Libya’da İstikrarın Desteklenmesi Konferansı: Paralı askerler çekilmeli ve seçimlerin zamanında yapılmalı

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı: Yabancı güçlerin Libya’yı terk etmesi konusunda uluslararası toplumun fikir birliği mevcut

21 Ekim’de Trablus’un ev sahipliğinde düzenlenen Libya’da İstikrarın Desteklenmesi Konferansı’na katılanların bir grup fotoğrafı (AFP)
21 Ekim’de Trablus’un ev sahipliğinde düzenlenen Libya’da İstikrarın Desteklenmesi Konferansı’na katılanların bir grup fotoğrafı (AFP)
TT

Libya’da İstikrarın Desteklenmesi Konferansı: Paralı askerler çekilmeli ve seçimlerin zamanında yapılmalı

21 Ekim’de Trablus’un ev sahipliğinde düzenlenen Libya’da İstikrarın Desteklenmesi Konferansı’na katılanların bir grup fotoğrafı (AFP)
21 Ekim’de Trablus’un ev sahipliğinde düzenlenen Libya’da İstikrarın Desteklenmesi Konferansı’na katılanların bir grup fotoğrafı (AFP)

Libya’nın başkenti Trablus’un ev sahipliğinde 21 Ekim’de gerçekleştirilen Libya’da İstikrarın Desteklenmesi Konferansı’nın kapanış bildirgesinde, ‘ulusal seçimlerin 24 Aralık olarak planlanan tarihte adil, şeffaf ve kapsayıcı bir şekilde yapılması için gerekli güven artırıcı önlemlerin alınması, Ulusal Birlik Hükümeti’nin Libya’nın egemenliğine ve bağımsızlığına bağlı kalması, iç işlerine yabancı müdahalenin kategorik olarak reddedilmesi, BM Güvenlik Konseyi kararlarının, Berlin 1 - 2 konferansları sonuçlarının ve yol haritasının uygulanması’ çağrısı yapıldı. Konferansın başlamasıyla birlikte Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, katılımcı heyetlere, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından desteklenen barış planına göre 24 Aralık’ta yapılması planlanan seçimlerin zamanında gerçekleştirilmesine verdiği desteği yineledi. Dibeybe, “2011’de Kaddafi rejimini deviren ayaklanmadan bu yana ülkenin yaşadığı uzun krize son vermek mümkün” dedi. Bu bağlamda Dibeybe, yaptığı açıklamada Yüksek Seçim Komisyonu’nun oy kullanma için belirlenen tarih konusunda yaptığı çalışmalara destek verdiğini ifade ederek, Libyalılara da bu faaliyetlere katılma çağrısı yaptı. Libya’da 10 yıl sonra ilk kez düzenlenen konferansta ‘Onurlu Varlık’ olarak nitelendirilen şeyin, ‘istikrar ve inşa aşamasının başladığına dair güçlü bir mesaj’ olduğunu söyleyen Dibeybe, “Talep edilen şey, Libya ile ilgili tüm tarafları kalıcı bir temas ve koordinasyon mekanizması üzerinde bir anlayışa varmaya davet ederek, istikrar ve uzlaşı sağlamak için çalışmak ve yabancı varlık konusu gibi önemli sorunları çözmektir” şeklinde konuştu. Abdulhamid Dibeybe, UBH’nin ‘Libya’nın istikrarı, barışı ve yıllar süren siyasi bölünmeden sonra Libyalıların uzlaşısı’ için geldiğini vurguladı. Konferansın ‘hükümeti tarafından yapılan herhangi bir taahhüdün reddi’ olduğunu yalanlayan Dibeybe, ‘seçimlerin uygulanmasına, seçimlerin yapılması için uygun koşulların sağlanmasına katkıda bulunmaya ve Libyalı tarafları seçim sonuçlarına saygı duymaya teşvik etme’ için desteğini sürdürdüğünü söyledi.
Öte yandan Libya Dışişleri Bakanı Necla el-Menguş, konferanstan önce yaptığı konuşmada, “Libya’nın, Libya halkına siyasi katılım hakkını garanti eden istikrar ve siyasi adalete ihtiyacı var. Yaklaşan seçimlerin sonuçlarını kabul etmekle ilgileniyoruz” dedi. Aynı şekilde Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri ise Libya halkının aradığı istikrarı güçlendirecek kapsamlı bir siyasi çözümün, Libya’da ileriye taşınması gerektiğini vurguladı. Şukri, Güvenlik Konseyi kararları ve (tüm yabancı güçlerin ve paralı askerlerin istisna veya ayrım olmaksızın Libya’dan çekilmesine ilişkin) ‘Berlin 2’ Konferansı’nın sonuçları tam olarak uygulanmadan Libya’da istikrarın sağlanması hakkında konuşmaya yer olmadığını vurguladı.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan bin Abdullah da yabancı güçlerin Libya’yı terk etmesi konusunda Arap ve uluslararası açıdan bir fikir birliği olduğunu söyledi. 21 Ekim’de ‘Al Arabiya’ kanalına yaptığı açıklamalarda, Suudi Arabistan’ın vizyonunun her zaman Libyalıların sorunlarını çözme yeteneğini vurguladığını ifade etti.
Bakan, Libya’nın istikrarını destekleme amaçlı bakanlar konferansına katılmak üzere 21 Ekim’de Trablus’a geldi. Trablus Uluslararası Havalimanı’na vardığında Libya Maliye Bakanı Halid el-Mebruk ve Libya hükümetinden bir dizi yetkili tarafından karşılandı.
