Şarku’l Avsat Özel: Arap ülkelerinin Suriye’de çözüm için yol haritası

Suriye ile ‘Arap normalleşme belgesinin’ gizli eki, yabancı güçlerin çıkışını da içeriyor. Şam’dan talep edilen adımlar ve önerilen ‘teşvikler’ için bir takvim belirlendi. Şarku’l Avsat ise iki belgenin içeriklerine yer verdi.

Esed, 9 Kasım’da BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed’i kabul etti (EPA)
Esed, 9 Kasım’da BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed’i kabul etti (EPA)
TT

Şarku’l Avsat Özel: Arap ülkelerinin Suriye’de çözüm için yol haritası

Esed, 9 Kasım’da BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed’i kabul etti (EPA)
Esed, 9 Kasım’da BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed’i kabul etti (EPA)

Şarku’l Avsat’ın da bir nüshasını ele geçirdiği “Ürdün Belgesi ve Gizli Eki”, Arap ülkelerinin Şam ile normalleşme adımlarının nihai hedefinin, “2011 sonrasında ülkeye giren tüm yabancı güçlerin ve yabancı savaşçıların Suriye’den çıkması” olduğunu ortaya koydu.
Belge, Rusya’nın meşru çıkarlarını tanırken, Suriye’nin belirli bölgelerinde İran nüfuzunun sınırlandırılmaya başlanmasını da kapsayan “aşamalı stratejiye” göre bir dizi adım atıldıktan sonra “ABD ve Koalisyon güçlerinin Suriye’nin kuzeydoğusu ile güneydoğusundaki Tanf Üssü’nden geri çekilmesi” de bu hedefe dahil.

