Meme kanserinden korunmaya yönelik yenilikçi yöntemler

Ekim ayı, meme kanserinde farkındalığa ayrılmış durumda.

Meme kanserinden korunmaya yönelik yenilikçi yöntemler
TT

Meme kanserinden korunmaya yönelik yenilikçi yöntemler

Meme kanserinden korunmaya yönelik yenilikçi yöntemler

Kanser, vücuttaki sağlıklı hücreleri işgal eden, anormal hücrelerin büyümesi ile karakterize edilen bir grup hastalık için kullanılan geniş kapsamlı bir terimdir. Meme kanseri, meme hücrelerinde bir grup başlayan, ardından çevresindeki dokuları işgal eden veya vücudun farklı bölgelerine yayılan (metastaz) bir kanser türüdür. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre bu, dünya genelinde kadınlar arasında en sık görülen kanser türü. Kadınlardaki kanser vakalarının neredeyse dörtte birini oluşturuyor. Meme kanseri 184 ülkenin 140’ında oldukça sık görülüyor. Teşhisler, hastalığın geç evrelerde tespit edildiği az gelişmiş ülkelerde giderek artıyor. The Cancer Atlas’a göre meme kanseri her yıl yüz binlerce kadının ölümüne neden oluyor. Kadınlarda erken ölümlerin de başlıca nedenleri arasında yer alıyor.
Kuzey Amerika Radyoloji Derneği’ne (RSNA) göre hastalığın atlatılmasını kolaylaştırmak için erken teşhis hayati öneme sahip. Bu, kanserin kontrol altına alınmasında önemli bir ol oynuyor. Erken teşhisi sağlayan mamografi hayat kurtarıyor.

Verilerle meme kanseri
1985 yılında ekim ayı Meme Kanseri Farkındalık Ayı olarak belirlendi. Farkındalık ayı vesilesi ile Suudi Arabistan Onkoloji Derneği geçen hafta pazartesi günü, Pfizer Suudi Tıp Şirketi ile iş birliği içinde Deneyimler Forumu platformu üzerinden bir basın toplantısı düzenledi. Basın konferansında meme kanseri teşhissindeki ve tedavisindeki gelişmeler ve yapay zekanın erken teşhisteki rolü ele alındı.
Suudi Arabistan Onkoloji Derneği Başkanı, Kral Abdulaziz Tıp Şehri’nde Göğüs Onkolojisi Danışmanı ve Uluslararası Meme Kanseri Konferansı Başkanı Profesör Dr. Mutaib el-Fehidi, Şarku’l Avsat’ın sağlık ekibine konuya dair açıklamalarda bulundu. Fehidi, meme kanserinin dünya genelinde kadınlar arasındaki en yaygın kanser türü olduğunu, aynı zamanda kadınlarda kansere bağlı ölümlerde de ilk sırada yer aldığını söyledi. Kansere ilişkin küresel çapta istatistik çalışmaları yürüten GLOBOCAN sitesine göre meme kanseri her yıl kanser vakalarının yüzde 25’inden (1,7 milyon kişi), kansere bağlı ölümlerin ise yüzde 15’inden (521 bin 900 kişi) sorumlu. Küresel çapta meme kanseri oranı her 100 bin kişi başına 43. Meme kanseri gelişmiş ülkelerde kaydedilen (794 bin) vakaya kıyasla az gelişmiş ülkelerde biraz daha yüksek bir oranda (883 bin) kaydediliyor. Dünyada çapında 19 milyon 300 bin kanser vakası bulunuyor. Bunların yüzde 11,7’ini, yani 2 milyon 300 binini meme tümörleri olanlar, yüzde 24’ünü de meme kanseri vakaları oluşturuyor.
2020’de yayınlanan Suudi Kanser Kaydı istatistikleri, 2017’de toplam 2 bin 508 meme kanseri vakası (kadınlarda 2 bin 463 vaka, erkeklerde 45 vaka) olduğunu gösterdi. Bu, ülkedeki tüm kanser türlerinin yüzde 18’ini oluşturuyor. Söz konusu veriler, her 100 bin ABD’li, İngiliz veya İrlandalı kadından 92’sinde meme kanseri görülmesine kıyasla, her 100 bin Suudi kadından 30’una meme kanseri teşhisi konduğu anlamına geliyor. Suudi Arabistan’da meme kanseri düşük oranda görülmesine rağmen Krallık’taki meme kanseri sorunu, ilk evrelerdeki vakaların (evre 1 ve 2), toplam vakaların da yaklaşık 40’ını oluşturuyor. Zira lenf düğümleri dahil olmak üzere lokal olarak ilerlemiş (evre 3) kanser tipleri de vakaların yüzde 40’ını oluşturuyor. Metastatik kanser (evre 4) yüzde 15,5’ini oluştururken geri kalanın (yüzde 3,8) evreleri bilinmiyor.

