Yaklaşık 4 bin 250 yıllık altın gaga ağızlı testi Türkiye'ye iade edildi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Yaklaşık 4 bin 250 yıllık altın gaga ağızlı testi Türkiye'ye iade edildi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Yasa dışı yollarla çıkarılan ve Hatti uygarlığı dönemine ait olduğu belirlenen altın gaga ağızlı testi, Türkiye'ye getirilerek Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmeye başlandı.
Anadolu'nun kadim uygarlıklarından Hattiler dönemine ait, yaklaşık 4 bin 250 yıllık altın gaga ağızlı testinin iade töreni, sergileneceği Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde yapıldı.
Törende konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Türkiye'nin topraklarından yasa dışı yollarla koparılan kültür varlıklarının iadesi için çalışmalarını kararlılıkla sürdürdüğünü söyledi.
Ersoy, zaman zaman bu yolda zorluklarla karşılaştıklarını, yanlı kararlarla, anlamsız tartışmalarla, gerçeklikten uzak ve bilimsel olmayan bakış açılarıyla mücadele etmek zorunda kaldıklarını anlattı.
Bu ve benzeri engellerin kültür alanında tesis etmek istedikleri yapıcı diyalog yolunu zedelediğini ifade eden Ersoy, "Ancak bu dosyada olduğu gibi, kimi zaman etik yaklaşımların varlığına da şahit olmak, zorluklarla mücadele etmemizde bizler için itici bir güç oluyor" dedi.

Eserin iade süreci hakkında bilgi veren Ersoy, şunları kaydetti:
"Bu eser, Gilbert Vakfının kurucusu Sir Arthur Gilbert tarafından 1989 yılında satın alınıyor. Elbette o sırada yasa dışı kökeni hakkında bir bilgisi yoktu. Zaten daha sonrasında eser Victoria and Albert Müzesi'ne korunması amacıyla emanet ediliyor. Uzun yıllar bu müzede muhafaza edilirken, Gilbert Vakfı tarafından bir köken araştırılması yapılması isteniyor. İşte bu süreçte, esere ilişkin fotoğraf ve kimyasal veriler, bakanlığımız Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne iletiliyor. Anadolu Medeniyetleri Müzesi uzmanları, eseri Alacahöyük ve Mahmatlar buluntuları ile karşılaştırmış ve stilistik olarak eserin Hatti dönemine ait bir kültür varlığı olduğunu doğrulamışlardır. Esere ilişkin metal bileşen verilerinin kıyaslamaları ise bakanlığımıza bağlı Ankara Restorasyon ve Konservasyon Bölge Laboratuvarı uzmanlarınca yapılmıştır.
Bochum Üniversitesi akademisyenlerinden maden uzmanı Prof. Dr. Ünsal Yalçın tarafından da sonuçlar teyit edilmiştir. Kültür varlıklarının korunmasına ilişkin hukuki dayanaklarımızın ve bilimsel verilerin Gilbert Vakfı Mütevelli Heyetine sunulmasından sonra Vakıf, tereddüt etmeden eserin ait olduğu topraklara iadesine karar vermiştir. Karşılıklı görüşmelerimiz sonucunda bu eserin sergilenmesi ve korunması için en doğru adres olarak, muhafaza ettiği muhteşem Hatti koleksiyonuyla Anadolu Medeniyetleri Müzemizi uygun gördük."

"Türkiye'deki kültür varlıkları, bu topraklarda yaşamış bütün medeniyetlerin emanetidir"
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 1921 yılında, henüz İstiklal Harbi bitmeden kurdurduğu Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nin 100 yaşına girdiğini anımsatan Ersoy, müzenin isminin Ankara değil, Anadolu Medeniyetleri Müzesi olmasının, Türkiye Cumhuriyeti'nin, kültürel mirası koruma alanındaki felsefesinin en somut örneği olduğunu ifade etti.
Türkiye'deki kültür varlıklarının, bu topraklarda yaşamış bütün medeniyetlerin emaneti olduğunu kaydeden Ersoy, bu nedenle tüm eserlerin özel, değerli ve ait oldukları bu topraklarda bulunmalarının önemine dikkati çekti.
Bakan Ersoy, koruma anlayışının yalnızca devletin adımları ve kanunlarla gerçekleşemeyeceğini, halkın kültür varlıklarının korunmasına en büyük katkıyı sağladığını belirtti.

