Cenevre Belgeleri, Şam ile muhalefet arasında anayasal bir boşluk ortaya koyuyor

Pedersen, altıncı turun sonunda ‘büyük hayal kırıklığı’ yaşandığını ifade etti. Şarku’l Avsat, katılımcı heyetlerin önerilerini yayınladı.

Hükümet heyeti tarafından Suriye’nin egemenliğine ilişkin sunulan öneri (Şarku’l Avsat)- Muhalefet heyeti tarafından ordu ve güvenlikle ilgili olarak sunulan öneri (Şarku’l Avsat)
Hükümet heyeti tarafından Suriye’nin egemenliğine ilişkin sunulan öneri (Şarku’l Avsat)- Muhalefet heyeti tarafından ordu ve güvenlikle ilgili olarak sunulan öneri (Şarku’l Avsat)
TT

Cenevre Belgeleri, Şam ile muhalefet arasında anayasal bir boşluk ortaya koyuyor

Hükümet heyeti tarafından Suriye’nin egemenliğine ilişkin sunulan öneri (Şarku’l Avsat)- Muhalefet heyeti tarafından ordu ve güvenlikle ilgili olarak sunulan öneri (Şarku’l Avsat)
Hükümet heyeti tarafından Suriye’nin egemenliğine ilişkin sunulan öneri (Şarku’l Avsat)- Muhalefet heyeti tarafından ordu ve güvenlikle ilgili olarak sunulan öneri (Şarku’l Avsat)

Cenevre’deki Suriye Anayasa Komitesi'nin altıncı turu, 22 Ekim’de Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’in ‘hayal kırıklığı’ ile sona erdi. Bu durum, iki yönlü bir diplomatik hamle yürütmek için, bir sonraki aşamada siyasi sürecin geleceğini, ‘siyasi karar almak’ üzere Moskova’nın oyun sahasına koyuyor. Söz konu diplomatik hamlenin ilk yönünü, ‘Suriye hükümetinin eski operasyonel merci uyarınca yedinci tura geçmeyi kabul etmesi’ ve ikinci yönünü ise ‘Arap ve Batılı ülkelerle, Şam’ın ‘esneklik’ göstermesinin ardından izolasyonu ve yaptırımları kaldırmak için ‘erken toparlanma’ konularında tavizler ve ‘sınır ötesi’ yardımlar sağlama’ oluşturuyor.
Pedersen, 22 Ekim akşamı altıncı tur toplantılarının sonunda, ‘önerilen dört anayasal ilke taslağının son dört gün içinde değiştirilmediği veya yedinci turda değiştirilmeyeceği’ için büyük bir hayal kırıklığı yaşadığını söyledi. Yetkili, hükümet heyetinin son gün ‘yeni bir formül sunmamaya’ karar vermesi sonrasında ‘taslak hazırlama sürecine’ ulaşmak için siyasi bir arzunun gerekliliğine dikkati çekti.
Bu durum, Pedersen’in son aylardaki çabaları nedeniyle şaşkınlık uyandırdı. Öyle ki hükümet ve muhalefet heyetleri arasında ‘anayasa taslağının hazırlığına’ başlayıp ve altıncı turu düzenleyip bir eylem mekanizması üzerinde uzlaşı sağlamak amacıyla diplomatik bir hamle ortaya koymuştu. Nitekim Moskova, Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Suriyeli mevkidaşı Beşşar Esed arasında Eylül ortasında yapılan görüşmede konunun tartışılması da dahil olmak üzere, yüksek profilli müdahaleler sayesinde Şam’dan bir ‘eylem mekanizması’ için onay aldı.
Buna göre, Cenevre Forumu’nda BM himayesinde imzalanan anlaşma uyarınca, altıncı turun bu ayın 18’i ila 22’si arasında yapılmasına karar verildi. Nihayetinde Pazar günü Pedersen, hükümet heyetinin başkanı Ahmed Kuzbari ve muhalefet heyetinin başkanı Hadi el-Bahra’nın da yer aldığı üçlü bir toplantı düzenledi. Bu durum, Anayasa Komisyonu’nun kurulmasından ve iki yıl önce yapılan ‘çalışma kriterleri’ anlaşmasından bu yana ilk kez yaşandı. Geçtiğimiz Pazartesi günü altıncı turun arifesinde, her gün için bir tane olmak üzere dört anayasal ilkenin tartışılması için pratik önlemler konusunda bir anlaşmaya varıldı. Öyle ki hükümet heyeti, birinci ve dördüncü ilkeleri, muhalefet heyeti ise ikinci ilkeyi sunarken, sivil topluma üçüncü ilkeyi sunma yetkisi verildi. Aynı şekilde her bir tarafın teklifi yazılı olarak sunması ve ardından teklifi ve tüm ilkeleri son gün (dün), ‘yıl sonundan önceki iki turun ilkelerinin sunumunu tamamlama hazırlıkları ile’ tartışması kararlaştırıldı.

Batı eşliğinde
Toplantıların oturum aralarında, Esed ile görüştüğü Şam’dan Cenevre’ye ulaşan Rusya Devlet Başkanlığı Temsilcisi Alexander Lavrentiev de dahil olmak üzere, Astana sürecinin üç garantörü Rusya, İran ve Türkiye başta olmak üzere diplomatik görüşmeler düzenlendi. Suriye konusundan sorumlu yeni yetkili ve ABD’nin Dışişleri Bakan Yardımcısı Ethan Goldrich de BM binasındaydı. Goldrich, muhalif Suriyeli grupların yanı sıra Pedersen ve Norveç ile İtalya’dan diğer Batılı temsilcilerle bir dizi görüşme gerçekleştirdi. Cenevre’deki ve ülkelerinin başkentlerindeki Batılı temsilciler, (kapsamlı bir ateşkes, tutuklular konusu, mültecilerin gönüllü ve güvenli şekilde geri dönüşü de dahil) 2254 sayılı uluslararası kararın diğer maddelerinin açılması çağrılarıyla birlikte Anayasa Komitesi’nin altıncı turundaki çalışmalarını ‘ihtiyatlı şekilde memnuniyetle’ karşıladı.

