Süper Lig kulüplerinin Avrupa macerası tehlikede... Gülhan: Araç haline gelen bir futbolun Avrupa'da başarılı olması söz konusu olamaz

Türkiye, UEFA sıralamasında bu sezonu ilk 15 içinde bitiremezse Süper Lig şampiyonu, 2023-24 sezonunda ön eleme turundan turnuvaya katılacak / Fotoğraf: AA
Türkiye, UEFA sıralamasında bu sezonu ilk 15 içinde bitiremezse Süper Lig şampiyonu, 2023-24 sezonunda ön eleme turundan turnuvaya katılacak / Fotoğraf: AA
TT

Süper Lig kulüplerinin Avrupa macerası tehlikede... Gülhan: Araç haline gelen bir futbolun Avrupa'da başarılı olması söz konusu olamaz

Türkiye, UEFA sıralamasında bu sezonu ilk 15 içinde bitiremezse Süper Lig şampiyonu, 2023-24 sezonunda ön eleme turundan turnuvaya katılacak / Fotoğraf: AA
Türkiye, UEFA sıralamasında bu sezonu ilk 15 içinde bitiremezse Süper Lig şampiyonu, 2023-24 sezonunda ön eleme turundan turnuvaya katılacak / Fotoğraf: AA

Avrupa futbolunun en önemli organizasyonları Şampiyonlar Ligi, Avrupa Ligi ve Konferans Ligi, kulüplere hem ekonomik hem de prestij açısından katkılar sunuyor. 
Türk temsilcilerinin bu alandaki temsiliyeti tehlike altında. Avrupa kupalarında ülkelere tanınan kontenjanlar UEFA sıralamasına göre belirleniyor.
Son yıllarda uluslararası arenada başarısız sonuçlar alarak sıralamada 19. sıraya gerileyen Süper Lig kulüpleri, yeni bir tehlikeyle karşı karşıya.
Toplamda 24 bin 500 puanı bulunan ve UEFA sıralamasında 19. basamakta yer alan Türkiye, Çekya, Güney Kıbrıs, Yunanistan ve Hırvatistan'ı geçemezse 2023-24 sezonunda Avrupa'daki temsiliyet haklarını azaltarak ön eleme turlarıyla oldukça zora sokacak.
2021-22 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde Beşiktaş, UEFA Avrupa Ligi'nde ise Galatasaray ve Fenerbahçe, sergileyecekleri performansla bir anlamda bu alandaki geleceklerini de tayin edecek.
Söz konusu takımlar kalan maçlarını kazanıp rakiplerini geride bırakamaz ve ilk 15 ülke içerisine giremezlerse, 2023-24 sezonunda Süper Lig şampiyonu Şampiyonlar Ligi'ne 1, Konferans Ligi'ne ise 3 takım katılma hakkı elde edecek. UEFA Avrupa Ligi'ne ise Türk ekipleri katılamayacak.

5 takımdan 3'ü yola devam etse de tehlike büyük
Bu sezon Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzonspor ve Sivasspor ile Avrupa kupalarında temsil edilen Türkiye, yoluna üç takımla devam ediyor.
Şampiyonlar Ligi'nde yer alan Beşiktaş, Ajax, Borussia Dortmund ve Sporting Lizbon ile mücadele ettiği grubunda geride kalan üç maçından da yenilgiyle ayrıldı ve ülke puanına katkı sunamadı.

Fenerbahçe, Antwerp karşısında öne geçse de üstünlüğünü koruyamayarak sahadan 1 puanla ayrıldı / Fotoğraf: AA
UEFA Avrupa Ligi gruplarında yoluna devam eden ekiplerden Fenerbahçe, Eintracht Frankfurt, Olympiakos ve Antwerp ile üst tura çıkma mücadelesi verdiği grupta 2 galibiyet, 1 yenilgi elde etti.
Bu sezon Türk temsilcileri arasındaki en başarılı takım Galatasaray oldu. Marsilya, Lazio ve Lokomotiv Moskova ile gruptan çıkmak için yarışan sarı-kırmızılılar, Lazio ve Lokomotiv Moskova'yı mağlup ederken Marsilya ile berabere kaldı ve liderlik koltuğunu korudu. 

