Rusya ve İran’ın Suriye'nin güneyindeki boşluğu doldurma yarışı

Rejim güçlerini Dera kırsalına geri döndüren yeni uzlaşıların ardından

Dera’nın batısındaki Tafas kentinde Rus polisi ve rejim güçleri (Horan Free League)
Dera’nın batısındaki Tafas kentinde Rus polisi ve rejim güçleri (Horan Free League)
TT

Rusya ve İran’ın Suriye'nin güneyindeki boşluğu doldurma yarışı

Dera’nın batısındaki Tafas kentinde Rus polisi ve rejim güçleri (Horan Free League)
Dera’nın batısındaki Tafas kentinde Rus polisi ve rejim güçleri (Horan Free League)

Yaklaşık iki ay önce Dera el-Beled şehrinden başlayan ve daha sonra Arap, doğu ve kuzey kırsallarındaki alanları kapsayacak şekilde genişleyen Rus haritasının Dera ilinde uygulanmasını kabul ettikten sonra Sekizinci Tugay komutanı ve Rusya'nın Dera'daki bir numaralı adamı Ahmed el-Avde bile kendisini ve unsurlarını eyaletteki yeni sahneden uzaklaştıramadı. Son dönemde yapılan ve derin hedefleri varmış gibi görünen uzlaşma anlaşmaları ile Rusya'nın istihbarat otoritesini güçlendirmek ve bölgedeki etkisini daha da genişletmek için Suriye'nin güneyi konusundaki politikasını değiştirmenin önünü açtığı açıktı.
Rusya'nın himayesinde 2018 yılında daha önce bir uzlaşma anlaşmasına tabi olan Dera bölgelerinde uzlaşının başlatılması ve Rus haritasının uygulanması ile, uzlaşı anlaşmasından sonra oluşturulan askeri oluşumlar, çoğu Dera'nın batı kırsalında konuşlanan Dördüncü Tümen'e bağlı olmaya başladı. Son uzlaşılar da bile bu oluşumlardan aranan isimler söz konusuydu. Rejime bağlı Güvenlik Komitesi ve Rus tarafı, tıpkı İnhil, Muzayrib, Dera'nın batısındaki Yermuk Havzası, Sidon kasabası, Busr al-Harir ve Rus haritasının yakın zamanda uygulandığı Beşinci Kolordu'nun diğer etki alanlarında olduğu gibi silahların teslim edilmesini talep etti.
 Hmeymim tarafından desteklenen Dördüncü Tümen ve Beşinci Kolordu, 2018'deki uzlaşı anlaşmasının ardından Dera'daki eski muhalif unsurlara, Dera vilayetinde askerlik hizmetini garanti ederek temsil edilen otoriter ve güvenlik teşviki sağladı. Söz konusu kişilerden atılmayı kabul eden ve Suriye'nin güneyindeki Dördüncü Tümen güvenlik ofisine katıldığını veya Suriye'deki Beşinci Kolordu'ya bağlı olduğunu onaylayan ve Suriye'nin askeri kontrol noktaları dahil olmak üzere kimse tarafından engellenmeden hareket özgürlüğü sağlayan bir kart alan kişi zorunlu hizmet süresinden geçirdiği süre hesaplanarak güvenlik durumunun düzeltilip hakkındaki güvenlik kovuşturmalarının kaldırılacağı ifade edildi.
Dördüncü Tümen'den ayrılan Deralı bir kişi, Dördüncü Tümen'e katılan yerel savaşçıların çoğunun şehirdeki görevlerinin bölgenin güvenliğini ve bariyerlerini yönetme ve DEAŞ hücrelerine karşı savaşma konusunda 2018 yılında mutabık kalınan anlaşmayı ihlal ettiği için, Dera vilayetinin dışında veya içinde askeri eylemlere katılmayı reddettiler.  Çatışmalara katılma konusunda baskı yapmaya ve ortak talepleri yinelemeye çalıştıktan sonra, Dördüncü Tümen'e katılan çok sayıda yerel unsuru, birliklerini terk etmeye ve onlarla çalışmaya zorladı. Yakın zamanda Suriye’nin güneyindeki bölgelerde yeni uzlaşı anlaşması başlatıldığında, Dördüncü Tümen, daha önce kendisine katılan yerel unsurlardan kaçanların isimlerini listeledi ve onlardan silah teslim etmelerini veya onlarla yeniden sözleşme yapmalarını istedi. Dera'nın Arap kırsalında Yermuk Havzası, Muzayrib, Zeyzon ve Tafas bölgelerinde konuşlanan bu unsurların çoğu özellikle de Dördüncü Tümen, Dera el-Beled’i hedef alan bir saldırı başlattıktan ve Dera’daki tüm yerel oluşumlarını Temmuz ayı sonlarında orada meydana gelen savaşlara katılmaya davet ettikten sonra silahlarını teslim etmeyi ve uzlaşmayı tercih etti. Bu durum, Dördüncü Tümen’in Dera geneline yayılışını ve oralardaki varlığını azalttı.
