Tunus’ta ulusal egemenlik tartışması

Cumhurbaşkanı Said, ABD’nin Tunus Büyükelçisi Blome ile gerekleştirdiği görüşmede ‘demokrasi düşmanları tarafından yayılan kargaşaya’ dikkat çekti.

Kabine toplantısı geçen perşembe Cumhurbaşkanı Kais Said başkanlığında, başkent Tunus’ta gerçekleşti. (AFP)
Kabine toplantısı geçen perşembe Cumhurbaşkanı Kais Said başkanlığında, başkent Tunus’ta gerçekleşti. (AFP)
TT

Tunus’ta ulusal egemenlik tartışması

Kabine toplantısı geçen perşembe Cumhurbaşkanı Kais Said başkanlığında, başkent Tunus’ta gerçekleşti. (AFP)
Kabine toplantısı geçen perşembe Cumhurbaşkanı Kais Said başkanlığında, başkent Tunus’ta gerçekleşti. (AFP)

Cumhurbaşkanı Kays Said’in geçen temmuz ayında olağanüstü hale ilişkin kararnameler yayınlamaya başlamasının ardından ABD’li milletvekilleri tarafından durumun Tunus demokrasisine karşı ‘bir tehlike oluştuğu’ uyarıları yapılmıştı. Bu durum Tunus’ta ulusal egemenlik ve iç siyasi işlere dış müdahale konusunda geniş bir siyasi tartışmayı alevlendirdi. Siyasi partiler ve toplumsal oluşumlardan bazıları, Tunus’taki koşulların ABD Kongresi gündemine alınmasını kınayan tavır sergilediler. Cumhurbaşkanı’nın kararlarına karşı çıkan taraflar ise ABD’nin bu adımını, ülkede yaşanan siyasi gerginliğin ve Cumhurbaşkanı Said’in ülkedeki siyasi kararları alıyor olmasının ‘uluslararası açıdan tanınması’ olarak nitelendirdi.
Tunus Cumhurbaşkanı, ABD’nin Tunus Büyükelçisi Donald Blome’u cumhurbaşkanlığına çağırdı. Kendisine Tunus devletinin ABD’li milletvekillerin hareketine karşı ‘memnuniyetsizliği’ bildirdi. Cumhurbaşkanı açıklamasında şunları söyledi:
“Bazı Tunusluların ülkede  yaşananları çarpıtmaya ve yurt dışında kendilerini dinleyecek birini bulmaya çalışmasına rağmen Tunus ve Washington arasındaki ilişkiler güçlü kalmaya devam edecek.”
Tunus Cumhurbaşkanlığı da toplantının, ‘bir dizi meseleyi netleştirmek ve demokrasi düşmanları tarafından yayılan belirsizlikleri ortadan kaldırmak’ için bir fırsat olduğunu bildirdi.
Cumhurbaşkanı Said, daha önceki açıklamalarında ‘sorunun Tunus’un kendi iç meselesi olduğunu ancak bunu uluslararası hale getirmek isteyenlerin bulunduğunu” söylemişti.
ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nin Tunus’taki duruma ilişkin düzenlediği oturumda Tunus demokrasisinin tehlikede olduğuna dikkat çekildi. Aynı şekilde bir dizi Tunuslu parlamenterin siyasi suçlamalarla ve ‘serbest bırakılmaları ve parlamentonun yeniden açılması için’ bir tarih belirtilmeden gözaltında tutulması da eleştirildi. Cumhuriyetçi Greg Stone, “ABD, bu desteğin sonuçlarını görmeden Tunus’a önemli bir kalkınma ve güvenlik yardımı sağlamıştır” ifadesini kullandı. Stone, Tunus Cumhurbaşkanı’nın ‘dost’ olmadığını ve seçim kampanyasından bu yana ABD ve İsrail’e karşı gündem oluşturmaya çalıştığını vurguladı. Cumhuriyetçi milletvekili ayrıca ABD’nin Tunus’a yardımını yeniden gözden geçirmenin zamanının geldiğinin altını çizdi.
Aynı şekilde Tunus Genel İşçi Sendikası (TGİS) Genel Sekreteri Nureddin et- Tabbubi da bazı tarafların ‘yabancılarla güçlenmek ve Tunus’a ve ülkedeki siyasi sisteme karşı yardım istemek için’ ülke sınırlarının dışına koşmasını kınadı. Tabbubi, herkesin kendi ülkesinde mücadele etme ve içeride kalma, sürecin düzelmesine katkıda bulunma, vatanda ikamet etme ve istediğini elde etmeye çalışma hakkı olduğunu ve bu durumun herkes için meşru bir hak olduğunu vurguladı. Herhangi bir yetkiliyle anlaşmazlıklar yaşanabileceğini söyleyen TGİS Genel Sekreteri, ancak anlaşmazlıklar ne olursa olsun bunun, kontroller ve etik çerçevesinde, fark gözetmeksizin insanların onurunu zedelemeden ve makamlara zarar vermeden olması gerektiğini kaydetti.
Diğer yandan liberal Tunus İçin İttifak Partisi’nden “ABD’deki Tunus meseleleriyle ilgili görüşme, iç ulusal işlere açık bir müdahale ve yabancı bir ülkenin ulusal egemenliğine hakarettir” açıklaması yapıldı. ABD Kongresi’nin bu ‘kabul edilemez davranışını’ şiddetle kınayan parti açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı:
“Bu durum, siyasi uygulama yöntemi olarak yabancılarla çalışmayı benimseyen kişilerden ve taraflardan gelen kötü niyetli ve vatansever olmayan taleplerin bir sonucu olarak ortaya çıktı.”
Eski Tunus Cumhurbaşkanı Munsif el-Merzuki’nin Avrupalı ​​yetkililerle gelecek ay Tunus’ta yapılması planlanan Frankofon Zirvesi’ni engellemeye yönelik çabalarını açıklamasının ardından geniş bir siyasi tartışma patlak verdi. Merzuki’nin çabaları, zirvenin gelecek yıla ertelenmesine ve Tunus’un siyasi gerginlik nedeniyle Frankofon Parlamentosu üyeliğinin askıya alınmasına neden oldu.
Merzuki, açıklamaları sonrasında siyaset arenasında sert saldırılara maruz kalırken, Cumhurbaşkanı Said de Merzuki’nin diplomatik pasaportunu geri çekme kararı aldığını öyledi. Munsif Merzuki, yetkililer tarafından alınan ve yasa dışı olarak nitelendirdiği ‘herhangi bir kararla ilgilenmediğinin’ altını çizdiği açıklamasında “Sayın Said’i Tunus’un meşru cumhurbaşkanı olarak tanımıyorum” ifadesini kullandı.
Ulusal Reform bloğu başkanı Hassuna en-Nasifi ise bazı milletvekillerinin Cumhurbaşkanı’nın maaşlarını keseme kararına ilişkin şikâyette bulunduğunu açıkladı. Nasifi, yaptığı açıklamada, ‘yetkiyi kötüye kullanma ve hukuka aykırılık davalarına karar verecek olan idari yargıya sunulması beklenen’ bir bütünleşik yargı dosyası hazırlama sürecinde olduklarını vurguladı. Halen görevleri dondurulmuş olan parlamentonun bir üyesi olduğunu söyleyen yetkili, söz konusu kararın bir dayanağı olmadığının altını çizdi. Hassuna en-Nasifi açıklamasını şöyle sürdürdü:
 “Parlamentonun feshetme kararı olmaksızın dondurulması, Cumhurbaşkanı’na karşı şikâyette bulunulmasına neden oldu. Çünkü milletvekilleri, istifalarını yasal olarak sunmamışlardır.”
Tunus Cumhurbaşkanı, 25 Temmuz’da Tunus Parlamentosu’nun faaliyetlerinin dondurulması ve milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması yönünde bir karar aldı. Kays Said, 22 Eylül’de de yetkilerini genişleten yeni kararnameler yayımladı. Ardından Meclis Başkanı ve parlamentonun 217 üyesinin tamamına verilen ayrıcalıkların dondurulması kararı verdi.



