AstraZeneca’nın geliştirdiği bir ilaç, koronavirüse karşı uzun vadeli bir etkinlik gösteriyor

Şirketin İngiltere’de bulunan merkezindeki AstraZeneca logosu (Reuters)
Şirketin İngiltere’de bulunan merkezindeki AstraZeneca logosu (Reuters)
TT

AstraZeneca’nın geliştirdiği bir ilaç, koronavirüse karşı uzun vadeli bir etkinlik gösteriyor

Şirketin İngiltere’de bulunan merkezindeki AstraZeneca logosu (Reuters)
Şirketin İngiltere’de bulunan merkezindeki AstraZeneca logosu (Reuters)

Alman haber ajansı DPA’nın aktardığına göre, AstraZeneca şirketinin yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı geliştirdiği bir antikor karışımı, uygulanmasından 6 ay sonra hem semptomları önlemede hem de hastalığın ilerlemesine engel olmada yüzde 80’i aşan bir etkinlik oranı gösterdi bu da antikorun uzun vadeli koruma sağlama imkanını gözler önüne sermiş oldu.
Bloomberg haber ajansının aktardığına göre, AstraZeneca Perşembe günü yaptığı açıklamada, ilacın uygulamasından 6 ay sonra yapılan deneylerden birinde, Kovid-19 semptomları geliştirme riskini yüzde 83 oranında azalttığını söyledi.
Hafif ila orta dereceli semptomlar ile kliniklere başvuran katılımcıların 6 aylık bir süre boyunca takibi ile elde edilen verilere dayanan başka bir deneyde, antikor karışımın, hastalıkla ilgili ciddi semptomlar geliştirme veya ölüm riskini, yüzde 88 oranında azalttığı ortaya çıktı.
Sonuçlar, Delta varyantının enfeksiyon oranının artmasına rağmen, ilk verilere kıyasla daha iyi koruma gösterdi. Bu durum, ilk deneylerinin virüse açık bir şekilde maruz kalan kişilerde hastalık semptomlarını önleyemediği göstermesi sebebiyle kritik bir başlangıç yapmasının ardından İngiliz ilaç şirketinin rahatlamasını sağladı.
Şirket geçen ay, söz konusu ilaç için ABD’den acil kullanım izni almak için başvuruda bulundu.
Diğer yandan, Birleşik Krallık ilacı hızlı bir şekilde incelemeye başladı ve şirket yakında Avrupa Birliği’nden izin almak için başvuruda bulunmayı planlıyor.



Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
TT

Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)

Bilincin beynin hangi bölümünde olduğunu araştıran bilim insanları ilginç sonuçlara ulaştı. 

Kişinin kendisini, etrafını, deneyimlerini, duygularını anlamasını sağlayan bilinç, insan varlığının temel bileşenlerinden biri. 

Bilim insanları uzun zamandır bilincin beynin hangi bölümünde, nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyor. Pek çok fikir ortaya atılırken halihazırda 30'a yakın teori olduğu tahmin ediliyor. 

Bunlar arasında en çok öne çıkan ikisiyse Küresel Çalışma Alanı Teorisi (GWT) ve Bütünleşik Bilgi Teorisi (IIT). Bunlardan ilki bilincin, beynin ön kısmında olduğunu ve buradaki kilit bölgeler duyusal bilgileri tüm beyne yaydığında bilinçli deneyimin ortaya çıktığını savunuyor. 

IIT ise beyindeki bilginin son derece entegre ve bütünleşik olduğunu ve bu şekilde bilinçli bir deneyimin mümkün olduğunu öne sürüyor.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da 1 Mayıs Perşembe günü yayımlanan çalışmada bilim insanları, bu iki teoriyi test ederek hangisinin geçerli olduğunu bulmaya çalıştı. Bulgular, ikisinin de yetersiz olduğuna işaret ediyor. 

Max Planck Enstitüsü'nden Dr. Lucia Melloni ve ekip arkadaşları, ABD, Avrupa ve Çin'deki 12 laboratuvarda 256 kişiye çeşitli görüntüleri izleterek beyinlerindeki elektrik ve manyetik aktiviteyi ve kan akışını ölçtü. 

Katılımcıların bilinçli farkındalığını ölçmek için onlara çeşitli yüzler, nesneler ve semboller gösterildi. Katılımcılar ekranda belirli görüntüler belirdiğinde bir düğmeye bastı. Ekip katılımcıların beynini üç farklı yöntem kullanarak izledi.

Bulgular bilincin, beynin düşünmeyle ilişkili ön kısmından ziyade, görme ve işitmeyle bağlantılı duyusal bölgeleri içeren arka kortekste ortaya çıktığına işaret ediyor. 

Çalışma, beynin arka kısmındaki nöronlarla öndeki bölgeler arasındaki önemli bağlantılar saptasa da bilincin ana merkezinin arka kortekste olduğu fikrini destekliyor.

Araştırmada ayrıca IIT'nin öne sürdüğü gibi bilincin, beynin çeşitli bölümlerinin etkileşimi ve işbirliğiyle oluştuğunu destekleyen güçlü kanıtlar da bulunmadı. 

Makalenin başyazarlarından Christof Koch, "Burada kanıtlar kesinlikle arka korteks lehine. Bilinçli deneyimle ilgili bilgiler ön loblarda ya yoktu ya da arka kortekse kıyasla çok daha zayıftı" diyerek ekliyor: 

Bu durum, ön lobların zeka, yargılama, muhakemede kritik önem taşımasına karşın görme, bilinçli görsel algılama gibi konularda kritik bir rol oynamadığı fikrini destekliyor.

Araştırmacılar yeni çalışmanın komadaki veya bitkisel hayattaki hastalar açısından da önem taşıdığını ifade ediyor.  

Bu durumdaki hastalar birkaç gün boyunca yanıt vermediği zaman genellikle bilinçlerini kaybettikleri varsayılarak yaşam destek ünitesiyle bağları kesiliyor. Ancak geçen yıl yayımlanan bir çalışmada tepkisiz hastaların yaklaşık 4'te birinin bilinci olabileceği tespit edilmişti.

Bu araştırmaya gönderme yapan Koch "Bilincin beyindeki temelini bilmek, sinyal vermeden 'orada olmanın' bu gizli biçimini daha iyi saptamamızı sağlar" diyor. 

Independent Türkçe, Reuters, New York Times, SciTechDaily, Nature