Enerji, din, tıp ve eğitim alanlarından önde gelen isimlere Suudi Arabistan vatandaşlığı verildi

Enerji, din, tıp ve eğitim alanlarından önde gelen isimlere Suudi Arabistan vatandaşlığı verildi
TT

Enerji, din, tıp ve eğitim alanlarından önde gelen isimlere Suudi Arabistan vatandaşlığı verildi

Enerji, din, tıp ve eğitim alanlarından önde gelen isimlere Suudi Arabistan vatandaşlığı verildi

Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz geçtiğimiz perşembe günü seçkin yetenek sahiplerine ve uzmanlara vatandaşlık verilmesini onayladı. Suudi Arabistan vatandaşlığı verilenler arasında önemli isimler yer alıyor. Bu karar, Suudi halkının önemli bilimsel aşamaya seviyelere ulaşmasını sağlayan onlarca yıllık çabalara katkı sağlayarak çeşitli disiplinlerdeki üretimin ve çalışmanın yeniden canlandırılmasına imkan verecek. Şarku’l Avsat olarak ulusal çapta yapılan yatırım kapsamında Suudi Arabistan vatandaşlığı verilen isimleri derledik.
Bu adım, ülke genelinde birçok sektörün gelişimine katkıda bulunmasının yanı sıra Vizyon 2030’un olağanüstü yaratıcı zihinleri çekme, yerel rekabet gücünü artırma ve bilim alanında zenginleştirme sağlamaya da olanak sağlayacak.
Şarku’l Avsat’ın edindiği yeni listeye göre Suudi Arabistan vatandaşlığı başta din, tıp, eğitim ve akademik alanlar olmak üzere çeşitli sektörlerden 27 seçkin isme verildi. İslami bilimler ve tarih alanında çok sayıda esere, yazıya ve araştırmaya katkıda bulunan dini ve akademik alandan önemli şahsiyetlerin de yer aldığı listede isimler şöyle sıralanıyor:

Mustafa Ceriç
Dünya İslam Birliği (Rabıta) Yüksek Kurulu üyesi olan Mustafa Ceriç, Mekke-i Mükerreme Bildirgesi’ni onaylayan isimlerden. Ceriç daha önce Bosna Hersek Başmüftüsü ve Reisi Ulema’sı olarak görev yaptı. Bilim ve entelektüel alanda şöhrete sahip olan Ceriç, İslami düşünce alanında etkili bir isim olup dini ve entelektüel kurumlar tarafından önemli ve etkili bir konuşmacı olarak kabul ediliyor.

Hüseyin ed Davudi
Hali hazırda İskandinav Konseyi Başkanı olarak görev yapan Hüseyin ed Davudi, Rabıta Yüksek Kurulu üyesi olup aynı zamanda Mekke-i Mükerreme Bildirgesi’ni onaylayan isimlerden. Davudi, dinler arasında iletişim köprüleri kurmak ve ılımlı İslam kültürünü yaymak alanlarında çalışıyor. Bilim ve entelektüel alandaki prestiji ile ön plana çıkıyor.

Muhammed en Nemr
Müslüman-Hıristiyan Diyalog Komitesi Genel Sekreteri olan Muhammed en Nemr, Rabıta Yüksek Kurulu üyesi. Aynı zamanda Mekke-i Mükerreme Bildirgesi’ni onaylayan büyük Arap alimlerinden de biri. Nemr, Doğu - Batı diyalogu alanında makalelere imza atan seçkin bir akademisyen olarak tanınıyor.
Abdullah Salih Abdullah
Özellikle Suudi Arabistan Krallığı ve Körfez tarihi konusunda ciddi çapta bir bilimsel birikime sahip olan Abdullah, Irak’ın önde gelen tarihçilerinden biri olarak biliniyor.

Rıdvan Nayef es Seyd
İslami Düşünce Çalışmaları Araştırmacısı, Rabıta Yüksek Kurulu üyesi ve Mekke Bildirgesi’ni imzalayan kıdemli alimlerden olan Seyd, İslami çalışmalar alanında Kral Faysal uluslararası Ödülü’ne sahip bir isim. Seyd, İslami çalışmalar ve düşünce konferansları konusunda dünya çapında bir üne sahip.

Muhammed el Huseyni
Lübnan Arap İslam Konseyi Genel Sekreteri olan Muhammed el Huseyni, İslam dünyasında ve yurt dışında seçkin bir medya birimine sahip Şii alimlerden. Mezhepçiliğe ve Şii topluluğunu siyasi ve ideolojik amaçlarla siyasallaştırma girişimlerine karşı çıkan Huseyni, merkezi söylemlerin ılımlılaştırılması projesini destekliyor.
Suudi Arabistan vatandaşlığı verilen tıp alanının önde gelen isimleri de şöyle sıralandı:

İmad Muhammed Telice
Enfeksiyon hastalıkları uzmanı olan İmad Muhammed, İngiltere’deki Kings Fund’dan doktorlar için yönetim ve liderlik, Liverpool Üniversitesi'nden uluslararası sağlık danışmanlığı, GastroIntestinal Healthcare mükemmellik gibi çok sayıda farklı sağlık sertifikalarına sahip. 2012 yılında ABD’de Kardiyovasküler Bilimler alanında olağanüstü yetenekli bir yabancı olarak ilk sırada yer alan Telice’nin 87’yi aşkın yayınlanmış bilimsel makalesi bulunuyor. Tıp alanında çok sayıda ödül alan Telice, 2012 yılından bu yana Amerikan Enfeksiyöz Endokardit, Tanı ve Antimikrobiyal Tedavi ve Komplikasyonların Yönetimi Uzman Grubu’nda yer alıyor. Telice ayrıca 2007 ila 2010 yılları arasında Enfeksiyöz Endokardit Başkanı olarak görev yaptı.

Faruk Avde
Kalp cerrahı olan Faruk Avde, Kardiyovasküler cerrahide Avrupa doktorasına sahip. Avrupa Kardiyovasküler Cerrahi Kurulu’nda yer alıyor. 2002 - 2004 yılları arasında Riyad’daki Ulusal Muhafız Hastanesi'nde danışman kalp cerrahı olarak çalışan Avde, 2004 yılından bu yana Suud el Babtain Merkezi’nde Kalp Cerrahisi Bölüm Başkanı olarak görev yapıyor. Avde, Suud el Babtain Merkezi’ndeki görev süresi boyunca 20’yi aşkın bilimsel araştırmanın yanı sıra 5 bini aşan açık kalp ameliyatı gerçekleştirdi.

İmad ed Din Nacih İzzet Kean
Kral Faysal Uzman Hastanesi Nöroloji Bölüm Başkanı olan İmad ed Din Nacih İzzet Kean, dünyanın en ünlü beyin cerrahlarından biri olarak kabul ediliyor. Kanada Akademisi tarafından dünyanın en iyi 16 cerrahı arasında gösterilen Kean’ın, 115 yayınlanmış araştırma makalesi ve verdiği 230 bilimsel konferansı mevcut. 8 bilimsel kitaba katkı sağlayan İmad, el Faysal Üniversitesi Nörolojik Hastalıklar Programı Direktörü, İleri Klinik Nöroloji Programı Direktörü, Kral Faysal İhtisas Hastanesi Tıbbi Danışma Kurulu üyesi olmasının yanı sıra Dünya Nöroloji Derneği gibi kendi alanında dünya çapında birçok bilimsel komitenin üyeleri arasında yer alıyor. Suudi Arabistan’ın yanı sıra Asya ve Avrupa ülkelerinde de önemli ölçüde takdir gören Kean, kendi alanında bir eğitim programı kurarak birçok Suudi doktor yetiştiriyor.