Bir kaynak son uzlaşmadan sonra batı kırsalındaki insanlara Askeri İstihbarat Biriminin Askeri Güvenlik Servisi'ne bağlı oluşumlara katılma teklifleri olduğunu açıkladı. Dördüncü Tümen'le olan ilişkilerinden ayrılan grupların Askeri Güvenlik Teşkilatı ile sözleşme yapmaya ve bölgede yeni gruplar oluşturmaya başladıklarına işaret etti.
Deralı aktivist Muhanned el-Abdullah, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Suriye'nin güneyindeki Dera'nın doğu kırsalının çoğu bölgesine yayılmış olan Beşinci Kolordu’ya tabi Sekizinci Tugay liderliğinin, güçlerini Suriye'nin kuzeyindeki Badiye'deki veya Lazkiye kırsalındaki askeri eylemlere katılmak için göndermeme konusunda inat ettiğini söyledi. Abdullah, “Rusya, özellikle Suriye’nin güneyindeki Kolordu birliklerinin maaşları yaklaşık 9 ay önce 3 aylığına kesilip normale döndüğünde bu oluşumla birlikte tavrını değiştirmeye başladı. Bu, Kolordu, DEAŞ’la savaşmak için Suiye çölünü terk etmeyi reddetmesinin ardından geldi. Daha sonra Kolordu Liderliği bir aylığına çöl bölgesine askeri güçler gönderdi. Ardından Dera’ya geri döndü. O zamandan beri Dera ilinden herhangi bir çıkış kaydı yok. O zamandan beri Dera vilayetinin dışında, hatta Lazkiye'nin kuzey kırsalındaki eğitim kamplarına gitti” şeklinde konuştu.
Ayrıca Dera'daki Beşinci Kolordu liderliğinin, kolordu güçlerinin Dera vilayetinin dışında savaşmak için dışarı çıkmaması veya herhangi bir savaşında rejim güçleriyle birlikte yer almaması talebinde ısrar ettiğini de sözlerine ekledi. Rejim güçleri, Rus denetiminde bir ordu oluşumu olarak bu konuda ısrar ediyor. Abdullah, askeri yapıyı ve Rus desteğini korurken ve Beşinci Kolordu'nun statüsünü bu oluşumdan kaldırırken, bu oluşumun tabiliğinin Suriye ordusundan Askeri İstihbarat Dairesi'ne kaydırılmasının nedeninin bu olabileceğini öne sürdü.
Ordudaki herhangi bir askeri tümenin diğer ordu güçlerini desteklemesi gerektiği göz önüne alındığında, Dera dışındaki çatışmalara katılmamalarına karşılık Askeri İstihbarat Birimi de dahil olmak üzere güvenlik hizmetleri valilik alanı içindeki çalışmaları ile sınırlıdır.
Horan Free League (Horan Hürler Birliği) Sözcüsü Ebu Muhammed el-Horani, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Dera'nın doğusundaki Beşinci Kolordu ve Dera'nın batısındaki Dördüncü Tümen'deki Sekizinci Tugay birliklerinin bölge halkından uzaklaştırılması ve Askeri İstihbarat'a bağlı oluşumlara katılmaya davet edilmesi, Suriye ile mutabık kalınan bir Rus planıdır. Bu pek çok unsuru kendi bünyesinde tutmak ve Suriye rejim güçleriyle çatışmaya girmemek ve savaşlara katılmamak arzusunu gerçekleştirmek ve bölgenin ait olduğu tarafı Rusya'nın denetiminde birleştirmek amacı güdüyor. Bu unsurlar, Rusya dışındaki Suriye rejimine müttefik ülkelerin istek ve emellerine tabidir ve bölgeye hegemonyalarını empoze etmektedir.



Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
TT

Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)

Fas'taki Z kuşağı protestolarında gözaltına alınan gençlere kötü muamele edilmesi tepki çekti.

Guardian'ın irtibata geçtiği aile ve avukatlar, gözaltındaki gençlerin polis merkezlerinde dövüldüğünü, saatlerce yiyecek ve su verilmeden tutulduğunu ve bazı durumlarda kendilerine zorla ifade imzalatıldığını savunuyor.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir anne, 18 yaşındaki oğlunun protestolara katılmamasına rağmen iki aydan uzun süredir gözaltında tutulduğunu söylüyor:  

Oğlum bir eyleme bile katılmamıştı. Bir büfede yemek yerken gözaltına alındı. Tutuklanırken o kadar kötü dövüldü ki bazı dişleri kırıldı.

