ABD Temsilciler Meclisi, İran’da Bahailere uygulanan zulme karşı harekete geçti

Washington’daki Kongre binası. (AFP)
Washington’daki Kongre binası. (AFP)
TT

ABD Temsilciler Meclisi, İran’da Bahailere uygulanan zulme karşı harekete geçti

Washington’daki Kongre binası. (AFP)
Washington’daki Kongre binası. (AFP)

ABD Temsilciler Meclisi, İran rejiminin Bahai azınlığa uyguladığı zulmü kınayan bir karar tasarısının Kongre’deki her iki partinin de desteğine sahip olacak şekilde oylamaya hazırlanıyor. ABD’deki Bahai Birliği, Tahran’ın Bahailere karşı nefret propogandasını Yemen’e ihraç etmesi konusunda uyarıda bulundu.
Bu adım, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın dün, İran destekli Husilerin din özgürlüğünü ihlal etmeleri nedeniyle ‘özel kaygı ülkeleri’ listesine dahil edildiğini duyurduğu bir dönemde atıldı. ABD Dışişleri Bakanlığı ayrıca İran’ı da din özgürlüğü ihlalleleri nedeniyle ‘özel izleme listesine’ aldı.
Yemen’deki Husiler gibi Bahailere karşı zulüm uygulayan İran rejimine ve milislerine yönelik suçlamaların artmasıyla birlikte Kongre'de Bahai azınlığa yönelik bu ihlalleri eleştiren sesler de arttı.
Bu kez tepki, Temsilciler Meclisi'ndeki iki partinin önemli desteğini alan bir karar taslağı olarak somutlaştırıldı. ABD Temsilciler Meclisi üyesi Ted Deutch, İran rejimi tarafından Bahai azınlığına yönelik sürdürülen zulmü ve uluslararası insan hakları ihlallerini kınadı.
Sözü edilen tasarıda aynı zamanda İran cezaevlerinde tutuklu bulunan tüm Bahailerin serbest bırakılması istendi. Ayrıca ABD Başkanı ve Blinken, İranlı yetkililere ve Bahailerin istismarına karışan diğer kişilere yaptırım uygulamaya çağırıldı.
Tasarı ayrıca, Demokrat ve Cumhuriyetçilerin İran’ın devam eden kampanyası ve Bahailere yönelik nefret propagandasını eleştiriyor. Taslak metinde,  İran’ın Bahaileri ve diğer dini azınlıkları “eğitim, istihdam, yasalar önünde eşit muamele ve dini ayinlerin özgürce uygulanması için eşit fırsatlar” tanımayan politikalarını resmi olarak kaldırılmasını da talep ediyor.
Proje, Temsilciler Meclisin’deki Ortadoğu Komitesi Başkanı Ted Deutsh tarafından önerildi. Deutsh, İran rejiminin Bahailer dahil dini ve etnik azınlıkları olan kendi halkına karşı utanç verici insan hakları ihlalleri olduğunu söyleyerek,  önerdiği projenin bu durumu kınayama yol açabileceğini dile getirdi.
Tasarı, Kongre’deki Demokrat ve Cumhuriyetçi kanat tarafından büyük destek görüyor. Ayrıca Demokrat Senatör Ron Wyden tarafından Senato'da öne sürülen benzer bir karar taslağı daha mevcut. Söz konusu taslak da her iki parti tarafından geniş destek görüyor.
ABD’de Bahir Birliği de taslak kararı memnuniyetle karşıladı. Bahai Amerikan İlişkileri Direktörü Anthony Vince, İran’daki Bahailerin inançları sebebiyle eğitim ve ekonomik alanlarda temel haklardan mahrum bırakıldığını belirttiği açıklamasında söz konusu adımı desteklediklerini ve Bahailerin haklarını savundukları için Temsilciler Meclisi’ne teşekkür ettiklerini dile getirdi.
Bu ve benzeri  tasarının ilk kez gündeme gelmediğine dikkat çeken Vince, taslakların her iki tarafın güçlü desteğiyle, ezici bir çoğunlukla geçtiğini vurguladı.
Yetkili aynı tasarının 2020’de Kongre’de kabul edildiğine işaret ettiği açıklamasında bu adımın İran’ın Yemen’deki rolüyle bağlantısı olduğunu söyledi. ABD’nin İran’a yönelik artan suçlamalarına atıfta bulunarak Tahran rejiminin Yemen’e Bahai karşıtlığını ihraç ettiğini ve bölgedeki Husileri Yemen’deki Bahai azınlığa karşı ihlaller yapmaya teşvik ettiğini bildirdi.
ABD Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu (USCIRF) daha önce de Yemen’deki Bahai azınlığının 19 üyesinin ‘sahte’ suçlamalarla yargılayan Husileri kınamıştı. USCRIF Başkanı Gayle Manchin geçtiğimiz şubat ayında yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullanmıştı:
“Husilerin Bahai toplumunu hedef almasını şiddetle kınıyoruz. İnsanların hayatlarını pervasızca riske atmak, din ve inanç özgürlüğünü ihlal etmek anlamı taşıyor. ABD hükümeti, Husilere ve onların destekçilerine, dini azınlıkların sistematik olarak bastırılmasına müsamaha etmeyeceğimiz konusunda net olmalı.”



