Çin nasıl casuslar ülkesine dönüştü?

Gizliliği ve kişisel bilgileri koruyan yasaların sıkılaştırılması, gizli dinleme teknolojisini engelleyemedi

2000’li yılların başında Çin yasaları, kişisel özgürlük hakları konusunda belirsizdi (Reuters)
2000’li yılların başında Çin yasaları, kişisel özgürlük hakları konusunda belirsizdi (Reuters)
TT

Çin nasıl casuslar ülkesine dönüştü?

2000’li yılların başında Çin yasaları, kişisel özgürlük hakları konusunda belirsizdi (Reuters)
2000’li yılların başında Çin yasaları, kişisel özgürlük hakları konusunda belirsizdi (Reuters)

Ahmed Mustafa (Uluslararası ilişkiler konusunda uzman gazeteci)
Çin hükümeti siber güvenlik ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin yeni yasalar çıkardı. Pekin ayrıca büyük şirketleri bilgilerini, yurtdışında değil Çin'de saklamaya zorlamak için aldığı önlemlere rağmen, Çinlilerin birbirleri hakkında casusluk yapma pazarı büyümeyi durduramadı.
Londra merkezli The Times gazetesi Çin'in ‘casuslar ülkesi’ne dönüşmesiyle ilgili uzun bir dosya haber yayınladı. Dosya haber, çalışmaları karı kocaların sadakatsizliklerini ortaya çıkarmaya ve borçlarını ödemekten kaçınanları kovuşturmaya odaklanan özel bir dedektifle yapılan röportaja dayanıyor.
He Zhihui, Çin ordusunda görev yaptığı sırada keşif subayı olarak çalışıyordu. 2000’li yılların başında, çalışmaları, hızla gelişen ve Çin’in ana şehirlerindeki mağazalarda satılan, yaygın olarak bulunan gizli dinleme araçlarına dayanan özel bir dedektif olarak çalışmaya başladı. Pazardan satın aldığı mikro casus kameraları yerleştirirken veya telefon dinleme cihazlarını ve diğer casus teknoloji ürünlerini kullanırken bunun kendisini endişelendirmediğini söylüyor.
2000’li yılların başında Çin yasaları, kişisel özgürlük hakları konusunda net değildi. Bu nedenle, yasayı ihlal etme korkusu olmadan bu ürünleri kullanmakta herhangi bir sorunla karşılaşmadı. Üçüncü milenyumun ilk on yılının geçmesiyle birlikte mahremiyet ihlali vakaları arttı. Gençlerin sokakta kimse fark etmeden kadın kıyafetleri altında fotoğraf çekmek için kullandıkları minik kameralar Asya'da yayıldı. 2010 yılında, Çinli Olimpiyat dalış şampiyonu Guo Jingjing, özel bir havuzda antrenman yaparken görüntülendi. Video sosyal medya platformlarında yayınlandı ve kamuoyunun gündemine oturdu.

