Avustralyalı bira üreticileri iklim kriziyle mücadele için sıradışı bir yöntem geliştirdi

Algler karbonu emip, ardından çoğalarak karbonu oksijene dönüştürüyor

Young Henrys bira fabrikasının kurucuları Oscar McMahon (solda) ve Richard Adamson, Avustralya'nın Sidney kentindeki bira fabrikasında fermantasyon tanklarından bira dolduruyor (Reuters)
Young Henrys bira fabrikasının kurucuları Oscar McMahon (solda) ve Richard Adamson, Avustralya'nın Sidney kentindeki bira fabrikasında fermantasyon tanklarından bira dolduruyor (Reuters)
TT

Avustralyalı bira üreticileri iklim kriziyle mücadele için sıradışı bir yöntem geliştirdi

Young Henrys bira fabrikasının kurucuları Oscar McMahon (solda) ve Richard Adamson, Avustralya'nın Sidney kentindeki bira fabrikasında fermantasyon tanklarından bira dolduruyor (Reuters)
Young Henrys bira fabrikasının kurucuları Oscar McMahon (solda) ve Richard Adamson, Avustralya'nın Sidney kentindeki bira fabrikasında fermantasyon tanklarından bira dolduruyor (Reuters)

Avustralyalı bira üreticileri, şerbetçiotunun fermantasyonuyla üretilen karbondioksiti yakalayıp, bunlarla mikroalgleri besleyerek iklim değişikliğiyle mücadele etmek için yeni bir yol geliştirdi.
Uzmanlar, bir 6'lı biranın yapımında gereken şerbetçiotu fermantasyonunda ortaya çıkan karbonun, bir ağaç tarafından emilmesinin iki gün sürebileceğini söyledi.
The Independent'ın haberine göre, Sidney'deki Young Henrys Bira Fabrikası'nın kurucuları, bu sorunu çözmek için şehrin Teknoloji Üniversitesi'nden bilim insanlarıyla bir araya gelerek trilyonlarca minik organizmayla dolu iki "biyoreaktör" kurdu.
Şirketin Sidney'deki bira fabrikasında yer alan iki adet 400 litrelik biyoreaktörün içinde algler karbonu emip, ardından çoğalarak karbonu oksijene dönüştürüyor. Young Henrys'in kurucu ortağı Oscar McMahon, her biyoreaktörün iki hektarlık çalılık alan kadar oksijen ürettiğini söyledi.
McMahon, "Bütün tesisimizi yıkıp ağaç dikebilirdik ama bunun... iki biyoreaktörle aynı miktarda karbonu ayırması ve oksijen üretmesi yıllar alacaktı" diye ekledi.
Kentsel bir karbon ayırma ve oksijen üretme çözümü olarak akıllara durgunluk verici.
Bilim insanları ayrıca alglerin Avustralya'daki çiftlik hayvanlarının metan salımlarını dengelemek için kullanılıp kullanılamayacağını araştırmak amacıyla endüstri grubu Meat & Livestock Australia'yla iletişime geçti.
Üniversitenin iklim değişikliği biriminin yetkili direktörü Profesör Peter Ralph, "Bir şeyi kazarak çıkarıp, ondan bir ürün yapıp sonra da atmak yerine, süreci sirküler hale getiriyoruz ve karbonumuzu da gerçekten etkili şekilde kullanacağız" dedi.
Dünyanın en büyük kömür ve gaz üreticilerinden biri olan Avustralya, 2050'ye kadar net sıfır karbon salımı hedefini benimsemesine rağmen Başbakan Scott Morrison, bu hedefe ulaşmaya odaklanan herhangi bir yeni yasa çıkarmayacağını söylemişti.



Sosyal medyanın çocuklara etkisi beklenenden farklı çıktı

Araştırmacılar sosyal medya kullanımının herkesi aynı şekilde etkilemediğinin altını çiziyor (Pexels)
Araştırmacılar sosyal medya kullanımının herkesi aynı şekilde etkilemediğinin altını çiziyor (Pexels)
TT

Sosyal medyanın çocuklara etkisi beklenenden farklı çıktı

Araştırmacılar sosyal medya kullanımının herkesi aynı şekilde etkilemediğinin altını çiziyor (Pexels)
Araştırmacılar sosyal medya kullanımının herkesi aynı şekilde etkilemediğinin altını çiziyor (Pexels)

Sosyal medyanın internet dışındaki hayatta ilişki kurma becerilerini olumsuz etkilemediği ortaya kondu. Bu mecraları sıkça kullanan çocuk ve gençlerin, sosyal yaşantılarında da son derece aktif olduğu bulundu. 

Ebeveynler sosyal medyayı çok fazla kullanan çocuklarının sosyal becerilerinin geri kalmasından, zihin sağlıklarının ve özgüvenlerinin olumsuz etkilenmesinden endişe duyuyor. Öte yandan daha önce yapılan bazı çalışmalar bu uygulamaların arkadaşlarla yakınlaşmayı ve yeni dostlukların kurulmasını sağlayabildiğini gösteriyor. 

Sosyal medyada uzun süre vakit geçirmenin gerçekten çevrimdışı hayattaki ilişkileri olumsuz etkileyip etkilemediği sorusundan yola çıkan yeni araştırmada Trondheim Early Secure Study adlı kapsamlı bir çalışmanın verilerinden yararlandı. Veritabanı 10 ila 18 yaşındaki yaklaşık 800 çocuğun bilgilerini içeriyordu. 

