Irak: Maliki ve Sadr arasındaki rekabet, başbakanlık koltuğunu almalarına engel oluyor

Mevcut müzakere pazarlıkları önceki seçim dönemlerinde yapılan pazarlıklara benziyor.

Nuri el-Maliki (sağ) – Mukteda es-Sadr
Nuri el-Maliki (sağ) – Mukteda es-Sadr
TT

Irak: Maliki ve Sadr arasındaki rekabet, başbakanlık koltuğunu almalarına engel oluyor

Nuri el-Maliki (sağ) – Mukteda es-Sadr
Nuri el-Maliki (sağ) – Mukteda es-Sadr

Irak’ta 2003 sonrasında siyasi kulisleri takip edenler, parlamento seçimlerinin ardından özellikle ana Şii partilerin başbakanlık makamı için büyük bir rekabet atmosferine girdiklerini bilir. Ülke Anayasası’na göre bu makam yürütme otoritesinin ruhunu ve direklerini temsil ediyor. Hatta bu makamın yetkileri hakkında detaylı bilgi sahibi olanlar ve gözlemciler, Anayasa’da güçler ayrılığı ilkesinin benimsenmesine rağmen bu makamın yasama ve yargı otoritelerinden daha fazla öneme sahip olduğunu söyler. Ülkedeki kota sistemine göre Kürtlere verilen cumhurbaşkanlığı koltuğunun devlet yönetiminde geniş yetkilere sahip bir makam olmaktan ziyade ‘fahri makam’ statüsünde bulunması, başbakanlık makamının önemini daha çok artırıyor.
Başbakanın temsil ettiği yürütme otoritesinin uygulamalarını takip edenlere göre, Irak’taki yürütme organı, tek otoritenin yani mutlak yetki sahibi bir başkanın veya yöneticinin sahip olduğu yetkilere sahip. Zira bu çevreler Irak’ta başbakan seçilen kişinin aynı zamanda Silahlı Kuvvetler Genel Komutanı unvanına da sahip olduğuna dikkat çekiyorlar. Bu da başbakanlık koltuğuna oturacak kişinin, ordu ve güvenlik ile Haşdi Şabi’nin yanı sıra içişleri ve savunma bakanlıkları ve Ulusal Güvenlik ve İstihbarat birimleri bünyesindeki yaklaşık bir buçuk milyon askere emir verme yetkisine sahip olacağı anlamına geliyor. Aynı şekilde başbakan, kota sistemine rağmen birçok bakanlık, bağımsız kurul ve özel görev kademeleri üzerinde söz sahibi.
Her yeni gelen başbakan, Anayasa ve hukuk kurallarını gözetmeden ülkede yıllar içinde oluşan hükümet geleneği doğrultusunda kendine yakın yetkilileri atıyor. Halbuki Anayasa ve hukuk kuralları bu makamların çoğuna yapılan atamaların Meclis’in onayından geçmesi gerektiğini belirtiyor.
Ayrıca yıllardır başbakanların yargı otoritesi üzerinde geniş bir nüfuza sahip oldukları herkesin bildiği bir gerçek. Irak’ın eski Başbakanı Nuri el-Maliki 2010 yılında hükümet kurma yetkisine sahip olan ‘en büyük meclis bloğu’ konusunda yargıyı kendi lehine bir içtihat yayınlamaya ikna etmişti.
Tüm bunların ötesinde, birçok parlamento seçiminde başbakanlık koltuğuna en yüksek oyu alan kişiler oturdu. Iraklı vatandaşların büyük bir kısmı halen siyaset ve ekonomi sahasındaki tüm iplerin ve çözümlerin başbakanın elinde olduğunu düşünüyor. Muhtemelen bazıları da başbakanı tümüyle merhum Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’e benzetiyor.