Filistinlilerden İsrailli protestoculara destek: Biz ölümü kutlamıyoruz

Filistin'deki örgütlerden biri, İsrail'deki protestoculardan etkilenerek "Birlikte yaşar, birlikte ölürüz" mesajı veriyor (Gazze Gençlik Komitesi/AP)
Filistin'deki örgütlerden biri, İsrail'deki protestoculardan etkilenerek "Birlikte yaşar, birlikte ölürüz" mesajı veriyor (Gazze Gençlik Komitesi/AP)
TT

Filistinlilerden İsrailli protestoculara destek: Biz ölümü kutlamıyoruz

Filistin'deki örgütlerden biri, İsrail'deki protestoculardan etkilenerek "Birlikte yaşar, birlikte ölürüz" mesajı veriyor (Gazze Gençlik Komitesi/AP)
Filistin'deki örgütlerden biri, İsrail'deki protestoculardan etkilenerek "Birlikte yaşar, birlikte ölürüz" mesajı veriyor (Gazze Gençlik Komitesi/AP)

Öldürülen Filistinli çocukların fotoğraflarını taşıyan İsrailli eylemcilere karşı taraftan destek mesajı iletiliyor. Gazzeli eylemciler, Hamas'ın öldürdüğü İsrailli çocukların fotoğraflarıyla poz veriyor. 