Computers in Human Behavior adlı hakemli dergide yayımlanan araştırmada sosyal medyayı sıkça kullanan çocukların haftanın birkaç akşamını arkadaşlarıyla yüz yüze görüşerek geçirdiği kaydedildi. Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nden Silje Steinsbekk sorumlu yazarı olduğu çalışma için "Sosyal medyayı çok kullanan kişilerin arkadaşlarıyla çevrimdışı ortamda daha fazla zaman geçirdiğini görüyoruz" ifadelerini kullanıyor.

Diğer yandan sosyal medyanın toplumsal beceriler üzerinde bilhassa olumlu bir etki yarattığına dair bir sonuç elde edilmedi. Steinsbekk "Sosyal medya, yeni bir sosyal etkileşim alanı ve bazıları sosyal medya kullanımının sosyal becerilerin gelişimini engellediğini savunurken, diğerleri bunun tam tersini, yani sosyal becerileri geliştirebileceğini iddia ediyor" diyerek şöyle ekliyor: 

Biz bunların ikisini de destekleyen kanıt bulamadık.

Bilim insanları yine de sosyal medyanın arkadaşlıklar üzerinde yarattığı olumlu etkilerin, araştırmanın temel bulgusuyla bağlantılı olabileceğini düşünüyor.

Araştırmacılar bu sonuçların bütün çocuklar için geçerli olmadığını da ifade ediyor. Çalışmada sosyal anksiyete bozukluğu belirtileri gösteren çocukların yoğun bir şekilde sosyal medya kullanmasının sosyal becerilerinin gerilemesine yol açabildiği bulundu. Fakat Steinsbekk bu bağlantının çok güçlü olmadığını ve başka araştırmalar yapılması gerektiğini vurguluyor. 

Sosyal anksiyetesi olan kişilerin internet üzerinden daha rahat ilişki kurabildiği önceki çalışmalarda ortaya konurken, bu kişilerin sosyal medya bağımlılığı gibi risklere karşı daha savunmasız olduğu da tespit edilmişti. 

Bu sonuçların ebeveynlerin yüreğine biraz su serpmesini umduğunu söyleyen Steinsbekk teknolojinin hızla gelişmesinin araştırmalar önünde bazı engeller yarattığını da ekliyor:

Bugün 10 yaşında olan çocukları inceleyip 2032'de 18 yaşına gelene kadar takip edersek sonuçların aynı olup olmayacağını bilmek mümkün değil.

Independent Türkçe, Phys.org, Earth, Computers in Human Behavior


"Korku Ustası", Oppenheimer'ı küçümsedi: Fena değildi

John Carpenter (AP)
John Carpenter (AP)
TT

"Korku Ustası", Oppenheimer'ı küçümsedi: Fena değildi

John Carpenter (AP)
John Carpenter (AP)

John Carpenter, Christopher Nolan'ın Oscar ödüllü gişe canavarı filmi Oppenheimer hakkındaki kararını verdi ve epik biyografiyi "Fena değil" diye niteledi.

76 yaşındaki yönetmen, Cadılar Bayramı (Halloween) ve Şey (The Thing) gibi filmlerdeki çalışmalarıyla genellikle "Korku Ustası" diye anılıyor.

Last Donut of the Night bültenine konuşan Carpenter'a yakın zamanda çıkan filmlerden hangilerini beğenip beğenmediği soruldu.

Carpenter, "Oppenheimer fena değildi" diye yanıtladı. 

Fena değildi. Herkes onu yüzyılın filmi diye övüyor, bundan emin değilim.

Genel olarak Nolan'ın filmlerini beğenip beğenmediği sorulduğunda Carpenter şu yanıtı verdi:

Evet, sanırım, elbette.

Oppenheimer, atom bombasının arkasındaki beyin olan J. Robert Oppenheimer'ın hikayesini anlatıyor. Film, 96. Akademi Ödülleri töreninde En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu (Cillian Murphy), En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Robert Downey Jr.), En İyi Sinematografi, En İyi Kurgu ve En İyi Film Müziği olmak üzere 7 dalda ödül kazanmıştı.

Carpenter, Bradley Cooper'ın yönettiği Leonard Bernstein biyografisi Maestro için daha fazla övgüde bulunarak şunları söyledi: 

Maestro'yu çok beğendim. Bence müthişti.

Ünlü yönetmen, Greta Gerwig'in Barbie filminden de etkilenmediğini geçen yıl Los Angeles Times'a açıklamıştı: 

Barbie'yi izlediğime inanamıyorum. Bu benim kuşağıma göre değil. Barbie bebeklerle hiçbir ilgim yoktu. Allan'ın kim olduğunu bilmiyordum. Yani, özetleyebilirim. 'Benim vajinam yok' diyor ve sonunda 'Bir jinekoloğa gideceğim!' diyor. İşte benim için film buydu.

Carpenter, 2021'de The Independent'a konuşmuş, 2010 yapımı Koğuş'tan (The Ward) sonra başka bir film yönetip yönetmeyeceğini ele almıştı.

"Yönetmenliği seviyorum ve doğru koşullar altında bunu tekrar yaparım" demişti.

Ama bu finansmanı yetersiz bir film olamaz, biliyorsunuz ve sevdiğim bir şey olmalı. Bir Drakula filmi güzel olurdu.

