Cezayir yargısı, seçimlere adaylık sürecine ilişkin itirazları reddetti

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun. (AFP)
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun. (AFP)
TT

Cezayir yargısı, seçimlere adaylık sürecine ilişkin itirazları reddetti

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun. (AFP)
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun. (AFP)

Cezayir yargısı, 27 Kasım’da yapılması planlanan yerel seçimlerde adaylığı kabul edilmeyenlerin itirazlarını kabul etmedi. Söz konusu isimlerin adaylıkları, güvenlik birimlerinin itirazlarıyla engellenmişti.  Söz konusu gelişme, seçim kampanyasının başlamasına bir haftadan az bir süre kala yaşandı.
Danıştay’a yapılan itirazlara ilişkin bağımsız parti ve adayların hazırladığı raporlarda, adaylığı kabul edilmeyenlerin büyük çoğunluğunun Ulusal Kurtuluş Cephesi (muhafazakâr milliyetçi kanat) ve Barış Topumu Hareketi’nden (İslami kanat) olduğuna dikkat çekildi. İki partinin birkaç gün içinde, 4 Kasım’da başlayacak ve 21 gün sürecek kampanya için yüzlerce aday sunmaları gerekiyor.
Danıştay, güvenlik biriminin bin 541 belediye ve 58 valilikte yüzlerce adayı koltuktan uzaklaştırma kararlarını onayladı. Her ne kadar rolü eterince etkin olmasa da seçim yasası Bağımsız Ulusal Seçim Otoritesi’ne adayları kabul etme veya reddetme yetkisi veriyor.
Mağdurlar Danıştay’dan önce ilk derece idare mahkemelerine başvurdular. Ancak büyük çoğunluğunun başvurusu reddedildi. 10 yıl sonra yeniden aday olan başkentin doğusundan eski bir belediye başkanı, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada başvurusunun reddedildiğinin kendisine İlk Derece Mahkemesi yargıcı tarafından bildirildiğini söyledi.
Güvenlik biriminin adaylığı reddetmesinin nedeni ise 2010 yılında belediye başkanlığı yaptığı dönemde ‘yolsuz para kullanma şüphesi’ idi. Dışlanan aday ise asıl sebebin, bir müteahhidin belediyede ikamet eden engelliler yararına küçük bir törene finans sağlaması olduğunu savundu. “Müteahhidin parası bana değil belediye sakinlerine fayda sağladı. Bu yüzden adaylıktan dışlanmamı haksız buluyorum” dedi.
Kabul edilmeme gerekçeleri arasında ayrılıkçı El Kabail (Kabileler) Bağımsızlık Hareketi ve İslami eğilimli Reşad hareketi gibi terörist olarak sınıflandırılan örgütlerle ilişkili olmak da bulunuyor.
Gözlemciler, ‘yolsuzluk şüphesini’ ülkenin Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun’un başına gelenlere bağladı. Zira eski Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika Haziran 2017’de kendisini başbakan olarak atamıştı. Ancak bu pozisyonda yalnızca 3 ay kalabildi. En büyük özel işverenler grubunun başkanı Ali Haddad liderliğindeki bir grup finansör, kendilerini hükümet işlerinden uzaklaştırmakla tehdit ettiği gerekçesiyle kendisini görevden aldı
Tebbun, 2019 yılında iktidara döndüğünde seçim yasasına yolsuzluk şüphesiyle ilgili bir maddenin eklenmesi de dahil, parayı siyasetten uzak tutabileceğini düşündüğü çeşitli önlemler aldı.
Avukatlar da yargının güvenlik raporlarını kendilerine vermeyi reddetmesini mahkeme önünde protesto ettiler.
Halk hareketi tutuklularını savunan Avukat Sufyan Vaili’nin sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamaya göre mahkeme, Becaye Vilayeti’ndeki Ait R’zine kasabasında ‘ayrılıkçı harekete sempati duyduğu’ gerekçesiyle kendisinin seçimlerden ihraç edilmesine karar verdi. Vaili, yaptığı açıklamada “Herhangi bir harekete sempati duymuyorum. Tek hedefim insan haklarını savunmaktır. Sempatim yoksullar, muhtaçlar ve özel ihtiyaç sahiplerinedir” ifadelerini kullandı.