Halid Hamavi
İç hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı olan Halid Hamavi, eş Şarkiyye’deki (Doğu Bölgesi)  Birinci Sağlık Kliniğinde Direktör Yardımcısı görevi yürütüyor. Hamavi, Amerikan Sağlık Yöneticileri Koleji ve Amerikan Nefroloji Koleji uzmanlığına sahip. Kral Faysal İhtisas Hastanesi’nde böbrek ve pankreas nakli bölümünde tıbbi direktör olarak görev yapan Hamavi, 2008 - 2012 yılları arasında ABD’deki Mayo Clinic'te Pankreas Nakil Programı’nın Tıbbi Direktörü olarak görev yaptı. 2012 - 2018 yılları arasında da Dammam'daki Kral Fahd Uzman Hastanesi'nde Organ Nakli Merkezi Direktörü olarak görev yapan Hamavi, 2017 - 2018 yıllarında tıbbi direktörlük görevnii de yürüttü. 20 bilimsel araştırmaya katkıda bulunan Hamavi birçok kitap yazdı.

Muhammed Giyas Cemil
Yoğun Bakım, Göğüs Hastalıkları ve Uyku Bozuklukları alanlarında American Board Sertifikasına sahip olan Yoğun Bakım Danışmanı Muhammed Giyas Cemil, Organ Nakli Yoğun Bakım Ünitesi Tıbbi Müdürü olarak görev yaptı. Cemil aynı zamanda Kral Faysal Uzman Hastanesi Uyku Tıbbı Biriminin Eski Tıbbi Müdürü.
Hastaların seyahat zorluk ve risklerini azaltmak adına hasta bakımı için ilk uzaktan televizyonlu yoğun bakım ünitesini kuran Cemil, kronik solunum yetmezliği olan hastalar için ilk evde ventilasyon projesini oluşturdu. Ayrıca organ nakli alıcılarının sayısını artırmak amacıyla beyin ölümü gerçekleşen hastaların bakımını üstlenecek doktorları iyi bir şekilde donatmak için ilk bilimsel kurs gerçekleştirdi. Suudi Arabistan Uyku Tıbbı Eski Başkanı ve Uyku Tıbbı Anabilim Dalı eski başkanı olarak görev yapan Cemil, Kuzey Dakota Üniversitesi İç Hastalıkları Klinik Yardımcı Doçenti, el Faysal Üniversitesi Yardımcı Doçent, Teletıp Bakım Programı Direktörü, Yoğun Bakım Ünitesi Direktörü Organ Nakli ve Onkoloji Bölümleri’nde çeşitli görevlerde bulundu.

Velid Halid Reşid
Kral Faysal İhtisas Hastanesi Hematoloji, Kök Hücre Nakli ve Kemik İliği Uzmanı Velid Halid Reşid, 32 bilimsel araştırmaya sahip. Yaklaşık 8 yıl boyunca Yeni Zelanda ve Avustralya'da birçok hastane ve sağlık merkezinde çalışan Reşid, çeşitli kan hastalıklarının tedavisinin yanı sıra hastalara kök hücre nakli gerçekleştirdi. Reşid, kök hücre transplantasyonu, kemik iliği transplantasyonu, kan kök hücre transplantasyonu ve göbek kordonu kök hücre transplantasyonu alanındaki kapsamlı çalışmalara imza attı. Çok sayıda bilimsel araştırma yayınlayan Reşid’in uzmanlı konusu birçok hastanın ihtiyaç duyduğu ender alanlardan biri olarak kabul ediliyor.

Mustafa Abdullah Salih
Uluslararası bilimsel alanlarda 235 bilimsel makalenin yazarı olan Dr. Mustafa Abdullah Salih’in eserlerine yapılan atıf sayısı 7 bin 761. Çocuk sağlığı alanında katkıları olan Salih, 1990 yılında İsveç Uppsala Üniversitesi'nden ve 1982 yılında Sudan Hartum Üniversitesi’nden tıp alanında doktora unvanını aldı.
Suudi Arabistan vatandaşlığı alanlar arasında eğitime önemli katkılar sağlayan isimler de var:

Ensar Merah
Kral Fahd Petrol ve Mineral Üniversitesi’nde Profesör unvanına sahip Öğretim Üyesi Ensar Merah, mühendislik malzemelerinin yanı sıra metal alaşım konusunda uzmanlaşmış isimlerden. Kral Fahd Petrol ve Mineral Üniversitesi ile Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) arasındaki Araştırma İşbirliği Merkezi’ni denetleyen Merah’ın 90’dan fazla yayınlanmış makalesi bulunuyor. Uluslararası konferanslarda 50’den fazla makalesi yayımlanan Merah birçok ödüle ve 11 tescilli patente sahip.

Muhammed Abdülaziz Mustafa Habib
Kral Fahd Petrol ve Mineral Üniversitesi’nde profesör unvanına sahip olan öğretim üyesi Muhammed Abdülaziz Mustafa Habib, fabrika ekipmanlarının termodinamik, inhibitörler yanması ve korozyonu konusunda uzmanlaşmış isimlerden. Ayrıca karbon tutma Araştırma Merkezi’ni yönetiyor.  200’ü aşkın yayınlanmış makalesi bulunan Habib uluslararası konferanslarda 50 makalesi ve 24 tescilli patentinin (20 patent bekleme aşamasında) yanı sıra çeşitli ödüller ve 70’den fazla uygulamalı araştırmaya sahip bir isim.

Bekir Yelabis
Kral Fahd Petrol ve Mineral Üniversitesi’nde profesör unvanına sahip öğretim üyesi Bekir Yelabis, malzeme mühendisliği ve uygulamaları, metal alaşımlar, imalat, ısı bilimleri, inhibitörler, lazer kullanarak tasarım ve güç üretimi bilimlerinde uzmanlaşmış isimlerden. Çeşitli ödüllere sahip olan ve 13 kitabı bulunan Yelabis’in dergilerde yayımlanmış 400’ü aşkın makalesi ve 26 tescilli patenti mevcut.

Muhammed Abdülkerim Antar
Kral Fahd Petrol ve Mineral Üniversitesi’nde Profesör unvanına sahip Öğretim Üyesi olan Muhammed Abdulkerim Antar, suyu tuzdan arındırma teknolojisinde uzman bir isim. Çok sayıda ödüle sahip olan Antar’ın 70’i aşkın araştırması, uluslararası konferanslarda 40’ın üzerinde araştırma makalesi ve 8 tescilli patenti bulunuyor.