İlk filmin başarısının ardından seri haline getirdiği ve halihazırda 13 filmden oluşan Cadılar Bayramı'nın 2021 yapımı devam filmi Cadılar Bayramı Öldürür'de (Halloween Kills) danışmanlık yapmış ve filmin müziklerini hazırlamıştı.

Carpenter, "Bunun nihai slasher filmi olduğunu düşünüyorum" demişti.

Gürültülü ve çok da sert! Michael [Myers] yine bir doğal afet. Rüzgar gibi, öylece geliyor ve onu durduramıyorsunuz. Yeni müziğimin filmin yoğunluğuna uygun olması gerekiyordu. [Yeni filmlerdeki] kadın dayanışmasını seviyorum. Kızlar gerçekten canlarına okuyor. Onlarla uğraşmayın!

Independent Türkçe


Bilim insanları "NASA teleskobu uzayda yaşam buldu" haberlerini yorumladı

Tüm yüzeyi suyla kaplı gezegenin çizimi (Shang-Min Tsai/Kaliforniya Üniversitesi)
Tüm yüzeyi suyla kaplı gezegenin çizimi (Shang-Min Tsai/Kaliforniya Üniversitesi)
TT

Bilim insanları "NASA teleskobu uzayda yaşam buldu" haberlerini yorumladı

Tüm yüzeyi suyla kaplı gezegenin çizimi (Shang-Min Tsai/Kaliforniya Üniversitesi)
Tüm yüzeyi suyla kaplı gezegenin çizimi (Shang-Min Tsai/Kaliforniya Üniversitesi)

Yeni bir araştırmaya göre, uzak bir gezegende uzaylı yaşam belirtilerinin keşfedilmesiyle ilgili son zamanlarda duyulan heyecan yersiz ya da en azından erken olabilir.

Son haftalarda, Dünya'dan yaklaşık 125 ışık yılı uzaklıktaki K2-18b adlı gezegenle ilgili heyecan artıyor. Geçen yılın sonlarında araştırmacılar bu gezegende bir "yaşam" molekülü görmüş olabileceklerini açıklamıştı.

Başka bir gezegende yaşam belirtisi olabilecek şey üzerine spekülasyonlar ve heyecan o zamandan beri artıyor. Ancak araştırmacılar tespitin "sağlam olmadığı" ve gezegende neler olduğunu doğrulamak için daha fazla çalışma yapılması gerektiği uyarısında bulunmuştu.

Ancak artık araştırmacılar sinyalin başlangıçta göründüğü kadar net olmadığı uyarısını yapıyor. Sinyal metanla örtüşüyor ve araştırmacılar bu ikisini birbirinden ayırmanın henüz mümkün olmadığını düşünüyor.

Bunu, hem molekülün hem de K2-18b'deki olası atmosferin fizik ve kimyasını simüle eden bilgisayar modelleri kullanarak yaptılar. Bu modeller, bulgunun aslında dimetil sülfür, yani DMS'nin varlığını gösterdiğinden emin olmanın bir yolu bulunmadığına işaret etti.

Ancak bu bulgular, yaşam belirtilerini hiç bulamadığımızdan ziyade henüz bulamadığımızı gösteriyor olabilir. Bilim insanları gezegeni başka araçlarla da inceleyerek molekülün orada var olup olmadığını kesin şekilde görebilecek.

Bunu, geçen yılki çalışmada kullanılandan daha iyi kızılötesi dalga boylarını tespit eden bir araç kullanarak yapacaklar.

Çalışma, The Astrophysical Journal Letters'da yayımlanan "Biogenic sulfur gases as biosignatures on temperate sub-Neptune waterworlds" (Alt-Neptün suyla kaplı gezegenlerde sıcaklığın biyolojik işaretleri olarak biyojenik sülfür gazları) başlıklı yeni makalede açıklandı.

Independent Türkçe


Mayaların top sahasını nasıl kutsadığı ortaya çıktı

Mayalar top oyunlarını eğlencenin yanı sıra ritüel amaçlı da oynuyordu (Dallas Museum of Art)
Mayalar top oyunlarını eğlencenin yanı sıra ritüel amaçlı da oynuyordu (Dallas Museum of Art)
TT

Mayaların top sahasını nasıl kutsadığı ortaya çıktı

Mayalar top oyunlarını eğlencenin yanı sıra ritüel amaçlı da oynuyordu (Dallas Museum of Art)
Mayalar top oyunlarını eğlencenin yanı sıra ritüel amaçlı da oynuyordu (Dallas Museum of Art)

Maya uygarlığına ait top sahalarına Şili biberi ve halüsinojen bitkiler konduğunu bulan arkeologlara göre bu keşif bir ritüele işaret ediyor. Şifalı bitkilerin yapıyı kutsama amacıyla yerleştirildiği düşünülüyor. 

Yucatán Yarımadası'nda Mayaların bir zamanlar yaşadığı Yaxnohcah bölgesinde kazı yapan arkeologlar toprakta kara lekeler olduğunu fark edince örnek toplayarak laboratuvarda inceledi. DNA analizleri lekelerin 4 ayrı şifalı bitkiden kaynaklandığını ortaya koydu. Mayaların sıkça kullandığı bu bitkiler dini açıdan da önem arz ediyordu. 