Belge uygulanıyor
‘Kart Yok’ olarak adlandırılan ve bir zaman çizelgesi içermeyen söz konusu belgenin çizdiği yol haritası kapsamında:
*Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad New York’ta dokuz Arap bakanla görüştü;
*Ürdün - Suriye resmi görüşmeleri başladı;
*Arap liderler ile Devlet Başkanı Beşşar Esed arasındaki temaslar başladı. Böylelikle Esed, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed’i salı günü Şam’da kabul etti.
Ürdün tarafı, bu planı aylar önce hazırlamıştı. Ürdün Kralı 2. Abdullah, Temmuz ayında Washington’da ABD Başkanı Joe Biden, Ağustos ayında da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Arap ve yabancı liderlerle bu planı görüştü.
6 sayfalık eki ile belge, son 10 yılın incelenmesini ve Suriye’de ‘rejim değişikliği’ politikasını içeriyor, Belge rejim değişikliği girişiminin başarısız olması sebebiyle Suriye rejiminin politikalarında kademeli bir değişiklik öneriyor.
Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safadi, 11 Kasım’da ABD merkezli CNN International’a yaptığı açıklamada “Ürdün, Suriye çatışmasını çözmek için etkili bir strateji görememesi sonrasında Esed ile görüştü” dedi.
“Mevcut durumda yaşamak bir seçenek değil” diyen Safadi, “Küresel bir topluluk olarak krizi çözmek için ne yaptık? 11 yıllık kriz sonucu ne oldu? Ürdün, Suriye iç savaşının bir sonucu olarak acı çekti. Sınır boyunca uyuşturucu ve terör yolu açıldı. Ülke, daha önce dünyanın sağladığı desteği almayan 1,3 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor” açıklamasında bulundu.
Bakan, Ürdün Kralı’nın ziyaretine atıfta bulunarak “Ürdün, ABD ile ‘yakınlaşma çabaları’ hakkında görüştü” dedi. Aynı şekilde Ürdün İstihbarat Direktörü Tümgeneral Ahmed Husni Hatuki, Ürdün’ün Suriye meselesiyle ‘oldubitti’ olarak ilgilendiğini belirtti. Bakan Safadi’nin ifadeleri ‘Ürdün Belgesi’ ile de örtüşüyor. Metne göre;
Suriye krizinin patlak vermesinden on yıl sonra, krizi çözmek için gerçekçi bir umut yok. Net bir siyasi çözüm için kapsamlı bir strateji yok. Krizin çeşitli yönlerini ve sonuçlarını işlevsel ve amaç odaklı bir temelde ele almaya yönelik dar yaklaşımlar, gerekli siyasi çözümü sağlayamaz. Mevcut krizin askeri bir sonu olmadığı konusunda herkes hemfikir. İktidardaki Suriye rejimini değiştirmek tek başına etkili bir hedef değil. Belirtilen amaç, Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararına dayalı olarak siyasi bir çözüm bulmaktır. Ancak bu yolda kayda değer bir ilerleme yok. Mevcut durum, Suriye halkının daha fazla acı çekmesine neden olmakta ve muhaliflerin pozisyonlarını güçlendirmekte. Krize yönelik mevcut yaklaşım, maliyetli bir başarısızlık olduğunu kanıtladı:
-Suriye halkı: Birleşmiş Milletler’in (BM) son verilerine göre, 6,6 milyonu ülke içinde yerinden edilmiş olmak üzere 6,7 milyon Suriyeli mülteci mevcut. 6 milyonu aşırı muhtaç durumdaki vatandaş olmak üzere 13 milyon Suriyeli insani yardıma muhtaç durumda. 12,4 milyon Suriyeli gıda güvensizliğinden muzdarip. Suriyelilerin yüzde 80’inden fazlası yoksulluk sınırının altında yaşıyor. 2,5 milyon çocuk Suriye'de eğitim sisteminin dışında. Ayrıca 1,6 milyon çocuk eğitim sisteminden ayrılma riskiyle karşı karşıya.
-Terörizm: Terör örgütü DEAŞ yenildi, ancak tamamen ortadan kaldırılamadı. Üyeleri, safları yeniden düzenlemeye çalışıyor ve Suriye’nin güneybatısı gibi DEAŞ’ın kovulduğu ülkedeki bazı bölgelerde yeniden ortaya çıkıyorlar. Ayrıca güneydoğu gibi diğer bölgelerdeki varlıklarını pekiştirmek için çalışıyorlar. Diğer terör örgütleri ise kuzeydoğudaki güvenli bölgelerden yararlanarak, Suriye’nin farklı bölgelerinde faaliyetlerini sürdürüyor.
-İran: İran, ekonomik ve askeri nüfuzunu Suriye rejimine ve Suriye’nin bazı hayati bölgelerine dayatmaya devam ediyor. Halkın acılarını sömürmekten milisleri görevlendirmeye kadar, ülkenin güneyi de dahil olmak üzere kilit alanlarda vekilleri güçleniyor. Uyuşturucu ticareti bu gruplar için önemli bir gelir sağlıyor. Bölge ve ötesi için büyüyen bir tehdit oluşturuyor.
-Mülteciler: Ülkedeki güvenlik, ekonomik ve siyasi koşullarda iyileşme olmaması nedeniyle mültecilerin hiçbiri -ya da çok az bir kısmı- Suriye’ye geri dönüyor. Mülteciler ve ev sahibi topluluklar için uluslararası fonlar azalmakta ve mültecileri destekleyecek altyapıyı tehdit etmekte.

Ne yapılmalı?
Krize siyasi bir çözüm bulma çabalarına yeniden odaklamak, insani ve güvenlik yansımalarını azaltmak için yeni ve etkili bir yaklaşım gerekiyor. Seçilen yaklaşım kademeli olmalı ve başlangıçta Suriye halkının acılarını azaltmaya odaklanmalı. Terörle mücadele çabalarını güçlendirmeye, İran'ın artan nüfuzunu engellemeye ve ortak çıkarlarımıza yönelik daha fazla bozulmayı durdurmaya yönelik eylemler de belirlenmeli.
Böyle bir yaklaşım, yerinden edilmiş kişilerin ve mültecilerin gönüllü geri dönüşüne elverişli bir ortam oluştururken, Suriye halkının lehine özenle belirlenmiş teşvikler karşılığında iktidardaki rejimin davranışında kademeli bir değişikliği hedefleyecek. Bunu yapmanın yolu;
1) 2254 sayılı karara dayalı olarak siyasi bir çözüme aşamalı bir yaklaşım geliştirilmeli.
2) Benzer fikirlere sahip bölgesel ve uluslararası ortaklarla yeni bir yaklaşım için gerekli destek oluşturulmalı.
3) Rusya ile bu yaklaşım üzerinde anlaşmaya varmaya çalışılmalı.
4) Suriye rejimini dahil edecek bir mekanizma üzerinde anlaşılmalı.
5) Uygulama.

