Lübnan'da ABD'li diplomatın kriz masasına davet edilmesi eleştirildi

Lübnan’ın eski başbakanları ABD'nin Beyrut Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Richard Michaels’ın kriz masasına davet edilmesini “yanlış bir hareket” olarak değerlendirdiler

Lübnan'da ABD'li diplomatın kriz masasına davet edilmesi eleştirildi
TT

Lübnan'da ABD'li diplomatın kriz masasına davet edilmesi eleştirildi

Lübnan'da ABD'li diplomatın kriz masasına davet edilmesi eleştirildi

Lübnan'daki siyasi çevreler, ABD'nin Beyrut Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Richard Michaels’ın kriz masası toplantısına davet edilmesinin arkasındaki sebepleri araştırmakla meşgul. Kriz masası, Başbakan Necip Mikati tarafından Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile istişare edilerek Lübnan'ın Körfez ülkeleriyle ilişkilerini düzeltmeyi hedefleyen yerel ve uluslararası çabalara ayak uydurmak için kurulmuştu.
Şarku’l Avsat’ın Lübnan Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanlığı kaynaklarından edindiği bilgilere göre, Michaels Başbakan Mikati’nin talebi üzerine toplantıya çağrıldı. Daveti gönderen ise Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Abdullah Buhabib oldu. Kaynaklara göre davetin sebebi, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile görüşmeye hazırlanması ışığında Mikati’nin şahsi olarak yürüttüğü temaslar ile paralel olarak Michaels’ın Lübnan ve Körfez ülkeleri arasında köprü kurulmasını hedefleyen uluslararası temaslarda elde ettiği sonuçların değerlendirilmesiydi.
Kaynaklar Kriz masası üyelerinin Michaels’ın toplantıya gelmesi karşısında şaşırdıklarını ve Buhabib’e Michaels’ın çağrılmasının gerekçesini sorduklarını belirttiler. Bazıları açık açık Michaels’ın toplantıya gelmesinin doğru olmadığını, Buhabib için sıkıntı yaratacağını ve medyadan uzak bir şekilde başka bir yerde kendisiyle görüşebileceğini söylediler. Kaynaklar Maliye Bakanı Yusuf el-Halil’in toplantı bitmeden erkenden ayrılmak zorunda kaldığını ifade etti. Ancak daha sonra George Kordahi'nin kendisiyle görüşmek için randevu talep ettiği duyulduktan sonra Lübnan-Körfez ilişkilerindeki krizin herhangi bir “medya patırtısı” olmadan sessizce ele alınmasını tercih eden Meclis Başkanı Nebih Berri ile önceden randevusu olduğu ortaya çıktı.
Kaynaklara göre Michaels, kriz masası üyelerine Başbakan Mikati’nin hükümetin başında kalması gerektiğini ve sadece yerine yenisinin bulunamama ihtimalinden değil, aynı zamanda ülkenin kaosa sürüklenmesine ilişkin endişeler olduğundan ötürü istifa etmesinin hiçbir faydası olmayacağını söyledi. Nitekim bir taraftan ülkeyi ekonomik ve mali krizlerden kurtarmak için Uluslararası Para Fonu (IMF) ile müzakereleri takip etmesi, diğer taraftan ise elektrik sektörünün düzeltilmesi ve yapılması elzem olan milletvekilliği seçimlerinin zamanında yapılması için gerekli ortamın hazırlanması yönündeki çabaları devam ettirmesi için ülkenin Mikati’ye ihtiyacı var.
