Lübnan: Orman yangınları, Berri-Avn tartışmasını körüklüyor

Yangınlar, ülkenin güney ve kuzeyde bölgelerinde ve Cebel-i Lübnan’da geniş alanları etkiliyor

Cebel-i Lübnan bölgesindeki Aşkut beldesinde bir dağdaki yangın (Lübnan Ulusal Medya Ajansı NNA)
Cebel-i Lübnan bölgesindeki Aşkut beldesinde bir dağdaki yangın (Lübnan Ulusal Medya Ajansı NNA)
TT

Lübnan: Orman yangınları, Berri-Avn tartışmasını körüklüyor

Cebel-i Lübnan bölgesindeki Aşkut beldesinde bir dağdaki yangın (Lübnan Ulusal Medya Ajansı NNA)
Cebel-i Lübnan bölgesindeki Aşkut beldesinde bir dağdaki yangın (Lübnan Ulusal Medya Ajansı NNA)

Lübnan Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri, ülke genelinde birden fazla bölgede çıkan, güneydeki ormanlık alanları, Cebel-i Lübnan bölgesindeki Matn’ı etkisi altına alan yangınlarla ilgili olarak, “Söndürülmesi mümkün olmayan en tehlikeli yangınlar, insanların nefislerinde çıkan mezhep yangınlarıdır” ifadeleri ile isim vermeden Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ı eleştirdi.
Berri, Cumhurbaşkanlığı’nın, Kamu Hizmeti Konseyi tarafından yürütülen sınavları geçen orman memurlarının atanmalarına yönelik kararnameyi, memurların sayısı konusunda Lübnan yönetimlerindeki mezhep dengesinin gözetilmemiş olması bahanesi ile reddetmesine dikkat çekerek, Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ı ve onursal başkanı olduğu (Maruni Hristiyan) Özgür Yurtsever Hareket’i (ÖYH) hedef aldı.
Berri, cumartesi ülkenin güneyinde çıkan ve Cebel-i Lübnan bölgesinde Beit Meri’deki evlere sıçrayan yangınların ardından bu konuyu hatırlattı. Güneydeki yangınlar kontrol altına alınırken, Lübnan yetkilileri, Cebel-i Lübnan’daki Matn bölgesinde bulunan geniş çaplı ormanlık alanlardan birinde çıkan yangınlarla mücadele etmek için seferber oldu. Beit Meri Belediyesi, yangının yeşil alanları etkisi altına aldığını, evlere ve yerleşim yerlerine, Beit Meri - Montiverdi ormanlarına sıçradığını duyurarak yardım çağrısında bulundu.
Lübnan’ın güneyindeki Sur kentine bağlı köylerde ve Litani Nehri kıyılarında geniş ormanlık alanlar başta olmak üzere ülkenin çeşitli bölgelerinde çıkan ve devam etmekte olan  yangınlarla ilgili olarak Berri, “Kuzeyde, Bekaa’da ve dağlarda çıkan yangınların ardından, güneyde çıkan bir dizi orman yangının coğrafi konumu ve zamanlaması açısından bir dizi soruyu gündeme getirdi. Sadece çevreyi değil, bu coğrafyadaki insanların direnişleri ve şehitleri ile onlara miras kalanları, geçmişlerinde, kültürlerinde ve hafızalarındaki, şan ve kahramanlık hikayelerini de etkileyen bu duruma yönelik tepkimizi, bu felakete yol açan sorumluları ve nedenlerini belirlenmesi için yapılan soruşturmalarında güvenlik birimleri ve yargı kurumlarının çalışmaları ile verdik” ifadelerini kullandı.
Berri açıklamasında “Mezhepleri ve bölgeleri aşan alevlerin, Lübnan’da kalan son yeşil alanları da neredeyse etkisi altına aldığı bir zamanda, vatan ve ulusal çehreden ve tabii ki orman zenginliğinden geriye kalanları korumak için, orman memurlarının mezhep kısıtlaması gözetilmeksizin atanmasına ikna olmanın zamanı gelmedi mi?!” sorusunu yöneltirken “Söndürülemeyen en tehlikeli yangınlar, insanların ruhlarında çıkan mezhep yangınlarıdır” cümlelerine de yer verdi.
Berri, Lübnan ordusuna, Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü (UNIFIL) ekiplerine, belediye meclislerine, halka, sivil savunma gönüllerine, sağlık otoritesine Kızılhaç’a, yangınları söndüren Lübnan Sivil Savunma görevlilerine teşekkürlerini dile getirdi.
İçişleri ve Belediyeler Bakanı Bessam Mevlevi, Beit Meri bölgesi başta olmak üzere bazı bölgelerde çıkan yangınları söndürmek için çalışmalarına devam etti. Beit Meri’deki söndürme çalışmalarına, 14’ten fazla sivil savunma aracının yanı sıra Lübnan Ordusu Hava Kuvvetleri’ne ait iki helikopter katılırken, söndürme çalışmalarının verimliliğini artırmak için yapay bir havuz da hazırlandı.