Tevfik Abdussalih Avad
Kral Fahd Petrol ve Mineral Üniversitesi’nde Profesör unvanına sahip Öğretim Üyesi olan Tevfik Abdussalih Avad kimya alanında, özellikle de sentetik malzemeler, ikincil ve polimerik kompozitler, katalizörler ve fotoliz konusunda uzmanlaşmış bir isim. 340’ı aşkın yayınlanmış araştırma makalesi, uluslararası konferanslarda 30 araştırma makalesi ve tescilli patentleri bulunan Avad, kimya alanında en fazla alıntı yapılan araştırmacılar arasında yer alıyor.

Ali Hüseyin Mukaibel
Kral Fahd Petrol ve Mineral Üniversitesi’nde profesör unvanına sahip öğretim üyesi Ali Hüseyin Mukaibel, iletişim teknolojisi, sinyal erişimi ve analizi, iletişim kanalları için mühendislik özellikleri ve ölçümleri alanında uzman bir isim. Birçok ödüle sahip Mukaibel’in 70’den fazla yayınlanmış araştırma makalesi, uluslararası konferanslarda 40 makalesi ve bir dizi tescillenmiş patenti bulunuyor.

İzzettin Zerkayn
Kral Fahd Petrol ve Mineral Üniversitesi’nde Profesör unvanına sahip Öğretim Üyesi İzzettin Zerkayn, karıştırma iletişim teknolojisi, kendi kendini modüle eden filtreler, dijital sinyal analizi, ağ oluşturma ve yapay zeka alanında uzmanlaşmış isimlerden olup 80’i aşmış yayımlanmış makalesi mevcut.  Çeşitli ödüllere sahip Zerkayn, uluslararası konferanslarda 130 araştırma ve 18 tescilli patente sahip.

Semir Mekid
Kral Fahd Petrol ve Mineral Üniversitesi’nde profesör unvanına sahip öğretim üyesi Semir Mekid, modern üretim teknikleri, cihaz tasarımı, mikro makineler, akıllı malzemeler ve mekatronik alanında uzmanlaşmış isimlerden. Birçok ödüle sahip Mekid’in 70’den fazla yayınlanmış araştırma makalesi, uluslararası konferanslarda ve ortaklık yazar kitaplarından 100 araştırma makalesi ve 20 tescillenmiş patenti bulunuyor.

Eymen Hilmi
Kral Fahd Petrol ve Mineral Üniversitesi’nde Profesör unvanına sahip Öğretim Üyesi Eymen Hilmi, özellikle dijital sistemlerin ve yüksek düzeyde entegre elektronik devrelerin tasarımı, üretimi ve testinde uzmanlaşmış bir bilgisayar mühendisi. Birçok ödüle sahip Hilmi’nin 40’dan fazla yayımlanmış araştırma makalesi, uluslararası konferanslarda 50 araştırma makalesi ve tescillenmiş 7 patenti bulunuyor. Hilmi ayrıca uzmanlık alanında çok sayıda uygulamalı proje sahibi.

Besam el Ali
Kral Fahd Petrol ve Mineral Üniversitesi’nde profesör unvanına sahip öğretim üyesi Besal el Ali, özellikle endüstriyel kimya ve homojen ve heterojen katalizörler alanında uzman isimlerden. Birçok ödüle sahip Ali’nin 90’dan fazla yayımlanmış araştırma makalesi, uluslararası konferanslarda 15 araştırma makalesi ve tescillenmiş 12 patenti bulunuyor.

Hadi Muhammed Agun
Washington Üniversitesi Elektronik Mühendisliği alanında yüksek lisans ve doktora derecesine sahip Hadi Muhammed Agun, ABD’de kayıtlı profesyonel mühendisler arasında yer alıyor. Ayrıca ABD ve yurt dışındaki çeşitli üniversitelerde çok sayıda lisans ve yüksek lisans öğrencisi yetiştiren Agun, profesör, başkan yardımcısı ve üniversite başkanı unvanlarına sahip. Boeing şirketi Mükemmellik ile IEEE Yılın Profesörü Ödülü’ne layık görülen Agun, Boeing’e verilen patentte mucit olarak adlandırılıyor. IEEE’nin yanı sıra çok sayıda dergi ve konferanslarda makalelerine yer verilen Agun, güç sistemleri, kablosuz sensör ağları, görsel bilim ve sinirsel bilgi işlem alanlarında uzman. Uluslararası dergilerde 36 makalesi bulunan Agun, uluslararası konferanslarda 37 makale, üniversitelerde de 9 araştırma makalesi yazdı.

Selahaddin Mahmud Ahmed el Ketateni
Kral Fahd Petrol ve Mineral Üniversitesi’nde profesör unvanına sahip öğretim üyesi Selahaddin Mahmud Ahmed el Ketatani, özellikle petrol kuyuları olmak üzere kuyuları delmenin, üretkenliklerini artırmanın, temizlemenin ve ilgili alanda yapay zeka kullanmanın en uygun yolları konusunda uzmanlaşmış isimlerden.  Birçok ödüle sahip Ketateni’nin 77’den fazla yayımlanmış araştırma makalesi, uluslararası konferanslarda 100 araştırma makalesi ve tescillenmiş 23 patenti bulunuyor. Ketateni’nin ayrıca 13’ü kayıt sürecinde olan son üç patenti de tescillendi.

Muhammed Ahmed Nasreddin Mahmud
Kral Fahd Petrol ve Mineral Üniversitesi’nde Profesör unvanına sahip Öğretim Üyesi Muhammed Ahmed Nasreddin Mahmud özellikle petrol ve gaz alanlarının üretkenliğini ve verimliliğini artırmada uzman bir isim. Birçok ödüle sahip Mahmud’un 130’dan fazla yayımlanmış araştırma makalesi, uluslararası konferanslarda 170 araştırma makalesi ve tescillenmiş 60 patenti bulunuyor. 25 patenti ise henüz kayıt altına alınma aşamasında.

