Firari olarak aranan Sedat Peker hakkında tutuklama kararı çıkarıldı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Firari olarak aranan Sedat Peker hakkında tutuklama kararı çıkarıldı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Anadolu 16. Ağır Ceza Mahkemesi, elebaşılığını Sedat Peker'in yaptığı suç örgütüne yönelik 92 şüpheli hakkında hazırlanan iddianameyi kabul etti. Mahkeme, iddianamede firari sanık Peker hakkında yokluğunda tutuklama kararı çıkarılmasına hükmetti.
Sedat Peker'in elebaşı olduğu suç örgütüne yönelik yürütülen soruşturma kapsamında, hakkında yakalama kararı bulunan Peker'in de aralarında bulunduğu 26'sı tutuklu 92 şüpheli hakkında hazırlanan iddianame, gönderildiği ağır ceza mahkemesince kabul edildi.
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca, elebaşılığını Sedat Peker'in yaptığı suç örgütüne yönelik "tasarlayarak kasten öldürmeye azmettirme", "suç işlemek amacıyla silahlı örgüt kurma ve yönetme", "suç işlemek amacıyla kurulan silahlı örgüte üye olma", "var olan suç örgütünün korkutucu gücünden faydalanarak silahla yağma suçuna azmettirme", "tefecilik", "silahla kasten yaralama" suçlarından yürütülen soruşturma sonucunda hazırlanan iddianame gönderildiği mahkemece değerlendirildi.
İddianamenin kabulüne karar veren Anadolu 16. Ağır Ceza Mahkemesi, hazırladığı tensip zaptında 26 sanığın tutukluk halinin devamına karar verdi.
Mahkeme, iddianamede suç örgütü lideri olarak değerlendirilen firari sanık Sedat Peker ile şoförü U.Y. hakkında yokluğunda tutuklama kararı çıkarılmasına hükmetti.
Mahkeme, davanın ilk duruşmasının 29 Aralık'ta yapılmasını kararlaştırdı.

İddianameden
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca, elebaşılığını Sedat Peker'in yaptığı suç örgütüne yönelik yürütülen soruşturma sonucunda hazırlanan iddianamede, 30 kişi mağdur, Çekmeköy'de 31 Ağustos 2017'de silahlı saldırı sonucu öldürülen Cahit Çetin ise maktul olarak yer alıyor.
İddianamede, 26'sı tutuklu 92 şüpheliden Sedat Peker'in örgüt lideri, 9 şüphelinin örgüt yöneticisi, 82 şüphelinin bir kısmının örgüt üyesi, bir kısmının da örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişiler olduğu belirtiliyor.
İddianamede, suç örgütü lideri Sedat Peker'in Çekmeköy'de 31 Ağustos 2017'de Cahit Çetin'in silahlı saldırı sonucu ölümüne ilişkin "tasarlayarak kasten öldürmeye azmettirme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması isteniyor.
Sedat Peker'in ayrıca 19 ayrı eylemde birçok müştekiye karşı "var olan suç örgütünün korkutucu gücünden faydalanarak silahla yağma suçuna azmettirme" suçundan 250 yıldan 360 yıla kadar, "suç işlemek amacıyla silahlı örgüt kurma ve yönetme" suçundan 5 yıldan 10 yıla kadar, 3 mağdura yönelik "tefecilik" suçundan 6 yıldan 18 yıla, 2 kişiye karşı silahla kasten yaralama" suçundan da 1 yıl 8 aydan 4 yıl 2 aya kadar olmak üzere toplamda 262 yıl 8 aydan, 392 yıl 4 aya kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.
İddianamede, örgüt yöneticisi 9 şüphelinin "suç işlemek amacıyla silahlı örgüt kurma ve yönetme" suçundan 5'er yıldan 10'ar yıla kadar, örgüt üyesi 46 şüphelinin "suç işlemek amacıyla kurulan silahlı örgüte üye olma" suçundan 2 yıl 6'şar aydan 6'şar yıla kadar hapsi istenen iddianamede, 22 şüphelinin de "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme" suçundan 2'şer yıldan 4'er yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi. Diğer şüphelilerin de çeşitli suçlardan cezalandırılması talep ediliyor.
Öte yandan iddianamede örgüt yöneticisi, üyesi ve örgüt adına suç işleyen şüphelilerin, ayrıca "kasten öldürmeye azmettirme", "var olan suç örgütünün korkutucu gücünden faydalanarak silahla yağma suçuna azmettirme", "tefecilik" ve "silahla kasten yaralama" suçlarından da değişik oranlarda hapisle cezalandırılmaları öngörülüyor.



