ve insan haklarına odaklanan bir kuruluş olan AGİT, savaş sonrası Ukrayna'da rol oynamayı hedefliyor.

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD elçileri arasında "oldukça iyi" olarak nitelendirdiği görüşmelerin ardından çarşamba günü yaptığı açıklamada, barış görüşmelerine giden yolun şu anda belirsiz olduğunu söyledi.

Sibiga, örgütün yıllık bakanlar kurulu toplantısından önce, "Münih'te gelecek nesillere ihanet edenlerin isimlerini hâlâ hatırlıyoruz" diyerek, "Bu bir daha asla olmamalı. İlkelerden taviz verilmemeli ve uzlaşmaya değil, gerçek barışa ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.

devfdr
Rus askerleri Kursk bölgesindeki Sudzha’da devriye geziyor (Arşiv- AP)

Bakan, görünüşe göre İngiltere, Fransa ve İtalya'nın Adolf Hitler'in o dönem Çekoslovakya olan toprakları ilhak etmesini kabul ettiği 1938 tarihli Nazi Almanyası anlaşmasına atıfta bulunuyordu. Bu anlaşma, tehditkâr bir güçle yüzleşmemenin işareti olarak yaygın olarak kullanılıyor.

Sibiga, ABD'ye barışı sağlama çabalarından dolayı teşekkür etti ve Ukrayna'nın "bu savaşı sona erdirmek için mümkün olan her fırsatı değerlendireceğine" söz verdi. "Avrupa geçmişte çok fazla adaletsiz barış anlaşması imzaladı. Hepsi yeni felaketlere yol açtı" diye ekledi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy dün, ekibinin Amerika Birleşik Devletleri'ndeki toplantılara hazırlandığını ve Trump'ın temsilcileriyle diyaloğun devam edeceğini söyledi.

Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Rusya ve Avrupa ile Orta Asya'nın büyük bir bölümünü içeren 57 üye ülkeyi kapsayan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Soğuk Savaş döneminde Doğu-Batı diyaloğu için kilit bir forum olarak ortaya çıktı.

Örgüt son yıllarda, Rusya'nın kilit kararların uygulanmasını engellemesi ve örgütü Batı kontrolü altında olmakla suçlamasıyla sık sık çıkmaza giriyor. Rusya, açıklamasında Ukrayna'nın AGİT gündemine "tamamen hakim olmasından" şikayet etti.