Yaklaşım
Olumlu davranışı teşvik etmek ve bunun gerçekleşmesi için kolektif etkimizi kullanmak amacıyla tüm ortaklar ve müttefiklerin benimsediği adım adım bir yaklaşım olmalı. Bu, Suriye halkını doğrudan etkileyecek gerekli tedbirleri ve gerekli siyasi değişiklikleri alması karşılığında rejime teşvikler sağlayacak. Rejime iletilen ‘teklifler’, rejimin önereceği ‘talepler’ karşılığında doğru bir şekilde belirlenecek. İlk odak, hem sunumlarda hem de taleplerde insani meseleler olacak. BMGK’nın 2254 sayılı kararının tam olarak uygulanmasıyla sonuçlanan siyasi meseleler yolunda kademeli ilerleme sağlanacak. Teklifler ve talepler, BM’nin insani ihtiyaçlara ilişkin verilerine dayanarak kararlaştırılacak.
1) Desteğin yapısı: Ana Arap ve Avrupalı ​​müttefiklerin bu yaklaşımı desteklemesi önemli. Bu, rejim ve müttefikleriyle görüşmelerde ortak bir ses sağlayacak. Ayrıca bazı ülkelerin Suriye rejimi ile ikili kanallar açması sonucunda etkimizi kaybetmememizi sağlayacak.
İstişare ve destek amacıyla öncelik olarak yakınlık gösterdiğimiz ülkeler üzerinde anlaşacağız. Bir sonraki adım, tüm müttefiklerin desteğine ulaşmadan önce bu yaklaşımı ‘küçük grup’ içerisinde desteklemek olacak.
2) Rusya’nın ortaklığı: Bu yaklaşım için Rusya’nın onayını almak önemli bir başarı faktörü sayılıyor. Bu yaklaşımın Suriye rejimi tarafından kabul edilmesini ve uygulanmasını sağlamak için ‘meşru’ Rus çıkarlarının tanımak ve bunları ‘teklif’ çerçevesine dahil etmek mümkün. Rusya ile ortak bir zemin belirlemek, siyasi bir çözüme doğru ilerleme sağlamak için gerekli. İran’ın artan nüfuzuna karşı koyma çabalarının başarısı için de gerekli. Rusya, iktidardaki rejimin pratik önlemleri karşılığında insani konularda tekliflere açık.
3) Rejimin ortaklığı: Katılımın birden fazla kanal üzerinden gerçekleştirilmesi mümkün.
-Rusya genelinde dolaylı katılım.
-Bir grup Arap ülkesinden doğrudan katılım (Bu, Arap tavrındaki çatlakları iyileştirecek, krizi çözme çabalarında ortak bir Arap rolünün yokluğuna ilişkin endişeleri ele alacak ve olumlu değişikliklere ulaşma çabaları çerçevesinde teşvikler elde etmek için Arapların rejime katılımından faydalanacak). Ürdün, uzun süreli temasların başlamasından önce uyumu sağlamak için rejimle ilk ilkesel görüşmeye öncülük edebilir.
4) Uygulama: Uygulama ve uyumu gözetlemek üzere resmi bir mekanizma kurulacak. BM, tüm insani yardımları sağlamaktan sorumlu olacak. Anlaşmanın, BM tarafından yayınlanan bir kararda gerçekleşmesi dikkate alınacak.
‘Girişimi uygulamak için’ sonraki adımlar:
1) Yaklaşım üzerinde tartışma ve anlaşma.
2) Tarafların talep ve teklifleri formüle etmeleri için anlaşma.
3) Bir yol haritası ve nasıl ilerleneceği konusunda anlaşma.
Bu yaklaşım, kesinlikle engellerle karşılaşacaktır. Hatta siyasi aşamanın başlamasıyla bir çıkmaza bile girebilir. Ancak ilk başta insani boyuta odaklanılması Suriyelilerin acısını hafifletecektir. Suriye’nin belirli bölgelerinde terör örgütleriyle mücadele ve İran etkisini azaltma çabalarını destekleyecektir. Aynı zamanda siyasi bir çözüm bulmak ve insani felaketi durdurmak için girişimde bulunurken, krizdeki ortakların ve müttefiklerin birleşik ortak sesini yeniden inşa edecek.

