Fas Adalet ve Kalkınma Partisi ‘sessiz muhalefet’ politikası izleyecek

İktidar koalisyonunun başında yaklaşık 10 yıl kalan oluşum son parlamento seçimlerini kaybetti.

Fas Adalet ve Kalkınma Partisi (PDJ) Genel Sekreteri Abdelilah Benkirane. (AFP)
Fas Adalet ve Kalkınma Partisi (PDJ) Genel Sekreteri Abdelilah Benkirane. (AFP)
TT

Fas Adalet ve Kalkınma Partisi ‘sessiz muhalefet’ politikası izleyecek

Fas Adalet ve Kalkınma Partisi (PDJ) Genel Sekreteri Abdelilah Benkirane. (AFP)
Fas Adalet ve Kalkınma Partisi (PDJ) Genel Sekreteri Abdelilah Benkirane. (AFP)

Nevfel Eş-Şarkavi
Abdelilah Benkirane, Fas Adalet ve Kalkınma Partisi'ne (PDJ) genel sekreter olarak seçilmesinin ardından yaptığı ilk açıklamada, partisini ‘sessiz muhalefet’ politikası benimsemeye çağırdı. Son on yıl iktidar koalisyonunun başında olan ve İslami hareketi temsil eden Adalet ve Kalkınma Partisi son genel seçimlerde hezimet yaşadı.
Fas Başbakanı Aziz Ahnuş’un Benkirane'nin en önemli siyasi muhaliflerinden biri olduğu göz önüne alındığında, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bu kararı Fas kamuoyunda şaşkınlık yarattı. Ahnuş, 2016 yılında İslami hareketi temsil eden partinin liderini Başbakanlık görevinden uzaklaştırmak için çalışmıştı. Bu nedenle Benkirane’nin Fas Başbakanı Aziz Ahnuş’a karşı sert bir politika izlemesi bekleniyordu.
Ahnuş, Milli Bağımsızlar Partisi’nin hükümet koalisyonuna katılması karşılığında bazı öneriler sunmuş ve bu durum aylarca süren hükümet kurma sürecinin gecikmesine neden olmuştu. Fas Kralı, Benkirane yerine Sadeddin el-Osmani'yi başbakan olarak atayana kadar bu süreç devam etmişti.

Abdelilah Benkirane’nin çağrısının arka planı
Muhalefette sükunet çağrısında bulunan Benkirane amacın "öne çıkmak ve bir gecede mevcut hükümetin destekçisinden tenkitçisine dönüşen koroya katılmamak" olduğunu söyledi.
“Amaç aynı zamanda ülkenin ve insanların çıkarlarıyla oynamayı bırakma çağrısı yapmaktır” diyen Benkirane çağrısının, “partinin bu uygulamalardan sessiz ve makul bir ulusal muhalefetle ayrılmasına yönelik bir talimat” teşkil ettiğine işaret ettiği açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Partinin ana pusulası, ulusun ve yurttaşın çıkarlarına hizmet etmek, demokratik tercihi güçlendirmek ve yurttaşların hak ve temel özgürlüklerini korumaktır. Muhalefet, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin reformist mesajına ve var olma gerekçelerine uygun tavır almalı. PDJ, seçimlerinde bağımsız bir ulusal muhalefettir ve başka gündem maddelerinin bir parçası olamaz.

Partinin parlamentodaki büyüklüğü ile orantılı muhalefet
PDJ son genel seçimlerde Temsilciler Meclisi'nde (parlamentonun birinci meclisi) yalnızca 13 sandalye alarak sekizinci sıraya geriledi. Faslı siyasi analist İdris el-Kenburi'ye göre analistler partinin son açıklamasını parlamentodaki büyüklüğüne göre çalışma niyeti olarak yorumladılar. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı haberde bu durumun Ahnuş liderliğindeki mevcut hükümete yönelik beyan edilmemiş bir destek olarak değerlendirilebileceğine dikkat çekildi.
 