Michaels Washington ve Paris'in ilişkilerin bozulmasını engellemek için Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle temaslar gerçekleştirdiğine dikkat çekerek iki ülkenin hükümetin başta kalmasını desteklediğini söyledi. Michaels bu krizi ele almak üzere gerekli önerileri tartışmaya kapı aralandığını, çünkü geri dönüşü olmayan bir aşamaya girilmesinin hiçbir faydası olmadığını sözlerine ekledi.
Michaels, kriz masası üyelerinin “bakan Kordahi’nin istifasının bu krizi çözmenin başlangıcı olup olmayacağına ilişkin temel bir soruya odaklandıklarını” söyledi. Ayrıca “bazı meslektaşlarının kendisiyle iletişime geçip ulusal çıkarı değerlendirmeye teşvik ettiklerini” ve bunun için de “ulusal çıkarı aşmaya hizmet eden ve ilişkilerin düzeltilmesine yardımcı olan bir tavır alması gerektiğini” belirtti.
Bununla birlikte Michaels bakanların Kordahi’nin istifasına ilişkin söylediklerinin krizin çözülmesinin başlangıcı olarak takip edilmesi gerektiğini düşünse de, Lübnan’ın eski başbakanları -onlara yakın bir kaynağa göre- Michaels’ın toplantıya katılmasına şaşırdılar. Michaels’in katılımının gereksiz bir bağlamda geldiğini ifade eden eski başbakanlar bunu “yanlış bir adım” olarak nitelendirerek “toplantıya katılmasının hiçbir gerekçesi olmadığını” söylediler.
Eski başbakanlara yakın kaynak şu ifadeleri kullandı:
“Bazılarının Lübnan yönetimi kararının arkasındaki sorunların birikmesinden sorumlu olan taraf olarak insiyatif almak yerine Körfez ülkelerine baskı yapmak için Washington’dan yardım alıyormuş gibi Michaels’ın toplantıya katılımıyla ilgilenmelerinin bir gerekçesi yok. Bu yüzden Michaels’ın katılımının sonuçlarına bakmaksızın, krizi basitleştirmek uygun değil. Hizbullah’ın kriz hattına girmesi Lübnan-Körfez ilişkilerini düzeltmeyi daha da zorlaştıracak mı? Yoksa -tıpkı göründüğü gibi- Hizbullah, Kordahi’nin istifa edip etmeyeceğine karar verecek olan Marada Hareketi lideri Süleyman Franciye’nin yüzüne kapıyı kapamaya itebilecek Kordahi'nin istifasına yönelik çağrılar üzerine kendi tavrında ortaya çıkan bir itiraz çizgisi oluşturmaya mı başladı?”
Maruni Hristiyan Marada Hareketi’nin temsilcisi olarak Bakanlar Kurulu’na giren Lübnan Enformasyon Bakanı George Kordahi, bakanlık görevini devralmasından önce katıldığı bir televizyon programında Yemen konusunda Husilerin sivillere yönelik terör saldırılarını ve meşru Yemen Hükümetine yönelik askeri darbesini savunmuş, uluslararası hukuk kapsamında Yemen hükümetine yardım eden Suudi Arabistan yönetimini suçlayıcı ifadeler kullanmıştı.



Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
TT

Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)

Lübnan'da Hizbullah'ın çağrı cihazlarının ardından telsiz, radyo ve güneş enerjisi panellerinin patlatılmasıyla bölge topyekun savaşa doğru sürükleniyor. 

17 Eylül'de Hizbullah'ın kullandığı çağrı cihazlarında eş zamanlı patlamalar yaşanmış, ikisi çocuk 12 kişi hayatını kaybetmiş, 2 bin 800 kişi de yaralanmıştı. 

Dün de ülkedeki telsiz, radyo ve güneş enerji sistemlerinde patlama gerçekleşti. En az 20 kişinin öldüğü, 450'den fazla kişinin de yaralandığı bildiriliyor. Lübnanlı yetkililer, olaydan İsrail'i sorumlu tutarken Tel Aviv'den henüz açıklama gelmedi.

Diğer yandan saldırıyla ilgili bilgiye sahip olan fakat adlarının gizli tutulmasını isteyen kaynaklar, Amerikan gazetesi New York Times'a (NYT) operasyonun ardında İsrail'in olduğunu doğruluyor. 

Mossad'ın BAC Consulting adlı bir paravan şirket kurduğu ve çağrı cihazlarını bubi tuzağına dönüştürerek Lübnan'a soktuğu iddia ediliyor. Macaristan merkezli bu paravan şirket, kağıt üstünde Tayvanlı Gold Apollo firması adına çağrı cihazı üretiyor. Kimliklerinin açıklanmasını istemeyen İsrailli istihbaratçılar, buna ek olarak operasyonda en az iki paravan şirket daha oluşturulduğunu belirtiyor. 

Kaynaklar, AR-924 model numaralı cihazların bataryalarına patlayıcı bir madde olan pentaeritritol tetranitrat (PENT) yerleştirildiğini ve bunların 2022 yazında Lübnan'a gönderildiğini ifade ediyor.

Hizbullah, İsrail istihbaratı tarafından takip edilmemek için cep telefonlarını bırakıp çağrı cihazı kullanmaya başlamıştı. Kaynaklar, bu kararın ardından milyonlarca dolarlık yatırımla üretimin artırıldığını ve Lübnan'a bubi tuzağı haline getirilmiş binlerce cihaz sokulduğunu söylüyor.

Öte yandan ikinci dalga saldırıda telsiz ve güneş enerji panellerinin nasıl patlatıldığı henüz bilinmiyor.

NYT'nin patlayan telsizlerin görüntülerinden yola çıkarak yaptığı analizde, bunların çağrı cihazlarından daha ağır ve büyük olduğuna, bu yüzden daha fazla hasar yarattığına işaret ediliyor. 

Ayrıca telsizlerin patlamasıyla daha büyük yangınlar çıktığına, bunun da çağrı cihazlarına kıyasla telsizlere daha fazla patlayıcı yerleştirilmiş olabileceğini gösterdiğine dikkat çekiliyor.

Lübnan'ın açıkladığı rakamlara göre telsizlerin patlatılmasıyla en az 71 ev ve dükkanla 18 sivil araç ve motosiklet yandı. 

Telsizlerden bazılarında Japon firması Icom'un amblemi görülüyor. Ancak şirket, IC-V82 model numaralı telsizlerin ve bunlarda kullanılan bataryaların üretiminin neredeyse 10 yıl önce durdurulduğunu belirtiyor. Patlayıcıların bu cihazlara nasıl yerleştirildiğiyse henüz netleştirilemedi. Icom, bu telsizlerin sahte olabileceğini öne sürüyor.

Lübnan medyasındaki haberlerde, saldırıda en az iki güneş enerjisi panelinin de alev aldığı bildiriliyor. Saldırılarda çıkan küçük çaplı yangınların söndürüldüğü bildirilirken, patlamada bir kız çocuğunun yaralandığı aktarılıyor. Ancak bu panellerin infilak ettirilen diğer cihazların etkisiyle mi alev aldığı yoksa uzaktan kumandayla mı patlatıldığı belli değil. 

Amerikan düşünce kuruluşu Soufan Center'dan Clara Broekaert, CNN'e açıklamasında saldırı dalgasının Lübnan halkının psikolojisini olumsuz etkilediğini ve Hizbullah üzerinde misilleme baskısı oluşturduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor:

Saldırılarda günlük hayatın böylesine korkunç, beklenmedik ve geniş ölçekte kesintiye uğratılması, misilleme yapılmasına yönelik ekstra bir baskı yaratacaktır diye düşünüyorum. İnsanlar yaşananların hesabının sorulduğunu görmek istiyor.

Üst üste gelen saldırıların ardından dün Hizbullah, İsrail sınırındaki el-Merc bölgesine füze fırlattı. İkisi ağır 8 İsraillinin yaralandığı bildirilirken, bu kişilerin sivil veya asker olduğuna ilişkin bilgi paylaşılmadı.

Independent Türkçe, Times of Israel, New York Time, Japan Times, CNN, France 24