Lübnan iç savaş endişesiyle diken üstünde

Beyrut’un Tayyuna semtinde yaşanan çatışma iç savaş günlerini hatırlatırken Lübnan ordusu bölgede güvenliği sağladı

Lübnan ordu mensupları, 14 Ekim’de dün çatışmaların olduğu bölgede (Reuters)
Lübnan ordu mensupları, 14 Ekim’de dün çatışmaların olduğu bölgede (Reuters)
TT

Lübnan iç savaş endişesiyle diken üstünde

Lübnan ordu mensupları, 14 Ekim’de dün çatışmaların olduğu bölgede (Reuters)
Lübnan ordu mensupları, 14 Ekim’de dün çatışmaların olduğu bölgede (Reuters)

Beyrut’un güneydoğu banliyösündeki Tayyuna bölgesinde meydana gelen çatışmalar, 1975 yılında iç savaşa tanık olan binada yeni delikler açtı. 1990’da savaşın sonlanmasıyla bina sakinlerinin doldurmakta önemsiz davrandığı iç savaşın izleri olan delikler, biz kez daha bölgenin 14 Ekim’de tanık olduğu ‘iç savaşa provasına’ şahit oldu. Durum, olaylar şu anki seyrinde devam ederse ülkeyi neler beklediğine dair bazı ipuçları veriyor.
Garip olan şey şu; Aynı bölge bir Filistin konvoyuna mahalleden geçerken bir otobüsün üzerine ateş açılması Lübnan’daki iç savaşı başlatmıştı. 14 Ekim’de de eylemcilerin konvoyu, nerden geldiği bilinmeyen mermilere maruz kaldığında aynı şey tekrar etti. Öyle ki eski- yeni temas hattında duran üç binaya karşı ateş açıldı. Lübnan ordusunun müdahale edemediği şiddetli bir çatışma yaşandı. Durumu kontrol etmek içinse zaman ve temaslar gerekiyor.
14 Ekim’de patlak veren çatışmalar, Hristiyan Ayn er-Rummane ve Şii Şiyah bölgelerinin sembolizmini pekiştirdi. Bölge, saatlerce süren çatışmalar sebebiyle savaş alanına dönüştü ve iki karşıt bölgede daha önce iç savaşı yaşamış nesillerin hafızasını tazeledi. Ayn er-Rummane’de küçük bir dükkan sahibi olan Ebu George, çatışmaların şiddetlenmesi üzerine dükkanını aceleyle kapatırken “İç savaşı sonsuza kadar tarihe gömdük sanıyorduk ama geri geldi” dedi. Ebu George, “Bu geçici bir sorun değil, yeni bir savaşın başlangıcı. Kendimizi bir kez daha savunacağız ve topraklarımızı ihlal etmelerine izin vermeyeceğiz” şeklinde konuştu. Komşusu da ona müdahale ederek, “Varlığımızı ortadan kaldırmaya yönelik tüm hamlelere direndik. Bunun, Osmanlı günlerinden bu yana diğerlerinden bir farkı yok” ifadelerini kullandı.
Ayn er-Rummane sokakları, çatışmalar sırasında neredeyse boştu. Lübnan ordusu, bölgeyi izole etti. ‘Bölgenin komşuları" ile olası temasları önlemek için mobil gözlem noktaları kurdu. Konu, 2005’ten beri çokça tekrarlanıyor ve her seferinde Lübnan ordusu için bir güvenlik kabusuna dönüşüyor.
Çatışmaların sona ermesinin ardından bölge, gece saatlerinde çatışmaların yeniden başlayacağı beklentisiyle bölge dışında ev sahibi olanların göçüne tanık oldu. Bir vatandaş, bir Lübnan atasözünü tekrarlayarak “Mezarlar arasında uyumazsan kâbus görmezsin” dedi. Vatandaş, “Birkaç günlüğüne Keservan’daki köyüme döneceğim” şeklinde konuştu.
Öte yandan Şii yerleşimi Şiyah’ın mahalleleri daha kalabalıktı. Şiyah, Ayn er-Rummane’den farklı mezhepsel bir mevcudiyet içeriyor. Ancak iki bölge de yoksulluk laneti üzerine bir araya gelmiş durumda. Yoksul iki bölge, Hristiyan tarafında Lübnan Kuvvetleri Partisi ve Şii tarafında Emel Hareketi için bir insan deposu oluşturuyor.
Ancak farklı olan şey, resmi bir güvenlik varlığının olmaması. Ordu, eski temas hattına odaklanmakla yetindi. Motosikletler sokaklarda dolaşırken silahlı adamlar da açık bir hedefleri olmadan mahallelerde dört dönüyordu. Bölgedeki askeri alarm görüntüsü adaletsizceydi. Yüzlerce genç, gizli silahlarla bölgeye gelirken, bazı binaların önünde toplandı ve yaklaşık 20 kişilik küçük gruplara ayrıldı.
Ayn er-Rummane’deki binalara açılan ateşin yoğunluğu oldukça büyüktü. Bunlara çoğu havada infilak eden ve korkutucu bir ses çıkaran RPG füzeleri eşlik etti. Bir güvenlik kaynağının Şarku’l Avsat’a belirttiğine göre keskin nişancılardan ayrı olarak az düzeyde karşılıklı atışlar yaşanırken ordu da saldırganların kimliklerini belirlemeye çalıştı.
Kaynak, ordunun çatışmaları durdurmak için tüm gücüyle sokağa indiğini açıkladı. Ancak ordunun müdahalesi belirsiz noktalardan yaşanan çatışmaları engelleyemedi.
Görgü tanıkları, faillerin bazılarının zaman zaman askerlerin gözü önünde ateş açtıklarını, ancak mermilerin yoğunluğu nedeniyle askerlerin faillere ulaşamadıklarını belirtti.
Lübnanlı bir güvenlik kaynağı, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada ordunun, çatışmalara tanık olan bölgede şu anda kontrolü sağladığını söyledi. Ancak başka tarafların, Beyrut’un doğusunda ve Bekaa vilayetindeki Kafrşima, Hadas ve Fanar gibi Şii - Hristiyan karma bölgelerde benzeri çatışmalara yol açmak için durumdan faydalanmasından endişe ediliyor.
Bu bağlamda Lübnanlılar, başlarını gece yastığa ertesi günün endişesiyle koyacak. Ordu ise trajedinin tekrarlanmayacağının bir garantisi olmadan teyakkuzda kalacak.
Lübnan iç savaşı
Beyrut'taki Aziz Maruni Kilisesi önünde 13 Nisan 1975'te Filistinli mültecileri Tel ez-Zater Kampı'na taşıyan otobüse, Hristiyan Falanjist milisler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda kadınlar ve çocukların da aralarında bulunduğu 27 Filistinlinin hayatını kaybetmesi, iç savaşın başlangıcı olarak kabul ediliyor. Ülkede, siyasi-mezhepsel ayrışma ve silahlanmanın eklenmesiyle olaylar, 15 yıllık bir iç savaşa dönüştü.Lübnan'daki farklı din ve mezhepleri karşı karşıya getiren iç savaş, 1989 yılında Suudi Arabistan'ın Taif şehrinde, "Taif Antlaşması'nın" imzalanmasıyla sona erdi. Ancak antlaşma etkin olana kadar gruplar arasında çatışmalar bir süre daha devam etti.Ülkede, 1975-1990 yılları arasında süren iç savaşta 150 binden fazla insan hayatını kaybederken, yüz binlerce kişi yaralandı, bir milyondan fazlası da ülkesini terk etmek zorunda kaldı.



