Almanya'daki Nord Stream 2 sertifikalandırma prosedürü askıya alındı

Almanya, Nord Stream 2 projesi için gerekli sertifikalandırma prosedürünü dün durdurdu. (AP)
Almanya, Nord Stream 2 projesi için gerekli sertifikalandırma prosedürünü dün durdurdu. (AP)
TT

Almanya'daki Nord Stream 2 sertifikalandırma prosedürü askıya alındı

Almanya, Nord Stream 2 projesi için gerekli sertifikalandırma prosedürünü dün durdurdu. (AP)
Almanya, Nord Stream 2 projesi için gerekli sertifikalandırma prosedürünü dün durdurdu. (AP)

Rusya'nın baskısına ve Avrupa'da doğalgaz fiyatlarındaki rekor artışa rağmen dün Almanya'da Nord Stream 2 (Kuzey Akım 2) projesi için sertifikalandırma prosedürünün askıya alındığı duyuruldu. Bu adım, Rusya'nın doğalgazı doğrudan Almanya'ya gönderebilmesi için boru hattının tamamlanmasına rağmen atıldı. Sertifikalandırma prosedürünün durdurulduğunun açıklanmasının hemen ardından piyasadaki gazın fiyatı yüzde 12 arttı.
Berlin yönetimi yalnızca ABD ve Avrupa Birliği'nin (AB) değil, lansmanından sonra Rusya'nın Almanya üzerindeki etkisinin artmasından korkan Yeşiller gibi Alman partilerinin de karşı çıktığı tartışmalı projede ısrar ediyor. Ancak son verilen askıya alma kararı siyasi değildi. Daha ziyade, projeye sahip olan İsviçreli ve Rus şirketlerle ilgili, bürokratiktir. Diğer yandan Alman hukuku, en azından Almanya’daki operatörün Alman olmasını gerektiriyor.
Almanya'ya gaz taşımak için sertifikalandırma prosedüründen sorumlu federal kurum, diğer şeylerin yanı sıra söz konusu projenin bu koşulları karşılamadığını duyurdu. Bu durumun, şirketin yasal statüsüne kadar geçici olarak askıya alınmasını gerektirdiği belirtildi. Ajansın projeye yasal statüsünü belirlemesi için verdiği süre önümüzdeki ocak ayında sona eriyor. Baltık Denizi altında gaz boru hatlarının inşasına yardım eden ve merkezi İsviçre'de bulunan Nord Stream 2 AG şirketi, projenin Alman kısmının sahibi olmak için Almanya'da kayıtlı bir yan şirket açtığını duyurdu. Bu da onu yasal kılıyor. Ancak Alman Federal Ajansı, yeni şirketin yasal hale gelmesi için belirli koşulları yerine getirmesi gerektiğini savunuyor. Bu ise henüz gerçekleşmedi.
Avrupa Komisyonu’nun Alman Ajansı tarafından projeye verilen lisansları da dikkate alması ve değerlendirmesi gerektiği beliritiliyor. AB, Rusya'ya, Moskova'ya karşı koyma yeteneği sınırlı olabilecek ve Avrupa üzerinde ek bir baskı aracı sağladığı gerekçesiyle projeye uzun süredir karşı çıkıyor. Ukrayna, özellikle Rus boru hatlarının kendi topraklarından gaz taşımasına izin vererek elde ettiği fahiş transit gelirin kaybından korkuyor. Ukraynalı şirket ‘Naftogaz’, kendisine Avrupa pazarında tekel hakkı veren herhangi bir madde bulunmadığından emin olmak için Rus projesinin sertifikalandırma sürecine katılmasına izin verilmesini istedi ve Almanya bunu kabul etti.
Bu adım, Avrupa'daki gaz fiyatlarının rekor seviyelere yükselmeye devam ettiği bir zamanda geliyor. Söz konusu durum, bir sonraki hükümet kurulduğunda iktidarda olacak olan Yeşil Parti'den bazı politikacıları, Rusya'yı, Almanya'ya Nord Stream 2 projesinin başlatılmasının onayını hızlandırması için baskı yapmak için gaz fiyatlarını manipüle etmekle suçlamaya sevk etti. Rusya, Ukrayna ve Belarus üzerinden Avrupa'ya gaz akışını artırmayı kabul etmiyor. Nord Stream 2 projesinin bunu güvence altına alabileceğini söylüyor. Rus haber ajansı ‘TASS’, Rus şirketi ‘Gazprom’un üst üste üç aydır Avrupa'ya ek taşıma kapasitesi ayırmayı reddettiğini ve bunun da Rusya'nın Avrupa'ya gaz taşıma yükümlülüklerinin yalnızca minimumunu yerine getirdiği anlamına geldiğini bildirdi. Nord Stream 2 projesi, Şansölye Angela Merkel ile Almanya'nın Rusya'nın kendisine baskı yapmak için gaz kartını kullanmamasını sağlayacağına dair bir anlaşmaya varmasının ardından Başkan Joe Biden tarafından kaldırılan ABD yaptırımlarına da maruz kaldı.
Avrupa'daki gaz krizi, Belarus ve Polonya arasındaki sınırdaki mülteci kriziyle aynı zamana denk geliyor. Bu da Belarus Devlet Başkanı Alexander Lukaşenko'yu, sınırlarını geçmeyi bekleyen binlerce mülteciyi kabul etmemesi halinde Avrupa'yı, gaz tedarikini durdurmasıyla tehdit etmeye sevk etti. AB, Belarus'u geçtiğimiz yaz kendisine uygulanan insan haklarıyla ilgili yaptırımları kaldırmak amacıyla mültecileri pazarlık kozu olarak kullanarak Avrupa'ya ‘karma bir saldırı’ kullanmakla suçladı. Ancak Moskova, gaz kartıyla Avrupa'ya yönelik doğrudan tehdidinde Minsk'i desteklemeyi reddetti. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Lukaşenko'nun tehditte bulunmadan önce kendisiyle konuşmadığını söyledi. Şansölye Angela Merkel geçen pazartesi günü, AB onun Belarus Başkanı olarak meşruiyetini tanımasa da mültecileri Avrupa sınırına itmeyi bırakmasını istemek için Lukaşenko'yu aramak zorunda kaldı.