Bu nedenle, Irak Anayasası’na göre değil de 2003 sonrasında ülkede oluşan siyasi geleneğe (kota sistemine) göre başbakanlık makamının sahibi olan Şii partiler, bu makama kendi çıkarlarını gözetecek bir aday seçtirmek için aralarında rekabet ediyor. Şii partiler arasındaki şiddetli rekabet atmosferi, bu partilerin başbakanlık makamının belirleyici pozisyonunun bilincinde olduklarını gösteriyor. Şii partiler arasındaki şu anki rekabet ve kutuplaşma atmosferi, 2005’ten bu yana yapılan parlamento seçimlerinden sonra bu makam üzerine yapılan çekişmelerin bir benzerinin yaşanacağına işaret ediyor. Zira seçimlerde makul sayıda sandalye kazanan tüm parti ve koalisyonlar son ana kadar hükümet kurma konusunda hakkına sıkı sıkıya bağlı kalacaktır. Buna karşılık Kürtler ve Sünniler gibi diğer yönetim ortakları da ‘kota sisteminin Kürt ve Sünni bileşenine verdiği makamları’ talep etmek için Şii partilerin kendi içinde başbakanlık meselesini çözüme kavuşturmasını bekliyorlar.
Dolayısıyla daha önceki seçim turlarında görülen Şii rekabetin bu sefer de tekrarlanması büyük ölçüde ihtimal dahilinde görünüyor. Bunun sebebi ise kazananlar açısından ‘küçük ayrıntılardaki’ farklardan kaynaklanıyor. Önceki turda (2018 seçimi) Mukteda es-Sadr liderliğindeki Sairun Koalisyonu (54 sandalye kazanmıştı) ile Hadi el-Amiri liderliğindeki Fetih Koalisyonu (48 sandalye almıştı) arasında çetin bir rekabet cereyan etti. O süreçte Nuri el-Maliki liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu aldığı 23 sandalye nedeniyle hükümet pazarlıklarının dışında kaldı. Fakat 10 Ekim 2021’de düzenlenen son seçim turunda tablo Kanun Devleti Koalisyonu’n lehine değişti. Bu seçimde 34 sandalye alan Koalisyon, Şii siyasi gruplar içinde 72 sandalye kazanan Sadr’dan sonra ikinci sıraya yükseldi. Bu sefer de sadece 18 sandalye kazanan Fetih Koalisyonu denklemin dışına çıktı.
Kapalı kapılar ardında yürütülen hükümet kurma müzakerelerinin nasıl bir atmosferde geçtiği hakkında bilgi sahibi olan bir kaynak, Sadr ve Maliki’ye işaret ederek, her ikisinin de karşı tarafın başbakanlık makamını elde etme fırsatını engelleyeceğini düşündüğünü söyledi. Şarku’l Avsat’a konuşan kaynak, “Sadr Meclis’te en fazla sandalyeyi alması hasebiyle daha önce 2006-2014 arasında iki dönem başbakanlık yapan Maliki’nin üçüncü dönem başbakanlığını hiçbir şekilde kabul etmeyecek. Maliki de seçimde elde ettiği ağırlık sayesinde, daha önce başbakanın Sadr Hareketi’nden olması gerektiğini söyleyen Sadr’ı bu isteğinden mahrum bırakabilir” dedi.
Kaynak, açıklamasının devamında şunları kaydetti:
“Şu anki müzakere ve pazarlıklarda öne çıkan şartlar ve dayatmalarda önceki hükümetlerin kurulması meselesi öne çıkıyor. Biz, hiçbir tarafın tek başına iktidara sahip olamadığı kompleks bir siyasi yapıya sahibiz. Aslında bunun sebebi basit. Çünkü hiçbir bileşen, mezhep ve etnik grup tek başına iktidar olamıyor. Meclis’te Cumhurbaşkanın seçimine ilişkin ilk barajın aşılması için 329 vekilden 210 vekilin oyu gerekiyor. Bu hiçbir taraf için mümkün değil. Bu ancak siyasi parti ve oluşumlar arasındaki uzlaşı, pazarlık ve müzakere ile gerçekleşebilir.”



