ABD Şam ile normalleşmeyecek… Normalleşmek isteyenleri de engellemeyecek

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Çarşamba günü BAE’li mevkidaşı Şeyh Abdullah bin Zayed al-Nahyan ve İsrailli mevkidaşı Yair Lapid ile bir araya geldi (AP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Çarşamba günü BAE’li mevkidaşı Şeyh Abdullah bin Zayed al-Nahyan ve İsrailli mevkidaşı Yair Lapid ile bir araya geldi (AP)
TT

ABD Şam ile normalleşmeyecek… Normalleşmek isteyenleri de engellemeyecek

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Çarşamba günü BAE’li mevkidaşı Şeyh Abdullah bin Zayed al-Nahyan ve İsrailli mevkidaşı Yair Lapid ile bir araya geldi (AP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Çarşamba günü BAE’li mevkidaşı Şeyh Abdullah bin Zayed al-Nahyan ve İsrailli mevkidaşı Yair Lapid ile bir araya geldi (AP)

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in önceki gün Suriye'ye ilişkin yaptığı açıklama, ABD’nin bu konudaki en net tavrı kabul ediliyor. Zira bu açıklamada Blinken’in değindiği ve değinmediği hususlar -ki muhtemelen en önemlisi de değinmediği hususlardır- ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin Suriye meselesindeki tavrını tüm açıklığıyla ortaya koyuyor.
Blinken ne dedi? Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki (BAE) mevkidaşı Abdullah bin Zayed al-Nahyan ve İsrailli mevkidaşı Yair Lapid ile ortak basın toplantısı düzenleyen Blinken, Washington’ın önceliklerini şöyle sıraladı: “(Suriye konusunda) Birinci önceliğimiz insani yardımları ulaştırma kapsamını genişletmek. Doğrusu Suriye’nin kuzeybatısındaki merkezi koridoru yenileyerek bir miktar başarı elde ettik. İkinci önceliğimiz DEAŞ ve El Kaide karşıtı koalisyonla Suriye’deki operasyonu sürdürmek. Üçüncü önceliğimiz, insan haklarını güçlendirme ve hedeflenen yaptırımları uygulama yoluyla kitlesel imha silahlarını yasaklama gibi temel uluslararası kriterleri koruma ve Esed rejimini sorumlu tutma talebine bağlı kalmayı sürdürmek. Dördüncü hedefimiz, Suriye’deki ateşkes anlaşmalarını korumak. Ek görev ise Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararıyla uyumlu bir şekilde Suriye ihtilafına daha geniş bir siyasi çözüm getirme yolunda devam etmek.”
Blinken’in değindiği başlıklar ile sahadaki gelişmeler arasında büyük bir uçurum var. Suriye’ye ‘sınır ötesi’ insani yardımlarla ilgili kararın Temmuz’da uzatıldığı doğru fakat ABD ve Rusya’nın Cenevre’de düzenlediği son toplantıda, Moskova’nın gelecek yılbaşında söz konusu kararın 6 ay daha uzatılmasını şarta bağladığı ortaya çıktı. Buna göre Moskova, kararın uzatılmasını, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in yayınlayacağı rapora, Suriye’deki altyapının inşasıyla ilgili “erken toparlanma” dosyasında ilerleme kaydedilmesine ve yardımların komşu ülkeler üzerinden değil Şam üzerinden ulaştırılması noktasında Rusya’yı memnun etme şartına bağladı.
Suriye’deki ‘ateşkesleri koruma’ meselesinde de söz ve fiiller arasında uçurum var. Temas hatlarının 18 aydır değişmediği doğru fakat hem Rusya’nın Suriye’nin kuzeyinde hem İsrail’in ülke genelindeki hava saldırıları, çatışmaları ve provokasyonları sürüyor. Blinken’in bu açıklamayı, İsrail Başbakanı Naftali Bennett’in Moskova ziyareti hazırlıklarını tamamlamak amacıyla geçtiğimiz haftalarda Rusya’yı ziyaret eden İsrailli mevkidaşı Yair Lapid ile yan yana durduğu sırada yapması dikkat çekti. Nitekim Lapid söz konusu ziyaretinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den “Rus ordusuna zarar vermeden Suriye’de İran’a göz açtırmamak” için güvence almaya çalıştı.
