Sudan Başbakanı Hamduk’tan siyasi krizin çözümü için yol haritası

Hamduk, söz düellosunun durdurulması çağrısı yaptı.

Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk. (EPA)
Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk. (EPA)
TT

Sudan Başbakanı Hamduk’tan siyasi krizin çözümü için yol haritası

Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk. (EPA)
Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk. (EPA)

Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk, ülkesinde şu an yaşanan siyasi gerilimi en kötü ve en tehlikeli kriz olarak nitelendirdi. Hamduk, krizden çıkılması, gerginliğin derhal durdurulması, diyalogun başlatılması ve geçiş organlarının derhal çalışmaya başlaması amacıyla 10 maddelik bir yol haritası uygulama sözü verdi.
Doğu Sudan sorununu, bölgedeki ekonomik ve sosyal durumu ele alan bir proje paketi için gerekli finansmanı sağlamak üzere uluslararası bir konferans yoluyla çözme sözü veren Hamduk, limanın ve ulusal yolların yeniden açılmasını talep etti. Ulusal askeri doktrine sahip ortak bir ulusal orduya erişmek ve söz konusu ordunun görevlerini yerine getirme yönünde yetkin olması için güvenlik ve askeri sektörde reform yapmak için ortaklar ve geçiş kurumlarıyla birlikte çalıştığını vurguladı.
Hamduk, devlet televizyonunun yayınladığı konuşmasında, söz düellosu yoluyla yürütülen savaşa bir son verilmesi, siyasi mücadelede devlet kurumlarının sömürülmemesi ve parti devleti düşüncesinin ulus devlet düşüncesi lehine parçalanması çağrısında bulundu. 21 Eylül’de kaydedilen başarısız darbe girişiminin fitneye kapı araladığını, diktatörlüklere karşı harekete geçip askeri darbeleri önlemeye teşvik etmek yerine karşılıklı suçlamaların yapıldığını belirten Hamduk, devrimin hedeflerine ulaşmada sıfır tolerans göstereceği sözü verdi. Hamduk açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Halkımız devrimde ağır bir bedel ödedi. Özgürlük, barış ve adalet sloganlarını yaşatmadıkça, özgür ve adil seçimlerden doğan demokratik bir sivil devlete geçişi sağlamadıkça, bizi ne tarih affeder ne de kendimizi affedebiliriz.”
Başbakan omuzlarındaki tarihsel sorumluluk için, ‘halkın meslektaşlarına ve kendisine verdiği güvene’ dayanarak diyalog kapılarını yeniden açmak ve ortak bir zemin bulmak için devrimin bileşenleri ve tüm geçiş organlarıyla uzun toplantılar gerçekleştirildiğini söyledi. Ülkedeki siyasi krizi, sivil askeri bölünmeyi ulusal bir proje üzerinde anlaşmamaya bağlayan Hamduk şu ifadeleri kullandı:
“Bizi şaşırtmadı. İleriye doğru yaptığım girişimde de buna değindim. Bu krizin gözden kaçırmamamız gereken temel nedeni, devrim güçlerinin üzerinde uzlaştığı bir ulusal proje üzerinde anlaşamamaktır. Kriz sivillerin kendi içindekilerin yanı sıra ordu ile de yaşanan derin bölünmelerden kaynaklanmaktadır.”
Bölünmenin sorumluluğunun devrim düşmanlarına ait olduğunu vurgulayan Hamduk sözlerine şöyle devam etti:
“Daha önce de çatışmanın sivillerle ordu arasında değil, demokratik geçiş kampı ile devrim karşıtı kamp arasında olduğunu söyledim. Bu taraf veya arabulucu olarak dahil olmadığım bir çatışma. Benim tutumum açık ve kesin bir şekilde; devrimin görevlerini tamamlama yönünde sivil demokratik geçişi tamamıyla desteklemektir.”