Bu çabalara bazı kötü niyetli kişilerce zarar verilmesinin önüne de hep birlikte geçilmesi gerektiğini vurgulayan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "Kaçak kazıların önlenmesi için el ele vermeli, şüpheli her durumu, bakanlığımıza veya kolluk kuvvetlerimize haber vermeliyiz. Yurt dışında bulunan kültür varlıklarımızın iadesi önemlidir, ancak bu süreçlerin sonu ancak yurt içindeki kültür varlıklarımızın korunmasıyla gelecektir. Unutmayalım, bu koruma aynı zamanda ülkemize, bilime ve insanlığa bir hizmettir" diye konuştu.

"Testiyi yeniden Türkiye'ye emanet etmekten mutluluk duyuyorum"
Gilbert Sanat Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Nicholas Coleridge de koleksiyonun sahibi Arthur Gilbert'in ölümüyle koleksiyonda yer alan eserlerin geçmişine ilişkin bir araştırma başlatıldığını söyledi.
Araştırmaların sonucunda, testinin Türkiye'den yasa dışı yollarla çıkarıldığının tespit edildiğini kaydeden Coleridge, koleksiyondaki eserlerin nereden geldiğini bilmenin kendileri için önemli olduğunu vurguladı.
Coleridge, uzun bir yolculuktan sonra altın gaga ağızlı testinin olması gereken yere döndüğünü ve bu testiyi yeniden Türkiye'ye emanet etmekten mutluluk duyduğunu dile getirdi.
Törenin ardından Bakan Ersoy, Coleridge'e, Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nin 100'üncü yılına özel bastırılan kitabı hediye etti. Ersoy ve Gilbert Vakfı heyeti üyeleri daha sonra hatıra fotoğrafı çektirdi, birlikte eseri inceleyerek, bir süre sohbet etti.

Eseri 1989'da Los Angeles'ta satın aldı
Koleksiyoncu Sir Arthur Gilbert, altın ve gümüş eserlerden oluşan koleksiyonunu tamamlamak için eseri 1989'da Los Angeles'ta satın aldı.
Londra'daki Victoria&Albert Müzesi'ne ödünç verilen gaga ağızlı testinin, Anadolu'dan yasa dışı yollarla çıkarılmış olabileceği düşüncesiyle kapsamlı araştırmalara başlandı. Bu kapsamda, Gilbert Sanat Vakfı'nın Kültür ve Turizm Bakanlığı ile temasa geçmesinin ardından, Hatti uygarlığı dönemine ait, yaklaşık 4 bin 250 yıllık altın gaga ağızlı testinin iade süreci tamamlandı.



"Son derece nadir Roma" mezarı, arkeologları şaşkına çevirdi

Almanya'nın Bavyera eyaletinin kalbinde anıtsal Roma dönemi mezarı ortaya çıkarıldı (Bavyera Eyalet Anıt Koruma Ofisi)
Almanya'nın Bavyera eyaletinin kalbinde anıtsal Roma dönemi mezarı ortaya çıkarıldı (Bavyera Eyalet Anıt Koruma Ofisi)
TT

"Son derece nadir Roma" mezarı, arkeologları şaşkına çevirdi

Almanya'nın Bavyera eyaletinin kalbinde anıtsal Roma dönemi mezarı ortaya çıkarıldı (Bavyera Eyalet Anıt Koruma Ofisi)
Almanya'nın Bavyera eyaletinin kalbinde anıtsal Roma dönemi mezarı ortaya çıkarıldı (Bavyera Eyalet Anıt Koruma Ofisi)

Almanya'nın Bavyera eyaletinde arkeologlar, özenle inşa edilmiş ancak içi boş bir dairesel taş mezar ortaya çıkardı ve bunun "son derece nadir" bir Roma dönemi mezar höyüğü olabileceğini düşünüyor.

