Bağdat Yeşil Bölge’nin kapılarından ayrılmayan göstericiler kimler, talepleri ne?

Durumların sakinleşmeye başladığı ve seçimlerin yenilenmesi talebinin kabul edilmesinin çok zor olduğu görüşü hâkim.

 Iraklı göstericiler Bağdat Yeşil Bölge’ye yürüyorlar (Reuters)
Iraklı göstericiler Bağdat Yeşil Bölge’ye yürüyorlar (Reuters)
TT

Bağdat Yeşil Bölge’nin kapılarından ayrılmayan göstericiler kimler, talepleri ne?

 Iraklı göstericiler Bağdat Yeşil Bölge’ye yürüyorlar (Reuters)
Iraklı göstericiler Bağdat Yeşil Bölge’ye yürüyorlar (Reuters)

Şeza el-Amili
Irak’ta 10 Ekim’de yapılan erken genel seçimlerdeki oy sayımının tekrarlanmasını talep eden ve seçim sonuçlarına itiraz eden göstericiler Bağdat Yeşil Bölge kapılarının önünde “Hırsızlar, oylarımızı geri getirin” şeklinde sloganlar atıyor. Seçimlerde hile yapıldığı iddiasıyla Yeşil Bölge’nin yakınında gösteriler düzenleyen ve burada çadır kuran göstericiler “Yargı otoritesinden bize insaf etmesini ve çalınan hakkımızı savunmasını talep ediyoruz” yazılı pankartlar taşıyor.
Irak’ın başkenti Bağdat’ta hükümet binaları ve yabancı misyon temsilciliklerinin bulunduğu Yeşil Bölge yakınında 19 Ekim 2021’de oturma eylemleri başladı. Rejimi koruma güçleri ve orduya bağlı özel bir ekip bölgede, göstericilerin Yeşil Bölge’ye girmesi endişesiyle bölgede yoğun güvenlik önlemleri aldı. Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi, ülkede gerginliğin düşürülmesi amacıyla sükûnet ve sivil toplum kuruluşları arasında diyalog çağrısında bulundu.

Kim bu göstericiler?
Eski Bağımsız Yüksek Seçim Komiserliği Başkanı Serbest Mustafa, Yeşil Bölge yakınındaki göstericilerin Koordinasyon Grubu’na bağlı olduklarını belirtti.
Irak’ın eski Başbakanı Nuri el-Maliki’nin de manevi destek verdiği Koordinasyon Grubu’nda Fetih Koalisyonu, Asaib Ehlil Hak grubu ve İran destekli milisler yer alıyor.
Siyasi analist Ahmed el-Abyad da bu göstericilerin çoğunun Asaib Ehlil Hak grubu milislerinin yanı sıra Hizbullah Tugayları, Nuceba ve Bedir gibi gruplarının güçlerinden oluştuğunu söyledi.
Akademisyen ve araştırmacı Velid el-Ubeydi, söz konusu göstericilerin, yeni hükümeti kurma çalışmalarına katılmak ve bakanlık kota sistemlerinden pay almak için Meclis’te yeterli sandalye kazanamayan siyasi aktörler tarafından desteklendiğini kaydetti. Siyasi aktörlerin ilk kez bu seçime itiraz etmesinin bunun kanıtı olduğunu söyleyen Ubeydi, daha önce ise seçimlere itiraz eden tarafın halk olduğuna dikkat çekti.

