Belarus’un komşuları: Göçmen krizi askeri bir çatışmanın habercisi

Belarus’ta bir benzin istasyonu…. Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko, “Avrupa'yı ısıtıyoruz, hala sınırı kapatacakları konusunda bizi tehdit ediyorlar. Peki ya doğal gazı kesersek ne olur?” (Reuters)
Belarus’ta bir benzin istasyonu…. Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko, “Avrupa'yı ısıtıyoruz, hala sınırı kapatacakları konusunda bizi tehdit ediyorlar. Peki ya doğal gazı kesersek ne olur?” (Reuters)
TT

Belarus’un komşuları: Göçmen krizi askeri bir çatışmanın habercisi

Belarus’ta bir benzin istasyonu…. Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko, “Avrupa'yı ısıtıyoruz, hala sınırı kapatacakları konusunda bizi tehdit ediyorlar. Peki ya doğal gazı kesersek ne olur?” (Reuters)
Belarus’ta bir benzin istasyonu…. Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko, “Avrupa'yı ısıtıyoruz, hala sınırı kapatacakları konusunda bizi tehdit ediyorlar. Peki ya doğal gazı kesersek ne olur?” (Reuters)

Belarus, Polonya ve Balkan ülkeleri arasındaki sınırlarda sıkışıp kalan göçmen krizi, Avrupa Birliği'ndeki (AB) ülkeler ile Moskova yörüngesindeki ülkeler arasında askeri bir çatışmaya dönüşebilir. Polonya bölge sınırlarına dikenli tel çekerek, göçmenlerin topraklarına girmesini engellemek adına 15 bin asker konuşlandırdı. Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, yeni bir savaşla karşı karşıya olduklarını söyleyerek, mühimmatın sivillerden oluştuğuna dikkati çekti.
Sovyetler Birliği’nin bir parçası olan Litvanya, Estonya ve Letonya yer aldığı Baltık Devletleri, Belarus'un göçmenleri silah olarak kullandığı yönündeki suçlamalara atıfta bulunarak, "Avrupa'nın güvenliği için ciddi bir tehdit oluşturan Minsk rejiminin devam eden saldırısını kasıtlı olarak tırmandırmalarını” kınadı. Komşu ülkeler dün sınırlarını aşıp AB girmeye çalışan göçmenlerin artan kriziyle ilgili endişelerini dile getirdi.
Litvanya, Estonya ve Letonya savunma bakanları tarafından yapılan ortak açıklamada, bunun askeri alana yayılabilecek provokasyon ve tehlikeli olayların olasılığını artırdığını belirtiler. Varşova’daki yetkililer dün, Belarus sınırları içinde mahsur kalan göçmenlerin, Polonya sınır muhafızlarını taş yağmuruna tuttuğunu ve Avrupa Birliği'ne zorla girmek içinse geceleri dikenli tel çitleri kesmeye çalıştığını bildirdi. AB, Belarus’u dünyanın dört bir yanındaki savaş bölgelerinden kaçan binlerce göçmeni sınırı geçmeye teşvik ederek  ‘hibrit bir saldırı’ başlatmakla suçlarken, en kısa sürede Minsk'e yeni yaptırımlar uygulayabilir. Bu, Avrupa Birliği tarafından Belarus'a uygulanan beşinci yaptırım paketi, geçtiğimiz yıl düzenlenen tartışmalı cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bu yana Belarus’a yönelik yaptırımlar devam ederken,  hali hazırda Belarus havayollarına karşı yaptırımlar çağrısında bulunuluyor.
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas dün yaptığı açıklamada, “AB’nin yeni yaptırımlar uygulama zamanı geldi. Minsk için uygun sonuçların geciktiği bir durumdayız. Avrupalı ​​ortaklarımızdan istediğimiz de bu. AB Lukaşenko rejimine karşı yaptırımlarını genişletecek ve güçlendirecek” ifadelerini kullandı.
Belarus Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko, Batı'nın Belarus’a yaptırım uygulamadan önce, Belarus üzerinden Avrupa’ya giden doğal gaz sevkiyatını “düşünmesi” gerektiğini belirtti. Belta haber ajansına göre Belarus Cumhurbaşkanı, “Avrupa'yı ısıtıyoruz, hala sınırı kapatacakları konusunda bizi tehdit ediyorlar. Peki ya doğal gazı kesersek ne olur?” ifadelerini kullanarak,  Avrupa'ya ülkesi üzerinden giden Rus doğalgazını kesme tehdidinde bulundu.
Belarus Dışişleri Bakanı Vladimir Makey, Polonya sınırında yaşananların Avrupa Birliği’nin eylemlerinin ürünü olduğunu söyledi. Makey Sputnik’e yaptığı açıklamada, “Polonya sınırında olup bitenler, Avrupa Birliği'nin kendi eylemlerinin sonucu. Bunlar sadece Rusya ile yıkıcı çatışma politikasını haklı çıkarmaya yönelik girişimler” dedi. Makey açıklamasında, olayı jeopolitik bağlamda ele almaları halinde, Batı’nın Belarus ile ilgili tüm eylemlerinin geniş kapsamlı bir şekilde Rusya’ya ynelik olduğunu bildirdi. Ülkesinin ‘mümkün olan en kısa sürede krizi çözmek’ istediğini vurgulayan Makey, Belarus'un Avrupa Birliği ile diyaloga girmeye hazır olduğunu, ancak Birliğin diyaloğu reddettiğini söyledi.
Avrupa Birliği, Belarus’u Polonya, Letonya ve Litvanya ile ülkenin batı sınırlarına taşınmalarına yardımcı olmakla suçluyor. Bu adım, Belarus’un ülkedeki sivil toplum baskısı sebebiyle hükümete uygulanan Batılı yaptırımlara misilleme olarak görülüyor. Avrupa Komisyonu, bu yıl komşu Belarus'tan üç AB üye ülkesine yaklaşık 8 bin kişinin geldiğini açıkladı.
Polonya sınır muhafızlarının ülke sınırına dikenli tel çekmesinin ardından göçmenler, çadırlarda yaşadıkları sınırda kamp kurdu ve ısınmak için ateş yaktı. Alana giden yollar ise bağımsız gazetecilere kapatıldı.
Sınır muhafızları önceki gece 468 girişimi rapor ederken, göçmenler ara ara geçme girişimi gerçekleştiriyor.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi dün göçmen krizine yönelik acil bir toplantı düzenleyecekti. Avrupalılar, Lukaşenko’yu haftalardır 2020 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından muhalefet hareketlerine yönelik artan baskıya karşılık olarak uygulanan Avrupa yaptırımlarına misilleme olarak göçmenlere vize vermek ve sınırdaki gerilimi körüklemekle suçluyor.