Musa Kari Seyyid
Suudi Arabistan’da dünyaya gelen Musa Kari Seyyid, nükleer tıp alanından lisans derecesini Incarnate Üniversitesi’nde aldı. Iowa Üniversitesi Radyokimya alanında yüksek lisans derecesini tamamlayan Seyyid, ABD’nin Ohia eyaletindeki Toledo Tıp Fakültesi’nde Radyolojik Bilimler Doktorası’nı yaptı. Pennsylvania Üniversitesi Yüksek Öğrenim Yönetimi alanında da doktora derecesi olan Seyyid hali hazırda Kaliforniya Üniversitesi sağlık bilimleri profesörü olarak görev yapıyor. Daha önce de aynı üniversitede dört ihtisas fakültesinin dekanlığı yaptı. ABD yükseköğrenimindeki idari deneyimi, Findlay Üniversitesi'nde Sağlık Uzmanlıkları Programları Direktörü, yine aynı üniversitedeki 8 yıllık Nükleer Tıp Enstitüsü Müdürü ve Thomas Jefferson Üniversitesi'ndeki Diagnostik Radyoloji Anabilim Dalı Başkanı pozisyonunu içeriyor. Thomas Jefferson Üniversitesi 1998 - 2002 yılları arasında en prestijli tıp üniversitelerinden biri olarak görülüyordu. Kaliforniya Üniversitesi (UCLA) Tıp Fakültesi’nde Dekan olarak görev yapan Seyyid, tanısal radyoloji ve nükleer tıp alanında yardımcı doçent ve uzman olarak çalıştı. Aynı zamanda sağlık bilimlerinde ABD’nin en prestijli üniversitelerinden biri olan Philadelphia University of Science'da Akademik Direktör olarak görev yaptı.
Seyyid, Radyasyon Bölüm Başkanlığı görevini yürüttüğü Riyad'daki Kral Faysal Uzman Hastanesi'nde çalıştı ve Dünya Atom Enerjisi Örgütü'nden akreditasyonunu aldı. Ayrıca 2008-2014 yılları arasında Diagnostik ve Fonksiyonel Görüntüleme Birimi Başkanı ve uzmanlık alanında Kıdemli Danışman olarak görev yaptı. Karaciğere yayılan göğüs kanseri için manyetik rezonans tanı boyalarının hazırlanmasında birçok yenilikçi bilimsel araştırmaya sahip olan Seyyid, çoğunluğu ABD Ulusal Sağlık Otoritesi’nden 6 milyon doları aşkın araştırma fonu aldı. ‘Küçük Nobel Ödülü’ olarak kabul edilen Kıdemli Bilim Adamları için Amerikan Fulbright Sertifikasını alan Seyyid, Los Angeles'taki Charles Dore Tıp Fakültesi'nden en iyi Profesör ve San Antonia İncarnate Üniversitesi İnsan Hizmetleri alanında ödüllendirildi. ABD nükleer Tıp Nilim Kurulu Başkanlığı’na seçilen Seyyid, Ortadoğu’d bu göreve getirilen ilk kişi olurken, ABD nükleer Tıp Ekipman Kurulu ve ABD tıbbi Radyolojik Koruma Derneği Başkanı olarak görev yaptı.



Medeniyetler çatışması korkularının yeniden canlanması, değerler diplomasisini ön plana çıkarıyor

Riyad, BM Medeniyetler İttifakı Küresel Forumu'nun yeni bir versiyonunun lansmanına sahne oldu (Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı)
Riyad, BM Medeniyetler İttifakı Küresel Forumu'nun yeni bir versiyonunun lansmanına sahne oldu (Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı)
TT

Medeniyetler çatışması korkularının yeniden canlanması, değerler diplomasisini ön plana çıkarıyor

Riyad, BM Medeniyetler İttifakı Küresel Forumu'nun yeni bir versiyonunun lansmanına sahne oldu (Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı)
Riyad, BM Medeniyetler İttifakı Küresel Forumu'nun yeni bir versiyonunun lansmanına sahne oldu (Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı)

Mustafa el-Ensari

Amerikan toplumu kültürel çatışma ve geniş çaplı bir iç kutuplaşma yaşarken, Sudan etnik ve kültürel arka planlardan kaynaklanan korkunç bir insani trajedi yaşıyor. Rusya benzer bahanelerle Ukrayna'yı işgal ederken, “Medeniyetler Çatışması” belki de tezin sahibi Samuel Huntington'ın 20. yüzyılın son on yılında öngördüğünden daha da hızlı ve vahim bir tempoda, gerçekliğe dönüştü. Huntington'ın Batı ile İslam arasında olacağını öngördüğü ve gerçekten de yaşanan çatışma, bununla sınırlı kalmadı. Gelişmeler, aynı sistem içindeki -Batı, İslam veya Avrasya – çatışmaları da körükledi.

Kültürel ve insani kutuplaşmanın küresel olarak tırmandığı bu tarihi anda, Riyad, “İnsanlık İçin Diyaloğun 20 Yılı: Çok Kutuplu Dünyada Karşılıklı Saygı ve Anlayışın Yeni Dönemine Doğru” teması altında, 80 ülkeden bin 200 katılımcıyla BM Medeniyetler İttifakı (UNAOC) Küresel Forumu'nun yeni bir versiyonunun lansmanına sahne oldu. Bu forum, kültürel ve değerlere dayalı diplomasiye yönelik özlemlerin, krizlerle dolu gerçekliğin çelişkileriyle karşı karşıya kaldığı bir dönemde düzenleniyor.

Forum “medeniyetler diplomasisini” yeniden canlandırmayı amaçlarken, 70 binden fazla Filistinlinin hayatını kaybettiği Gazze'deki devam eden savaş ve 10 milyon insanı yerinden eden Sudan çatışması, savaşların insanlığa tarifsiz acılar getirdiğini acı bir şekilde hatırlatıyor. Suudi Arabistan'ın foruma ev sahipliği yapma girişimi, bölgenin, medeniyetler ve bunların uluslararası politika üzerindeki etkisi konusunu yeniden gündeme getiren küresel tartışmada kilit bir oyuncu olarak rolünü sağlamlaştırma çabalarında dönüm noktası oluşturuyor.

Medeniyetler Çatışması tezi şaşırtıcı bir geri dönüş yapıyor

1990'larda Soğuk Savaş'ın sona ermesi, küresel çatışma çerçevelerini yeniden tanımlamada önemli bir dönüm noktası oldu. Bu bağlamda Samuel, uluslararası sistemin artık ideolojilere veya yalnızca ekonomik çıkarlara değil, medeniyet bağlarına dayalı çatışmalar yaşayacağı yeni bir aşamaya girdiğini savunan ünlü tezi “Medeniyetler Çatışması”nı yayınladı. Körfez Araştırma Merkezi'nde kıdemli danışman olan Salih bin Muhammed el-Kaslan'ın belirttiği gibi, bu tez geniş çapta yankı uyandırdı çünkü “daha barışçıl ve iş birlikçi olması umulan bir geleceğe dair kasvetli tablo çiziyordu. Bunun gerçekleşmemesi için harcanan yoğun çabalara rağmen, son yıllardaki göstergeler, daha az sesli ve ulusal stratejilere daha fazla entegre edilmiş olsa da medeniyetler çatışması tezli güçlü bir geri dönüşü gösteriyor.”

Bu analize göre söz konusu geri dönüş, medeniyetler çatışmasının ve çarpışmasının mantık ve farkındalıktan yoksun olduğunu, gerici ve tehlikeli kavramlarla beslendiğini kanıtlıyor. Zira uluslar arasındaki kaçınılmaz ve doğal farklılıkları varoluşsal çatışmaya dönüştürerek, en ufak bir sürtüşmeyi bile potansiyel olarak patlayıcı hale getiriyor.

Forumun oturumları bağlamında ve çatışma teorisinin geri dönüşü görüşüne yanıt olarak, Dünya İslam Birliği (Rabıta) Genel Sekreteri Şeyh Muhammed el-İsa şunları söyledi: “Bu teori, Yaratıcının hikmetini anlamayı ve tarihten ders çıkarmayı hak eden bir dünyada nefretin, şiddetin ve savaşların yakıtı olmayı sürdürdü.” İsa’nın belirttiği gibi, Suudi Arabistan'ın bu tezleri reddetmesinin temelinde, medeniyetlerin “ötekine karşı akılcı bir saygı, Allah katında insanların en sevimlisi, insanlara en faydalı olanıdır ilkesinden ilhamla, kültürel değerlerin ve insanlık için ahlaki faydaların paylaşımı yoluyla ilerlediği inancı yatmaktadır.”