Neyi talep ediyorlar?
Siyasi analist ve İletişim Fakültesi Profesörü Fadıl el-Bedrani, göstericilerin taleplerini ‘seçim sonuçlarında yaşadıkları büyük gerilemenin ardından Meclis’teki sandalye sayısı arasındaki açığı telafi etme girişimi’ şeklinde özetledi. Bedrani, Kazımi’ye yönelik suikast girişiminin ardından gerginliği tırmandırmak için düzenlenen son gösterilerin, ABD’nin tezine (Kazımi’ye yönelik suikast girişiminin arkasında seçimleri kaybeden partilerin olduğu iddiası) karşı tepki amacıyla gerçekleştirildiğini söyledi. Bedrani, ABD tezi ile Irak hükümetinin verdiği ipuçlarının birbiriyle uyumlu olduğunu kaydetti. Bedrani’nin değerlendirmesinden anlaşıldığı kadarıyla, son gösteriler, seçimi kaybeden partilerin yeni siyasi denklemin dışına itilmelerine ve Kazımi’ye yapılan suikasttan sorumlu tutulmalarına tepki olarak geldi. Bedrani, “Çözüm, seçimde kazananlar ile kaybedenlerin birlikte yer alacağı bir ulusal birlik hükümetinin kurulmasıdır” dedi.
Irak’ta kesin olmayan seçim sonuçlarına göre, 329 sandalyeli Meclis’te Sadr Hareketi 73 sandalye, Eski Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi liderliğindeki Takaddum (İlerleyiş) Partisi 38 sandalye, Nuri el-Maliki liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu ise 37 sandalye kazandı. 
Eski Bağımsız Yüksek Seçim Komiserliği Başkanı Serbest Mustafa, göstericilerin en önemli taleplerini, Irak’taki tüm sandıklarda oyların elle sayım işleminin tekrarlanması olarak özetledi. Mustafa’ya göre Irak’ın eski Başbakanı Haydar el-İbadi ve Ammar el-Hakim ortaklığında kurulan Devlet Güçleri Koalisyonu, Kanun Devleti Koalisyonu, Hadi el-Amiri liderliğindeki Fetih Koalisyonu ve İran destekçisi diğer gruplar, Federal Mahkeme’ye sundukları ve Cumhurbaşkanı Berhem Salih’in de desteklediği dilekçede, tüm sandıklardaki oyların yargıçlardan oluşan Seçim Komisyonu hariç diğerlerinin huzurunda yeniden elle sayılmasını talep etti. Mustafa, söz konusu dilekçede ayrıca Yeşil Böge’ye zorla girmeye çalışan göstericilere müdahale eden güvenlik güçleri mensuplarının yargı önüne çıkarılması talebinin yer aldığını kaydetti. Nitekim göstericiler ile güvenlik güçleri arasında yaşanan arbede sırasında bir gösterici hayatını kaybetti, onlarca gösterici yaralandı. Çıkan olaylarda göstericilerin polis müdahalesine taş atarak karşılık vermesi sonucu 90’ın üzerinde güvenlik gücü mensubu yaralandı.

Hizbullah Tugayları: Göstericiler, kendilerini temsil eden büyük siyasi partilerin haksızlığa uğradıklarını düşünüyorlar
Hizbullah Tugayları’nın siyasi kanadı Hukuk Hareketi Sözcüsü Ali Fazlullah, göstericilerin eylemlerin başlangıcındaki taleplerinin, Seçim Komiserliği’nden seçim sonuçlarıyla ilgili süreci düzeltmesini talep etmekle sınırlı kaldığını çünkü kendilerini temsil eden büyük siyasi partilerin haksızlığa uğradıklarını düşündüklerini söyledi. Bu sırada güvenlik güçlerinin göstericilere müdahale ettiğini ve çıkan olaylarda göstericilerden ölen ve yaralananların bulunduğunu belirten Fazlullah, göstericilerin bu müdahaleden sonra başlangıçtaki taleplerine ek olarak kendilerine saldırı emrini veren güvenlik yetkililerinin yargı önüne çıkarılmasını istediklerini söyledi.

Talepler yerine getirilmezse…
Fazlullah, taleplerin yerine getirilmemesi halinde, gösterileri organize edenlerin bir sonraki aşamada protestoların kapsamını ve alanını genişleterek, Bağdat’taki başka meydanlarda ve başka şehirlerde gösteri düzenlemek gibi gerginliği tırmandıracak birtakım adımlar atacağını söyledi.

