Sudan’da 1 milyon kişi demokratik geçişi desteklemek için toplanıyor

Egemenlik Konseyi başkanlığının sivillere devredilmesi ve geçiş kurumlarının tamamlanması çağrısı sürüyor.

Göstericiler dün Cumhuriyet Sarayı önünde toplandı. (AFP)
Göstericiler dün Cumhuriyet Sarayı önünde toplandı. (AFP)
TT

Sudan’da 1 milyon kişi demokratik geçişi desteklemek için toplanıyor

Göstericiler dün Cumhuriyet Sarayı önünde toplandı. (AFP)
Göstericiler dün Cumhuriyet Sarayı önünde toplandı. (AFP)

Sudanlılar, demokratik sivil yönetimi korumak ve ülkeyi totaliter bir diktatörlüğe döndürecek her türlü askeri darbe girişimini engellemek için bugün başkent Hartum’da toplanıyor. 1 milyon kişinin katılmasının beklendiği ve ‘deprem’ adı verilen gösteriler için sokaklar dolmaya başladı.
Direniş komiteleri, sendikalar ve iktidar koalisyonunda yer alan Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri’ne (ÖDBG) bağlı siyasi oluşumlar, General İbrahim Abbud hükümetinin devrildiği 21 Ekim 1964 Devrimi’nin yıl dönümüne denk gelen yürüyüşe ‘güçlü bir şekilde’ katılacaklarını duyurdular.
1 milyon kişilik yürüyüş çağrısı, geçiş hükümetinin tarafları (sivil ve askeri) arasındaki şiddetli siyasi kriz ile eş zamanlı gerçekleşiyor. Silahlı hareketler ile partilerin Egemenlik Konseyi'ndeki 'askerler' ile saf tutmalarına yol açan ÖDBG arasındaki anlaşmazlık artarak devam ediyor.
Hartum'daki Cumhuriyet Sarayı önünde oturma eylemi düzenleyen ÖDBG'den ayrılan bir grup, geçiş hükümetinin feshedilmesi ve katılım tabanının genişletilmesi çağrısında bulunuyor. Bu, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Yardımcısı Muhammed Hamdan Daklu’nun ÖDBG yöneticileriyle yaşadığı anlaşmazlık çerçevesinde destekledikleri bir çağrı olarak ön plana çıkıyor.
ÖDBG’den ayrılan grup ayrıca sivil ve askeri kanatlar arasında, ülkeyi kaosa sürükleyecek bir şiddete yol açabilecek çatışma yaşanmasına ilişkin korkulara rağmen destekçilerinden bugün sokağa çıkmalarını istedi.
Yaşananları “en tehlikeli ve en kötü kriz” olarak nitelendiren Başbakan Abdullah Hamduk, bir taraftan ÖDBG tarafları arasındaki anlaşmazlığın diğer taraftan da siviller ile Egemenlik Konseyi’ndeki askeri oluşum arasındaki gerilimin çözülmesini istiyor. Bu amala ÖDBG’de ortak bir ‘kriz birimi’ kurdu. Hamduk tüm tarafların gerginliği durdurması çağrısında bulundu.
Hartum’un birçok semti ve bazı şehirler geçtiğimiz günlerde, mevcut geçiş hükümetini feshetme çağrılarına karçı çıkmak ve sivil yönetim geçişini korumak için 1 milyon kişilik yürüyüş çağrısı yapılmıştı. Söz konusu yürüyüş için binlerce kişi seferber olmuştu.
ABD’den Sudan’ çağrı
Sudan’da gerilim sürerken ABD yönetimi de ülkedeki geçiş sürecine olan güçlü desteğini bir kez daha bildirdi. Sivil ve askeri hükümet ortaklarını aralarındaki anlaşmazlıkları geride bırakarak anayasal belgeye uymaya davet etti.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre ABD'nin Hartum Büyükelçiliği, Sudan'da bugün yapılacak olan barışçıl gösterilere desteğini açıkladı. Büyükelçilik Facebook hesabında yaptığı açıklamada “Barışçıl göstericileri destekliyor ve ABD’nin özgürlük, barış ve adaletin sağlanması için Sudan'daki demokratik geçiş sürecine verdiği güçlü desteği yineliyoruz ifadeleri kullanıldı.
Büyükelçilik ayrıca “sivil ve askeri liderleri, anlaşmazlıkları çözmek ve Anayasa Bildirgesi’nin temel ölçütlerini uygulamak için gerekli önlemleri almak amacıyla birlikte çalışmaya teşvik ettiğini” bildirdi.