İran'ın resmi komplo teorisinde azınlıklar

Tahran'daki Kapalıçarşı'da savaş nedeniyle dükkanlar kepenk kapattı (AFP)
Tahran'daki Kapalıçarşı'da savaş nedeniyle dükkanlar kepenk kapattı (AFP)
TT

İran'ın resmi komplo teorisinde azınlıklar

Tahran'daki Kapalıçarşı'da savaş nedeniyle dükkanlar kepenk kapattı (AFP)
Tahran'daki Kapalıçarşı'da savaş nedeniyle dükkanlar kepenk kapattı (AFP)

Rustem Mahmud

İran Silahlı Kuvvetleri ve Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), İsrail'in hava saldırılarına karşı askeri misillemelerde bulunurken, İran’daki güvenlik güçleri ve polis, İsrail’in dış istihbarat servisi Mossad ve muhtemelen diğer ülkelerin istihbarat servisleriyle iş birliği yapan çok sayıda insan ağını takip etmek için olağanüstü çaba sarf ediyor. Televizyon kanalları ve sosyal medyadaki gayri resmi platformlar, üstü kapalı olarak Azerbaycanlıların ve Kürtlerin yanı sıra Bahailer ve laikler gibi dini ve siyasi grupların da uluslararası istihbarat servisleriyle iş birliği içinde olduklarına dair mesajlar yayınlamaya başladı.

Tahran'da yaşayan İran Azerisi bir siyasi aktivist Al-Majalla’ya yaptığı açıklamada, “İran güvenlik güçlerinin davranışları, büyük bir dengesizlik ve ‘her şeye karşı aşırı şüphecilik’ olduğunu gösteriyor” diye konuştu.

Aktivist sözlerini şöyle sürdürdü:

“Başkent Tahran'da, Doğu ve Batı Azerbaycan, Kiramanşah, Kürdistan ve İlam gibi tüm illerde güvenlik güçleri her gün yüzlerce yoldan geçen kişiyi durduruyor, cep telefonlarını titizlikle arıyor ve onlara ikamet ettikleri yerleri soruyor. Bu üç eyaletteki tüm ana yollarda yoğun bir şekilde askeri devriyeler gerçekleştiriliyor. Tüm kapalı araçları, özellikle de büyük olanlar aranıyor. Kürdistan ve Batı Azerbaycan eyaletlerinde, başkent Tahran'daki Kürt ve Azeri mahallelerinde güvenlik güçleri emlakçılara önceden izin almadan ev kiralamalarını yasakladı. Tüm şehirlerde, tüm mahallelerde küçük gözetleme uçakları uçuruyor. Dağ köylerindeki tüm muhtarlara ve arazi sahiplerine, şüpheli herhangi bir hareket hakkında bilgi vermeleri istenen, vermemeleri halinde başlarına geleceklere dair tehdit edildikleri mektuplar gönderildi.”

Bu olay, İran güvenlik güçlerinin başkent Tahran'da 30'dan fazla kişiyi tutuklayarak İsrail lehine casusluk yapmakla suçlamasının ardından meydana geldi. Birkaç şehirde, bu savaşta İsrail'i destekleyen makaleler veya yorumlar yayınlayan yaklaşık 100 kişi daha tutuklandı. İranlı aktivistler, İran'ın her ilindeki savcılıkların şüphelileri takip etmek için özel birimler kurduğunu ve İran yargısının onlara karşı hızlı işlemler yapacağına dair uyarıda bulunduğunu söyledi. Devlet medyası ise casusluk veya yabancı istihbarat servisleriyle iş birliği yaptığından şüphelenilen kişilere yönelik bilgilendirme videoları yayınlamaya başladı.

Bu gelişmeler, İran'ın İsrail saldırısının ilk gününde yaşadığı büyük şokun ardından yaşanırken İran'ın içinden yüzlerce insan ağının İsrail istihbaratıyla iş birliği yaptığı ve askeri birimlerin konumu ve çalışma mekanizmaları hakkında kesin bilgiler aktardığı ortaya çıktı. Bu bilgiler arasında ordunun üst düzey subayları, DMO, politikacılar ve İran'ın nükleer programında yer alan bilim adamlarının ikamet yerleri de bulunuyor.

İran güvenlik güçleri, başkent Tahran'da ‘İsrail adına casusluk yapmakla’ suçladığı 30'dan fazla kişiyi tutukladı. Savaşın başlamasından bu yana İsrail'i destekleyen makaleler veya yorumlar yayınladıkları gerekçesiyle de ülkenin çeşitli şehirlerinde yaklaşık 100 kişi daha tutukladı.

