ABD ve Çin’den, Biden-Şi zirvesi öncesinde Tayvan ile ilgili uyarılar

Bugün Biden ve Şi arasında çevrimiçi gerçekleşecek görüşmeden sonra iki ülke arasındaki gerilimin hafifleyeceğine dair göreceli bir iyimserlik hakim

Pekin'de 2013 yılı sonunda Biden ve Şi arasında yapılan toplantıdan bir kare (Reuters)
Pekin'de 2013 yılı sonunda Biden ve Şi arasında yapılan toplantıdan bir kare (Reuters)
TT

ABD ve Çin’den, Biden-Şi zirvesi öncesinde Tayvan ile ilgili uyarılar

Pekin'de 2013 yılı sonunda Biden ve Şi arasında yapılan toplantıdan bir kare (Reuters)
Pekin'de 2013 yılı sonunda Biden ve Şi arasında yapılan toplantıdan bir kare (Reuters)

Tüm dünya, bugün ABD Başkanı Joe Biden ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping arasında yapılacak çevrimiçi zirvenin sonuçlarını ve dünyanın en büyük iki ekonomisi arasındaki ilişkilerde yaşanan gerilimi hafifletmede ne gibi gelişmeler kaydedileceğini merakla bekliyor.
İki ülke arasında son aylarda, ticaretten ve insan haklarına Tayvan'ın güvenliğinden Çin'in bölgesel emellerine kadar çeşitli meselelerde yaşanan gerginlikler ilişkilerin gerilmesine yol açtı.
Biden, son aylarda Asya’daki bölgesel ittifaklarını güçlendirmeye çalışırken, Şi, Pasifik bölgesindeki Soğuk Savaş dönemi gerilimlerine geri dönüşün sinyalini verdi. Ancak ABD yönetiminin geçtiğimiz günlerde verdiği sinyaller, Washington'ın gerginliğin çatışmaya dönüşmesini önlemeye yönelik bir eğilim içerisinde olduğuna işaret etti.
Beyaz Saray yetkilileri, zirvenin, Washington ile Pekin arasındaki rekabeti sorumlu bir şekilde yönetmek için bir çerçeve oluşturmanın yanı sıra ticaret ve tedarik zincirlerinin güçlendirilmesi, iklim değişikliğiyle mücadele ve salgınla mücadele gibi iş birliği için ortak bir zemin oluşturabilecek konular bulma hedefiyle düzenlendiğini belirttiler.
İki ülke arasında ilişkiler, eski Başkan Donald Trump’ın Çin mallarına ağır gümrük tarifeleri getirmesinin, telekomünikasyon şirketlerini ulusal güvenliğe tehdit kaynağı olarak görmesini ve yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının patlak vermesinden Pekin'i sorumlu tutmasının ardından en düşük seviyesine geriledi.
Ancak tüm dünya, Biden'ın göreve gelmesinden sonra bu gerilimlerin azalmasını beklerken Biden, selefinin Pekin'e yönelik sert yaklaşımını büyük ölçüde korumaya devam etti. Trump'ın uyguladığı gümrük tarifelerinde herhangi bir değişikliğe gitmeyen Biden, Çin'in davranışını kısıtlamak için yeni kurallar müzakere etmek istediğini de açıkça belirtti. ABD’li yetkililer, yükselen bir Çin'i 21. yüzyılda ABD’nin nüfuzuna karşı en büyük meydan okuma olarak görüyorlar.
Siyasi çevrelerde, Glasgow'daki COP26 İklim Zirvesi sırasında ABD ve Çin arasında bir çerçeve anlaşmanın duyurulması konusunda iyimser bir hava çizilmesi, dünyanın en çok sera gazı emisyonuna yol açan iki ülkesi arasında iş birliği olasılığının bir göstergesi olarak kabul edildi. Öte yandan bu iyimserlik, özerk bir bölge olan ancak Çin'in ana karanın devredilemez bir parçası olarak gördüğü Tayvan üzerindeki planlarının derecesi ile ilgili diğer tartışmalı konulardaki gerilimlerin artmasıyla kısa sürede dışarıya sızdı.
ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, Cuma günü Çinli mevkidaşı Wang Yi ile bugünkü zirve hazırlıklarını görüşmek üzere yaptığı telefon görüşmesinde, ülkesinin Pekin'in Tayvan üzerindeki ‘askeri, diplomatik ve ekonomik baskısı’ konusundaki endişelerini dile getirdi. Blinken, iki lider arasındaki görüşmenin, çıkarların örtüştüğü alanlarda birlikte çalışmanın yanı sıra Washington ve Pekin arasındaki rekabetin sorumlu bir şekilde nasıl yönetileceğini tartışmak için bir fırsat olduğunu vurguladı. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ned Price, yaptığı açıklamada, Blinken’ın, ABD’nin Tayvan Boğazı bölgesinde barış ve istikrara uzun süredir devam eden ilgisini vurguladığını ve Çin’in Tayvan üzerinde devam eden askeri, diplomatik ve ekonomik baskısından duyduğu endişeyi dile getirerek, Pekin'i boğazlar bölgesindeki sorunları Tayvan halkının istek ve çıkarlarıyla uyumlu ve barışçıl bir şekilde çözmeye yönelik yapıcı bir diyaloga girmeye çağırdığını aktardı. Blinken, küresel enerji kaynaklarının tehlikeye atılmamasını sağlamak için önlemler almanın önemini de vurguladı.