Türkiye, UEFA sıralamasında 19. basamakta
Türkiye, bir dönem üst sıralarda yer aldığı UEFA sıralamasında son yıllarda aldığı başarısız sonuçlarla 19. sıraya kadar geriledi.
2017-18 sezonunda 6 bin 800 puan toplayan Türk temsilcileri, 2018-19'da 5 bin 500, 2019-20'de 5 bin, 2020-21'de ise 3 bin 100 puan topladı. 
Bu sezon şu ana kadar 4 bin 100 puana ulaşan Türk ekipleri, toplamda 24 bin 500 puanla 19. oldu.
Türkiye'nin en yakın rakipleri 18. Çekya 24 bin 600, 17. Güney Kıbrıs 24 bin 625, 16. Yunanistan 24 bin 700 ve 15. sırada bulunan Hırvatistan 24 bin 900 oldu.
14. sıradaki İsviçre'nin puanı ise 27 bin 425. Çekya'nın 3, Güney Kıbrıs'ın ve Yunanistan'ın 2'şer ve Hırvatistan'ın ise 1 takımı Avrupa kupalarında yoluna devam ediyor.

Müslüm Gülhan / Fotoğraf: Independent Türkçe
"Aynı tas aynı hamam devam ediyor"
Spor yazarı ve teknik direktör Müslüm Gülhan, Türk ekiplerinin uluslararası arenada aldıkları başarısız sonuçlar ile Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın Avrupa kupalarındaki şanslarını Independent Türkçe'ye değerlendirdi.
Avrupa kupalarında Türk temsilcilerinin son yıllarda aldığı başarısız sonuçların Süper Lig'in kalitesiyle doğrudan ilgili olduğunu dile getiren Gülhan, "Süper Lig'in kalitesine bakabilmek için önce TFF'nin tüm kurulları ve komisyonlarıyla futbolu nasıl yönettiğine bakmak gerekiyor" dedi.
AİHM'nin, TFF'nin tüm kurullarını değiştirmesi yönünde karar aldığını ifade eden Gülhan, "TFF, Genel Kurul'da karar aldı ama uygulamayı sonraki toplantıya erteledi. Aynı tas aynı hamam devam ediyor. Kulüplere bakınca yönetici profilleri siyasi kurgu üzerinden geliyor. Milli Takım'da da aynı durum söz konusu. Siyaset futbolu ele geçirmiş ve bunu kendi argümanları için kullanıyor. Bu hale gelince de futbolun kendi koşulları amaç olmaktan çıkıp araç haline geliyor. Araç haline gelen bir futbolun ve buna göre dizayn edilmiş bir ligin Avrupa'da başarılı olması söz konusu olamaz" diye konuştu. 

"Süper Lig'in kalitesi, çevre liglerle kıyaslandığında hemen hemen en kötüsü"
Avrupa'nın çok önemsenmesi gerektiğini vurgulayan Gülhan, bu arenada bir yüzleşme gerçekleştiğini ifade ederek, şöyle devam etti: 
"Türkiye liginin, kulüplerin, Milli Takım'ın, TFF'nin ve yöneticilerin ne olduğuyla ilgili genel bir değerlendirme alıyorsunuz orada. Bu nedenle çok önemli. Netice itibariyle Süper Lig'in kalitesi, Avrupa'nın beş büyük ligini dışarı çıkarıyorum çevre liglerle kıyaslandığında hemen hemen en kötü lig. Menajerler üzerinden bir sistem yaratılarak tamamen bir rant kurgusu haline getirilmiş. Bundan nemalanan insanlar geldikleriyle gittikleri arasındaki farka baktığınızda her şeyi çok net anlayabiliyorsunuz. Burada bir çelişki ortaya çıkıyor. Kulüpler inanılmaz derecede borçlandırılmış, kişiler de ekonomik düzeyi yükselmiş koşullar çıkıyor. Bunların hepsini topladığında Yunanistan'ın da altında kalıyorsun Güney Kıbrıs'ın da..."