Gazze Şeridi’nin yönetimi için komite kurulması anlaşması ateşkese bir adım daha yaklaştırdı

TT

Gazze Şeridi’nin yönetimi için komite kurulması anlaşması ateşkese bir adım daha yaklaştırdı

Gazze Şeridi’nin yönetimi için komite kurulması anlaşması ateşkese bir adım daha yaklaştırdı

Mısır'ın Kahire'de Hamas ve El Fetih arasında bir ‘Gazze Yönetim Komitesi’ kurulması konusunda anlaşmaya varma çabaları, bir yıldan uzun bir süredir savaşa sahne olan Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlanmasına yönelik hareketliliğin arttığı bir döneme denk geldi. Söz konusu gelişme, geçtiğimiz Mayıs ayında İsrail tarafından ele geçirilen Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafından yeniden açılmasına yönelik müzakerelerin yenilendiğine dair Amerikan medyasına sızan haberlerin ardından yaşandı.

Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlar, Mısır'daki Filistinli grupların, özellikle de El Fetih ve Hamas'ın varlığıyla Kahire'nin aradığı anlaşmanın, İsrail'in savaşın ertesi günü kabul edilemez bir senaryo sunmasına izin vermemek ve ateşkes çabalarını güçlendirmek için beklenen bir adım olduğunu düşünüyor. Uzmanlar, herhangi bir anlaşmanın, beklenen komitenin yönetimini devralacağı ve Gazze Şeridi'ndeki yardım ve yaşamı organize edeceği Refah Sınır Kapısı’nın açılmasıyla ilgili anlayışları içermesini bekliyor.

