Cezayir: ‘Kara on yıl’ niçin eğitim müfredatına dahil edilmedi?

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun (DPA)
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun (DPA)
TT

Cezayir: ‘Kara on yıl’ niçin eğitim müfredatına dahil edilmedi?

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun (DPA)
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun (DPA)

Carnegie Uluslararası Barış Vakfı tarafından yapılan yakın tarihli bir araştırmada, Cezayir'de geçen yüzyılın doksanlı yıllarında meydana gelen iç savaş konusunun eğitim müfredatına dahil edilmemesinin etkileri ele alındı.
Araştırmaya göre rejim, Cezayirlileri geçmişlerini düşünürken özeleştiri yapmalarını sağlayan araçlardan mahrum etmeye devam ederken ülke, tarihi hafızası üzerinde yapılacak siyasi çatışmaların eşiğine geldi.
Carnegie Ortadoğu Merkezi araştırmacısı Dalia Ghanem tarafından yürütülen ve merkezin internet sitesinde yayınlanan çalışma, geçen yüzyılın doksanlı yıllarında güvenlik güçleri ile aşırılık yanlıları arasında yaşanan kanlı çatışmaları eğitim müfredatına dahil etme konusunda yetkililerin güçlü çekincelere sahip olduğu sonucuna vardı. Yetkililere göre Cezayir toplumundaki çatışmayla ilgili birçok çelişkili tarihsel görüş olduğu için bu birkaç risk içeriyor ve genellikle gerginliğe ve anlaşmazlıklara neden oluyor.
Araştırma, iç savaş döneminde yaşayan herkesin, olanlarla ilgili seçici bir hafızaya sahip olduğunu ve bunun, devletin arkasında olduğu kitlesel amnezinin devam etmesi halinde siyasi bir silaha dönüşebileceğini ortaya koydu.
"Cezayir eğitim sektörü, savaşın müfredata dahil edilmesi karşısında temkinli" başlıklı araştırmaya göre, Cezayir eğitim sektörü, 1990'larda ülkeyi parçalayan çatışmaya sessiz kalarak, ulusal uzlaşma yolunda gerçek bir fırsatı kaçırdı. Uzlaşma Tüzüğü, eski Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika tarafından yürürlüğe girmesinden birkaç ay önce yayınlanmıştı. Tüzük çoğu Cezayirliyi çatışmanın kurbanı olarak kabul ediyor.
Acıya neden olanlarla, acı çekenleri aynı kefeye koyan tüzük, herkesi ulusal trajedinin kurbanları olarak nitelendirdi. Ayrıca, tüzük, rejim tarafından belirlenen süre içinde teslim olan ve tecavüz, katliam ve halka açık yerlerde patlayıcı infilak ettirmemek gibi suçlara dahil olmayan silahlı grupların üyelerine şartlı tahliye verdi. Bu tür suçları işleyenlere gelince, tam bir af kapsamına girmediler, ancak hapis cezalarında indirim aldılar. Ordu mensupları ve güvenlik güçleri ise yargı önüne çıkarılmadı.
Çalışmanın aktardığına göre, 2016-2019 yılları arasında görevde olan Cezayir Eğitim Bakanı Nuriye bin Gabrit 2018 yılında okullarda ve üniversitelerde tarih müfredatlarına ‘Kara on yıl’ olaylarını dahil etmeye çalıştı. Bir hükümet yetkilisi ilk kez böyle bir olasılıktan bahsetti.
Kara on yıl olayları hakkında konuşmak genellikle tabu olarak kabul edilir. Bin Gabrit, iç savaş ve sonuçları hakkındaki tartışmanın derinlemesine düşünme ve eğitimsel bir yaklaşım gerektirdiğine inanıyor. Cezayirli bakana göre, üzerinden çok zaman geçmemesi nedeniyle çok sayıda Cezayirli iç savaşın bıraktığı yaraları henüz iyileştirmeye başlamadı.
Çalışma, Bin Gabrit'in fikirlerinin henüz netlik kazanmadığını açıklayarak, okullar savaş konusunda gizlilik ilkesinden sapmadı ve kara on yıl okul kitaplarına dahil edilmedi. Aksine devlet, çatışmanın farklı yorumlarının toplumda ortaya çıkmasına ve yayılmasına izin verdi ve okulları uyum, uzlaşma ve ulusal birliği teşvik etme görevinden mahrum etti. Rejimin benimsediği amnezi politikasının etkili olduğu kanıtlandı ve bu politika birçok hedefe ulaştı.
Araştırmaya göre, 2001 yılına kadar süren bu zor dönemin olayları, “otosansür politikası” ile ele alındı. Araştırma devletin, çatışmadan bahseden medya ve yazarların aksine bu konuda özellikle eğitim sektörü alanında sessiz kaldığını ifade ediyor.