Aile içi şiddet dünya genelinde her 10 dakikada bir kadını öldürüyor

 Kadınlar, Berlin'deki Brandenburg Kapısı önünde Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nü anma protestosuna katıldı (AP)
 Kadınlar, Berlin'deki Brandenburg Kapısı önünde Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nü anma protestosuna katıldı (AP)
TT

Aile içi şiddet dünya genelinde her 10 dakikada bir kadını öldürüyor

 Kadınlar, Berlin'deki Brandenburg Kapısı önünde Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nü anma protestosuna katıldı (AP)
 Kadınlar, Berlin'deki Brandenburg Kapısı önünde Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nü anma protestosuna katıldı (AP)

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından bugün yayınlanan istatistiklere göre, 2023 yılında dünya genelinde en az 85 bin kadın ve kız çocuğu, çoğunluğu aile üyeleri tarafından olmak üzere, kasten öldürüldü ve kadın cinayetlerinin “önlenebilir” seviyesinin “endişe verici” olduğu belirtildi.

Viyana'daki Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) ve New York'taki BM Kadın Birimi tarafından hazırlanan bir raporda, 2023 yılında öldürülen 85 bin kadının yüzde 60'ının, yani her gün ortalama 140 ya da her on dakikada bir kadının, “kocalarının ya da diğer aile üyelerinin” kurbanı olduğu belirtilerek, kadınlar için “evin en tehlikeli yer olmaya devam ettiği” kaydedildi.

Raporda, bu olgunun "sınırları aşarak tüm sosyal grupları ve yaş gruplarını etkilediği" ifade edilerek, Karayipler, Orta Amerika ve Afrika'nın en çok etkilenen bölgeler olduğu, ardından bu bölgeleri Asya'nın takip ettiği belirtildi.

Amerika ve Avrupa kıtalarında kadın cinayetlerinin çoğunluğu hayat arkadaşları tarafından işlenirken, dünyanın geri kalanında çoğu vakada katilleri aile bireyleri oluşturuyor.

Bazı ülkelerdeki verilere göre, birçok mağdur ölmeden önce fiziksel, cinsel veya psikolojik şiddete maruz kaldıklarını bildirdi. Raporda, örneğin "ihtiyati tedbirler ve adli emirler" yoluyla "birçok cinayetin önlenebileceği" ortaya çıktı.

BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi'nin (UNODC) 107 ülkeden aldığı rakamları analiz ettiği rapora göre, bir eğilimin tespit edilebildiği bölgelerde kadın cinayeti oranı 2010 yılından bu yana sabit kalmış veya çok az bir düşüş göstermiştir; bu da bu tür şiddetin “sosyal uygulamalara ve normlara kök saldığını” ve ortadan kaldırılmasının zor olduğunu göstermektedir.

Şarku’l Avsat’ın rapordan aktardığına göre, birçok ülkede gösterilen çabalara rağmen “kadın cinayetleri endişe verici düzeyde.” Ancak BM Kadın Birimi İcra Direktörü'nden alıntı yapılan bir basın açıklamasında, bu gerçeğin "kaçınılmaz bir kader olmadığı" ve ülkelerin yasama yönünü güçlendirmesi ve veri toplama sürecini iyileştirmesi gerektiği vurgulandı.