Ayrılıkçı gündemler reddedildi
Şarku’l Avsat’ın da bir kopyasına ulaştığı ‘dört ilke’ belgesine göre Kuzbari, ‘Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü’ maddesine ilişkin önerisini sundu. İki sayfa olan öneri, altı unsur içeriyor, ‘içişlerine herhangi bir biçimde müdahalenin reddedilmesini’ savunuyor. Ayrıca ‘Suriye’nin, toprak ve halk tarafından birleşik ve bölünmez olduğunu’ ve ‘herhangi bir dış tarafla yasa dışı şekilde iş yapan herkesin yasal sorumluluğa tabi olduğunu’ belirtiyor.
Belgede, işgal altındaki toprakların kurtarılmasının ‘milli bir görev’ olduğunu içeren bir maddeye de yer verdi. Bir sonraki maddede ise Fırat’ın doğusundaki Suriyeli Kürtler kanalından ‘ayrılığın reddedildiği’ belirtildi.
Bu bağlamda şu ifadelere yer verildi:
“Herhangi bir ayrılıkçı veya yarı ayrılıkçı proje veya eğilim, Suriye topraklarının birliği ilkesine ve halkın iradesine aykırı olarak kabul edilmektedir. Yerel İdareler Kanunu, idari birimler meclislerinin yetkilerini düzenlemektedir.”
Aynı şekilde devletin doğal kaynaklar ve yeraltı zenginlikleri üzerinde münhasır egemenlik hakkı olduğu da vurgulandı.
Bu durum, Milli Güvenlik Dairesi Başkanı Tümgeneral Ali Memluk’un, Şam’da kendisini ziyaret eden İlham Ahmed başkanlığındaki bir Kürt heyetine, ‘Özerk Yönetimi ve 107 sayılı Yerel İdareler Kanunu uyarınca çalışma teklifini’ reddederek dile getirdiği tavırla da uyumlu. Memluk ayrıca, Kürtlerin Suriye’nin kuzeydoğusundaki gaz, petrol ve tarımsal kaynaklar üzerindeki ABD desteğiyle kontrolünü reddetti. Ayrıca söz konusu durum, Astana Süreci garantörlerinin liderler veya uzmanlar düzeyindeki toplantılarda yaptıkları açıklamalarla da örtüşüyor.

Ordunun tarafsızlığı ve güvenlik
İkinci gün Bahra, bu turdaki ilkeler açısından ‘anayasal payını’ sundu. Önerisi, ‘ordu, silahlı kuvvetler, güvenlik ve istihbarat’ ile ilgiliydi. İki sayfalık öneride, ‘devletin, ulusal güvenliği sağlamak için güvenlik ve istihbarat kurumları kurmaya kararlı olduğu, hukukun üstünlüğüne tabi olduğu ve anayasaya uygun olarak faaliyet gösterdiği’ belirtildi. Öneride, “Ordu, silahlı kuvvetler ve güvenlik hizmetleri egemenliği garanti eden ulusal kurumlardır. Ordunun doktrini, ideolojik ve partizan bağlantılardan uzak bir şekilde belirlenmiştir, silahlar ve kullanımları üzerinde tekele sahiptir” ifadelerine yer verdi. Ordunun, ‘siyasi tarafsızlığını tamamlamakla yükümlü olduğu’ ve ‘kanun hükümlerine göre sivil makamları desteklediği’ belirtilen öneride, güvenlik birimlerinin ise ‘temel insan hakları ilkelerine saygı ve tam bir siyasi tarafsızlık çerçevesinde’ güvenliği, insanları ve malları korumakla görevlendirildiği vurgulandı.
Dördüncü gün ise muhalefete bağlı sivil toplum heyeti, ‘hukukun üstünlüğü’ ilkesine ilişkin önerisini iki sayfa halinde sundu. Öneri, ‘Suriyelilerin, görevler ve haklar bakımından kanun önünde eşit’ olduğu gibi, 2012’deki mevcut Suriye anayasasından türetilen genel insan hakları başlıklarını ve ifadelerini içerdi. Öneride, “Bağlı olunan uluslararası sözleşmeler, anayasadan daha düşük ve ulusal mevzuattan daha üstündür” ifadelerine yer verildi. Bu cümlenin, Suriye hükümeti ile Rusya arasında ülkenin batısında 49 yıl veya daha uzun süredir askeri üslerin varlığına ilişkin imzalanan askeri anlaşmalara atıfta bulunup bulunmadığı bilinmiyor.
Aynı şekilde öneride, “Savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve insan hakları ihlalleri zamanaşımına tabi değildir. Tüm ulusal devlet kurumları cezasızlık ilkesini uygulayarak çalışmaktadır. Ceza kişiseldir ve kanunlar dışında suç ve ceza yoktur” denildi. Bu çerçevede bir diplomat, bu maddenin Batılı ülkelerin Suriye’de ‘hesap verebilirlik’ sürecini desteklediği bir dönemde, Suriye’de işlenen ve BM raporlarında belgelenen insanlığa karşı suçlara atıfta bulunduğunu söyledi. Öneride, “Adli merci tarafından verilen bir emir olmadıkça hiç kimse hakkında soruşturma ve tutuklama yapılamaz” ifadelerine yer verilirken, herkese 24 saat içerisinde ‘tutuklanma sebeplerinin’ bildirileceği belirtildi. Öneride ayrıca, “İdari makamın, ‘istisnai mahkeme kurma yasağı’ ile olağanüstü hâl kanunu dışında kimseyi ihtiyaten tutuklu yargılama hakkı yoktur” denildi.

Orduya destek
Dördüncü gün Kuzbari, aynı konuda BM’ye teslim edilen önceki belgelere dayanan ‘terörizm ve radikalizm’ ilkesine ilişkin bir taslak sundu. Yeni belge, devletin ‘terörizmin tüm biçimleriyle mücadele etmek ve finansman kaynaklarını takip etmek’ taahhüdünü içeren beş ilkeyi içeriyor. Finansman kaynakları, en ağır cezalarla kanunen cezalandırılabilecek bir suç olarak sayılıyor. Ayrıca ‘radikalizm fikrinin reddedildiği, onu ortadan kaldırmak için çalışıldığı’ belirtilen taslakta, “En ağır cezalar, DEAŞ, Nusra Cephesi ve İhvan-ı Müslimin’e (Müslüman Kardeşler) mensup unsurlara yasalar uyarınca verilmektedir” denildi.
Taslakta, “Suriye Arap Ordusu ve Silahlı Kuvvetleri, halkın desteğini alan ulusal kurumlardır. Vatanın bütünlüğünü, güvenliğini ve egemenliğini her türlü terör, işgal, müdahale ve dış saldırılara karşı savunmaktan sorumludur” ifadelerine yer verildi. ‘Terör karşısında Suriye Arap Ordusu ve Silahlı Kuvvetlerinin yanında yer alan halkların birliğinin ve Suriye Arap Cumhuriyeti’nin tüm topraklarında güvenlik ve istikrarı güçlendirmenin’ ulusal bir görev olduğu belirtildi. Taslakta, “İşgalle ve terörle mücadelede vatan uğruna şehitlik, yüce bir değerdir. Devlet, şehitlerin ailelerini yasalara uygun olarak güvence altına almakla sorumludur” denildi.