Risk faktörleri ve nedenleri
Meme kanserinde risk faktörleri ise şöyle sıralanıyor:
-Cinsiyet: Kadınlarda meme kanseri görülme oranı erkeklerinkinden 100 kat daha fazladır.
-Yaş: Meme kanserine yakalanma riski yaşla birlikte artıyor.
-Genetik faktörler: Genetik mutasyonlar meme kanseri vakalarının yaklaşık yüzde 12’sini oluşturuyor. Bunlar arasında en yaygını BRCA 1 ve BRCA 2 olarak biliniyor.
-Aile geçmişi: Birinci derecede bir akrabada görülmesi durumunda kansere yakalanma riski daha da yükseliyor.
-Kişisel geçmiş: Daha önceden tanı konulmuş olması durumunda meme kanserinin tekrarlama riski üç veya dört kat artıyor.
-Hormon seviyesi: Erken yaşta reglinin başlaması, geç menopoz ve gebelik önleyici ilaç kullanımı ile kanser riski artarken menopoz öncesi yumurtalıkların alınması (ooferektomi premenopozal) 30 yaşından önce gebelik ve emzirme ile risk azalıyor.
-Yaşam tarzı: Obezite, alkol ve sigara kullanımı, iyonize radyasyona maruz kalma gibi durumlarla risk artarken egzersiz ve normal kilonun korunması ise riski azaltıyor.

Meme kanserinin nedenleri
Profesör Dr. Mutaib el-Fehidi, meme kanserinin asıl sebebinin ne olduğunun ve nasıl önleneceğinin henüz bilinmediğini ancak kanserin henüz memede sınırlıyken tespit edilmesinin hayatta kalma oranını yüzde 98’e kadar çıkardığının kesin olduğunu vurguladı.
Kansere yönelik belirtilerle ilgili kadınlara şu önerilerde bulundu:
-Ailenizde kanser vakalar olması durumunda meme kanserine yakalanma riski olduğunu bilin. Bu konuda doktorunuzu da bilgilendirin.
-Belirtilerin risk faktörlerinin meme kanserine kesin bir şekilde neden olmadığını, sadece kanserin gelişme şansını artırdığını aklınızda bulundurun.
-Birçok risk faktörünün söz konusu olması, daha az risk faktörüne sahip olan kişilere göre kansere yakalanma riskinin daha fazla olduğu anlamına gelir.
-Bazı risk faktörlerinin kontrol edilebileceğini unutmayın.
-Yapmanız gereken tek şeyin gerekli testleri yaptırmak olduğunu bilin. Bu alanda uzman olan bir doktora danışın. Orta düzeyde risk faktörlerine sahipseniz 40 yaşından sonra her yıl mamografi ve klinik meme kanseri muayenesi, 20 yaşından itibaren de en az 3 yılda bir klinik meme kanseri muayenesi yaptırın.