Anayasal haklarını kullanıyorlar
Siyasi analist İbrahim es-Serrac, hangi partileri desteklediklerinden bağımsız olarak seçim sonuçlarına itiraz eden göstericilerin ‘seçim sonuçlarına itiraz etme’ noktasında anayal haklarını kullandıklarını belirterek, Irak Anayasası 38’inci maddenin barışçıl protestolar için herhangi bir şart talep etmediğini ve ister sivil ister asker olsun tüm vatandaşlara barışçıl gösteri hakkı tanıdığını söyledi.
Siyasi analist Ahmed el-Abyad, bölgesel güçler ve dış aktörler arasındaki çekişmeler sebebiyle halihazırda Irak’ta seçim sonuçlarını tersine çevirmek veya seçimi iptal etmek amacıyla rol dağılımı yapıldığını kaydetti.

Abyad, konuşmasının devamında şunları kaydetti:
“Milislerin bu şekilde varlık gösterebilmesi, mevcut siyasi rejimin kırılgan yapısını ortaya koyuyor. Biz muhalifler olarak, arzu edilen demokratik rejimi ihlal ettiği için mevcut rejimin yıkılmasını talep ettik. Meşru silahları elinde tutan bu çatışan güçler kendilerinden başkasına güvenmezler.  Şu an yaşananlar bir varoluş mücadelesidir. Milisler hükümeti kuşatmak ve istedikleri şeyleri yapmaya zorlamak için Yeşil Bölge’nin kapılarının yanında varlık gösteriyor. Açık söylemek gerekirse hükümet, iktidardaki kontrolünün küçümsenmesine izin vermeyecek. (Yeşil Bölge önünde toplanan göstericilerin) Hizbullah Tugayları, Nuceba ve Bedir gibi güçler tarafından desteklenen Asaib Ehlil Hak grubunun milislerinden oluşuyor.”

Yeni dönem demokratlık
Nuri el-Maliki’nin liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu Milletvekili Daha el-Kasir, gösterilerin 3 gerekçesini bulunduğunu söyledi. Kasir, “Birincisi, Seçim Komiserliği’nin tüm seçim merkezlerinde oyların elle sayılmasını reddetmesi aksine bu işlemi kasıtlı olarak seçtiği merkezlerde yapması. İkincisi, Seçim Komiserliği’nin kadın kotasına ilişkin anayasal ve hukuki metinleri kabul etmemesi ve bu hususta konulan yasalara bağlı kalmaması. Seçim Komiserliği’nde erkek egemen zihniyeti hakim. Bu yeni dönem demokratlık Irak siyaset ortamında da hakim. Üçüncü sebep ise seçim sonuçlarındaki değişkenlik. Zira Seçim Komiserliği itiraz konusunu dikkate almadı.

Ek talepler
“Onlar barışçıl göstericiler ve oy verenlerdir. Oyları çalındı ve meşru taleplerle çıktılar” diyen Fetih Koalisyonu üyesi Mahmud Meri el-Hayani, söz konusu meşru talepleri şöyle sıraladı: “Boşa giden oyların ve Seçim Komiserliği tarafından yakılan pusulaların elle sayımının tekrarlanması, barışçıl protestolar anayasal bir hak olmasına rağmen güvenlik güçleri içinde üstlerinden talimat almayan personellerin göstericilere ateş açmasının ve çadırlarını yakmasının sebebinin açıklanması ve ilave bir talep olarak, barışçıl göstericilerin üzerine gerçek mermiyle ateş açan faillerin ortaya çıkarılması.”