Casus yazılımlara karşı hamle
Ulusal Siber Güvenlik Yasası'nın 2017 yılında yürürlüğe girmesinden önce, Çin yasalarında yalnızca devlet tarafından bireyler ve şirketler tarafından kullanılması gereken casusluk teknolojilerinin kullanımına ilişkin bir madde vardı. Kanunda yer alan tek maddenin metni, “Bir vatandaşın kişisel bilgilerini hukuka aykırı olarak çalan veya saklayan kişi, 3 yıl hapis veya para cezası ile cezalandırılabilir” ifadelerini içeriyordu. Vatandaşları takibin yasal biçiminin, yalnızca devlete ve onun yetkilerine açık olduğu vurgulandı.
2010 yılında polis, He Zhihui'nin ofisine baskın düzenledi. Bilgisayarında yapılan aramada telefon görüşmeleri dokümanları, dinleme ve casusluk yoluyla elde edilen diğer materyallerin bir dökümü bulundu. Özel dedektif tutuklanıp yedi ay hapis cezasına çarptırıldı. Ardından karşı istihbarat alanında çalışmak için dışarı çıktı. Gizli kameraları ve mikro dinleme cihazlarını ortaya çıkarmak için faaliyet gösterdi.
Zhihui, hükümetin son yıllarda bu cihazların üreticileri ve satıcılarını gözetimde tutma faaliyetlerine rağmen, bunların piyasada mevcut olmaya devam ettiğini, hatta sürekli geliştirilmekte ve yenilerinin yayınlandığını söyledi. Ancak şimdiki görevi, rakiplerinin onları gözetlemesinden korkan şirketlerin veya eşlerinin davranışlarını izlemesinden de korkan karı kocaların yararına bu yeni cihazların tanımak.
He Zhihui'nin artık otellerde ve ticari kuruluşlarda çalışanlara, önceki çalışma alanında kendisinin yerleştirdiği dinleme cihazlarını ve mikro kameraları tespit etmeleri için eğitim vermek olan yeni bir çalışma alanı mevcut.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Bazı Çinli internet kullanıcılarının bloglara yaptıkları yorumlara göre Zhihui'nin, The Times tarafından yayınlanan hikayesi, internetin ve sohbet ve iletişim sitelerinin kullanımının teknolojik gelişimi ve korkunç yayılmasının, Çinlilerin neredeyse devletlerin vatandaşlarını dinlemesini aşacak, şekilde birbirleri üzerinde casusluk yaptığını gösteriyor.

Dev bir pazar
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in bilgi teknolojisi sektörünü düzenleme ve Çin'in ulusal bilgi güvenliğini korumayı amaçlayan yasaları yürürlüğe koyma politikasıyla, Çin'de siber güvenlik ve milyarlarca veri depolama sunucuları için yeni bir pazar aktif durumda. Son zamanlarda çıkarılan yasalar arasında, finansal teknolojiden elektronik pazara kadar çeşitli sektörlerdeki teknoloji şirketlerinin Çinli müşterileri hakkında veri ve bilgileri yurtdışında değil, Çin'de tutmasını gerektiren bir yasa var. Eskiden büyük şirketler, yurtdışında sunucu kiralardı. Fakat bu yıl yürürlüğe giren bu yasadan sonra bu artık mümkün değil.
International Information Corporation (IDC) tarafından bu hafta yayınlanan verilere göre, Çin'deki bilgi depolama ve güvenlik sektörü dünyanın en hızlı büyüyen sektörü. Yılın ikinci çeyreğinde sektördeki büyüme oranı, yüzde 9,7 olan küresel büyümeye kıyasla yüzde 33,5 oldu.
Bu sektör, özellikle siber güvenlik ve ağların, verilerin ve bilgilerin güvenliğinin sağlanması açısından 2019'dan bu yana dünya genelinde oldukça hızlı bir tempoda büyüyor. Bu yılın ilk yarısında, Çin'deki siber güvenlik şirketlerinin geliri yüzde 110 artarak bir milyar doların (1,1 milyar dolar) üzerine çıktı.
Ayrıca bilgi sigortası alanındaki danışmanlık şirketleri de bu yılın ilk yarısında büyüme kaydetti. Çin'deki veri depolama sunucusu pazarı, katlanarak büyümeye başladı. Bu büyüme yılın ilk yarısında yüzde 85,1 artarak 2,19 milyar ABD doları gelir elde edildi.