Muhalefetin doğası sorunu
Fas siyaset sahnesi, siyasi çalışmalarda ikincil bir konum olarak görülmesinin yanı sıra muhalefetin mahiyetindeki belirsizlikten de muzdarip. Bu nedenle muhalefet partileri hükümeti dizginleyecek bir konumda değil, sadece seçimlerdeki başarısızlıklarını yansıtan bir konumda görülüyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi Ulusal Konseyi üyesi Halime Shweika, Benkirane'nin son açıklamasının ardından başlayan tartışmalara ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
“Genel Sekreterlik tarafından yapılan son açıklama, muhalefeti ve muhalefetin mekanizmasını, özünü ve niteliğini tartışmaya açtı. Bu tartışma daha önce de hükümeti kurma müzakereleri sırasında, partilerin çoğu hükümet koalisyonuna katılma isteklerini duyurmak için acele etmelerinde ortaya çıkmıştı. Siyasi meselelerle ilgilenenlerin zihninde ‘eğer herkes çoğunlukta olmak istiyorsa, muhalefetin konumu ve pozisyonu ne olacak?’ sorusunun belirmesine neden oldu. Fas siyasi tarihinde ilk kez böyle bir tartışmanın ortaya çıkması mevcut siyaset sahnesinde bir krizin ya da en azından muhalefet sorununun ortasında olduğumuzu doğruluyor. Bu, özünde hükümet krizini, yapısını ve seçimlerden önceki ve sonraki oluşum sürecini yansıtıyor. Fas hükümetlerinin tarihinde daha önce, hükümet politikalarını ve kararlarını eleştirme ve kamuoyunda tartışma konusu yapma görevini yerine getirmesi beklenen muhalefetin, konumu, büyüklüğü, bileşimi ve rolleri hakkında hiç bu kadar garip sorular ortaya çıkmamıştı.”
Koalisyonun görev tanımı ve programı hakkında bir siyasi müzakere yapılması gerektiği bir zamanda, parlamentonun rahat koltuklarını kazanan partilerin herhangi bir siyasi referansa veya net bir programa ihtiyaç duymadan çoğunluğa katılma mücadelesine şaşırdıklarını ifade eden Shweikeh sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu, korkudan ve muhalefet cehenneminden kaçmak için yapılıyor. Çünkü bazı sol partiler de dahil olmak üzere bu partiler, muhalefetle ittifak kurmayı siyasi bir lanet olarak görüyor ve bu ittifakın hükümet mevkilerine verilen ayrıcalıkların ve ganimetin kaybedilmesi anlamına geldiğini düşünüyorlar.”

Muhalefet krizine teşhis konulması
Muhalefetin siyasi haritadaki konumunun neden olduğu bu krize teşhis konulabileceğine dikkat çeken Shweika değerlendirmesinin devamında şu ifadeleri kullandı:
 “Adalet ve Kalkınma Partisi son açıklaması ile muhalefet pozisyonuyla ittifakı, en az üç seviyede, ayrıcalıklı bir ittifak haline getiren siyasi bir dille ifade etmeye çalıştı. İlk olarak Fas siyasi ‘bilinçsizliğinin’ gizli sözlüğü muhalefete demokratik siyasi düşünce sözlüklerindeki tanımından uzak bir tanım yapıyor. Muhalefet demokratik siyasi düşünce sözlüklerinde herhangi bir demokratik sistemin başarısının önemli bir parçası olarak görülüyor.”
Faslı siyasi seçkinlerin bir kısmı muhalefeti ‘iktidar partilerinin buzdolabı’ olarak görürken 2011 anayasasının 10’uncu maddesi ilk kez muhalefet terimini tanıdı ve muhalefete yasama ve parlamento denetimindeki rollerini ve statüsünü güçlendiren bir dizi yetki verdi.
İkinci seviye ise son genel seçimlerde ortaya çıkan muhalefet krizinde, özellikle muhalefetin siyasi karakterden neredeyse yoksun bir hükümete karşı çıkmasının şekil ve metodolojisinde kendini gösterdi. Muhalefet pek çok dosyayı ele almada büyük bir siyasi zayıflık gösterdi ve bileşenlerinin ütopik seçim vaatleri ve hükümet açıklamasında sunulanlar ile 2022 Maliye Yasası'nda önerilenler arasında keskin bir çelişki ortaya koydu.
Bu krizin üçüncü seviyesi ve belki de en belirsizi, eski hükümet bileşenlerinin birtakım mensuplarının çıkıp muhalefetlerini ve hedef tahtasına oturttukları tarafı ilan etmesi oldu. Bu durumun sorgulamayı gerektirmesi ve herhangi bir fiili siyasi muhalefete, resmi muhalefet korosunun arkasına sürüklenmek yerine makul konumlandırma sorununu hatırlatması gerektiği belirtiliyor.

