Seyfülislam Kaddafi'nin adaylığı Libya seçimlerinde 'kaybolan dengeyi' geri getirecek mi?

Seyfülislam Kaddafi (AFP)
Seyfülislam Kaddafi (AFP)
TT

Seyfülislam Kaddafi'nin adaylığı Libya seçimlerinde 'kaybolan dengeyi' geri getirecek mi?

Seyfülislam Kaddafi (AFP)
Seyfülislam Kaddafi (AFP)

Libya’nın devrik lideri Muammer Kaddafi'nin oğlu Seyfülislam Kaddafi’nin ortaya çıkması ve Libya cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olması adaylar arasında kafa karışıklığına neden oldu. Rakiplerinin istemeyecekleri bu ortaya çıkış, uluslararası tarafların yaklaşan seçimlerde oynayacakları role ilişkin birtakım soruları gündeme getirdi. Uluslararası taraflar Seyfülislam Kaddafi’yi seçimlerde dengeyi sağlamak için ne ölçüde kullanılabilecekleri ve seçimlerin, sürecin tüm ortakları için tatmin edici bir fikir birliği ile sonuçlanacak şekilde yapılmasını ne ölçüde sağlayabilecekleri soru işareti olarak duruyor.
 Libya’nın devrik lideri Muammer Kaddafi'nin oğlu, adaylık belgelerini güneydeki Sebha kentindeki Yüksek Seçim Komisyonu genel merkezine sunmasından bu yana, muhaliflerine sadık silahlı grupların çoğunluğu için gerçek bir hedef haline geldi. Ayrıca Uluslararası Af Örgütü de Libya makamlarını Seyfülislam Kaddafi’yi Uluslararası Ceza Mahkemesine teslim etmeye çağırdı.
Bu yargısal taleplerin aksine, Kaddafi'nin oğlunun sahip olduğu iç destek ve gayri resmi kamuoyu yoklamaları, onu bugün sahnenin önde gelen şahsiyetlerine karşı güçlü bir rakip olarak gösteriyor. Seyfülsilam'ın yarışa katılmaya uygunluğu konusunda Amerikan-Rus çatışması yaşanıyor.
Bu bağlamda, Kaddafi rejimine muhalif bir Libyalı politikacı Şarku'l Avsat'a şunları söyledi: “Bence cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki tüm potansiyel adaylar şimdi kartlarını yeniden düzenlemek için çalışıyorlar. Ama ben Seyfülsilam'ın uluslararası mutabakat çerçevesinde engellenmesini ve siyasi sürecin baltalanmaması, başlangıç noktasına ve belki de savaşa geri dönmememiz için denklemden çıkarılmasını bekliyorum. Seyfülsilam yargısal olarak dışlanırsa veya yasalar, Başbakan Abdülhamid Dibeybe'nin cumhurbaşkanlığı adaylığına izin verecek şekilde değiştirilirse, o zaman Rus desteği muhtemelen alternatif bir adaya gidecek ve bence bu Mareşal Halife Hafter olacak.”
  Moskova, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Samuel Warburg’un hafta ortasında bir televizyon programında yaptığı açıklamaları “Amerikan aşırıcılığı” olarak nitelendirdi. Moskova Kaddafi'nin oğlu için siyasi bir rol aradı ve onu siyasi sürece entegre etti.
 ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Samuel Warburg, katıldığı televizyon programında şu ifadeleri kullandı: “Gelecekteki herhangi bir Libya hükümetinde Seyfülislam Kaddafi'nin varlığını hayal etmek zor, çünkü bu uluslararası toplum için bir meydan okuma olacak. Kimin temsil edileceğine Libya halkı karar verir, ABD veya başka bir ülke değil. Ancak Seyfülislam’ın varlığı zorluk oluşturacak.”
Libya Temsilciler Meclisi (TM) üyesi Rabia Ebu Ras ise, Kaddafi'nin oğlunun ortaya çıkmasının ve seçimlerde aday olmasının “seçim sahnesinde kaybedilen dengeyi geri getirdiğini ve bu nedenle rekabet yaşanmayacağını” söyledi. Siyasi ve uluslararası hareketin Libya tarafları arasında kuramadığı dengenin başka bir şekilde sağlandığını ifade eden Libya Temsilciler Meclisi üyesi, “Pratik çözümler ve herkes için adaleti sağlayan bir sosyal sözleşme düşünmek gerekli ve önemlidir. İster Seyfülislam ister diğer taraflardan olsun, kullanılan tehdit dili bize bir şey kazandırmaz.”
Ebu Ras, “Seçimleri iptal etmeye, sandık merkezlerini kapatmaya ve yeniden silahları seferber etmeye ihtiyacımız yok. Anayasal bir temel, geçiş dönemi, siyasi, sosyal, ekonomik, güvenlik ve insan hakları adaletine ve bir arada yaşamanın şartlarını belirleyebileceğimiz bir masaya ihtiyacımız var. Libyalılar bir daha silaha ve savaşa başvurmayı kabul etmeyecekler. Kurbanların sayısının artmasına izin vermeyeceğiz. Dayanışma, istikrar ve kalkınma seviyesinin artmasını istiyoruz.”
 Uluslararası Af Örgütü, önceki gün yaptığı açıklamada, Seyfülsilam Kaddafi'nin adaylığının "cezadan kaçmak" anlamına geldiğini belirtti.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Libya'da cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olan Seyfülislam Kaddafi hakkındaki yakalama kararının "hala geçerli olduğunu ve değişmediğini" duyurdu. UCM, mahkemenin Seyfülislam hakkında "insanlığa karşı suç işlemekten" verdiği yakalama kararının geçerli olduğunu söyledi.