İsrail askeri hedeflerden sonra şimdi de Hizbullah'ı halk nezdinde ve ekonomik olarak baskı altına almak için harekete geçti

İsrail bombardımanının hedefi olan Güney Lübnan’daki Sur kentinden (AFP)
İsrail bombardımanının hedefi olan Güney Lübnan’daki Sur kentinden (AFP)
TT

İsrail askeri hedeflerden sonra şimdi de Hizbullah'ı halk nezdinde ve ekonomik olarak baskı altına almak için harekete geçti

İsrail bombardımanının hedefi olan Güney Lübnan’daki Sur kentinden (AFP)
İsrail bombardımanının hedefi olan Güney Lübnan’daki Sur kentinden (AFP)

İsrail'in başlangıçta Hizbullah'ın askeri mevzilerini hedef alan Lübnan savaşını kapsamlı bir şekilde genişletmesinin üzerinden bir aydan fazla bir süre geçtikten sonra sahne değişti. İsrail, Hizbullah liderlerine suikast düzenledikten ve füze cephaneliğinin yüzde 80'inden fazlasını imha ettiğini açıkladıktan sonra şimdi de Hizbullah'ı halk nezdinde ve ekonomik olarak baskı altına almak için harekete geçti.

Lübnan Ulusal Haber Ajansı (NNA) birkaç gün önce 37 köyün tamamen yok edildiğini, sokaklarının çoğunun ortadan kaldırıldığını ve Nakura'dan el-Hıyam'ın dış mahallelerine kadar uzanan üç kilometre derinliğindeki bir alanda 40 binden fazla konutun tahrip edildiğini bildirdi. Yıkım güneydeki ve Baalbek'teki arkeolojik alanları da etkiledi. Birleşmiş Milletler (BM) Lübnan Özel Koordinatörü Jeanine Hennis-Plasschaert birkaç gün önce X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda, savaşın arkeolojik alanlar için yarattığı tehlike konusunda şu uyarıda bulundu: “Tarihle yoğrulmuş antik Fenike kentleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.”

Bu bağlamda NNA dün (cumartesi), ‘İsrail savaş uçaklarının Nebatiye kentindeki tarihi evlerden ikisini yıktığını, kentteki pazar yerini yok ettiğini ve Sur kentindeki antik Roma kalıntılarının yakınındaki yerleri hedef aldığını’ bildirdi. Bombardıman, Baalbek Kalesi yakınlarında bulunan el-Menşiye ve önemli ölçüde hasar gören ünlü Palmyra Oteli'ni de içeren Baalbek Kalesi çevresine ulaştı.

Hizbullah'ın Beyrut'taki kalesi olan Dahiye'de, çoğu alanda büyük yıkım olduğu görülürken, yıkılan binaların tam sayısı konusunda rakamlar halen çelişkili. Ancak yıkılan yerleşim birimlerinin sayısının binlerce olduğu tahmin ediliyor. Dahiye, başta Genel Sekreter Hasan Nasrallah olmak üzere Hizbullah liderlerine, Rıdvan Gücü komutanlarına ve İsrail'in silah deposu olduğunu söylediği yerlere olmak üzere büyük askeri operasyonlara sahne oldu. Beyrut'un güney banliyöleri dün gece, İsrail savaş uçaklarının Hadath, Burc el-Baracne, Haret Hreik, Camus mahallesi ve Hadath'taki Lübnan Üniversitesi binasının çevresine düzenlediği 14 saldırıyla şiddetli bir gece yaşadı.

Geçtiğimiz ayın ortalarında İsrail eski Savunma Bakanı Yoav Gallant, Hizbullah'ın orta menzilli füze cephaneliğinin sadece yüzde 30'unun kaldığını söylemiş, İsrail de Hizbullah'ın çeşitli bölgelerdeki merkezlerini ve depolarını hedef aldığını açıklamıştı.

xatrgh
Bekaa Vadisi'ndeki Baalbek Kalesi yakınlarında bulunan el-Menşiye’de meydana gelen hasar (EPA)

Bu politika ışığında Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı emekli Tuğgeneral Dr. Hişam Cabir, İsrail'in kara savaşında başarısız olmasının ardından şimdi hedeflerini, özellikle Hizbullah'ın çevresinde, nüfusun geri dönüşünü önlemek ya da geciktirmek için yıkım ve yerinden etme üzerine odakladığını düşünüyor.

