Irak’ta seçimi kaybeden partiler itirazların karara bağlanmasını bekliyor

Irak’ta protestoların süresiz oturma eylemine dönüşmesinin ardından gerginliği yatıştırma çabaları sürüyor. Irak Başbakanı Kazimi, yol kesme ve sosyal hayatı olumsuz etkileyecek türden eylemlerin yapılmasına karşı uyardı.

Bağdat’ta bulunan Yeşil Bölge yakınında seçim sonuçlarına itiraz edenlerin oturma eylemi için çadır kurdu (Reuters)
Bağdat’ta bulunan Yeşil Bölge yakınında seçim sonuçlarına itiraz edenlerin oturma eylemi için çadır kurdu (Reuters)
TT

Irak’ta seçimi kaybeden partiler itirazların karara bağlanmasını bekliyor

Bağdat’ta bulunan Yeşil Bölge yakınında seçim sonuçlarına itiraz edenlerin oturma eylemi için çadır kurdu (Reuters)
Bağdat’ta bulunan Yeşil Bölge yakınında seçim sonuçlarına itiraz edenlerin oturma eylemi için çadır kurdu (Reuters)

Irak seçimlerinde yenilgiye uğrayan partiler diğer siyasi taraflarla müzakerelere başlamadan önce Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komiserliği’ne sunulan itirazların lehte sonuçlanmasını beklerken, seçim sonuçlarına yönelik protestoların başkent Bağdat’taki Yeşil Bölge girişinin önünde süresiz oturma eylemine dönüşmesinin ardından gerginliği düşürmeye yönelik çabalar dün de devam etti.
Irak Başbakanı ve Silahlı Kuvvetler Genel Komutanı Mustafa el-Kazimi yaptığı açıklamada, ülkesinin uluslararası norm ve yasalara bağlılık çerçevesinde Irak için BM Yardım Misyonu’nu (UNAMI) her türlü tehdide karşı korumaya ve UNAMI’yi görevlerini yerine getirmesini desteklemeye bağlı olduğunu vurguladı. Kazimi, Bakanlar Kurulu Milli Güvenlik Toplantısı sırasında yaptığı konuşmada, Irak’ın, herhangi başka bir ülkeye yönelik saldırının başlangıç noktası olmayı reddetme konusundaki kararlı pozisyonunu yineledi.
Şarku’l Avsat’ın Irak resmi haber ajansı INA’dan aktardığı habere göre Kazimi, “Gösteriler anayasal bir haktır. Görüş dile getirme hakkını sağlamak güvenlik güçlerinin görevidir. (Görüş dile getirme hakkı) kanun ve düzeni ihlal etme veya halka baskı uygulama, yol kesme, sosyal hayatı felç etme ya da kamu ve özel mülkiyetlere saldırma ve devletin saygınlığına halel getirme şeklinde olmamalıdır” dedi.
Irak hükümetinden yapılan açıklamaya göre, Kazimi, konuşmasının devamında, “Hükümet, seçimlerin düzenlenmesi için büyük bir rol oynadı. Güvenlik birimleri seçim merkezlerinin, seçmen ve adayların güvenliğinin sağlanmasında başarılı oldu. Seçimler ilk kez sokağa çıkma yasağı olmadan ve patlamalar, suikastlar ve terör eylemleri gerçekleşmeden yapıldı” ifadelerini kullandı.
Seçimlere yönelik itirazların yürürlükteki yasal prosedürler kapsamında olması gerektiğinin altını çizen Başbakan Kazimi, bunun doğal ve doğru bir hukuki süreç olduğunu belirtti. Kazimi ayrıca göstericilere güvenlik güçlerinin güvenliği ve sosyal hayatın akışını koruma görevlerini yerine getirmeleri için yardımcı olmaları çağrısında bulundu.
Kazimi’nin bu açıklamaları, Fetih Koalisyonu lideri Hadi el-Amiri’nin Yüksek Seçim Komiserliği’ne itirazları ciddiyetle inceleme çağrısı yaptığı bir dönemde geldi. Amiri, Yüksek Seçim Komiserliği’ni ‘tarafsızlığını ispatlamak ve herkesi tatmin etmek’ için tüm itirazları ciddiyetle incelemeye davet etti. Şarku’l Avsat’ın Alman haber ajansı DPA’dan aktardığına göre, Amiri yaptığı basın açıklamasında, “Barışçıl ve medeni yöntemlerle ve kanunlarca belirtilen esaslara göre hak talep etmenin Anayasa tarafından güvence altına alınan bir hak olduğuna şüphe yoktur. Tüm protestocu kardeşlerime, barışçıl gösterilere gösterdikleri ilgi ve vatanın koruyucuları olan güvenlik güçleriyle yaptıkları üstün iş birlikleri için teşekkür ve takdirlerimi sunuyorum. Umarım bu barışçıl yaklaşımı sürdürür ve lastik yakma ve yol kesme olaylarına bir an önce son verirler. Bunlar kesin surette gözetilmesi gereken meselelerdir” ifadelerini kullandı.
Irak’ta 10 Ekim’de düzenlenen parlamento seçimlerinin ardından Meclis’te birçok sandalyesini kaybeden Şii partilerin destekçilerinin Bağdat şehir merkezinde yer alan ve hükümet binalarının bulunduğu Yeşil Bölge önündeki oturma eylemi ikinci gününe girdi. Eylemciler ‘seçim sonuçlarının elle sayımının tekrarlanmasını ve seçim sürecine karışan şaibeli durumların düzeltilmesini’ talep ediyor.
DPA’da yer alan habere göre dün Babil, Vasıt, Zikar ve Diyala vilayetlerinde de aynı taleplerle benzer gösteriler başladı.