Kalıtsal meme kanseri
Cidde’deki Uluslararası Tıp Merkezi içindeki Onkoloji Merkezi’nin başkanı ve onkoloji danışmanı olan Prof. Dr. İzzettin İbrahim, yapılan bazı çalışmaların, belirli spesifik koşullara sahip meme kanserine sahip hastalara yapılan testlerin, vakaların yüzde 10’unda kalıtsal faktör olduğunu kanıtladığını söyledi. Kalıtsal duruma yönelik testlerin sistemini ve özelliklerinin genişletilmesi durumunda, bu sayının daha da artabileceğine dikkat çekti. İbrahim aynı şekilde kalıtsal meme tümörlerinin çoğunun kalıtsal faktörlerden kaynaklandığını, son zamanlarda BRCA1 ve BRCA2’den kaynaklanan meme tümörlerinden çok daha düşük oranlara sahip olan bazı genetik kalıtımlar bulunduğunu kaydetti.
Kalıtsal meme kanserini tespit etmek için yapılan muayenede ağzı kaplayan mukozadan da örnek alınıyor. Bu küresel olarak onaylanmış bir uygulama olarak ön plana çıkıyor. Söz konusu testler, son zamanlardaki tedavi edici keşiflerin ve genetik faktörle ilgilenen ilaçlar ile birlikte oldukça büyük önem arz ediyor. Yakın gelecekte, kemoterapi tedavisini önemli ölçüde azaltabilecek daha etkili başka ilaçların da bulunmasının beklendiği belirtiliyor.
Yapılan açıklamalara göre genetik testler yaptırabilecek gruplar şöyle sıralanıyor:
-Meme kanseri olmamış ancak anne ve kız kardeşi gibi birinci derece akrabalarından kanser teşhisi konulanlar veya yüksek orandan genetik bozukluğa sahip kadınlar. Zira genetik bozukluklar genlerin yüzde 10’undan 5’ini temsil eden, BRCA1 ve BRCA2 genlerinde görülebiliyor. Sonucun pozitif çıkması durumunda 80 yaşına kadar yaşayan birinde kansere yakalanma oranı yüzde 87’ye kadar yükseliyor.
-Meme kanseri olan kadınlar. Kalıtsal kanser testi de pozitif olması durumunda söz konusu kadınların yumurtalık ve fallop tüpü kanseri riski de artar. Bu kişilerde önlem olarak önce memelerin, daha sonrasında da çocuk doğurmalarının ardından, yaklaşık 40-45 yaşlarında yumurtalıkların ve fallop tüplerinin de alınması gerekiyor. Kişinin söz konusu ameliyatları olmayı reddetmesi durumunda yumurtalık kanseri ve diğer kanserlerin yanı sıra meme kanseri riskinin yüksek olduğunu bilmesi mühim. Bu kişilerin erken yaşlardan (30’lu yaşlardan itibaren) başlayarak 6 ayda bir düzenli olarak, röntgen ve mamografi çektirmesi gerekiyor.
-Annesi ve anneannesi meme kanserine yakalanmış kanserli kadınlar. Bu durumda meme kanserine karşı önleyici ilaç kullanılabilir. Bu durumlarda kanser hücreleri olmayan memenin de alınması öneriliyor. Aynı zamanda sadece mastektomi yapılmaması, meme dokusunun tamamen alınması tavsiye ediliyor. Ancak kişinin psikolojisi için bu durumlarda estetik görünüm korunuyor.

Yaşam tarzı
Dr. Mübarek Mansur, yaşam tarzının oldukça önemli olduğuna dikkat çektiği açıklamasında şu örnekleri verdi:
-Aşırı kilo ve obezite: Bunlar tümör gelişimi için yüksek risk faktörleridir. Yüksek oranda yağ içerdiği için fast food tüketiminizi sınırlayın.
-Doğum kontrol hapları: Meme kanserine yönelik aile öyküsü ve kişisel geçmiş nedeniyle tıbbi danışma ve takip olmaksızın 5-7 yıldan uzun bir süre kullanılması meme kanserine yakalanma riskini artırır.
-Şeker: Kanda bir insülin direnci sendromu vardır ve bu, kanser de dahil olmak üzere birçok hastalığın riskini artırır.
-Besin takviyeleri: Vitaminler zararlı değildir ancak kullanımı sırasında ve sonrasında bol meyve ve sebze ile sağlıklı ve dengeli bir diyet izlenmelidir. Bununla birlikte göğüs tümörü riskini artırdığı kanıtlanmış antioksidanlar içeren besin takviyelerinin kullanımından kaçınılması tavsiye edilir.