Söz konusu açıklamalarla eş zamanlı olarak Hartum, ABD’nin Afrika Boynuzu Özel Elçisi Jeffrey Feltman'ın Sudanlı tarafların ülkedeki siyasi krizi aşmasına yardımcı olmak için cumartesi günü ülkeye gelmesini bekliyor.
ABD'nin Afrika Boynuzu Özel Temsilci Yardımcısı Payton Knopf da dün Sudan Adalet Bakanı Nasreddin Abdulbari ile yaptığı görüşmede geçiş süreci tarafları arasındaki uçurumu kapatmanın şu anki en önemli adım olduğunu vurguladı.
Knopf açıklamasında şunları söyledi:
“Sudanlı yetkililerle ve siyasetçilerle geçiş sürecinin karşı karşıya olduğu zorluklarla ilgili görüş alışverişinde bulundum. Tam bir sivil demokratik yönetime geçişin destekçileri olarak bu kişiler, mevcut krizin üstesinden gelmek ve çeşitli taraflar arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için çaba gösterecekler.”
Knopf bu adımın farklı konularda devam eden istişareler bağlamında ve Özel Elçi Jeffrey Feltman'ın bu hafta sonu yapmayı planladığı ziyaretine hazırlık olarak geldiğini de sözlerine ekledi.
Diğer yandan Sudan Adalet Bakanı Nasreddin Abdulbari ülkeyi kasıp kavuran siyasi krizlerden çıkış yolunun tüm tarafların anayasal belgeye bağlı kalmasından geçtiğini söyledi.
Bakan anayasal belgenin ve buna bağlılığının, geçiş sürecinin tamamlanıp bu dönemin sonunda yapılması planlanan seçimlere ulaşılmasının en büyük garantisi olduğunu vurguladı.
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan da silahlı kuvvetlerin ve sivil oluşumun geçiş döneminin başarıyla tamamlanıp Sudan halkının beklentilerini karşılayacak seçilmiş sivil bir hükümete ulaşılmasına yönelik isteğini bildirdi.
Burhan, İngiltere'nin Afrika'dan Sorumlu Devlet Bakanı Vicky Ford ile dün akşam ofisinde yaptığı toplantıda, anayasal belgeye bağlı kalınmasının ve askeri ve sivil unsurlar arasındaki ortaklığın korunmasının öneminin altını çizdi.
Vicky Ford da başta Juba Barış Anlaşması’nın imzalanması, Sudan’ın borçlarının silinmesi ve azaltılması ve uluslararası toplum ile uluslararası finans kuruluşlarıyla tekrar iş yapması olmak üzere geçiş döneminde elde edilen başarılardan övgüyle söz etti. Afrika’dan Sorumlu Devlet Bakanı, oluşturulan ve değiştirilen yasalara ve vatandaşlara sunulan büyük özgürlüklere dikkat çekti.
Ford, Egemenlik Konseyi Başkanı’nı Sudan ve İngiltere arasındaki stratejik diyalogun, tüm askeri alanlardaki iş birliğinin, İngiltere’nin Sudan ekonomisine verdiği desteğin ve Sudan’da yaptığı yatırımların altını çizdi. Deneyimlerin paylaşılması, teknik yardım sağlanması, geçiş dönemi adaletinin sağlanması ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ile iş birliği yapılması gibi konularda bilgilendirdi.
1 milyon kişilik gösteriyi organize eden grupların talepleri arasında Egemenlik Konseyi Başkanlığı’nın askerlerden sivillere devredilmesi, yasama konseyinin kurulmasının hızlandırılması, geçiş dönemi adaletinin sağlanması ve yargı, savcılık ve bağımsız komisyonların başkanlık atamasının gerçekleştirilmesi ön plana çıkıyor.
Yürüyüşü düzenleyen ortak oluşum, barışa bağlı kalma çağrısında bulunarak sivil yönetimi ve demokratik geçişi desteklediğini bildirdi. Açıklamada ayrıca adalet sistemini düzeltmenin ve Anayasa Mahkemesi'nin kurulması için anayasal belgeye bağlı kalmanın önemi vurgulandı.
ÖDBG bloğuna bağlı oluşumlar 1 milyon kişilik yürüyüş için sokağa çıkacaklarını duyurarak partilerin destekçilerini ve Sudan halkının her kesimini, sivil geçiş yolunu tıkayacak her türlü hamleye karşı güçlü bir şekilde karşı koymak için yürüyüşe katılmaya çağırdı.
21 Eylül’deki darbe girişimi, Sudan'da askeri ve sivil bileşenler arasında gerilime yol açtı. Krizin nasıl çözüleceği ise halen merak konusu.



İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
TT

İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)

İsrail Times gazetesine göre, İsrailli bir yetkili bugün, Hamas'ın üst düzey lideri Raid Saad'ın Gazze şehrinde düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldüğünü doğruladı. Bu da İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi anlamına geliyor.

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre görgü tanıkları ve sağlık kaynakları bugün, Gazze şehrinin güneybatısındaki Raşid Caddesi üzerindeki Nablusi kavşağı yakınlarında bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları, İsrail uçağının Nablusi Meydanı yakınlarında bir araca birkaç füze ateşlediğini, aracı imha ettiğini ve can kayıplarına yol açtığını söyledi. Ambulans ekipleri, ölü ve yaralıları hastanelere taşımak için acilen olay yerine gitti.

İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee ise yaptığı açıklamada, ordu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Teşkilatı) Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas komutanını hedef alan bir saldırı düzenlediğini ve onu son zamanlarda hareket için silah üretimi ve yeniden yapılanma çalışmaları yapmakla suçladığını belirtti.

İsrail Ordu Radyosu, saldrırının hedefinin, İzzeddin el-Haddad'dan sonra "Hamas'ın ikinci adamı" ve askeri üretim dosyasından sorumlu kişi olarak tanımladığı Raid Saad olduğunu bildirdi. İsrail'in bugünkü operasyonu gerçekleştirmeden önce son haftalarda kendisine birkaç kez suikast girişiminde bulunduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın İbranice yayın yapan Ynet internet sitesinden aktardığına göre Raid Saad Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın liderlerinden biri.

Hamas'tan hava saldırısının hedefinin kimliğiyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Axios haber sitesi, İsrail'in saldırıdan önce Amerika Birleşik Devletleri'ni önceden bilgilendirmediğini ifade etti.


Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir


Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye güvenlik kaynakları bugün, Suriye güvenlik güçleri ile ABD kuvvetlerinin, ülkenin orta kesimindeki Tedmür kentinde ortak devriye sırasında silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan bir güvenlik kaynağı, saldırıda Suriye güvenlik güçlerinden iki kişinin ve bazı ABD askerlerinin yaralandığını, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise öldürüldüğünü açıkladı.

Kaynak, olayın ardından ABD’ye ait helikopterlerin yaralıları et-Tanf Üssü’ne tahliye ettiğini belirterek, saldırının nedenleri ve koşullarına ilişkin henüz bilgi bulunmadığını ifade etti.

Olay nedeniyle Deyrizor-Şam uluslararası kara yolunda trafiğin geçici olarak durdurulduğu, bölge semalarında ise yoğun hava hareketliliği yaşandığı kaydedildi.