Seçimi kaybeden partilerin destekçilerinin oturma eylemine geçmesinin ardından seçimde büyük bir başarı kaydeden parti ve oluşumlar gerginliği düşürmek için birtakım girişimlerde bulundu. Seçimi kaybeden partiler yenilgiyi kabul etmeyip seçmen tabanına yönelik seçim sonuçlarının büyük oranda manipüle edildiği söylemine başvururken, seçimi kazanan partiler ise ilk Meclis oturumunun düzenlenmesi, ‘en büyük meclis bloğunun’ belirlenmesi ve daha sonra yeni meclis başkanı ile cumhurbaşkanının seçilmesi için prosedürleri başlatmak istiyor.
Bu seçimde 73 sandalye ile en fazla sandalye sayısına ulaşan Mukteda es-Sadr liderliğindeki Sadr Hareketi ile Fetih Koalisyonu gibi sandalye sayısı oldukça gerilere düşen parti ve oluşumlar arasında yaşanan ihtilaflar Şiiler arasındaki krizini gün yüzüne çıkardı. Irak’ın eski Başbakanı Nuri el-Maliki liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu elde ettiği 33 sandalye ile Şii siyasi gruplar arasında Sadr Hareketi’nden sonra ikinci sıraya yerleşti. Fakat Koalisyon kendini seçim sonuçlarını reddeden Koordinasyon Grubu’nun bir parçası olarak niteliyor. Maliki’nin koalisyonu fazladan sandalye arayışında değil sadece seçimi kaybeden partileri sakinleştirmeye ve Sadr Hareketi ile ertelenen savaş kapsamında ellerindeki sandalyeler ile ‘en büyük meclis bloğunu’ oluşturmaya çalışıyor.
Şarku’l Avsat’ın güvenilir bir kaynaktan edindiği bilgiye göre, taraflar arasındaki gerginliği düşürme çabalarına halihazırda Ulusal Hikmet Akımı lideri ve Devlet Güçleri İttifakı Başkanı Ammar el-Hekim öncülük ediyor. Kaynak, “Süreç henüz müzakere aşamasına ulaşmadı. Fakat bu süreç siyasetin daha fazla tıkanmaması ve düzeltilmesi çabasıdır” dedi.
Hekim önceki akşam Cumhurbaşkanı Berhem Salih ile görüştü. Hekim dün ise Sadr Hareketi Meclis Grup Başkanı Hasan el-Azzari başkanlığındaki Sadr heyeti ile bir araya geldi. Hekim’in ofisinden yapılan açıklamada, “Ammar el-Hekim, ulusal uyumun ve tüm taraflar arasında karşılıklı itimat mesajları verilmesinin önemini vurguladı. Seçimler Irak’ı önceki dönemde yaşadığı siyasi krizden çıkarmanın aracıydı. Bu nedenle seçim sonuçları, Irak halkının hizmet, iş fırsatları, devlet ve egemenliği koruma yönündeki beklentileri ve taleplerinin gerçekleşmesine katkıda bulunmalıdır. Hikmet Akımı, tüm siyasi oluşumlarla sahip olduğu iyi ilişkiler sayesinde bakış açılarını birbirine yakınlaştırmada rol oynadı ve oynayacak. Bu rol, Irak'ın birinci dereceden çıkarları için görüş birliği sağlama ihtiyacını görmemizden kaynaklanmaktadır” ifadeleri kullanıldı.
Seçimi kaybeden ve Yeşil Bölge girişinin önündeki gösterileri artırmaya başlayan siyasi gruplar, Bağımsız Yüksek Seçim Komiserliği’ne sundukları itirazlar incelenmediği sürece her türlü müzakere teklifini reddedeceğini ilan etti. Hekim’in üstlendiği gerginliği düşürme çabalarının olumlu sonuç verip vermeyeceğini kimse bilmezken, Kürt ve Sünni partileri, hükümetin kurularak seçim sürecinin tamamlanması için geri kalan taraflar üzerinde baskı kurmaya başladı. Şii taraflar ise Sünni ve Kürt partilerinin Şii ortaklarından bağımsız hareket edemeyecekleri görüşünde.
Kanun Devleti Koalisyonu’ndan milletvekili seçilen Muhammed es-Sayhud, yaptığı açıklamada, “Sünni ve Kürt siyasi gruplar Şii siyasi grupların (bir kısmıyla) ittifak kurarak diğer Şii siyasi blokları boykot edemez. Yani bu gruplar Sadr Hareketi ile ittifak kurup Koordinasyon Grubu’ndaki güçleri terk edemez. Sünni ve Kürt siyasi gruplar, Şii siyasi konsensüs ile ittifak kurarak, diyalog yaparak ve müzakere ederek Irak hükümetinin kurulması için çalışacaktır. Bu, söz konusu grupların geçtiğimiz yıllar boyunca yaptığı bir şey. Bu gruplar yeni hükümetin kurulmasıyla ilgili ciddi diyalog ve müzakerelere girebilmek için Şii pozisyonun birleşmesini bekleyecek” dedi.
Yüksek Yargı Konseyi üyelerinden oluşan Seçim Komiserliği Yargı Komisyonu, seçim sonuçlarına ilişkin itirazları incelemeden Komiserliğe geri gönderdi. Komisyon bu karara gerekçe olarak ‘itirazların nihai seçim sonuçlarının ilan edilmesinde önce gelmesini’ gösterdi. Komisyon, Seçim Komiserliği’ne ‘nihai seçim sonuçlarını ilan etme, yapılacak yeni itirazları bekleme ve kanunun belirlediği süre içinde incelenip karara bağlanması amacıyla önceki ve yeni itirazları birleştirme’ çağrısında bulundu.