Medeniyet boyutuna verilen bu artan önem, günümüzün büyük güçlerinin politikalarında açıkça görülüyor. Örneğin Rusya, 2023 dış politika belgesinde kendisini bir “medeniyet devleti” olarak tanımlamış ve tek taraflı hegemonyaya alternatif olarak “insanlık medeniyeti senfonisi” fikrini önermişti. Daha Doğu'da Çin de bu konuya değinmiş ve 2023 yılında Devlet Başkanı Şi Cinping, medeniyetler çeşitliliğine saygıyı vurgulayan, başkalarına model dayatma girişimlerini reddeden “Dünya Medeniyetleri Girişimi”ni başlatmıştı. Araştırmacı Kaslan, popülist sağın yükselişinin Batı'da da medeniyet boyutunu yeniden kamuoyundaki tartışmaların ön saflarına taşıdığını gözlemliyor. Ona göre bu durum, “Batı medeniyetinin değerlerinin içsel aşınması” konusunda uyarıda bulunan yetkililerin konuşmalarında görülüyor ve bu da medeniyet boyutunun büyük güçlerin stratejik düşüncesinin bir parçası haline geldiğini ve “medeniyet çok kutupluluğu” çağının başlangıcını duyurduğunu doğruluyor.

Medine Vesikası’ndan çatışmaların çözümüne

Suudi Arabistan'ın bu sahnedeki varlığı sadece geçici bir ev sahipliği değil, küresel tartışmada önemli rol oynamak için stratejik bir şanstır. Medeniyetler çatışması ve medeniyetler diyaloğu ikilemi tarihsel olarak İslam ile diğer medeniyetler arasındaki ilişki etrafında dönmüştür. İslam'ın beşiği, Haremeyn-i Şerifeyn’in evi olma statüsü ve İsa'ya göre “insan hakları ve kapsayıcı vatandaşlığın temelleri üzerine en eski yazılı belge olan Medine Vesikası'nın ortaya çıktığı insanlık medeniyetinin beşiği” olması nedeniyle Suudi Arabistan, gerçekte çağdaş medeniyet ikileminin kalbinde yer alıyor. Bu rol tarihsel olarak köklü ve birkaç yıl önce Medine Vesikası’nın izinde başlatılan Mekke Vesikası, Riyad'ın bu konuya olan uzun süreli ilgisini yansıtıyor.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan al-Suud, ülkesinin foruma ev sahipliği yapmasının hoşgörü, diyalog ve birlikte yaşama değerlerini teşvik etmeye yönelik uluslararası çabaları desteklediğini teyit ederek, “medeniyetler arası iletişim, barışı sağlamanın ve çatışmaları çözmenin en iyi yoludur” vurgusunu yaptı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre bu taahhüt sadece söylemden ibaret değil, Krallığın 2030 Vizyonu'nun içeriğinin de pratik bir yansımasıdır. Bu vizyon, “İtidal Aşırılıkçı Düşünceyle Mücadele Merkezi” ile “Selam Medeniyetler Arası İletişim Projesi” gibi aktif kuruluşlar aracılığıyla “ılımlılık ve medeniyetlere açılım temelinde ulusal bir yaklaşımı yansıtmakta, nefret söylemi ve aşırıcılıkla mücadele etmektedir.”

Suudi Arabistan'ın katılımı, özellikle yeni nesilleri eğitmenin, ekonomik ve teknolojik gücün yanı sıra değer boyutunun da kilit bir belirleyici haline geldiği uluslararası düzenin yeniden şekillendirilmesiyle ilgili tartışmaya bir katkıyı temsil ediyor.

Bu bağlamda Bakan, “umudun en iyi ifadesi, geleceğin liderleri ve barış elçileri olan gençlerdir” diye belirtti. Bu nedenle ana forumun yanı sıra bir gençlik forumu da düzenlendi. Dahası Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı Gençlik Forumu başlatıldı.

Dünya İslam Birliği Genel Sekreteri Dr. Muhammed bin Abdulkerim İsa ise “BM'nin üzerine kurulduğu uluslararası insani değerlerin uluslararası meşruiyete sahip olduğunu” vurguladı. “İslami değerlerin medeniyetler ittifakını desteklediğinin” altını çizdi ve “aşırıcılık ideolojisinin Doğu ve Batı arasındaki medeniyetler çatışmasını artırdığı” uyarısında bulundu.

Uygulama zorluğu

Guterres ise yaptığı konuşmada, çatışmalar karşısında diyaloğun bir “lüks” değil, “hayati bir gereklilik” olduğunu vurguladı. Ulusları savaş ve çatışma tehlikelerinden koruyan önleyici barışın gerekliliğinin altını çizdi. Ancak araştırmacı Kaslan'a göre forumun gerçek değeri, Krallığın ittifakın yenilenen ivmesini sürdürülebilir, sembolik açıklamaların ötesine geçerek 2031'in ötesine uzanan uluslararası ajandaya dönüştüren bir sürece evrilmesini sağlama yeteneğinde yatıyor. Bu ise derin kurumsal icraatlar gerektiriyor.

Kaslan, bu sürdürülebilir sürecin, varlığı ve etkisi gerilemiş olan Kral Abdullah bin Abdulaziz Uluslararası Dinlerarası ve Kültürlerarası Diyalog Merkezi'ni (KAICIID) yeniden canlandırmak için ciddi bir kurumsal çaba gerektirdiğini de kabul ediyor. Ona göre bu, aynı zamanda merkeze ivmesini yeniden kazandırabilecek fikri yetkinliğe ve net idari kapasiteye sahip bir liderliğin seçilmesini de gerektiriyor. Eş zamanlı olarak, başta Avusturya ve İspanya olmak üzere merkezin kurucu üyeleriyle etkili bir ortaklığın yeniden kurulmasını, onların merkezi destekleme ve rolünü pekiştirme konusundaki siyasi ve kurumsal taahhütlerini yenilemelerini de sağlamayı gerektiriyor.

Kaslan bu bağlamda, merkezin yeniden aktif hale getirilmesinin, Krallığın uluslararası arenada medeniyetin yeri hakkındaki soruları ele almada kilit bir ortak haline gelmesi yolunda önerilen adımlardan sadece biri olduğunu belirtti. Böylece merkezin Krallığın yumuşak gücünü artırmaya katkıda bulunacağını ve Suudi diplomasisinin yükselişiyle uyumlu olacağını ifade etti.

Forumun, nefretle mücadele ortaklıklarını belirleyen göç, kadınların barıştaki rolü ve yapay zeka kaynaklı dezenformasyonla mücadele konularına odaklanan “Riyad Deklarasyonu”nun kabul edilmesiyle yeni bir uluslararası gündeme katkıda bulunması bekleniyor.