Türkiye, İsrail'in muhalefetine rağmen Gazze'ye destek vermek istiyor

Türkiye, İsrail'in muhalefetine rağmen Gazze'ye destek vermek istiyor
TT

Türkiye, İsrail'in muhalefetine rağmen Gazze'ye destek vermek istiyor

Türkiye, İsrail'in muhalefetine rağmen Gazze'ye destek vermek istiyor

Konuya yakın Türk yetkililere göre, İsrail'in muhalefetine rağmen Türkiye, Gazze Şeridi'ndeki çoğunluğu Müslüman, ABD destekli bir güce binlerce asker göndermeye hazırlanıyor.

Şarku’l Avsat’ın Bloomberg'ten aktardığı habere göre isimlerinin açıklanmasını istemeyen kaynaklar, ABD, Ankara'nın geçen ay Mısır ve Katar ile birlikte Gazze'de ateşkes sağlanması için arabuluculuk yapmasının ardından, ABD tarafından önerilen çok aşamalı bir planın parçası olan uluslararası istikrar gücüne Türkiye'nin katılımını genel olarak desteklediğini belirtti.

Konuşlanmada muharebe ve istihkam birliklerinin yer alması beklenirken, Türkiye, İsrail'in Gazze Şeridi'ne girmesinin ardından Washington'un İsrail'in askeri güç kullanımını sınırlamasını istiyor.

dcfr
Gazze Şeridi'ndeki Cibaliye'de yıkımın ortasında bir sebze tezgahı (AP)

Türkiye'nin, Trump'ın ateşkesin kalıcı bir barışa dönüşmesini sağlama planının önemli bir bileşeni olan uluslararası istikrar gücüne İsrail'in onayı olmadan nasıl katılabileceği henüz belirsizliğini koruyor.

Türk hükümeti, ABD'nin baskı yapması halinde İsrail'in sonunda geri adım atabileceğine inanıyor, ancak şu ana kadar İsrail hükümetinin geri adım atacağına dair bir işaret yok.


Netanyahu'nun ofisi, Gazze'de 5 üst düzey Hamas yetkilisinin ortadan kaldırıldığını duyurdu

Gazze Şehri'nde İsrail hava saldırısının hedefi olan bir ev yanıyor (AFP)
Gazze Şehri'nde İsrail hava saldırısının hedefi olan bir ev yanıyor (AFP)
TT

Netanyahu'nun ofisi, Gazze'de 5 üst düzey Hamas yetkilisinin ortadan kaldırıldığını duyurdu

Gazze Şehri'nde İsrail hava saldırısının hedefi olan bir ev yanıyor (AFP)
Gazze Şehri'nde İsrail hava saldırısının hedefi olan bir ev yanıyor (AFP)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi dün yaptığı açıklamada, İsrail'in Filistin hareketinin Yahudi devletiyle vardığı kırılgan ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi üzerine, Gazze Şeridi'nde beş üst düzey Hamas yetkilisini öldürdüğünü duyurdu.

Netanyahu'nun ofisi, X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, "Hamas bugün, teröristleri İsrail kontrolündeki bölgelere göndererek ateşkes anlaşmasını bir kez daha ihlal etti. Buna karşılık İsrail, beş üst düzey Hamas teröristini etkisiz hale getirdi" ifadelerini kullandı.

İsrail ordusu, Gazze'nin güneyindeki Refah bölgesinde iki militanı "etkisiz hale getirdiğini" duyurdu.

Ordu sözcüsü Avichay Adraee, "Refah'ın doğusundaki yeraltı altyapı bölgesinde üç saatten kısa bir sürede iki teröristin etkisiz hale getirildiğini" belirtti.