Irak seçim sonuçları
Irak'ta 10 Ekim'de yapılan erken genel seçimlerde Mukteda Sadr'a bağlı Sadr Grubu nihai olmayan sonuçlara göre 73 sandalye elde ederken, İran'ın desteklediği Haşdi Şabi gruplarının yer aldığı Fetih Koalisyonu 14 vekil çıkarabildi.
Eski Başbakanlardan Haydar İbadi ve Şii dini ve siyasi lider Ammar Hekim'in ittifakı ise 4 sandalye kazanabildi. Söz konusu Şii gruplar, seçimlere şaibe karıştırıldığını iddia ediyor.
Sadr Hareketi lideri Mukteda Sadr dışındaki Şii siyasetçilerin bulunduğu çatı kuruluş, 16 Ekim’de bir açıklama yapmış ve nihai sonuçları tanımayacaklarını bildirmişlerdi.
Öte yandan katılım oranının yüzde 41 olduğu seçimlerde Kürt partiler ise parlamentoya 61 vekil gönderdi. Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) 33, Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) 15, Yeni Nesil Hareketi 9, Kürdistan İslami Birlik (Yekgırtu) Parti 3 ve Adalet Toplumu da 1 sandalye elde etti.



Gazze'de ateşkesi sağlayan Trump, Putin'le neden anlaşamıyor?

Trump, Gazze'deki ateşkesin ardından Ukrayna savaşını durdurmaya yoğunlaşacağını açıklamıştı (Reuters)
Trump, Gazze'deki ateşkesin ardından Ukrayna savaşını durdurmaya yoğunlaşacağını açıklamıştı (Reuters)
TT

Gazze'de ateşkesi sağlayan Trump, Putin'le neden anlaşamıyor?