İsrail'in İran'a saldırısının sonuçları ve yansımaları

İsrail'in Tahran'a düzenlediği hava saldırısının ardından petrol rafinerisinde çıkan yangın sonucu yükselen duman (AFP)
İsrail'in Tahran'a düzenlediği hava saldırısının ardından petrol rafinerisinde çıkan yangın sonucu yükselen duman (AFP)
TT

İsrail'in İran'a saldırısının sonuçları ve yansımaları

İsrail'in Tahran'a düzenlediği hava saldırısının ardından petrol rafinerisinde çıkan yangın sonucu yükselen duman (AFP)
İsrail'in Tahran'a düzenlediği hava saldırısının ardından petrol rafinerisinde çıkan yangın sonucu yükselen duman (AFP)

Nebil Fehmi

İsrail'in İran’a saldırısı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun açıkça ifade ettiği gibi tüm bölgeye şiddet uygulayarak veya şiddet uygulamakla tehdit ederek, Ortadoğu'yu yeniden şekillendirme kararlılığı çerçevesinde gerçekleşti. Askeri, güvenlik ve siyasi sonuçlar ile devam eden olaylar henüz tamamlanmadı. Nihayetinde tüm bunların dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor.

İsrail'in İran'a yönelik son eylemlerinden anlaşıldığı kadarıyla hedeflerinin başında İran’ın nükleer programı ortadan kaldırmak, askeri kapasitesini sınırlandırmak, İsrail'in bölgedeki üstün ve ayırt edici askeri ve siyasi yeteneklerini teyit etmek, kendini savunma bahanesiyle önleyici güç kullanma hakkını pekiştirmek ve İsrail istihbarat teşkilatlarının bölgesel ve uluslararası saygınlığını geri kazanmak, İran rejimini değiştirmek ve içinde bölünmeler yaratmak geliyor. Peki, şimdiye kadar yaşanan gelişmelerden İsrail'in hedeflerine ulaştığı sonucuna varılabilir mi?