ABD'deki Cincinnati Üniversitesi'nden araştırmacılar kahkahaçiçeği türünden Ipomoea corymbosa adlı, LSD'yle benzer yapıda halüsinojen bir bitkinin kalıntılarını tespit etti. Bölgede xtabentun diye bilinen bu bitkinin poleniyle beslenen arılardan toplanan baldan, bugün Meksika'da likör yapılıyor. 

Oxandra lanceolata ve Şili biberi kalıntıları da bulan bilim insanları bu üç bitkinin daha sonra Hampea trilobata adlı ağacın yapraklarına sarıldığı sonucuna vardı. Mayaların bu bitkinin yapraklarını ritüellerdeki demetleri sarmak için kullandığı önceden biliniyordu.

Acı biberinse şifalı özellikleri nedeniyle kültürde yer edindiğini belirten araştırmacılar bugünkü Mayaların da veremden ishale kadar çeşitli hastalıkların tedavisinde bu bitkiden faydalandığını kaydediyor. 

PLOS One adlı hakemli dergide yayımlanan araştırmanın başyazarı David Lentz, "Mayalar için çeşniden daha fazlası olan Şili biberi genellikle ritüellerde ve tıbbi uygulamalarda kullanılırdı" diye açıklıyor. 

LSD'ye benzer fizyolojik etkiler yaratan xtabentunun törensel bağlamda kullanıldığına dair kanıtlar görüyoruz. Meğerse buradaki törensel bir demetmiş.

Araştırmacılar bitkilerin top sahasının inşası sırasında yapıyı kutsama amacıyla konduğunu düşünüyor. Analizler ayrıca demetin yaklaşık MS 80'de yerleştirildiğine işaret ediyor.

Kültürlerinde çeşitli top oyunları bulunan Mayalar örneğin el ve ayaklar kullanılmadan topun bir potadan geçirilmeye çalışıldığı pok-a-tok denen oyunu oynuyordu. 

Öte yandan top sahalarının sadece eğlence amaçlı değil, dini törenler için de kullanıldığı tahmin ediliyor. Lentz, "Bugün top sahalarını boş zaman geçirme yeri olarak görüyoruz fakat Mayaların gözünde bu alanların kutsal bir yeri de vardı" diyor.

Top sahasını inşa ederken, tanrılara araziyi değiştirdiklerini bildirme ve onların burayı kutsaması amacıyla adak görevi gören demeti yerleştirmiş olmalılar. Bu ritüel, diğer Maya yerleşimlerinde kanıtlarını bulduğumuz benzer törenlerle örtüşüyor.

Independent Türkçe, IFL Science, Live Science, PLOS One


Çığır açan bilimsel "dopingle" daha ucuz ve dayanıklı bataryalar mümkün

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Çığır açan bilimsel "dopingle" daha ucuz ve dayanıklı bataryalar mümkün

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Bilim insanları bataryaları "doping" tekniğiyle hem daha ucuz hem de daha verimli hale getirmenin yeni bir yolunu buldu.

Bu teknikte, bataryaların performansını önemli ölçüde değiştirmek için onlara küçük miktarlarda kolayca bulunabilen elementler ekleniyor.

Dünya, arabalarımızdan cep telefonlarımıza kadar her şeyde ve enerji depolamada kullanılan lityum-iyon bataryalara ciddi ölçüde bağımlı hale geldi. Ancak bu bataryalar nadir ve pahalı kaynaklara aşırı bağımlılıkları da dahil bir dizi sorundan muzdarip. 

Araştırmacılar, batarya katotlarında daha verimli ve sürdürülebilir malzemeler kullanılmasına yönelmenin bu sorunu gidermesini umuyor. Katot, bataryanın önemli elektron değişim süreçlerinin gerçekleştiği ve bu sorunların çoğunun ortaya çıktığı kısmı.

Araştırmacılar demir ve oksijen reaksiyonlarını kullanarak bu katodun kapasitesinin yükselmesini sağlayan yeni bir malzeme bulduklarını geçen yıl duyurmuştu. Ancak bu buluş, bataryaları şarj etme ve yeniden doldurma sırasında oksijen açığa çıkardığı için sorunları da beraberinde getirmişti. 

Şimdiyse araştırmacılar "doping" işleminin bu sorunun üstesinden gelebileceğini ve yeni teknolojinin kullanışlı hale gelmesini sağlayabileceğini söylüyor.

Hokkaido Üniversitesi'nden Hiroaki Kobayaşi, "Katodun kristal yapısına az miktarda alüminyum, silikon, fosfor ve kükürt gibi bol miktarda bulunan elementlerin eklenmesiyle döngü sayısının önemli ölçüde artırılabileceğini keşfettik" dedi.

Yeni bulgular, bataryaların stabilitelerini artırarak şarjlarını yüzde 90'a kadar tutmalarını sağlayabilir.

Kobayaşi, "İklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik küresel çabaların da gerektirdiği gibi elektrik enerjisinin yaygın olarak fosil yakıt kullanımının yerini alması durumunda çok önemli olacak batarya teknolojisindeki ilerlemelere önemli bir katkıda bulunmayı umarak bu yeni bulguları geliştirmeye devam edeceğiz" dedi.

