Irak'ta ‘Ammar el-Hekim girişimi’ neyi temsil ediyor?

El-Hekim girişimi,  Tahran'ın, Ulusal Hikmet Hareketi’ni, Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu’na liderlik etmeye zorlamasından kaynaklı olabilir

Irak Ulusal Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim (AP)
Irak Ulusal Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim (AP)
TT

Irak'ta ‘Ammar el-Hekim girişimi’ neyi temsil ediyor?

Irak Ulusal Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim (AP)
Irak Ulusal Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim (AP)

Ahmed es-Suheyl
Irak’ta son parlamento seçimlerinin sonuçlarının ve İran yanlısı akımların bu seçimlerden yenilgiyle çıkmasının ardından siyasi atmosferdeki gerilim halen devam ediyor. Son seçimlerin sonuçlarını tanımayı reddeden İran yanlısı akımların tehditleri sonrası ülkede gerilimin artma olasılığı söz konusu. Seçimlerin kazananı olan Sadr Grubu, ‘ulusal çoğunluk’ olarak adlandırdığı yeni bir hükümet kurma çabalarından bahsetse de Irak siyaset sahnesi, böyle bir hükümetin kurulması için ihtiyaç duyulan iradeyi gösteremeyecek gibi görünüyor.
Ammar el-Hekim’in girişimi, siyasi krize çözüm olur mu yoksa krizi daha da derinleştirir mi?
Irak’ta tansiyonun yükseldiği bir dönemde Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim, ülkedeki siyasi krizi çözmek için bir girişim başlattı. Ancak girişim, henüz hiçbir siyasi partiden karşılık bulmazken genel olarak yaygın bir şekilde kınamalarla karşı karşıya kaldı. Son seçimlerde mecliste sadece iki sandalye kazanan Hekim'in girişiminde birkaç önemli nokta yer alıyor. Bunların başında, açık ve pratik mekanizmalarla herkes tarafından benimsenen kapsamlı bir ulusal anlaşma yoluyla siyasi sürecin yeniden dengelenmesine yönelik bir uzlaşı formüle etmek amacıyla kazanan tüm güçleri meclisteki sandalye veya aldıkları oy oranları düzeyinde, seçim sonuçlarını kabul etme veya reddetme düzeyinde ve büyük güçler veya gençler ve bağımsızlardan yükselen güçler düzeyinde bir araya getiren kapsamlı bir ulusal siyasi girişim çağrısı geliyor.
Hekim, başlattığı girişim çerçevesinde, ‘hükümetteki kazananların yanı sıra parlamentodaki muhalifler ve çekimserlerin bir siyasi denge kurmasını sağlamak açısından hükümet ve bir sonraki meclis arasında rollerin bölünmesi’ ve ‘milli uzlaşı belgesinin, meclisin ilk resmi oturumunda bir meclis kararı olarak oylanması’ çağrısında bulundu.
Hikmet Hareketi'nin son seçimlerde sadece iki sandalye kazanmasının yanı sıra yukarıda geçen bu noktalar birçok aktivisti kızdırdı. Aktivistler, bu girişimin, taraflar arasında varılan görüş birliğinin ve milis grupların silahlarının, seçmenlerin oylarından daha güçlü olduğuna dair son seçimlerin boykot edildiği konuları güçlendirdiğini düşünüyorlar.
Girişimin tartışmalara neden olmasına rağmen, ana siyasi partilerin hiçbiri şu ana kadar girişime herhangi bir karşılık vermedi.
Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi'ye düzenlenen suikast girişiminin ardından tansiyonun yeniden yükselmesinden sonra üzerlerindeki baskının arttığı İran yanlısı güçlerde rahatlama olduğuna dair bir takım işaretler görülüyor.
Şarku'l Avsat'ın Indepedent Arabia'dan aktardığı habere göre,  Hadi el-Amiri liderliğindeki Fetih Koalisyonu, son seçimlerin iptal edilmesi için Federal Yüksek Mahkeme'ye başvurdu. Amiri, 21 Kasım'da yaptığı açıklamada Fetih Koalisyonu’nun Federal Yüksek Mahkeme'ye yaptığı başvurunun ‘seçim sonuçlarını geçersiz kılmak için yeterli delile sahip olduğunu’ belirtti.

