Tunus: Görevlerinden ihraç edilen onlarca Tunuslu güvenlik gücü protesto gösterisi düzenledi

Cumhurbaşkanı Kays Said'in kararlarına karşı geçen hafta başkentin merkezinde yapılan gösterilerden bir kare (EPA)
Cumhurbaşkanı Kays Said'in kararlarına karşı geçen hafta başkentin merkezinde yapılan gösterilerden bir kare (EPA)
TT

Tunus: Görevlerinden ihraç edilen onlarca Tunuslu güvenlik gücü protesto gösterisi düzenledi

Cumhurbaşkanı Kays Said'in kararlarına karşı geçen hafta başkentin merkezinde yapılan gösterilerden bir kare (EPA)
Cumhurbaşkanı Kays Said'in kararlarına karşı geçen hafta başkentin merkezinde yapılan gösterilerden bir kare (EPA)

Tunus’ta 2011 yılından bu yana işlerine son verilen çok sayıda güvenlik görevlisi, görevlerine geri dönme talebiyle başkentteki Tunus İçişleri Bakanlığı karargahı önünde açık oturma eylemi yaptı. Eylemciler görevden alınmalarının "siyasi nedenlerle gerçekleştiğini" ifade ettiler. Eylemciler ayrıca Raşid Gannuşi liderliğindeki Nahda hareketini işlerinden ihraç edilmelerinin arkasında olmakla suçladılar.
Tunus Yerinden Edilmiş Kişiler Komitesi Başkanı Eymen el-Fahim, resmi Tunus Haber Ajansı'na (TAP) şunları söyledi: “İşten çıkarılan bini aşkın güvenlik görevlisinden yaklaşık 300'ü yıllar önce görevlerine geri dönme talebinde bulundu. Halihazırdaki İçişleri Bakanı Tevfik Şerafeddin, şikayetleri incelemeye ve her hak sahibini yeniden göreve getirmeye dair söz verdi.”
 İşten çıkarılan güvenlik görevlileri, haklarında alınan "idari kararların sertliği" karşısında öfkelerini dile getirirken, kendilerine atfedilen “idari hataların” kesin bir ihraç kararını gerektirmediğini kaydettiler. Eylemciler özellikle 2011'den sonraki ilk yıllarda, Nahda iktidarı döneminde siyasi düşüncelerin kurbanı olduklarını ileri sürdüler.
Aynı kapsamda, İç Güvenlik Güçleri Genel Sekreterliği Başkan Yardımcısı Murad Rabeh, “Yönetim, göreve iade taleplerini daha fazla araştırmaya ve kapsamlı incelemeye çağrılıyor. Bu da yasalara ve mesleki düzenlemelere göre geri dönme hakkına sahip olanlar ile olmayanlar arasında ayrım yapabilen konseyler aracılığıyla olur. Güvenlik teşkilatının disiplinini ve itibarını korumak kaygısıyla bu konseylerin tüm taleplere otomatik olarak yanıt vermesini beklemiyorlar. Ancak güvenlik görevlilerine yönelik ihraç işlemleri sürüyor” değerlendirmelerinde bulundu.
 Tunus Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Kays Said, İçişleri Bakanı'nı kabul etti ve görüşmede, yasanın uygulanması ve istisnasız herkesin yasaya saygı göstermesi konusuna değindi. Said, “Çünkü devlet hukuka dayanır ve hiçbir taraf hukuku ihlal edemez” dedi.
Öte yandan Nahda Hareketi’nin eski yöneticilerinden Abdülhamid el-Cellasi, cumhurbaşkanını “ülkenin cumhurbaşkanı olamamakla” suçladı. 25 Temmuz'dan bu yana liderliğini yaptığı “siyasi darbenin” yönetiminde de başarısız olduğunu vurgulayan El-Cellasi, “Bu (siyasi darbe), durumun kötüleşmesine katkıda bulundu ve Tunus'ta daha fazla gerilim yarattı” şeklinde konuştu.
 Tunus’ta eski bakan ve muhalefet kanadındaki Demokratik Akım Partisi Genel Sekreteri Muhammed Abbu, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in ‘ister meşru ister yasadışı yollarla, ne pahasına ve ne şekilde olursa olsun’ devrilmesi çağrısında bulundu.
 Katıldığı bir radyo programında Kays Said’in, 22 Eylül'den bu yana cumhurbaşkanı olmadığını savunan El-Cellasi, açıklamasına şu ifadelerle gerekçelendirdi: “Çünkü 22 Eylül'de yetkilerini genişleten yeni kararnameler yayımlayarak Tunus'ta tüm karar verme yetkisini ele geçirdi ve siyasi partilerin ve sosyal kuruluşların kamu yönetimine katılımını engelledi. Böylece tüm meşruiyetini kaybetti.”
El-Cellasi, Tunus'ta hüküm süren siyasi, sosyal ve ekonomik duruma ilişkin değerlendirmesinde, 25 Temmuz'da istisnai kararların alınmasından önceki durumun kötü olduğunu ancak bu tarihten sonra durumun daha da feci bir hal aldığını söyledi.
Said'in cumhurbaşkanı olmayı başaramadığını söyleyen El-Cellasi, “Cumhurbaşkanı Tunusluları birleştirir ve birliklerini korur. Bunlar onda olmayan özellikler.” dedi.
Aynı bağlamda, Abir Musa liderliğindeki Hür Anayasa Partisi, mevcut otoritenin, kitlelerin 25 Temmuz yürüyüşlerinde gündeme getirdikleri Parlamentonun feshedilmesi talebini dikkate almamasını kınadı. Kitleler ülkenin yaklaşık dört aydır tanık olduğu anayasal kurumlar krizini atlatmak ve halkın egemenliğini kullanabilmesini sağlamak için kısa sürede meclisin feshedilmesini ve erken seçime gidilmesini istiyor.



