İsrail doğalgazının Arap Doğalgaz Boru Hattı’ndan Suriye ve Lübnan’a aktarılması projesinin başlıca nedeni İran

20 Ekim’de Şam’da Suriye Ordusu mensuplarını taşıyan bir otobüste gelen patlama sonrası olay yeri (AFP)
20 Ekim’de Şam’da Suriye Ordusu mensuplarını taşıyan bir otobüste gelen patlama sonrası olay yeri (AFP)
TT

İsrail doğalgazının Arap Doğalgaz Boru Hattı’ndan Suriye ve Lübnan’a aktarılması projesinin başlıca nedeni İran

20 Ekim’de Şam’da Suriye Ordusu mensuplarını taşıyan bir otobüste gelen patlama sonrası olay yeri (AFP)
20 Ekim’de Şam’da Suriye Ordusu mensuplarını taşıyan bir otobüste gelen patlama sonrası olay yeri (AFP)

Mısır’dan yola çıkıp Ürdün ve Suriye üzerinden Lübnan'a uzanan Arap Doğalgaz Boru Hattı ile aktarılacak doğalgazın büyük bir bölümü İsrail’den temin edilecek. ABD Dışişleri Bakanlığı Kıdemli Enerji Danışmanı Amos Hochstein tarafından yıllar önce hazırlanan bir anlaşmaya göre Ürdün'den Suriye üzerinden Lübnan'a tedarik edilecek elektrik de İsrail’in doğalgazıyla üretiliyor.
İsrail-Lübnan sınır müzakerelerine arabuluculuk yapan Hochstein, birkaç gün önce, Beyrut'a uzanan Arap Doğalgaz Boru Hattı’nın, ABD'nin Suriye'ye yönelik Caesar (Sezar) Yasası çerçevesindeki yaptırımlarından muaf olduğunu bildirdi.  2014 yılında yapılan Ürdün-İsrail anlaşmasını destekleyen dönemin ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, o dönem yaptığı açıklamada, Ortadoğu'da, ılımlı Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki ılımlılığı sağlamlaştırma temelinde anlaşmaya varılmasına çalıştığını söyledi.
Doğalgaz projesinin, teknik ve ekonomik çerçevenin ötesinde, İran'ın Lübnan ve Suriye'deki nüfuzunu azaltma çabaları çerçevesinde siyasi boyutları da olduğuna dair birçok işaret var. Projenin duyurusunun Tahran'ın petrol türevlerini Suriye üzerinden Lübnan'a tedarik etme kararıyla aynı zamana denk gelmesi tesadüf değildi. Aynı zamanda farklı gerekçelere ve hedeflere rağmen, Moskova ve Washington’ın görüşlerinin yakınlaştığı noktaları içeren Suriye ve Lübnan'daki çeşitli gelişmelere dair tek eş zamanlı adım da bu değildi.
Batılı bir yetkili, Rusya’dan üst düzey bir yetkilinin resmi bir toplantıda şunları söylediğini aktardı:
“Rusya'yı ve ABD’yi Suriye’nin güneyinde rejimin otoritesini dayatmaya ve Lübnan'a enerji sağlamaya teşvik eden İsrail'di. Çünkü bunun İran’ın iki ülkedeki etkisine karşı koymaya katkıda bulunacağına inanıyordu.”
ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü William Burns da Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Orta Doğu Koordinatörü Brett McGurk tarafından desteklenen ‘doğalgaz anlaşması’ ile ilgili çabalar hakkında bilgi sahibiydi ve bu konuyla ilgiliydi.
Anlaşmayı bağlamak, görüşmeleri birbiriyle ilişkilendirmek için birçok düzeyde çalışılması gerektiriyordu. Rusya, doğalgaz boru hattının ve elektrik ağlarının geçeceği Suriye'nin güneyinde istikrarın sağlanması amacıyla rejim güçlerinin yeniden Ürdün sınırlarına konuşlanması, muhalif grupların dağıtılması ve silahlarını teslim etmesinin yanı sıra mayınların temizlenmesi için bir proje başlatılması gibi uzlaşılara öncülük etti. Öte yandan Ürdün, Şam'la ilişkilerini, Devlet Başkanı Beşşar Esed ile Kral 2. Abdullah arasında temasların yanı sıra bakanlar ve güvenlik yetkilileri düzeyinde ziyaretler düzenlenecek noktaya yükseltti. Bu gelişmeler çerçevesinde Amman-Şam karayolu açıldı, Sınırların kontrol edilmesi ve Şam'a teşvik verilmesine ilişkin prosedürler tartışıldı. Ayrıca, boru hattı ve elektrik ağları faaliyete geçmeden önce teknik sözleşmeleri çözmenin yollarını tartışmak üzere Suriye-Ürdün-Mısır-Lübnan arasında bakanlar düzeyinde toplantılar düzenlendi.