Adımlar tablosu
Belge, Şam’dan ‘talep edilen’ ve başkaları tarafından ‘önerilen’ belirli bir madde de dahil olmak üzere ‘adım adım’ yaklaşımının bir açıklamasını içeren gizli bir ek içeriyor.
İlk adım, BM konvoylarının Suriye içindeki hatlardan geçişinin kolaylaştırılması ve Suriye’ye sağlık yardımı gönderilmesi karşılığında ‘insani erişimin sağlanması ve insani yardımın sınırlar arasında akışının sağlanması’ ile bağlantılı.
İkinci adım, Şam’da yerinden edilmiş kişilerin ve mültecilerin güvenli bir şekilde geri dönüşlerine elverişli bir ortamın oluşturulmasını ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (UNHCR) ilgili alanlara tam erişim izni verilmesini içeriyor. Söz konusu adıma ‘rejimle koordineli olarak insani yardımları artırarak ve erken kurtarma projelerini ve istikrar projelerini finanse ederek ve bunları uygulayarak, yerinden edilmiş kişilerin ve mültecilerin evlerine ve şehirlerine geri dönüşü için erken kurtarma programları ve programlar formüle ederek, genel olarak Suriye halkının geçim kaynaklarının düzene germesine yardımcı olan BM kuruluşlarını ve uluslararası STK’ları destekleyerek’, rejimin kontrolü altındaki bölgelerde yaşayan Suriyeliler için geçici bir yardım planının kabul edilmesini içeren Batılı adımlara karşılık, geri dönenlerin zulme uğramamasını sağlamak ve yerinden edilenlerin evlerine dönüşlerini kolaylaştırmak da dahil.
Üçüncü adım, 2254 sayılı kararın uygulanması, ‘anayasa reformuna uzanan Anayasa Komitesine Şam’ın olumlu katılımı’, ‘tutukluların ve siyasi mahkumların serbest bırakılması, kayıpların akıbetinin belirlenmesi, Suriye’de daha kapsayıcı bir yönetime katkı sağlayan gerçek bir hükümet formülü oluşturmakta uzlaşı sağlanması, BM gözetiminde seçimler yaparak kapsayıcı hükümetin kurulması’ ile ilgili.
Öte yandan Arap ve Batılı ülkeler, Suriye’ye uygulanan yaptırımların kademeli olarak hafifletilmesi konusunda uzlaşı sağladı. Uzlaşı, ‘üçüncü şahıslarla mal ticaretinin kolaylaştırılması, Suriye kamu sektörlerine yönelik yaptırımların kaldırılması, Merkez Bankası, devlet kurumları ve hükümet yetkilileri dahil olmak üzere sektörel yaptırımların kaldırılması, Suriye ile ilişkilerin yeniden kurulması için kademeli bir diplomatik yakınlaşmanın yürütülmesi, Şam’da ve ilgili başkentlerde diplomatik misyonların yeniden açılması, Suriye’nin uluslararası forumlara dönüşünün kolaylaştırılması ve Arap Birliği’ndeki konumu yeniden sağlamasını’ da kapsıyor.