İsrail basını, saldırının ilk günlerinde İran’ın üst düzey siyasi ve askeri isimlerinin öldürüldüğünü ve İran'ın önemli hedeflerinin vurulduğunu hızla duyurarak, İsrail'in istihbarat ve askeri yeteneklerini büyük ölçüde öne çıkarmayı başardı. Aynı zamanda İsrail'deki can ve mal kayıplarına ilişkin bilgileri de kontrol altında tuttu.

İsrail, siyasi ve askeri açıdan önemli 20’den fazla isim ve nükleer alanda uzman bilim adamını öldürdü. İran’ın askeri kontrol merkezleri ve nükleer tesisleri, enerji santralleri ve askeri üsler dahil olmak üzere 100'den fazla stratejik hedefi, üstün askeri gücü ve Batı'nın güvenlik desteğiyle vurdu. İsrail, İran sınırları içindeki operasyonlar sırasında büyük askeri kayıplar vermeden İran'ın genel kapasitesini etkilemeyi başardı. Buna rağmen İran, İsrail'e füze saldırılarına devam etti. İsrail’e bazı kayıplar verdiren İran, İsraillilere gerçek bir savaşta oldukları hissettirdi, ancak tam verim alamadı.

İran'ın nükleer programının İsrail saldırısından ne ölçüde etkilendiği ve Natanz ve Fordo nükleer tesislerinde ne derecede kayıp verdirdiği henüz net değil. Çünkü bu programı ortadan kaldırmak amacıyla nükleer silahların üretimi için gerekli nükleer malzemelerin engellenmesi, ihtiyaç duyulan cihazların imha edilmesi ve İran’ın tüm bu malzemeleri nükleer silahlara dönüştürmesi için gerekli bilgisinin ortadan kaldırılması gerekiyor. Bunların hiçbirinin gerçekleştiğine dair somut bir kanıt bulunmadığından, İsrail'in bu hedefine ulaştığı henüz söylenemez.

Dikkat çekici nokta, İran'ın on yılı aşkın süredir Batı'nın yaptırımlarına maruz kalmasına rağmen, kurumlarını hızla yeniden yapılandırmayı başarması ve İsrail'e karşı yüzlerce füze fırlatmaya devam etmesi oldu. Bu durum, İsrail'in İran'a büyük kayıplar verdirdiğini, ancak İran'ın nükleer olmayan askeri kabiliyetlerini henüz tamamen ortadan kaldıramadığını gösteriyor.

İsrail, tek taraflı ve önleyici amaçlı güç kullanarak, bu şekilde güç kullanımını yasaklayan BM Şartı'nın ikinci maddesinin dördüncü fıkrasını ihlal etti ve uluslararası hukuku ve insancıl hukukun tüm maddelerini bir kez daha çiğnedi. Ayrıca, nükleer tesislerin hedef alınmasını yasaklayan Cenevre Sözleşmesi Ek Protokolü'nün 56. maddesini de ciddi şekilde ihlal ederek uluslararası nükleer tesisleri hedef aldı. Bilindiği üzere Batılı ülkelerin çoğu bu anlaşmanın tarafları arasında yer alıyor. Ancak yine de İsrail'in kendini savunma hakkını desteklediklerini ilan ederek, tüm uluslararası hukukun güvenilirliğini zedeliyor ve zayıflatıyorlar.

İsrail'in elde ettiği en büyük başarı, İran’a derinlemesine sızarak son derece hassas ve önemli bilgiler elde etmek suretiyle İsrail askeri istihbarat sistemine ve kurumlarına büyük ölçüde prestij kazandırması ve bu sayede uluslararası ve bölgesel düzeyde geniş çapta etki yaratması oldu. Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye'nin başkent Tahran'da İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) koruması altındaki bir konutta öldürülmesi de bunun bir teyidi idi. Bu olay, İran'ın siyasi ve kurumsal yapısında birçok zayıf nokta olduğunu açıkça ortaya koydu. Ayrıca, İran'ın İsrail'e istihbarat açısından da sızdığını gördük, ancak onunki İsrail’e kıyasla daha düşük seviyelerdeydi.