Trump, Gazze'deki ateşkesin ardından Ukrayna savaşını durdurmaya yoğunlaşacağını açıklamıştı (Reuters)
Trump, Gazze'deki ateşkesin ardından Ukrayna savaşını durdurmaya yoğunlaşacağını açıklamıştı (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump, Gazze'de esir takası ve ateşkes anlaşmasına aracılık ederken, Ukrayna savaşında benzer bir ilerleme sağlayamadı.

Trump, sosyal medya platformu Truth Social'dan 16 Ekim'de yaptığı açıklamada, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le Macaristan'ın Budapeşte kentinde görüşeceklerini söylemişti. Ancak daha sonra görüşmenin askıya alındığı haberleri çıkmıştı.

ABD Başkanı, dünkü açıklamasında "Vaktimi boşuna harcamak istemiyorum, neler olacağına bakacağız" demişti. Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov ise başından beri herhangi bir tarih belirlenmediğine dikkat çekerek, "Böyle bir görüşme yoğun hazırlık gerektiriyor" ifadelerini kullanmıştı.

BBC'nin analizinde, İsrail'in 9 Eylül'de Katar'a düzenlediği saldırının Trump'ı öfkelendirdiğine ve Tel Aviv'i anlaşmaya zorlamak için elindeki kozu güçlendirdiğine dikkat çekiliyor.

Öte yandan ABD Başkanı'nın Ukrayna savaşında Rusya'ya karşı daha az kozu olduğu yazılıyor. Trump'ın Rusya'nın enerji ihracatına yaptırım uygulama ve Ukrayna'ya yeni uzun menzilli silahlar gönderme tehdidinde bulunduğu fakat bunları gerçekleştirmediği hatırlatılıyor.

Putin'le ağustosta Alaska'da yapılan görüşmede veya Ukrayna lideri Volodimir Zelenski'yle birebir toplantılarda da ateşkese yönelik somut adımlar atılamadığına işaret ediliyor.

Diğer yandan Reuters'ın haberinde, Kremlin'in Ukrayna savaşını bitirmek için şartlarını Washington'a "özel bir bildiriyle" sunduğu aktarılıyor.

ABD'li bir yetkili, Rusya'nın Donbas bölgesinin tamamını istediğini söylüyor. Ayrıca herhangi bir barış anlaşması kapsamında NATO birliklerinin Ukrayna'ya konuşlandırılmaması da talep ediliyor.

Trump ise pazar günkü açıklamasında, Donbas cephesindeki durumun "olduğu gibi kalmasını" istediğini söylemişti. Rusya'nın, bölgenin yüzde 78'ini ele geçirdiğini belirten ABD Başkanı, ateşkes imzalanmasını ve daha sonra toprak tavizleriyle ilgili müzakere yapılmasını önermişti.

Rusya, Ukrayna'dan 2014'te tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Luhansk Halk Cumhuriyeti'ni tanıdığını 21 Şubat 2022'de duyurmuştu.

Moskova, 24 Şubat'ta Ukrayna istilasını başlatmış, aynı yılın eylülünde her iki bölge de referandum düzenleyerek Rusya'ya katılma kararı almıştı.

Rusya Genelkurmay Başkanı Valeri Gerasimov, Ukrayna'nın doğusundaki iki bölgeden Donetsk'in yüzde 20'sinde, Luhansk'ın da yüzde 1'inden azında Kiev'e bağlı birliklerin bulunduğunu bu yılın ağustosunda açıklamıştı.

Independent Türkçe, Reuters, BBC


Fransa: Hamas Gazze Şeridi'nin kontrolünü yeniden ele geçirdi

Hamas savaşçıları, 13 Ekim 2025'te Han Yunus'ta İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinli mahkûmları taşıyan otobüslere eşlik ediyor. (DPA)
Hamas savaşçıları, 13 Ekim 2025'te Han Yunus'ta İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinli mahkûmları taşıyan otobüslere eşlik ediyor. (DPA)
TT

Fransa: Hamas Gazze Şeridi'nin kontrolünü yeniden ele geçirdi

Hamas savaşçıları, 13 Ekim 2025'te Han Yunus'ta İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinli mahkûmları taşıyan otobüslere eşlik ediyor. (DPA)
Hamas savaşçıları, 13 Ekim 2025'te Han Yunus'ta İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinli mahkûmları taşıyan otobüslere eşlik ediyor. (DPA)

Fransa hükümeti bugün, Hamas'ın Gazze Şeridi'nin kontrolünü yeniden ele geçirdiğini belirterek, Filistin topraklarında güvenliği ve yönetimi yeniden tesis etmek için ‘acil’ önlemlerin alınması çağrısında bulundu.