BM, İsrail'in Golan Tepeleri'nden çekilmesini talep eden kararı kabul etti

Golan Tepeleri'nde bulunan Kuneytra geçiş noktası yakınlarındaki Birleşmiş Milletler Ateşkes Gözlem Gücü (UNDOF) karakolunda bir tabelanın yanında duran iki İsrail askeri. (EPA)
Golan Tepeleri'nde bulunan Kuneytra geçiş noktası yakınlarındaki Birleşmiş Milletler Ateşkes Gözlem Gücü (UNDOF) karakolunda bir tabelanın yanında duran iki İsrail askeri. (EPA)
TT

BM, İsrail'in Golan Tepeleri'nden çekilmesini talep eden kararı kabul etti

Golan Tepeleri'nde bulunan Kuneytra geçiş noktası yakınlarındaki Birleşmiş Milletler Ateşkes Gözlem Gücü (UNDOF) karakolunda bir tabelanın yanında duran iki İsrail askeri. (EPA)
Golan Tepeleri'nde bulunan Kuneytra geçiş noktası yakınlarındaki Birleşmiş Milletler Ateşkes Gözlem Gücü (UNDOF) karakolunda bir tabelanın yanında duran iki İsrail askeri. (EPA)

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu dün akşam, İsrail'in 1967'de işgal ettiği ve 1981'de ilhak ettiği Golan Tepeleri'nden çekilmesini talep eden bir karar aldı.

Karar, 123 lehte, İsrail ve ABD dahil 7 aleyhte ve 41 çekimser oyla kabul edildi.

Golan Tepeleri, yaklaşık 60 kilometre uzunluğunda ve 25 kilometre genişliğinde stratejik bir kayalık platodur. İsrail, 1967'de burayı ele geçirdi ve 1981'de ilhak etti; ancak bu adım uluslararası alanda tanınmadı.

Genel Kurul kararı, İsrail'in 1981 yılında ‘işgal altındaki Suriye Golan'ına kendi kanunlarını, otoritesini ve yönetimini dayatma’ kararının ‘geçersiz ve hükümsüz’ olduğunu belirtti ve bu kararın iptalini talep etti.

rg
Golan Tepeleri'ndeki Kuneytra geçiş noktasında bir İsrail askeri (Arşiv – Reuters)

Kararda, BM Genel Kurulu'nun İsrail'e Suriye ve Lübnan ile müzakereleri yeniden başlatması ve önceki taahhüt ve vaatlerine uyması çağrısında bulunduğu da belirtildi. Ayrıca İsrail'in işgal altındaki Suriye Golanı'ndan 4 Haziran 1967 sınırlarına çekilmesi talep edildi.

193 üyeli BM Genel Kurulu tarafından çıkarılan kararlar yasal olarak bağlayıcı olmasa da, sembolik bir ağırlığa sahip ve küresel kamuoyunu yansıtıyor.

X platformunda oylama hakkında yorum yapan İsrail'in BM Daimî Temsilcisi Danny Danon şunları söyledi: “Genel Kurul, gerçeklikten ne kadar kopuk olduğunu bir kez daha kanıtladı. İran ekseninin suçları ve Suriye'deki milislerin tehlikeli faaliyetleriyle ilgilenmek yerine, İsrail'in vatandaşlarını koruyan hayati savunma hattı olan Golan Tepeleri'nden çekilmesini talep ediyor. İsrail 1967 sınırlarına geri dönmeyecek ve Golan'ı asla terk etmeyecek.”


Rubio: Amerika ile Rusya arasında Ukrayna konusunda yapılan görüşmelerde bazı ilerlemeler kaydedildi

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio (AFP)
TT

Rubio: Amerika ile Rusya arasında Ukrayna konusunda yapılan görüşmelerde bazı ilerlemeler kaydedildi

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio (AFP)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, dün yayınlanan bir röportajında, Ukrayna ile savaşı sona erdirmek için Rusya ile yapılan görüşmelerde "bazı ilerlemeler" sağlandığını söyledi.

Rubio, Fox News’te yaptığı açıklamada, "Yapmaya çalıştığımız şey, bu konuda bir miktar ilerleme kaydettiğimizi düşünüyorum, Ukraynalıların gelecekte güvenlik garantisi sağlayacak şekilde yaşayabilecekleri şeyleri bulmaktır" dedi. ABD'nin, anlaşmanın onlara "sadece ekonomilerini yeniden inşa etmelerine değil, aynı zamanda bir ulus olarak refaha kavuşmalarına da olanak sağlayacağını" umduğunu belirtti.


Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

TT

Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

Amerikan yönetimi Sudan’daki çatışmanın taraflarına ülkedeki savaşı durdurmaya yönelik bir yol haritasını kabul ettirmeye çalışırken, ABD ve Sudanlı kaynaklar, Port Sudan yönetiminin Rusya’dan silah desteği almak için Moskova ile temas kurduğunu bildirdi. Kaynaklara göre Port Sudan, gelişmiş silahlar karşılığında Rusya’ya Kızıldeniz kıyısında deniz üssü kurma imkânı ve maden ile altın yatırımları teklif etti. Bu durum, Sudan’daki savaşın, küresel ölçekte kritik öneme sahip deniz geçişlerinden birinde, ABD baskıları ile Rusya’nın cazip teklifleri arasında daha geniş bir güç mücadelesine dönüşmesi riskini artırıyor.

Bu gelişmelerle eş zamanlı olarak, ABD’nin Sudan’da ateşkes için hazırladığı yeni öneriye ilişkin daha fazla ayrıntı ortaya çıktı. Teklifin, İslamcı akım ve Müslüman Kardeşler’i dışarıda bırakan, askeri, insani ve siyasi alanları kapsayan üç paralel yol haritası içerdiği belirtildi.

Rusya için deniz üssü ve altın

ABD’nin yoğun diplomatik girişimleri sürerken, Wall Street Journal dün yayımladığı haberinde, geçici başkent olarak Port Sudan’ı kullanan hükümetin Rusya’ya Kızıldeniz kıyısında deniz üssü kurma ve maden ile altın alanlarında yatırım yapma teklifinde bulunduğunu aktardı. Habere göre bu teklif, Sudan ordusunun Rusya’dan gelişmiş silahlarla yeniden donatılması karşılığında yapıldı.

fvbg
Kızıldeniz'deki Port Sudan limanı (Getty Images)

Gazetenin adını vermediği Sudanlı yetkililere dayandırdığı habere göre, Sudan’ın Rusya’ya ilettiği teklif, 25 yıllık bir anlaşmayı kapsıyor. Buna göre Rusya, Port Sudan Limanı’nda veya Kızıldeniz kıyısındaki başka bir deniz tesisinde, aralarında nükleer güçle çalışan savaş gemilerinin de bulunduğu dört deniz unsurunu ve en fazla 300 askeri konuşlandırabilecek.

Amerikan gazetesi, böyle bir üssün Rusya’ya Süveyş Kanalı üzerinden geçen ve küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12’sini oluşturan deniz hattını izleme imkânı vereceğine dikkat çekti.

ABD uyarısı

Gazete ayrıca, üst düzey bir ABD yetkilisinin, Port Sudan ya da Libya’da kurulacak bir Rus askeri üssünün Moskova’nın güç kullanma kapasitesini artırabileceği ve daha az kısıtlamayla hareket etmesine yol açabileceği uyarısında bulunduğunu aktardı. Emekli Tümgeneral Mark Hicks’in değerlendirmesine göre ise böyle bir deniz üssü, Rusya’nın uluslararası konumunu güçlendirecek ve bölgedeki nüfuz alanını genişletecek.

fv
Sudan Ordusu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Bu gelişme, Port Sudan’daki askeri yönetimin yeni silah kaynakları arayışını sürdürdüğü bir dönemde ortaya çıktı. Gazetenin adını açıklamadığı bir Sudanlı yetkili, ülkenin gelişmiş silah sistemlerine ve hava savunma kapasitesine ihtiyaç duyduğunu, ancak bu tür bir anlaşmanın ABD ve Avrupa Birliği (AB) ile sorun yaratabileceğini belirtti.