İngiliz dış istihbarat servisi MI6'nın başına ilk kez bir kadın atandı

İngiliz dış istihbarat servisi MI6’nın yeni şefi Blaise Metreweli (AP)
İngiliz dış istihbarat servisi MI6’nın yeni şefi Blaise Metreweli (AP)
TT

İngiliz dış istihbarat servisi MI6'nın başına ilk kez bir kadın atandı

İngiliz dış istihbarat servisi MI6’nın yeni şefi Blaise Metreweli (AP)
İngiliz dış istihbarat servisi MI6’nın yeni şefi Blaise Metreweli (AP)

İngiltere Başbakanı Keir Starmer dün, hükümetinin onayıyla Blaise Metreweli’nin İngiliz dış istihbarat servisi MI6'nın başına atadığını duyurdu. Metreweli, ülkenin ‘eşi ve benzeri görülmemiş tehditlerle’ karşı karşıya olduğu bir dönemde bu göreve atanan ilk kadın oldu.

MI6, yazar Ian Fleming'in casus roman serisinde yarattığı ve daha sonra sinema filmlerine uyarlanan James Bond karakteri sayesinde dünya çapında ün kazandı. Downing Street’ten yapılan açıklamada, Metreweli’nin MI6'nın 18'inci şefi olacağı duyuruldu.

Blaise Metreweli’nin ‘tarihi’ olarak nitelediği atamasının, İngiliz istihbarat servisleri için hiç olmadığı kadar önemli bir dönemde gerçekleştiğini söyleyen Başbakan Starmer, “İngiltere, gerek bölgesel sularımıza casus gemileri gönderen saldırganlar gerekse gelişmiş siber komplolarla kamu hizmetlerimizi aksatmaya çalışan siber korsanlar olsun, daha önce eşi ve benzeri görülmemiş tehditlerle karşı karşıya” ifadelerini kullandı.

MI6'nın şefi, kurumda adı açıklanan tek kişidir ve raporlarını doğrudan dışişleri bakanına sunar. Bu görevi üstlenen kişi, James Bond film serisinde aktris Judi Dench'in canlandırdığı rolünde olduğu gibi ‘M’ değil, ‘C’ harfiyle anılır.

Metreweli, görev süresi sona eren Richard Moore'un yerine gelecek sonbaharda göreve başlayacak. Açıklamada, Metreweli'nin şu anda MI6'da teknoloji ve inovasyon genel müdürü olarak görev yaptığı ve ‘Q’ harfiyle bilindiği belirtildi.

Metreweli, Cambridge Üniversitesi’nde antropoloji okuduktan sonra 1999 yılında istihbarat teşkilatına katılan profesyonel bir istihbarat subayı olarak tanımlandı. Açıklamada, Metreweli'nin dış istihbarat servisi MI6'da ve iç istihbarat servisi MI5'te üst düzey görevlerde bulunduğu ve kariyerinin çoğunu ‘Ortadoğu ve Avrupa'daki görevlerde’ geçirdiği belirtildi. Ancak Metreweli'nin özgeçmişiyle ilgili daha fazla ayrıntı verilmedi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre bu atama, Stella Remington'un 1992 ile 1996 yılları arasında iç istihbarat servisi MI5’in genel direktörlük görevini üstlenen ilk kadın olmasından 30 yıl sonra gerçekleşti.