Bunu savunanların sessiz kalması gayet doğal ve mantıklı. Sistemler ve toplumlar, kayıpların boyutunu, niteliğini ve etkilerini derinlemesine değerlendirdikten sonra durumu gözden geçirmeli. İsrail'in özellikle de Başbakan Binyamin Netanyahu'nun öne çıkardığı hedeflerden biri olan İran rejimini değiştirme konusunda da şimdiye kadar başarılı olamadığı açıkça ortada.

Siyasi ve askeri gözden geçirme sürecinin İsrail'i de kapsayacağı ve hatta diğer ülkeler ve alanlara da yayılacağı tahmin ediliyor. Herkesin olayları, sonuçlarını, İran ve İsrail taraflarının davranışlarını ve uluslararası toplumun zayıf ve farklı tepkilerini gözden geçirdikten sonra, olayların militarize olması ve diplomasinin daralması nedeniyle sürprizlere ve gerginliklere karşı ihtiyatlı olmak artık acil bir ihtiyaç haline geldi.

Tüm bu olayları takip ediyorum ve 1974 yılından bu yana Mısır'ın İran ile iş birliği içinde Ortadoğu’nun nükleer silahlardan arındırılması için attığı adımları ve 1990'lı yılların başlarında tek başına bölgede nükleer silahların ve diğer kimyasal ve biyolojik kitle imha silahlarının ortadan kaldırılması için başlattığı bilinçli girişimleri hatırlıyorum. Bu girişimler, bölgedeki mevcut gerilimleri ve bunlarla bağlantılı nükleer tehlikeleri önleyebilirdi. Ancak tüm bu çabalar, İsrail'in nükleer silahların yayılmasını önleme anlaşmasına katılmayı reddetmesi ve Mısır'ın girişimlerinin hayata geçirilememesi nedeniyle başarısız oldu. Ayrıca, anlaşmayı imzalayan ülkeler olan ABD, Sovyetler Birliği ve İngiltere’nin politikalarının ve standartlarının tutarsızlığı ve ikiyüzlülüğü ile İsrail'in nükleer programını ciddiye almamaları da bu çabaların boşa gitmesine sebep olan faktörler arasında sıralanabilir.

Son olayların ardından gerçek güvenlik tehditler ortaya çıkmıştı. Hava ve deniz taşımacılığına yönelik saldırıların ekonomik yansımaları hem bölgedeki bütün ülkeleri hem de ötesini etkiliyor. Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan aktardığı analize göre uluslararası toplumun hızlı hareket etmesi ve BMGK’nın beş daimi üyesinin bir araya gelmesini talep etmesi gerekiyor. Zira BMGK, uluslararası barışı ve güvenliği korumak ve aşağıdaki amaçlarla ortak, acil ve yoğun diplomatik temaslarda bulunmakla görevlidir. İşte o amaçlar:

1- İsrail ve İran arasında ateşkesin derhal başlatılması ve krizin diplomatik yollarla çözülmesi gerektiğinin vurgulanması.

2- BMGK’nın daimi üyesi olan beş ülkenin, ateşkesin uygulanmasını uzaktan denetlemesi ve ateşkesin ihlali durumunda BMGK’ya rapor vermesi.

3- ABD-İran nükleer müzakerelerinin derhal yeniden başlatılması, İran'ın nükleer programıyla ilgili endişelerin giderilmesi ve bu konuda gerekli şeffaflığın sağlanması, Tahran'ın nükleer enerjinin barışçıl kullanımından yararlanma hakkının saygı görmesi.

4- Nükleer savaşların önlenmesi ve uluslararası anlaşmalara uyulması, güç kullanımı veya nükleer tesislerin hedef alınmaması gerektiği konusunda BMGK’nın tutumunun vurgulanması.

5- BMGK’nın bölgesel barışa yönelik güven artırıcı bir adım olarak Ortadoğu'nun istisnasız olarak tüm nükleer silahlardan arındırılması için önümüzdeki sonbaharda yapılacak BM Genel Kurul oturumu öncesinde müzakerelere başlanması konusunda bir karar almaya ve Filistin-İsrail çatışmasını çözerek Ortadoğu'da bölgesel bir güvenlik yapısı oluşturmaya çağırılması.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.