Fransa Hükümet Sözcüsü Maud Bregeon, kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada, “Amerikalılar Gazze Şeridi'ni istikrara kavuşturmak için biraz zamana ihtiyaç duyulacağını belirttikten sonra Hamas, Gazze Şeridi ve idaresinin kontrolünü yeniden ele geçiriyor ve muhaliflerine karşı baskı kampanyası yürütüyor” dedi.

Bregeon, “Bu bağlamda, insani yardım, güvenlik ve son olarak idare olmak üzere üç öncelikli alanla ateşkesin ikinci aşamasının uygulanması gerekmektedir” ifadesini kullandı.

ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance bugün Kudüs'te yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'nde Hamas'ı silahsızlandırma ve Filistin topraklarını yeniden inşa etme görevinin ‘son derece zor’ olacağını söyledi.

ABD Başkanı Donald Trump'ın geçtiğimiz eylül ayında Gazze Şeridi'ne barış getirmek için açıkladığı planın, Hamas'ı silahsızlandırma konusu da dahil olmak üzere birçok maddesi henüz uygulanmadı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron dün yaptığı açıklamada, ateşkesin ‘çok kırılgan’ olduğunu belirterek, yardımların ulaştırılabilmesi için ‘insani yardım köprüleri ve çeşitli insani yardım yollarının açılmasına acilen geçilmesi’ çağrısında bulundu ve bunu ‘son derece acil bir mesele’ olarak nitelendirdi.


Trump'ın Gazze Şeridi’ne ilişkin planıyla ilgili notlar ve öneriler (2)

Trump, Şarm eş-Şeyh zirvesinde Gazze’de ateşkes anlaşması hakkında konuşurken (AFP)
Trump, Şarm eş-Şeyh zirvesinde Gazze’de ateşkes anlaşması hakkında konuşurken (AFP)
TT

Trump'ın Gazze Şeridi’ne ilişkin planıyla ilgili notlar ve öneriler (2)

Trump, Şarm eş-Şeyh zirvesinde Gazze’de ateşkes anlaşması hakkında konuşurken (AFP)
Trump, Şarm eş-Şeyh zirvesinde Gazze’de ateşkes anlaşması hakkında konuşurken (AFP)

Nebil Fehmi

İsrail ve Hamas Hareketi, Mısır, Katar, Türkiye ve ABD’nin çabalarıyla Gazze'de ateşkes anlaşması ve esir takası konusunda anlaşmaya vardı. ABD Başkanı Donald Trump, Kudüs ve Şarm eş-Şeyh’i ziyaret etti ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte ‘barış bildirisi’ olarak adlandırdığı belgeyi imzaladı. İki olayın biçim ve içeriği önemli sonuçlar çıkarılmasına olanak tanıyor. Özellikle de Filistinlileri yerinden etme çabaları başarısız olduktan sonra İsrail'in hedefinin, Filistin devleti kurulmasına yönelik her türlü çabayı başarısızlığa uğratmak olduğu düşünülürse, barışın sağlanması için dikkate alınması gereken zorunluluklar hakkında önemli sonuçlara varılabilir.

İlk adım olarak ve Gazze’de ateşkes anlaşmasına eşlik eden siyasi ivmeden yararlanmak için esir takası ve Gazze'nin bazı bölgelerinden kısmi çekilmeyi öngören anlaşmanın ilk aşamasını uygularken, kararların sağlam bir şekilde yorumlanmasını sağlamak ve güçlendirmek gerekiyor.