Öte yandan askeri uzman emekli Tuğgeneral Halid Hamade, İsrail'in hedeflerinin sona erdiğinden bahsetmenin mümkün olmadığını, çünkü Tel Aviv'in bugün yaptığı her şeyin daha önce açıkladığı ana hedefe, yani Hizbullah'ın her düzeydeki kabiliyetlerini yok etmeye yönelik olduğunu belirtti.

Hamade, “İsrail'in bugüne kadar askeri olarak elde ettiği başarılar, komuta ve kontrol sisteminin yok edilmesi, liderlerin öldürülmesi, mühimmat rezervlerinin ve depolarının büyük bir kısmının ve ileri karakol köylerindeki altyapının büyük bölümünün imha edilmesidir. Şehirlerin hedef alınması ve tahrip edilmesine gelince, bunlar büyük yerleşim ve ticaret merkezlerinin tahrip edilmesi, Sur, Nebatiye, Bint Cubeyl ve Baalbek gibi Hizbullah’ı kucaklayan çevrenin ekonomisinde rol oynayan şehirlerin tahrip edilmesi yoluyla Hizbullah'ın ekonomisinin vurulmasının bir parçasıdır” ifadelerini kullandı.

Hamade, İsrail Başbakanı’nın İran'ın silahlarına giden oksijeni kesmek ve İran'ı Hizbullah'a bağlayan lojistik arteri ele almak için çalışma konusunda söylediklerini hatırlattı. Hamade ayrıca, İsrail'in hedefinin Lübnan sahasıyla sınırlı olmadığını ve bu nedenle siyasi müzakerelerin sonucuna bağlı olarak gerilimin önümüzdeki aşamada genişleyebileceğini vurguladı.

Şarku’l Avsat'a konuşan Cabir ise İsrail ordusunun 2006 tarzı bir kara harekâtı gerçekleştiremediğini, çünkü bunun kendileri için çok maliyetli olacağını söyledi. Cabir, “Bu nedenle İsrail, beş sınır noktasından saldırıya geçerek ucuz bir imha politikası benimsedi ve esas olarak Hizbullah'ın çevresi için hesaplanmış bölgeleri hedef aldı” dedi.

Cabir, İsrail'in sınır bölgelerindeki insanları yok etmek ve yerlerinden etmekteki temel amacının insandan ve taştan arındırılmış iki kilometrelik bir bölge yaratmak olduğunu söyledi. Cabir ayrıca, İsraillilerin ‘Hizbullah tarafından ateşlenen tanksavar füzelerini ve 7 Ekim saldırısına benzer bir saldırı gerçekleştireceğini söyledikleri Rıdvan Gücü tehdidini ortadan kaldırmak için bölgeyi işgal etmeden ateşle kontrol ettiklerine inandıklarını ve bunun İsrail'in elinde müzakerelerde pazarlık yapabileceği güçlü bir kart olduğunu’ belirtti.

Cabir'e göre İsrail'in temel amacı, sınırdan uzakta bulunan ve sistematik yıkıma maruz kalan Dahiye'de de Hizbullah'ın çevresini yerinden ederek, binaları ve evleri yıkarak baskı kurmak ve böylece bölge sakinlerinin geri dönüşünü engellemek ya da geciktirmek.

 cvfbg
İsrail'in ağır bombardımanının ardından Lübnan'ın güneyindeki Sur kentinde meydana gelen yıkımdan (AFP)

Cabir, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun ABD'nin seçilmiş başkanının göreve başlamasını beklerken geçiş döneminden yararlanarak önümüzdeki haftalarda bu politikayı sürdüreceğine ve ek kazanımlar elde etmeye çalışacağına inanıyor.

Önümüzdeki günlerin neler göstereceğini beklerken ikinci bir olası senaryodan bahseden Cabir, mevcut ABD yönetiminin Joe Biden'ın görev süresi bitmeden savaşı sonlandırmak için çaba sarf etmesi ve yaklaşan seçimlerde kendilerine olumsuz yansıyacak bu kartı kazanmaya çalışması ihtimalinden söz etti.