ACS Materials Letters adlı bilimsel dergide yayımlanan çalışma, "Uygun Maliyetli Yüksek Enerjili Lityum-İyon Batarya Katotlarına Doğru: Kovalant Bağ Oluşumu Antiflorit Yapılı Lityum Bakımından Zengin Demir Oksitte Katı Hal Oksijen Redoksunu Güçlendiriyor" (Toward Cost-Effective High-Energy Lithium-Ion Battery Cathodes: Covalent Bond Formation Empowers Solid-State Oxygen Redox in Antifluorite-Type Lithium-Rich Iron Oxide) başlıklı makalede anlatılıyor. 
Independent Türkçe


75 bin yıl önce ölen Neandertal kadının yüzü yeniden oluşturuldu

Dr. Emma Pomeroy, Şanidar Z için "Bence onların kim olduğuyla bağlantı kurmamızı sağlayabilir" diyor (Jamie Simonds/BBC Studios)
Dr. Emma Pomeroy, Şanidar Z için "Bence onların kim olduğuyla bağlantı kurmamızı sağlayabilir" diyor (Jamie Simonds/BBC Studios)
TT

75 bin yıl önce ölen Neandertal kadının yüzü yeniden oluşturuldu

Dr. Emma Pomeroy, Şanidar Z için "Bence onların kim olduğuyla bağlantı kurmamızı sağlayabilir" diyor (Jamie Simonds/BBC Studios)
Dr. Emma Pomeroy, Şanidar Z için "Bence onların kim olduğuyla bağlantı kurmamızı sağlayabilir" diyor (Jamie Simonds/BBC Studios)

75 bin yıllık kafatası kalıntılarıyla Neandertal bir kadının yüzü yeniden oluşturuldu. 

2018'de bulunan bir kafatası kullanılarak oluşturulan model, BBC Studios'un bugün gösterime giren Netflix belgeseli Neandertallerin Sırları (Secrets of the Neanderthals) için yapıldı. Dümdüz hale gelmiş ve parçalara ayrılmış kafatası, modern insanların en yakın akrabalarından birinin nasıl göründüğüne ışık tutuyor. 

Kalıntıları, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde yer alan Şanidar Mağarası'nda gün yüzüne çıkarılan kadına Şanidar Z ismi verildi. Şanidar Z'nin omurgası, omuzları ve elleri de bulunurken vücudunun alt kısmının 1960'ta çıkarıldığı düşünülüyor. O zaman aynı mağarada 10 ayrı ekrek, kadın ve çocuk Neandertal'in kalıntılarına ulaşılmıştı. 

Cambridge ve Liverpool John Moores üniversitelerinden araştırmacıların Şanidar Mağarası'nda bulduğu kemikler son derece yumuşamıştı. Bunları düzelttikten sonra 200'den fazla parçayı birleştiren araştırmacıların yapbozu tamamlanması bir yıldan uzun sürdü.

fdbf
Mağarada bulunan kafatası, Cambridge Üniversitesi'nde bir araya getirildi (Jamie Simonds/BBC Studios)

Birleştirilen kafatası tarandıktan sonra bunun üç boyutlu çıktısı dünyaca ünlü paleo sanatçıları Adrie ve Alfons Kennis kardeşlere verildi. Tek yumurta ikizi kardeşler yapay kas ve deri katmanları kullanarak modeli ortaya çıkardı.

Şanidar Z'nin kafatasının, ölümünden nispeten kısa süre sonra kafasına taş düşmesiyle dümdüz olduğu düşünülüyor. Kazılara liderlik eden, Cambridge Üniversitesi'nden Prof. Graeme Barker, 2 santimetrelik kafatası için şöyle diyor:

Kafatası adeta bir pizza kadar düzdü. 

Bilim insanları, Şanidar Z'nin kadın olduğuna neredeyse emin. Pelvis kemikleri bulunamadığı için daha net bir doğrulama yapılamıyor fakat diş minesindeki kadın genetiğiyle ilişkili bazı baskın proteinler ve iskeletin ince yapısından dolayı kadın olduğu düşünülüyor. Ayrıca yine diş örneklerinin analizi, Şanidar Z'nin 40'larının ortasında hayatını kaybettiğine işaret ediyor.

Araştırma ekibinden Dr. Emma Pomeroy, Neandertal kafataslarının modern insanlarınkinden epey farklı göründüğünü fakat yeni modelin bu farklılıkların bu kadar keskin olmadığına işaret ettiğini belirtiyor. Paleoantropolog, modern insanlarla Neandertallerin çiftleştiğini ekleyerek "bugün yaşayan neredeyse herkesin hâlâ Neandertal DNA'sına sahip olduğunu" ifade ediyor.

Şanidar Mağarası'ndan bu zamana kadar çıkarılan kalıntılar, soyları yaklaşık 40 bin yıl önce tükenen Neandertallerin ölülerini gömme alışkanlıklarına ışık tutuyor. Mağaradaki cesetler benzer yöne bakacak şekilde, uzun bir kaya sütununun yanındaki bir oyuğa dikkatlice yerleştirilmişti. 

Ayrıca 1960'ta çıkarılan iskeletlerden birinin etrafının polenlerle kaplı olması, Neandertallerin ölülerini çiçeklerden oluşan bir yatağa yerleştirdiği düşüncesine yol açmıştı. Fakat yeni kazıları yürüten ekipteki Prof. Chris Hunt, polenlerin arılar tarafından bırakılmış olabileceğini veya cesetlerin üzerine konan dallardaki çiçeklerden gelmiş olabileceğini düşünüyor. Liverpool John Moores Üniversitesi'nden Prof. Hunt şöyle diyor:

Dallardaki çiçekler değil ama dalların kendisi sırtlan gibi hayvanların cesetlere ulaşmasını engellemiş olabilir.

