Cezayir yerel seçimlerine gölge düşüren veto kararları davalık

Cezayir’de yüzlerce adayın adaylıklarının veto edilmesinin ardından Ulusal Seçim İdaresi’ne karşı dava açıldı

Cezayir’de adaylıkların veto edilmesi Buteflika’nın yerel izlerini silme çabaları olarak değerlendiriliyor (AFP)
Cezayir’de adaylıkların veto edilmesi Buteflika’nın yerel izlerini silme çabaları olarak değerlendiriliyor (AFP)
TT

Cezayir yerel seçimlerine gölge düşüren veto kararları davalık

Cezayir’de adaylıkların veto edilmesi Buteflika’nın yerel izlerini silme çabaları olarak değerlendiriliyor (AFP)
Cezayir’de adaylıkların veto edilmesi Buteflika’nın yerel izlerini silme çabaları olarak değerlendiriliyor (AFP)

Cezayir’deki avukatlar, 27 Kasım’da yapılması planlanan yerel seçimler için yüzlerce adayın, yasal şartları yerine getirmelerine rağmen adaylıklarının veto edilmeleri nedeniyle 20 Ekim’de Bağımsız Ulusal Seçim İdaresi’ne (ANIE) dava açtı. Ülkenin ana muhalefet partileri de “aday listelerinin katledilmesi” olarak nitelendirdikleri vetoları protesto etti.
Avukat Abdullah Hubul, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Bağımsız Ulusal Seçim İdaresi’nin veto kararları, gerekçeleriyle birlikte adaylara bildirmesi sonrasında çeşitli partilerden adayların talepleri üzerine başkent Cezayir’deki İdare Mahkemesi’ne çok sayıda şikâyette bulunulduğunu söyledi.
Halk hareketi (Hirak) aktivistlerinin davalarındaki savunmalarıyla tanınan Avukat, “Adaylık vetolarının tüm gerekçeleri, tamamen sorumlu olduğumuz ANIE tarafından değil, aslında adaylık dosyalarını inceleyen güvenlik birimi tarafından ortaya koyuldu” dedi.
“Adaylık yarışından dışlananların çoğu, tüm şartları sağladıkları için adaletsizliğe maruz kaldılar” diyen Hubul, ‘haklarında kesin hüküm verilenlere karşı adaylığı ve hürriyetten yoksun bırakıcı cezaları önlemek için kanun açıkken, sadece sudan şüpheler nedeniyle adayların dışlandığına” dikkati çekti.
Bazı medya kuruluşlarının belirttiği gibi “aday listelerinin katledilmesi”, Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) ve Demokratik Ulusal Birlik (RND) gibi hükümete bağlı olanlar da dahil olmak üzere tüm partileri etkiledi. Partiler, aday olmaları engellenen kişileri değiştirmekte güçlük çekerken, bu istisnalar birçok belediyede aday gösterilememesine yol açtı.
Adaylıkların sıkı ‘güvenlik taramasının’ sonuçlarından biri, bağımsız aday olmak isteyen birçok siyasinin seçim mücadelesinden çekilmesi oldu. Bu dışlamalarda dikkat çekici olan, özellikle daha önce seçilmiş belediye başkanlarını ve eyalet meclisi başkanlarını etkilemiş olması. Bu durum, güvenlik biriminin ve arkasındaki siyasi otoritenin eski Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika döneminin tüm izlerini silme arayışı olarak değerlendiriliyor. Ayrıca durum, onlarca eski parlamenterin 12 Haziran’da yapılan genel seçimlere yeniden aday olmasının engellenmesiyle başladı.
Sosyalist Güçler Cephesi’nin (FFS) Birinci Sekreteri Yusuf Uşiş, yaptığı açıklamada “seçim sürecinin aşırılıklarını ve abartılı güvenlik yönetimini” kınadı. Uşiş, yönetimin tamamen “kesin maddi deliller veya nihai mahkeme kararları olmaksızın, güvenlik birimleriyle gelen adaylıklarla ilgili ilk raporlara tabi olduğunu” söylerken, “Bu, Seçim Kanunu’nun 184’üncü maddesi ile bağdaşmaz” dedi.
Uşiş, “Adayların veto tutanaklarının atıfta bulunduğu en tehlikeli şey, gerekçelendirilmesi ve adayların barışçıl siyasi faaliyetleriyle ya da muhalif görüşleri ile bağlantılı olması, vatanseverliklerini sorgulama noktasına varan tehlikeli bir noktaya varmasıydı. Bu, kategorik olarak reddedilmektedir ve temel özgürlüklerin ve hakların ihlalidir” ifadelerini kullandı.
Öte yandan muhalif İslamcı parti Barış Toplumu Hareketi (MSP) liderlerinden Nasır Hamdaduş, “Bu büyüklükteki ve bu şekildeki dışlamaların, demokrasiyi çarpıtma ısrarı ve seçim rekabetini bozmaya yönelik halk iradesine kayıtsızlıktan başka bir açıklaması yoktur. Böylece seçilmiş devlet kurumlarının meşruiyetini tehdit etmektedir ve bu da gelecekte performanslarının meşruiyetini olumsuz etkileyecektir” dedi. Hamdaduş, “Çoğu veto kararı, yasal olarak gerekçelendirilmemiştir. Bunlar, güvenlik raporlarına, salt şüphelere, yargının kesin hükümlerle karar vermediği ve özgürlükten yoksun bırakıldığı iddialarına dayanmaktadır. Masumiyet karinesinde hukuk kuralı ve anayasal ilke bozuldu. Adaylılar, masum olduğu kanıtlanana kadar suçlanacağı yönünde. Masumiyet aslen veya yargı yoluyla tespit edilmiş olmasına rağmen birçoğu, keyfi olarak dışlandı” şeklinde konuştu.



Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
TT

Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)

Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sibiga, dün Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'na (AGİT) yaptığı açıklamada, Ukrayna'nın Rusya ile "taviz değil, gerçek barış" istediğini söyledi.

Güvenlik ve insan haklarına odaklanan bir kuruluş olan AGİT, savaş sonrası Ukrayna'da rol oynamayı hedefliyor.

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD elçileri arasında "oldukça iyi" olarak nitelendirdiği görüşmelerin ardından çarşamba günü yaptığı açıklamada, barış görüşmelerine giden yolun şu anda belirsiz olduğunu söyledi.

Sibiga, örgütün yıllık bakanlar kurulu toplantısından önce, "Münih'te gelecek nesillere ihanet edenlerin isimlerini hâlâ hatırlıyoruz" diyerek, "Bu bir daha asla olmamalı. İlkelerden taviz verilmemeli ve uzlaşmaya değil, gerçek barışa ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.

devfdr
Rus askerleri Kursk bölgesindeki Sudzha’da devriye geziyor (Arşiv- AP)

Bakan, görünüşe göre İngiltere, Fransa ve İtalya'nın Adolf Hitler'in o dönem Çekoslovakya olan toprakları ilhak etmesini kabul ettiği 1938 tarihli Nazi Almanyası anlaşmasına atıfta bulunuyordu. Bu anlaşma, tehditkâr bir güçle yüzleşmemenin işareti olarak yaygın olarak kullanılıyor.

Sibiga, ABD'ye barışı sağlama çabalarından dolayı teşekkür etti ve Ukrayna'nın "bu savaşı sona erdirmek için mümkün olan her fırsatı değerlendireceğine" söz verdi. "Avrupa geçmişte çok fazla adaletsiz barış anlaşması imzaladı. Hepsi yeni felaketlere yol açtı" diye ekledi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy dün, ekibinin Amerika Birleşik Devletleri'ndeki toplantılara hazırlandığını ve Trump'ın temsilcileriyle diyaloğun devam edeceğini söyledi.

Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Rusya ve Avrupa ile Orta Asya'nın büyük bir bölümünü içeren 57 üye ülkeyi kapsayan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Soğuk Savaş döneminde Doğu-Batı diyaloğu için kilit bir forum olarak ortaya çıktı.

Örgüt son yıllarda, Rusya'nın kilit kararların uygulanmasını engellemesi ve örgütü Batı kontrolü altında olmakla suçlamasıyla sık sık çıkmaza giriyor. Rusya, açıklamasında Ukrayna'nın AGİT gündemine "tamamen hakim olmasından" şikayet etti.


İsrail, Gazze'deki son rehinenin kalıntılarının iadesini görüşmek üzere Kahire'ye heyet gönderdi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
TT

İsrail, Gazze'deki son rehinenin kalıntılarının iadesini görüşmek üzere Kahire'ye heyet gönderdi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi yaptığı açıklamada, askeri ve güvenlik servislerinden temsilcilerin de aralarında bulunduğu bir heyetin, Gazze Şeridi'nde tutulan son İsrailli rehinenin naaşının iadesini görüşmek üzere dün Mısır'ı ziyaret ettiğini duyurdu.