Tahran’ın yeni kolu
Hekim'in girişimi, gözlemcilere ‘Şii güçlerinin koordinasyon çerçevesinin’ iki ana kolda hareket ettiği izlenimini veriyor. Bunlardan birincisi çözüm ve tüm tarafların memnuniyeti için girişimler ortaya koymaya çalışan Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim'in temsil ettiği ‘yumuşak kol’, ikincisi ise son dönemde gerilimi artıran ve öfkeleri, İran yanlısı akımların yenilgisine çare olması için seçim sonuçlarının iptali taleplerine kadar ulaşan silahlı milislerin liderleri tarafından temsil edilen kaba kol.
Öte yandan siyaset analisti Ahmed eş-Şerifi, Ammar el-Hekim’in girişiminin, özellikle Mukteda es-Sadr’ın lideri olduğu Sadr hareketinin Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu’nun en kabul edilebilir tarafı olmasıyla birlikte Tahran'ın, onu, Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu’na liderlik etmeye zorlamasından kaynaklı olabileceğini düşünüyor. Şerifi, bu girişimin, hükümeti kurma konusunda varılacak görüş birliğine dahil olmanın anahtarı olabileceğini kaydetti.
Hekim’in girişiminin ‘seçim yasası, Irak Anayasası ve siyasi temsilcilik teorisi ile bir kesişim noktasını’ temsil ettiğini düşünen Şerifi’ye göre girişim, bu güçlerin ‘yaklaşan siyasi sürecin ilerleyişini engellemeye çalıştıkları’ izlenimi veriyor.
Girişimi, başta silahlı gruplar olmak üzere seçimlerde kaybeden güçler için ‘cankurtaran simidi’ olarak gören Şerifi, bir sonraki aşamada siyasi çoğunluk hükümetinin kurulmasının ‘siyasi koordinasyon çerçevesinin sonu’ anlamına geleceğini belirtti.
Şerifi’ye göre seçimleri kaybeden tarafların seçim sonuçlarını kabul etmemeleri tehlikeyi azaltmıyor. Çünkü bu, ‘seçim sonuçlarını memnuniyetle karşılayan uluslararası toplumun iradesiyle çatışma’ anlamına geliyor. Şerifi, seçim sonuçlarının uluslararası toplum ve bölge ülkeleri tarafından kabul edilmesinden sonra, seçimleri kazanan güçlerin Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu’nun baskılarına teslim olmayacağını düşünüyor.
Şerifi, Ammar el-Hekim’in girişiminin, son seçimleri boykot edenlerin, ‘kotaların ve silahların, Iraklı seçmenlerin oylarından daha güçlü olduğu tezi üzerine inşa edilen argümanlarını’ güçlendirdiği sonucuna varıyor.

“Silahlı çatışmaları savuşturma”
Diğer taraftan Ulusal Hikmet Hareketi, kota sistemini yeniden hortlatmayı amaçlamadığını, aksine çeşitli tarafların öfkesini bastırmaya ve ilerleyen süreçte ülkede silahlı çatışmaların çıkmasını engellemeye çalıştığını öne sürerek girişimini savundu.
Ulusal Hikmet Hareketi’nin önde gelen isimlerinden Balig Ebu Kelil, Ammar el-Hekim’in girişiminin ‘durumun çatışmaya ve iç çatışmalara dönüşebileceğine dair korkuların’ bir sonucu olduğunu belirtti. Ebu Kelil, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, girişimin, ulusal çoğunluğa darbe indirmeyi veya herkesi yeniden kota sistemine dahil etmeyi değil, daha ziyade bir sonraki aşamada meydana gelebilecek çatışmaları önlemeyi amaçladığına işaret etti.
Ebu Kelil, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ulusal Hikmet Hareketi, son seçimlerin sonuçlarında adaletsizlik yapıldığını şeklinde hissetmesine rağmen, hiçbir şekilde bir sonraki hükümette yer almayacak. Bu nedenle bir girişimde bulunarak, gerginlik olasılığını bertaraf etmekten başka bir amacımız yok.”
Girişimin Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu adına başlatıldığı iddialarını reddeden Ebu Kelil, girişimin daha ziyade Ulusal Hikmet Hareketi bünyesinde başlatıldığını ve Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu’nda yer alan güçlerden şimdiye kadar girişime herhangi bir destek verilememesinin de bunun kanıtı olduğunu söyledi.
Ebu Kelil, girişimin amacını, ‘silahlı çatışmalara yol açacak yeni bir hükümet kurulmadan, tarafların çoğunluğu arasında siyasi bir uzlaşıya ulaşılmasını sağlamak’ olarak özetledi.