Blinken’in ateşkes vurgusu, Suriye’nin kuzeybatısında çatışmalar, bombardımanlar ve drone saldırılarının sürdüğü bir dönemde geldi. ABD’nin Türkiye’yi yaptırım uygulamakla tehdit etmesi, Türkiye’nin 2019’da Tel Abyad ve Rasulayn arasında ilerlemesinin ardından Ankara’ya uygulanan yaptırımların uzatılması için Biden’ın geçtiğimiz günlerde kararname yayınlaması ve ABD askerlerinin Afganistan’dan çekilmesinin yol açtığı soru işaretleri nedeniyle Biden yönetiminin Fırat’ın doğusundaki müttefiklerine ABD askerlerini Suriye’den çekmeyeceğine dair güvenceler vermesi, Türkiye’nin şu ana kadar Suriye’de kapsamlı bir askeri operasyon başlatmasını engellediği doğru fakat Fırat’ın doğusunda sahadaki işaretler ve Ankara’daki siyasi kulislerde konuşulanlar, ABD ve Türkiye’nin Ekim 2019’da ilan ettiği ateşkesi tehdit ediyor.
Buna ek olarak, ABD’nin ‘kapsamlı siyasi süreci ileriye taşıma’ vurgusu açıklamaların ötesine geçmiyor. Zira ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in göreve geldiği günden bu yana BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen ile Roma, New York ve Washington’da yaptığı birer görüşmenin dışında Pedersen ile bir araya gelmeyerek sanki Suriye meselesinin bir önemi olmadığını söylemek istiyor. Bu nedenle Blinken’in, açıklamasında, 18 Ekim Pazartesi günü Cenevre’de düzenlenecek Suriye Anayasa Komitesi toplantısına değinmemesi sürpriz olmadı. Zira anayasal ilkelerin yazımına başlamak için ilk kez BM Temsilcisi’nin huzurunda hükümet ve muhalefet heyetleri arasında periyodik toplantılar yapılacak.
Arap ülkelerinin Şam ile normalleşme adımları atmasını ABD’nin nasıl karşıladığının açıklamasını yapması beklenen Blinken bunun yerine şu açıklamayı yaptı: “Yapmadığımız ve yapma niyetinde olmadığımız şey; zorunlu ve hayati olduğunu düşündüğümüz siyasi çözüme doğru geri dönüşü olmayan bir ilerleme sağlanana kadar Esed’e itibarını iade etme, ilişkileri normalleştirme, Suriye’nin üzerinden tek bir yaptırımı dahi kaldırma veya Suriye’nin yeniden imarına karşı muhalif tavrımızı değiştirme çabalarını destekleyici herhangi bir ifade kullanmaktır.”
Blinken bu açıklamayı özellikle BAE’li mevkidaşının yanında yapması dikkat çekti. Bu açıklama aynı zamanda ABD’yi ziyaret eden Ürdün Kralı 2. Abdullah’ın Biden ile görüşmesinin ardından geldi. Amman ve Abu Dabi’nin Şam ile yakınlaşmayı daha çok istediklerinde şüphe yok. Bu nedenle Blinken’in tavrında yeni olan şey, Suriye ile ilgili dile getirdiği pozisyonun ABD’ye has olduğu ve bölgedeki müttefikleri tarafından uygulama şartının bulunmamasıdır. Yani şu an Washington’daki yönetim, Trump yönetiminin aksine bu konudaki pozisyonunu ve ilkelerini ilan edecek fakat müttefiklerini buna ikna etmek için bir diplomatik ve siyasi kampanya yürütmeyecek, kendi pozisyonunun dışına çıkanları da cezalandırmayacak, Suriye meselesinde müttefikleri arasında ve uluslararası arenada ortak pozisyon belirlemek için çalışmayacak. Tıpkı şu anda siyasi normalleşme yolunda atılan adımlar ve Şam’ın Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ile İnterpol’e geri dönmesi gibi.
Bu tavrın birçok sebebi var. Bunlardan biri ABD’nin Ortadoğu’nun genelinden çekilmesi ve Biden’ın Suriye politikasının ABD kurumları içinde karşılaştığı direncin boyutudur. Bununla ilgili birçok örnek bulunuyor. ABD Kongresi Dış İlişkiler Komitesi’nin iki üyesi Arap ülkelerinin Şam ile normalleşmesine karşı çıkarak Biden yönetiminden bunu engellemesini talep etti. Aynı şekilde Komite’nin önde gelen üyeleri Arap ülkeleriyle iletişime geçerek, ABD’deki ara seçimlerin yaklaşması nedeniyle normalleşme noktasında acele etmemeleri için uyardı. Nitekim bu seçimlerde Cumhuriyetçi Parti’nin öne geçmesi beklentileri var. Ayrıca Ürdün sınırında faaliyet gösteren Suriye’deki uyuşturucu şebekelerin üzerine ‘kapsamlı bir savaş’ açılması amacıyla ABD’de bir yasa tasarısının sunulması bekleniyor. Bu nedenle ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Amman ve Kahire’ye “Arap doğalgazını” Suriye topraklarından geçirmelerine izin veren ve bu adımın Ceaser Yasası yaptırımlarına takılmayacağını kayıt altına alan resmi bir yazılı belge vermesinde zorluklarla karşılaşması sürpriz olmayacak.