Hamduk’un 10 maddelik yol haritasında şu başlıklar yer alıyor:
-Gerginliğin derhal durdurulması
- Diyalogun başlatılması
- Geçiş organlarının derhal göreve geri dönmesi
-Anlaşmazlıkların doğru konumlandırılması
- Terörizm ve ulusal tehdit konularının spekülasyona ve şüpheye konu edilmemesi gerektiği yönünde anlaşma sağlanması
-Özgürlük ve Değişim bileşenleri ile devrim güçleri arasındaki çatlağın sona erdirilmesi
- Geçiş sürecinde tabanın genişletilmesi
-Mağdur ailelerinin isteklerini gerçekleştirilmesi
- Geçiş dönemi adaletinin uygulanması
-Siyasi, maddi ve yasal değerlerin unutulmaması
Açıklamasında “Diğer ülkelere zarar veren şey, ulusal güvenlik konularının geçici amaçlar uğruna, açık pazarda sunulmasıdır” ifadelerini kullanan Hamduk, siyasi çatışmalarda tek taraflı adım atmama, devlet kurumlarını istismar etmeme, geçiş otoritesinin bileşenleri arasında fikir birliği yönünde anayasal belgeyi referans olarak benimseme çağrısında da bulundu.
‘Ülkedeki çeşitliliği, devrim ve değişim güçlerini yansıtan, devrimin kalesini ve referansını, denetim organını, yasalar ve mevzuatın kaynağını temsil eden Yasama Konseyi’nde yürüttüğü tartışmaların çıktılarını tercüme edip uygulama sözü veren Hamduk, “Tüm taraflarla birlikte bu adımların uygulanmasını denetleyeceğim” dedi.
Başarısızlık veya hayal kırıklığı yayma yönündeki girişimleri de eleştiren Hamduk sözlerini şöyle sürdürdü:
“Döviz kurunun istikrarlı olduğu, gerekli ihtiyaçların karşılandığı, üretim ve ihracat hareketliliğinin arttığı bir dönemde artık bunlar işlemiyor. Bugün, son dönemde ekonomik göstergelerin iyileşmekte olduğunu güvenle teyit edebiliriz.”
Hamduk, Doğu Sudan sorunu konusunda da “Güç paylaşımını saran krizle başa çıkma konusunda kapsamlı bir görüş sunma, Doğu meselesinin ortaya koyduğu acil kalkınma sorularını yanıtlama yönünde sürekli çalışıyorum” açıklamasını yaptı.
Doğu’da ekonomik ve sosyal durumu ele alan bir proje paketi için gerekli finansmanı sağlama yönünde uluslararası bir konferans düzenlenmesi konusunda fikir birliği olduğunu belirten Hamduk, Doğu siyasi ve sosyal güçlerini, gündeme getirilen konularda uzlaşma sağlama yolunda masaya davet etti.
Hamduk, limanın ve yolların açılması ve doğrudan diyaloga başvurulması için Doğu Sudan’a mesaj gönderdi:
 “Doğudaki insanlarımızı, ülkenin güvenliğine, gücüne ve egemenliğine zarar vermemek, halkımızın acılarını artırmamak için liman ve yolları açmaya ve doğrudan diyaloga başvurmaya çağırıyorum.”
Demokratik geçişi tamamlayarak ülkeyi seçilmiş bir hükümete teslim etmeye olan bağlılığını teyit eden Hamduk, geçiş makamı taraflarına gönderdiği mektupta “Vatan, şahsi husumetler ve geçici duygular üzerine inşa edilmez” diyerek geçiş süreci ortakları arasındaki tartışmalara ve karşılıklı suçlamalara atıf yaptı.
Aynı zamanda geçiş dönemini darbeler veya sabotaj eylemleri yoluyla durdurma girişimlerine tolerans göstermeme, geçiş kurumlarının gözden geçirilmesi ve iyileştirilmesi yönünde çalışma, askeri kuruma ve rolüne saygı gösterilmesini sağlama sözü de verdi.