Lübnan'ın Birleşmiş Milletler misyonu: Patlayıcılar ülkeye gelmeden önce iletişim cihazlarına yerleştirildi

İsrail'in Hizbullah telsizlerine yönelik saldırılarının ardından Lübnan güçlerinin imha etmeye hazırlandığı bir iletişim cihazı görülüyor (AFP)
İsrail'in Hizbullah telsizlerine yönelik saldırılarının ardından Lübnan güçlerinin imha etmeye hazırlandığı bir iletişim cihazı görülüyor (AFP)
TT

Lübnan'ın Birleşmiş Milletler misyonu: Patlayıcılar ülkeye gelmeden önce iletişim cihazlarına yerleştirildi

İsrail'in Hizbullah telsizlerine yönelik saldırılarının ardından Lübnan güçlerinin imha etmeye hazırlandığı bir iletişim cihazı görülüyor (AFP)
İsrail'in Hizbullah telsizlerine yönelik saldırılarının ardından Lübnan güçlerinin imha etmeye hazırlandığı bir iletişim cihazı görülüyor (AFP)

Lübnan'ın BM Daimî Temsilciliği, dün (Perşembe) Güvenlik Güvenlik Konseyi'ne yazdığı bir mektupta, Lübnanlı yetkililer tarafından yapılan ön incelemelerin, bu hafta patlayan iletişim cihazlarının “Lübnan'a gelmeden önce düzenlenmiş olduğunu” gösterdiğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre konuyla ilgili bir toplantı öncesinde konseye gönderilen mektupta, “Ön incelemeler, hedef alınan cihazların Lübnan'a varmadan önce profesyonelce düzenlendiğini ve bu cihazlara elektronik mesajlar gönderilerek patlatıldığını göstermiştir” denildi. Misyon, saldırıların planlanması ve gerçekleştirilmesinden İsrail'in sorumlu olduğunu ifade etti.

15 ülkeden oluşan BM Güvenlik Konseyi, bombalamaları görüşmek üzere bugün toplanacak. Hizbullah'ın iletişim araçlarına yönelik saldırılar 37 kişinin ölümüne ve yaklaşık 3,000 kişinin yaralanmasına yol açtı. Bu durum Lübnan hastanelerinin üzerindeki yükü artırdı ve grubun yeteneklerinin tükenmesine yol açtı.

İsrail saldırılarla ilgili doğrudan yorum yapmadı, ancak bazı güvenlik kaynakları saldırıları İsrail istihbarat servisinin (Mossad) gerçekleştirmiş olabileceğini söyledi. Mossad'ın yabancı topraklara karmaşık saldırılar düzenleme konusunda uzun bir geçmişi var.