Anne, oğlunun polis merkezinde ifade tutanaklarını imzalamayı reddettiği için yeniden dövüldüğünü de sözlerine ekledi. 

Sivil toplum kuruluşu (STK) Fas İnsan Hakları Derneği (AMDH) de bazı kadın protestocuların taciz, hakaret ve cinsiyetçi söylemlere maruz kaldığını aktarıyor.  

Haberde, Agadir yakınlarındaki Lqliaa kasabasında 1 Ekim'de düzenlenen gösterilerde üç protestocunun güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürüldüğü iddiası da paylaşılıyor. 

Olayda 12 yaşındaki çocuklar da dahil 14 protestocunun yaralandığı belirtiliyor. Yetkililerse bir grup eylemcinin polis karakoluna saldırdığını, ekiplerin de buna karşılık verdiğini savunuyor. 

Uluslararası Af Örgütü'ne göre şimdiye dek protestolarla bağlantılı olarak 2 bin 400'den fazla kişi hakkında hukuki işlem başlatıldı. 

AMDH, duruşmalarda avukatların bulunmadığına, soruşturmaların yetersiz yürütüldüğüne ve masumiyet karinesinin uygulanmadığına dikkat çekiyor. Onlarca kişiye 15 yıla varan hapis cezaları verildiği aktarılıyor. Çocuklar da dahil birçok göstericinin davası sürüyor.

STK'nin Marakeş şubesinden Mustapha Elfaz, "Gençlerin polis gözetiminde işkence gördüklerine dair korkunç tanıklıklar duyduk" diyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Ahmed Benchemsi şunları söylüyor: 

Hükümet açıkça korktu ve herhangi bir muhalefet biçimine müsamaha göstermeyecekleri yönünde güçlü bir mesaj vermek için böyle bir baskıya başvurdu.

Eylülde patlak veren eylemlerde halk, en az 11 kentte yolsuzluğu protesto etmek için sokaklara dökülmüştü.

Göstericiler, Rabat yönetiminin sağlık ve eğitimi önemsemeyip uluslararası spor organizasyonlarına para akıttığını savunuyor. İspanya ve Portekiz'le birlikte 2030 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmaya hazırlanan ülkede "Stadyumlar burada, hastaneler nerede?" sloganları duyulmuştu. 

Z Kuşağı 212 ve Fas Gençliğinin Sesleri gibi örgütlerin liderlik ettiği protestolar barışçıl başlasa da güvenlik güçleriyle çatışmalar nedeniyle üç kişi yaşamını yitirmiş, 600'den fazla kişi yaralanmıştı.

Independent Türkçe, Guardian, News International


İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
TT

İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun aylarca beklettikten sonra Mısır ile yapılan en büyük doğal gaz anlaşmasına onay vermesi, iki lider arasında olası bir zirveye ilişkin İsrail basınında yeni iddialar doğurdu. Ancak Kahire cephesi sessizliğini koruyor.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığı bilgilere göre Netanyahu ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi arasında ABD’de bir görüşme düzenlenmesi gündemde. Ancak sürece yakın Mısırlı bir kaynak, böyle bir buluşmanın kolay olmayacağını belirterek, “Gaz anlaşması tek başına bunu sağlamaz. İsrail’in Gazze anlaşmasını uygulamada ilerleme göstermesi ve Mısır’ın güvenliğini garanti etmesi gerekir. Bölgedeki tansiyon bitmiş değil ve ekonomik çıkar niteliğindeki bir gaz anlaşması bu durumu değiştirmez” değerlendirmesinde bulundu.

CNN’e konuşan bir İsrailli kaynak, Netanyahu’nun gaz anlaşmasına yönelik ilanının “olası Netanyahu–Sisi görüşmesi için hazırlıkların bir parçası” olduğunu aktardı.

Netanyahu’nun bu ay içinde ABD’ye giderek Başkan Donald Trump ile Florida’daki Mar-a-Lago’da görüşmesi bekleniyor. Aynı kaynaklara göre, İsrail hükümeti anlaşmaya resmi onayı aylarca geciktirdikten sonra, sonunda Trump yönetiminin baskısıyla onay verdi. Washington yönetimi, Netanyahu ile Sisi’yi bir araya getirerek bölgesel barış girişimlerini ve “İbrahim Anlaşmaları”nın kapsamını genişletmek istiyor.