Anlaşmada ayrıca Washington, Moskova’ya, Lübnan Elektrik Kurumu’na yapılan mali bir yardımla projenin finanse edilmesi amacıyla Dünya Bankası’nın desteğini alma ve Suriye üzerinden Lübnan'a aktarılan doğalgaz kaynaklarının kullanılabilirliğini sağlama sözü verdi. Bu arada ABD'nin Beyrut Büyükelçisi Dorothy Shea’nın Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn'a projenin onaylandığını bildirmesi dikkat çekiciydi. Shea, projenin onaylandığını Mısırlı ve İsrailli enerji bakanları arasında ‘İsrail doğalgazının yeniden ihraç edilmek üzere Mısır’daki tesislerde sıvılaştırılarak alınmasına ilişkin gelecek planları’ görüşmek üzere yapılan telefon görüşmelerinin ardından Avn’a iletti. İsrailli kaynaklar, planlar arasında, İsrail doğalgazının Mısır'daki doğalgaz sıvılaştırma tesisleri aracılığıyla üçüncü bir ülkeye ihraç edilmek üzere aktarılmasının da yer aldığını bildirdiler.
Yıllar içinde Mısırlı ve İsrailli şirketler arasında çeşitli anlaşmalar yapıldı. Bu anlaşmalar arasında İsrail’in Mısır’a, Doğu Akdeniz'deki Tamar ve Leviathan gaz sahalarından 10 yıl boyunca 15 milyar dolar değerinde 64 milyar metreküp doğalgaz tedarik etmesi de yer aldı. Mısır kendi kendine yetecek duruma geldikten sonra Kahire, İsrail'den doğalgaz tedarik etmenin kendisini bölgesel bir enerji merkezi ve Doğu Akdeniz'deki gaz sahalarından yararlanma konusunda güçlü bir oyuncu haline getirdiğini, Avrupa'ya doğalgaz ihraç ederek ve 2019 yılının başlarında Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nu kurarak duyurdu.
Ürdün’den tedarik edilecek elektriğe gelince, Amos Hochstein, 2012 yılında, Tel Aviv ve Amman arasında bir anlaşmaya varılması amacıyla yapılan müzakerelere arabuluculuk yapmaya başladı. Yıllar sonra, İsrail'in Leviathan sahasında faaliyet gösteren ABD'li Noble Enerji şirketi liderliğinde, devlet kurumu olan Ürdün Ulusal Elektrik Enerjisi Şirketi (NEPCO) ile elektrik üretimi için 15 yıllığına 45 milyar metreküp doğalgaz tedarik edilmesi amacıyla 15 milyar dolarlık bir anlaşmaya varıldı.
ABD’li yetkililerin Arap mevkidaşlarına doğalgaz ve elektrik projelerinin, ABD Kongresi tarafından onaylanan ve 2020 yılının ortalarında yürürlüğe giren Caesar Yasası çerçevesindeki yaptırımları kapsamı dışında olduklarını bildirmeleriyle, Washington'ın bu projeye ilgisi bölgesel gelişmeler zemininde ona siyasi bir anlam kazandırdı. Ancak Kahire, Amman ve Beyrut, Washington’dan bu konuda yazılı bir garanti talep ettiler. Bunun üzerine Hochstein, Caesar Yasası’ndan muaf tutulanlar hakkında Lübnanlı yetkililere bilgi verdi. Şarku'l Avsat’ın bir kopyasına ulaştığı, ABD Hazine Bakanlığı’ndan ilgili hükümlerin yer aldığı garanti belgesi Suriye hükümetine hiçbir şekilde ödeneme yapılmaması ve yaptırımlar listesindeki Suriyeli kişi veya kuruluşların hiç birinin doğalgaz projesinden faydalanmaması şartının yanı sıra doğalgaz projesine ilişkin soruları ve cevapları içeriyordu. ABD yaptırımları listesinde 114’ü Sezar Yasası çerçevesinde olmak üzere 600'den fazla Suriyeli kişi ve kuruluş yer alıyor. Ayrıca bu 600 kişi ve kuruluşun 350'si Avrupa’nın yaptırım listelerinde de yer alıyor.
Diğer taraftan Arap Doğalgaz Boru Hattı’nın mayınların temizlenmesi, hattın korunması ve ABD yaptırımları listesinde yer almayan bir şirketin projeye dahil edilmesi gibi anlaşmanın uygulanmasının önünde hâlâ bir takım teknik ve siyasi zorluklar var. Washington, yasal engelleri kaldırmaya istekli bir tutum sergilerken Moskova, ekonomik nedenlerden ziyade siyasi nedenlerle hattın güzergâhındaki mayınları temizleme sorumluluğunu üstlendi.