Diğer taraftan BM Siyasi İşler ve Barış İnşası Genel Sekreter Yardımcısı Rosemary DiCarlo, uluslararası kuruluşun tüm Libya kurumlarının birleşmesine hazırlık olarak seçimlerin zamanında yapılmasını desteklemeye devam edeceğini belirtti. DiCarlo, geçen yıl imzalanan ateşkesin uygulanmasını takip etmek için BM’nin 5+5 ortak askeri komitesinde temsil edilen Libyalı ortaklarıyla koordinasyonuna atıfta bulundu.
Aynı şekilde Kuveyt Dışişleri Bakanı Şeyh Ahmed Nasır es-Sabah, Arap ülkelerinin Libya’nın güvenliği ve istikrarı konusundaki hassasiyetine dikkati çekerek, BM kararları uyarınca tüm paralı askerlerin ve yabancı kuvvetlerin Libya’dan kademeli ve eşzamanlı olarak çıkarılması çağrısında bulundu. Kuveytli Bakan, “Libya’nın birliği ve egemenliğine olan bağlılığımızı teyit ediyoruz ve içişlerine dış müdahaleyi reddediyoruz” dedi. Arapların Libya seçimlerinin zamanında yapılmasını arzuladığını söyleyen Nasır es-Sabah, ülkesinin Libya’da kalıcı bir ateşkesi desteklediğini ve parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin zamanında yapılması gerektiğini vurguladı.
Şeyh Ahmed Nasır es-Sabah, Libya’da İstikrarı Destekleme Konferansı’nın faaliyetlerinin başlatılmasının ‘Libya’nın güvenliği ve istikrarı için Arap ülkelerinin çıkarına’ olduğunu dile getirdi. Yetkili, birlikteki üye devletlerin ‘Libya’nın birliği, egemenliği ve toprak bütünlüğüne ve dış müdahalenin reddedilmesine olan bağlılıklarını dile getirdiklerini’ söyledi. Şeyh Ahmed Nasır es-Sabah, Kuveyt’in ‘Başkanlık Konseyi ve hükümetteki birleşik Libya makamlarını, Libya’nın güvenlik ve istikrarını artıracak her şeyi destekleme’ konusundaki sağlam tavrına dikkati çekti. Dışişleri Bakanlığı ise Nasır es-Sabah’ın Dibeybe ile görüştüğünü ve görüşme sırasında Kuveyt’in ‘Libya’ya ve onun egemenliğini, güvenliğini ve istikrarını koruyacak her şeye kararlı desteğini’ yinelediğini kaydetti.
Öte yandan Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, Trablus konferansına katılımı sırasında 21 Ekim’de yaptığı konuşmada, Fransa’nın 12 Kasım için davet edeceği zirvenin detaylarını açıkladı.
Le Drian, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ‘Libya geçiş yetkililerine ek olarak, son Berlin zirvesine katılan tüm yetkililerin yer alacağı genişletilmiş bir uluslararası zirveye ev sahipliği yapacağını’ söyledi. Ancak yeni olan şu ki, ‘bazı ülkelerin katılımdan dışlandıkları için şikâyet ettiği’ iki Berlin zirvesinde yaşananların aksine Libya’nın tüm komşu ülkeleri, bu zirveye için çağrı yapacak.
Le Drian, zirvenin BM ile ortaklaşa düzenleneceğini ve ‘Fransa, İtalya ve Almanya’ üçlü cumhurbaşkanlığının olacağını dile getirdi. Bakan, “Zirve, bu yılın sonunda yapılması planlanan seçimleri desteklemek için gerekli uluslararası ivmeyi sağlayacak, bunların gerçekleşmesi için gerekli koşulların sağlanmasına ve ulaşılacak sonuçlara saygı duyulmasına katkıda bulunacak olması dolayısıyla önemlidir” dedi. Bakan Le Drian, yaklaşan zirveyle ‘yabancı güçlerin ve paralı askerlerin ülkeden ayrılması için Libya planının benimsenmesinin’ ve ‘Libya krizinin bölgesel boyutunun ve bunun Libya’nın çevresi üzerindeki sonuçlarının tamamen hesaba katılmasının’ beklendiğini söyledi. Bakan ayrıca ‘kriz sayfalarını çevirmek ve 10 yıllık istikrarsızlığa son vermek’ için Libya geçiş yetkililerinin, yerel partilerin ve Libya’nın ortaklarının katılımı olacağına dikkati çekti.
Bugün itibariyle davet edilecek liderlerin katılımıyla ilgili iki soru ortaya çıkıyor. Bunların ilki, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Fransa’nın başkenti Paris’e gelişi, ikincisi ise Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun’un varlığıyla ilgili. Paris ve Ankara arasındaki ilişkiler biraz durulmuş olsa da Paris’in Yunanistan’ı silahlandırmaya katkısı da dahil olmak üzere derin anlaşmazlıklar devam ediyor. Öyle ki Türkiye, bu silahların kendisine yöneltileceği kanaatinde. Cezayir’e gelince Cezayir büyükelçisinin Paris’ten geri çekilmesi ve Fransa’nın askeri uçaklarının Cezayir hava sahasında uçmasının engellenmesi sonrasında Fransa ve Cezayir arasındaki ilişkiler, en kötü dönemine tanık oluyor. Fransa, Cezayir’in söz konusu adımlarına ‘Cezayir’e verilen vize sayısını yarıya indirerek’ yanıt verdi.