Lahbib: İsrail'in Gazze'de uluslararası insani yardım kuruluşlarını yasaklama planları, yardımların engellenmesi anlamına geliyor

İnsani yardım malzemesi yüklü tırlar Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriyor. (DPA)
İnsani yardım malzemesi yüklü tırlar Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriyor. (DPA)
TT

Lahbib: İsrail'in Gazze'de uluslararası insani yardım kuruluşlarını yasaklama planları, yardımların engellenmesi anlamına geliyor

İnsani yardım malzemesi yüklü tırlar Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriyor. (DPA)
İnsani yardım malzemesi yüklü tırlar Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriyor. (DPA)

Avrupa Komisyonu Eşitlik, Hazırlık ve Kriz Yönetimi Komiseri Hadja Lahbib bugün yaptığı açıklamada, İsrail’in Gazze Şeridi’nde uluslararası insani yardım kuruluşlarını yasaklama planlarının, hayat kurtaran yardımların bölgeye ulaşmasını engelleyeceğini belirtti.

Lahbib, X platformundaki hesabından yaptığı paylaşımda, Avrupa Birliği’nin (AB) tutumunun net olduğunu vurgulayarak, “Sivil toplum kuruluşlarının mevcut haliyle kayıt altına alınması yasasının uygulanması mümkün değil” dedi.

Lahbib, insani yardımların önündeki tüm engellerin kaldırılması gerektiğini vurguladı ve “Uluslararası insancıl hukuk, herhangi bir belirsizliğe yer bırakmıyor; yardımlar ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmalı” ifadesini kullandı.

İsrail medyası, hükümetin dün yaptığı açıklamaya dayanarak, Sınır Tanımayan Doktorlar, ActionAid ve Oxfam gibi onlarca insani yardım örgütünün lisanslarının iptal edileceğini ve bunların ‘terörle bağlantılı’ olduğu gerekçesiyle kapatılabileceğini duyurmuştu.

Bazı uluslararası yardım kuruluşları, kayıtlarının iptal edilmesi riskiyle karşı karşıya bulunuyor. Eğer 31 Aralık’a kadar İsrail makamlarının belirlediği yeni kriterlere uyum sağlamazlarsa, 60 gün içinde faaliyetlerini durdurmak veya Gazze Şeridi ve Batı Şeria’daki çalışmalarına kısıtlama getirmek zorunda kalabilirler.


Süveyda’da el bombası patladı: 1 ölü, 2 yaralı

Geçen temmuz ayında Süveyda’daki çatışmalar nedeniyle yükselen duman (Arşiv – DPA)
Geçen temmuz ayında Süveyda’daki çatışmalar nedeniyle yükselen duman (Arşiv – DPA)
TT

Süveyda’da el bombası patladı: 1 ölü, 2 yaralı

Geçen temmuz ayında Süveyda’daki çatışmalar nedeniyle yükselen duman (Arşiv – DPA)
Geçen temmuz ayında Süveyda’daki çatışmalar nedeniyle yükselen duman (Arşiv – DPA)

Şarku’l Avsat Suriye devlet televizyonu El-İhbariyye'den aktardığı habere göre bugün (Çarşamba) Süveyda kentinde meydana gelen el bombası patlamasında bir kişi hayatını kaybetti, iki kişi yaralandı.