Mevlevi, Cebel-i Lübnan Hakim Muhammed Mukavi ve Matn Belediye Başkanı Marilyn Haddad’dan tüm imkanları itfaiyecilerin hizmetine sunmalarını istedi. Aynı zamanda Beyrut İtfaiyesi’ne yangının kontrol altına alınması ve daha fazla yayılmasının önlenmesi için yangınla mücadele operasyonlarında Sivil Savunma ile birlikte hareket etmesi ve destek vermesi yönünde talimat verdi. Bu amaçla itfaiyeden 3 araç Sivil Savunmaya desteğe için tahsis edildi.
Sivil Savunma Genel Müdürü Raymond Khattar, “Ordunun desteğiyle elimizdeki tüm imkanlarla çalışıyoruz. Beit Meri’de yangın alanı büyük olduğu için insanları ve mülklerini korumak için çalışmalarını artırmaya çalışıyoruz” dedi.
Güney Lübnan’da çıkan yangınlar, bölgedeki en büyük ormanlık alanlardan biri olan Sur şehrinin güneyindeki Zibkin Koruma Alanı’nı da etkiledi. Lübnan medyası dün, güneyde yangınların çıktığı tüm noktaların kontrol altına alındığını, er-Risale Derneği ekiplerinin, Sağlık Otoritesi’nin, Sivil Savunma’nın ve bölge halklarının soğutma sürecini sürdürdüğünü bildirdi. Aynı zamanda, yorucu çalışmaların ardından sivil Savunma ekipleri, Kafr Rumman ve el-Cermuk beldeleri arasındaki Medine arazisinde çıkan yangının, Şukin ve Zebdin belediyeleri arasındaki yangınların ve Nebatiye şehrindeki el-Beyad mahallesinin tepelerindeki yangınların da söndürdüğünü bildirdi. Bununla birlikte güneyde farklı bölgelerde başka yangınların çıktığı da bildirildi.
Lübnan Ulusal Medya Ajansı NNA’ya göre, kuzeyde Batroun’da yangın çıktı ve Sivil Savunma ekiplerinin yangını kontrol altına almak için olay yerine gitti. Daha sonra ise bölge halkı, evlere sıçraya yangının söndürülmesi için orduya askeri bir helikopter gönderilmesi çağrısında bulundu. Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Kure, Cebil ve eş-Şuf’ta çıkan yangınların söndürüldüğünü duyurdu.
Akkar’da, farklı beldelerinde bir dizi yangın çıktığı, Feneydik’de çıkan yangının çöp yığınlarıyla sınırlı kaldığını maddi kayıp veya can kaybı olmadığı belirtildi. Aynı zamanda Muncez’de kuru otların bulunduğu bir alanda yangın çıktığı ve yanının rüzgarlar sebebiyle ormanlık alana ve halk tarafından yetiştirilen ağaçlara sıçrayarak genişlediği bildirildi.
Diğer yandan, el-Bire beldesinde de kuru otların olduğu bir alanda yangın çıktı. Yangın geniş bir alana yayıldı.  Şeyh Muhammed beldesinde de bir üzüm bağını ve kuru otların olduğu bir alanı etkisi altına alan bir yangın çıktı. Söz konusu yangınlar, bölgedeki sivil savunma ekipleri tarafından söndürüldü, ardından rüzgarın yangının yeniden alevlenmesine neden olmasından endişelenilerek soğutma çalışmaları yapıldı.



Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
TT

Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)

Umman ve Lübnan, bugün yayımladıkları ortak bildiride, İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik süregelen saldırılarından ve Arap topraklarının işgalinden derin kaygı duyduklarını belirtti. Bildiride, bu adımların 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyete ilişkin kararların açık ihlali olduğu vurgulandı.

Taraflar ayrıca, 4 Haziran 1967 sınırları üzerinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını öngören Arap tutumunun değişmezliğini yineledi. Bildiride, Arap dayanışmasının güçlendirilmesinin, devletlerin egemenliğine saygının ve iyi komşuluk ilkeleri ile uluslararası hukukun öneminin altı çizildi.

Ortak bildiri, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın Umman’a gerçekleştirdiği ziyaretin sonunda yayımlandı. Avn, ziyareti sırasında Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile iki oturumdan oluşan görüşmeler yaptı.