Araştırmacılar, taş çemberin Eichstätt kasabasında eski bir Roma yolunun yanındaki inşaat çalışmaları sırasında ortaya çıkarıldığını söyledi.

Daha sonraki kazılarda, özenle yerleştirilmiş taşlardan oluşan 12 metre çapında "özellikle dikkat çekici" bir dairesel yapı ortaya çıkarıldı ve bu da bunun gerçekten de bu antik eyalette nadiren belgelenen bir tür olan bir Roma mezar höyüğü veya tümülüsü olduğunu gösteriyor.

Arkeologların "derin boşluk" diye tanımladığı höyüğün içeriği de soru işaretlerine yol açtı.

Yapının içinde iskelet veya mezar eşyası izi bulunmadığından, bunun başka bir yerde gömülmüş bir kişiyi anmak için anıt mezar olarak inşa edilmiş sembolik veya temsili bir anıt mezar olabileceğini düşündüler.

Bavyera Eyalet Anıt Koruma Ofisi Genel Küratörü Mathias Pfeil, "Mezar hem bir anma yeri hem de sosyal statünün bir ifadesiydi... Burada bu yaşta ve büyüklükte bir mezar anıtı bulmayı beklemiyorduk" dedi.

Araştırmacılar, çevrilmiş bir açıklamada Roma İmparatorluğu'nun bir eyaletine atıfta bulunarak, "(Almanya'nın) Augsburg bölgesinde birçok Roma mezar yeri bilinmesine rağmen bu ölçekte taş halka duvarlı tümülüsler eski Raetia eyaletinde son derece nadirdir" diye yazdı.

Orta Avrupa ve İtalya, bu tür mezar höyüklerine dair köklü bir geleneğe zaten sahipti. Arkeologlar, günümüz Almanya'sının bazı kısımları da dahil antik Roma İmparatorluğu'nun kuzeybatı eyaletlerinde, bu tür höyüklerin MS 1. yüzyıldan itibaren ortaya çıktığını söylüyor.

Avrupa'nın bu bölgesinde ve çevresinde daha önce keşfedilen mezar höyükleri genellikle daha eski Tunç ve Demir çağlarına tarihleniyor.

fg
Bavyera'da ortaya çıkarılan taş duvar kesiti (Bavyera Anıt Koruma Devlet Ofisi)

Ancak son kazıda görülen taş duvarların türü, daha sonraki Akdeniz modellerini takip ediyor gibi görünüyor.

Sözkonusu bulgulara dayanan araştırmacılar, bunun Roma öncesi, özellikle Kelt cenaze geleneklerinin kasıtlı olarak yeniden canlandırıldığına işaret edebileceğinden şüpheleniyor.

Mezar höyüğünün Nassenfels'ten Altmühl Vadisi'ne giden bilinen bir Roma dönemi yolunun hemen yanında bulunması ve kırsaldaki bir Roma yerleşimine yakınlığı, uzmanlara göre bu yorumu destekliyor.

Araştırmacılar, "Bu nedenle Wolkertshofen'deki Roma mezarı, Bavyera'daki Roma yaşamı üzerine gelecekteki araştırmalar için özel bir öneme sahip" diye yazdı.

Independent Türkçe


Yeni ilaç karışımı erkek farelerin ömrünü yüzde 73 uzattı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Yeni ilaç karışımı erkek farelerin ömrünü yüzde 73 uzattı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Yaşlanma karşıtı tedavilerdeki cinsiyet farklılıklarına ışık tutan yeni araştırmaya göre, yeni bir ilaç kombinasyonunun zayıf ve yaşlı erkek farelerde yaşam süresini "dikkat çekici bir şekilde yüzde 73" oranında uzattığı bulundu.