Lübnan: İsrail saldırısında hayatını kaybedenleri anmak için Ayn el-Hilve Kampı’nda grev

TT

Lübnan: İsrail saldırısında hayatını kaybedenleri anmak için Ayn el-Hilve Kampı’nda grev

Lübnan: İsrail saldırısında hayatını kaybedenleri anmak için Ayn el-Hilve Kampı’nda grev

Lübnan'ın güneyinde bulunan Sayda şehrinin güneyindeki Ayn el-Hilve Filistin Mülteci Kampı’nda, İsrail'in işlediği ‘katliamı’ kınamak için genel grev düzenlendi.

Sayda'daki devlet okulları ve özel okullar, Ayn el-Hilve Filistin Mülteci Kampı’na düzenlenen İsrail saldırısının kurbanlarını anmak için bugün kapılarını kapattı.

zsxde
Ayn el-Hilve Filistin Mülteci Kampı yakınlarındaki bir okul, dün akşam Sayda kentinde İsrail hava saldırısı sonucu çok sayıda kişinin hayatını kaybetmesi üzerine kapatıldı. (Reuters)

İsrail hava saldırısı, kampın alt caddesindeki Halid bin Velid Camii’nin yakınında bulunan bir spor sahasını hedef aldı. Saldırı sırasında sahada çok sayıda genç erkek ve çocuk bulunuyordu. Saldırıda 14 kişi hayatını kaybetti, 28 kişi yaralandı; yaralılar Sayda kentindeki hastanelere kaldırıldı.

İsrail ordusu tarafından yapılan açıklamada, “Lübnan'ın güneyindeki bir Hamas eğitim kampında çalışan militanları hedef aldık” denildi.

Açıklamada, “Hamas militanları, Ayn el-Hilve Filistin Mülteci Kampı’nda hedef alınan kampı eğitim ve rehabilitasyon amaçlı kullanıyordu” ifadesi yer aldı.

sdf
Lübnan'ın güneyindeki Sayda'da bulunan Ayn el-Hilve Filistin Mülteci Kampı’nda kapalı dükkanların arasında yürüyen insanlar (Reuters)

Aynı bağlamda, Lübnan’ın doğusundaki Baalbek kentinde bazı okullar ve iş yerleri sabah saatlerinde kapılarını açmadı. Bu adım, dün eş-Şaravne bölgesinde aranan kişilerle yaşanan çatışmada iki askerin hayatını kaybetmesi ve üç askerin yaralanması üzerine Lübnan ordusuyla dayanışma amacıyla atıldı.

scd
Lübnan'ın güneyindeki Sayda'da bulunan Ayn el-Hilve Filistin Mülteci Kampı’nda dükkanlar kapandı. (Reuters)

Lübnan, İsrail'i 27 Kasım'da ABD ve Fransa'nın arabuluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasını ihlal etmekle suçluyor. Lübnan, İsrail'in kendi topraklarında hava saldırıları düzenleyerek ve askerlerini bölgede tutarak anlaşmayı ihlal ettiğini iddia ederken, İsrail ise Hizbullah'ı askeri gücünü yeniden inşa etmekle suçluyor.


İsrail’de 7 Ekim saldırısını soruşturan hükümet komisyonunun yetkilerini aşırı sağcı bakanlar belirleyecek

İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Knesset'teki bir oturumda (Reuters - Arşiv)
İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Knesset'teki bir oturumda (Reuters - Arşiv)
TT

İsrail’de 7 Ekim saldırısını soruşturan hükümet komisyonunun yetkilerini aşırı sağcı bakanlar belirleyecek

İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Knesset'teki bir oturumda (Reuters - Arşiv)
İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Knesset'teki bir oturumda (Reuters - Arşiv)

İsrail Kabine Sekreteri Yossi Fuchs dün yaptığı açıklamada, iktidardaki Likud Partisi’nden Adalet Bakanı Yariv Levin’in, Hamas’ın 7 Ekim 2023 tarihindeki saldırısıyla ilgili başarısızlıkları soruşturmakla görevli tartışmalı hükümet komisyonunun yetki alanını belirlemek üzere bir bakanlar komisyonuna başkanlık edeceğini duyurdu. Bu karar, hükümetin muhalifleri tarafından sert şekilde eleştirildi.

Fuchs, hükümet üyelerine gönderdiği mektupta, komisyonda Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in yanı sıra Smotrich’in lideri olduğu Dini Siyonizm Partisi’nden Yerleşim ve Ulusal Görevler Bakanı Orit Strook ve Ben-Gvir liderliğindeki Otzma Yehudit (Yahudi Gücü) Partisi’nden Miras Bakanı Amihay Eliyahu’nun yer alacağını belirtti.