Bu gidişat, Amerikan stratejik söylemindeki değişim de göz önünde bulundurulduğunda daha da netleşiyor. Yirmi yıl boyunca, Bush, Obama ve Biden dönemlerindeki ulusal güvenlik stratejileri, tehditleri analiz ederken veya büyük eğilimleri tanımlarken “medeniyet” terimini kullanmamış, bunun yerine demokrasiler ve otoriter rejimler gibi siyasi sınıflandırmalara dayanmıştı.

Ancak, Trump yönetiminin yakın zamanda açıkladığı Ulusal Güvenlik Stratejisi, medeniyet boyutunu açıkça vurgulayarak bu kalıptan net bir sapmayı temsil ediyor. Belge, “Avrupa'nın medeniyet güvenini ve Batı kimliğini yeniden kazanması” gerektiğini belirtti ve “medeniyet kimliğinin aşınması olasılığı” konusunda uyarıda bulundu. “Yeterlilik ve liyakatin, ABD'nin en önemli medeniyet avantajları arasında olduğunu” savundu. Kaslan, “bu ağırlıktaki bir referans belgede bu tür bir dilin kullanılması, medeniyet boyutunun Batı'da stratejik düşüncenin yapısının parçası haline geldiğini ve sadece kültürel söylem olmadığını ortaya koyuyor” değerlendirmesinde bulundu.

Bu nedenle, yapıcı bir medeniyet yaklaşımının gerçek sınavı, siyasi kutuplaşmadan uzak, pratik uygulamada yatıyor. Nihai amaç, ortak insani değerlere saygıyı yeniden tesis eden ve çatışma mantığını aşan dengeli bir medeniyet söylemi oluşturmaktır. Gazze ve Sudan'da devam eden trajedilerin gölgesinde, katılımcıların da düşündüğü gibi, diyalog sadece diplomatik bir seçenek değil, 21. yüzyılın “insanlığın savaşlara tanık olduğu son yüzyıl” olmasını sağlamak için varoluşsal bir zorunluluktur. Katılımcılar, medeniyetlerin, ötekine karşı akılcı bir saygı ve sundukları medeni ve ahlaki faydaların paylaşımı yoluyla yükseldiğini vurguladılar.

ABD Başkan Yardımcısı Batı medeniyeti için endişeleniyor

J.D. Vance'in Münih Güvenlik Konferansı'ndaki konuşması da bunu açıkça doğruluyor. Vance konuşmasında doğrudan Batı'yı sadece coğrafi bir alan olmanın ötesine geçen medeniyet oluşumu olarak tanımlayan bir vizyon sundu. Batı’yı Yunan felsefesi, Roma hukuku ve Hristiyan değerlerinin etkileşimiyle şekillenen, yüzyıllarca süren çaba ve fedakarlıkla inşa edilen ve korunan bir medeniyet olarak tanımladı.

Kaslan'ın forumun oturumları arasında sunduğu değerlendirmede belirttiği gibi, Vance konuşmasında bu tanımlama ile sınırlı kalmadı. Daha da ileri giderek, bu uygarlığın üzerine kurulduğu değerleri koruma, öz farkındalığını ve tarihsel rolünü sürdürme yeteneği hakkında temel bir soruyu da gündeme getirdi. Bu soruya verdiği yanıtta, dışsal zorluklar ve içsel baskılar karşısında Batı kimliğini yeniden teyit etmenin önemini vurgulayarak, bu kimliği güçlendirmenin, gücü ve statüyü korumak için gerekli bir koşul olduğunu belirtti.

vgth
ABD Başkan Yardımcısı J.D.Vance (AP)

Suudi araştırmacı, ABD Başkan Yardımcısının Avrupa'nın kalbinde tarihi öneme sahip Münih şehrinde düzenlenen uluslararası bir konferansta yaptığı bu konuşmanın, “kendini tanımlamada veya iç ve dış zorlukları karakterize etmede, Batı siyasi söylemine medeniyetsel değerlendirmelerin dahil edilmesine yönelik artan bir eğilimi” gösterdiği görüşünde.

Ancak şu soru varlığını sürdürüyor: Bu yeni yaklaşım, çatışmayı körükleyen ve buna bahis oynayan önceki yaklaşıma benzer mi, yoksa tam aksi mi olacak?

Bu nedenle, bu karmaşık alanda faaliyet gösteren bir kuruluş olan Rabıta’nın Genel Sekreteri İsa, medeniyetler çatışması ve çarpışması teorilerini eleştirerek, bunları “mantık ve farkındalıktan yoksun” diye tanımladı ve “akademik hiyerarşide bazıları ileri görünse bile” kusurlu ve tehlikeli kavramlara dayandığını belirtti. Tehlikesinin, uluslar arasındaki kaçınılmaz anlaşmazlıkları doğal seyrinden çıkarıp varoluşsal bir çatışmaya dönüştürmelerinde yattığına dikkat çekti. “Bu teoriler, Yaratıcının hikmetini anlamayı ve tarihten ders çıkarmayı hak eden bir dünyada nefretin, şiddetin ve savaşların yakıtı olmayı sürdürdü. Medeniyetler çatışma yoluyla değil, karşılıklı saygı, kültürel değerlerin ve insanlık için ahlaki faydaların paylaşımı yoluyla ilerler” diye ekledi.

Dünya İslam Birliği Genel Sekreteri, günümüz dünyasının “önleyici barışa”, yani ulusları yaşanmadan önce savaş ve çatışmaların tehlikelerinden koruyan proaktif bir yaklaşıma acil ihtiyacı olduğunu vurguladı. Dini liderleri ve kanaat önderlerini, çatışma söylemlerine karşı “akılcı ve birlikte yaşamı tesis eden” fikirlerle karşılık vermeye çağırdı.

Forum, 20 yıllık küresel diyaloğun kazanımlarını gözden geçirmeyi, mevcut zorlukları tartışmayı, halklar arasında uzlaşıyı güçlendirmeye yönelik ortak bir eylemin geleceğini tasavvur etmeyi, uluslararası barış ve istikrarı desteklemeye katkıda bulunan iletişim köprüleri kurmayı amaçlıyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.


Suudi Arabistan ve Çin karşılıklı vize muafiyeti anlaşması imzaladı

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Çinli mevkidaşı Wang Yi, iki ülke arasında karşılıklı vize muafiyeti anlaşmasının imza töreni sırasında (Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Çinli mevkidaşı Wang Yi, iki ülke arasında karşılıklı vize muafiyeti anlaşmasının imza töreni sırasında (Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı)
TT

Suudi Arabistan ve Çin karşılıklı vize muafiyeti anlaşması imzaladı

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Çinli mevkidaşı Wang Yi, iki ülke arasında karşılıklı vize muafiyeti anlaşmasının imza töreni sırasında (Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Çinli mevkidaşı Wang Yi, iki ülke arasında karşılıklı vize muafiyeti anlaşmasının imza töreni sırasında (Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı)

Riyad’da dün Suudi Arabistan ile Çin arasında bir görüşme gerçekleştirildi. Görüşmede, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan bin Abdullah’ın daveti üzerine Riyad’a yaptığı ziyaret kapsamında, iki ülke arasındaki kapsamlı stratejik ortaklık ilişkileri ele alındı. Toplantı sırasında, diplomatik, özel ve hizmet pasaportu sahiplerine yönelik karşılıklı vize muafiyeti anlaşması imzalandı.