DEAŞ ne olacak?
Programın dördüncü adımı ise ‘Suriye rejimi ve Rusya ile Suriye’nin kuzeybatısında terörle mücadelede, Suriye’nin doğusunda terörist unsurlarla mücadelede, el-Hol kampı sakinleri, yabancı savaşçılar ve tutuklu DEAŞ mensupları ile ilişkilerde rejim ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında koordinasyon sağlamada ve DEAŞ’tan kurtarılan ve Suriye rejiminin kontrolü altındaki bölgelerde istikrar ve erken kurtarma projelerinin finansmanında iş birliği’ karşılığında ‘DEAŞ ve terör örgütleriyle mücadele, Suriye’nin doğusunda, Suriye’nin güneyindeki rejim kontrolünde olan bölgelerde, Suriye çölünde DEAŞ ve benzeri terör unsurlarına karşı mücadelede iş birliği, yabancı savaşçılarla mücadelede iş birliği, terörist gruplar hakkında güvenlik bilgisi alışverişi ve uluslararası görevlendirme unsurlarıyla ve finansman ağlarıyla bağlantılar, İran bağlantılı radikalizm yanlısı grupların faaliyetlerini ve Suriye’deki Sünni mezheplere ve etnik azınlıklara yönelik provokasyonlarını durdurma’ eylemlerini kapsıyor.
Beşinci adım, ‘ülke genelinde ateşkes ilan edilmesini, Suriye dışındaki tüm unsurların cephe hatlarından ve komşu ülkelerle olan sınır bölgelerinden çekilmesini (ki bu, büyük askeri operasyonların durdurulduğunu ve tüm ülkede ateşkes sağlandığının ilan edilmesine katkı sağlıyor), ateşkes süreci dışında da hava bombardımanı ve baskınlar da dahil tüm askeri operasyonların durdurulmasını, Suriye üzerindeki tüm yabancı askeri hava operasyonlarının durdurulmasını, Suriye’deki ortakların ve bölgesel müttefiklerin (Türkiye de dahil) ülke genelinde ilan edilen ateşkese bağlılıklarını’ içeriyor.
Altıncı ve son adım, ‘Suriye ordusu ile komşu ülkelerdeki askeri ve güvenlik teşkilatları arasında Suriye sınırlarının güvenliğini sağlamak için koordinasyon kanalları açma’ karşılığında, ‘Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) kapsamındaki yükümlülüklerin yerine getirilmesi de dahil olmak üzere tüm yabancı güçlerin geri çekilmesini, Suriye’nin belirli bölgelerinde İran etkisinin azaltılmasını, 2011’den sonra gelen tüm yabancı güçlerin ve yabancı savaşçıların Suriye’den çekilmesini, ABD ve koalisyon güçlerinin et-Tanf üssü de dahil olmak üzere Suriye’nin kuzeydoğusundan geri çekilmesini’ kapsıyor.



Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
TT

Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)

Filistin Enformasyon Merkezi, Gazze Şeridi'ndeki İç Güvenlik Teşkilatı yetkililerinden Yarbay Ahmed Zemzem’in bu sabah Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Megazi Mülteci Kampı’nda silahlı kişiler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürüldüğünü bildirdi.

Gazze İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan kısa basın açıklamasında, ilgili makamların Yarbay Ahmed Zemzem suikastıyla ilgili ‘derhal soruşturma başlattığı’ ve suikasta karışan şüphelilerden birini tutukladığı, diğer şüphelilerin izini sürme çabalarının ise devam ettiği belirtildi. Açıklamada olayın arkasındaki koşulları ve nedenleri ortaya çıkarmak için çalışmaların sürdürüldüğü ifade edildi.

Olay, İsrail ordusunun dün akşam Gazze şehrinin batısındaki er-Raşid Caddesi’nde bir araca düzenlenen baskında Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları liderlerinden Raid Saad'ı öldürdüğünü açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden meydana geldi. İsrail, Saad'ın öldürüldüğü saldırıyla, Gazze'deki ateşkes anlaşmasını bir kez daha ihlal etti.


Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
TT

Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)

Cezayir’de Kabiliye bölgesi, ayrılıkçı “MAK” hareketinin Fransa’da ilan etmeyi planladığı “bağımsız Kabiliye devleti” girişimine karşı dikkat çekici bir toplumsal mobilizasyona sahne oldu. Cezayir yönetiminin, ülkenin toprak bütünlüğünü hedef almakla suçladığı bu girişime karşı bölgede çeşitli protesto ve farkındalık faaliyetleri gerçekleştirildi.

Başkent Cezayir’in yaklaşık 250 kilometre doğusunda bulunan ve Kabiliye’nin en büyük kentlerinden biri olan Becaia (Bejaia) vilayetinde, vatandaşlar ve yerel aktörler ulusal birliğe zarar verecek her türlü projeye karşı olduklarını ortaya koyan çok sayıda inisiyatif gerçekleştirdi. Kent genelinde çok sayıda ev ve iş yerinin cephelerine Cezayir bayraklarının asıldığı gözlemlendi.

Becaia Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından “Cezayir tek ve bölünmezdir” sloganıyla düzenlenen, ulusal bayraklarla süslenmiş araçlardan oluşan bir konvoy, kent merkezinden hareket ederek çeşitli cadde ve köyleri dolaştı. Öte yandan Becaia Üniversitesi öğrencileri yayımladıkları bildiride, ayrılıkçı MAK hareketinin projesini reddettiklerini belirterek, “Cezayir’in birliği ve egemenliğine” olan bağlılıklarını vurguladı.


HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.