Çin Dışişleri Bakanı Wang ise ABD'nin ‘Tayvan’ın bağımsızlığını desteklemek gibi görünebilecek eylemlerinin tehlikeleri’ konusunda uyardı. Çin Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Wang Yi, Blinken’a, Tayvanlı bağımsızlık güçleriyle yapılacak herhangi bir gizli anlaşma ve verilecek bir desteğin, Tayvan Boğazları'ndaki barışı baltalayabileceğini ve sonunda sadece ilişkilerin gerilemesine yol açacağını söyledi.
Çin Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre Wang, Blinken ile görüşmesi sırasında, Washington'ın ‘son zamanlardaki hatalı açıklamaları ve eylemleri’ olarak nitelendirdiği tutumuna yanıt olarak Çin'in Tayvan konusundaki ‘ciddi’ duruşu hakkında daha ayrıntılı konuştu. Açıklamada Wang'ın, “Tarih ve gerçek, Tayvan'ın bağımsızlığının, Tayvan Boğazı'ndaki barış ve istikrar için en büyük tehdit olduğunu tam olarak göstermiştir” dediği aktarıldı.
Çinli yetkili, ‘eğer ABD’nin amacı bölgede barış ise, Tayvan'ın bağımsızlığı için her türlü harekete kararlılıkla karşı çıkması gerektiğini’ söyledi. Açıklamaya göre Wang, Tayvan'ın bağımsızlığına yönelik herhangi bir desteğin ‘Tayvan Boğazı'ndaki barışı baltalayacağını ve nihayetinde başarısızlıkla sonuçlanacağını’ da sözlerine ekledi.
ABD, diplomatik tanımasını 1979 yılında Taipei'den Pekin'e kaydırdı ve o yıl ABD Kongresi’nde ABD'nin Tayvan'a kendini savunması için silah sağlamasını öngören bir yasa kabul edildi. Ancak ABD yönetimi, Tayvan'ı diplomatik olarak tanıdığını göstermemeye dikkat ediyor. Bu ay bir grup ABD’li yetkilinin ABD Kongresi’nde hem Cumhuriyetçilerin hem de Demokratların desteklediği Tayvan’ı ziyaret etmesi Pekin'i kızdırdı.
Pekin, son yıllarda Tayvan yakınlarındaki askeri faaliyetlerini artırırken Ekim ayı başlarında rekor sayıda Çin savaş uçağı Tayvan’ın hava savunma sahasına girdi. Washington, Çin’in bu eylemlerini saldırganlık olarak nitelendirdi ve birçok kez Tayvan'a desteğini açıkladı. Pekin'in Tayvan’ın hava savunma sahasına yönelik artan askeri hareketliliği, uluslararası toplumun endişelerini de arttırdı.
İki ülke arasındaki resmi temasların son dönemde yaşanan gerilime rağmen durmazken Blinken, geçtiğimiz Mart ayında Alaska’da Çin Komünist Partisi Politbüro Üyesi ve Dış İlişkiler Komisyonu Dairesi Başkanı Yang Jiechi ile bir araya gelmiş, iki taraf ticaret ve insan hakları konusunda bir birlerine suçlamalarda bulunmuşlardı. Bunu, ABD'li yetkililerin, Çin'in Uygur Müslüman azınlığa karşı baskı uygulaması ve Tayvan'a yönelik emelleri konusunda aylarca kamuoyu önünde yaptıkları eleştiriler izledi.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) yetkilileri, Çin’in 2027 yılına kadar Tayvan'a saldırabileceği konusunda uyarırken nükleer cephaneliğini geliştirmeye ve 2030 yılına kadar bin nükleer savaş başlığı temin etmek için nükleer silahlarını dört katına çıkarmak için çalıştığını vurguladılar. Buna karşın, ABD Asya ülkeleriyle olan ittifaklarını güçlendirdi ve Avustralya ile ‘AUKUS’ adlı yeni bir askeri anlaşma çerçevesinde nükleer enerjili denizaltılar tedarik etmek için bir anlaşma yaptı.
Biden ve Şi, Biden’ın geçtiğimiz Ocak ayında göreve başlamasından bu yana iki kez telefonla görüştü.  İki ay önce yaptıkları ikinci görüşme, 90 dakikadan fazla sürdü. Biden, eski Başkan Barack Obama’nın yardımcısıyken Şi ile birçok kez bir araya geldi. Beyaz Saray yetkilileri, Roma’da düzenlenen G20 Liderler Zirvesi sırasında Biden ile Şi arasında yüz yüze bir görüşme ayarlamaya çalıştılarsa da Çinli lider, iki yıl önce Kovid-19 salgınının başlamasından bu yana yurtdışı seyahatleri yapmak yerine yıl sonuna kadar çevrimiçi görüşmelere devam etmeyi tercih ettiği için bu görüşme gerçekleşmedi.