Taraflar, ekonomi, ticaret, yatırım ve enerji başta olmak üzere çeşitli alanlardaki ikili ilişkilerin mevcut seviyesini gözden geçirerek, bu ilişkilerde kaydedilen hızlı gelişmeden duydukları memnuniyeti dile getirdi. Ayrıca ziyaretin, Suudi Arabistan ile Çin arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 35. yıl dönümüne denk gelmesine dikkat çekilerek, bu sürecin ortak çıkarlar doğrultusunda artan görüş yakınlaşması ve iş birliğiyle desteklendiği vurgulandı.

efgthy
Suudi Arabistan-Çin Ortak Komitesi’ne bağlı Siyasi Komite'nin beşinci toplantısı Riyad'da gerçekleştirildi. (Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı)

Suudi Arabistan ve Çin dışişleri bakanları, Suudi Arabistan-Çin Yüksek Düzeyli Ortak Komitesi’ne bağlı Siyasi Komite’nin beşinci toplantısını da gerçekleştirdi. Toplantıda, ikili iş birliğinin çeşitli alanlarda güçlendirilmesinin yolları ele alınırken, koordinasyon ve istişarenin sürdürülmesinin önemine vurgu yapıldı.

Taraflar, iki ülkenin hayati çıkarlarıyla bağlantılı konularda karşılıklı desteğin sürdürülmesi konusunda kararlılıklarını teyit ederek, güvenlik, istikrar, kalkınma ve refahı güçlendiren her türlü çabanın desteklendiğini ifade etti. Suudi tarafı ayrıca ‘tek Çin’ politikasına bağlılığını yineleyerek, Çin Halk Cumhuriyeti hükümetinin Çin’i temsil eden tek meşru hükümet olduğunu ve Tayvan’ın Çin topraklarının ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladı.

Çin tarafı ise Suudi Arabistan ile İran arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi ve güçlendirilmesine verdiği desteği dile getirirken, Krallığın bölgesel ve uluslararası düzeyde güvenlik ve istikrarın desteklenmesinde üstlendiği rolü takdir etti. Ayrıca Çin tarafı, Vizyon 2030 kapsamında Suudi Arabistan’da kaydedilen ekonomik gelişmeleri övdü ve Aralık 2022’de Krallık tarafından ev sahipliği yapılan Riyad Arap-Çin İşbirliği ve Kalkınma Zirvesi’nin sonuçlarını olumlu buldu.

drgt
Suudi Arabistan-Çin Ortak Komitesi’ne bağlı Siyasi Komite'nin beşinci toplantısı Riyad'da gerçekleştirildi. (Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı)

Suudi tarafı, Çin’in 2026 yılında İkinci Arap Devletleri-Çin Zirvesi ile İkinci Körfez-Çin Zirvesi’ne ev sahipliği yapmasına destek verdiğini açıkladı. Çin tarafı ise Krallığın ev sahipliğinde düzenlenecek Expo 2030’a katılmaya hazır olduğunu bildirdi.

Taraflar, ortak ilgi alanına giren bölgesel ve uluslararası meseleler hakkında görüş alışverişinde bulunurken, Filistin meselesine kapsamlı ve adil bir çözüm bulunmasına yönelik çabalara desteklerini yineledi. Bu çerçevede, uluslararası meşruiyet kararları, Arap Barış Girişimi ve iki devletli çözüm ilkesi doğrultusunda, 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasının gerekliliği vurgulandı. Ziyaretin sonunda taraflar, diplomatik, özel ve hizmet pasaportu sahiplerine yönelik karşılıklı vize muafiyeti anlaşmasını imzaladı.

dfergt
Suudi Arabistan-Çin Ortak Komitesi’ne bağlı Siyasi Komite'nin beşinci toplantısı Riyad'da gerçekleştirildi. (Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı)

 


Suudi Arabistan-Katar Demiryolu Projesi: Daha verimli ve sürdürülebilir bir Körfez ulaşım sistemi geliştirmeye yönelik ortak vizyonların somut bir örneği

Suudi Arabistan-Katar Demiryolu Projesi: Daha verimli ve sürdürülebilir bir Körfez ulaşım sistemi geliştirmeye yönelik ortak vizyonların somut bir örneği
TT

Suudi Arabistan-Katar Demiryolu Projesi: Daha verimli ve sürdürülebilir bir Körfez ulaşım sistemi geliştirmeye yönelik ortak vizyonların somut bir örneği

Suudi Arabistan-Katar Demiryolu Projesi: Daha verimli ve sürdürülebilir bir Körfez ulaşım sistemi geliştirmeye yönelik ortak vizyonların somut bir örneği

Suudi Arabistan’ın Ankara Büyükelçiliği Kültür Ateşesi Dr. Faysal b. Abdurrahman Usra

Ortak iş birliğinde yeni bir dönemin tesis edilmesi, bölgede ekonomik ve lojistik entegrasyona yeni bir yapı taşı eklenmesi ve Suudi Arabistan-Katar Koordinasyon Konseyi çalışmaları kapsamında, Körfez ülkeleri arasında modern altyapı alanındaki en büyük adımlardan biri atıldı. Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani’nin himayesinde, Suudi Arabistan ile Katar arasında yolcu taşımacılığına yönelik hızlı tren projesinin hayata geçirilmesine ilişkin bir anlaşma imzalandı. İki ülke ayrıca, Riyad ile Doha’yı birbirine bağlayacak söz konusu tren projesinin resmen başlatıldığını duyurdu. Hayati öneme sahip proje, iki kardeş ülke arasındaki köklü ve tarihi ilişkilerin derinliğini yansıtmasının yanı sıra, kalkınma alanında iş birliği ve entegrasyonu güçlendirmeye yönelik stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor. Proje, sürdürülebilir kalkınmanın pekiştirilmesi ve bölgede daha geniş bir refah ve gelişim ufkuna yönelik ortak iradeyi de ortaya koyuyor. Suudi Arabistan-Katar Hızlı Tren Projesi’nin ilanı, iki ülke arasındaki ilişkilerin ulaştığı düzeyi teyit eden tarihi bir dönüm noktası olarak öne çıkarken, ulaşım sektöründe ikili iş birliğinin somut bir yansıması ve bölge için ortak gelecek vizyonunun sembolü niteliği taşıyor. Modern ve sürdürülebilir bir ulaşım sisteminin geliştirilmesinde iki ülke arasındaki entegrasyonu temsil eden proje, aynı zamanda turizmin büyümesine önemli katkı sağlamayı hedefliyor. Projenin, Suudi Arabistan ve Katar’daki turistik destinasyonlara erişimi kolaylaştırarak ziyaretçi sayısını artırması ve iki başkent arasında kısa ve sık seyahatleri teşvik etmesi bekleniyor.

