Koronavirüs salgını esnasında yeme bozukluğu vakaları ikiye katlandı

Koronavirüs salgını esnasında yeme bozukluğu vakaları ikiye katlandı
TT

Koronavirüs salgını esnasında yeme bozukluğu vakaları ikiye katlandı

Koronavirüs salgını esnasında yeme bozukluğu vakaları ikiye katlandı

ABC News'in haberine göre, yeni veriler, koronavirüs salgını esnasında yeme bozukluğu vakalarından dolayı ABD'deki hastaneye başvuranların sayısının iki katına çıktığını ortaya koydu.
Pensilvanya Üniversitesi'nden araştırmacılar tarafından yürütülen, Amerikan Tıp Derneği Dergisi'nde (JAMA) Pazartesi günü yayınlanan bir çalışmada anoreksiya nervoza, bulimia ve yeme bozukluğu vakalarında bir artış gözlemlendiği belirtildi.
Araştırmacılar, artışı, yeme bozukluğu davranışlarını etkileyecek genel kapanmalar ve ayrıca hasta bakımındaki gecikmeler de dahil olmak üzere çeşitli faktörlere bağladılar.
ABC News, daha önceki verilerin salgının ABD'de bir akıl sağlığı krizine yol açtığını ve bunun yeme bozukluğuna yansıdığına dikkati çekti.
Ulusal Yeme Bozuklukları Derneği (NEDA), çevrimiçi arama ve sorgulama sayısında, 2019'un aynı dönemine kıyasla % 70'ten fazla bir artış olduğunu açıkladı.
Ulusal Yeme Bozuklukları Derneği müdürü Claire Misko, "Bu, herkes için kaygının arttığı bir dönem oldu, yeme bozukluğu olan insanlar ve salgınla mücadele edenler için pandemi stresli bir süreç oldu" dedi.
Yeme bozukluklarının salgın boyunca en ölümcül psikolojik kriz olarak yalnızca opioid doz aşımından sonra ikinci sırada kaldığı vurgulandı.
Ulusal Anoreksiya Nervoza ve İlişkili Yeme Bozuklukları Derneği (ANAD) tarafından yayınlanan verilere göre, ABD'de her 52 dakikada bir yeme bozukluklarından dolayı ölümler gerçekleşmektedir.
Derneğe göre, yaklaşık 30 milyon Amerikalı, yaşamları boyunca yeme bozukluğundan dolayı sıkıntı yaşayacak.



Düğmeye basıldı: Araştırmacılar hayvanlarla iletişim kurmanın yollarını arıyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Düğmeye basıldı: Araştırmacılar hayvanlarla iletişim kurmanın yollarını arıyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Hayvanların bilincini araştırmaya odaklanan ilk bilimsel kurum kurulurken, yapay zeka araştırmacıları insanların evcil hayvanlarıyla nasıl "konuşabileceğini" keşfetmeye hazırlanıyor.

Londra Ekonomi ve Siyaset Bilimi Okulu'ndaki (LSE) 4 milyon sterlinlik (yaklaşık 218 milyon TL) Jeremy Coller Hayvan Duyarlılığı Merkezi, insan dışı hayvanları çeşitli disiplinlerden uzmanlarla araştıran çalışmalarını 30 Eylül'de başlatacak.

Merkezin projeleri arasında, yapay zekanın insanların evcil hayvanlarıyla nasıl "konuşmasını" sağlayabileceğini incelemenin yanı sıra sürecin neresinde sorunlar çıkabileceğini ve potansiyel tehlikelerden nasıl kaçınılacağını araştıracak bir çalışma da yer alıyor.

Merkezin ilk direktörü Profesör Jonathan Birch, Guardian'a konuştu:

Evcil hayvanlarımızın insani özellikler göstermesini çok seviyoruz ve yapay zekanın ortaya çıkmasıyla, evcil hayvanınızın sizinle konuşabileceği yollar yepyeni bir seviyeye taşınacak. Ancak yapay zeka genellikle nesnel gerçekliğe dayanmak yerine kullanıcıyı memnun eden uydurma yanıtlar üretir. Bu, evcil hayvanların refahına uygulanırsa felaket olabilir. Hayvanlarla ilgili sorumlu ve etik yapay zeka kullanımını yöneten düzenlemelere acilen ihtiyacımız var. Bu alanda tam bir düzenleme eksikliği var. Merkez, dünya çapında kabul görecek etik kurallar geliştirmek istiyor.

Merkez, daha sonra küresel lobi faaliyetlerinde kullanılabilecek rehberlik ve araştırmalar geliştirmek amacıyla sivil toplum örgütleriyle çalışacak.

New York Üniversitesi Çevre ve Hayvanları Koruma Merkezi Direktörü Jeff Sebo gazeteye, hayvan sezgisi ve refahı, yapay zekanın hayvanlar üzerindeki etkisi ve kamuoyunun hayvanlara yönelik tutumu gibi konuların "toplumca karşı karşıya olduğumuz en önemli, zor ve ihmal edilmiş konular arasında yer aldığını" söyledi.

"İnsanlar dünyayı milyonlarca tür ve kentilyonlarca bireysel hayvanla paylaşıyor ve hoşumuza gitse de gitmese de dünyanın her yerindeki hayvanları etkiliyoruz" diye ekledi.

Yeni merkezin mütevelli heyeti üyelerinden Profesör Kristin Andrews, yeni projenin bilimdeki en büyük soru olarak gördüğü insan bilinci ve bunun ne olduğu sorusuna bile yanıt verebileceğine inandığını söyledi.

İnsanları bilinçli yapan şeyin ne olduğunu ya da birinin neden bilinç kazandığını veya bilincini neden kaybettiğini hâlâ anlayabilmiş değiliz. Ancak cevaplara ulaşmanın yolunun önce basit sistemleri incelemekten geçtiğini biliyoruz: Bilim, genomik ve tıp alanlarındaki büyük ilerlemeleri basit organizmaları inceleyerek elde etti.

Independent Türkçe