Ankara'nın baskısı ve Şam'ın sessizliği SDG'yi kuşattı

SDG mensupları 8 Aralık'ta Kamışlı bölgesinde Suriye ordusu tarafından terk edilmiş bir sahra silahını inceliyor (AFP)
SDG mensupları 8 Aralık'ta Kamışlı bölgesinde Suriye ordusu tarafından terk edilmiş bir sahra silahını inceliyor (AFP)
TT

Ankara'nın baskısı ve Şam'ın sessizliği SDG'yi kuşattı

SDG mensupları 8 Aralık'ta Kamışlı bölgesinde Suriye ordusu tarafından terk edilmiş bir sahra silahını inceliyor (AFP)
SDG mensupları 8 Aralık'ta Kamışlı bölgesinde Suriye ordusu tarafından terk edilmiş bir sahra silahını inceliyor (AFP)

Şam'daki yeni yönetim ile Kürtlerin çoğunluğunu oluşturduğu "Suriye Demokratik Güçleri" (SDG) arasındaki müzakere kanallarının kapandığı, Türkiye'nin Kürt bileşenine silahsızlandırılması yönündeki baskısının arttığı görülüyor.

Bilgili kaynaklar, "SDG"nin yakın zamanda geçici hükümet üyeleriyle görüşmek üzere Şam'a temsilci gönderdiğini, ancak başarısız olduklarını ve "Heyet Tahrir el Şam"ın artık "fiili otorite" haline geldiğine daha da ikna olduklarını belirtti. Gözlemciler, SDG'nin Şam'ın sessizliği ile Ankara'nın baskısı arasında sıkışıp kaldığını düşünüyor.

Sahada ise Münbiç, Kobani (Ayn el Arab) ve diğer bölgelerde çatışmanın tarafları SDG ile kısa süreli ateşkes vardı. Ancak Şarku’l Avsat’ın ulaştığı kaynaklar, "(Heyet Tahrir el Şam) (SDG)'nin silahlarını barışçıl bir şekilde bırakmasını istediğini" söylemelerine rağmen, "sahadaki durumun çok temkinli olduğunu ve her an çatışmaların patlak vereceği korkusunun" altını çizdi.

SDG ile Türkiye müttefiki Milli Ordunun Münbiç'teki temas alanlarında, Tişrin Barajı'na yaklaşımlarda, Tel Temir bölgesinde ve M4 yolu üzerindeki çeşitli noktalarda farklı yoğunluklarda çatışmalar yaşanıyor.

Siyasi kaynaklar, Fransız heyetlerinin Kürt gruplarına SDG, Kürt Ulusal Konseyi ve kendilerini “bağımsız” olarak tanımlayan yerel Kürt güçleri arasında bir “anlaşma taslağı” hazırlamaları için baskı yapmak üzere Özerk Yönetim bölgelerine geldiğini, ancak bu girişimlerin başarısız olduğunu belirtti.

Kaynaklara göre SDG, “adını değiştirmeyi ve yeni Savunma Bakanlığı bünyesinde askeri bir güç olmayı, Kandil (Kuzey Irak) ve PKK’den ayrılmayı ve Suriyeli olmayan Kürt savaşçıları ülkelerine geri göndermeyi” kabul etmeyerek reddetti.