Çatışan taraflar arasında garantörlerin katılımıyla bir anlaşma imzalandı. Anlaşmanın bazı maddeleri ile Netanyahu ve Hamas'ın uzun süredir açıkladıkları tutumlar arasında bazı çelişkiler olsa da Gazze'deki kahraman Filistin halkının acılarını hafifletmek için çeşitli adımlar atıldı. Netanyahu, Hamas silahsızlandırılıp tamamen ortadan kaldırılana kadar askeri operasyonları durdurmamakta ısrar ederken Hamas, savaş tamamen sona erene ve İsrail Gazze'den tamamen çekilene kadar tüm tutukluları ve cesetleri teslim etmemekte ısrar ediyor. Tüm bunlar çatışan tarafların hem insani hem de maddi olarak yorgun düştüğünü ve uluslararası toplumun, tüm insani kaygıları aşan devam eden operasyonların zulmünden bıkmış olduğunu gösteriyor. Bu bağlamda anlaşma, belirsizliği ve genel ifadeleri olmasına rağmen, ileriye doğru atılmış yararlı bir adım olarak karşımıza çıkıyor.

Hem Kudüs hem de Şarm eş-Şeyh'teki etkinlikler, tüm uluslararası toplumun ABD’nin rolünü takdir ettiğini ve Başkan Trump'ı memnun etmeye ve onun tüm emsalleri ve gelenekleri aşan aşırı narsisizmine karşılık vermeye çalıştığını gösterdi. Buna, Trump'ın ustaca kullandığı önceki narsist liderler de dahildi ve narsist diplomasi ve kişilik, onun ve diğerlerinin hesaplarının bir parçası haline geldi.

Kudüs’teki toplantıya yalnızca ABD ve İsrail’den yetkililer katılırken, Şarm eş-Şeyh toplantısı, çok sayıda bölgesel ve uluslararası lideri bir araya getirdi. Toplantıda Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas hazır bulunurken, Netanyahu ve Hamas liderleri katılmadı. Bu durum, ABD ve İsrail'in tutumlarının birbirine yakın olduğunu ve Şarm eş-Şeyh toplantısına geniş katılımla temsil edilen ve yansıtılan uluslararası meşru tutumun dışında kaldıklarını gösterdi.

Trump, Kudüs'te İsrail'in tutumlarını ve Netanyahu'yu kişisel olarak övmek konusunda aşırıya kaçarken, Netanyahu da bu olayı İsrail'in siyasi sağı için kendi lehine kullanmaya çalıştı. Trump'ın ABD büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma ve İsrail'in Golan Tepeleri'ni ilhakını tanıma kararının yanı sıra kendisine yönelik İsrail'in siyasi ve hukuki baskısını hafifletme girişimleri, anlaşmayı kapsamlı bir şekilde uygulamayacağını ve Filistinlilerin beklentilerini karşılamayacağını gösteriyor.

Trump, arabuluculuk sürecine ve Şarm eş-Şeyh törenine katılan liderlerin rolünü ve tutumlarını övgüyle karşılarken, anlaşmanın içeriğine veya uygulanması ve nihai hedefleri ile ilgili beklentilere ayrıntılı olarak değinmedi. Filistin halkının meşru umutları ve beklentilerini gerçekleştirebilmesini sağlamak olan son maddeden ve nihai hedeften ise hiç bahsetmedi.

Buna karşın Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, ülkesinin, Arap dünyasının ve uluslararası toplumun siyasi tutumunu tam olarak ortaya koydu. Sisi, nihai hedefin, ateşkesle başlayıp İsrail ile güvenlik ve emniyet içinde bir arada yaşayabilecek bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasıyla sonuçlanacak, Filistin-İsrail çatışmasını sona erdirmek olduğunu açıkça vurguladı. Bu konuda başarılı da oldu. Bu da büyük bir uluslararası toplantıda önemli bir tutumun açıklanması ve Trump’ın da katıldığı bu önemli ve siyasi açıdan anlamlı ortamda, bu tutumun meşruiyeti ve gerekliliğinin geniş çapta desteklendiği anlamına geliyor. Mısır yönetimi, Filistinlilerin yerinden edilmesine karşı çıkmış ve Trump'ın bu fikrini geçici de olsa değiştirmesini sağlamıştı.

Trump’ın barış bildirisi ve Hamas-İsrail anlaşmasının maddeleri, ilk aşamalarda esir takası ve ateşkesle ilgili açık hükümler içerirken, sonraki aşamalarda içerik ve mekanizmalar açısından daha az açık ve ayrıntılı unsurlar içeriyordu. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre bunlar arasında ‘Hamas'ın silahlarının imha edilmesi’ gibi çeşitli unsurlar yer alıyordu. ‘Silahların imha edilmesi’ (arms decommissioning) terimi teknik olarak idari komitenin rolü ve çalışma kuralları, geçici uluslararası güvenlik güçlerinin oluşumu, görevleri ve bir aşamadan diğerine geçmeden önce her bir maddenin uygulanmasının güvenliğini değerlendirmede İsrail'in rolünün sınırları anlamına geliyor.