Cezayir-İran ilişkilerinin son 20 yılı: Terör nedeniyle yabancılaşmadan tutumlarda yakınlaşmaya ve uyum noktasına

Cezayir ve İran Dışişleri Bakanları (Cezayir Dışişleri Bakanlığı)
Cezayir ve İran Dışişleri Bakanları (Cezayir Dışişleri Bakanlığı)
TT

Cezayir-İran ilişkilerinin son 20 yılı: Terör nedeniyle yabancılaşmadan tutumlarda yakınlaşmaya ve uyum noktasına

Cezayir ve İran Dışişleri Bakanları (Cezayir Dışişleri Bakanlığı)
Cezayir ve İran Dışişleri Bakanları (Cezayir Dışişleri Bakanlığı)

Cezayir Dışişleri Bakanı Ahmed Attaf’ın cuma ve cumartesi günleri olmak üzere İran'a gerçekleştirdiği iki günlük ziyaret, Cezayir-İran ilişkilerinin istikrara kavuştuğunun bir göstergesiydi. Cezayir-İran ilişkileri 23 yıl önce yeniden başlamış, ancak özellikle Cezayir’in tartışmalı dosyalarda Tahran’ınkilerle uyumlu tutumları nedeniyle birkaç kez ‘Arap ülkelerinin kınamaları’ ile karşı karşıya kaldığı bu süre zarfında birçok darbe almıştı.

Cezayir, 1993 yılında İran'la ilişkilerini kestiğinde, terör örgütleriyle yoğun bir mücadeleye girmiş ve böylece Tahran'ın Cezayir iç krizine müdahalesini kararlı bir şekilde reddetmesi için bir gerekçe sunmuştu... Dönemin Cezayir Başbakanı merhum Rıza Malik'in hükümeti, İran’ı (terörizm suçlamasıyla 1992'de feshedilen) İslami Selamet Cephesi'ne siyasi ve medya desteği sağlamakla suçladı. Ardından Cezayir, İran ile diplomatik ilişkileri kopardı. İran’ın Cezayir Büyükelçisi’nden ülkeyi ‘derhal’ terk etmesini istedi. Daha sonra İran'ın ABD’deki çıkarları için arabuluculuk yapmaktan vazgeçtiğini duyurdu.

fer
Cezayir Dışişleri Bakanı Attar, Tahran’da İranlı mevkidaşı Abdullahiyan tarafından karşılandı (Cezayir Dışişleri Bakanlığı)

Cezayir'in eski cumhurbaşkanları Ali Kafi ve Liamin Zerval dönemlerinden bu yana İran ile Cezayir arasında uzlaşının sinyalleri görülmeye başlandı. Bu sinyaller, 1999 yılında iktidara gelen eski Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika döneminde de sürdü. İki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler 2000 yılının eylül ayında yeniden kuruldu. 2001’in ekim ayında ise iki ülke yeniden büyükelçilerini gönderdiler.

Cezayirli siyasi ilişkiler uzmanı İdris Rubuh, İran’ın demokratik geçişin başlangıcında (1989) Cezayir’deki siyasi durumu yanlış değerlendirdiğini ve Cezayir yönetiminin tepkisini kolaylaştırdığını söylüyor. 26 Aralık 1991 tarihindeki genel seçimleri kazanan İslami Selamet Cephesi'nin feshedilmesinin ardından Cezayir kurtuluş devriminin sembol isimlerinden biri olan Muhammed Budiaf'ın cumhurbaşkanlığı görevini üstlendi. Ancak Tahran'daki Anayasa Koruma Konseyi ve Uzmanlar Meclisi'nin başkanı ve Tahran Geçici Cuma İmamı Ahmed Cenneti, yangını daha da körükledi. Cenneti, Cumhurbaşkanı Budiaf'ın öldürülmesinden (29 Haziran 1992) büyük bir mutluluk duyduğunu dile getirdi. Bunun üzerine Cezayir, Cenneti’nin sözlerini ‘İslami ve insani değerlerle çelişen aşağılık, medeni olmayan, kaba ve sorumsuz bir açıklama’ olarak nitelendirdi.