Netanyahu çarşamba gecesi yaptığı televizyon konuşmasında, “İsrail tarihindeki en büyük gaz anlaşmasına onay verdim. Anlaşmanın değeri 112 milyar şekel (34.7 milyar dolar). Bunun 58 milyar şekeli (18 milyar dolar) devlet hazinesine girecek” açıklamasını yaptı ve anlaşmanın Amerikan Chevron şirketi ile İsrailli ortaklar üzerinden Mısır’a gaz ihracatını içerdiğini söyledi.

wscf
Deyr el-Belah’taki geçici Filistinli kampından bir kare (AFP)

İsrail ve Mısır, 1979’da barış anlaşması imzalamış olsa da iki lider yaklaşık on yıldır kamuoyu önünde görüşmedi. Kahire’den ise söz konusu iddialara ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Mısırlı düşünür Abdülmünim Said, olası zirveye dair, “Benim için geçerli olan sadece Kahire’den gelen açıklamalardır” diyerek, gaz onayının barış sürecini canlandırıp canlandıramayacağının belirsiz olduğunu ifade etti. Said, “Bu durum sadece ekonomik bir anlaşma olarak kalabilir ve siyasi sonuç doğurmayabilir” dedi.

İsrail medyası ise iddiayı güçlendiren haberlerle çıktı. İsrail Kamu Yayın Kurumu, anlaşmanın Netanyahu ile Sisi arasında bu ay sonunda Florida’da bir görüşme ihtimalini doğurduğunu yazdı. Yedioth Ahronoth ve Kanal 12 de anlaşmanın Netanyahu–Trump–Sisi üçlü zirvesinin önünü açabileceğini aktardı; ayrıca Mısırlı tarafın, görüşmeye katılmak için anlaşma onayını şart koştuğunu belirtti.

Haberlere göre iki lider savaşın başlangıcından bu yana kamuoyuna açık şekilde konuşmadı ve taraflar arasındaki ilişkiler oldukça gergin. Kanal 12, Sisi’nin Temmuz ayında iç ve dış eleştirilere rağmen anlaşmayı kabul ettiğini, ancak İsrail hükümetinin beş ay boyunca süreci geciktirdiğini yazdı.

Aynı kaynaklara göre Mısır, Gazze’deki ateşkes sürecinde ilerleme sağlanmadan ve İsrail’in Gazze–Mısır sınır hattı olan Filadelfi Koridoru’ndan ve Nitsarim bölgesinden çekilmeden zirveye sıcak bakmıyor. Jerusalem Post da, gaz anlaşmasının üçlü zirve için gerekli siyasi tavizlerden yalnızca biri olduğunu kaydetti.

Mısırlı parlamenter Mustafa Bekri ise, gaz anlaşması ile olası liderler zirvesi arasında bağ kurulmasını reddetti. Bekri, İsrail kaynaklarından gelen iddialara itibar edilmemesi gerektiğini, esas olanın resmi Mısır tutumu olduğunu belirterek, “Mısır’ın pozisyonu nettir: Filistin halkının haklarının korunması ve Mısır’ın güvenliğinin garanti altına alınması vazgeçilmezdir” dedi.


Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
TT

Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)

Suriye hükümeti ile Ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yürütülen entegrasyon görüşmelerine ilişkin kaynaklar, tarafların yıl sonunda dolacak süre öncesinde tıkanan anlaşmayı ilerletmek için yoğun çaba gösterdiğini aktardı.

Şarku'l Avsat'ın sürece yakın Suriyeli, Kürt ve Batılı kaynaklardan edindiği bilgilere göre taraflar son günlerde temaslarını yoğunlaştırdı. Ancak görüşmelerdeki gecikmelerin yarattığı memnuniyetsizlik dikkat çekiyor. Kaynaklar, mevcut şartlarda anlaşmayı ileriye taşıyacak büyük bir sıçrama beklentisinin zayıf olduğunu belirtiyor.

Beş farklı kaynağa göre, geçici Suriye hükümeti, kuzeydoğu bölgesini kontrol eden Kürt güçlerine bir öneri sundu. Kaynaklar Şam yönetiminin söz konusu öneride, yaklaşık 50 bin savaşçıdan oluşan SDG’nin üç ana tümen ve daha küçük birlikler halinde yeniden yapılandırılmasına kapı araladığı bilgisini verdi.

Öneriye göre SDG, komuta zincirinin bir bölümünden vazgeçecek ve kontrol ettiği bölgeleri Suriye ordu birliklerine açacak.

Ancak kaynaklar, bu planın hayata geçip geçmeyeceğinin belirsiz olduğunu vurguladı. Birçok yetkili, yıl sonuna kısa süre kalmışken kapsamlı bir anlaşmaya varma ihtimalinin zayıf olduğunu, daha fazla müzakereye ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.