"Bu koşullar devam ettiği sürece daha da geriye gideceğiz"
Türkiye'nin gerisinde kaldığı Yunanistan, Güney Kıbrıs, Hırvatistan ve Çekya'nın asistan lig olduğunu ve bu organizasyonlarda oyuncu yetiştiriciliğinin ön planda tutulduğunu aktaran Gülhan, "Avrupa'nın 5 majör ligi olmayı hedefleyen bir amaçları yok. Yetiştirici formatında lig düzeyini yapıyorlar. Lejyoner futbolcuları var ve Avrupa'nın tüm liglerinde çok sayıda buralardan oyuncu oynuyor. Biz bunu da daha düzgün oturtamadık. Bu koşullar devam ettiği sürece daha da geriye gideceğiz" ifadelerini kullandı. 

Beşiktaş, bu sezon Şampiyonlar Ligi'nde oynadığı 3 maçtan da yenilgiyle ayrıldı / Fotoğraf: AA
"Beşiktaş'ın gruptan çıkması mucizelere kalır"
Gülhan, Türkiye'yi Avrupa kupalarında temsil eden Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın bundan sonra yapabileceklerini ve gruptan çıkma şanslarını da yorumladı.
Şampiyonlar Ligi'nde mücadele eden Beşiktaş'ın Dortmund, Ajax ve Sporting Lizbon ile mücadele ettiği grubunda hiç şansı kalmadığını söyleyen Gülhan, "Gruptan çıkması mucizelere kalır. Onu bırakın Avrupa Ligi'ne gitmek için de pek şansı kalmadı. Avrupa Ligi'ne gitmesi için Sporting'i yenmesi lazımdı, kendi evinde yenildi. En azından deplasmanda bir şansı olurdu. Sporting'in şimdi gruptan çıkma şansı bile var. Beşiktaş'ın Dortmund ve Sporting deplasmanları kaldı. İçeride ise kalitesi ortada olan Ajax ile oynayacak. Yenmesi mucizelere bağlı. Yapabileceği bir şey yok. Beşiktaş büyük ihtimalle ne Avrupa Ligi'ne gidebilecek ne de gruptan çıkabilecek. Belki de puansız kapatıp geri dönecek. Bir şansı olduğunu sanmıyorum" değerlendirmesinde bulundu.
Beşiktaş'ın elde ettiği başarısızlıkta Sergen Yalçın'ın da payı olduğunu dile getiren Gülhan, şu eleştiriyi yaptı:
"Şampiyonlar Ligi'ni Süper Lig formatında oynatmaya çalıştı. Orası başka bir arena, futbolun kendi kurguları orada çok önemli. Eğer o kurguları kullanamazsanız duvara çarparsınız. Yalçın geçen sene çok başarılı görünmesine rağmen elindeki argümanların Avrupa için yeterli olmadığı ortaya çıktı. O kurguyu yapamadı. Son çıkardığı kadro çok popülistti. Sıradan bir savunma kurgusu, kalecin çaylak... Kadro mühendisliği çok kötü yapıldı Şampiyonlar Ligi için. Bu kadro Süper Lig için yeter ama orası için her konuda yetersiz kaldı."

"Sadece Avrupa Ligi'nde değil Süper Lig'de de sıkıntılar yaşayacak"
UEFA Avrupa Ligi D Grubu'nda Olimpiakos, Eintracht Frankfut ve Antwerp maçlarını geride bırakan Fenerbahçe'yi yorumlayan Gülhan, sarı-lacivertli ekibin kadro yapısına ve Ali Koç'a eleştirilerde bulundu: 
"Fenerbahçe'nin 30 kişilik kadrosuna baktığınızda 1 sol, 1 de sağ beki var. Orta sahanın ortasında oynayabilecek 8 göbek oyuncusu var. 6 forveti, 4 de stoperi var... Böyle bir kadro mühendisliği olur mu? Bunu Pereira değil Ali Koç yaptı. Çok öne çıkıp bir şeyler dizayn etmeye çalışıyor ama futbolu bilmediğinin farkında değil. Bu çok kötü bir şey. Koca takımda 1 sol 1 de sağ bek var. Gelen hoca ile konuşmaz mısınız 'şunu aldık, sen hangi sistemi oynatmak istiyorsun, düşüncen nedir' diye. Adam geldi, kendine göre bir sistem kurdu. Bu sistem Fenerbahçe'de uymuyor. Mesut Özil'i de burada kullanamıyor ve çelişki yaşıyor. Bunların hepsinin başında Ali Koç'un futbolla ilgili Fenerbahçe'yi dizayn etmeye çalışmasıyla felaket yaşıyor. Bundan sonra sadece Avrupa Ligi'nde değil Süper Lig'de de sıkıntılar yaşayacak. Bu sistemle devam etmesi çok zor."