Azeri esintisi

İranlı yetkililer genel olarak ülkedeki Fars kökenli olmayan tüm etnik gruplardan korkuyor. Bu korkuyu da dolaylı olarak ‘muhafazakâr Fars’ sosyal kurallarını iktidar rejimine yeniden bağlamak için kullanıyor. Rejimin medya ve propaganda organları, ‘İran'ı bölme girişimleri’ ve ‘ayrılıkçıların küresel güçlerle iş birliği’ hakkında uydurma haberler yayınlamaya devam ediyor.

sdf
İran bayrakları ve arkasında İsrail uçakları tarafından bombalanan Tahran'daki bir petrol tesisinde çıkan yangın ve yükselen duman görülüyor, 15 Haziran 2025 (Reuters)

Şarku'l Avsat'ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre  İran uzmanı araştırmacı Telli Mehdi, bunun nedenlerini ayrıntılı olarak şöyle açıkladı:

Prensip olarak, ülkede Fars olmayan başlıca beş etnik grup bulunuyor. Her biri, tanınmama, değersizleştirilme ve ulusal kimlikten dışlanma gibi nedenlerle rejime karşı sürekli bir öfke besliyor. Kuzeydoğudaki Türkmenler, güneydoğudaki Beluçlar, güneybatıdaki Araplar, en batıdaki Kürtler ve en kuzeydeki Azeriler, farklı oranlarda da olsa, bu duruma tam olarak uyuyor.

Ancak ilk üç grup (Türkmenler, Beluçlar ve Araplar), karmaşık nedenlerden ötürüİranlı yetkililer tarafından gerçek bir tehdit olarak görülmüyor.

Mehdi, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkmenler, mezhepsel söylemlerle kontrol altında tutuluyorlar, hatta milliyetçilik özellikle de siyasi alanda onlar için neredeyse hiçbir anlam ifade etmiyor. Beluçlar ise, sayıları diğerlerine kıyasla sınırlı olduğu için tam bir güvenlik haklarına sahipler ve bu bağlamda İran ile Pakistan arasında uzun süredir bir iş birliği var. Arap bölgeleri 40 yıldır ‘Farslaştırıldı’. Petrol zenginliklerinin Arap çoğunluğun yaşadığı Huzistan (Ahvaz) bölgesinde yoğunlaşması nedeniyle, yüzbinlerce memur, asker ve güvenlik görevlisi bu bölgeye getirildi ve onlara bu bölgede yerleşmeleri için ayrıcalıklar tanındı. Böylece zamanla bu bölgenin orta sınıfı, ticaret sınıfı ve nispeten iyi eğitimli sınıfı haline geldiler. Bugün İran'ın güneybatısında, fiilen çölleşmiş kırsal alanlar dışında, tamamen Arap bir bölge olduğunu söylenemiyor. Bu kriterler İran'daki Azeriler ve Kürtler için de geçerli değil.”

Azerilere bunların hiçbiri uygulanamaz, çünkü toplam nüfusları 20 milyonu aşıyor. Yani İran nüfusunun dörtte birinden fazlasını oluşturuyorlar. İran'ın çevresel olarak en iyi bölgelerinde mutlak çoğunluğu oluşturuyorlar. Uzun bir siyasi geçmişe sahip olmaları sayesinde İran'ın Azeri toplumunda rol oynayan bir söylem ve siyasi elitler oluşturdular. İran siyasi sistemi, 1980'lerin başlarından bu yana Azerleri İran devletine ve iktidarına katılmaya ikna etmeyi başardı. Bu başarı, mezhep (12 İmam) değerini milliyetçi ve etnik eğilimlerin üzerinde tutan bir söylem kullanılarak, mevcut Dini Lider Ali Hamaney'in Azeri kökenine işaret edilerek elde edildi. Ancak bunların hiçbiri artık günümüzde yeterli ve inandırıcı değil.

Ancak Azerbaycan'ın tüm siyasi, sosyal ve ekonomik elitleri, maruz kaldıkları fiili dışlanmayı ve Fars milliyetçilerinin devletin tüm kademelerini, özellikle orduyu, güvenlik güçlerini, ekonomiyi ve üst düzey yönetimi tekellerine aldıklarını açıkça ifade ediyorlar.

Ancak Azerbaycan'ın tüm siyasi, sosyal ve ekonomik elitleri, maruz kaldıkları fiili dışlanmayı ve devletin tüm kademelerinde Fars milliyetçilerinin tekelini açıkça ifade ediyorlar.

Bununla, Azerbaycan Türkçesinin kamusal hayatta ‘ihmal edildiğine’ işaret ediyorlar. Bu dilin eğitim müfredatındaki ders saati haftada iki saati geçmiyor ve sadece ilkokulda veriliyor. Bu da milyonlarca genç neslin hem sözlü hem de yazılı iletişimde Farsçayı ana dil olarak kullanmasına neden oluyor. Azeri milliyetçileri son 25 yılda Türkiye'de yaşanan dönüşümlerden etkilendi. Ülke içinde Farslarla dengeli ve ortak bir kimliğe sahip bir ilişki kurma umudunu yitiren Azeriler, merkezi olmayan bir siyasi sistem kurmak istediklerini, bunun için federal ya da hatta konfederatif bir yapı tercih ettiklerini, bu sistemde Azerilerin kendi bölgelerini yönetebileceklerini belirtiyorlar.