Meme kanserine karşı gelişmiş korunma yöntemleri
Meme kanserinden korunma için kapsamlı bir yaklaşım benimsenmesi gerekiyor. Mayo Clinic Kanser Merkezi araştırmacıları tarafından Journal of Clinical Oncology Practice’de yayınlanan bir araştırmaya göre meme kanserini önlemeye yönelik araştırmalardaki ilerlemeler, hastalığa yakalanma ve ölüm oranını azaltmak için yenilikçi fırsatlar sağladı.
Mayo Clinic’ten çalışmanın başyazarı dahiliye danışmanı Dr. Sandhya Pruthi, sağlık çalışanlarının bireysel meme kanseri riskini değerlendirilmesinin yararlarının farkında olmasının ve insanlara kanser riskini azaltmak için stratejiler önermesi ve uygulamasının faydalı olacağını belirtti. Pruthi ayrıca uzun yıllardır meme kanserini önlemeye yönelik yürütülen araştırmaların, öncelikli olarak yüksek potansiyelli, hormona duyarlı meme kanserlerinin oranlarını azaltmak için anti-östrojen ilaçlarının kullanımına odaklandığını söyledi. Ancak üçlü negatif meme kanseri olarak bilinen meme kanserlerini önlemek için diğer risk azaltma stratejilerinin yeniden test edilmesinin ve uygulanmasının önemli olduğunu vurguladı.
Kadınlar ve sağlık çalışanlarının meme kanserini önlemek için şu yaklaşımlara teşvik edilmesi gerektiğine işaret etti:
-Yaşam tarzı değişikliği.
-Meme kanseri önleyici anti-östrojen ilaçlar.
-Kanser hücreleri için mamografi çekilmesi.
-Kalıtsal gen testleri.
-Son olarak, kalıtsal meme kanseri mutasyonlarından birini geliştirme riski yüksek olan kadınların, bu riski azaltmak için önleyici cerrahi seçenekleri düşünmesi gerekiyor. Meme kanserinin önlenmesini başarmak için doktorlar hastalarının bireysel risklerini değerlendirerek onlara yaşam tarzı değişiklikleri yapmaktan önem olarak anti-östrojen veya farklı östrojen kullanımı gibi müdahalelere kadar tavsiyelerde bulunması gerekli görülüyor.
Bu tür stratejiler, hastalığın seyrinin iyi ilerleyeceği düşünülen, hormona duyarlı meme kanseri tümörlerini azaltmada de faydalı olabiliyor. Aynı şekilde hormonlara karşı duyarsız ve yüksek riski bir şekilde süreceği düşünülen tümörlerin önlenmesinde de fayda sağlayabiliyor.

Meme kanserinin erken teşhisinde yapay zekanın kullanımı
Dr. İzzettin İbrahim meme kanserini tespit etmenin geleneksel yönetimin 40 yaşından itibaren her yıl veya iki yılda bir mamografi çekilmesi, mamografinin rolünün tamamlayıcısı olan ancak onun yerine geçmeyen ultrason muayenesi yapılması, ardından da özellikle genetik bir faktör veya ailede güçlü bir meme tümörü hikayesi varsa bir MRI taraması yapılması olduğunu söyledi.
Ancak nihayet, son birkaç yılda ortaya çıkan yapay zeka sistemleri, meme kanseri teşhisi konusunda insan gücünün ve teknik kaynakların yükünü azalttı. Yapay zeka cihazlarına, önceki mamografi sonuçlarına yönelik çok sayıda bilgi yüklendi. Birçok çalışma, bu yöntemin tanı konusunda insan yeteneklerini artırmasa da karşılaştırma yapılmasını sağladığını gösterdi. Yapay zekanın sadece meme kanseri için değil, tüm tümör türleri için tıbbi uygulamalarda kullanılmasında en önemli bilim merkezlerinden biri Massachusetts Institute of Technology (MIT) oldu. MIT’in laboratuvarlarından biri, enstitünün mali destekçilerinden Şeyh Abdullatif Cemil’in adını taşıyor. Söz konusu laboratuvar tarafından geliştirilen bir programın meme kanseri gelişme riskini tahmin edip hesaplayabildiği kanıtlandı. Yapay zekanın gelecekte meme kanserinin otomatik tespitinde önemli bir role sahip olması bekleniyor.

Çalışma ve araştırmalara kadınların katılımı
Pfizer’in Suudi Arabistan Şirketi’nin Tıp Departmanı Direktörü ve konferans konuşmacılarından olan Dr. Hani el-Haşimi, tıbbi araştırmaları desteklemenin yanı sıra kadınların topluluğunu desteklenmesi gerektiğini vurguladı. Kadınları şu an Krallık’ta yerel olarak yürütülmekte olan uluslararası araştırmalara katılmaya teşvik etti. Krallık, son zamanlarda Suudi toplumu üzerinde başta genetik mutasyona dayalı tıp olmak üzere birçok araştırma yürütüyor. Meme tümörleri bu alanda yürütülen öncelikli araştırma konuları arasında yer alıyor.

Koronavirüs aşısı ve meme kanseri
Prenses Nora Onkoloji Merkezi’nin Yetişkin Onkolojisi Bölümü Başkanı Dr. Mübarek Mansur, bağışıklık sisteminin immünoterapi veya kemoterapiden etkilendiğini, bu nedenle söz konusu tedavileri alan hastaların sağlıklı kişilere göre çok daha zayıf bir bağışıklığa sahip olduğunu belirtti. Bu nedenle bakteriyel ve viral enfeksiyonlara karşı oldukça savunmasız olduklarının altını çizdi.
Nora Onkoloji Merkezi’nde koronavirüs aşısı olmayan 107 kanser hastası üzerinde 6 aylık bir süreyle hızlı bir istatistiksel çalışma yapıldı. Söz konusu kişilerin hastaneye yatış oranının yüzde 10 olduğu ve içlerinden 21’inin yaşamını kaybettiği tespit edildi. Söz konusu çalışma, bu hastaların enfeksiyona karşı yatkınlıklarının bulunduğunu ve Kovid-19’a karşı aşılanmalarının kendileri için çok önemli olduğunu ortaya koydu. Dolayısıyla aşıların zamanında ve gecikmeden yapılması gerektiğini de göstermiş oldu.