Moskova'dan galibiyetle dönen Galatasaray, namağlup yoluna devam ediyor / Fotoğraf: AA 
"Hem Türkiye'ye hem de Avrupa'ya baktığımızda en iyi konumdaki takım Galatasaray"  
Şu anda hem Türkiye'de hem de Avrupa'da yarışan takımlara bakıldığında en iyi konumdaki takımın Galatasaray olduğunu öne süren Gülhan, "Fatih Terim kadroyla oynamayı çok seviyor, sıkıntı da orada başladı. Çok fazla kadroyla oynamaya başlayınca oradan kurumsal bir yapı çıkmadı. Kurumsal yapı çıkmayınca maç içinde yakaladığı avantajların hepsini kaybetti. Ya berabere kaldı ya da mağlup oldu. Şimdi baktığınız zaman istikrarı yakaladı, sistematik kurgusu devam ediyor. Böyle devam ettikçe oyunda kurumsallaşma oluyor. O da Beşiktaş'ın, Fenerbahçe'nin yapamadığı bir avantaj oluyor" ifadelerini kullandı. 

"Gruptan çıkma şansı bir tek Galatasaray'ın var, Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın yok"
Galatasaray'da Marcao'nun oyunun lideri olduğunu, Beşiktaş ve Fenerbahçe'de böyle bir oyuncunun yer almadığını dile getiren Gülhan, şöyle devam etti:
"Kişilik sorunları olmasına rağmen Marcao orada bir oyun lideri oldu. Çok etkili, takımı arkadan dizayn ediyor. Yanında kaleci de çok etkili ama bütün dizaynı Marcao yapıyor ve burada avantaj elde ediyor. Galatasaray, Marcao'nun olduğu tüm maçları üst düzey oynuyor. Fatih Terim de 70. dakikalara kadar oyuncu değşikliğini beklemeye başladı. Bu da oyunun bozulmamasına neden oldu ve takım bir kurgu yakaladı."
İstanbul temsilcisinde oyuncu kalitesi ve profilinin iyi durumda olduğunu söyleyen Gülhan, "Genç ve dinamik bir kadro ile oynuyorlar. Kulübe ile saha arasında rotasyon avantajları çok iyi. O yüzden avantajlılar. Gruptan çıkma şansı bir tek Galatasaray'ın var. Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın yok" dedi.

"Aynı antrenörler ligin içinde dönüp duruyor, aynı başarısızlıklar devam ediyor"
Gülhan, Avrupa ile Türk ekipleri arasındaki makasın daraltılması için şu öneriyi sundu:
"Bu yönetici profillerinden kulüplerin kurtulması lazım birincisi bu. TFF'den kurtulmak lazım ikincisi bu. TFF'nin tüm kurul ve komisyonlarının özerklik kazanması lazım. Futbolun siyasetin elinden kurtulması lazım. Bunlar yapılmadığı sürece hiçbir şekilde başarı elde edilemez. Bakın aynı antrenörler ligin içinde dönüp duruyorlar. Aynı başarısızlıklar, aynı format devam ediyor. Antalya'da olan Kayseri'ye, Kayseri'de olan Erzurum'a, Erzurum'da olan da Göztepe'ye gidiyor. Bir şey değişmiyor aynı antrenör. Bir değişkenlik yok. Son zamanlarda beni heyecanlandıran bir tek İlhan Palut var. Umarım kalite bakımından bir çıbanbaşı olur da en azından aradan biri çıkmış olur."
Independent Türkçe



Kum fırtınası, dayanıklılık ve zafer: Dakar Rallisi

2026 Dakar Rallisi, Dünya Ralli-Raid Şampiyonası'nın (W2RC) ilk ayağı olacak (Reuters)
2026 Dakar Rallisi, Dünya Ralli-Raid Şampiyonası'nın (W2RC) ilk ayağı olacak (Reuters)
TT

Kum fırtınası, dayanıklılık ve zafer: Dakar Rallisi

2026 Dakar Rallisi, Dünya Ralli-Raid Şampiyonası'nın (W2RC) ilk ayağı olacak (Reuters)
2026 Dakar Rallisi, Dünya Ralli-Raid Şampiyonası'nın (W2RC) ilk ayağı olacak (Reuters)

Adrenalin'den herkese merhaba, bu hafta gündeme ara verip motor sporlarının en zorlu mücadelelerinden biri olan Dakar Rallisi'ni inceliyoruz.