Esad'ın gizli ceset taşıma operasyonu: Çöle toplu mezar kazıldı

Dumeyir çölündeki mezarlıkta onbinlerce kişinin cesedinin gömüldüğü düşünülüyor (Reuters)
Dumeyir çölündeki mezarlıkta onbinlerce kişinin cesedinin gömüldüğü düşünülüyor (Reuters)
TT

Esad'ın gizli ceset taşıma operasyonu: Çöle toplu mezar kazıldı

Dumeyir çölündeki mezarlıkta onbinlerce kişinin cesedinin gömüldüğü düşünülüyor (Reuters)
Dumeyir çölündeki mezarlıkta onbinlerce kişinin cesedinin gömüldüğü düşünülüyor (Reuters)

Suriye'de Beşar Esad yönetiminin toplu mezarların yerini değiştirdiği ortaya çıktı.

Reuters'ın araştırmasına göre Esad'ın ordusu, Kutayfe'deki toplu mezarlardan cesetleri alıp, Dumeyir kasabası dışındaki çölde devasa bir toplu mezara gizlice taşımış.

Haberde, 2019-2021'de onbinlerce kişinin cesedinin taşındığı yazılıyor. Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan kaynaklar, operasyonun amacının Esad rejiminin suçlarını örtbas etmek ve imajını düzeltmek olduğunu söylüyor.

İncelemelerde, Kuteyfe'de uzunluğu 15 ile 160 metre arasında değişen 16 mezar çukuru bulundu. Dumeyir'de ise uzunluğu yaklaşık 20 metreden 125 metreye kadar değişen en az 34 hendek vardı.

Dumeyir çölündeki toplu mezarın, Suriye iç savaşında oluşturulan en büyük mezarlıklardan biri olduğu belirtiliyor.