Cesetlerin yerleştirilme biçiminin "gelenek" ve "bilginin nesiller arasında aktarılması" anlamına geldiğini ifade eden bilim insanı, "Neandertallerin hayatının çirkin, acımasız ve kısa olduğu şeklindeki klasik anlatılarla bağdaştırılamayacak, amaca yönelik bir davranışa benziyor" diye ekliyor.

Independent Türkçe, BBC, Science Alert


Netflix'ten bir ilk: Popüler dizinin hayranlarına duyuru

YouTube dizisi olarak başlayan Cobra Kai, iki sezonun ardından 2020'de Netflix'e taşınmış ve platformun en popüler yapımlarından biri haline gelmişti (Netflix)
YouTube dizisi olarak başlayan Cobra Kai, iki sezonun ardından 2020'de Netflix'e taşınmış ve platformun en popüler yapımlarından biri haline gelmişti (Netflix)
TT

Netflix'ten bir ilk: Popüler dizinin hayranlarına duyuru

YouTube dizisi olarak başlayan Cobra Kai, iki sezonun ardından 2020'de Netflix'e taşınmış ve platformun en popüler yapımlarından biri haline gelmişti (Netflix)
YouTube dizisi olarak başlayan Cobra Kai, iki sezonun ardından 2020'de Netflix'e taşınmış ve platformun en popüler yapımlarından biri haline gelmişti (Netflix)

Netflix, popüler dizisi Cobra Kai'ın final sezonu için alışılmadık bir yayın stratejisi belirledi. İzleyiciler, dövüş sanatları dizisinin 6. ve son sezonunu bir oturuşta bitiremeyecek çünkü yayın devi, Cobra Kai'ın son sezonunu üçe bölüp farklı zamanlarda vizyona sokacak.
.

15 bölüm üçe bölünüyor

Netflix'in en büyük hitlerinin yeni sezonlarını iki parçaya bölmesi olağan hale gelmiş olsa da yayın devi, ilk kez bir sezonu üçe bölüyor. 

Cobra Kai'ın 6. sezonundan birinci kısım 18 Temmuz'da, ikinci kısım da 28 Kasım'da gösterime girecek. İzleyiciler üçüncü kısım içinse 2025'i beklemek zorunda kalacak. Bu bölüm için henüz belirlenmiş kesin bir tarih yok.

Dizinin final sezonu toplam 15 bölümden oluşacak ve her üç kısımda da 5'er bölüm yayımlanacak.

Cobra Kai'ın 5. sezonu, 9 Eylül 2022'de gösterime girmişti. Meşhur dövüş filmi Karate Kid'in devam dizisinin 6. sezonu, Cobra Kai dojolarının karate turnuvasından elenmesiyle başlayacak.

Josh Heald, Jon Hurwitz ve Hayden Schlossberg tarafından yazılan dizinin yıldız oyuncuları Ralph Macchio ve William Zabka, Cobra Kai'da yönetici yapımcı olarak da görev yapıyor.

Yaratıcılar Heald, Hurwitz ve Schlossberg daha önce diziyi bitirme kararını "acı tatlı" diye nitelendirmişti.

"Mütevazı bir onur"

Üçlü Ocak ayında yaptıkları açıklamada, "Dünyayı Karate Kid evreniyle yeniden tanıştırmak bizim için mütevazı bir onur oldu" demişti.

"Bu fırsatı hiçbir zaman hafife almadık" diyen senaristler, sözlerini şöyle sürdürmüştü:

Cobra Kai'la ilk günkü hedefimiz, her zaman hayal ettiğimiz zaman ve yerde Vadi'den ayrılarak bu işi kendi şartlarımızla bitirmekti. Dolayısıyla bu başarıyı büyük bir gurur ve minnettarlıkla duyurabiliyoruz. Önümüzdeki 6. sezon Cobra Kai'ın sonu olacak.

Independent Türkçe, IndieWire, Hollywood Reporter


Ünlü oyuncunun yeni Netflix dizisi eleştirmenleri böldü

Big Little Lies'ın Emmy ödüllü yaratıcısı David E. Kelley'nin yaratıcısı olduğu dizinin başrolündeki Jeff Daniels'a Diane Lane, Tom Pelphrey ve Lucy Liu eşlik ediyor (Netflix)
Big Little Lies'ın Emmy ödüllü yaratıcısı David E. Kelley'nin yaratıcısı olduğu dizinin başrolündeki Jeff Daniels'a Diane Lane, Tom Pelphrey ve Lucy Liu eşlik ediyor (Netflix)
TT

Ünlü oyuncunun yeni Netflix dizisi eleştirmenleri böldü

Big Little Lies'ın Emmy ödüllü yaratıcısı David E. Kelley'nin yaratıcısı olduğu dizinin başrolündeki Jeff Daniels'a Diane Lane, Tom Pelphrey ve Lucy Liu eşlik ediyor (Netflix)
Big Little Lies'ın Emmy ödüllü yaratıcısı David E. Kelley'nin yaratıcısı olduğu dizinin başrolündeki Jeff Daniels'a Diane Lane, Tom Pelphrey ve Lucy Liu eşlik ediyor (Netflix)

Ünlü oyuncu Jeff Daniels'ın başrolde olduğu yeni dizi A Man in Full, Netflix'te gösterime girdi. Eleştirmenleri bölen drama, herkesin diziden hoşlanmayacağının sinyalini verdi. 