Seçimleri kaybedenler için bir çıkış yolu
Gözlemciler, gerek Ammar el-Hekim'in son girişimi olsun gerekse silahlı grupların sürekli yaptıkları gerginliği tırmandırma tehditleri olsun, tüm bu hamlelerin, son seçimlerin sonuçlarını geçersiz kılmak amacıyla yapıldığını ve bu akımların ‘hukuki ağırlıklar’ ilkesine dayandığını düşünüyorlar.
Medya ve iletişim alanında öğretim görevlisi olan Dr. Ghalib Aldaamy ise Hekim'in girişiminin uygulanması halinde, Irak'ta demokratik sürecin darbe alacağını, çünkü seçimlerde kaybedenler de dahil tüm siyasi liderlere kota verilmeye çalışıldığını söyledi.
Dr. Aldaamy, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Girişim, yalnızca seçimlerde kaybeden güçler için bir cankurtaran simidi olmakla kalmıyor, Ulusal Hikmet Hareketi’ni de kurtarma ve bir sonraki hükümette yer almasını sağlama çabasını temsil ediyor.”
Irak’taki siyaset sahnesine, özellikle son seçimleri kazanan güçlerin, Federal Yüksek Mahkeme'nin seçim sonuçlarını onaylamasından sonrası için siyasi bir çoğunluk oluşturmaya yönelik istişarelere başlamamaları nedeniyle halen puslu bir hava hakim.



Suudi Arabistan: Bölgesel barış Filistin devletinin tanınmasıyla başlar

Menal Rıdvan, iki devletli çözüm konferansına hazırlık amacıyla New York'ta düzenlenen toplantıya katıldı. (Şarku’l Avsat)
Menal Rıdvan, iki devletli çözüm konferansına hazırlık amacıyla New York'ta düzenlenen toplantıya katıldı. (Şarku’l Avsat)
TT

Suudi Arabistan: Bölgesel barış Filistin devletinin tanınmasıyla başlar

Menal Rıdvan, iki devletli çözüm konferansına hazırlık amacıyla New York'ta düzenlenen toplantıya katıldı. (Şarku’l Avsat)
Menal Rıdvan, iki devletli çözüm konferansına hazırlık amacıyla New York'ta düzenlenen toplantıya katıldı. (Şarku’l Avsat)

New York'taki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda düzenlenen üst düzey bir etkinlikte Suudi Arabistan, uluslararası toplumu ‘bölgesel barış için stratejik bir gereklilik olarak’ Filistin devletinin kurulması yönünde ortak çaba sarf etmeye çağırdı. Suudi Arabistan tarafından yapılan açıklamada, “Durumu sakinleştirmenin, istikrarı sağlamanın ve bölgede entegrasyon ve refahın temellerini atmanın yolu budur” denildi.

Suudi Arabistan'ın açıklaması, Suudi Arabistan ve Fransa'nın haziran ayında yapılması çağrısında bulunduğu, Filistin sorununun barışçıl çözümü ve iki devletli çözümün uygulanmasına ilişkin üst düzey uluslararası konferans için BM'de yapılan hazırlık toplantısı sırasında gerçekleşti.

Hazırlık toplantısına katılan Suudi Arabistan heyetinin başkanı Menal Rıdvan, “Bu diplomatik çaba, Filistin sorununun nihai barışçıl çözümünü sağlamak için gerçek, geri dönüşü olmayan ve dönüştürücü bir değişime yol açmalıdır. Hazırlık toplantısı sadece düşünce değil, bir eylem rotası çizmelidir. Gazze tarifsiz acılar çekiyor. Siviller derhal sona ermesi gereken bir savaşın bedelini ödemeye devam ediyor” ifadelerini kullandı.