Bildiride, Avn’ın ziyaretinin ‘Umman ile Lübnan arasındaki köklü kardeşlik ilişkilerinden’ kaynaklandığı ve ikili iş birliğini güçlendirme iradesini yansıttığı ifade edildi.

Sultan Heysem bin Tarık ile Cumhurbaşkanı Avn’ın gerçekleştirdiği resmi görüşmede, iki ülke arasındaki ilişkiler ele alındı; taraflar siyasi, ekonomik, yatırım, bankacılık, turizm, ulaşım ve lojistik hizmetler gibi alanlarda iş birliğini genişletme kararlılıklarını dile getirdi.

İki ülke, ikili iş birliğini güçlendirecek yeni anlaşmalar ve mutabakat zaptlarının imzalanması için çalışma yürütme konusunda mutabık kaldı. Ayrıca ticari, kültürel ve bilimsel değişimi destekleme; özel sektörün ortaklık ve kalkınma fırsatlarından daha geniş biçimde yararlanmasının teşvik edilmesi kararlaştırıldı.

Bölgesel gelişmeler

Bölgesel gelişmelere ilişkin bölümde, iki taraf İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik devam eden saldırıları ile Arap topraklarının işgalinden duydukları derin kaygıyı dile getirdi. Bu adımların, 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyetin açık ihlali olduğu vurgulandı. Taraflar, saldırıların derhal durdurulması ve işgal altındaki tüm Lübnan ve Arap topraklarından tam çekilme çağrısında bulundu. Ayrıca gerilimin önlenmesi, istikrarın sağlanması, yerinden edilenlerin dönüşünün kolaylaştırılması ve yeniden imar çabalarına destek verilmesi gerektiği ifade edildi.

Umman tarafı, Lübnan’ın egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne tam destek verdiğini yinelerken, devlet kurumlarının -başta Lübnan ordusu ve meşru güvenlik güçleri olmak üzere- güçlendirilmesinin ve Lübnan liderliğinin yürüttüğü ekonomik, mali ve idari reformların desteklenmesinin önemini vurguladı.

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, bu sabah Maskat’taki el-Alam Sarayı'nda özel bir oturum gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Umman resmi haber ajansı ONA’dan aktardığına göre, görüşmede iki ülkeyi ilgilendiren çeşitli konularda görüş alışverişinde bulunuldu. Ayrıca, iki ülke ve iki halkın yararına olacak iş birliği ve ortaklık fırsatlarının güçlendirilmesinin önemine dikkat çekildi; kültürel, ekonomik ve kalkınma alanları da dahil olmak üzere çeşitli sektörlerde bağların daha da sağlamlaştırılması gerektiği belirtildi.


Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
TT

Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)

Tunus ana muhalefet partisi Ulusal Kurtuluş Cephesi (NSFT) üyesi ve siyasi aktivist Şeyma İsa, tutukluluk koşullarını protesto etmek için başladığı açlık grevinde dokuzuncu gününe girdi.

1 Aralık'ta muhalefet tarafından düzenlenen yürüyüşe katılan İsa, devlet güvenliğine karşı komplo kurmak suçundan Temyiz Mahkemesi tarafından verilen bir kararla sivil polisler tarafından gözaltına alındı. Muhalif aktivist, hapishaneye girer girmez açlık grevine başladı.

Şeyma İsa (45), 2023 yılının şubat ayında yakalanmış, gözaltında tutulmuştu ve aynı yılın temmuz ayında serbest bırakılmıştı. Birinci Derece Mahkemesi tarafından 18 yıl hapis cezasına çarptırılan İsa’nın cezası temyiz sonucunda 20 yıla çıkarılmıştı.

İsa'nın yanı sıra aynı davayla bağlantılı olarak NSFT lideri, tanınmış siyasetçi Ahmed Necib eş-Şabi (82) de tutuklandı ve 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. Muhalif Avukat Ayaşi Hammami (66) de terör suçlamasıyla beş yıl hapis cezasına çarptırıldı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölümü Müdür Yardımcısı Bessam Havaci, “Tunus muhalefetinin önemli simalarının tutuklanması, Cumhurbaşkanı Kays Said'in tek başına iktidarına alternatif olan her şeyi ortadan kaldırma planının son adımıdır. Bu tutuklamalarla Tunuslu yetkililer, siyasi muhalefetin çoğunu etkili bir şekilde hapse atmayı başardı” değerlendirmesinde bulundu.