Araştırmacılar, yaşla birlikte değiştiği bilinen iki biyolojik yolu hedef alan çift ilaçlı bir yaklaşımı denedi.

Doku onarımını desteklediği bilinen oksitosinle hücre büyümesini, farklılaşmasını ve ölümünü düzenleyen önemli bir yolu bloke eden OT+A5i adlı başka bir ilacı test ettiler.

TGF-beta diye bilinen temel yol yaşla birlikte aşırı aktif hale gelerek kronik iltihaba ve doku hasarına yol açıyor.

Araştırmacılar ilaç kombinasyonunu zayıf ve yaşlı fareler üzerinde 25 aylıkken test etti. Farelerde 25 ay, insanlarda yaklaşık 75 yaşa denk geliyor.

Tedavi gören erkek farelerin, tedavi edilmeyen kontrol grubundakilere göre yüzde 70'ten fazla daha uzun yaşadığını ve fiziksel dayanıklılık, çeviklik ve hafızada önemli iyileşmeler gösterdiğini buldular.

Ageing-US adlı akademik dergide yayımlanan araştırmaya göre bilim insanları, ilaç kombinasyonuyla tedavi edilen erkek farelerin, tedavi edilmeyen erkeklere kıyasla herhangi bir zamanda ölme olasılığının neredeyse üç kat daha az olduğunu buldu.

Araştırmacılar, "Yaşlı ve zayıf erkek farelerin OT+A5i ile tedavisi, o zamandan bu yana yaşam sürelerinde yüzde 73'lük kayda değer bir artış ve genel ortalama yaşam süresinde yüzde 14'lük bir artış sağladı" diye yazdı.

Ayrıca bu hayvanların sağlıklı yaşam süreleri önemli ölçüde arttı; fiziksel performans, dayanıklılık, kısa süreli hafıza ve ölüme karşı dirençlerinde iyileşme görüldü" diye eklediler.

sdfgh
İlaç kombinasyonuyla tedavi edilen zayıf fareler genç görünüyordu (Aging-US, 2025)

Kıyaslama yapan araştırmacılar, popüler yaşlanma karşıtı rampamisin ilacı üzerine yapılan önceki çalışmaların, tedavinin başlangıcından itibaren ölçüldüğünde farelerin hayatta kalma oranında yüzde 9 ila yüzde 15'lik bir artış görüldüğünü ortaya koyduğunu söyledi.

"Yaşam süresini uzatan diğer yerleşik müdahalelerle karşılaştırıldığında Oksitosin+A5i, yaşlı ve zayıf erkek farelerde bu tedavinin başlangıcından itibaren yaşam beklentisinde önemli ölçüde (yüzde 70'in üzerinde) artış ve ölüm riskinde belirgin bir azalma gibi benzersiz sonuçlar gösteriyor" diye yazdılar.

Son çalışmada Oksitosin+A5i tedavisinin, yaşlanmanın temel belirteçleri olan bazı dolaşımdaki bazı kan proteinlerinin düzensiz seviyelerini düşürerek, bu değerleri daha genç yaşlara özgü düzeylere yaklaştırdığı da tespit edildi.

Ancak, 4 aylık sürekli tedaviden sonra, yalnızca erkek fareler bu protein seviyelerinde kalıcı bir iyileşme gösterdi.

Araştırmacılar, dişi farelerin yaşam süresinde veya sağlıklı yaşam süresinde önemli bir artış yaşamadığını buldu.

Bulgular, yaşlanmaya yönelik tedaviler geliştirirken cinsiyete özgü biyolojiyi daha iyi anlamanın önemini vurguluyor.

Bilim insanları, "Bu bulgular, OT+A5i'nin sağlıklı yaşam süresini önemli ölçüde uzatma kapasitesini ortaya koyuyor ve cinsiyetler arasında yaşlanma ve uzun ömür tedavilerine verilen yanıt farklılıklarını vurguluyor" diye yazdı.