Sinvar'a yakınlığı bulunan ve serbest bırakılan bir mahkum, Gazze'deki Hamas içinde bir isyana öncülük ediyor ve bu durum bazı Hamas liderlerini öfkelendiriyor

Gazze'nin güneyindeki Refah'ta, Hamas'ın silahlı kanadı olan Kassam Tugayları üyeleri (Arşiv- Reuters)
Gazze'nin güneyindeki Refah'ta, Hamas'ın silahlı kanadı olan Kassam Tugayları üyeleri (Arşiv- Reuters)
TT

Sinvar'a yakınlığı bulunan ve serbest bırakılan bir mahkum, Gazze'deki Hamas içinde bir isyana öncülük ediyor ve bu durum bazı Hamas liderlerini öfkelendiriyor

Gazze'nin güneyindeki Refah'ta, Hamas'ın silahlı kanadı olan Kassam Tugayları üyeleri (Arşiv- Reuters)
Gazze'nin güneyindeki Refah'ta, Hamas'ın silahlı kanadı olan Kassam Tugayları üyeleri (Arşiv- Reuters)

Gazze Şeridi'ndeki Hamas hareketi, iki yıl süren İsrail savaşı sırasında liderlerinin suikastlara kurban gitmesinin ardından bir dizi liderlik değişikliği yaşıyor. Bu durum, hareketin eski lideri olan ve Ekim 2024'te Refah'ta İsrail güçleriyle çıkan çatışmalarda beklenmedik bir şekilde öldürülen Yahya Sinvar'a yakın kişilerin daha fazla öne çıkmasına neden oldu.

Şarku’l Avsat'a konuşan Hamas kaynaklarına göre, serbest bırakılan mahkum Ali el-Amudi, siyasi büro üyesi ve savaş öncesinde hareketin medya departmanından sorumlu olan serbest bırakılan mahkum Ali el-Amudi, kendisi ve Sinvar'a yakın bir dizi kişinin Gazze Şeridi'ndeki hareketi yönetmekle görevlendirilmesinin ardından, Gazze Şeridi'ndeki siyasi bürosunun başına geçti. Bu kişilerin çoğu, Şeridin güneyindeki Han Yunus'ta yaşıyor.

Hamas lideri Yahya Sinvar ve İsmail Haniye'in 2017'de Gazze'de çekilmiş fotoğrafı (Arşiv- Reuters)Hamas lideri Yahya Sinvar ve İsmail Haniye'in 2017'de Gazze'de çekilmiş fotoğrafı (Arşiv- Reuters)

2011 Gilad Şalit esir takasıyla serbest bırakılan eski bir mahkum olan el-Amudi, Gazze Şeridi yönetiminin merkez figürü haline geldi. İsrail hapishanelerinde kaldıkları süre boyunca ve serbest bırakıldıktan sonra Sinvar'a çok yakındı ve sık sık toplantılarına ve diğer etkinliklerine eşlik etti.

Bazı kaynaklar, Gazze Şeridi'nde siyasi büro için gerçek bir seçim yapılmadığını, bunun yerine sürecin atama, onaylama ve istişare yoluyla yürütüldüğünü söylüyor.

Bazı kaynaklar operasyonun “iç yönetmelikleri ihlal ederek” gerçekleştirildiğini söylerken, diğerleri amacın “iç eksiklikleri gidermek” olduğunu ve “seçilenlerin hepsinin Tevfik Ebu Naim, Salah Ebu Şarik ve diğerleri gibi Sinvar'a yakın kişiler olduğunu” açıkladı.

Kaynaklar, el-Amudi'nin şu anda Gazze'deki Hamas içinde “devrim” olarak nitelendirilebilecek bir harekete öncülük ettiğini söylüyor. Özellikle İsrail saldırılarında yaralanan ilçe idari organlarının başındaki bazı yerel liderleri görevden aldı ve yerlerine atamalar yaptı. Savaş sırasında sorumluluklarının bir kısmından vazgeçen diğer kişiler için de aynı şeyi yaptı. Suikasta uğrayan, başka nedenlerle görevden alınan veya farklı görevlere atanan eski liderlerin yerine geçecek kişileri aramaya devam ediyor.

Bazı kaynaklara göre, bu adımlar Gazze Şeridi içindeki yerel Hamas liderlerinin yanı sıra yurtdışındaki liderler arasında da öfkeye yol açtı. Şeridin dışındaki siyasi büro üyelerinden bazıları yerel liderlere, "Olanlar kabul edilemez ve iç hukuka aykırıdır; önümüzdeki günlerde hareketin liderinin seçilmesini beklemeliyiz ki, bir yıl sonra yapılacak genel seçimlere kadar bazı bölgelerin liderliğindeki boşlukların geçici olarak doldurulması konusunda bir anlaşmaya varılabilsin" şeklinde bilgi verdi.