Büyük boşluk
Her bir madde sunulduktan sonra tartışmalar yapıldı ve her bir taraf, bazı değişiklikler ortaya koydu. Katılımcılara göre önceki turlardan farklı olarak Kuzbari, Bahra ve Pedersen arasındaki periyodik toplantılarda tartışma ciddi ve profesyoneldi. Ama aynı zamanda hükümet heyetinin yeni yazılı teklifler sunmayı reddetmesi veya teklifleri ortak formüller haline getirmeyi reddetmesi ortasında hükümet, muhalefet ve sivil toplum heyetlerinin tavırları arasında büyük bir boşluk olduğu görüldü.
Kuzbari’nin ‘yedinci turu gelecek ay düzenlemeyi ve BM ve aktif aktörler arasında anlaşmaya varılan mekanizmaya göre ilerlemeyi beklemeyi’ kabul ettiğine dair işaretler ortaya çıktı. Bu bağlamda topun Rus sahasına fırlatılacağına inanılıyor. Böylece Moskova, Şam’ı ‘hükümet heyetinin Kuzbari ile Bahra arasında (Pedersen’in sağladığı kolaylıkla) anlaşmaya varılan ‘çalışma mekanizması’ uyarınca çalışmasına’ ikna edebilecek. Özellikle de Rusya’dan yetkililer, ABD’li, Batılı ve Arap mevkidaşlarına ‘2254 sayılı karar uyarınca Anayasa Komitesi’ndeki esnekliği karşılığında, insani yardımlara ilişkin yeni uluslararası kararlar kapsamında ‘temas hatları üzerinden yardım yapılması ve erken toparlanmaya’ ilişkin hükümlerin uygulanmasında Suriye’ye teşvik sağlanması’ çağrısı yaptı. Moskova, bu konuları ‘Batı’nın ‘yeniden yapılanmayı desteklemeyi, izolasyonun kaldırılmasını ve (2254 sayılı kararın uygulanmasına yönelik siyasi süreçte anlamlı bir ilerleme kaydedilmeden önce) yaptırımların kaldırılmasını’ reddetmesi tavrına ve yaptırımlara karşı bir başarı olarak görüyor.



BM: İsrail'in Refah saldırısı bir 'katliam' olabilir

Refah'ta yerinden edilenlerin bulunduğu bir kamp ve arka planda ​​Han Yunus’tan yükselen dumanlar (Reuters)
Refah'ta yerinden edilenlerin bulunduğu bir kamp ve arka planda ​​Han Yunus’tan yükselen dumanlar (Reuters)
TT

BM: İsrail'in Refah saldırısı bir 'katliam' olabilir

Refah'ta yerinden edilenlerin bulunduğu bir kamp ve arka planda ​​Han Yunus’tan yükselen dumanlar (Reuters)
Refah'ta yerinden edilenlerin bulunduğu bir kamp ve arka planda ​​Han Yunus’tan yükselen dumanlar (Reuters)

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Ofisi sözcüsü bugün (Cuma) yaptığı açıklamada, İsrail'in Refah'a herhangi bir saldırısının yüz binlerce insanın hayatını riske atacağını ve tüm Gazze Şeridi'ndeki insani yardım operasyonlarına büyük bir darbe vuracağını söyledi.

İsrail, kuzeydeki çatışmalardan kaçan ve geçici barınak ve kamplara yığılan yaklaşık bir milyon yerinden edilmiş kişinin yaşadığı Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta, Filistin İslami Direniş Hareketi'ne (Hamas) karşı operasyon düzenleme sözü verdi.

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi Sözcüsü Jens Laerke, Cenevre'de düzenlediği basın toplantısında; “Bu, sivillerin katledilmesi ve tüm sektördeki insani yardım operasyonuna büyük bir darbe olabilir. Çünkü ağırlıklı olarak yardımlar Refah’tan yönetiliyor” ifadelerini kullandı.

Laerke, Refah'tan yapılan yardım operasyonlarının arasında tıbbi klinikler ve yetersiz beslenmeden muzdarip çocuklara yönelik merkezler de dahil olmak üzere, gıda dağıtım noktalarının yer aldığını belirtti.


Irak silahlı grupları Beerşeba'da "hayati bir hedefin" vurulduğunu duyurdu

İsrailli yedek askerler Beerşeba yakınlarındaki bir ordu kampında zırhlı personel taşıyıcıların yanında hazırlanıyor (Arşiv- EPA)
İsrailli yedek askerler Beerşeba yakınlarındaki bir ordu kampında zırhlı personel taşıyıcıların yanında hazırlanıyor (Arşiv- EPA)
TT

Irak silahlı grupları Beerşeba'da "hayati bir hedefin" vurulduğunu duyurdu

İsrailli yedek askerler Beerşeba yakınlarındaki bir ordu kampında zırhlı personel taşıyıcıların yanında hazırlanıyor (Arşiv- EPA)
İsrailli yedek askerler Beerşeba yakınlarındaki bir ordu kampında zırhlı personel taşıyıcıların yanında hazırlanıyor (Arşiv- EPA)

Irak silahlı grupları dün (Perşembe) İsrail Beerşeba'da "hayati hedef" olarak tanımladıkları bölgeyi gelişmiş bir seyir füzesiyle hedef aldıklarını duyurdu.

Kendilerini "Irak'taki İslami Direniş" olarak adlandıran gruplar, bombalama operasyonunu "Gazze'deki halkımıza destek amacıyla ve gaspçı yapının aralarında çocuklar, kadınlar ve yaşlıların da bulunduğu Filistinli sivillere karşı gerçekleştirdiği katliamlara tepki olarak" gerçekleştirdiklerini açıkladı.

Olayla ilgili olarak İsrail tarafından henüz herhangi bir açıklama yapılmadı.


Ordu ile HDK arasındaki müzakerelerin yeniden başlamasının önündeki engeller

Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (solda) ve Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) (arşiv)
Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (solda) ve Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) (arşiv)
TT

Ordu ile HDK arasındaki müzakerelerin yeniden başlamasının önündeki engeller

Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (solda) ve Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) (arşiv)
Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (solda) ve Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) (arşiv)

Uluslararası ve bölgesel arabulucuların, Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri’ni (HDK) Mayıs ayının ilk haftasını aşmayacak bir süre içerisinde müzakere masasına döndürme yönündeki aralıksız çabalarına rağmen, iki taraf arasında Cidde Platformu'nda durma noktasına gelen müzakerelerin yeniden başlaması konusunda şüpheler var.

Siyasi kaynaklara göre Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile HDK Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu'ya (Hamideti) yönelik girişimler, siyasi görüşmelere dönüşü hızlandırma çağrıları çerçevesinin ötesine geçmedi.

Müzakereler hakkında bilgi sahibi Arap kaynaklar Şarku’l Avsat'a, “Burhan, Hamideti daha fazla silah satın alma sürecini durdurmadığı sürece müzakere masasına dönmeyi reddetme konusunda eşi görülmemiş bir kararlılık gösterdi” dedi.

Adlarının açıklanmasını istemeyen kaynaklar Şarku'l Avsat'a şu değerlendirmeyi yaptı: “Burhan'ın bu seferki reddi, HDK ile müzakere etme fikriyle daha önceki etkileşimine kıyasla daha güçlü görünüyordu.”