Vatandaşlarla yaşanan çatışmayı önlemek
Siyasi analist Abdulfettah Naum, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin hükümet koalisyonunun başında (2011-2021) geçirdiği dönemin, partiyi vatandaşlarla doğrudan bir çatışma durumuna soktuğu görüşünde:
 “Bunun nedeni, özellikle sosyal alanda benimsenen politikalar. Bu da seçim hezimetine yol açtı. Benkirane'nin yeni açıklaması seçim sonuçlarının güvenilirliğinin bir teyidi niteliğinde. Benkirane, toplumun partisinin söylemine artık güvenmediğini kesin olarak bildiği için, vatandaşlarla yeni bir çatışmadan kaçınmak adına muhalefet pratiğinde sessizliği benimsemeyi seçti.”



Sadr, Irak’ta iki ilde askeri kanadını dondurdu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Sadr, Irak’ta iki ilde askeri kanadını dondurdu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Irak’ta Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, Salı günü yaptığı açıklamada, hareketin askeri kanadı olarak bilinen “Seraya es-Selam”ın Basra ve Vasıt (Kût) vilayetlerinde faaliyetlerinin dondurulmasına karar verdiğini duyurdu. Açıklama, hareket mensuplarının bir kamu görevlisini darp ettiği görüntülerin sosyal medyada yayılmasının ardından geldi.

Irak makamları zaman zaman, belediye mevzuatına aykırı biçimde inşa edilen yapıları yıkım kararıyla kaldırıyor. Yerel halk arasında “tecevüz” olarak bilinen bu kaçak yapılar sorunu, çoğu zaman siyasi ve toplumsal gerilimlere neden oluyor.

Son olarak, sosyal medyada paylaşılan videoda Sadr Hareketi’ne bağlı kişiler olduğu belirtilen bir grup, Basra’nın merkezinde kaçak yapıların yıkımından sorumlu Makal Belediyesi Müdürü Esir el-Ubeydi’yi darbediyor. Görüntülerde, Ubeydi’nin, hareket mensuplarına ait olduğu öne sürülen kaçak bir evi yıktığı için hedef alındığı belirtiliyor. Video ülkede geniş yankı uyandırdı ve tepkiye yol açtı.

Basra’daki kaynaklara göre, yıkılan ev Sadr Hareketi’ne bağlı din adamı Şeyh Kusay el-Esedi’ye ait. El-Esedi’nin dinî eğitim gören, cuma imamı ve Seraya es-Selam’da görevli bir isim olduğu aktarılıyor. Ev, kentin en değerli bölgelerinden birinde izinsiz olarak kullanılıyordu.

Sadr’a yakınlığıyla bilinen ve X platformunda açıklama yapan “Salih Muhammed el-Iraki” isimli hesap, Seraya es-Selam’ın Basra ve Vasıt’ta altı ay süreyle “dondurulması ve tüm merkezlerin kapatılması” talimatını duyurdu. Açıklamada, kararın, “Seraya es-Selam’ın adını kirleten ihlallerin ve hakaretlerin önüne geçmek amacıyla” alındığı belirtildi.

Iraki mesajında, söz konusu davranışların “harekete karşı dış çevreler tarafından kasıtlı olarak yapılmış olabileceğini” öne sürerek “Seraya es-Selam’ın itibarı benim için varlıklarından daha önemlidir” ifadelerini kullandı.

Seraya es-Selam mensupları, 2014’ten bu yana özellikle Samarra kentinde yoğun şekilde konuşlanmış durumda. Kentte, 2006’da El Kaide tarafından bombalanan İmam Ali el-Hadi ve İmam Hasan el-Askeri türbeleri bulunuyor ve saldırının ardından bölgede mezhepsel çatışmalar patlak vermişti.

Örgütün ayrıca Bağdat ve Şii nüfusun çoğunlukta olduğu orta ve güney vilayetlerinde yaygın merkezleri bulunuyor. Hareket mensupları geçmişte de sosyal medyada Sadr’a yönelik sert eleştiriler yapan kişilere saldırmakla gündeme gelmişti.

sdvfg
Irak'ın güneyindeki Basra kentinde bulunan Şatt el-Arab sahil şeridinin önünden araçlar geçiyor (AFP)

Sadr hareketi, son hükümette ve parlamentoda temsil gücünü kaybetmiş olsa da, Seraya es-Selam ve hareket tabanı pek çok bölgede hâlâ ciddi nüfuza sahip.