“Batı Şeria'daki gerilim de aynı derecede rahatsız edici” uyarısında bulunan Rıdvan, “Umutsuzluk her geçen gün artıyor. Ancak tam da bu nedenle sadece mevcut savaşı sona erdirmekten değil, yaklaşık seksen yıldır süren bir çatışmayı sona erdirmekten bahsetmeliyiz” dedi.

Rıdvan, ‘bölgede barış ve refahın hâkim olması için işgalin sona ermesi gerektiğini’ vurgulayarak şunları söyledi: “Bu konferans çatışmanın sona ermesinin başlangıcı olmalıdır. Önemli olan söz değil, eylemdir.”

Konferans kapsamında kurulan çalışma gruplarından ‘uygulamanın temel itici güçleri’ olarak bahseden Rıdvan, her bir grubun ‘pratik ve zamana bağlı sonuçlar elde etmek üzere’ tasarlandığını açıkladı. Rıdvan, “İleriye gitmek, daha önceki barış çabalarını sık sık baltalayan bir dizi temel gerçeği kabul etmeyi gerektirir. Uluslararası hukuka saygı, insan haklarına bağlılık ve yasal standartların eşit uygulanması isteğe bağlı değildir; bunlar esastır” şeklinde konuştu.

“Filistin sorununa adil bir çözüm bulunması sadece ahlaki ve hukuki bir zorunluluk değil, aynı zamanda karşılıklı tanıma ve bir arada yaşamaya dayalı yeni bir bölgesel düzenin de temel taşıdır. Bölgesel barış, Filistin devletinin sembolik bir jest olarak değil, stratejik bir gereklilik olarak tanınmasıyla başlar” diyen Rıdvan, bunun ‘devlet dışı aktörler tarafından istismar edilen alanı ortadan kaldırmanın ve herkes için güvenlik ve haysiyet sağlamanın tek yolu’ olduğunu ifade etti.

Rıdvan, “Yaşayabilir ve egemen bir Filistin devleti barışın sonu değil, başlangıcıdır. Bölgeyi sakinleştirmenin, istikrara kavuşturmanın ve entegrasyon ile refahın temellerini atmanın yolu budur” dedi.

“Güçlendirilmiş bir Filistin hükümeti barış için elzemdir” diyen Rıdvan, Suudi Arabistan’ın ‘Filistin liderliği tarafından atılan önemli adımları’ memnuniyetle karşıladığını belirtti. Rıdvan, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı ‘başkan yardımcısının atanması da dahil olmak üzere kurumsal reform girişiminden dolayı’ takdir ederken, Başbakan Muhammed Mustafa ve hükümetinin ‘şeffaflık, hesap verebilirlik ve ekonomik iyileşmeyi amaçlayan reformları ilerletme çabalarını’ övdü.

Rıdvan sözlerini şöyle sürdürdü: “Suudi Arabistan'ın barışı destekleme konusundaki liderliği tutarlı ve sürekli olmuştur. Her şey, yirmi yıldan fazla bir süre önce, barış için toprak ve karşılıklı tanıma ilkesine dayalı, cesur ve kapsamlı bir barış çerçevesi olan Arap Barış Girişimi'nin başlatılmasıyla başladı. Yirmi yıl sonra bu kararlılık, Arap Birliği, Avrupa Birliği (AB) ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ortaklığında ve Mısır Arap Cumhuriyeti ve Ürdün Haşimi Krallığı ile iş birliği halinde Barış Günü çalışmalarının başlatılmasıyla yenilendi ve güçlendirildi.”

Rıdvan, “Suudi Arabistan, bu konferansın sonucuna doğru ilerlerken uluslararası toplumu eşgüdümlü siyasi, mali ve güvenlik tedbirleri yoluyla iki devletli çözümü desteklemek üzere harekete geçirmek amacıyla İki Devletli Çözümün Uygulanması için Küresel İttifak'ı başlatmış olmaktan gurur duymaktadır” ifadesini kullandı.