Esad hükümetinin 2012 civarında iç savaşın başlarında Kutayfe'de açtığı mezarları kullanmaya başladığı aktarılıyor. Tanıkların ifadelerine göre toplu mezarda hapishanelerde ve askeri hastanelerde ölen askerlerin ve mahkumların cesetleri bulunuyordu.

Operasyonda yer alan kişiler, Şubat 2019'dan Nisan 2021'e kadar neredeyse her hafta 4 gece boyunca, toprak ve insan kalıntılarıyla dolu 6 ila 8 kamyonun Kutayfe'den Dumeyir çölündeki bölgeye gittiğini söylüyor.

Esad'ın eski Cumhuriyet Muhafızları'ndan bir subay, mezarları taşıma fikrinin 2018'in sonlarına doğru çıktığını belirtiyor. Subay, bu dönemde Esad'ın yıllardır süren yaptırımlara karşı uluslararası alanda yeniden tanınmayı amaçladığına dikkat çekiyor.

Cesetlerin taşınmasında rol alan şoförler ve askerler "Kimse emirlere karşı çıkamıyordu. Çıkan da mezarı boylayabilirdi" diyor.

Suriyeli hak örgütlerine göre en az 160 bin kişi iç savaş sırasında kayboldu. Bu kişilerin çoğunun toplu mezarlarda olduğu düşünülüyor.

Suriye Acil Durum ve Afet Yönetimi Bakanı Raid Salih, ağustosta yaptığı açıklamada, "Binlerce anne oğlunun, kadınlar eşlerinin, çocuklar babalarının mezarını bulmadan bu yara kanamaya devam edecek" demişti.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'nın yönetiminde oluşturulan Kayıp Kişiler Komisyonu, kayıp kişilerin bulunması için bir DNA bankası ve dijital veri platformu hazırlanacağını duyurmuştu.

Şara liderliğindeki isyancıların aralıkta Şam'ın kontrolünü ele geçirmesinin ardından Esad ve ailesi Rusya'ya kaçmıştı.

Independent Türkçe, Reuters, Times of Israel


Filistinli mahkumlar, İsrail hapishanelerini anlattı: Hayatımın en kötü yıllarıydı

İsrail ordusu, Gazze'de en az 67 bin kişiyi katlettikten sonra 2 bine yakın mahkumu anlaşma kapsamında serbest bıraktı (AFP)
İsrail ordusu, Gazze'de en az 67 bin kişiyi katlettikten sonra 2 bine yakın mahkumu anlaşma kapsamında serbest bıraktı (AFP)
TT

Filistinli mahkumlar, İsrail hapishanelerini anlattı: Hayatımın en kötü yıllarıydı

İsrail ordusu, Gazze'de en az 67 bin kişiyi katlettikten sonra 2 bine yakın mahkumu anlaşma kapsamında serbest bıraktı (AFP)
İsrail ordusu, Gazze'de en az 67 bin kişiyi katlettikten sonra 2 bine yakın mahkumu anlaşma kapsamında serbest bıraktı (AFP)

Gazze'de ateşkes ve esir takası anlaşması kapsamında serbest bırakılan Filistinli mahkumlar, yaşadıklarını anlattı.

Hamas, anlaşma kapsamında dün 20 İsrailli esiri serbest bırakmış, Tel Aviv de bunun karşılığında 1968 Filistinli mahkumu salıvermişti. Guardian'ın aktardığına göre Filistinlilerden 88'i Batı Şeria'ya geri kalanlarsa Gazze'ye gönderildi. Mahkumlardan 1718'i, Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de alıkonan Filistinlilerden oluşuyor. 

İsrailli sivil toplum kuruluşu HaMoked'in istatistiklerine göre, anlaşmadan önce 11 bin 56 Filistinli, İsrail hapishanelerinde tutuluyordu. Bunların en az 3 bin 500'ü "idari tutuklu" olarak hapis yatıyordu. Tel Aviv yönetimi, tartışmalı "idari tutuklama" yöntemiyle hukuki işlem başlatmadan Filistinlileri aylarca cezaevinde tutuyor. 

Ayrıca İsrail ordusunun veritabanına göre, Gazze'de gözaltına alınanların sadece dörtte biri savaşçı olarak sınıflandırılmıştı.

Haberde, Batı Şeria'ya dönen erkek mahkumların çoğunun müebbet hapis cezasına çarptırıldığına dikkat çekiliyor. 