Komisyon, Adalet Bakanı Levin’in Likud Partisi’nden meslektaşları da dahil olacak. Bunlar arasında Tarım Bakanı Avi Dichter, Bilim ve Teknoloji Bakanı Gila Gamliel, Diaspora İşleri Bakanı Amichai Shikli ve Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar liderliğindeki Yeni Umut partisinden Maliye Bakanı Ze'ev Elkin yer alıyor.

İsrail gazetesi The Times of Israel'e göre bakanlar komisyonuna, 7 Ekim’i soruşturan komisyonun görev tanımı, araştırılacak konular ve zaman çerçevesi dahil olmak üzere tavsiyelerini hükümete sunması için 45 gün süre verilecek.

Elkin dışında komisyondaki tüm bakanlar, Hamas liderliğinde binlerce unsurun Gazze çevresindeki yerleşim yerlerine saldırarak yaklaşık bin 200 kişiyi öldürdüğü ve 251 kişiyi rehin aldığı 7 Ekim saldırısı sırasında görevdeydiler.

Başbakan Binyamin Netanyahu'ye eleştirenler, Hamas saldırısında hayatını kaybedenlerin aileleri de dahil olmak üzere, saldırı öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşanan siyasi ve istihbarat alanlarındaki başarısızlıkları araştırmak üzere resmi bir komisyon kurulmasını talep ediyorlar. Kamuoyu yoklamaları, İsraillilerin büyük çoğunluğunun saldırıyla ilgili resmi bir soruşturma komisyonu kurulmasını desteklediğini gösteriyor, ancak Netanyahu, komisyonun kurulmasının yargı tarafından belirleneceği gerekçesiyle bunu reddediyor. Netanyahu liderliğindeki mevcut hükümeti, yargı reformu yoluyla yargıyı zayıflatmaya çalışıyor.

İsrail hükümeti geçtiğimiz pazar günü ‘mümkün olan en geniş halk desteğiyle2 kendi özel soruşturma komisyonunu kurmak için oylama yaptı.

Fuchs’un açıklamasına yanıt olarak, diğer muhalefet yetkilileriyle birlikte hükümetin soruşturmasını reddeden ana muhalefet lideri Yair Lapid, bakanların ‘soruşturmayı yürütmek için ahlaki veya yasal yetkiye sahip olmadıklarını’ söyledi.

Bazı komisyon üyelerini de eleştiren Lapid, önce komisyon başkanı Levin'e, 7 Ekim'den önce ‘güvenliğin ihmal edilmesinin’ nedeninin onun yargı reformu olduğunu söylediğini hatırlattı, ardından ‘Gazze'ye nükleer bomba atılmasını öneren’ Miras Bakanı Eliyahu'ya eleştirilerde bulunan Lapid, Strook’u “İsrail ordusunu, rehinelerin bulunduğu bölgelerde, bu onların hayatını tehlikeye atsa bile savaşmaya çağırdı” diyerek eleştirdi. Son olarak Smotrich'e değinen Lapid, “(Smotrich) çocukları aç bırakmanın haklı ve etik olduğunu açıkladı” dedi ve Ben Gvir'in, ‘rehinelerin istismara uğramasına neden olduğunu’ söyledi.

Tüm bu kişilerin Netanyahu'nun kendisini aklamak ve 7 Ekim olayının sorumluluğundan kurtulmak için atadığı bakanlar olduğunu söyleyen Lapid, “Bu işe yaramayacak” diye ekledi.


Gazze İstikrar Gücü... Görevi belirsiz ve uygulanabilirliği koşullara bağlı

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi üyeleri, Gazze Şeridi'nde istikrarı korumak için uluslararası güce yetki veren ABD tasarısını oyladı. (DPA)
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi üyeleri, Gazze Şeridi'nde istikrarı korumak için uluslararası güce yetki veren ABD tasarısını oyladı. (DPA)
TT

Gazze İstikrar Gücü... Görevi belirsiz ve uygulanabilirliği koşullara bağlı

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi üyeleri, Gazze Şeridi'nde istikrarı korumak için uluslararası güce yetki veren ABD tasarısını oyladı. (DPA)
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi üyeleri, Gazze Şeridi'nde istikrarı korumak için uluslararası güce yetki veren ABD tasarısını oyladı. (DPA)

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin, ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze Şeridi’ne yönelik barış planını onaylaması, bölgeye uluslararası istikrar güçlerinin gönderilmesinin önünü açtı. Karar, Arap ve resmi Filistin makamları tarafından desteklenirken, Hamas başta olmak üzere bazı Filistinli gruplar çekincelerini korudu.