Netanyahu, oğlunun adını hatırlayamayınca ter döktü

 Netanyahu, gafını hızlıca geçiştirmeye çalıştı (@Tz4H1e_r1g4t/Twitter)
Netanyahu, gafını hızlıca geçiştirmeye çalıştı (@Tz4H1e_r1g4t/Twitter)
TT

Netanyahu, oğlunun adını hatırlayamayınca ter döktü

 Netanyahu, gafını hızlıca geçiştirmeye çalıştı (@Tz4H1e_r1g4t/Twitter)
Netanyahu, gafını hızlıca geçiştirmeye çalıştı (@Tz4H1e_r1g4t/Twitter)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, katıldığı bir yarışmada oğlunun adını unutunca zor duruma düştü.

Netanyahu, İsrail’in Bağımsızlık Günü münasebetiyle 1 Mayıs’ta konuşma yaptığı Kitabı Mukaddes bilgi yarışmasında oğlunun adını hatırlayamayınca ter döktü.

İsrail Başbakanı, müsabakada yaptığı konuşmada en küçük oğlunun da yıllar önce yarışmaya katıldığını anlatırken Avner’in adını karıştırıp onu “Avraham” diye andı.

Merhum kayınpederi Shmuel Ben-Artzi'nin Kitabı Mukaddes sevgisine dikkat çeken Başbakan, "Ondan etkilenen insanlardan, öğrencilerden biri de torunu Avraham'dı" sözleriyle konuşmasına devam etti.

Ancak bir anda oğlunun adının yanlış söylediğini fark edince kendi kendine “Avraham dedim” ifadelerini kullandı. Bunun ardından seyircilere dönerek “Adı neydi?” diye sordu. İzleyicilerden birinin yanıtı üzerine “Avner, evet, teşekkürler” dedi.

Netanyahu, durumu şaka yollu geçiştirmeye çalışarak seyircilere “Sizi test ediyordum” dedi.

Times of Israel’in aktardığına göre, 75 yaşındaki Netanyahu’nun programdaki konuşması İsrail Başbakanlığı’nın resmi YouTube sayfasında yayımlanırken mevzubahis bölüm kesildi.

Netanyahu ve eşi Sara’nın pazartesi günü katıldığı Holokost anma töreninde yapılan gaf da gündem olmuştu. Başbakan, konuşmasında “Bugüne kadar 196 rehineyi geri getirdik, bunlardan 147'si canlıydı. Geriye yaklaşık 24 canlı rehine kaldı" demişti.

Bu sırada eşinin hemen yanında oturan Sara’nın Netanyahu’ya eğilerek canlı rehine sayısı için “daha az” dediği duyulmuştu. Netanyahu ise tören katılımcılarına dönerek “yaklaşık 24” ifadesini kullandığını söylemişti.

Netanyahu ailesinin gafı, rehine yakınlarından tepki toplamıştı. Rehineler ve Kayıp Kişilerin Ailesi Forumu, “Son duruma dair yeni bir istihbarat ya da bilgi varsa bizimle paylaşılmasını istiyoruz” açıklamasını yapmıştı. İsrail ordusunun rakamlarına göre Gazze’de 24’ü canlı 59 rehine var.

Independent Türkçe, Times of Israel, CNN