Ofis tarafından yapılan açıklamada, "Başbakan'ın talimatları doğrultusunda bir heyet Kahire'ye gitti... ve son rehine Ran Gvili'nin derhal iadesini sağlamak amacıyla arabulucularla görüşmelerde bulundu." ifadeleri yer aldı. Açıklamada, "Görüşme sonucunda, çabaların derhal yoğunlaştırılması konusunda mutabakata varıldı" ifadeleri kullanıldı.

frgt
Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugayları'na bağlı savaşçılar, Kızılhaç çalışanlarıyla birlikte, 1 Aralık 2025'te Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye mülteci kampının enkazı arasında İsrailli rehinelerin cesetlerini ararken nöbet tutuyor (EPA)

Ateşkes anlaşmasının 10 Ekim'de yürürlüğe girmesinden bu yana İsrail, Filistinli grupların teslimi geciktirdiği yönündeki suçlamalarına rağmen, 20 canlı rehineyi ve Gvili'ninki hariç tüm cesetleri aldı. Hamas, savaştan kalan devasa moloz yığınları nedeniyle cesetlerin kurtarılma sürecinin yavaş ilerlediğini savunuyor.


Tarabin aşiretinden Ebu Şebab'ın öldürülmesi Gazze'de karanlık bir dönemin sonu anlamına mı geliyor?

Yasir Ebu Şebab (Sosyal Medya)
Yasir Ebu Şebab (Sosyal Medya)
TT

Tarabin aşiretinden Ebu Şebab'ın öldürülmesi Gazze'de karanlık bir dönemin sonu anlamına mı geliyor?

Yasir Ebu Şebab (Sosyal Medya)
Yasir Ebu Şebab (Sosyal Medya)

Gazze Şeridi'ndeki Tarabin kabilesi, dün yaptığı açıklamada, üyelerinin her zaman Filistin halkının ve haklı davasının yanında olduğunu ve kabilenin adının, tarihini veya değerlerini temsil etmeyen konulara karıştırılmasına yönelik her türlü girişimi kesin bir dille reddettiğini belirtti.

İsrail kanalı i24NEWS’te yer alan açıklamada, kabilenin "yeminini bozup işgale bulaştığını" söylediği Yasir Ebu Şebab'ın öldürülmesinin, kendileri için "açık ve net bir duruşla kapatmaya çalıştıkları karanlık bir dönemin sonu" anlamına geldiği belirtildi.

Aşiret, "Filistin direnişinin tüm fraksiyonlarıyla tam bir uyum içinde olduğunu ve işgalin gündemine her ne pahasına olursa olsun hizmet eden herhangi bir grup veya milisi reddettiğini" vurguladı.

Aşiret, Gazze'deki tüm aileleri ve aşiretleri birlik olmaya ve "toplumsal veya ulusal yapıya müdahale etmeye çalışan herkesi reddetmeye" çağırarak, "Gazze'de ihanete veya işbirlikçilere yer olmadığını" vurguladı.

Filistin ve İsrail güvenlik kaynakları, İsrail kanalına, Gazze Şeridi'nin güneyindeki merkezi milislerin lideri Yasir Ebu Şebab'ın, liderliğini yaptığı milis gruplarıyla girdiği şiddetli çatışmada aldığı yaraları sonucu hayatını kaybettiğine dair yeni bilgiler aktardı.

Şarku’l Avsat’ın Kanal’ın internet sitesinden aktardığına göre kaynaklar, kavganın aşiret içindeki liderlik, yetki dağılımı ve nüfuz alanlarının paylaşımı konusundaki iç anlaşmazlıkların yanı sıra Ebu Şebab'ın İsrail ile iddia edilen iş birliğinden kaynaklanan artan gerginlik nedeniyle çıktığını belirtti. Kaynaklar, Ebu Şebab'ın bıçaklanma veya silahlı saldırıdan değil, darptan yaralandığını doğruladı.

Kaynaklar, Ebu Şebab'ın İsrail güvenlik güçlerinin yardımıyla acilen Gazze dışına tedavi için nakledildiğini, ancak Beerşeba'daki Soroka Hastanesi'ne kaldırılırken aldığı yaralar nedeniyle yolda hayatını kaybettiğini belirtti. Yardımcısı Gassan el-Dahini'nin milislerin komutasını otomatik olarak devralması bekleniyor.