Dün (Pazar) Şarku’l Avsat’a konuşan Filistinli kaynaklara göre, El Fetih, Hamas ve İslami Cihad heyetleri, yaklaşık iki aydır istişarelerde bulunulan Gazze Şeridi’nin yönetimi için komite kurulması ve Gazze Şeridi'nde ateşkes konusunda görüş alışverişinde bulunulmasını görüşmek üzere Kahire'de bulunurken, Mısırlı yetkililer görüşmelerin niteliğine ilişkin bir açıklama yapmadı.

Şarku’l Avsat’a konuşan Filistinli kaynaklara göre, El Fetih ve Hamas daha önce ekim ve kasım aylarının başında Kahire'de benzer iki toplantı gerçekleştirdi. Bu toplantılarda Gazze Şeridi için Filistin Yönetimi'ne bağlı, bağımsız kişilerden oluşan ve Başkan Mahmud Abbas'ın başkanlık kararnamesiyle kurulan ‘Gazze Şeridi Halkını Destekleme Topluluğu Komitesi’ adı verilen bir ‘idari organın’ oluşturulması, sivil işlerin yönetilmesi, Filistinlilere insani yardım sağlanması, Mısır'la olan Refah Sınır Kapısı’nın yeniden açılması ve İsrail savaşında yıkılan yerlerin yeniden inşasına başlanması konuları görüşüldü.

Araplar tarafından reddedilen senaryo

Filistinli siyasi analist Abdulmehdi Mutava, “El Fetih ve İslami Cihad'ın Hamas'la birlikte Kahire'ye gitmesiyle iki şey belirginleşiyor: Bunlardan en önemlisi Mısır'ın savaşı durdurma ve en azından bir ateşkese varma önerisiyle ilgili. Bu ateşkesin başarısı Filistin yönetimine ve İsrail'in Araplar tarafından reddedilen bir senaryoyla savaşın ertesi gününün şeklini belirlememesi için bir komite kurulmasına bağlı” değerlendirmesinde bulundu.

cdferg
İsrail'in Nuseyrat'a düzenlediği hava saldırısının ardından hasar görmüş bir dairenin balkonunda duran Filistinliler (AFP)

El Fetih liderlerinden siyaset bilimi profesörü Dr. Eymen er-Rakab, ‘Gazze Şeridi'ni yönetecek bir komite kurulması için bir mekanizma ve anlaşmanın olgunlaştırılmasının önemini’ vurguladı. Er-Rakab'a göre Mısır'da komitenin kurulması konusunda anlaşmaya varılırsa, bu durum arabulucuların bir anlaşmaya varma hazırlıklarını destekleyecektir. Çünkü komite İsrail'in ateşkes hareketini sabote etme çabalarını ortadan kaldıracaktır.

Mısır'ın bu çabaları, Amerikan Wall Street Journal gazetesinin cumartesi günü kaynaklara dayandırdığı, Mısır ile İsrail arasında geçen hafta Refah Sınır Kapısı’nın yeniden açılması, Gazze Şeridi'ne yardım girişinin arttırılması ve bir ateşkes anlaşmasına doğru ilerlenmesi için görüşmeler yapıldığı, Filistin Yönetimi'nin sınır kapısının Filistin tarafının yönetimine yardımcı olması ve Hamas'ın sınır kapısı üzerindeki kontrolünü tamamen bırakması koşuluyla, bir anlaşmaya varılması halinde sınır kapısının Aralık ayında yeniden açılacağı yönündeki haberiyle aynı zamana denk geldi.

Mutava, “Gazze Şeridi'ni yönetecek bir komitenin kurulması ve ateşkesin sağlanması konusunda devam eden tartışmalar Refah Sınır Kapısı’nın da konuşulmasını gerektiriyor. Çünkü bu kapıdan yaralıların tedavi için çıkması ve yardımların girmesi önemli. Bu da Hamas'tan farklı, kabul edilebilir bir Filistin tarafının varlığını gerektiriyor. Bence 2005 anlaşması mevcut durum için en uygun olanı” ifadelerini kullandı.

Er-Rakab, Gazze Şeridi'nde yaşamın yeniden tesis edilmesi, yardımların ulaştırılması ve yaralıların tedavi için çıkışının sağlanması amacıyla Refah Sınır Kapısı’nda anlaşmaya varılmasının önemini vurguladı.

