Tahrik-i Lebbeyk Pakistan'dan seçimlere girme sözü
Tahrik-i Lebbeyk Pakistan (TLP) partisi lideri Saad Rizvi önceki gün Lahor’da destekçilerine hitap ederken (AFP)
İslamabad / Ömer Faruk
TT
TT
Tahrik-i Lebbeyk Pakistan'dan seçimlere girme sözü
Tahrik-i Lebbeyk Pakistan (TLP) partisi lideri Saad Rizvi önceki gün Lahor’da destekçilerine hitap ederken (AFP)
Tahrik-i Lebbeyk Pakistan (TLP) Partisi lideri Saad Rizvi destekçilerine hitaben yaptığı konuşmada, Pakistan halkının 2023 seçimlerinde partisine oy vermeye hazır olması gerektiğini söyledi.
Geçtiğimiz Perşembe günü serbest bırakılan Rizvi, hayatını feda etmeye hazır olduğunu ancak hiçbir zalime teslim olmayacağını belirterek, halkı yaklaşan genel seçimlerde partisine oy vermeye davet etti.
İktidar partilerinden Pakistan Adalet Hareketi (Pakistan Tahrik-i İnsaf - PTI), yaklaşan parlamento seçimlerinde TLP ile seçim ittifakı kurmayı ima etti. Bununla birlikte, Pakistan hükümeti, radikal TLP ile nasıl başa çıkılacağı konusunda derinden bölünmüş durumda.
TLP lideri geçtiğimiz günlerde Lahor’da yaptığı konuşmada, düşmanca bir dil kullanarak hükümete karşı mücadelesini sürdürme sözü verdi.
Pakistan Basın ve Enformasyon Bakanı Favad Çaudri, İslamabad'daki bir konferansta Pakistan hükümetinin toplumdaki radikal unsurlarla uygun bir şekilde başa çıkmaya hazır olmadığını söyleyerek medyada sansasyon yarattı.
TLP liderleri, hareketle ilgili açıklamaları sebebiyle doğrudan Çaudri’yi hedef aldı. PTI yerel lideri ise, Lahor’daki Rizvi’yi ziyaret ederek olası bir seçim ittifakını ele aldı.
Rizvi, hükümetle yaptığı anlaşmanın ardından geçtiğimiz Perşembe günü Kot Lakhpat hapishanesinden serbest bırakıldı. Taraflar, yedi polis memurunun yanı sıra TLP mensubu bazı kişilerin ölümüyle sonuçlanan iki haftalık çatışmaların ardından anlaşmaya vardı.
Parti destekçilerinin geri adım atmayacağını, annelerin korkak evlat doğurmadığını dünyaya gösterdiklerini söyleyen Rizvi, şimdi destekçilerinin canı ve malıyla verdiği desteğin ardından 2023 seçimlerinde ne yapmaları gerektiğini sorduklarını kaydetti.
Bütün arkadaşları ve destekçilerinin Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) mührünü korumaları için kendilerine güvendiğini söyleyen TLP lideri, halkından bir sonraki seçimlerde sandıkları boş bırakmamalarını talep etti. TLP, kampanyalarında yalnızca siyasi olmayan konuları ele aldığı için Pakistan siyasetinde şu ana kadar apolitik bir grubu temsil ediyor.
Son parlamento seçimlerinde yarışan TLP, tek bir sandalye dahi kazanamadı. Ancak analistler, eski Pakistan Başbakan Navaz Şerif'in partisinin oy tabanını bölmeyi başardıklarını belirtiyor. İslamabad merkezli araştırma kuruluşu Pakistan Barış Çalışmaları Enstitüsü (PIPS) uzmanlarından Muhammed Emir Rana, Şerif’in TLP adaylarının Pencap eyaletinde seçim yarışına girmesiyle bölünen oylar sebebiyle 16 milletvekili kaybettiğini söyledi.