Suudi Arabistan Ulaştırma ve Lojistik Hizmetleri Bakanı Mühendis Salih el-Casir ile Katar Ulaştırma Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdullah Al Sani tarafından yakın zamanda imzalanan anlaşma, Suudi Arabistan-Katar Hızlı Tren Projesi’nin fiilen başlamasının işaretini veriyor. Proje, İki Kutsal Caminin Hizmetkârı ve Veliaht Prens ile Katar Emiri’nin doğrudan ilgi ve desteği altında yürütülüyor; bu durum, iki kardeş ülke arasındaki entegrasyon projeleri arasında stratejik önemini ortaya koyuyor. Bu devasa proje, aynı zamanda Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonu ve Katar Ulusal 2030 Vizyonu’nun somut bir uygulaması olarak değerlendiriliyor. Proje, iki ülke liderliğinin, daha bağlantılı ve refah dolu bir gelecek yaratma vizyonunu yansıtıyor ve bölgedeki altyapı entegrasyonuna yönelik daha geniş bir çerçevede konumlanıyor; özellikle ulaşım, enerji ve ticaret alanlarında iş birliğini güçlendiriyor. Proje, sürdürülebilir kalkınmanın gerçek bir örneği olarak öne çıkıyor; vatandaşlar arasındaki bağları güçlendirirken, iki ülke arasındaki seyahati daha hızlı, konforlu ve güvenli hâle getiriyor. Ayrıca modern ve sürdürülebilir altyapının geliştirilmesi yoluyla ekonomik büyümeyi destekliyor, yaşam kalitesini artırıyor ve ileri düzeyde ulaşım seçenekleri sunuyor. Hızlı tren hattı, ekonomik çeşitliliğin sağlanmasına, turizmin canlandırılmasına ve ulaşım sektörünün etkinliğinin artırılmasına katkıda bulunacak. Projenin, başta havaalanları ve büyük ekonomik şehirlerle entegrasyonu sayesinde, iki ülke arasındaki ticaret, yatırım ve iş hareketliliğinde önemli değişiklikler yaratması bekleniyor. Böylece proje, iki halk için daha bağlantılı ve refah dolu bir geleceğin inşasında merkezi bir rol oynayacak ve Körfez’deki stratejik bağlantı zincirinin en önemli halkalarından biri olarak değerlendirilecek.

Suudi Arabistan ile Katar arasında inşa edilecek hızlı tren projesi, Riyad ile Doha’yı birbirine bağlamanın ötesinde, iki halk arasındaki tarihi ve kültürel bağların derinliğini de yansıtıyor. Proje, yalnızca bir altyapı yatırımı değil; ortak dini ve kültürel değerleri paylaşan, gelenek ve alışkanlıklarıyla birbirine yakın iki halkın birleşik geleceğini simgeleyen bir sembol niteliği taşıyor. Proje, ülkedeki ulaştırma ve lojistik sektörüne de önemli katkılar sağlayacak. Sektör, Kral Selman bin Abdulaziz’in liderliğinde ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın desteğiyle kapsamlı yapısal reformlar ve 280 milyar Suudi riyalini aşan ulusal ve uluslararası yatırım sözleşmeleriyle güçlendirilmiş durumda. Suudi Arabistan, güçlü ve yatırım çekici ulaşım ile lojistik altyapısına sahip bir ülke olarak öne çıkıyor. Riyad-Doha hızlı tren hattı, toplam 785 kilometrelik uzunluğuyla yolculara hızlı ve sürdürülebilir bir seyahat imkânı sunacak. Proje, Riyad’daki Kral Selman Uluslararası Havalimanı ile Doha’daki Hamad Uluslararası Havalimanı’nı birbirine bağlayarak iş ve turizm amaçlı seyahatlerde esneklik sağlayacak. Hattın güzergâhı Riyad, Hufuf ve Dammam olmak üzere üç önemli Suudi şehrine de uzanacak ve toplamda 5 ana yolcu istasyonu yer alacak. Bu istasyonlar, konfor, hız ve akıllı teknolojileri bir araya getirerek modern bir yolculuk deneyimi sunacak. Trenin saatte 300 kilometreyi aşan hızı, iki başkent arasındaki seyahat süresini yaklaşık iki saate indirecek. Bu sayede ticaret ve turizm hareketliliği artacak, ekonomik büyüme desteklenecek ve yaşam kalitesi yükseltilecek. Proje, yıllık 10 milyondan fazla yolcuya hizmet verecek ve Suudi Arabistan ile Katar’daki önemli turistik ve kültürel noktaların keşfini kolaylaştıracak. Ayrıca proje, hafif ve orta ağırlıktaki yük taşımacılığını geliştirerek sınır ötesi lojistik çözümler sunacak, iki ülke arasındaki ticaret hacmini artıracak ve teslim sürelerini kısaltarak operasyonel maliyetleri düşürecek. Yapım ve işletme aşamalarında ise Suudi Arabistan ve Katar’da 30 binden fazla doğrudan ve dolaylı istihdam yaratması öngörülüyor. Tüm bu özellikleriyle proje, bölgesel kalkınmayı destekleyen ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri arasındaki entegrasyonu güçlendiren stratejik bir altyapı yatırımı olarak öne çıkıyor.

Bu stratejik projenin altyapı inşaatları, yerel müteahhitlik şirketleri tarafından gerçekleştirilecek; modern tren teknolojileri ise alanında uzman uluslararası şirketler tarafından sağlanacak. Projenin tamamlanması, altı yıllık bir zaman çizelgesine göre yürütülecek ve en yüksek uluslararası kalite ve güvenlik standartlarına uygun olarak gerçekleştirilecek. Tren hattında en son demiryolu teknolojileri ve akıllı mühendislik çözümleri kullanılacak, böylece güvenli ve sorunsuz bir işletme sağlanacak. Proje, çevresel sürdürülebilirliği destekleyerek karbon emisyonlarını azaltacak ve bölgedeki akıllı ve sürdürülebilir ulaşım çözümlerine geçişi teşvik edecek. Böylece ekonomik ve lojistik entegrasyonda yeni bir dönemin temelleri atılmış olacak. Hızlı tren, iki ülke arasındaki ticaret ve turizm hareketliliğinin haritasını yeniden çizecek. Geleneksel ulaşım yollarının ötesine geçerek bireylerin hareketini kolaylaştıracak, turizm ile büyük spor ve eğlence etkinliklerini canlandıracak ve yaşam kalitesini yükseltecek. Projede tamamen temiz enerji kullanılacak; elektrikli trenler sayesinde çevreye olumlu katkı sağlanacak ve bireysel taşımacılıktan toplu taşımaya geçiş, çevresel yükü büyük ölçüde hafifletecek. Altı yıl içinde tamamlanması planlanan proje, güvenli ve sorunsuz işletmeyi garanti eden en son demiryolu ve akıllı mühendislik teknolojilerini bir araya getirecek. Suudi Arabistan-Katar hızlı tren hattı, hız, sürdürülebilirlik ve benzersiz yolculuk deneyimini bir araya getirerek bölgede ulaşım ve seyahat geleceği için yeni bir standart oluşturacak ve yenilik ile ilerlemenin sembolü olacak.

Başarıyı veren Allah’tır…