Meme Kanseri Farkındalık Ayı
Süleyman El-Habib Hastane Grubu’nun Onkoloji Merkezi başkanı, Kral Faysal Üniversitesi’nde doçent olan onkoloji uzmanı Dr. Umm el-Heir Abdullah Ebu el-Heir, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Meme Kanseri Farkındalık Ayı’na ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Dr. Umm 20 yıldır konuya dair çalışmalar yürüttüğünü ve şu an onkoloji bölümünde görev aldığını belirttiği açıklamasında her hastasıyla farklı bir hikaye yaşadığının altını izdi. Dr. Umm sözlerini şöyle sürdürdü:
 “2003 yılında Krallık’ta meme kanseri farkındalığını artırmak için çalışmaya başladık. Halen meme kanseri farkındalık ayında her yıl etkinlikler düzenliyoruz. Farkındalık çalışmalarının başlaması ile meme kanserinin erken teşhisinin önemi de benimsendi. 2014 yılından itibaren ücretsiz taramalar yapılmaya başlandı. Bugün hastalarımın ve toplumun sağlıkları bireyleri için şunu soruyorum: Peki bunda başarılı olduk mu? Elbette başarılı olduk ve bu çabalar sayesinde ileri evredeki kanser oranı yüzde 10 azaldı. Ancak halen ileri evrelerde olan vakalar tespit ediyoruz. Yine de çok büyük sayıda kadına erken muayene yapılamıyor. Burada karşımıza şu soru çıkıyor: Peki, sorun nerede? Hastalarımıza ve toplumumuza verdiğimiz bilgilerde mi yoksa bu bilgilerin sunulma şeklinde mi? Ya da biz doktorlar hedef kitleye ulaşamıyor muyuz?”
Dr. Umm açıklık getirmek istediği konuları şöyle sıraladı:
-Bugün meme kanseri dünküyle aynı değil. Meme kanseri kronik bir hastalık olarak sınıflandırılırken tedavi oranı da oldukça yükseldi.
-Sadece test yaptırmamız gerekiyor. Bu bir yıl test yaptırınca yıllarca test yaptırmaktan kaçabileceğimiz anlamına gelmiyor.
-Her kadının, özellikle risk faktörlerinin söz konusu olması durumunda 40 yaşından itibaren yılda bir kez test yaptırması gerekiyor.
-Meme kanserinin tedavisinde birçok gelişme yaşandı. Doktorların östrojen ve progesteron reseptörleri taşıyan meme kanseri kemoterapisi uygulamasına yönelik karar almasına yardımcı olan testler geliştirildi.
-Hastalık yayılmış olsa da tüm meme kanseri türleri için mücadele imkanını ve daha uzun hayatta kalma şansını artıran birçok gelişmiş tedavimiz bulunuyor.
Umm al-Khair sözlerinin sonunda tüm kadınlardan söz konusu hastalık ile ilgili dikkatlice düşünmelerini, hastalığa karşı kendilerini korumalarını, vücut kitle endekslerinin 25’i geçmemesi için kilolarını korumaya çalışmalarını ve haftada 4 kez 40 dakika spor yapmalarını istedi. Ayrıca aha fazla sebze ve meyve tüketmelerini, buna karşılık daha az doymuş yağ ve şeker almalarını ve 40 yaşından itibaren herhangi bir semptom olmasa da mamografi ve ultrason çektirmelerini tavsiye etti.