X platformunda yaptığı açıklamada, "Doğu Refah bölgesinde faaliyet gösteren güçler bölgede bir tarama gerçekleştirdi ve iki militan daha tespit etti; güçler ateş açarak onları etkisiz hale getirdi" ifadelerini kullandı.

Bununla birlikte bölgede etkisiz hale getirilen militan sayısının beşe ulaştığını açıkladı.

Adraee, İsrail ordusunun "ateşkes anlaşmasına uygun olarak" bölgede konuşlu kalmaya devam edeceğini ve "herhangi bir acil tehdidi ortadan kaldırmak için çalışmaya devam edeceğini" vurguladı.


Rapor: Washington, Gazze'de Hamas'ın bulunmadığı bir ‘yeşil bölge’ kurulmasını istiyor

Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Reuters)
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Reuters)
TT

Rapor: Washington, Gazze'de Hamas'ın bulunmadığı bir ‘yeşil bölge’ kurulmasını istiyor

Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Reuters)
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Reuters)

ABD, Gazze Şeridi ile İsrail arasındaki sınır hattının İsrail tarafında Filistinliler için konut inşa etme planlarını ilerletiyor. Şarku’l Avsat’ın Wall Street Journal’dan aktardığına göre, sahaya gönderilen ekipler alan temizliği çalışmalarına başladı. Söz konusu planla, Hamas’ın kontrolündeki bölgelerden sivillerin uzaklaştırılması hedefleniyor.

Bu girişim, ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze’ye ilişkin 20 maddelik barış planında öngörüldüğü gibi silahlı grubun etkisiz hale getirilmesi ve yetkilerden uzaklaştırılmasının yakın gelecekte gerçekleşmeyeceğine dair dolaylı bir kabul olarak değerlendiriliyor.

Alternatif güvenli alanlar

ABD, Gazze Şeridi’nin İsrail kontrolündeki bölgelerinde ‘alternatif güvenli alanlar’ oluşturmayı planlıyor. Bu bölgeler, Amerikalı yetkililer tarafından ‘yeşil bölge’ olarak adlandırılıyor.

İsrail’in güneyindeki Sivil-Askeri Koordinasyon Merkezi’nde, ABD ordusunun çok uluslu bir çaba ile savaş sonrası Gazze’de istikrar sağlamayı ve geleceğe yönelik planlar geliştirmeyi yürüttüğü bildirildi. Yetkililer, mühendis ekiplerinin yeni yerleşim yerlerinin planlarını hazırladığını, enkaz ve patlamamış mühimmatların temizlenmesi çalışmalarını yürüttüğünü belirtti. İnşaat süreci henüz başlamadı.

ABD’li yetkililere göre bu yerleşim alanları, savaş nedeniyle yerinden edilmiş Gazze sakinlerine geçici olarak konut, okul ve hastane imkânı sunmayı amaçlıyor. Yetkililer, bu toplulukların gelecekteki yeniden imar projeleri için bir model oluşturmasını ve Gazze halkını Hamas’ın kontrolündeki bölgelerden uzaklaştırmasını hedefliyor.

Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Reuters)Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Reuters)

Gazze'nin ikiye bölünmesi

İlk konutlar, İsrail saldırıları nedeniyle ağır hasar gören ve mayıs ayından bu yana İsrail'in tam kontrolü altında bulunan, Mısır sınırındaki Refah'ta inşa edilecek. İsrailli ve Amerikalı yetkililer, Refah planının henüz erken aşamalarda olduğunu söylediler.

Gazze Şeridi'nin kontrolü, Trump'ın arabuluculuğunda yapılan ateşkes anlaşması kapsamında ekim ayında kabaca ikiye bölündü. Filistinlilerin çoğu, Hamas'ın kontrolündeki batı yarısında yaşıyor. İsrail ise diğer yarısını kontrol ediyor.