Kabul edilmesi oldukça zor bir talep: Seçimlerin yenilenmesi
Akademisyen Hamid Hassun Nahay, Koordinasyon Grubu ile hükümet yetkilileri arasında yapılan son toplantıdan sonra durumun şu anda sakinleşmeye başladığını ve görünüşe göre bazı meselelerin çözülmesinin arkasında anlaşmaların olduğunu ifade etti. Nahay, ancak elle sayım sonuçlarından şu ana kadar farklı bir şey çıkmadığı için bu durumun sürdürülmesinin zor olduğunu belirtti.
Seçimleri yenileme talebinin kabul edilmesinin oldukça zor olduğunu söyleyen Nahay, buna gerekçe olarak 10 Ekim’deki seçim ile yapılacak yeni seçim arasında çok kısa bir zaman dilimi olacağı için katılımın zayıf kalması ihtimalini ve sonuçlara itiraz edenler ile Seçim Komiserliği arasında ortaya çıkan güven krizini gösterdi. Gerginliğin daha fazla tırmanmadan bu durumun sona ermesini umduğunu ifade eden Nahyan, hak sahiplerinin hakkını almasını, Irak’ın aziz kanlarının akmasının önüne geçilmesini istediğini ve bunun için de ulusal çıkarın öncelenmesi, sağduyu dilinin kullanılması ve eğer geminin güvenle karaya ulaşması için gerekirse tavizlerin verilmesi gerektiğini kaydetti.
 



Irak Cumhurbaşkanı Reşid, Gelecek Partisi lideri Davutoğlu görüştü

Fotoğraf: X
Fotoğraf: X
TT

Irak Cumhurbaşkanı Reşid, Gelecek Partisi lideri Davutoğlu görüştü

Fotoğraf: X
Fotoğraf: X

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, IKBY’ye bağlı Süleymaniye kentinde ilk kez düzenlenen Delphi Ekonomi Forumu’na katılmak üzere Irak’a gitti. Davutoğlu’na ziyareti sırasında genel başkan yardımcıları, milletvekilleri, parti yöneticileri ve gazeteciler eşlik etti.

Forum vesilesiyle Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Reşid ile bir araya gelen Davutoğlu, görüşmenin oldukça verimli geçtiğini belirtti. Görüşmede son siyasi gelişmeler kapsamlı şekilde ele alındı. Davutoğlu, Türkiye ve Irak arasındaki kardeşlik ile stratejik iş birliğinin daha da güçlenmesi gerektiği konusunda mutabık kalındığını ifade etti.

Davutoğlu, ayrıca IKBY Başbakan Yardımcısı Kubad Talabani ile de kapsamlı bir istişare gerçekleştirdi. Terörle mücadeleden enerji koridorlarına, insani diplomasiden kültürel ortaklığa uzanan bu bütüncül diyalogun, Türkiye-Irak ilişkilerinin vizyoner boyutunu bir kez daha ortaya koyduğunu vurgulayan Davutoğlu, Kubad Talabani ile terörden arındırılmış bu kadim coğrafyada bir kez daha buluşmak üzere sözleştiklerini ifade etti.

Nevzat Çiçek: Irak Cumhurbaşkanı, Davutoğlu ile görüşmesinde Türkiye’deki yeni açılım sürecini desteklediklerini ve ellerinden geleni yapacaklarını söyledi

Irak’taki Delphi Forumu’na katılan Independent Türkçe Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek, TV100 canlı yayınında değerlendirmelerde bulundu.

Irak Cumhurbaşkanı Sayın Abdullatif Reşid’in Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu ile görüştüğünü söyleyen Çiçek, “O görüşmede Irak Cumhurbaşkanı, Türkiye'nin bu sürecini desteklediklerini ve ellerinden geleni yapacaklarını ifade etti” dedi.