Hamas ve diğer Filistinli grupların çekinceleri, söz konusu güçlerin rolü ve özellikle Gazze Şeridi’nde silahsızlandırma görevini üstlenme olasılığıyla ilgili. İsrail ise bu sürecin hızla uygulanmasını talep ediyor. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, güçlerin rolünün, ABD Başkanı Donald Trump’ın başkanlığında kurulacak Barış Konseyi ile netleşeceğini, bu süreçte BM’nin herhangi bir denetiminin bulunmayacağını belirtti. Uzmanlar, “Silahsızlandırma krizi öncelikle siyasi uzlaşı ve bölgesel katılım gerektiriyor; böylece güçlerin gelecekteki rolüne dair herhangi bir kararın güvenilirliği ve uygulanabilirliği sağlanabilir” ifadelerini kullandı.

Güçlerin rolü

BM Güvenlik Konseyi, 13 üyenin onayı ve Rusya ile Çin’in çekimser kalmasıyla, ABD tarafından sunulan ve Gazze Şeridi’ne ‘geçici bir uluslararası istikrar gücü’ gönderilmesine izin veren karar tasarısını kabul etti.

gt
Gazze şehrine düzenlenen İsrail hava saldırısında yıkılan bir evin enkazından ceset çıkaran Filistinliler (Arşiv – AFP)

BM Güvenlik Konseyi, Barış Konseyi’nin kurulmasını da memnuniyetle karşıladı. Konsey, ‘uluslararası hukuki kişiliğe sahip geçici bir idari organ’ olarak tanımlandı ve Gazze Şeridi’nin yeniden inşasına yönelik kapsamlı plan çerçevesinde çalışma yapacak, finansmanı koordine edecek bir yapı olarak öngörüldü. Konseyin, Filistin Yönetimi reform programını tatmin edici biçimde tamamlamasının ardından Gazze Şeridi’nde kontrolü yeniden sağlayabilmesi hedefleniyor.

Karar, Barış Konseyi ile iş birliği yapan üye devletlere ve Barış Konseyi’ne, Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak üzere ‘Barış Konseyi tarafından kabul edilen geçici uluslararası bir güç oluşturma’ yetkisi veriyor. Bu güç, katılımcı ülkeler tarafından sağlanan askerlerden oluşacak, Mısır ve İsrail ile yakın iş birliği ve danışma içinde faaliyet gösterecek. Ayrıca, uluslararası hukuk ve insani hukuk çerçevesinde gerekli tüm tedbirleri alma yetkisine sahip olacak.

Karara göre uluslararası güç, Barış Konseyi’ne ateşkesin uygulanmasını izleme ve kapsamlı planın hedeflerini gerçekleştirmek için gerekli düzenlemeleri yapmada destek sağlayacak.

Şarku’l Avsat’ın AFP ve Reuters’tan aktardığı son karar tasarısı, istikrar gücünün İsrail, Mısır ve yeni eğitilmiş Filistin polisi ile iş birliği içinde sınır bölgelerini güvence altına almak ve Gazze’de silahsızlandırmayı sağlamakla görevlendirileceğini; bunun içinde silahların imha edilmesi ve askeri altyapının yok edilmesi gibi görevlerin de bulunduğunu ortaya koyuyor.

xscdfgt
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Deyr el-Balah'ın batısındaki yerinden edilmiş Filistinliler (AFP)

Mısırlı askeri uzman Semir Ragıb, BM kararının onaylandığını ancak güçlerin rolünü detaylı biçimde açıklamadığını söyledi. Ragıb, bunun, gücün BM tarafından doğrudan denetlenmeyeceği anlamına geldiğini belirterek, ilerleyen dönemde bu önemli detayların açıklanmasının tüm endişeleri netleştireceğini ifade etti.