Paris neden Netanyahu ve Gallant'a Fransa’ya gelmeleri halinde tutuklanmalarına karşı dokunulmazlık sağlıyor?https://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5086247-paris-neden-netanyahu-ve-gallanta-fransa%E2%80%99ya-gelmeleri-halinde-tutuklanmalar%C4%B1na-kar%C5%9F%C4%B1
Fransa Dışişleri Bakanlığı tarafından çarşamba günü yapılan açıklamaya göre İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya ülkeyi ziyaret etmesi halinde Fransa tarafından tutuklanmaya karşı dokunulmazlık verildi (Reuters)
Paris neden Netanyahu ve Gallant'a Fransa’ya gelmeleri halinde tutuklanmalarına karşı dokunulmazlık sağlıyor?
Fransa Dışişleri Bakanlığı tarafından çarşamba günü yapılan açıklamaya göre İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya ülkeyi ziyaret etmesi halinde Fransa tarafından tutuklanmaya karşı dokunulmazlık verildi (Reuters)
Fransa, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında ‘savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlemekten’ tutuklama emri çıkarılması kararına ilişkin tutumuyla ilgili gerçeği nihayet açıkladı.
Fransız yetkililer, Netanyahu ve Gallant'ın Fransa topraklarına girmeleri halinde tutuklanıp tutuklanmayacaklarına dair net bir tutum sergilemekten kaçınarak bir hafta boyunca tıpkı Avrupa Birliği (AB) üyeleri; İrlanda, Hollanda, İspanya ve İngiltere’nin yaptığı gibi belirsizlik politikasının arkasına saklandıktan sonra dün sabah artık saklanamayacaklarını anladılar ve Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklama yapmak zorunda kaldılar. Fransa Cumhurbaşkanlığı’ndan da buna dair herhangi bir açıklamada bulunulmadı.
Savunma tonunda yapılan açıklamada “Fransa, her zaman olduğu gibi uluslararası hukuku uygulayacak. Bu, Roma Statüsü'ne katılımından doğan, Uluslararası Ceza Mahkemesi ile iş birliği yapmak gibi yükümlülüklerine dayanıyor. Aynı zamanda UCM'ye taraf olmayan devletlerin dokunulmazlığına ilişkin uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerle uyumsuz hareket edilemeyeceğini öngörüyor. Bu tarz dokunulmazlıklar, Başbakan Netanyahu ve ilgili başka bakanlar için geçerli ve UCM (bu kişilerin) tutuklanmalarını ve teslim edilmelerini talep ederse dikkate alınmalı."
‘Hukuk devleti ve bağımsız, profesyonel bir adalet sistemine saygı göstermeye bağlı demokrasiler’ olarak Fransa ve İsrail arasında geçmişten gelen dostluğa işaret edilen açıklamada, Fransa'nın Ortadoğu'da herkes için barış ve güvenliğe ulaşmak Başbakan Netanyahu ve İsrail makamlarıyla yakın iş birliği içinde çalışmaya devam etmeyi planladığı belirtildi.
Açıklama, Paris'in Netanyahu ve Gallant hakkında soruşturma açılmasına karşı bir koruma kalkanı sağlarken, bağımsız bir uluslararası mahkeme tarafından kendilerine yöneltilen suçlamaların (savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar) ağır suçlar olmasına rağmen istedikleri zaman Fransa'da hoş karşılanabileceklerinin bir imasıydı. Dahası, İsrail'in Gazze ve Lübnan'daki saldırılarında on binlerce insan ölmesine rağmen Paris İsrail'i hala bir demokrasi olarak görüyor.
Ortaya birçok soru işareti çıktı. Bunlardan başında gelen üç tanesini şöyle sıralayabiliriz:
1- Fransa’nın uluslararası bir ceza mahkemesi kurulması çağrısında bulunan ülkelerin başında yer aldığı düşünüldüğünde bu muğlak tutumunun arkasında ne yatıyor?