Diğer taraftan ABD, Sudan Özel Temsilcisi Tom Perriello aracılığıyla nisan ayında iki tarafı müzakere masasına oturtmayı başaramamış, ardından yeni bir kararla bu ayın başını belirlemişti.

Ancak Perriello, geçtiğimiz salı günü ABD Kongresi’ne verdiği brifingde, daha önce ordu ile HDK arasında dolaylı müzakereler yapılacağını ima ettikten sonra ‘önümüzdeki haftalarda Arap ve Afrikalı liderlerin de katılımıyla yeni bir müzakere turunun başlayacağından’ söz etti.

Sudan’daki Sivil Demokratik Güçler Koordinasyonu (Tekaddum) Sözcüsü Bekri el-Cak, “Cidde Platformu görüşmelerinin yeniden başlamasında bazı gecikmeler olacağını, ancak bunun iki tarafa uygulanan baskılarla birlikte görüşmeler için yapılan hazırlıklar çerçevesinde gerçekleşeceğini” ifade etti.

El-Cak, “Mevcut çıkmaz, iki tarafın uzlaşmazlığı ve önceki koşullarında ısrar etmelerinden kaynaklanıyor. Diğer yandan her iki taraf da müzakere masasına dönmeden önce sahada elde etmek istediği askeri kazanımlar yoluyla müzakere pozisyonunu iyileştirmeye çalışıyor. Her iki tarafın liderleri tarafından yapılan açıklamalardan, aralarında bir müzakere olarak kabul edilebilecek Cidde Platformu’na geri dönmek için resmi anlaşma olmadığı açıkça görülüyor” ifadelerini kullandı.

Hamideti, çarşamba günü Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ile yaptığı telefon görüşmesinde, Sudan ordusunu ‘savaşı durdurmak için gerçek bir iradeye sahip olmamakla ve Cidde Platformu’nun birinci ve ikinci oturumlarını engelleyerek ve Hükümetler Arası Kalkınma Otoritesi'nin (IGAD) girişimini reddederek savaşı uzatıp, genişletmek istemekle’ suçladı.

Şarku’l Avsat'a konuşan bazı siyasi kaynaklar ise Sudan Ordusu Komutan Yardımcısı Korgeneral Şemseddin el-Kebaşi'nin Port Sudan'da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ortadoğu ve Afrika Ülkeleri Özel Temsilcisi Mihail Bogdanov ile yaptığı görüşmede, “Sudan'ın tüm girişimlere açık olduğunu” söylemesini ordu liderlerinin tutumuna dair olumlu bir işaret olarak değerlendirdi. Kaynaklar, “Ordu komutanları düzeyinde müzakereler konusunda çelişkili görünen pozisyonlara rağmen, resmi pozisyon daha önce Cidde Platformu’nda varılan anlaşmalara, özellikle de HDK'in sivil mahallelerden ve evlerden çıkmasına ilişkin koşullara dayanmaktadır” ifadelerini kullandı.

Kaynaklara göre müzakerelerin ikinci turunda Cidde Platformu, Sudan'daki savaşa son verilmesi çağrısında bulunan komşu ülkeler düzeyindeki tüm girişim ve hareketleri karşılamak üzere Afrika Birliği (AfB) ve IGAD temsilcilerinin de katılımıyla genişledi.

Diğer yandan el-Kebaşi ile HDK Komutan Yardımcısı Abdurrahim Daklu arasında Bahreyn'in başkenti Manama'da gerçekleşen ve 20 Ocak'ta bir anlaşmanın imzalanmasıyla sonuçlanan görüşmelere arabulucu olarak katılmalarının ardından Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır'ın Cidde Platformu’na katıldığına dair haberler dolaşıyor.

Eski Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk, Manama Anlaşması’nı, Sudan'daki ‘yıkıcı savaşı’ durdurmak için dayanılan Cidde Bildirgesi’nin bir tamamlayıcısı olarak nitelendirmişti.

Öte yandan diplomatik kaynaklar, Sudan'daki insani krizle ilgili olarak nisan ayı ortasında düzenlenen ve 55'ten fazla ülkenin katıldığı Paris Konferansı’nın, ordu ile HDK arasında varılan anlaşmalar nedeniyle Cidde Platformu için yeni bir itici güç oluşturduğunu bildirdi.

Avrupa Birliği (AB) ve Paris Konferansı'na katılan diğer ülkelerin liderleri ve bakanları, ateşkes ve ardından sivil bir geçiş için siyasi düzenlemeler konusunda nihai anlaşmaya varılana kadar görüşmelerin sürdürülmesine sınırsız destek verdi.


Türkiye'de Mısır Genelkurmay Başkanı'nın dikkatini hangi uçak çekti?

Mısır Genelkurmay Başkanı Baykar Şirketini ziyareti sırasında (Baykar “X” platformu hesabı)
Mısır Genelkurmay Başkanı Baykar Şirketini ziyareti sırasında (Baykar “X” platformu hesabı)
TT

Türkiye'de Mısır Genelkurmay Başkanı'nın dikkatini hangi uçak çekti?

Mısır Genelkurmay Başkanı Baykar Şirketini ziyareti sırasında (Baykar “X” platformu hesabı)
Mısır Genelkurmay Başkanı Baykar Şirketini ziyareti sırasında (Baykar “X” platformu hesabı)

Mısır Genelkurmay Başkanı Korgeneral Osama Askar, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak'ın davetlisi olarak Türkiye'yi ziyaret etti.

Dün (Perşembe) sona eren ziyarette iki taraf, bir sonraki aşamada iki ülke arasındaki askeri işbirliğinin birçok alanda geliştirilmesi yönündeki isteklerini vurguladı.

Mısır askeri sözcülüğünden yapılan açıklamaya göre Korgeneral Usame Askar, Türk Savunma Sanayii Kurumu Başkanı ile görüştü ve savunma sanayiinde uzmanlaşmış bir grup firmanın sunumunu dinledi. Usame Askar, çok sayıda inceleme gezisi gerçekleştirerek, aralarında Baykar’ın da bulunduğu birçok şirketi ziyaret etti.

Ziyarette ilgili medya haberleri, Mısır Genelkurmay Başkanı'nın bazı Türk uçaklarına olan ilgisini gösteriyordu. Bunlardan en önemlileri:

Hürjet

"Hürjet" ileri eğitim ve hafif saldırı uçağı olarak sınıflandırılıyor. Bir jet motoruyla çalışıyor ve iki kişilik. Türk Havacılık ve Uzay Sanayii Şirketi tarafından geliştirilmiştir.

dcrebth
Türk Hürjet ileri eğitim uçağı (Mısır Savunma Bakanlığı'na hazırlanan videodan ekran görüntüsü)

Hürjet’in geliştirilmesindeki temel amaç, Türk ordusunun pilot yetiştirmek için kullandığı Amerikan T-38 eğitim uçaklarının yerini almasıdır. Bu uçağın savaş versiyonları yakın hava desteği sağlayabiliyor. Havadan havaya füze ve havadan karaya bomba taşıyabilme özelliğine sahip.