Çiçek ayrıca şunları söyledi:

"Aynı şekilde biraz önce Irak Bölgesi ve Kültürel Yönetim Başkanı, Başbakan Yardımcısı Kubat Talabani'yle bir görüşmemiz oldu. O da aynı şekilde sürecin desteklendiğini ifade etti. Ve Türkiye'nin yetkililerinin buraya gelip gittiklerini, görüştüklerini ifade etti. Önce şunu söyleyeyim, ben buraya gelmeden önce Ankara'nın kendi içindeki denkleme okuma biçimini bugün yazdım. Onlar süreci nasıl okuyorlar, nasıl olacak diye. Belki de süreçle ilgili en önemli şey şu, buradan bir mekanizmanın varlığından bahsediliyor. O mekanizmanın çok öteden beri devam ettiği PKK’nın silahsızlanmayla ilgili her ülkenin kendi içerisinde bir denklem oluşturacağı ifade ediyor. Irak'ın şartlarına göre bir silah bırakma, Suriye'nin kendi şartlarına göre, Türkiye'nin kendi şartlarına göre bir silah bırakma olgusundan bahsediliyor. Bu süreçle ilgili olarak bir 4 aylık süreç içerisinde bunun bir kısmının tamamlanmasının öngörüldüğü belirtiliyor.

Aynı şekilde özellikle “Diyarbakır anneleri”. PKK’ya katılan çocuklarının geri getirilmesinin çok önemli olduğu ifade ediliyor. Aynı şekilde suça karışmamış bine yakın PKK'lının varlığından bahsediliyor. Dolayısıyla aslında benim hem Ankara'da hem Süleymaniye'de, Kerkük'te buradaki yetkililerden edindiğim izlenim aslında mekanizmanın çok öteden beri devam ettiği ve bu mekanizmayla birlikte aslında süreci normal geliştiği.

Özellikle Milli İstihbarat Başkanı Sayın İbrahim Kalın başta olmak üzere Türkiye'de güvenlik provokasyonun yöneticilerinin bölge ülkeleriyle temaslarının çok ciddi ve yoğun olduğunu biliyoruz. Aslında buzdağının üzerinde normal bir akış devam ediyor. Bu süreçler tabi çok zorlu süreçler ve dolayısıyla sürekli tetikte olmayı gerektiriyor. Ama Türkiye'nin ana hedefini koruduğu ana hedefin gerçekleşme noktasında şöyle bir öngörü var. Sadece PKK'nın silah bırakma meselesi değil, aslında büyük bir inşaat sürecinden bahsediliyor.

Yani PKK silahı bıraktığı andan itibaren bölgedeki Kürtlerin yönünü Türkiye'ye dönmesi, Türkiye'nin yeniden bir inşaat sürecine gitmesi ve dolayısıyla aslında bu inşaat sürecinin uzun süre içerisine devam etmesi öngörülüyor."

Bu süreçte Kandil tepkisinin olup olmadığı ve İran etkisinin ne olduğu ile ilgili soruya Çiçek şu yanıtı verdi:

"Ben güvenlik kaynaklarına bu soruyu sorduğumuzda süreci en çok ne baltalayabilir diye, İsrail ve İran etkisinden çok söz veriliyor. Hatta şöyle bir ifade kullanılıyor. İsrail'in Kürt güçlerini vekalet gücü olarak elde etmeye çalışmasının Türkiye sınırına getirmesinin Türkiye açısından savaş sebebi olduğunun bile İsrail'e ifade edildiği söyleniyor ki bu çok önemli. Türkiye'nin kırmızı çizgileri anlamında son derece önemli. Aynı şekilde İran'ın yaklaşımı üzerinde İran'la gerekli temaslarının yapıldığını biliyoruz. Yakın zaman içerisinde Türkiye'den yetkililerin Irak, Suriye ve İran'da tekrar bir temas trafiğini yürütecekleri çok net ve dolayısıyla da aslında bölge ülkeleri açısından da Türkiye kendi kırmızı çizgilerinin nelerin yapılıp yapılmayacağını ve nelerin beklendiğini çok net bir ifade ediyor.