Dakar Rallisi, motor sporlarının en sert sınavlarından biri. Dakar denince akla ilk gelenler kum tepeleri, hiçliğin ortasındaki uzun etaplar, araçların çölün acımasız koşulları karşısındaki sınavı ve sürücülerin kayalarla, fırtınalarla ve navigasyon hatalarıyla boğuşmasıdır. 

Bu yarışın kökeni 1970'lerin sonuna dayanıyor. Fikrin kaynağıysa, Fransız motosikletçi ve organizatör Thierry Sabine'in kaybolması. Sabine, 1977'de Ténéré Çölü'nde geçirdiği zorlu deneyimi yarış fikrine dönüştürdü ve 1978'de Paris'ten Dakar'a uzanan ilk ralli hayata geçirildi.

İlk organizasyon, klasik pist rallilerinden farklı olarak "ralli-raid" türünün miladı sayılacak bir yapıya sahipti: Uzun mesafeli, çoğunlukla arazide, navigasyonun ve dayanıklılığın belirleyici olduğu etaplar. Yarış ilk düzenlendiğinde motosiklet, otomobil ve kamyon kategorileri birlikte sahnedeydi. Bu birliktelik etkinliğe macera odaklı, amaca yönelik bir ruh kazandırdı ve kısa sürede küresel bir ilgi gördü.

1980'ler ve 1990'lar boyunca Dakar, Afrika kıtasının geniş çöllerinde ve zorlu arazilerinde düzenlendi. Prestiji yükseldikçe riskler de arttı. Yarışın artan popülerliği, markalar ve sponsorlar için cazip bir platform oluşturdu. Mitsubishi, Peugeot, Citroën gibi üreticiler büyük yatırımlar yaparak dayanıklı ralli araçları geliştirdi ve Dakar rallisini ileri düzey mühendislik rekabetine dönüştürdü.

Bu yıllarda yarış, sadece bireysel cesaretin değil, ekip mühendisliğinin, lojistiğin ve stratejinin de sınandığı bir platforma dönüştü. Bununla birlikte Dakar'ın Afrika'da geçirdiği uzun dönemde trajediler de var.

Pek çok yıl boyunca navigasyon hatalarından, kötü hava şartlarından ve mekanik arızalardan kaynaklanan ağır kazalar yaşandı. Organizasyon güvenlik önlemlerini artırsa da doğanın sertliği çoğu zaman önlenemez riskler doğurdu. Thierry Sabine'in kendisi de ralli tarihinin trajik sonlarından birini yaşadı. Dakar'ı bir efsaneye dönüştüren isim, 1986'da bir helikopter kazasında yaşamını yitirdi. 

2000'li yılların başlarına gelindiğinde, Afrika'daki siyasi belirsizlikler ve güvenlik kaygıları organizasyonun geleceğini tartışmaya açtı. 2008'deki iptal ve ardından gelen değerlendirmeler, Dakar yönetimini lokasyon konusunda yeniden düşünmeye zorladı.

2009'dan itibaren ralli rotasını Güney Amerika'ya taşıdı; Arjantin ve Şili'nin çölleri, Bolivya'nın yüksek platoları, Peru'nun kum tepeleri ralliye farklı bir karakter kazandırdı. Güney Amerika dönemi, organizasyona hem görsel zenginlik kattı hem de farklı zorluklar sundu: Yüksek irtifa etapları, değişken iklim koşulları ve yeni jeolojik engeller, yarışçıların hazırlığını ve taktiklerini yeniden şekillendirdi.

Aynı zamanda Güney Amerika seyircisinin coşkusu, ralliyi yerel festivallere benzer bir kitle etkinliğine dönüştürdü; sokaklardan izleyicilerle dolan etaplar yeni hikayeler oluşturdu.