Perde arkası müzakereler

Mısır'ın komite, sınır kapısı ve ateşkes konusundaki görüşmeleri, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan'ın ateşkesle ilgili olarak Beyaz Saray'ın bir ateşkes anlaşması ve Gazze Şeridi'ndeki esirlerin serbest bırakılması için çalıştığını söylediği açıklamalarla aynı zamana denk geldi. Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Sullivan, “Ateşkes anlaşması ve Gazze Şeridi'ndeki esirlerin serbest bırakılması için çok çalışıyoruz. Bölgedeki kilit oyuncularla bu konuda etkileşim halindeyiz, ancak henüz nihai noktaya ulaşmadık” şeklinde konuştu.

İsrailli esirlerden birinin ailesiyle bir araya gelen İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog dün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'nde tutulan esirlerin takası ve iadesi için perde arkasında görüşmeler yapıldığını ve bunun her zamankinden daha mümkün olduğuna inandığını söyledi. Herzog, “Bir takas anlaşması yapmanın ve esirleri eve getirmenin zamanı geldi” dedi.

cvf
İsrail'in bir evi vurduğu yerde toplanan Filistinliler (Reuters)

Diğer yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze Şeridi'ndeki İsrailli esirlerin serbest bırakılmasına yönelik olası bir anlaşma için koşulların çok daha elverişli olduğunu söyledi. Netanyahu, İsrail Kanal 14 televizyonuna verdiği bir röportaj sırasında kendisine olası bir esir değişimi anlaşması sorulduğunda “Bence koşullar çok daha iyi hale geldi” dedi, ancak spesifik detaylar vermedi.

Bu açıklamalar, Hamas’ın, tuttuğu esirlerden ABD-İsrail çifte vatandaşı Aidan Alexander’ın, ABD'nin seçilmiş Başkanı Donald Trump'a Gazze Şeridi'ndeki esirlerin serbest bırakılması için nüfuzunu ve mümkün olan tüm yolları kullanarak müzakere etmesi çağrısında bulunduğu ve İsraillileri Gazze Şeridi'nde bir esir takası anlaşmasını ve ateşkesi kabul etmesi için hükümete baskı yapmak üzere her gün sokağa çıkmaya ve gösteri yapmaya çağırdığı bir video yayınlamasının ardından geldi. Alexander, “Bu kâbusa bir son vermenin zamanı geldi” dedi.

Esirleri geri getirmek

Cumartesi günü bir esir ailesinin evini ziyaret eden Netanyahu, Başbakanlık Ofisi'nin internet sitesinde yer alan açıklamasında esirler ve ailelerinin çektiği acıyı hissettiğini söyledi. Netanyahu, İsrail'in esirleri ailelerine geri getirmek için her türlü hamleyi yapmaya kararlı olduğunu vurguladı.

ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Sean Savitt, ABD yönetiminin Alexander'ın ailesiyle temasa geçtiğini doğruladı. Savitt, esirlerin serbest bırakılması, savaşın durdurulması ve Gazze Şeridi'ne insani yardım girişinin arttırılması için bir anlaşma yapılması yönünde önemli bir fırsat bulunduğuna dikkat çekerek, şu anda masada anlaşmaya varılması için bir teklif olduğunu belirtti.

ascdvfrg
Cenin Mülteci Kampı’ndan ayrılan Filistinli bir kadın ve çocukları (EPA)

“Netanyahu uluslararası alanda savaş suçlarıyla itham ediliyor ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından aranıyor. Ülke içinde de muhaliflerinin suçlamalarıyla karşı karşıya” diyen Mutava, ateşkes için eskisinden çok daha farklı faktörler olduğuna inanıyor.

“Anlaşmanın ardından Lübnan cephesinde yaşanan sükûnet, Netanyahu'nun bu durumun iç cephede kendisine yönelik saldırıların sıklığını arttıracağına inanmasına yol açabilir” değerlendirmesinde bulunan Mutava sözlerini şöyle sürdürdü: “Dolayısıyla Netanyahu'nun ocak ayında Trump iktidara gelene kadar ateşkes teklif etmesi faydalı olacaktır. Zira savaştan sonraki günün ayrıntılarına karar vermesi beklenen kişi o.”

Er-Rakab'a göre çarşamba günü başlayan Lübnan ateşkesinin ardından değişkenlere göre yakın görünen bu anlaşma, benzer bir anlaşmanın Gazze Şeridi'nde de en kısa zamanda, özellikle de savaşı kesin olarak durdurmayı tartışacak olan Trump'ın gelişinden önce görülebileceğini gösteriyor.