Basra Valisi Esad el-İydani, saldırı sonrasında Sadr ile iletişime geçtiğini açıklayarak, “Sadr bu ihlali reddetti ve sorumluların cezalandırılacağını söyledi” dedi.

‘Mutsuz bir durumdayım’

Saldırıya uğrayan belediye yetkilisi Esir el-Ubeydi, yaşananları “mutsuz ve trajik bir durum” olarak tanımladı. Basra valisine gönderdiği ses kaydında, “Bu muameleyi hak edecek ne yaptığımı bilmiyorum” ifadelerini kullanarak korunma talep etti.

Ubeydi, görevini güvenlik güçleri ve yıkım ekipleri eşliğinde yürüttüğünü belirterek, evinin iki gündür akrabaları tarafından korunmak zorunda kaldığını anlattı. Yaptığı açıklamada, “Dört gündür uyuyamıyorum. Şikâyet için karakola gittiğimde bile hareket mensupları benden önce oradaydı” dedi.

Basra’da kaçak yapıların sayısına ilişkin net veri bulunmasa da, kentte nüfus artışı ve çarpık kentleşme nedeniyle sorun giderek büyüyor. Yerel yönetim son dönemde çok sayıda kaçak yapıyı yıktı ancak bu operasyonlar çoğu zaman bölgede gerginliklere yol açıyor.


Gazze’de hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk 17 Filistinli hayatını kaybetti

32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
TT

Gazze’de hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk 17 Filistinli hayatını kaybetti

32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)

Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü Sözcüsü Mahmud Basal, bölgede etkili olan şiddetli yağışların başlamasından bu yana 17’den fazla binanın tamamen çöktüğünü açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Filistin Safa Haber Ajansı’ndan aktardığına göre Basal, hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk olmak üzere 17 kişinin aşırı soğuktan hayatını kaybettiğini, diğer can kayıplarının ise bina çökmeleri sonucu meydana geldiğini belirtti.

erf
Gazze şehrinde yağmurlu bir günün ardından su basmış bir çadırda ağlayan yerinden edilmiş Filistinli kadın (Reuters)

Basal, 90’dan fazla konut binasında tehlikeli düzeyde kısmi çökmeler yaşandığını, bunun da binlerce kişinin hayatı için doğrudan tehdit oluşturduğunu söyledi. Basal ayrıca, Gazze Şeridi’ndeki barınma merkezlerinin yaklaşık yüzde 90’ının, sel suları ve yağmur nedeniyle tamamen sular altında kaldığını ifade etti.

Tüm bölgelerde vatandaşlara ait çadırların zarar gördüğünü ve su bastığını kaydeden Basal, bunun binlerce ailenin geçici barınaklarını kaybetmesine yol açtığını; giysi, yatak, döşek ve battaniyelerin zarar görerek halkın insani sıkıntılarını daha da artırdığını vurguladı.

sd
Gazze şehrindeki sahilde kurulan geçici mülteci kampında, annesi çamaşır yıkarken, bir Filistinli çocuk annesinin yanında duruyor. (AP)

Basal, alçak basınç sistemlerinin başlamasından bu yana sivil savunma ekiplerinin vatandaşlardan 5 binden fazla yardım ve imdat çağrısı aldığını aktardı.

sdv
Yoğun yağışlar nedeniyle Gazze'nin merkezindeki ez-Zevayide mahallesinde kısmen suya batmış bir araba (AP)

Uluslararası topluma bir kez daha acil çağrıda bulunan Basal, vatandaşlara yardım ulaştırılması ve acil insani ihtiyaçların karşılanması için derhal harekete geçilmesi gerektiğini söyledi. Çadırların yetersiz kaldığını belirten Basal, ilgili kurum ve uluslararası kuruluşlardan çadır gönderilmemesini talep ederek, derhal ve acil şekilde yeniden imar sürecinin başlatılması, insan onurunu koruyan ve hayatı güvence altına alan kalıcı ve güvenli konutların sağlanması çağrısında bulundu.


Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
TT

Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)

İsrail medyasında, Binyamin Netanyahu hükümetinin Gazze Şeridi’ndeki uygulamaları nedeniyle Mısır ile İsrail arasındaki gerilimin son dönemde arttığına dair haberler yer alırken, Mısırlı üst düzey bir yetkili Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Mısır makamları İsrail’in Şarm eş-Şeyh Anlaşması’nı ihlal eden uygulamalarını tespit etti, bunlara ilişkin bir dosya hazırladı ve Washington’ı bilgilendirdi” dedi.

Mısır’da görev yapmış bazı eski askeri yetkililere göre ise Kahire, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki adımlarını, üzerinde uzlaşılan Trump planından kaçınma girişimi ve sarı hat olarak bilinen bölgede kalıcı bir İsrail askeri varlığı tesis etme çabası olarak değerlendiriyor. Bu durumun Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit ettiği ifade ediliyor.

Sarı hat, 10 Ekim’de Şarm eş-Şeyh’te ABD Başkanı Donald Trump’ın katılımıyla imzalanan ve Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan barış planı kapsamında, Gazze Şeridi’ni iki bölüme ayıran bir ayrım hattı olarak tanımlanıyor. Buna göre hat, Filistinlilerin kontrolündeki batı bölgesindeki toprakların yüzde 47’sini, İsrail’in kontrolü altındaki Gazze’nin yüzde 53’ünden ayırıyor. Gazze’deki Filistinlilerin neredeyse tamamının, bu hattın batısındaki bölgeye göç etmek zorunda kaldığı belirtiliyor.

xsdf
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında Gazze barış planını görüşmek üzere bu ayın sonlarında bir zirve yapılması bekleniyor. (AFP)

İsrail Kanal 14 televizyonunun yayımladığı bir raporda, İsrail ordusunun sarı hat olarak bilinen bölgede faaliyet yürüttüğü ve Gazze Şeridi’nin coğrafi yapısını değiştirdiği öne sürüldü. Kanalın aktardığına göre Kahire, bu durumu ‘bölgesel çıkarlarına yönelik doğrudan bir tehdit’ olarak değerlendiriyor. Raporda, söz konusu faaliyetlerin Mısır’ı öfkelendirdiği ve Kahire’nin, Gazze Şeridi’ni ikiye bölmeye, bölgenin demografik ve coğrafi yapısını değiştirmeye çalıştığı gerekçesiyle İsrail’i ABD’ye şikâyet ettiği belirtildi.

Rapora göre Kahire, özellikle İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in sarı hata ilişkin açıklamalarının ardından Gazze’de yaşananları büyük bir endişeyle izliyor. Zamir’in bu hattı yeni bir savunma ve saldırı hattı olarak nitelemesine dikkat çekilirken, İsrail ordusunun kontrolü altında bulunan bölgede tünel altyapısını tahrip etme ve evleri yıkma gibi faaliyetlerinin, Kahire’de Gazze’de uzun vadeli bir askeri varlık tesis edilmesine yönelik hazırlık olarak yorumlandığı ifade edildi. Bu durumun, Mısır’ı Washington nezdinde acil diplomatik girişimlerde bulunmaya sevk ettiği kaydedildi.

Mısır Askerî İstihbaratı eski Başkan Yardımcısı ve İstihbarat Dairesi eski Başkanı Korgeneral Ahmed Kâmil ise Mısır’ın İsrail’in üzerinde uzlaşılan barış planından kaçınma girişimlerine karşı büyük bir öfke duyduğunu belirtti. Kâmil, İsrail’in sarı hattaki hamlelerinin Gazze’de ve Mısır sınırına yakın bölgelerde kalıcı bir askeri varlık oluşturma niyetine işaret ettiğini, bunun da Mısır’ın ulusal güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.

uı
Kaynaklar, Mısır'ın Sisi ve Netanyahu arasında bir zirve düzenlenmesi için şartlar belirlediğini bildiriyor. (İsrail medyası)

Kâmil, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Mısır’ın tutumunun ulusal güvenliği ilgilendiren bir dizi temel konuda açık, net ve değişmez olduğunu söyledi. Kâmil, bu tutumun, barışın Mısır dış politikasının temel ve stratejik hedefi olması, Kahire’nin İsrail tarafıyla imzalanan anlaşmalara bağlılığı ve İsrail’in iki taraf arasında imzalanan anlaşmalara saygı göstermesi gerekliliğine dayandığını ifade etti.