Pandora'ya dönüş: Dev bütçeli Avatar 3'ün gişe bilançosu

Avatar serisine Ateş ve Kül'le katılan 39 yaşındaki Oona Chaplin, volkanlarda yaşayan Mangkwan kabilesinin lideri Varang'ı canlandırıyor (20th Century Studios)
Avatar serisine Ateş ve Kül'le katılan 39 yaşındaki Oona Chaplin, volkanlarda yaşayan Mangkwan kabilesinin lideri Varang'ı canlandırıyor (20th Century Studios)
TT

Pandora'ya dönüş: Dev bütçeli Avatar 3'ün gişe bilançosu

Avatar serisine Ateş ve Kül'le katılan 39 yaşındaki Oona Chaplin, volkanlarda yaşayan Mangkwan kabilesinin lideri Varang'ı canlandırıyor (20th Century Studios)
Avatar serisine Ateş ve Kül'le katılan 39 yaşındaki Oona Chaplin, volkanlarda yaşayan Mangkwan kabilesinin lideri Varang'ı canlandırıyor (20th Century Studios)

James Cameron'ın bilimkurgu destanı Avatar: Ateş ve Kül (Avatar: Fire and Ash), dünya genelinde 345 milyon dolar hasılatla gişeye güçlü bir giriş yaptı. Ancak bu başlangıç, serinin bir önceki filmine kıyasla kayda değer bir düşüşe işaret ediyor. 

Karşılaştırmak gerekirse, 2022'de defalarca ertelenen vizyon tarihinin ardından gösterime giren Avatar: Suyun Yolu (Avatar: The Way of Water), aynı dönemde 435 milyon dolar kazanmıştı.

2025'in en büyük ikinci açılışı

Disney ve 20th Century imzalı Avatar 3'ün ilk bilet satışları, 257 milyon dolar uluslararası ve 88 milyon dolar Kuzey Amerika olmak üzere gerçekleşti. Küresel ölçekte bu rakam, 2025'in en büyük ikinci açılışı anlamına geliyor. Listenin zirvesinde ise üç günde 500 milyon dolar hasılat elde eden bir başka Disney yapımı Zootropolis 2 (Zootopia 2) yer alıyor.

Avatar: Ateş ve Kül, sinema salonlarındaki beklentiler açısından son derece yüksek bir çıtaya sahip. Zira Pandora'ya yapılan ilk iki yolculuk, dünya çapında 2 milyar doların üzerinde gişe yaparak büyük başarı yakalamıştı. Üstelik Disney'in prodüksiyon için 350 milyon dolar, pazarlama içinse yaklaşık 150 milyon dolar harcadığı belirtiliyor. Bu da dev bütçeli yapımın maliyetini karşılayabilmesi için uzun soluklu ve yüksek bir gişe performansına ihtiyaç duyduğu anlamına geliyor.

Bu noktada Avatar filmleri, gişedeki dayanıklılıklarıyla biliniyor. Ne 2009 yapımı Avatar ne de Suyun Yolu, açılışlarıyla Noel öncesinde rekor kırmıştı. Ancak her iki film de yeni yıl boyunca sinemaseverlerin ilk tercihi olmayı sürdürmüştü. Bugün bu iki yapım, sırasıyla 2,9 milyar dolar ve 2,3 milyar dolar hasılatla tüm zamanların en çok kazanan filmleri arasında yer alıyor.

Üçüncü filmin ticari başarısında uluslararası izleyici belirleyici olacak. İlk Avatar, gişesinin 2,1 milyar dolarını Kuzey Amerika dışı pazarlardan elde etmişti. Devam filmi ise yabancı pazarlardan 1,65 milyar dolar kazandı.

Çin'de Suyun Yolu'nu geride bıraktı

Sinema danışmanlık şirketi Franchise Entertainment Research'ün başındaki David A. Gross, "İlk iki film hasılatlarının yüzde 70'inden fazlasını yurt dışından elde etti. Şu ana kadar yabancı pazarlardaki açılışlar yine son derece güçlü" değerlendirmesini yaptı.

Bu tabloya öncülük eden ülke Çin oldu. Ateş ve Kül, Çin'de 57,6 milyon dolarla açılarak, Suyun Yolu'nun 56 milyon dolarlık başlangıcını az da olsa geride bıraktı. Çin dışındaki en güçlü uluslararası açılışlar ise Fransa'da 21,4 milyon dolar, Almanya'da 18 milyon dolar, Güney Kore'de 13,6 milyon dolar ve Birleşik Krallık'ta 11,9 milyon dolar olarak kaydedildi.

"Çok az serinin yapabildiğini başardı"

"Görsel şölen" diye tanınan Avatar filmlerinde izleyicilerin en yüksek görüntü kalitesini tercih etmesi de şaşırtıcı olmadı. IMAX ve 3D gibi formatlar, toplam hasılatın yüzde 66'sını oluşturdu. Yalnızca IMAX gösterimleri, dünya genelinde 43,6 milyon dolar gelir sağladı. Bu rakam, toplam küresel açılışın yaklaşık yüzde 14'üne karşılık geliyor. Bu sonuç, IMAX'in 2025'teki en büyük açılışı olmasının yanı sıra şirket tarihindeki en büyük 5. başlangıç olarak kayda geçti.