“Bu sadece bir uzlaşı platformu değil, aynı zamanda burada verilen taahhütlerin sahada somut adımlara dönüştürülmesini sağlayacak operasyonel bir çerçeve olmalıdır. Beklenen sonuç bildirisi, eş başkanlar liderliğindeki yuvarlak masa toplantılarındaki kolektif eylem ruhunu yansıtmalı ve resmi bir deklarasyondan daha fazlası olmalıdır” ifadelerini kullanan Rıdvan sözlerine şöyle devam etti:

“Bu uygulama, konferans çerçevesinde toplanan tüm yuvarlak masa toplantıları ve çalışma gruplarının çalışmalarına rehberlik etmesi gereken beş temel ilkeye bağlı kalmalıdır. Birincisi, hızlı, zamana bağlı ve geri döndürülemez olmalıdır. İkincisi, bir Filistin devletinin tanınmasının barışın ön koşulu olarak kabul edilmesiyle birlikte somut olmalıdır. Üçüncüsü, esnek ve kapsayıcı olmalıdır. Dördüncüsü, konferans bağımsız olmalı, bozgunculardan arınmış olmalı ve geniş, kararlı bir koalisyon tarafından korunmalıdır. Beşinci olarak, her iki halkın adil ve müreffeh bir bölgede barış ve güvenlik içinde yaşama hak ve isteklerine dayanmalıdır.”

Menal Rıdvan ve Anne-Claire Legendre, iki devletli çözüm konferansına hazırlık amacıyla New York'ta düzenlenen toplantıda (Şarku’l Avsat)Menal Rıdvan ve Anne-Claire Legendre, iki devletli çözüm konferansına hazırlık amacıyla New York'ta düzenlenen toplantıda (Şarku’l Avsat)

Fransa... İki devletli çözüm tehlikede

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Ortadoğu ve Kuzey Afrika İşlerinden Sorumlu Danışmanı Anne-Claire Legendre, önümüzdeki ay New York'ta düzenlenecek konferansın ‘çok kritik bir zamanda gerçekleştiğini; İsrailliler ve Filistinliler arasında iki devletli çözüme dayalı adil ve kalıcı bir siyasi çözümün geleceğinin tehlikede olduğunu’ söyledi.

Üç temel mesajdan söz eden Legendre, bunlardan ilkinin konferans öncesinde bir ‘seferberlik mesajı’ olduğunu ve ‘uluslararası toplumun Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirme ve tüm esirleri serbest bırakma çabalarını desteklemeye hazır olması gerektiğini’ söyledi. Legendre, ikincisinin sadece iki devletli siyasi çözümün uygulanmasının İsraillilere, Filistinlilere ve tüm bölgeye barış, refah ve güvenlik getireceğini vurgulayan ve siyasi çözüm arayışını yeniden ön plana çıkarma ihtiyacına odaklanan bir ‘acil durum mesajı’ olduğunu belirtti. Legendre, “Üçüncüsü, haziran ayında gerçekleşecek konferans, iki devletli çözümün etkin bir şekilde uygulanması yönünde kararlı bir adım olmalıdır. İki Devletli Çözümün Uygulanmasına İlişkin Uluslararası Konferans aracılığıyla sözden eyleme geçmeliyiz” dedi.

Diğer yandan BM Genel Kurul Başkanı Philemon Yang, ‘iki devletli çözümün uygulanmasına yönelik geri dönülmez bir yol çizmek için değerlendirmemiz gereken kritik bir fırsatı temsil eden’ konferansın toplanması için Suudi ve Fransızların gösterdiği çabaları överken, ‘bu konferansın başarıyla taçlandırılmasının elzem olduğunu’ belirtti.

Yang, “Uluslararası toplum, uluslararası hukuk, BM Şartı ve ilgili BM kararları temelinde kapsamlı, adil ve kalıcı bir barışa ulaşma konusundaki kesin kararlılığını bir kez daha teyit etmelidir” diyerek, ‘bu kararlılığın eyleme dönüştürülmesi’ çağrısında bulundu.

Yang sözlerini şöyle noktaladı: “Gazze Şeridi'nde 19 ayı aşkın bir süredir tanık olduğumuz dehşet, İsrail-Filistin çatışmasını sona erdirmek üzere acilen harekete geçmemiz için bizi motive etmelidir. Yıkıcı ölüm, yıkım ve yerinden edilme döngülerinin devam etmesine izin verilemez. Bu çatışma ne sürekli savaşla ne de sonu gelmeyen işgal veya ilhakla çözülemez.”