Kuşatma altındaki el-Faşir, savaş ve açlıkla mücadele ediyor

Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından kuşatılan el-Faşir kentinden göç (Arşiv – Şarku’l Avsat)
Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından kuşatılan el-Faşir kentinden göç (Arşiv – Şarku’l Avsat)
TT

Kuşatma altındaki el-Faşir, savaş ve açlıkla mücadele ediyor

Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından kuşatılan el-Faşir kentinden göç (Arşiv – Şarku’l Avsat)
Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından kuşatılan el-Faşir kentinden göç (Arşiv – Şarku’l Avsat)

Sudan'ın batısında bulunan Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'deki sivillerin durumu, gıda, su ve tıbbi tedaviye erişimin giderek zorlaşmasıyla daha da kötüleşiyor. Açlık ve devam eden çatışmalar, Nisan 2024'ten bu yana şehirde mahsur kalan on binlerce insanın kaderini tehdit ediyor. Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) her geçen gün kötüleşen insani durumun ortasında, gıda maddelerinin şehre girdiği tüm geçitleri ve yolları kapatıyor; temel gıda maddeleri ve yakıt tedarik etme girişimlerini engelliyor.

El-Faşir'deki kaynaklar, HDK’nin her gün pazarları ve hayati tesisleri ağır topçu ateşine tutması nedeniyle büyük marketlerin kapılarını kapatmasının ardından sivillerin büyük zorluklarla gıda temin ettiğini söyledi. Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar, “Siviller, mısır unu, şeker, yağ ve sabun gibi temel gıda maddelerini satın almak için meskûn mahallelerdeki küçük marketlere güveniyor” dedi.

Devam eden kuşatmanın bir sonucu olarak, bölge sakinlerinin alım gücü azaldı ve yüksek fiyatlar nedeniyle az miktarda yiyecek bile alamaz hale geldiler.

Bir bölge sakini, banka yoluyla ödeme yapıldığında fiyatların iki katına çıktığını, nakit ödeme yapıldığında ise fiyatların düştüğünü ve çok sayıda bölge sakininin yüksek fiyatlar nedeniyle el-Faşir'den kaçtığını belirtti. Birçok sebze ve meyve türü bir yılı aşkın süredir şehrin pazarlarında bulunmuyor.