Araştırmacılar, bulguların uzun yaşam tedavilerinin incelenmesi ve tasarlanması için yeni bir model sağlamasını umuyor.

Independent Türkçe


Buffy efsanesi 23 yıl sonra dönüyor: Gerçeküstü bir deneyim

Amerikalı oyuncu Sarah Michelle Gellar, Joss Whedon tarafından yaratılan fantastik dizide oynamaya başladığında henüz 19 yaşındaydı (The WB)
Amerikalı oyuncu Sarah Michelle Gellar, Joss Whedon tarafından yaratılan fantastik dizide oynamaya başladığında henüz 19 yaşındaydı (The WB)
TT

Buffy efsanesi 23 yıl sonra dönüyor: Gerçeküstü bir deneyim

Amerikalı oyuncu Sarah Michelle Gellar, Joss Whedon tarafından yaratılan fantastik dizide oynamaya başladığında henüz 19 yaşındaydı (The WB)
Amerikalı oyuncu Sarah Michelle Gellar, Joss Whedon tarafından yaratılan fantastik dizide oynamaya başladığında henüz 19 yaşındaydı (The WB)

Sarah Michelle Gellar, Buffy the Vampire Slayer'daki rolünü yeniden canlandıracağını hiç düşünmediğini, yeni diziye katılmanın kendisine "gerçeküstü" hissettirdiğini söyledi.

Variety'ye konuşan Gellar, "Kendimi asla o konumda görmemiştim, bu yüzden çok tuhaf bir duyguydu" diyerek ekledi: 

Ama işte bu yüzden 'Asla asla deme' diyorlar. Eminim defalarca 'asla' demişimdir ve artık dersimi aldım. Bir gün gidip 'Hayır, asla yapmam, artık çok yaşlandım, Buffy yürüteçle yürüyor olur' dediğim tüm röportajları bulacaksınız.

Buffy the Vampire Slayer, ilk olarak 1992'de aynı isimli filmle sinemalarda gösterime girmişti. Başrolde Kristy Swanson'ın yer aldığı filmin ardından 20th Century Fox Television, hikayeyi diziye uyarlamaya karar vermişti. Böylece öykü daha karanlık bir tona bürünürken Gellar, Swanson'ın yerine geçerek Buffy karakterine hayat vermişti.

Dizi 1997'de yayın hayatına başlamış ve 7 başarılı sezon boyunca ekranda kalmıştı. Aynı dönemde iki sezon süren yan dizi Angel da izleyiciyle buluşmuştu. Buffy the Vampire Slayer, 2003'te final yapmıştı.

48 yaşındaki Gellar, yeni Buffy sezonunu Oscar ödüllü yönetmen Chloé Zhao'yla senarist kardeşler Nora ve Lilla Zuckerman'la birlikte geliştirdi. Zuckerman kardeşler aynı zamanda dizinin başyazarları olarak görev yapıyor.

Yeni hikaye, New Sunnydale adlı kasabada geçiyor ve bu kez Buffy, genç vampir avcısı Nova'ya akıl hocalığı yapıyor. Nova'yı 15 yaşındaki Ryan Kiera Armstrong canlandırıyor. Kadroda ayrıca Faly Rakotohavana, Ava Jean, Sarah Bock ve Daniel Di Tomasso yer alıyor.

Gellar, dizinin hem eski hayranlara hem de yeni izleyicilere hitap edeceğini vurguladı:

Bu dizi kesinlikle tüm hayranlara hitap edecek. Her zaman küçük sürprizler olacak çünkü ilk dizide de öyleydi... Ama aynı zamanda Buffy'yi hiç izlememiş olanlara da yeni bir kapı açmak istiyoruz.

Yeni dizinin 2026'da yayına girmesi bekleniyor. Buffy the Vampire Slayer ise Türkiye'de Disney+ üzerinden izlenebiliyor.
Independent Türkçe, GamesRadar, Variety