2020 bir diğer kırılma noktası oldu: Dakar, Güney Amerika'daki dönemini tamamlayıp Suudi Arabistan'da yeni bir sayfa açtı.

zxcdf
Dakar Rallisi'ne katılanlar çölün ortasında yaşanan mekanik arızalara da hazırlıklı olmalı (Reuters)

Suudi Arabistan'ın geniş çölleri, kum denizleri ve kayalık vadileri, hem Afrika'nın hem Güney Amerika'nın özelliklerini barındıran bir ortam sunuyor. Organizasyon için lojistik avantajlar, sponsorluk ve altyapı yatırımları bu taşınmanın arkasındaki başlıca gerekçeler.

Suudi Arabistan rotaları, teknisyenlik gerektiren bölümler, uzun kum maratonları ve mümkün olan en zorlayıcı navigasyon etablarıyla şekilleniyor; modern Dakar artık daha fazla teknoloji, daha sıkı güvenlik protokolleri ve aynı zamanda daha sofistike bir etap planlaması anlamına geliyor. Ancak yarışın ruhu değişmedi, zorlu doğa koşullarında insanın ve makinenin dayanıklılığı hâlâ belirleyici.

Dakar Rallisi tarihine bakarken öne çıkan isimler ve markalar da bu yarışın hikayesini oluşturuyor. "Mösyö Dakar" diye anılan Stéphane Peterhansel, motosiklet ve otomobil kategorilerinde uzun yıllara yayılan bir başarı grafiği çizdi ve Dakar'ın en çok zafer kazanan ismi.

Nasser Al-Attiyah, Carlos Sainz, Ari Vatanen, Cyril Despres, Marc Coma gibi sürücüler Dakar'ın farklı dönemlerine damga vurup kendi kategorilerinde efsaneleşti.
 

fvgt
Geçen yıl Dakar Rallisi'ne 136 motosiklet kayıt yaptırmış, yarışı ancak 89'u bitirebilmişti (Reuters)

Marka tarafındaysa Mitsubishi, Peugeot, Volkswagen, Mini ve Toyota gibi üreticiler Dakar'ı bir test alanı, bir imaj sahası ve teknoloji laboratuvarı olarak kullandı; dört çeker sistemlerinin, turbo ­motorların, dayanıklı şasi tasarımlarının ve araziye özgü süspansiyonların gelişimi Dakar sahnesinde hızlandı.

Dakar amatör yarışçılara da kucak açıyor. Profesyonel takımların yanı sıra sivil katılımcılar, macera arayan kişiler ve küçük takımlar her sene start çizgisinde yer alıyor; bu yönüyle Dakar hem elit performansı hem de keşif ruhunu barındırıyor.

Dakar'da yarışçılar kilometrelerce süren etaplarda zamanla yarışıyor. Özel etaplardaki zaman performansı sonuçlara doğrudan etki ederken, transfer etapları pilotları bir sonraki start noktasına taşıyor.

Etaplar navigasyon ve hız arasında bir denge kurmayı zorunlu kılıyor. Yanlış rota seçimi, küçük bir navigasyon hatası günlerce süren yarışta dakikaları değil, saatleri kaybettirebiliyor. Bu nedenle başarılı bir Dakar performansı, sadece hızın değil aynı zamanda stratejinin, mükemmel navigasyonun ve ekip desteğinin ürünü.

Güvenlik ve sağlık önlemleriyse Dakar'ın tartışmasız olarak gelişen yanlarından biri. İlk yıllarda sağlık hizmetleri sınırlıydı; günümüzde organizasyonun medikal ekipleri, hızlı müdahale helikopterleri, sahada yer alan tıbbi istasyonlar ve ileri düzey kurtarma protokolleriyle donatıldı.

Yine de riskler tamamen ortadan kalkmadı. Çöl koşullarında araç arızaları, aşırı sıcak, navigasyon hataları veya kazalar hâlâ ciddi tehlikeler oluşturuyor.

Organizasyon, medikal altyapı ve izleme sistemlerine sürekli yatırım yapıyor; özellikle yarış sırasında uydu iletişimi ve pozisyon izleme gibi teknolojiler, olası acil durumlarda müdahalenin hızını artırıyor.