Batı Şeria'yı yöneten Fetih hareketinden Saber Masalma da serbest bırakılanlar arasındaydı. 2002'de tutuklanıp cinayete teşebbüs ve bombalı saldırı hazırlığı gerekçesiyle müebbet hapis cezası alan Masalma'nın bir akrabası, "24 yıldır hapis yatıyor" diyor. 

Haberde, bazı Filistinli mahkumların aşırı kilo kaybettiği, yüzlerinde yara izleri olduğu ve yürümekte zorlandıkları aktarılıyor. 

Guardian'ın görüştüğü mahkumlardan biri, cezaevindeki koşulların "inanılmaz derecede zor" olduğunu belirterek, hapishanede geçirdiği son iki senenin "hayatının en kötü iki yılı" olduğunu söylüyor. 

İsrailli insan hakları örgütü B'Tselem'e göre Filistinliler, İsrail hapishanelerinde tıbbi tedaviye ulaşamıyor, yeterli gıda alamıyor ve fiziksel istismara maruz kalıyor. Tel Aviv yönetimiyse hapishanelerde uluslararası hukuk kurallarına uyulduğunu savunuyor. 

Hamas'ın açıklamasında rehinelerden 154'ünün Mısır'a sınır dışı edildiği belirtildi. Times of Israel'in aktardığına göre bu kişiler arasında İslami Cihad örgütünden İyad Ebu el-Rub da yer alıyor. Militan, 2003-2005'te Şadmot Mekhola, Tel Aviv ve Hadera'da düzenlenen, 13 kişinin hayatını kaybettiği bombalı saldırılardan sorumlu tutuluyor. 

Sınır dışı edilenler arasında, 2009'da İsrailli bir taksi şoförünün öldürüldüğü saldırıyı planlamaktan suçlu bulunan Fetih üyesi Muhammed Zakarne ve 2017'de İsrail'de bıçaklı saldırı düzenleyen Muhammed Ebu el Rub da var. 

Müslüman sosyalist Mamdani, ABD-İsrail işbirliğini eleştirdi

Diğer yandan Demokratların ön seçimlerinde partisinin New York belediye başkan adaylığını kazanan Hint asıllı Müslüman Zohran Mamdani, rehinelerin karşılıklı salıverilmesinden memnuniyet duyduğunu belirtirken, ABD'nin İsrail'e desteğini kınadı. 

Sosyalist siyasetçi, X'teki açıklamasında, İsrail'in Gazze'de soykırım işlediğini söyleyerek şu ifadeleri kullandı: 

Vergilerimizle bir soykırımın finanse edildiğini gördük. Bunun ahlaki ve insani bedeli kalıcı bir leke olacak; hesap verilebilirliğin, kolektif vicdanımızın ve yönetimimizin politikalarının gerçekten incelenmesini gerektirecek.

Mamdani'nin üyesi olduğu, ABD'nin en büyük sosyalist örgütü Amerika Demokratik Sosyalistleri'nin (DSA)açıklamasında da Tel Aviv yönetiminin geçmişte ateşkesleri ihlal ettiği hatırlatılarak şu ifadelere yer verildi: 

Geçmişteki ateşkesler sadece katliamı yavaşlattı ve İsrail hiçbir cezai yaptırım olmadan askeri harekatına devam etti. İsrail'in Arap topraklarındaki kolonileştirme ve işgalinin sona ermesini talep ediyoruz.

Independent Türkçe, Guardian, Times of Israel


Mısır'dan Gazze Şeridi'ne 200 yardım tırı girdi

(foto altı) Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta Filistinlilere yardım taşıyan tırlar, 14 Ekim 2025 (Reuters)
(foto altı) Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta Filistinlilere yardım taşıyan tırlar, 14 Ekim 2025 (Reuters)
TT

Mısır'dan Gazze Şeridi'ne 200 yardım tırı girdi

(foto altı) Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta Filistinlilere yardım taşıyan tırlar, 14 Ekim 2025 (Reuters)
(foto altı) Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta Filistinlilere yardım taşıyan tırlar, 14 Ekim 2025 (Reuters)

Mısır medyası bugün, ‘200 yardım tırının Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne girdiğini’ bildirdi.

