İsra eş-Şahir
Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan önceki gün sabah saatlerinde ülkede olağanüstü hal ilan etti, Egemenlik Konseyi’ni feshetti ve bakanları görevden aldı. Dünya ülkeleri Sudan’da yaşanan olayları ‘emir komuta zinciri içerisinde gerçekleşen bir askeri darbe’ ve ‘hükümete saldırı’ şeklinde gördü. Nitekim Başbakan Abdullah Hamduk, bazı bakanlar, siyasi aktivistler ve Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) yetkilileri gözaltına alındı.
Bu darbe Ömer Beşir hükümetinin düşmesinden bu yana yapılan ilk darbe değildi. Zira geçtiğimiz süreçte ülkede birkaç kez başarısız darbe girişimi gerçekleşti. Fakat bu sefer Burhan, devlet televizyonunda yayınlanan basın açıklamasında, “Anayasal Belge’deki bazı maddelerin yürütmesini durdurduğunu ve Eski Rejimin İzlerini Ortadan Kaldırma ve Yolsuzlukla Mücadele Komitesinin çalışmalarını askıya aldığını ve 2023’te seçim düzenleme kararını dondurduğunu” açıkladı.
Afrika Boynuzu
Sudan’da yaşanan darbenin komşu ülkelere ekonomik etkilerinin olabileceğine işaret eden siyasi analist Mahmud Ebubekir, “Hartum’da meydana gelen askeri darbenin doğrudan ve dolaylı etkileri olacak. 7 Afrika ülkesiyle sınır komşusu olan Sudan, nüfusu büyük oranda bu ülkelerin nüfusuyla iç içe geçmesiyle dikkat çeker. Zira bölgedeki kabilelerin varlığı sınır ötesidir. Sudan’ın ticari ve ekonomik çıkarları, komşularının özellikle de Afrika Boynuzu bölgesinin çıkarlarıyla iç içe bir yapı arz eder” değerlendirmesinde buundu.
Bu darbenin siyasi etkilerine değinen Ebubekir, değerlendirmesine şu sözlerle devam etti:
“Sudan devrimi, büyük halk protestoları gibi barışçıl yollarla demokratik geçişi sağlamanın tek örneğiydi. Bu yol, Afrika kıtasında pek yaygın olmayan bir yoldu. Bu yol, özellikle ilk dönemlerde (Sudan’daki) askerler ve siviller arasında uyum sağlanmasının ardından kıtadaki halklar için de umut oldu ve her zaman askerlerin keyfi uygulamalarına ve tüm yetkileri elinde toplamasına şahit olan kıtaya, geçiş döneminde iktidarın bölüşülebileceği fikrini verdi. Aynı zamanda bölge ülkelerinin de Sudan dosyasında özellikle de devrim esnasında net ve belirleyici bir rolü vardı. Zira Etiyopya Cumhuriyeti’nin yaptığı arabuluculuk, Sudan’da barış anlaşmasının imzalanması için köprü görevi gördü. Bu nedenle barış anlaşmasının bozulması, Anayasal Belge’den geri adım atılması ve üzerinde mutabık kalınan geçiş sürecinin çökmesi; başta Etiyopya olmak üzere bölgesel ve uluslararası, özellikle de Afrika Boynuzu ülkelerinin çabaların boşa gitmesi anlamına gelir.”
Darbenin stratejik düzeydeki etkilerini değerlendiren Ebubekir, “Gerginliğin tırmanması ve silahlı çatışmalara dönüşmesi, bunun bölge ülkelerine sıçrama ihtimali konusunda uyarıyor. Sudan’da iç krizin derinleşmesi halinde askerler içerdeki siyasi krizi sakinleştirmek amacıyla Etiyopya sınırındaki tartışmalı Faşka bölgesi başta olmak üzere komşulara karşı şiddete daha meyilli pozisyonlar alabilir. Böyle bir durum, özellikle Tigray bölgesindeki çatışmalar henüz sona ermemişken, bölgedeki krizlerin maliyetini daha da artırır. Bölgedeki krizlere, ülkeleri çatışmaya sürükleyebilecek bölgesel ve küresel müdahalelerde bulunuluyor. Bu müdahaleyi yapanların başında da Eritre geliyor. Özetle Sudan’daki darbede ileri gidilmeye devam edilirse bu durum bölgedeki üstü örtülü krizlerin derinleşmesine neredeyse doğrudan katkı sağlar” dedi.
Afrika’daki sıkıntılar
Afrika’nın birçok ülkesi askeri darbelerden muzdarip. Özellikle Sudan, bağımsızlığını kazandığı günden bu yana sürekli askeri darbelere sahne oluyor. Bu durum, Sudan’ın sivil devlet kurma çabasının neredeyse bir hayalden öteye gitmemesine sebep oluyor. Zira Sudan’daki askerler yönetime el koymak ve ülkeyi sürekli yönetmek için bütün entrikaları çeviriyorlar.
Afrika Boynuzu, Sudan başta olmak üzere içerdiği ülkelerdeki krizleri daha fazla kaldıramaz. Zira Etiyopya, Eritre, Somali ve Cubuti’den oluşan Afrika Boynuzu çeşitli etnik yapılara sahip ülkeleri içeriyor. Bu ülkelerde zaten yeterince sıkıntılar yaşanırken Sudan krizin tamamlayıcısı oluyor ve Afrika Boynuzu’nun sıkıntılarını derinleştiriyor.
Afrika İşleri Uzmanı Emani et-Tavil, Independent Arabia’ya verdiği demeçte “Darbenin yapacağı etki, darbenin sonucuna göre belli olur. Eğer darbe Sudan’da iç güvenliğe zarar verir ve önümüzdeki dönemde bazı silahlı milis grupları rolünü artırırsa bu durum Afrika Boynuzu’nu ve özellikle de Etiyopya’yı doğrudan etkiler. Amerikalılar bunun farkında. Çünkü Sudan ve Tigray arasında kadim ilişkiler bulunuyor. Tarihte Sudan’ın Etiyopya içindeki muhalifleri Etiyopya’ya karşı kullandığı, Etiyopya’nın da Sudan’ın içindeki muhalifleri Sudan’a karşı kullandığı biliniyor. Dolayısıyla bu durum Afrika Boynuzu’ndaki düğümü daha da karmaşıklaştırmaya aday. Somali’deki durum da çok iyi değil. Aynı şekilde Güney Sudan da etkilenecek. Doğu Sudan’daki gerilimler, Güney Sudan’a ihraç ettiği petrolden elde ettiği gelirleri de etkileyecek. Doğu Sudan iç içe, kompleks ve çok bileşenli bir yapıya sahip. Doğu Sudan ve Güney Sudan Devleti birbirini etkiliyor. Bu nedenle Sudan’da istikrarın olmaması Afrika Boynuzu’nu ve Kızıldeniz’i etkiler, bölgesel ve uluslararası çıkarları tehdit eder” ifadelerini kullandı.
Tavil, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:
“Şu anki tablo bir bütün olarak, Sudan’ın istikrarına bağlı bölgesel ve uluslararası çıkarların tamamı için tehdit oluşturuyor. Bu da tehditleri savuşturmak amacıyla herkesin harekete geçmesini sağlayacak. Belki de bu amaçla darbeyi tanıyacaklar. Fakat Sudan halkı, önümüzdeki günlerde ses getiren hamleler yapar, şu anki tablo tersine dönene kadar kapsamlı sivil itaatsizliği uygulamakta başarılı olur ve sivil yönetimin önündeki yolu açarsa, bu denklemi tersyüz edebilir.”