Kızılelma

Korgeneral Usame Askar, Baykar uçak fabrikasına ait tesisi ziyareti sırasında, hava muharebe amaçlı insansız hava aracı Kızılelma’yı da inceledi.

Kızılelma, F-16 gibi insanlı savaş uçaklarının yanında savaşabiliyor veya karadan bombalama amaçlı İHA’larla birlikte hava operasyonları yürütebiliyor.

sadfwrg
Mısır Genelkurmay Başkanı, Baykar Uçak Şirketi ziyareti sırasında Kızılelma uçağının minyatür modelini teslim aldı (Baykar hesabı “X” platformu hesabı)

İlk uçuşunu geçtiğimiz yıl gerçekleştiren Kızılelma, tek motorla ses altı hızlarda uçuyor ancak şirket, iki motorla çalışan ve ses hızını aşabilen daha yeni versiyonlarını da üretmeyi planlıyor.

Uçağın tasarımı, radar izini azaltacak kamuflaj özellikleriyle karakterize edilmiştir ve havadan havaya, havadan karaya füzeler ve seyir füzesi ile bazı bomba türlerini taşıyabilir.

T-129 ATAK

Mısır Genelkurmay Başkanı, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii Şirketi'nin Augusta Westland Şirketi iş birliğiyle geliştirdiği Türk T-129 ATAK helikopterinin gösterimini de izledi.

T-129 ATAK helikopteri iki koltuklu, çok görevli bir savaş helikopteridir. Üç namlulu bir makineli tüfekle donatılmıştır ve güdümsüz füze rampaları, havadan havaya füzeler ve karadan havaya füzeler dahil olmak üzere çeşitli silahları taşıyabilen 4 askı noktasına sahiptir.

sxdvebf
Mısırlı subaylar, Türk Hurjet ileri eğitim uçağını inceliyor (Mısır Savunma Bakanlığı'nın hazırladığı videodan)

 


Gazze'de ateşkes görüşmelerinde son durum nedir?

İsrail bombardımanları nedeniyle Gazze'de yaklaşık 1,5 milyon sivil, Mısır sınırındaki Refah'a sığındı (AFP)
İsrail bombardımanları nedeniyle Gazze'de yaklaşık 1,5 milyon sivil, Mısır sınırındaki Refah'a sığındı (AFP)
TT

Gazze'de ateşkes görüşmelerinde son durum nedir?

İsrail bombardımanları nedeniyle Gazze'de yaklaşık 1,5 milyon sivil, Mısır sınırındaki Refah'a sığındı (AFP)
İsrail bombardımanları nedeniyle Gazze'de yaklaşık 1,5 milyon sivil, Mısır sınırındaki Refah'a sığındı (AFP)

Hamas'ın Lübnan'daki yetkililerinden Usame Hamdan, İsrail'in son ateşkes teklifine "olumsuz" yaklaştıklarını söyledi.

Hamdan, Hizbullah'a ait Manar TV'de dün yaptığı açıklamada, "Mevcut müzakere teklifine ilişkin pozisyonumuz olumsuz" dedi.

Hamas'ın basın ofisinden yapılan açıklamada "Olumsuz pozisyon müzakerelerin durduğu anlamına gelmiyor. Bu karşılıklı bir süreç" ifadeleri kullanıldı. 

Örgütün Gazze'deki yetkililerinden Süheyl Hindi de Fransız haber ajansı AFP'ye açıklamasında, asıl amaçlarının savaşı sonlandırmak olduğunu savundu. Hindi, "Hamas ve tüm Filistinli direniş grupları, Filistin halkına karşı yürütülen ve her şeyi yakıp yıkan bu delice savaşı sona erdirmek istiyor" dedi. 

Ajansın aktardığına göre Hamas, İsrail ordusunun Gazze'den tamamen çekilmesini talep ediyor. İsrail ise Hamas militanlarının Mısır sınırındaki Refah şehrine gittiğini savunarak, buraya kara harekatı düzenlemek istiyor. 

Buna ek olarak anlaşma kapsamında 40 gün ateşkes sağlanması ve rehine takası yapılması öngörülüyor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da müzakereden ne sonuç çıkarsa çıksın Refah'a kara operasyonu düzenleneceğini söylemişti. ABD ise harekata başından beri karşı çıkıyor.

24 Kasım'da sağlanan ve bir hafta süren ateşkeste 81 İsrailli ve 240 Filistinli esir karşılıklı serbest bırakılmıştı. İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF) verilerine göre Hamas'ın elinde halen yaklaşık 130 rehine var. İsrail ordusu, bunlardan 34'ünün öldüğünü doğrulamıştı.

Diğer yandan İsrail'in önde gelen gazetelerinden Haaretz, 29 Nisan'daki haberinde, Suudi Arabistan'ın ABD arabuluculuğuyla İsrail'le ilişkileri normalleştirme kararı aldığını öne sürmüştü. 

Birleşik Krallık'ın tanınmış gazetelerinden Guardian, Riyad yönetiminin Tel Aviv'in ateşkes görüşmelerini tıkaması ve bağımsız Filistin devletinin kurulmasını engellemesi durumunda, ABD'yle bir B planı üzerinde çalıştığını savundu. 

Buna göre İsrail'in dışarıda bırakılacağı planda, ABD ve Suudi Arabistan'ın ikili savunma anlaşması imzalaması planlanıyor. Ayrıca ABD'nin, Suudi Arabistan'daki sivil nükleer enerji sanayisinin inşasına destek vermesi, yapay zeka ve ileri teknoloji alanlarında karşılıklı işbirliği ve bilgi paylaşımı yapılması öngörülüyor. 

Washington merkezli Ortadoğu Enstitüsü'nden Firas Maksad, B planı çalışmalarına ilişkin Guardian'a şu değerlendirmeleri yaptı: 

Suudi Arabistan-ABD ilişkilerinin, İsrail siyasetinin ya da Benjamin Netanyahu'nun kaprislerine rehin düşmemesi için görüşmelerde taleplerin karşılıklı şekilde azaltıldığı bu modele yer açılmalı. Suudi Arabistan'ı, Rusya ve Çin'i kenarda bırakacak şekilde stratejik bir ittifakla ABD'yle yan yana getirebilirseniz bu, Biden yönetim için önemli bir kazanım olur.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'nda pazartesi günü yaptığı konuşmada normalleşme süreciyle ilgili şunları söylemişti: 

Normalleşme yolunda ilerlenmesi için Gazze'deki krizin sonlanması ve Filistin devletinin kurulmasına yönelik bir yol haritası oluşturulması gerekiyor.

İsrail ve Suudi Arabistan'ın ABD arabuluculuğunda yürüttüğü normalleşme görüşmeleri, Hamas'ın 7 Ekim'deki Aksa Tufanı saldırısının ardından durmuştu. Riyad yönetimi, savaşın başladığı ay müzakerelerin askıya alındığını duyurmuştu. 