İran'ın ‘ulusal’ muhalefet güçleri tüm bu ayrıntılarla asla ilgilenmiyor. İran tahtının eski varisi Rıza Muhammed Pehlevi liderliğindeki Monarşi Hareketi ve Halkın Mücahitleri Örgütü gibi gruplar, hatta kendilerini ‘Yeşil Hareket'in meşalesini taşıyanlar’ olarak görenler, İranlılara genel olarak hitap eden ve sadece iktidardaki rejimi devirmeyi amaçlayan ‘otoriter’ ulusal sloganlardan başka hiçbir şeye sahip değiller.

Bu durum Azerbaycanlı elitlerin ve toplumun endişelerini uyandırıyor. Basında ve sosyal medya sayfalarında açıkça ifade ettikleri gibi, bu hareketleri, etnik, ırksal ve bölgesel farklılıklar temelinde ülkenin sorunlarını ele alan her türlü söylem ve analizi reddeden iktidar ile aynı çizgide olmakla suçluyorlar. Bu da Azerbaycanlıları daha fazla kendilerine odaklanmaya ve bu savaşı ‘başkalarının savaşı’ olarak görmeye itiyor.

Kürt siyasi silahı

İran'daki Kürtlerin konumu, diğerlerine göre nispeten farklı. Sayıları daha az ve nüfusları 7 milyonu geçmiyor. Üstelik, neredeyse tamamı Sünni/Şafiî mezhebine mensup. Bu yüzden ülkenin siyasi, ekonomik ve idari merkezinden tamamen dışlandı. Çoğunluğu tamamen kırsal kesimde yaşıyor. Dolayısıyla büyük şehirlerden birini ele geçirme olasılıkları konusunda endişe duyulmasa da tüm bunlara rağmen İran Kürtleri, başlıca üç nedenden dolayı, iktidar için siyasi bir faktör ve endişe kaynağı olmaya devam ediyor.

İran'daki Kürtler, başlıca üç nedenden ötürü, iktidardaki rejim için siyasi bir faktör ve endişe kaynağı olmaya devam ediyor.

İranlı Kürtler, ülke genelinde, özellikle siyasi düzeyde olmak üzere en iyi organize olmuş etnik köken. Örneğin, tarihi olarak Irak'taki Kürdistan Demokratik Partisi (KDP)ile bağlantılı olan İran Kürdistanı Demokratik Partisi, sol milliyetçi Komele Partisi ve PKK ile bağlantılı olan PJAK gibi partiler İran'daki Kürt toplumu üzerinde güçlü bir varlığa ve etkiye sahipler ve rejimin güvenlik ve askeri güçlerinin zayıfladığı her an sahada kontrolü ele geçirebilirler. İktidara karşı radikal muhalefetlerini gizlemeyen siyasi akımlar olan bu partiler, bunu açıkça yapmak için geniş bir medya ve propaganda araçlarını kullanıyorlar.

yu78ı
İsrail'in İran'a yönelik saldırıları sırasında Tahran'ın merkezinde meydana gelen patlamada yaralanan bir kızı taşıyan bir adam, 15 Haziran 2025 (AP)

Ayrıca, muhalif Kürt örgütler, özellikle PKK bağlantılı PJAK, siyasi olarak organize olan tek örgüt olarak öne çıkıyorlar. PJAK, askeri kanatlarının Irak-Türkiye-İran sınır üçgeninde askeri faaliyetlerini sürdürmesi bakımından diğer partilerden farklı. Diğer partilerin silahlı kanatları ise yaklaşık bir yıl önce Irak ile İran arasında varılan, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) de onayladığı ve katıldığı güvenlik anlaşmasıyla bölgeden çıkarıldı. Ayrıca PKK'nın Türkiye ile ‘barış süreci’ kapsamında kendini feshetmeyi kabul etmesinin ardından, tüm askeri cephaneliğini bu ‘kardeş örgüte’ devredeceğine dair bazı endişeler var.

İran Kürtlerini temsil eden partiler çok geniş bölgesel ve uluslararası ilişkilere sahipler. Bu durum, İran rejimini endişelendiriyor. Geleneksel olarak, bir ihlal veya muhalif halk ayaklanması yaşandığında İran’ın resmi haber organları, Kürt hareketlerini ‘kibirli güçlerle’ iş birliği yapmakla suçluyor.