IMAX CEO'su Rich Gelfond, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi:

James Cameron, Avatar'la yeni ufuklar açmayı sürdürürken, IMAX'le bu benzersiz seri arasındaki güçlü bağ da varlığını koruyor. IMAX, dünyanın neredeyse her pazarında hasılattan orantısız derecede büyük bir pay elde ediyor. Avatar filmleri, az sayıda serinin başarabildiği bir gişe dayanıklılığı sergiledi ve izleyicilerin bayram sezonu boyunca ve sonrasında Avatar: Ateş ve Kül'ü IMAX'te büyük ilgiyle izlemeye devam etmesini bekliyoruz.

Independent Türkçe, Deadline, Variety


38 yıllık kült bilimkurgunun devamı geliyor: Hayallerim gerçek oldu

Yıldız Savaşları serisinden ve 1970-1980'de seyirciyle buluşan benzer bilimkurgulardan mizahi olarak beslenen yapımda Lone Starr ve Barf, Prenses Vespa'yı Dark Helmet'ın pençesinden kurtarmak için uçan Winnebago'da görevlendiriliyor (Metro-Goldwyn-Mayer)
Yıldız Savaşları serisinden ve 1970-1980'de seyirciyle buluşan benzer bilimkurgulardan mizahi olarak beslenen yapımda Lone Starr ve Barf, Prenses Vespa'yı Dark Helmet'ın pençesinden kurtarmak için uçan Winnebago'da görevlendiriliyor (Metro-Goldwyn-Mayer)
TT

38 yıllık kült bilimkurgunun devamı geliyor: Hayallerim gerçek oldu

Yıldız Savaşları serisinden ve 1970-1980'de seyirciyle buluşan benzer bilimkurgulardan mizahi olarak beslenen yapımda Lone Starr ve Barf, Prenses Vespa'yı Dark Helmet'ın pençesinden kurtarmak için uçan Winnebago'da görevlendiriliyor (Metro-Goldwyn-Mayer)
Yıldız Savaşları serisinden ve 1970-1980'de seyirciyle buluşan benzer bilimkurgulardan mizahi olarak beslenen yapımda Lone Starr ve Barf, Prenses Vespa'yı Dark Helmet'ın pençesinden kurtarmak için uçan Winnebago'da görevlendiriliyor (Metro-Goldwyn-Mayer)

Uzay Topları'nın (Spaceballs) uzun süredir beklenen devam filminin çekimlerini tamamlayan Lewis Pullman, deneyimi "kozmik ölçekte" diye tanımladı.

People dergisine verdiği yeni röportajda konuşan Thunderbolts* yıldızı, "Bir hayalin gerçekleşmesi gibiydi. Çekimleri yeni bitirdik ve her gün tam anlamıyla baş döndürücüydü. Garip bir simülasyonun içindeymişim gibi geldi. Şansıma hâlâ inanamıyorum" dedi.

32 yaşındaki aktör, ilk filmin yıldızlarından Bill Pullman'ın oğlu.

Dönem dizisi Lessons in Chemistry'yle de tanınan oyuncu sözlerini şöyle sürdürdü:

Babamla birlikte çalışmayı çok uzun zamandır istiyorduk ama bunun mümkün olup olmayacağını hiç bilmiyorduk. Bunu Uzay Topları 2 (Spaceballs 2) gibi bir filmde yapmak ise 'Bu nasıl bir simülasyon, şu an hangi dünyadayız?' dedirtecek bir şeydi.

Geliştirme aşamasında olduğu ilk kez 2024 yazında duyurulan Uzay Topları 2, 1987 tarihli kült uzay parodisinin geleneğini sürdürecek. 

Filmde Rick Moranis, Bill Pullman ve Daphne Zuniga; sırasıyla Dark Helmet, Lone Star ve Prenses Vespa rollerine geri dönüyor. 

İlk filmin yaratıcısı Mel Brooks da projede yer alıyor. Lewis Pullman'ın yanı sıra Keke Palmer, Anthony Carrigan ve aynı zamanda senaryoya da imza atan Josh Gad da kadroya katılan yeni isimler arasında. 

