Büyükanneler çocuklarına kıyasla torunlarına duygusal olarak daha bağlı

Büyükanneler, torunlarıyla etkileşime girdiklerinde onların hissettiklerini hissederler (The Guardian)
Büyükanneler, torunlarıyla etkileşime girdiklerinde onların hissettiklerini hissederler (The Guardian)
TT

Büyükanneler çocuklarına kıyasla torunlarına duygusal olarak daha bağlı

Büyükanneler, torunlarıyla etkileşime girdiklerinde onların hissettiklerini hissederler (The Guardian)
Büyükanneler, torunlarıyla etkileşime girdiklerinde onların hissettiklerini hissederler (The Guardian)

Yeni bir bilimsel araştırma, büyükannelerin oğulları ve kızlarına kıyasla, torunlarıyla daha fazla duygusal bağa sahip olduğunu gösterdi.
The Guardian gazetesinin haberine göre, Atlanta’daki Emory Üniversitesi’nden araştırmacılar yaşları 3 ila 12 arasında olan en az bir torunu olan 50 kadın üzerinde çalıştı.
Bulguları Proceedings of the Royal Society B dergisinde yayınlanan çalışmada fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRG) kullanılarak, katılımcıların torunları ve ardından çocuklarının fotoğraflarına bakarken beyin fonksiyonları incelendi.
Büyükannelerin beyin fonksiyonları incelenince, torunların fotoğraflarına bakıldığında daha fazla empati aktivasyonu olduğu görüldü.
Emory Üniversitesi’nde antropolog olan Prof James Rilling, “Gerçekten öne çıkan şey, beynin duygusal empatiyle ilişkili alanlarındaki aktivasyondu. Bu, büyükannelerin torunlarıyla etkileşime girdiklerinde, onlar ne hissediyorsa kendilerinin de onu hissetmeye yönelik olduklarını gösteriyor. Yani torunları gülümsüyorsa, çocuğun sevincini hissediyorlar. Torunları ağlıyorsa, çocuğun acı ve sıkıntısını hissediyorlar” dedi.
Ancak, katılımcılar çocuklarının fotoğraflarına baktıklarında beynin duygusal bağlarında tespit edilen aktivite, torunlara göre önemli ölçüde daha azdı.
Bu, doğrudan duygusal bağlantıyı deneyimlemek yerine, yetişkin çocuklarını bilişsel olarak anlamaya çalıştıklarını gösterebilir.
Daha önce Berlin’de yapılan bir araştırma, torunlarına bakan büyükanne ve büyükbabaların, torunlarına bakmayan yaşlılardan daha uzun yaşadığını ortaya çıkarmıştı.



Yeni bulgular Ortaçağ Avrupası'ndaki at eti tüketimine dair ezberi bozdu

Avrupa'da Hıristiyanlığın kabulüyle birlikte at eti tüketiminin azaldığı düşünülse de resmi bir yasağa dair bir kanıt yok (AFP)
Avrupa'da Hıristiyanlığın kabulüyle birlikte at eti tüketiminin azaldığı düşünülse de resmi bir yasağa dair bir kanıt yok (AFP)
TT

Yeni bulgular Ortaçağ Avrupası'ndaki at eti tüketimine dair ezberi bozdu

Avrupa'da Hıristiyanlığın kabulüyle birlikte at eti tüketiminin azaldığı düşünülse de resmi bir yasağa dair bir kanıt yok (AFP)
Avrupa'da Hıristiyanlığın kabulüyle birlikte at eti tüketiminin azaldığı düşünülse de resmi bir yasağa dair bir kanıt yok (AFP)

Avrupa'nın bazı bölgelerinde Hıristiyanlığa geçildikten sonra bile at eti yenmeye devam edildiği ortaya çıktı. 

Hıristiyanlık öncesi Avrupa'da at eti tüketimi epey yaygındı. Bu alışkanlık Ortaçağ'da azalırken yazılı kaynaklar bunun başlıca nedeninin Hıristiyanlığın kabulü olduğunu öne sürüyor. Metinlere göre bu dönemde at eti yemenin "barbarlık" veya "kafirlik" olduğuna inanılıyordu.

Ancak İsveç'teki Stockholm Üniversitesi'nden László Bartosiewicz ve Macaristan'daki HUN-REN Beşeri Bilimler Araştırma Merkezi'nden Erika Gál'in araştırmasına göre daha farklı bir durum sözkonusu olabilir. 

Bulguları hakemli dergi Antiquity'de yayımlanan çalışmayı yürüten arkeologlar, Macaristan'da Ortaçağ'a ait 198 çöp çukurundaki kalıntıları inceledi. Bu çukurlar Macaristan'ın yanı sıra bugünkü Avusturya, Hırvatistan, Romanya, Sırbistan ve Slovakya'da yer alıyordu. 

Araştırmacılar hayvan kemiklerinin oranına göre atların besin olarak tüketilip tüketilmediğini anlamaya çalıştı. 

Nispeten yüksek sayıda kemik bulan ekip, bölge halkının Macaristan'ın MS 1000'de Hıristiyanlığı kabul etmesinden en az 200 yıl sonra bile muhtemelen at yemeye devam ettiğini düşünüyor. Özellikle kırsal bölgelerdeki at kemikleri, çukurlardaki çiftlik hayvanı kalıntılarının üçte birini oluşturuyordu. 

Ancak çöplüklerdeki kalıntılara göre at tüketimi, 1241-42 Moğol istilasının ardından düşüşe geçti. Araştırmacılar Macaristan'da at tüketiminin, 16. yüzyıldaki Osmanlı işgaliyle birlikte pratikte sona erdiğini öne sürüyor.

Arkeologlar 13. yüzyılda başlayan düşüşün, atların sayısının azalması ve besin yerine savaşlarda kullanılmasına öncelik verilmesinden kaynaklandığını tahmin ediyor. Ekip makalede şöyle yazıyor:

Atlar değerli savaş ganimetleriydi ve hayatta kalan atlar muhtemelen yiyecek dışındaki amaçlar için yüksek talep görüyordu.

Ayrıca Moğol istilasında, Macaristan halkının kayda değer bir bölümünün ölmesi sonucu bölgeye batıdan göçler teşvik edilmişti. Bu grupların at yerine domuz eti tercih etmesinin de gözlemlenen düşüşte rol oynaması muhtemel.

Araştırmacılar bulgulara dayanarak at eti tüketiminin dini sebeplerden değil, hayvanların sayısının azalması ve demografik değişimlerden kaynaklandığını savunuyor. Yeni çalışmada Macaristan'daki at eti tüketimi analiz edilse de Avrupa'nın farklı bölgelerinde de din dışındaki etkenler sözkonusu olabilir.

Ekip makalede "Belgelere dayanarak at eti tüketiminin terk edilmesi, genellikle Ortaçağ Avrupası'nda Hıristiyanlığın ortaya çıkışıyla ilişkilendiriliyor" diye yazıyor: 

Öte yandan açık bir yasağın yokluğunda (Yahudilik/İslam'daki domuz eti yasağı gibi), Avrupa genelinde at etinin bırakılmasında büyük ölçüde bölgesel çeşitlilikler görülüyor.

Independent Türkçe, Washington Post, Popular Science, Antiquity