Potansiyel bağışçılar, Hamas'ın kontrolünde bulunan bölgelerdeki yeniden inşa çalışmalarına fon sağlamayacağından, Hamas ortadan kaldırılana kadar yeniden inşa çalışmalarına başlamak için Amerikan önerisi muhtemelen tek yol. Bağışçılar, İsrail tarafındaki çalışmalara da fon sağlamayabilirler.

Ayrıca, yeni konut alanlarına sadece sivillerin girmesini ve Hamas'ın bu alanlara sızmamasını sağlamak için Gazze nüfusunun nasıl taranacağı sorusu da var.

İsrail ve Hamas, hareketin yaklaşık 100 mensubunun Refah'ın altındaki tünellerde saklandığını söylüyor. Bu güçler, ekim ayında ateşkesin başlamasından bu yana İsrail güçleriyle birkaç kez çatışmaya girdiler. Bölgede çatışma riski tamamen ortadan kalkmadan yeniden imar çalışmaları için güvenli bir ortam sağlanamayacak.

ABD ve Hamas, İsrail'e Hamas mensuplarının bölgeden ayrılmasına izin vermesi için baskı yaparken, İsrail onların teslim olmasını talep ediyor.

İsrail ordusu dün, 15 Hamas mensubunun Refah'ın doğusunda yeraltından çıktığını duyurdu. Altısını öldürdüğünü, beşini gözaltına aldığını ve diğer dördünü aradığını bildirdi. İsrail, ‘sarı hat’ olarak adlandırılan ve Gazze’yi bölen hattı asker, tank ve toprak setleriyle güçlendirdi; bu durum, bölgede bir süre kalmayı planladığını gösteriyor. Ordu ayrıca, hattın kendi tarafındaki gelişmeleri desteklemek için elektrik ve su altyapısı inşa ediyor.

Uluslararası güvenlik gücü

ABD ve müttefikleri, Gazze Şeridi’nde güvenliği sağlamak için uluslararası bir güç kurma çalışmalarını sürdürüyor. Bu hafta söz konusu plan, BM Güvenlik Konseyi’nden onay aldı. Ancak gücün görev tanımlarına ilişkin anlaşmazlıklar (silahsızlandırma ve uygulama yetkisi mi yoksa sadece barışı koruma rolü mü üstleneceği) oluşturulmasını zorlaştırıyor.

İsrailli yetkililere göre, gündeme gelen önerilerden biri, Hamas’a karşı olan ve İsrail tarafından desteklenen silahlı grupların yeni yerleşim alanlarının güvenliğini sağlaması. Bu grupların, Gazze’deki ‘yeşil bölge’ içinde yerleşim alanları kurmaya başladığı belirtiliyor. Farklı tahminlere göre, bu bölgede şimdiden yüzlerce, hatta birkaç bin sivil yaşamaya başlamış durumda.

Bu yerleşim yerlerinin ilki, Gazze savaşı sırasında İsrail kontrolündeki Refah'ta ortaya çıktı.

İsrail, Gazze savaşı sırasında Hamas karşıtı gruplarla güçlerini birleştirerek onlara silah ve mühimmat sağladı.Şarku'l Avsat'ın Wall Street Journal'den aktardığına göre, İsrail bu gruplara istihbarat da sağladı ve bazen Hamas saldırılarından korumak için müdahale etti.

Bir Amerikalı yetkiliye göre, ABD bu gruplarla Gazze’de çalışmayı planlamıyor. Yetkililer, Hamas’ın kontrol ettiği bölgelerin zamanla küçülmesini ve nihayetinde ortadan kalkmasını, güvenliğin ise uluslararası istikrar gücü ve Filistin polisi tarafından sağlanmasını umuyor. Trump’a bağlı Barış Konseyi ise sivil yönetim ve yeniden imar sürecini denetleyecek, nihayetinde yetki Filistin hükümetine devredilecek.

Ancak Hamas silah bırakmayı reddediyor ve ABD'nin Gazze vizyonuna karşı olduğunu, bunun Filistinlilerin siyasi haklarını zedelediğini savunuyor.