Kahire el-İhbariyye televizyonu, ‘insani yardım konvoyundaki yüzlerce tırın, kuşatma altındaki bölgeye yardımların girişi için belirlenen Kerem Şalom ve el-Avce sınır kapılarından Gazze Şeridi'ne girmeyi beklediğini ve İsrail işgal makamları tarafından inceleme ve denetime tabi tutulduğunu, bu makamların tırların girişine izin verebileceğini veya engelleyebileceğini’ belirtti.

Kanal, bugün yakıt ve gaz yüklü tırlar da dahil olmak üzere daha fazla tırın Gazze Şeridi'ne girmesini bekliyor.

Refah Sınır Kapısı’nın ne zaman açılacağı konusunda belirsizlik

İsrail medyası bugün, Mısır'dan Gazze Şeridi'ne yardım ulaştırılması için Refah Sınır Kapısı’nın açılma tarihi konusunda farklı haberler yayınladı. İsrail Yayın Kurumu, İsrail'in Refah Sınır Kapısı’nın bugün yeniden açılmasına izin vereceğini duyurdu. Kurum, internet sitesinde şu açıklamayı yaptı: “Birleşmiş Milletler (BM), akredite uluslararası kuruluşlar, özel sektör ve bağışçı ülkeler tarafından insani yardım taşıyan 600 tır bugün Gazze Şeridi'ne gönderilecek.”

Öte yandan İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a bağlı Ynet internet sitesi, bir güvenlik yetkilisinin, Refah Sınır Kapısı’nın bugün ve büyük olasılıkla yarın da açılmayacağını, açılış tarihinin ‘bilinmediğini’ söylediğini aktardı. Adı belirtilmeyen yetkili, sınır kapısının bugün açılmasının lojistik olarak imkânsız olduğunu, ‘önceden sahaya gidip doğrulama yapılması ve bir ekip gönderilmesi gerektiği için bunun zaman alacağını’ belirtti.

Gazze Çocukları (Reuters)Gazze Çocukları (Arşiv-Reuters)

Güvenlik yetkilisi, anlaşma uyarınca insani yardım malzemesi yüklü 600 tırın Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan girdiğini söyledi. Bu arada Ynet internet sitesi, güvenlik kaynaklarına dayanarak, Hamas'ın dün teslim ettiği dört cesetten birinin İsrailli rehinelere ait olmadığını bildirdi.

BM ve yardım kuruluşları, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail yerleşimlerine saldırmasının ardından iki yıl süren savaş sonrası Gazze Şeridi'nin ciddi bir insani krizle karşı karşıya olduğu bir dönemde sınır kapısının yeniden açılması çağrısında bulundu. Ağustos sonunda BM Gazze'de kıtlık ilan etti.

BM, ‘siyasi liderlik’ tarafından alınan Refah Sınır Kapısı’nın yeniden açılması kararının, Hamas'ın dün geç saatlerde, cuma günü yürürlüğe giren Gazze Şeridi'ndeki ateşkes anlaşması kapsamında dört rehinenin cenazesini teslim etmesinin ardından geldiğini açıkladı.

ABD Başkanı Donald Trump'ın arabuluculuğunda imzalanan anlaşmaya göre, Hamas ateşkesin yürürlüğe girmesinden itibaren 72 saat içinde hayatta olan ve ölü tüm rehineleri teslim edecekti. Yaşayan 20 rehinenin tamamı zamanında serbest bırakılırken, dün akşam itibarıyla İsrail, öldürülen 28 rehinenin cesetlerinden sadece sekizini teslim aldı.

Gazzeli çocuklar yem yiyor ve tuzlu su içiyor (AFP)Gazzeli çocuklar yem yiyor ve tuzlu su içiyor (Arşiv-AFP)

İsrail'in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir dün, Hamas'ın Gazze Şeridi'nden askerlerin cenazelerini iade etmemesi halinde Gazze'ye yardım malzemesi girişinin kesileceği tehdidinde bulundu. İsrail Yayın Kurumu, yardımların geçmesi için Refah Sınır Kapısı’nın yeniden açılması kararının, İsrail'in Hamas'ın bugün diğer dört rehinenin cesetlerini iade etme niyetini bildirmesinin ardından alındığını bildirdi. Ancak Hamas bu kararı henüz doğrulamadı.