Gazze Gençlik Komitesi'nin üyeleri, "Filistinli çocukların fotoğraflarını kaldırdıklarını gördük ve biz de açık bir şekilde 'İsrailli çocukların öldürülmesine biz de karşıyız' demek istiyoruz" ifadesini kullanıyor.

Geçen hafta İsrail'deki sosyal medya kullanıcıları arasında yayılmaya başlayan fotoğrafların bazıları, 4 yaşındaki Ariel Bibas ve 9 aylık kardeşi Kfir'i de içeriyor. 

İsrail'de Hamas öncülüğündeki örgütlerin 7 Ekim 2023'te düzenlediği saldırıların sembolü haline gelen bu iki çocuk, anneleri Şiri Bibas'la birlikte kaçırılmıştı. Bir yıl sonra üçünün de cesetleri iade edilirken Hamas, bu ölümlerden İsrail'in hava saldırılarını sorumlu tutmuştu. 

Gazze Gençlik Komitesi, Tel Aviv, Kudüs ve Hayfa'da hem Binyamin Netanyahu yönetimini hem de savaşı protesto eden ve İsrail'in öldürdüğü Filistinli çocukların fotoğraflarını her hafta gündeme getirmeye çalışan göstericilere "barış içinde birlikte yaşama" mesajı verdi. 

İbranice ve Arapça "Yaşamak istiyoruz" yazıyor 

Örgütün Mısır'da yaşayan kurucusu Rami Aman, İsrail gazetesi Haaretz'e şöyle konuştu:

İsraillilere, çektiği tüm acılara rağmen Filistinlilerin de 'öteki'nin insanlığını tanıdığını göstermek istedik. Şiddeti meşru kılmayı asla düşünmedik, Filistinlilerin ölümleri kutladığı fikrine karşı çıkmayı hedefliyoruz. Gazze halkı bu savaşın bitmesini, İsrailli rehinelerin serbest bırakılmasını istiyor.

Aman, Gazze Şeridi'nin nüfusuna işaret ederek "7 Ekim'de yaşananlar, 2,5 milyon kişinin ölümünü meşrulaştıramaz. Mesajımız duymak isteyen her İsrailliye ulaştı. Fotoğraflar ve mesajlar beklediğimizden daha çok yayıldı" dedi. 

2010'de kurulan Gazze Gençlik Komitesi, 500'ü aşkın aktif üyesinin olduğunu bildiriyor. 

Sosyal medyada İsraillilerin "Bu bana barış umudu verdi" ve "Irkçılık ve korku dolu bir gerçekliğe üflenen taze bir nefes" gibi yorumlar yaptığı görüldü. 

Gazze Gençlik Komitesi'nin Hamas gibi örgütler tarafından hedef alınmasından korkanlarsa "Onlar kendilerini tehlikeye atmadı mı?" ve "Cesur adamlar. Umudun kazanmasını sağlamalıyız" gibi ifadeler kullandı. 

Diğer yandan bu mesajı samimi bulmayanlar da var: 

Bu, Hamas'ın psikolojik savaş hamlesi. Bebekleri ve çocukları öldürdüler ve şimdi onların fotoğraflarıyla birlikte acınası biçimde boy gösteriyorlar.

Gazze Gençlik Komitesi'nin kurucularından Aman, İsrail'in kamu yayımcısı Kan'ın da aralarında bulunduğu medya kuruluşlarının bunu Hamas'a karşı bir eylem gibi lanse etmesinden rahatsız olduğunu da söyledi. 

Amaçlarının İsrail'deki ailelere seslenmek olduğunu vurgulayan Aman, "Son 10 yılda Hamas'a karşı lafını sakınmayanlar ya Gazze'yi terk etmeye zorlandı ya da kendilerine uygulanan siyasi baskıları kullanarak yurtdışına iltica etti" demeyi de ihmal etmedi.

İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı 58 bine yaklaştı.

Hamas öncülüğündeki örgütlerin 7 Ekim 2023'te düzenlediği saldırılar, 1219 kişinin ölümüne neden olmuştu. 251 rehineden 49'u hâlâ Gazze'de. İsrail ordusu bunlardan 27'sinin öldüğünü bildiriyor. 

Independent Türkçe, Haaretz, AFP