Kâmil, Mısır’ın İsrail ile gerilimin düşürülmesine yönelik şartlarının, Gazze anlaşmasının ABD Başkanı Donald Trump’ın girişimi doğrultusunda tüm aşamalarıyla uygulanmasını kapsadığını belirtti. Buna göre, herhangi bir engelleme ya da geçersiz gerekçeler olmaksızın ikinci aşamaya derhal geçilmesi, kalıcı ateşkesin tesis edilmesi ve barış sürecine geçilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca İsrail’in anlaşmayı eksiksiz uygulaması, mutabık kalınan miktarlarda insani yardımların girişine izin vermesi ve Refah Sınır Kapısı’nın iki yönde açılması şartlarını sıraladı.

Kâmil’e göre diğer şartlar arasında, Mısır’ın Gazze Şeridi sakinlerinin zorla ya da gönüllü göçe zorlanmasını kesin olarak reddetmesi, İsrail’in Batı Şeria’da yerleşim kurulmasına ve bölgenin İsrail’e ilhakına yönelik adımlarına karşı çıkılması, İsrail ordusunun Philadelphia Koridoru da dahil olmak üzere Gazze Şeridi’nin tamamından çekilmesi ve 7 Ekim 2023 sınırlarına dönülmesi yer alıyor. Kâmil, mevcut İsrail varlığının, anlaşmanın aşamalarının uygulanmasına bağlı geçici bir durum olduğunu, sarı hat da dahil olmak üzere tüm hatların fiili ve hukuki geçerliliği olmayan, varsayımsal çizgiler olduğunu ifade etti.

Dördüncü şartın ise Netanyahu ve hükümetinin, Arap Barış Girişimi kapsamında yer alan açık Arap taleplerine ne ölçüde yanıt verdiğiyle ilgili olduğunu belirten Kâmil, bunun; işgal altındaki Arap topraklarından çekilme, iki devletli çözüme onay verilmesi ve Filistinlilerin Gazze ya da Batı Şeria’dan zorla yerinden edilmesinin reddedilmesi gibi başlıkları içerdiğini söyledi. Ayrıca İsrail’in iyi komşuluk ve saldırmazlık yönünde iyi niyet göstermesi, nükleer silah tehdidinden arındırılmış bir bölge oluşturulmasına ilişkin uluslararası taleplerle uyumlu adımlar atması ve bu alandaki uluslararası anlaşmalara katılması gerektiğini vurguladı.

d
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Arşiv – Reuters)

Mısır’ın, ABD ve İsrail’in Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında bir görüşme düzenleme girişimlerine, İsrail’in barış ve bölgesel istikrara dair açık ve uygulanabilir bir girişimde bulunmadan yanıt vermeyeceği değerlendiriliyor.

İsrail medyasının aktardığına göre ABD, Sisi, Netanyahu ve Trump’ın katılımıyla Washington’da üçlü bir zirve düzenlemeyi denedi. Ancak bu girişim, Mısır’ın şartları nedeniyle İsrail açısından ‘kabul edilemez’ bulundu. Aynı raporlarda, Kahire’nin, Trump’ın bu ay sonunda Florida’da Netanyahu ile yapacağı görüşmede İsrail’e yönelik baskı yaparak Gazze’deki adımlarını sınırlaması yönünde rol oynayacağını beklediği kaydedildi.

Mısırlı strateji uzmanı Tümgeneral Semir Ferec, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına büyük önem atfedildiğini ve Trump’ın, adını taşıyan Gazze Barış Planı’nın uygulanması konusunda Netanyahu üzerinde kesinlikle baskı kuracağını söyledi.

Ferec, Mısır’ın pozisyonunun, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına bağlı olarak değerlendirileceğini, ancak aynı zamanda İsrail’in sarı hat ya da Gazze’nin herhangi bir bölgesinde kalıcı askeri varlık tesis etmesini asla kabul etmeyeceğinin açık ve net olduğunu vurguladı. Ferec’e göre Mısır, Netanyahu hükümetinin tüm hareketlerinin, İsrail ordusunun Gazze’nin tamamından çekilmesini öngören barış planını engellemeye yönelik girişimler olduğunun farkında.