Amerikalı strateji uzmanı Irina Tsukerman ise Gazze’de görevlendirilen istikrar güçlerinin, geçici bir güvenlik mekanizması olarak tasarlandığını söyledi. Tsukerman’a göre bu güçlerin rolü sadece devriye gezmek veya düzeni sağlamakla sınırlı değil; aynı zamanda insani yardım, yeniden inşa ve yönetim reformlarının uygulanabilmesi için gerekli koşulları hazırlamak.

Tsukerman, bu gücün amacının ‘silahlı grupların hemen müdahale edemeyeceği bir ortamda teknokrat bir yönetimin çalışabilmesi için zaman ve alan sağlamak’ olduğunu vurguladı.

Çelişkiler

Güçlerin silahsızlandırma konusundaki rolüne ilişkin tartışmalar devam ederken, Hamas, karar tasarısının kabul edilmesinin ardından yaptığı açıklamada, “Karar, Gazze Şeridi üzerinde uluslararası vesayet mekanizması dayatmaktadır; bu, halkımız ve güçlerimiz ile gruplarımız tarafından reddedilmektedir” ifadelerini kullandı.

Hamas tarafından yapılan açıklamada, “Uluslararası gücün Gazze’deki görevleri, özellikle direnişin silahsızlandırılması, gücün tarafsızlığını ortadan kaldırmakta ve onu işgal lehine çatışmanın bir tarafı haline getirmektedir” denildi.

Aynı şekilde, İslami Cihad Hareketi de dün ABD kararını reddettiğini duyurdu. Hareket, uluslararası bir gücün Filistinli grupları silahsızlandırma görevini üstlenmesinin, onu tarafsızlıktan çıkarıp İsrail’in gündemini uygulayan bir ortak haline getireceğini belirtti. Ayrıca, Filistinlilerin ‘işgale karşı her türlü meşru direniş hakkının’ uluslararası hukuk tarafından garanti edildiğini ve grupların silahlarının bu hakkı güvence altına aldığını vurguladı.

Buna karşılık İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisi, Trump’ın Gazze planını memnuniyetle karşıladı ve planın bölgeye ‘barış ve refah’ getireceğini belirtti. Ofis, sosyal medya platformu X’te yaptığı açıklamada, “Başkan Trump’ın planının barış ve refah getireceğine inanıyoruz; çünkü plan, silahsızlandırmayı, Gazze’nin askeri kapasitesinin ortadan kaldırılmasını ve bölgede aşırılıkların kökünün kazınmasını öngörüyor” ifadelerini kullandı.

Semir Ragıb, İsrail’in karara karşı çıkmasına rağmen özellikle istikrar güçleri maddesine odaklandığını belirterek, bunun temel yükümlülüklerden kaçış niteliği taşıdığını ve en başta Gazze’den tam çekilmenin ertelendiğini ifade etti. Ragıb, Hamas ve İslami Cihad’ın itirazının ise anlaşmayı tamamen reddetmekten değil, silahsızlandırma konusuna karşı durmaktan kaynaklandığını ve silahsızlandırmanın önceden sağlanacak uzlaşılarla yürütülmesi gerektiğini vurguladı; aksi takdirde güçlerin rolü Filistinlilerle çatışmaya dönüşebilir.

Tsukerman ise gücün rolünü iki yönlü olarak değerlendiriyor: “Güç, güvenilir, kapsayıcı ve bölgesel destekle birlikte çalışırsa yeniden inşa ve siyasi normalleşme için bir nefes alanı sağlayabilir.”

Çözümün bölgesel katılımda yattığını belirten Tsukerman, “Bölgesel katılım yoksa, gücün meşruiyeti çöker, uygulanması aksar ve Hamas’ın etkisi güçlenir. Böylece görev, Filistin egemenliğine köprü olmak yerine dış kontrolün simgesi haline gelir. Bölgesel katılım bir lüks değil, zorunluluktur. Yoksa görev hedeflerine ulaşmakta zorlanır ve anlaşmanın özü zayıflar” dedi.