Süreçteki önemli konulardan biri de Filistin meselesiydi. Riyad, Filistin sorunu çözülmeden Tel Aviv yönetimini tanımayacağını defalarca duyurmuştu. İran ise İsrail ve Suudi Arabistan'ın yürüttüğü müzakereleri eleştirmişti.

İran lideri Ayetullah Ali Hamaney, dün yaptığı açıklamada müzakerelerin tekrar başlamasına yönelik çalışmalara yeniden tepki göstererek şunları söyledi: 

Bazıları, komşu ülkeleri aralarındaki ilişkiyi normalleştirmeye zorlayarak sorunları çözeceğini sanıyor. Yanılıyorlar. Filistin, Filistinlilere geri verilmelidir. Kendi rejimlerini, kendi sistemlerini kurmalılar, sonra da bu sistem Siyonistlerle nasıl başa çıkılacağını kararlaştırmalı.

Independent Türkçe, Guardian, Times of Israel, Haaretz, AFP


Filistin güvenlik güçleri Batı Şeria'da silahlı bir kişiyi öldürdü

Bazı Filistin şehirleri zaman zaman güvenlik güçleri ile silahlı gruplar arasında çatışmalara sahne oluyor. (arşiv - Reuters)
Bazı Filistin şehirleri zaman zaman güvenlik güçleri ile silahlı gruplar arasında çatışmalara sahne oluyor. (arşiv - Reuters)
TT

Filistin güvenlik güçleri Batı Şeria'da silahlı bir kişiyi öldürdü

Bazı Filistin şehirleri zaman zaman güvenlik güçleri ile silahlı gruplar arasında çatışmalara sahne oluyor. (arşiv - Reuters)
Bazı Filistin şehirleri zaman zaman güvenlik güçleri ile silahlı gruplar arasında çatışmalara sahne oluyor. (arşiv - Reuters)

Tulkerim kentinde dün gece (Çarşamba) geç saatlerde silahlı bir kişinin öldürülmesinin ardından Filistin güvenlik güçleri ve bir grup militan karşılıklı suçlamalarda bulundu.

Reuters'ın bildirdiğine göre Tulkerim ve Nur Şems kamp taburları tarafından yapılan açıklamada, “İhanet servisleri, mücahit Ahmed Ebu’l Fûl'un seyahat ettiği aracı hedef aldı. Tüm müdahalelere rağmen Ebu’l Fûl kurtarılamadı” ifadeleri yer aldı.

Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi: “Bu suç, İsrail özel birlikleri tarafından gerçekleştirilen diğer suikast operasyonlarına benziyor… Şehit Ahmed Ebu’l Fûl, Kudüs Seriyyeleri Tulkerim Taburu’nun evlatlarından biriydi. Tulkerim ya da Nur Şems Mülteci Kampı olsun, şehre yapılan her saldırıda kardeşleriyle birlikte işgale karşı koyduğuna herkes şahitlik edebilir.”

Şarku’l Avsat’ın Filistin resmi haber ajansı WAFA’dan aktardığı habere göre, Filistin Güvenlik Kurumu Sözcüsü Talal Duveykat, Tulkerim'de es-Selam Kavşağı yakınında devriye gezen güvenlik güçlerine ateş açıldığını bildirdi. Duveykat, ‘Filistin güvenlik güçlerinin açılan ateşe karşılık vermesi sonucu saldırganın yaralandığını ve Rafidiya Hastanesi’ne kaldırıldığını’ belirtti.

Bazı Filistin şehirleri zaman zaman güvenlik güçleri ile Hamas ve İslami Cihad'a bağlı silahlı gruplar arasında çatışmalara sahne oluyor. Reuters tarafından doğrulanmayan görüntülerde bir arabanın kurşun yağmuruna tutulduğu ve silah sesleri duyulduğu görülüyor.

Hamas, ‘Filistin Yönetimi güvenlik güçlerinin Filistin halkına ve direniş savaşçılarına yönelik saldırılarını’ kınadı.

Hamas tarafından yapılan açıklamada, ‘herkesin bu kabul edilemez uygulamalara son verme sorumluluğunu üstlenmesi, söz konusu kurumların doğru yola sokulması ve Filistin halkını koruma görevlerinin yerine getirilmesi’ talep edildi.


İngiliz üniversitelerinde Gazze'deki savaşı protesto etmek için öğrenci gösterileri düzenleniyor

Filistin yanlısı öğrenciler Newcastle Üniversitesi'nde bir araya geldi. (Reuters)
Filistin yanlısı öğrenciler Newcastle Üniversitesi'nde bir araya geldi. (Reuters)
TT

İngiliz üniversitelerinde Gazze'deki savaşı protesto etmek için öğrenci gösterileri düzenleniyor

Filistin yanlısı öğrenciler Newcastle Üniversitesi'nde bir araya geldi. (Reuters)
Filistin yanlısı öğrenciler Newcastle Üniversitesi'nde bir araya geldi. (Reuters)

Filistin yanlısı öğrenciler ABD'deki üniversite kampüslerinde yaşanan şiddet olaylarının ardından İngiltere'deki üniversitelerde de gösteriler için bir araya geldi.

Şarku’l Avsat’ın İngiliz haber ajansı PA Media’dan aktardığı habere göre Leeds, Newcastle ve Bristol'daki öğrenciler dün (Çarşamba) Gazze'deki savaşı protesto etmek için üniversite kampüslerinde çadırlar kurdu.

Bristol Üniversitesi öğrencileri gösteriyi ‘üniversitenin İsrail'in Filistinlilere yönelik soykırımına suç ortaklığını protesto etmek için’ düzenlediklerini söylerken, Newcastle Apartheid Off Campus gösterilerinin ‘kurumun yatırım stratejisini ve İsrail ordusunun Gazze Şeridi ve Batı Şeria'da işlediği savaş suçlarına suç ortaklığını vurgulamak için’ olduğunu belirtti.

Öğrenci aktivistler başka yerlerde de yürüyüş ve gösteriler düzenlediler. Gruplar, Gazze Şeridi'ndeki askeri operasyona tepki olarak üniversitelerini İsrail'le öğrenci programlarını feshetmeye çağırdı.

İngiltere’deki gösteriler, başta New York'taki Columbia Üniversitesi olmak üzere ABD'deki üniversite kampüslerinde yaşanan şiddet olaylarının ardından geldi.

Kaliforniya Üniversitesi'nde de şiddet olayları patlak verdi ve ABD genelinde binden fazla protestocu gözaltına alındı.