Dakar'ın kültürel etkisi ve eleştirileri de yarışın hikayesinin önemli bölümlerini oluşturuyor. Yarışın Afrika'dan taşınması, hem ekonomik hem de politik tartışmalara neden olmuştu. Bazı eleştirmenler organizasyonun yerel topluluklarla olan ilişkilerini ve çevresel etkilerini sorguladı.

Suudi Arabistan'a taşınmasıysa bir taraftan organizasyonun küresel ölçekte sürdürülebilir kaynaklara erişimini garanti altına alırken, diğer taraftan yarışın "kimlik" meselesini gündeme taşıdı: Dakar tarihsel olarak Afrika'yla anılan bir markayken artık coğrafi olarak yeni kimliklerle eşleşiyor.

Buna rağmen organizasyon, küresel izleyiciye hitap etmeyi sürdürerek, tarihin farklı dönemlerini birleştiren bir yapıyı korumaya çalışıyor.

zsxcdf
Dakar Rallisi'nin 2026 rotası. 3 Ocak'ta başlayacak mücadele 17 Ocak'ta son bulacak (dakar.com)

Teknolojik evrim de Dakar'ın öyküsünde belirleyici oldu. İlk dönemlerde pilotların navigasyonu harita, pusula ve yol kitabındaki işaretlere dayanıyordu. Zamanla GPS destekli izleme ve telemetri gibi araçlar devreye girdi. Artık belirli GPS kısıtlamalarıyla dengelenmiş sistemler kullanılıyor.

Araç teknolojisindeyse dayanıklılık, yakıt yönetimi, süspansiyon tasarımı ve hafif malzeme kullanımı ön plana çıktı. Üreticiler Dakar'da test edilen çözümleri günlük araç teknolojilerine uyguluyor.

Dakar Rallisi'nin yıllara yayılmış istatistikleri ve rakamları da yarışın büyüklüğünü gösteriyor. Toplam mesafeler genellikle binlerce kilometreyi buluyor ve yarış birden fazla ülke sınırını aşabiliyor. Bu açıdan lojistik, ekip yönetimi ve parça ikmali, ralli başarısının ayrılmaz parçaları.

Yararlanılan kaynaklar: Dakar, Red Bull, X-Raid


Islam Makhachev, Jack Della Maddalena'yı ezip geçerek çifte kemer sahibi oldu

Khabib Nurmagomedov, iki kemerli Islam Makhachev'i taşıyor (AP)
Khabib Nurmagomedov, iki kemerli Islam Makhachev'i taşıyor (AP)
TT

Islam Makhachev, Jack Della Maddalena'yı ezip geçerek çifte kemer sahibi oldu

Khabib Nurmagomedov, iki kemerli Islam Makhachev'i taşıyor (AP)
Khabib Nurmagomedov, iki kemerli Islam Makhachev'i taşıyor (AP)

Islam Makhachev, UFC 322'de Jack Della Maddalena'yı kolayca alt ederek yarı ortasıklet kemerini kaptı ve birden fazla sıklette şampiyon oldu. Bu, efsanevi antrenörü ve çocukluk arkadaşı Khabib Nurmagomedov'un asla başaramadığı bir şeydi.

Makhachev, Avustralyalıyı 5 raunt boyunca neredeyse izlenmesi zor bir mücadelede ezip geçti. 34 yaşındaki Makhachev'in Della Maddalena'nın sağ baldırını sistematik olarak hedef alması, unvanını savunan rakibini şampiyonluk rauntlarında gözle görülür bir acı içinde bıraktı.

Della Maddalena, 5 raunt boyunca yerden kalkamadı ve skor kartlarının toplamı  50-45 Makhachev'in lehineydi.

Makhachev, hafif sıklet kategorisini fethettikten sonra 77 kiloya yükselmişti ve bu yıl Belal Muhammed'i tahtından indirdikten sonra ilk kez unvanını savunan 29 yaşındaki Della Maddalena'nın, bu sıklette ilk kez maça çıkan dişli Dağıstanlıyı zorlaması bekleniyordu.

Elit mücadele yeteneği, nakavt gücü ve siyah kuşak BJJ becerisiyle birleşince, en azından kağıt üzerinde Makhachev'i alt etmek için gereken tüm araçlara sahip olduğu anlamına geliyordu. Ancak pratikte, Makhachev'in adeta yenilmez görünen üstünlüğüne karşı çok az tehdit oluşturduğu görüldü. Makhachev, 25 dakikalık dövüşte 18 dakikalık kontrol süresiyle şampiyonun canını çıkardı.