Anlaşmanın sonlarına doğru, Filistin halkının meşru talepleri ve özlemlerini gerçekleştirebilecek koşulların yaratılmasına ilişkin maddeye yaklaşırken belirsizlik ve genel nitelik artıyor. Bu konuda, bir yandan İsrail'in tutumu ile diğer yandan Filistin ve uluslararası toplumun tutumu arasında, özellikle uluslararası hukukun onayladığı hususlarda büyük farklılıklar bulunuyor.

Tüm bu nedenlerden dolayı, söz konusu anlaşmanın başarılı ya da başarısız olmasının ve uluslararası toplumun istediği sonuçları elde etme kabiliyetinin, uluslararası toplumun, Batı Şeria ve İsrail'in buradaki eylemlerini göz ardı etmeden, uluslararası hukuk ve BM kararları uyarınca anlaşmayı istikrara kavuşturmak, güçlendirmek ve netleştirmek ve uygulanmasını sağlamak için bazı tutumlar sergilemesine ve önlemler almaya devam etmesine bağlı olduğuna inanıyorum. Bunlara şu örnekleri verebilirim:

1- Daha önce önerildiği gibi, New York'ta düzenlenen ABD-Arap ve İslam toplantısında uluslararası meşruiyete uygun anlaşmayı ve buna eşlik eden tutumları BMGK’ya onay için sunmak, güvenlik ve insani yardım tedbirleri için bir çerçeve ve meşruiyet sağlamak.

2- İnsani gıda yardımının sürekliliğini sağlamaya özel önem vererek, bu sektörün vatandaşlarına asgari insani yardımı politikleştirmeden sunmanın bir parçası olarak sektörün yeniden yapılandırılmasına katkıda bulunmanın yanında, BM ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içinde Filistin'in himayesinde uluslararası bir mekanizma kurularak İsrail'in neyin girişine izin verileceğini veya neyin yasaklanacağını belirleme hakkının güçlenmesini önlemek.

3- Hedef, İsrail güçlerinin Gazze Şeridi’nden tamamen geri çekilmesi olduğuna göre İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki askeri konuşlanmalarını sağlamlaştırma yönündeki her türlü girişimini reddetmek.

4- İsrail’in Ürdün Nehri'nin Batı Şeria'sındaki eylemleri göz ardı edilmemeli. İsrail'in yayılmacı hamleleri vurgulanmalı ve reddedilmeli, İsrail bu eylemlerden sorumlu tutulmalı. Çünkü nihayetinde, adaletsiz ve yasadışı işgal devam ederken istikrarlı bir barışın imkansızlığı ve İsrail'in sahada başka gerçekler yaratmaya yönelik sayısız politikası ve uygulaması göz önüne alındığında, Filistin-İsrail çatışmasına nihai bir çözüm bulunmasını engelliyor. İsrail’in resmi olarak ilhak etmeyi istemediği veya ilhak edemediği aşamalarda bile, en belirgin örneği daha sonra geliştirilen ve ideolojik olarak istismar edilen Allon güvenlik planları ve Ariel Sharon'un Batı Şeria'ya odaklanmak için Gazze'den tek taraflı olarak çekilmesi gibi durumlarda, Trump'ın resmi ilhakı reddettiğini açıklamasına rağmen, bu yaklaşımı sürdürmekten çekinmeyeceği kesin.

Burada, İsrail'in aşırı sağcı bakanlarının ve ulusal güvenlik ve ilgili kaynakları yöneten yetkililerin, Netanyahu'nun hükümetinin istikrarını korumak istemesi ve bu yaklaşımı ideolojik olarak benimsemesinden yararlanarak, bu yıl içinde bu tür adımlara hız vereceklerini düşünüyorum. Öte yandan her ne kadar sorun ve çatışmalar çözülmemiş ve İsrail’in işgali sona erip Filistin devleti kurulana kadar da çözülmeyecek olsa, uluslararası toplumun Gazze’de ateşkes anlaşmasının hemen ardından İsrail'i kızdırmak konusunda öngörülebilir isteksizliği kullanmasını bekliyorum.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.