İflasın eşiğinde bir emlak kralı

Amerikalı yazar Tom Wolfe'un 1998 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan mini dizi, iflasın eşiğindeki emlak kralı Charlie Croker'ın şirketini kurtarma çabalarını merkeze alıyor alıyor. 

Prömiyerini 2 Mayıs'ta yapan dizi, her biri ortalama 45 dakika süren 6 bölümden oluşuyor.

Netflix, 18 yaşından küçüklere uygun olmadığını belirttiği dizinin konusunu şöyle özetliyor:

Amansız düşmanlar ve ani bir iflasla karşı karşıya kalan Atlantalı bir emlak patronu, imparatorluğu çökmeye başlayınca dişini tırnağına takarak zirveye geri tırmanmalıdır.

Öven de var beğenmeyen de

A Man in Full için yapılan incelemeler, dizinin eleştirmenlerden hem olumlu hem de olumsuz yorumlar aldığını ortaya koyuyor.

Birçok televizyon yazarı, dizinin ilgi çekici bir seyirlik olmadığı görüşünü paylaşıyor.

ScreenRant'tan Ben Gibbons, A Man in Full'u "bireysel rollerinde başarılı olan ve her biri diziye katkıda bulunan güçlü oyuncu kadrosu" nedeniyle överken Hollywood Reporter'dan Daniel Fienberg, diziyi "daha büyük ve karmaşık bir hikayeye sahipken mahkeme salonunun rahatlığına sığınmakla" eleştiriyor. 

USA Today'den Kelly Lawler, "Karakterler yeterince derin değil" derken Slant'tan Ross McIndoe ekliyor:

Charlie'nin haşmetli bir duruşu yok, gerçek bir güç havası da yok ama özellikle iğrenç bir şey de yok.

TheWrap'ten Chris Vognar, oyuncuların performanslarını övdü ama hikayeyi eleştirdi:

Parçalar, onları birbirine bağlamak için çok hızlı hareket eden bir dizide dağınık ve uyumsuz görünüyor.

"Sağlam ve tatmin edici ama..."

Bu eleştirilere rağmen diziyle ilgili daha olumlu görüşler de var. Daily Beast'ten Nick Schager'a göre A Man in Full bazı kusurlarına rağmen "heyecanlı ve son derece izlenebilir" olmaya devam ediyor.

Guardian'dan Lucy Mangan da benzer görüşte. Mangan, "Tüyler ürpertici Trump hicvi, Succession'ın yerini almaya değer" başlıklı yazısında şöyle diyor: 

A Man in Full, Netflix'in Succession sonrası izleyiciyi yakalama girişimiyse, kırk fırın ekmek yemesi lazım. Yeni dizi sağlam, tatmin edici ama gerçek bir hicivden yoksun. Succession'daki her satır en ince noktasına kadar işlenmişti.

Independent Türkçe, ScreenRant, USA Today, TheWrap, Daily Beast, Slant Magazine, Guardian, Hollywood Reporter


Eleştirmenlerin bayıldığı suç filmi dizi oluyor

Suçlu Emily, dünya prömiyerini 24 Ocak 2022'de 38. Sundance Film Festivali'nde yapmış ve büyük beğeni kazanmıştı (Roadside Attractions)
Suçlu Emily, dünya prömiyerini 24 Ocak 2022'de 38. Sundance Film Festivali'nde yapmış ve büyük beğeni kazanmıştı (Roadside Attractions)
TT

Eleştirmenlerin bayıldığı suç filmi dizi oluyor

Suçlu Emily, dünya prömiyerini 24 Ocak 2022'de 38. Sundance Film Festivali'nde yapmış ve büyük beğeni kazanmıştı (Roadside Attractions)
Suçlu Emily, dünya prömiyerini 24 Ocak 2022'de 38. Sundance Film Festivali'nde yapmış ve büyük beğeni kazanmıştı (Roadside Attractions)

Aubrey Plaza'nın eleştirmenlerce çok beğenilen aksiyon filmi Suçlu Emily (Emily the Criminal) televizyona uyarlanıyor. 

John Patton Ford'un ilk uzun metrajlı filmi, öğrenci kredilerinin yükü altında ezilen ve suç geçmişi nedeniyle iş fırsatlarından mahrum kalan bir kadının hikayesine odaklanıyor. 

2022 yapımı filmde genç kadın, çok geçmeden Los Angeles'ın suç dünyasına çekilerek bir kredi kartı dolandırıcılığına karışıyor.

Sinema yazarlarından övgü dolu yorumlar alan gerilimli suç filmi, eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da 100 üzerinden 94 gibi kusursuza yakın bir puan elde etmeyi başarmıştı.

Suçlu Emily, başroldeki Plaza'nın performansı ve Ford'un senaryosu da dahil olmak üzere cFilm Independent Spirit Ödülü 4 adaylık kazanmıştı. Plaza ayrıca En İyi Başrol Performansı dalında Gotham Ödülü'ne aday gösterilmiş ve Ford, ilk yönetmenlik denemesiyle Amerika Yönetmenler Birliği (DGA) Ödülü'nün sahibi olmuştu.

Suçlu Emily'nin oyuncu kadrosunda başroldeki Plaza'ya Theo Rossi, Megalyn Echikunwoke, Gina Gershon, John Billingsley ve Brandon Sklenar eşlik etmişti.