Gıda kaçakçılığı

Bazı kent sakinlerine göre, el-Faşir'e mal ve eşya sokmanın tek yolu eşek ve deve gibi hayvanları kullanarak kaçakçılık yapmak, ancak bu da riskli. Çünkü HDK militanları tarafından durduruluyorlar ve çoğu zaman mallara el konuluyor.

VFGHY
Sudanlılar savaştan kaçmak için Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir’in eteklerinde bulunan Ebu Şuk Mülteci Kampı’na sığınıyor. (AP)

Şehir sakinlerinin çoğunluğu, günde darı unu ve mısırdan yapılan tek bir ana öğünle yetiniyor ve ellerinde başka bir şey olmayabiliyor.

Geleneksel yeraltı kuyularından yeterli miktarda içme suyu temin edilse de, bir varilin fiyatının 8 bin Sudan cüneyhini aşması vatandaşların sıkıntılarını artırıyor.

Günde bir öğün ücretsiz yemek sağlayan aşevlerine bağımlı hale gelen ailelerin sayısı her geçen gün artıyor; bazen bu yemekler ihtiyaç sahibi ailelerin sayısına yetmiyor. El-Faşir'deki bazı vatandaşlar, kuşatma altında bulunan kentteki insani durumun özellikle çocuklar, kadınlar ve yaşlılar için ciddi bir zorluk derecesine ulaştığını, yetersiz beslenme nedeniyle zayıf vücutlarının bunu kanıtladığını bildirdi.

Yerlerinden edilen insanlar HDK ve müttefikleri tarafından öldürmeye varan ciddi ihlallere maruz kaldıkları için el-Faşir'den kaçmak da güvenli değil. Bölge sakinleri, kuşatmanın devam etmesi ve el-Faşir'e insani erişimin açılmaması halinde, sonbahar mevsimine girilmesi ve vatandaşların tarım yapamaması nedeniyle durumun daha da kötüleşeceğinden korkuyor.

Saha durumu

El-Faşir'deki geniş alanlar, son birkaç gün içinde siviller arasında onlarca ölüm ve yaralanmaya neden olan, bazıları konutları hedef alan yoğun topçu bombardımanına ve insansız hava aracı (İHA) saldırılarına tanık oluyor.

Yerel kaynaklar, ordunun geçtiğimiz aylarda HDK tarafından el-Faşir'e düzenlenen onlarca saldırıyı püskürtmeyi başardığını bildirdi. El-Faşir sakinleri, Birleşmiş Milletler (BM) ve yardım kuruluşlarının insani yardımın ihtiyaç sahibi sivillere ulaşmasına izin vermesi için HDK üzerinde daha fazla baskı kurmasını bekliyor.

Yerel bir gönüllü grubu olan el-Faşir Direniş Komiteleri Koordinasyonu, çatışmaların ortasında kalan on binlerce masum insanın çektiği acılara son vermek için orduyu şehir üzerindeki kuşatmayı kaldırmaya çağırıyor.

CDFG
Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'deki Hızlı Destek Kuvvetleri mensupları (Arşiv - Telegram)

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan kısa bir süre önce BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in talebi üzerine kentte bir hafta süreyle insani ateşkes yapılmasını kabul etti, ancak HDK bu konuda kendileriyle herhangi bir temas kurulmadığını belirtti.

HDK'ye göre el-Faşir kentinde şu anda siviller bulunmuyor; kentte bulunanlar ordu ve müttefik silahlı gruplara mensup savaşçılar.

Geçtiğimiz haziran ayında BM Güvenlik Konseyi, bir yıldan uzun bir süredir HDK tarafından kuşatma altında tutulan ve ordunun geniş ve yoğun nüfuslu Darfur bölgesindeki son kalesi olan el-Faşir üzerindeki kuşatmanın kaldırılması için bir karar almıştı.