Ancak 2003 ekiminde Cezayir eski Cumhurbaşkanı Buteflika’nın İran’a yaptığı ziyaret ve böylece 1979 yılında İran İslam devrimden bu yana Cezayir'i ziyaret eden ilk İran cumhurbaşkanı oldu. Bu ziyaret, ikili ilişkilerde dönemin İran Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'nin 2004 ekiminde Cezayir'e yaptığı ziyaretle pekiştirilen yeni bir dönemin başlangıcı olarak görüldü. İran, Buteflika'nın ‘ulusal uzlaşı’ politikasına desteğini ilan etti ve teröristlerin kendilerini ve silahlarını teslim etmeleri halinde af ilan ederek ‘kara on yılı’ sonlandırdı.

erg
İran Cumhurbaşkanı ile Cezayir Dışişleri Bakanı (Cezayir Dışişleri Bakanlığı)

Cumhurbaşkanlığı düzeyinde karşılıklı ziyaretler, iki hükümet üyeleri ile ekonomiyle ilgili çeşitli kurum ve kuruluşların yetkilileri arasında kapsamlı ziyaretlere kapı araladı. Sağlık, finans, yüksek öğrenim, küçük sanayiler, adli iş birliği, sanayi bölgelerinde ekonomik faaliyetlerin geliştirilmesi ve petrokimya sektöründe ortak yatırım alanlarında mutabakat anlaşmalarını kapsayan bir ortak ekonomi komitesi kuruldu.

İki ülkenin yetkilileri tarafından açıklamalarda son 20 yılda yapılan iki ülke arasındaki ekonomik iş birliğinin yoğunlaştığı görülürken Suriye’deki ve Yemen'deki savaş durumu gibi Arap dünyası, bölgesel ve uluslararası alandaki birçok konuda, Hizbullah’ın terör örgütü olarak sınıflandırılması konusunda ve aynı şekilde Filistin meselesi konusunda uzlaştılar. Cezayir ile İran’ın bazı konulardaki tutumlarındaki bu uyum, kamuoyuna yansımasa da Cezayir'in Arap ülkeleriyle başını belaya soktu. Ayrıca, Cezayir komşusu Fas’ın kendisini Hizbullah’a topraklarında eğitim için olanak sağlamakla’ suçlaması nedeniyle ağır bir baskıyla karşı karşıya kaldı. Fas, iki ülke arasındaki bu uyumu, Batı Sahra'nın Fas'tan bağımsızlığını isteyen ve Cezayir'in Fas sınırına yakınlarındaki Tinduf Mülteci Kampı’na sığınan Polisario Cephesi ile yoğun mücadeleyle ilişkilendirdi.

sde
İran Cumhurbaşkanı Reisi, Cezayir Dışişleri Bakanı Attar’ı kabul etti (Cezayir Dışişleri Bakanlığı)

Cezayir-İran ilişkilerine ilişkin bir haber, Tahran’ın ekonomik krizinden kurtulmak ve uluslararası yaptırımları atlatmak için daha geniş ticaret alanları açmaya ve kuzeybatı Afrika (Mağrip) bölgesine, özellikle de Cezayir’e açılan kapıdan İsrail'e karşı bir dış cephe oluşturmaya çalıştığına, bunun da Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve daha sonra Sudan ile imzaladığı anlaşmaların bir parçası olarak 2020 yılında Rabat ile ilişkiler kurmasına bir yanıt niteliğinde olduğuna işaret etti.

İki ülke arasındaki ilişkilerin geçmişine değinilen bir başka habere göre öne çıkan iki olayı gözden kaçırmak mümkün değil. Bunlardan ilki, 1975 yılında Cezayir'in İran ile Irak arasındaki sınır anlaşmazlığını sona erdirmek için arabuluculuk yapması, ikincisi ise 1980 yılında İran-ABD diplomatik ilişkilerinin kesilmesinin ardından Cezayir'in Washington'daki İran çıkarlarını desteklemesi.