İzzeddin el-Haddad (Fotoğraf el-Kassam tarafından yayınlandı)İzzeddin el-Haddad (Fotoğraf el-Kassam tarafından yayınlandı)

Kaynaklar, Gazze Şeridi'ndeki Hamas içinde siyasi düzeyde hüküm süren "kaosun" aksine, askeri kanadında istikrarlı bir durumun söz konusu olduğunu ve yeniden yapılanmanın sorunsuz ve sistematik bir şekilde devam ettiğini belirtiyor. İzzeddin Kassam Tugayları'nın yeni Genelkurmay Başkanı İzzeddin Haddad'ın savaş sırasında suikasta kurban giden veya öldürülenlerin yerine yeni atamalar yapmak üzere bir dizi toplantı düzenlediğini ve çeşitli kararlar aldığını ifade ediyorlar. Ayrıca, tüm taraflarla sürekli iletişim kurarak siyasi düzeydeki farklılıkların veya anlaşmazlıkların üstesinden gelmeye ve böylece her düzeyde istikrarı sağlamaya çalışıyor.

Kaynaklara göre Haddad, bazı bölgelerdeki tugay komutanları da dahil olmak üzere çeşitli liderlik pozisyonlarındaki boşlukları doldurmak için çalışırken, asıl komutanlarının suikast sonucu öldürülmesinin ardından bu tugayları yönetmek üzere atanmış diğer kişileri de görevde tutuyor.

Savaş sırasında İsrail, Gazze Şeridi'ndeki (Kuzey, Merkez, Han Yunus ve Refah) tugay komutanlarının çoğunu, İzzeddin Haddad'ın komuta ettiği Gazze Şehri Tugayı hariç, suikast sonucu öldürdü. Yerine Muhanned Receb atandı.

Savaş sırasında İsrail, Gazze Şeridi'ndeki (Kuzey, Merkez, Han Yunus ve Refah) tugay komutanlarının çoğunu suikastla öldürdü. Bunun istisnası, Muhannad Receb'ın yerine geçen İzzeddin el-Haddad'ın komutasındaki “Gazze Şehri Tugayı”ydı.

Gazze'deki Hamas savaşçıları (Arşiv-Reuters)Gazze'deki Hamas savaşçıları (Arşiv-Reuters)

Çeşitli kanatları ve kademeleriyle Hamas, İsrail'in çeşitli kaynaklarını hedef alması sonucu mali krizden muzdarip olmuş durumda. Bununla birlikte, savaş sırasında veya sonrasında, farklı oranlarda ve zamanlarda da olsa, maaş ve ödenekleri tamamen kesmedi.

Gerçekte Hamas, 7 Ekim 2023 saldırısının ardından, 1987'deki kuruluşundan bu yana eşi benzeri görülmemiş son derece karmaşık bir dönemle karşı karşıya. Hareketin gözlemcilerine göre, Gazze Şeridi'ne sınır komşusu İsrail tesislerine ve kasabalarına yönelik saldırılarla başlayan bu saldırı, İsrail'i uzun süreli bir savaşa sürükledi.

Yazar ve siyasi analist Mustafa İbrahim, hareketin “askeri yenilginin, örgütsel tükenmişliğin, siyasi karmaşanın ve geleceği ile rolü hakkındaki varoluşsal kaygının iç içe geçtiği bir aşamaya girdiği” değerlendirmesinde bulunuyor.

İbrahim, İsrail savaşının, Hamas'ın siyasi büro üyelerinin ve Gazze Şeridi'ni yıllarca yöneten idari komitelerin başkanlarının çoğunu kaybetmesinin ardından, liderlik ve karar alma yapısını vurduğunu açıkladı. Bu durum, doldurulması kolay olmayan derin bir liderlik boşluğu yarattı ve hareket içinde geleceği ve bir sonraki aşama hakkında anlaşmazlıkları ortaya çıkardı: Bu bir yönetim aşaması mı, örgütsel hayatta kalma aşaması mı yoksa sadece uzun süreli bir krizi yönetme aşaması mı olacak?

Hamas'tan birkaç kaynak Şarku’l Avsat'a şunları söyledi: "İşlerin iyi ve sorunsuz gittiğini söylemek mümkün değil. Birçok zorluk var ve yaşananlar, hiçbir şey bırakmayan ve hareketin liderlerinin çoğunun suikastına neden olan yıkıcı bir savaşın ışığında normal. Geniş bir liderliğe ve Filistin içinde ve dışında geniş bir halk tabanına sahip bir hareket için liderlik boşluğu normaldir ve bir yıl sonra kapsamlı seçimler yapılana kadar mevcut farklılıklar da normaldir."