ABD Temsilciler Meclisi, antisemitizm tanımının genişletilmesini öngören yasa tasarısını onayladı

ABD Temsilciler Meclisi binası (Arşiv - Reuters)
ABD Temsilciler Meclisi binası (Arşiv - Reuters)
TT

ABD Temsilciler Meclisi, antisemitizm tanımının genişletilmesini öngören yasa tasarısını onayladı

ABD Temsilciler Meclisi binası (Arşiv - Reuters)
ABD Temsilciler Meclisi binası (Arşiv - Reuters)

Fransız Haber Ajansı (AFP), ABD Temsilciler Meclisi'nin dün, ülke geneline yayılan Filistin’e destek protestolarının ardından Eğitim Bakanlığının Uluslararası Holokost Anma Birliğinin (IHRA) kabul ettiği antisemitizm tanımını benimsemesini öngören ‘Antisemitizm Farkındalık Yasası’ adlı yasa tasarısını onayladığını bildirdi.

ABD’de bazı siyasetçiler, ülkedeki üniversitelerde düzenlenen Filistin yanlısı protestolara katılanları antisemitizmle (Yahudi karşıtlığı) suçlarken protestocuların, ABD'nin Ortadoğu'daki başlıca müttefiki olan İsrail karşıtı sloganlar atmasını bunun bir kanıtı olarak görüyorlar.

Temsilciler Meclisi, hem Cumhuriyetçi Parti hem de Demokrat Parti’nin oylarıyla Eğitim Bakanlığının IHRA tarafından belirlenen antisemitizm tanımını baz almasını öngören yasa tasarısını kabul etti.

IHRA’nın tanımına göre antisemitizm, Yahudilere karşı nefretle kendini gösterebilen belirli bir Yahudi algısıdır ve antisemitizmin sözel ve fiziksel tezahürleri, Yahudi olan ya da Yahudi olmayan bireyleri ve/veya onların mülklerini, cemaat kurumlarını ve ibadet yerlerini hedef alır.

Tasarıyı eleştirenler, IHRA’nın savunduğu bu tanımın, İsrail Devleti'ne yönelik bazı eleştirileri engelleyerek ifade özgürlüğüne müdahale ettiğini öne sürüyorlar.

Tasarıya karşı çıkanlar Temsilciler Meclisi üyelerini, ABD’deki üniversite kampüslerinde ifade özgürlüğünü kısıtlamak amacıyla yasayı hızlı bir şekilde geçirmeye çalışmakla suçluyorlar.

Tasarı karşıtlarından biri olan Demokrat Partili Temsilciler Meclisi Üyesi Jerry Nadler, İsrail’e yönelik eleştirilerin tek başına hukuku ihlal eden bir ayrımcılık teşkil etmediğini vurguladı.

Tasarının yasalaşması için Senato'nun onaylaması gerekiyor. Ancak Senato’nun tasarıyı onaylayıp onaylamayacağı halen belirsizliğini koruyor. Eğer Senato da onaylarsa tasarı imzalanmak üzere Başkan Joe Biden'a gönderilecek ve ardından yayınlanacak.


Suveyda’yı çevreleyen bilinmezlik ve çalan savaş davulları

Yerel kaynakların bildirdiğine göre Suveyda’yı Şam’a bağlayan ana yolda onlarca askeri araç hareket ediyor (Independent Arabia)
Yerel kaynakların bildirdiğine göre Suveyda’yı Şam’a bağlayan ana yolda onlarca askeri araç hareket ediyor (Independent Arabia)
TT

Suveyda’yı çevreleyen bilinmezlik ve çalan savaş davulları

Yerel kaynakların bildirdiğine göre Suveyda’yı Şam’a bağlayan ana yolda onlarca askeri araç hareket ediyor (Independent Arabia)
Yerel kaynakların bildirdiğine göre Suveyda’yı Şam’a bağlayan ana yolda onlarca askeri araç hareket ediyor (Independent Arabia)

Mustafa Rüstem

Nüfusunun çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suveyda’ya gelen zırhlı araçlar ve askeri teçhizat, silahlı çatışmalardan uzak durmuş bir şehir için alışılagelmemiş bir manzaraydı.

İtidalli olunması, yükselen tansiyonun düşürülmesi ve doğrudan çatışmaların yaşanmaması çağrıları, Suriye'nin güneyindeki Arap Dağı bölgesi sakinlerinin tedirginliğini dindirmiyor. Protesto gösterileri her geçen gün daha fazla bölgeye yayılarak devam ederken, özellikle Suveyda şehrinin merkezindeki el-Kerame Meydanı’nın savaş alanına dönüşmesi nedeniyle, halk çevreleri, Suriye rejim güçlerinin harekete geçmesini bir ölüm kalım savaşı korkusuyla karşıladı.

Nüfusunun çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suveyda’ya gelen zırhlı araçlar ve askeri teçhizat, ülkede 2013 yılından beri devam eden silahlı çatışmalardan uzak duran, gösterilerden ve yetkililere karşı silahlanmaktan kaçınan bir şehir için alışılmadık manzaraydı. Ancak kötüleşen hayat şartları; gıda maddeleri, emtia ve yakıt fiyatlarının artırılma kararları, halkı ayaklanmaya ve hükümeti kararlarını geri almaya zorlamak için yaklaşık bir yıldır devam eden barışçıl gösteriler düzenlemeye itti. Fakat başarıya ulaşamayan halk hareketi, hükümet karşıtı gösterilere ve iktidarın düşmesi çağrılarına dönüştü.

Piyade ve seçkin birliklerden oluşan rejim güçlerinin, Şam kırsalındaki kışlalarından çıkıp başkente yaklaşık 100 kilometre uzaklıkta bulunan Suveyda’ya doğru ilerlediği bildirildi. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre gözlemciler bunu tehlikeli bir gelişme olarak değerlendiriyor ve Suriyelilerin kuzeydeki birçok şehirde, silahlı muhalefeti ortadan kaldırmayı amaçlayan şiddetli çatışmalar öncesinde yaşadıkları askeri hareketliliğe benzer bir sahne olarak görüyorlar.

Askeri araçların geçişi

Yerel kaynaklar, zırhlı personel taşıyıcıları, otobüsler ve zırhlı ekipmanların, halk protestoları devam ederken kısa bir süre önce serbest bırakılan Suriye ordusu subaylarının gözaltına alınması olayıyla örtüşen bir zamanda Suveyda-Şam otoyolunda ilerlediğini gördüklerini bildirdiler.

Suveyda’ya gelen takviye birlikler, es-Sa’lebe ve el-Halile hava üsleri ile Özel Kuvvetler Alayı Karargâhı da dahil olmak üzere, askeri ve güvenlik karargahları ile hava üslerine dağıtıldı. Gözlemciler, askeri takviyelerin beşinci gününde 50 askeri araçlık yeni bir askeri konvoyun, protestoculara karşı gövde gösterisinden, hükümet ve emniyet binalarını herhangi bir sabotaj saldırısından korumak için atılmış adımdan başka bir şey olmadığını düşünüyorlar.

Suveyda'daki halk ayaklanmasının medya direktörü Independent Arabia’ya, Suveydalıların on yılı aşkın bir süredir zorunlu askerlik hizmetinden kaçındıklarını, güvenliklerini sağlamak ve çöl bölgesinden gelen terör tehdidine, özellikle de DEAŞ saldırılarına karşı koymak için yerel gruplar kurduklarını söyledi.