Gazetenin değerlendirmesine göre Washington, savaşı durduracak ve sivil yönetime geçiş sürecini başlatacak bir yol haritasına odaklanırken, Port Sudan yönetimi ise Rusya ile yakınlaşmanın getireceği askeri ve ekonomik kazanımları önceliklendiriyor.

Ateşkes ve uluslararası mekanizma

Bu çerçevede, ABD’nin Sudan’da ateşkese yönelik yeni önerisine ilişkin ayrıntılar da ortaya çıkmaya devam ediyor. Al Arabiya’ya konuşan kaynaklar, teklifin askeri, insani ve siyasi başlıklardan oluşan üç paralel süreci kapsadığını ve İslamcı akım ile Müslüman Kardeşler’in bu süreç dışında tutulduğunu aktardı.

Mısır kaynaklarına dayandırılan habere göre, askeri başlık, ülke genelinde kapsamlı bir ateşkesi öngörüyor. Buna göre ateşkesten sonra geniş ölçekli bir insani operasyon başlatılacak, yardım kuruluşlarının erişimi sağlanacak ve temel hizmetler yeniden tesis edilecek. Ayrıca ateşkesi denetlemek üzere, sahada gözetim mekanizmalarına sahip bir uluslararası komite kurulması planlanıyor. Bu komite, insani koridorların güvenliğini sağlamak, sivilleri korumak ve olası ihlalleri takip etmekle görevlendirilecek.

cdfrgt
ABD Başkanı Donald Trump’ın Arap ve Afrika İşlerinden Sorumlu Başdanışmanı Massad Boulos (AFP)

İnsani sürecin başarısı, ateşkesin kalıcılığına ve yardımın ülke geneline etkin biçimde ulaşmasına bağlanıyor. Buna göre sağlam bir ateşkes, insani operasyonların başlaması için temel koşul olacak; bu da yardım ekiplerinin erişimini kolaylaştırarak yerinden edilmiş kişiler ile mültecilerin güvenli dönüşü için gerekli ortamın hazırlanmasına katkı sağlayacak.

Siyasi sürece ilişkin öneri ise eski rejim mensupları ve İslamcılar hariç, sivil güçlerin öncülüğünde bir geçiş süreci öngörüyor. Bu süreç, ordunun ve Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) ateşkese onay vermesiyle eş zamanlı olarak başlayacak ve savaşın sonlandırılmasına giden yolun ilk adımını oluşturacak.

Askeri alanda kapsamlı reform

Yol haritası ayrıca kapsamlı bir askeri reform sürecini de içeriyor. Buna göre Sudan İslami Hareketi ve Müslüman Kardeşler çizgisine yakın isimlerin ordu ve güvenlik kurumlarından çıkarılması, silahlı grupların entegrasyonu ve iki tarafla birlikte savaşan milis yapılanmalarının tasfiyesi planlanıyor. Amaç, sivil otoriteye tabi, birleşik ve profesyonel bir ordu ile yeniden yapılandırılmış güvenlik kurumları oluşturmak. Bu süreçte karar merciinin ordu veya HDK olmayacağı özellikle vurgulanıyor.

Öte yandan, eylül ayında ABD’li arabulucu Massad Boulos tarafından sunulan planın, Sudan hükümeti ile HDK temsilcilerine ateşkes ve kapsamlı bir insani süreç önerdiği biliniyor. Ancak Boulos 25 Kasım’da her iki tarafın da plana henüz onay vermediğini açıklamıştı.

Boulos o dönemde yaptığı açıklamada, tarafların ateşkesi ‘ön koşul olmadan’ kabul etmesinin önemine dikkat çekmiş; bunun can kayıplarını azaltmak, siyasi sürecin yeniden başlamasını sağlamak ve ülkenin sivil yönetime geçişi için gerekli koşulları oluşturmak açısından kritik olduğunu ifade etmişti.