Makhachev, birden fazla sıklette UFC şampiyonluğu kazanan 11. dövüşçü oldu ve üst üste 16 galibiyetle Anderson Silva'nın rekorunu egale etti.

Madison Square Garden'daki yan ana maçta Zhang Weili, bir sıklet yükselerek Makhachev’in izinden giderek bir sıklet yükseldi ama tam tersine, unvanını koruyan şampiyon tarafından domine edildi. Sineksıklet kraliçesi Valentina Shevchenko, eski saman sıklet şampiyonuna karşı oybirliğiyle kazandı.

Zhang, tüm dövüş boyunca ikinci en iyi performansı gösterdi; ayakta hasar vermek için mesafeyi kapatmakta zorlandı ve Shevcheno'nun gücünün üstesinden gelemeyerek her rauntta dövüşün sonucunu belirleyen yere almalara karşı koyamadı.

Gecenin başka bir dövüşünde Britanyalı eski yarı ortasıklet şampiyonu Leon Edwards, Carlos Prates'e karşı ağır bir nakavt yenilgisi aldı; bu, üst üste üçüncü yenilgisiydi ve UFC'de ilk kez nakavt edildi.

Martta UFC Londra'da Edwards'ı yenen, yarı ortasıkletin kemer peşinde koşan bir diğer ismi Sean Brady için de işler daha iyi değildi. Kariyerinin en büyük galibiyetinin üzerine koyamayan Amerikalı dövüşçü, 25 yaşındaki yenilgisiz Michael Morales tarafından nakavt edildi.

Hem Morales hem de Prates, Ian Garry, Shavkat Rakhmonov ve Belal Muhammad gibi isimlerin de Makhachev'in ilk rakibi olmak için yarıştığı, yarı ortasıkletin kalabalık şampiyonluk mücadelesi tablosuna girdi.

Benoit Saint Denis, deneyimli Beneil Dariush'u 16 saniyede durdurarak UFC tarihindeki en hızlı 6. nakavtı kaydederken, Bo Nickal, Rodolfo Vieira'yı kafasına sert bir tekmeyle nakavt ederek yeniden kazandı.

Independent Türkçe

 


ATP’nin iki devi finalde buluşuyor: Alcaraz -Sinner

Alcaraz zaferini kutluyor (EPA)
Alcaraz zaferini kutluyor (EPA)
TT

ATP’nin iki devi finalde buluşuyor: Alcaraz -Sinner

Alcaraz zaferini kutluyor (EPA)
Alcaraz zaferini kutluyor (EPA)

Dünya 1 numarası Carlos Alcaraz, Kanadalı Felix Auger-Aliassime’i 6-2, 6-4’lük setlerle mağlup ederek ATP Finalleri’nde adını finale yazdırdı. İspanyol raket, finalde ev sahibi İtalya’nın dünya 2 numarası ve son şampiyonu Jannik Sinner ile karşılaşacak. Sinner, yarı finalde Avustralyalı Alex de Minaur’u 7-5, 6-2 ile geçerek finale yükseldi.

Bu sezon rakibine karşı belirgin üstünlük kuran Alcaraz, Sinner’la oynadığı 5 maçın 4’ünü kazandı.

Roland Garros ve Flushing Meadows’ta oynanan Grand Slam finalleri de dahil olmak üzere bu karşılaşmaların tamamı final mücadelesiydi. Sinner’ın bu yıl Alcaraz’a karşı elde ettiği tek galibiyet ise Wimbledon finalinde aldı.

22 yaşındaki İspanyol tenisçi, Torino’da yarı finale ulaşarak yıl sonu dünya 1 numarasını garantilediği için final maçına daha az baskıyla çıkacak. Alcaraz, kariyerinde ilk kez ATP Finalleri şampiyonluğu kazanmayı hedeflerken, bu unvanla birlikte sezonun 9'uncu, kariyerinin ise 25'inci turnuva zaferine ulaşma fırsatına sahip olacak. Alcaraz, geçtiğimiz yıl turnuvaya grup aşamasında veda etmişti.