Türkiye'nin bu kararlı duruşun karşısında şöyle bir yola doğru girilmiş.  Mesela şimdi ben Süleymaniye'deyim. Süleymaniye'de Süleymaniye Havaalanı kapalı. Süleymaniye havaalanının kapanmasının temel sebebi Türkiye ile Süleymaniye arasındaki ilişkilerin PKK'dan dolayı, SDG'den dolayı bozulmuş olması. Mesela dün Duhok valisi bir açıklama yaptı."

Dedi ki, “Eğer bu süreç tamamlanırsa, Türkiye'nin başlatır bu süreç tamamlanırsa bizim de PKK işgalinde olan 45 Eylül köyümüzü tekrar geri alma umudumuz var. Mesela Süleymaniye'de de eğer bu ilişki normalleşirse bizim havaalanımız açılır, ticaretimiz tekrar devam eder”.

Dolayısıyla aslında herkes süreci Yani Süleymaniye'nin aslında. Pratik bir gerçekliğinin olduğunu söyleyebiliriz biz. Özellikle burada tabii SDG üzerinden daha önce PKK yöneticilerinin bir kısmının burada olması asabiyle.

Özellikle ama Irak merkezi hükümetin PKK'yı Türkiye'nin baskısıyla terör örgütü ilan etmesinden sonra Süleymaniye'de birçok misyonun kapatıldığını biliyoruz. Yani siyasi faaliyetlerin yasaklandığını biliyoruz. O anlamda eğer normalleşme sağlanırsa mesela Süleymaniye'de bunun en büyük iz düşümü Süleymaniye Havaalanı'nın açılması ki olacak ki onların dünyaya bağlantı noktasında en önemli merkezlerden bir tanesi.

Bölgesel Kürt Yönetimi’nin bu sürece ne kadar dahil olduğu ile ilgili ise Çiçek şunları söyledi:

Ankara'dan edindiğimiz yerinde, bölgeden edindiğimiz yerinde Türkiye bu süreci kendi başına yürütüyor. Yani kendi başına yürütüyorlar kastım. Aslında bunu milli bir proje olarak yürütüyor. Ama paydaş olarak Suriye yönetimi, Irak yönetimi paydaş. Paydaşın olma sebeplerinden bir tanesi her iki ülkede PKK unsurlarının bulunması.

Dolayısıyla da bir silahsızlanma durumunda silahların nereye bırakılacağı konusunda bu ülkelerle iş birliği yapıldı. Aynı şekilde PKK'nın 35-40 yöneticisi Irak'ta yaşamak istiyorlarsa işte Iraklı yetkililerin bir şekilde buna bir cevaz vermesi.

Türkiye kendi sorununu çözerken bölge ülkeleriyle özellikle İran'dan Irak'tan ve Suriye'den PKK unsurlarıyla birlikte bir mücadele süreci işin kolaylaştırılması süreci ve süreci de aktif olması gerektiği ifade ediyor.

Türkiye'nin kendilerine ilgili talepleri olduğunu söylüyorlar ve dolayısıyla da bu talepleri içerisinde Türkiye'nin taleplerinin yerine getirme noktasında çalıştıklarını ve şunu çok net ifadeyle onu söyleyerek bitireyim. Yani buranın PKK ile ilgili olarak sürekli Türkiye ile bir şekilde karşı karşıya gelmelerinin temel sebebi olarak PKK'yı gösteriyorlar ve bu sorunun bitmesi durumunda Türkiye ile normalleşme sürecinin kendileri açısından başlayacağını özellikle Süleyman Yönetim için söylüyorum. Ve bunun da kendileri açısından kazanç olacağını söylüyorlar. O nedenle süreci baltalamaya yönelik değil de sürecin bir şekilde başarıya ulaşmasının da kendileri açısından önemli olduğunu ifade ediyorlar. Zaten Ankara'nın da temel görüşlerinden bir tanesi de o. Bölgeye, Irak'a, Türkiye'ye, Irak'a ve Suriye'ye de aynı zamanda huzuru getirebilir deniyor. Sanırım bu algı bölge ülkeleri açısından son derece satın alınmış durumda.

Independent Türkçe