Ödüllü yönetmen diziyi de çekecek

Filmin 42 yaşındaki yönetmeni Ford, aynı zamanda dizi uyarlamasının yönetici yapımcılığını da üstlenecek. Ford ayrıca dizinin yönetmen koltuğunda oturacak.

39 yaşındaki Plaza daha önce kadın dergisi L'Officiel'e verdiği röportajda, Suçlu Emily'nin Kalbim Bir An Durdu (The Beat That My Heart Skipped, Kafa Kafaya (Head On) ve Safdie Kardeşler imzasını taşıyan Soygun (Good Time) gibi filmlerden esinlendiğini söylemişti.

Plaza, "O filmlerin ivmesinde bir şey var, sadece ileriye koşuyorlar" diyerek sözlerine şöyle devam etmişti:

Hiç durmuyorsunuz. Başlıyorsunuz ve gidiyorsunuz. Sıradan bir gün geçirip sonra kovulduğunuz, ayrıldığınız ve şimdi ne yapacağınızı bulmanız gereken normal filmler gibi değil. Sanki, 'Hayır, o zaten başlangıçta yeterince yaşadı' der gibi.

Silah kullanılmamasıyla gurur duyuyor

Plaza, filmin aksiyon sahnelerinde silah kullanılmamasıyla gurur duyduğunu söylemişti.

The Tonight Show Starring Jimmy Fallon'a konuk olan Amerikalı oyuncu, "Çoğu gerilim filminde hemen silahlar kullanılıyor... Her filmde silaha ihtiyacımız yok" diyen Plaza, sözlerini şöyle sürdürmüştü: 

Bence bu durum, filmi daha kaygı verici kılıyor çünkü 'Böyle bir silahı olmadan bu adamları nasıl alt edecek?' diye düşünüyorsunuz.

Independent Türkçe, IndieWire, ScreenRant, L'Officiel


Ryan Gosling ailesinin rol seçimine etkisini açıkladı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Ryan Gosling ailesinin rol seçimine etkisini açıkladı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Ryan Gosling artık psikolojik açıdan rahatsız edici filmlerde oynamaktan bilinçli olarak kaçındığını açıkladı:

Beni bunalıma sokacak rolleri gerçekten kabul etmiyorum.

43 yaşındaki aktör geçen yıl Barbie'deki Ken rolüyle gişede muazzam başarı elde etmişti. Gosling halihazırda sinemalardaki aksiyon-macera filmi Dublör'de (The Fall Guy) izlenebilir.

Kariyerine çocukken Disney Channel'ın The Mickey Mouse Club'ının bir parçası olarak başlayan Gosling, yetişkinliğinde The Believer'da Yahudi bir Neonazi'yi, Tepetaklak Nelson'da (Half Nelson) uyuşturucu bağımlısı bir öğretmeni ve Gerçek Sevgili'de (Lars and the Real Girl) şişme bebeğiyle ilişki yaşayan bir adamı canlandırarak bu karakterden uzaklaştı.

The Wall Street Journal Magazine'e verdiği yeni bir röportajda Gosling, artık bir rolü kabul etmeden önce ailesini düşündüğünü söyledi. Rol arkadaşı Eva Mendes'ten 10 yaşından küçük iki kızı var.

Gosling, "O an, evdekilerin ruh halini ve hepimiz için en iyisinin ne olacağını anlamaya çalışıyorum" dedi.

Aldığım kararları Eva'yla birlikte alıyorum ve önceliğimiz ailemiz oluyor.

Gosling düşünce tarzındaki bu değişimi 2016 yapımı caz müzikli romantizm filmi Aşıklar Şehri (La La Land) performansına bağlıyor.

Gosling, "Sanırım La La Land ilkiydi. 'Oh, bu onlar için de eğlenceli olacak, çünkü sete gelmeseler de her gün piyano çalışıyoruz, dans ediyoruz ya da şarkı söylüyoruz' gibi bir durumdu" diye anlattı.

Barbie'ye olan ilgileri ve Ken'e olan ilgisizlikleri ilham vericiydi. Bu olay gerçekleştiğinde onlar zaten iPad'de Barbie'leriyle ilgili küçük filmler yapıyorlardı, bu yüzden benim de Barbie filmi yapmak için işe gidiyor olmam, uyumlu olduğumuzu hissettirdi. 

Gosling ayrıca kısa bir süre önce kendi basın turu sırasında Mendes'in yeni kitabını tanıtan bir tişört giyerek partnerini sonuna kadar desteklediğini kanıtlamıştı.

Yakın zamanda Hits Radio'yla videolu röportaj yapan Gosling ve Dublör'deki rol arkadaşı Emily Blunt'a en sevdikleri filmler ve kendilerini en çok hangi Taylor Swift şarkısını benzettikleri sorulmuştu.

Röportajdan kısa videolar internette dolaşırken, hayranlar Barbie'nin 43 yaşındaki aktörünün üzerinde "Desi, Mami, and the Never-Ending Worries" (Desi, Anne ve Bitmeyen Endişeler) yazan beyaz bir tişört olduğunu fark etmeden geçemedi. 

Tişörtündeki yazı, on yılı aşkın süredir birlikte olduğu partneri tarafından yazılan ve bu sonbaharda raflarda yerini alacak bir çocuk kitabının başlığı.

Independent Türkçe