Filmi Emmy adayı Josh Greenbaum yönetirken, senaryoda Benji Samit ve Dan Hernandez'in de imzası bulunuyor. Çekimler eylülde başlamış ve kısa süre önce tamamlanmıştı.

Bilimkurgu türünün parodisi olan ve Yıldız Savaşları'ndan (Star Wars) 2001: Uzay Macerası'na (2001: A Space Odyssey) uzanan ikonik filmlere göndermelerle dolu bir parodi niteliğindeki Uzay Topları, dünya genelinde 38,1 milyon doların biraz üzerinde hasılat elde etmiş; yıllar içinde bir kült klasiğe dönüşmüştü.

Uzay Topları 2'nin 2027'de vizyona girmesi planlanıyor.

Independent Türkçe, Deadline, People


Netflix'teki Güney Kore yapımı distopya seyirciyi nefessiz bıraktı

30 yaşındaki Güney Koreli aktris Kim Da-mi, Kim Byung-woo imzalı Tufan'da, küçük oğlu Ja-in'i kurtarmaya çalışan bilim insanı Gu An-na rolünde (Netflix)
30 yaşındaki Güney Koreli aktris Kim Da-mi, Kim Byung-woo imzalı Tufan'da, küçük oğlu Ja-in'i kurtarmaya çalışan bilim insanı Gu An-na rolünde (Netflix)
TT

Netflix'teki Güney Kore yapımı distopya seyirciyi nefessiz bıraktı

30 yaşındaki Güney Koreli aktris Kim Da-mi, Kim Byung-woo imzalı Tufan'da, küçük oğlu Ja-in'i kurtarmaya çalışan bilim insanı Gu An-na rolünde (Netflix)
30 yaşındaki Güney Koreli aktris Kim Da-mi, Kim Byung-woo imzalı Tufan'da, küçük oğlu Ja-in'i kurtarmaya çalışan bilim insanı Gu An-na rolünde (Netflix)

Netflix izleyicileri, cuma günü (19 Aralık) platformda yayına giren yeni felaket filmi karşısında adeta büyülendi.

Distopik bir gelecekte geçen sürükleyici film, devasa bir sel felaketinin yutmak üzere olduğu bir dünyanın kasvetli tablosunu çiziyor.

Milyarlarca insanın hayatı pamuk ipliğine bağlıyken, dünyayı kurtarmaya yönelik bir planı olan anne, çocuğunu hayatta tutabilmek için apartman binasında yükselen sulara ve zamana karşı amansız bir mücadele veriyor.

Güney Kore yapımı Tufan (Daehongsu), İntikam'la (Manyeo) tanınan Kim Da-mi ve Netflix fenomeni Squid Game'in ilk sezonunda rol alan Park Hae-soo'nun başını çektiği oyuncu kadrosuyla dikkat çekiyor.

Mirror'ın aktardığına göre gerilim filmi, yayımlandığı günden bu yana izleyicileri nefessiz bırakırken, karakterlerin verdiği yoğun hayatta kalma mücadelesiyle bazılarını da gözyaşlarına boğdu.

Bir izleyici sosyal medyada, "Az önce Tufan'ı izledim... Şu an hıçkıra hıçkıra ağlıyorum. Bu kadar duygusal olmasını beklemiyordum! Kim Da-mi'nin rol seçimleri her zaman ustalık dersi gibi!" diye yazdı.

Bir başka izleyici ise filmi bitirir bitirmez, "Nasılsınız bilmiyorum ama ben tekrar tekrar izlemek istiyorum. Kim Da-mi'nin anne performansı olağanüstüydü!" paylaşımında bulundu.

Bir diğer kullanıcı da deneyimini şöyle aktardı: 

Yemek yerken izlemek için Netflix'te film arıyordum ve Tufan'ı açtım. Kısacası, yemek yerken izlemek için iyi bir film değil ama güzelce ağlamak istiyorsanız kesinlikle izlenmeli.

Film, Letterboxd'da da övgü topladı. Bir kullanıcı Tufan'a 5 yıldız vererek şu yorumu yaptı:

Görseller en iyi anlamda çılgıncaydı. Başta Yarından Sonra (The Day After Tomorrow) hissi veriyordu, sonra yavaş yavaş Yıldızlararası (Interstellar) sularına girdi. Ortalarda Wonderland'i hatırlattı, finaldeyse aklımdan Distant Sky çıkmadı. Film, bittikten sonra bile aklımdan çıkmıyor.

Bir başka izleyici ise yapımı "2025'in açık ara en iyi filmlerinden biri" diye tanımladı.

Independent Türkçe, Daily Record, Mirror