Yakın askeri gerilim ve bunun halk hareketini etkileyip etkilemeyeceği, meydanları protestoculardan boşaltıp boşaltmayacağına ilişkin sorulara yanıt veren Murhaf eş- Şair, böyle bir gerilimin Suveyda'daki hareketi etkilemeyeceğini söyleyerek, Şam hükümetinin önünde sonunda askeri seçeneğe başvurmasından duyduğu endişeyi dile getirdi. Şair, özellikle kontrol noktaları kurma ve Suveyda’yı dış dünyadan koparma gibi niyetlerin olduğuna dair bilgilerin yayılmasının ardından, doğrudan çatışmaların yaşanabileceği tahmininde bulundu.

Şair, sözlerini şöyle sürdürdü:

Suveyda’da subayların gözaltına alınmasının yetkililerle hiçbir ilgisi yok. Zira siyasi tutumları nedeniyle gözaltına alınanların serbest bırakıldığı yüzlerce benzer vakaya tanık olundu. Yerel gruplar, tutukluların serbest bırakılması için yetkililere baskı yapmak amacıyla bu eyleme başvuruyorlar. Gençlerin özgürlüğünü ve serbest bırakılmalarını sağlayana kadar gözaltına alınan subaylara misafir muamelesi yapıyorlar.

Gergin atmosfer

Suveyda, geri planda durmayı ve sınırlarını DEAŞ da dahil olmak üzere aşırılık yanlısı grupların saldırılarından korumayı tercih etti. Çok sayıda terör eylemine ve intihar saldırısına uğradı.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR)  25 Nisan'dan bu yana Suveyda’da, subayların gözaltına alınmasının ve Şam-Suveyda otoyolu üzerinde birkaç grubun konuşlandırılması sonucu gözaltına alınma korkusuyla, rejim güçlerinin Suveyda’ya girmesini engelleme kararının alınmasının ardından, gerginlik yaşandığını bildirdi.

Suriye Ulusal Uzlaşı Komitesi Sözcüsü Ömer Rahmun, Suveyda’da son günlerde yaşanan gerginliğin ve özellikle de subayların kaçırılmasının ardından halk hareketinin artık barışçıl çerçeveden çıktığını söyledi. Rahmun, “Bu son gelişmeler, halk hareketinin devlet görevlilerini alıkoyan ve kurumlarını tehdit eden grupların hareketi haline geldiğini teyit ediyor” değerlendirmesinde bulundu.

Rahmun, sözlerini şöyle sürdürdü:

Devleti güç kullanmaya zorlama çabası var. Ancak Şam bunu istemiyor. Çünkü Suveyda'nın akil insanlarına güveniyor. Protesto hareketi, hayat şartlarını protesto etmek amacıyla başladı.  Ancak bugün bir silahlı isyana dönüştü. Yabancı ülkelerden, özellikle de et-Tanf Üssü, İsrail ve Fransa tarafından desteklenen Hizbul-Liva’dan destek alıyor.

Hizbul-Liva, geniş kapsamlı bir askeri çözümün içinde yer almayı reddederken, Şam’ın siyasi çözüm için baskı yapmaya devam etmesi bekleniyor.

Bu gelişmeler yaşanır ve bölgeye yoğun askeri takviyeler yapılırken Suveyda’daki Dürzi cemaatinin ruhani lideri Hikmet el-Hicri, herhangi bir gerilim, askeri seferberlik, sabotaj saldırısı ya da taraflardan herhangi birinden herhangi bir şekilde gelebilecek zararın sonuçlarına karşı uyardı.

Hicri, açıklamasında şunları söyledi:

Bazı hak ihlallerine tanık olurken, herhangi bir aptalca davranış ya da kötü niyetli eylemden kaynaklanabilecek olumsuz, zararlı ve yıkıcı sonuçların tüm sorumluluğunu da üstleniyoruz. Halk, en gür, en barışçıl ve en sofistike sesiyle anayasa, özel ve uluslararası yasalar çerçevesinde barışçıl bir şekilde haklı itirazlarını dile getirerek, haklarını talep etmeye devam ediyor ve bunda sebat gösteriyor.

Avrupa uyarısı

ABD ve Avrupa Birliği (AB), Şam’ın Dürzilerin çoğunlukta olduğu Suveyda’da protestoculara karşı, özellikle de güney bölgesine büyük askeri takviyelerin gelmesinin ardından aşırı güç kullanabileceğine karşı uyarıda bulundu.

AB’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika Sözcüsü Luis Miguel Bueno, tüm tarafları şiddetten kaçınmaya çağıran bir açıklama yaptı.  ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili ise güç kullanılmasını kınadı ve barışçıl gösteri düzenleme ve ifade özgürlüğü haklarının kullanılması çağrısında bulundu.


İsrail, Gazze Şeridi'nde son 24 saatte 28 kişiyi öldürdü

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği bombardıman sonrası yükselen dumanlar (Reuters)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği bombardıman sonrası yükselen dumanlar (Reuters)
TT

İsrail, Gazze Şeridi'nde son 24 saatte 28 kişiyi öldürdü

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği bombardıman sonrası yükselen dumanlar (Reuters)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği bombardıman sonrası yükselen dumanlar (Reuters)

Gazze’deki Hamas yönetiminin Sağlık Bakanlığı tarafından bugün yaptığı açıklamada, İsrail ile Hamas arasındaki savaşın başladığı 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi'nde ölenlerin sayısının 34 bin 596'ya yükseldiği bildirildi.

Son 24 saat içinde İsrail'in hava saldırıları ve bombardımanlarında en az 28 kişinin daha öldüğünü açıklayan Bakanlığın verilerine göre 200 günü aşkın süredir devam eden savaşta yaralı sayısı 77 bin 816'ya yükseldi.

İsrail merkezli The Jerusalem Post gazetesi dün aktardığına göre İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah şehrinden tahliye edilecek Filistinliler için Gazze Şeridi'nin orta kesimlerinde yeni bir ‘güvenli bölge’ kurmayı planlıyor.

Gazete yeni güvenli bölgenin Nuseyrat ve el-Bureyc mülteci kamplarının eteklerinde, İsrail ordusu tarafından oluşturulan koridorun yakınlarında kurulacağını ve el-Mevasi yakınlarındaki mevcut barınma bölgesinin ise Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus şehrine doğru genişletileceğini aktardı.

Öte yandan İsrail basınına göre Başbakan Binyamin Netanyahu, salı günü yaptığı açıklamada, Refah’a kara saldırısına hazırlık olarak şehirdeki sivillerin tahliyesine başlandığını söyledi.

Ancak Birleşmiş Milletler Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini, aynı gün yaptığı açıklamada henüz Refah sakinlerinden şehri boşaltmalarının istenmediğini açıkladı.