Tunus muhalefeti ve NSFT, 25 Temmuz 2021'de olağanüstü hal (OHAL) ilan edip ardından yeni bir siyasi sistem kurarak geniş yetkilerle iktidarını sürdüren Cumhurbaşkanı Kays Said'in yönetimine karşı çıkıyor ve demokrasinin yeniden tesis edilmesini talep ediyor. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre buna karşın yetkililer tutuklananları hükümeti devirmeye ve devlet kurumlarını yıkmaya teşebbüs etmekle suçluyor. Muhalefet ise mevcut rejimi tutuklulara karşı siyasi suçlamalar uydurmak ve yargıyı emirlerine boyun eğdirmekle suçluyor.


Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
TT

Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)

Hamas, ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesini desteklediklerini ve silah bırakmaya açık olduklarını duyurdu.

Adının paylaşılmaması şartıyla Times of Israel'e konuşan Hamas yetkilisi, Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak müzakerelerin başlatılması halinde silah bırakacaklarını söylüyor:

Bu zorla veya ültimatomlarla yapılamaz. İsrail iki yıl boyunca Hamas'ı silahsızlandırmak için tüm askeri gücünü kullandı ama işe yaramadı. Silah bırakma meselesi siyasi bir sorunla bağlantılıdır ve bu nedenle siyasi bir çözüm gerektirir.

Yetkili, Filistinlilerin 78 yıllık İsrail işgaline karşı silahlı mücadele hakkının olduğunu belirterek, 1967 sınırlarının esas alınacağı bir Filistin devleti kurulması taleplerini yineliyor.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) konuşlandırılması öngörülüyor.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. Haberde, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin yüzde 53'ünü kontrol ettiği belirtiliyor.

İsrail, Hamas'ın elindeki 28 rehinenin hepsini teslim etmeden ikinci aşamaya geçilmeyeceğini duyurmuştu. Filistinli örgüt şimdiye dek 27 rehineyi İsrail'e gönderdi. Ancak 7 Ekim saldırısında öldürülen İsrailli polis memuru Ran Gvili'nin naaşı hâlâ Gazze'de. Hamas yetkilisi, cesedin yerini bulmak için çalışmaların sürdüğünü söylüyor.

İkinci aşama kapsamında Barış Kurulu üyelerinin belirlenmesi ve Gazze'ye güvenlik gücü konuşlandırılması hedefleniyor. Bu aşamaya geçiş için Hamas'ın silah bırakmayı kabul etmesi gerekli. Bunun ardından İsrail askerleri daha gerideki bir hatta çekilecek.

Trump ikinci aşamaya "çok yakında geçileceğini" söylemiş fakat bir takvim açıklamamıştı. Ocak itibarıyla Gazze'ye ISF askerlerinin gönderilmesi planlanıyor.

Hamas yetkilisi, 7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nda esir alınan kişileri ilk etapta operasyondan kısa süre sonra bırakmayı düşündüklerini söylüyor.

Ancak İsrail'in saldırıları durdurmaması ve arabulucular tarafından savaşın sonlandırılacağına dair garantiler sunulmaması nedeniyle bu plandan vazgeçtiklerini ifade ediyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın öncülüğünde hazırlanan plana göre ISF, Hamas'ın silahsızlandırılmasında da rol oynayacak.

Öte yandan Hamas yetkilisi, ISF kontrolündeki böyle bir sürece yanaşmayacaklarını belirterek, güvenlik gücü askerlerinin Gazze'de İsrail ordusuyla Filistin halkı arasında "tampon bölge" görevi görmesi gerektiğini savunuyor.

Ayrıca silahsızlanma karşılığında İsrail ordusunun tamamen Gazze'den çekilmesini talep ettiklerini aktarıyor.

7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nın sonuçlarından pişmanlık duymadıklarını söyleyen Hamas yetkilisi, dünya kamuoyunun İsrail'in gerçek yüzünü görmesini sağladıklarını vurguluyor:

Tarihi değiştirmeyi başardık. Dünya gözlerini açtı, Filistinlilerin yaşadıklarını ve İsrail'in ne suçlar işlediğini gördü.

IDF ve Yahudi yerleşimciler işbirliği yapıyor

Diğer yandan İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF), Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimcilerle aktif işbirliği yaptığı aktarılıyor.

İsrail'in kamu yayıncısı Kan'ın hazırladığı Zman Emet (Gerçek Zamanlı) programına katılan Tuğgeneral Avi Bluth, ISF'nin "sınır bölgelerinde çiftlikler kurmaları için yerleşimcilerle tam işbirliği içinde hareket ettiğini" söyledi.

Bluth, bu işbirliğinin özellikle geçen yıl temmuzda hızlandırıldığını belirtti.

Independent Türkçe, Times of Israel, Haaretz