2- Geçtiğimiz yaz BRICS Zirvesi’ne katılan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i tutuklaması için Güney Afrika'ya baskı yapan Paris, Netanyahu'yu tutuklamaktan kaçınan mevcut tutumunu nasıl savunacak? Her ikisi de UCM'ye taraf olmayan ülkelerin liderleri değil mi?
3- İsrail ya da ABD Fransa'ya şantaj mı yaptı?
Fransız bir siyasi kaynak, Netanyahu-Gallant kararının ‘en üst makamlar’, yani Elysee Sarayı'ndan (Fransa Cumhurbaşkanlığı) tarafından alındığını ve karar alınırken ‘iki faktörün dikkate alındığını’ söyledi. Bu faktörlerden ilki, merkez sağ ve aşırı sağın UCM kararına karşı birleşmiş olması ve Fransa'daki Yahudi Kurumları Temsilcileri Konseyi (CRIF) de dahil olmak üzere İsrail yanlısı grupların son yedi gün içinde Netanyahu'nun tutuklanması kararını reddettiklerini ve bunu İsrail devletine karşı ‘anti-Semitik’ bir önlem olarak gördüklerini ifade etmeleri. İkinci faktör ise Macron'un Netanyahu ile ilişkilerini ‘normalleştirmeyi’ istemesi. Çünkü Netanyahu'dan uzaklaşmanın, özellikle Lübnan'daki durumla ilgili olarak onu etkileme kabiliyetinden mahrum bırakacağını düşünüyor.
Burada Netanyahu'nun tutuklama emri çıkarılması kararından UCM’deki Fransız yargıcı sorumlu tutmasından ötürü Fransa'nın Lübnan'da ateşkes için arabulucu olmasını reddettiği, ancak Macron ile Biden arasında gerçekleşen telefon görüşmesinin ardından bu itirazından vazgeçtiğini söylemekte fayda var. İsrail gazetesi Israel Hayom’un İsrailli bir bakana dayandırdığı haberine göre üçüncü faktör, Fransa'nın arabuluculuk için UCM'nin kararlarını uygulama yükümlülüğünden feragat etmesiydi.
İsrailli bakana göre Tel Aviv, İsrail'in taleplerine boyun eğmemiş olsaydı, Fransa'nın arabuluculuğuna karşı çıkmaya devam edecekti. Macron ve Netanyahu arasındaki gergin ilişkiyi ve Netanyahu'nun özellikle İsrail'in silahlandırılmasının durdurulması çağrısında bulunmasının ardından Macron’a karşı defalarca kez kullandığı ağır sözleri hatırlatmaya gerek yok. Netanyahu, Macron’un bu çağrısını Fransa için bir ‘utanç’ olarak değerlendirmişti.
Paris, UCM Tüzüğü'nde yer alan 27’nci maddenin arkasına saklanıyor. Ancak gizemli olan bu 27’nci maddenin hükümlerinin ‘herkese eşit olarak ve (ilgili kişinin) resmi statüsü nedeniyle herhangi bir ayrım yapılmaksızın uygulanacağını’ açıkça belirttiğini göz ardı ediyor. Aynı maddenin ikinci paragrafında, iç hukuk (mahkemenin) veya uluslararası hukuktan kaynaklanan dokunulmazlıkların ya da kişinin resmi statüsüne ilişkin kuralların, mahkemenin ilgili kişi karşısında yetkilerini kullanmasına engel olmadığı belirtiliyor. UCM tüzüğü gayet açık. UCM’de yargılanan kişinin ülkesi tüzüğü imzalasa da imzalamasa da bu, kendi ülkesi dışında hiç yerde ona dokunulmazlık sağlamıyor. Ancak kendisini mahkeme hukuku kapsamındaki yükümlülükleri ile uluslararası yükümlülükleri arasında bir seçim yapmakla karşı karşıya bulan Paris, açık siyasi nedenlerden dolayı ikincisini birincisine tercih etti. Öte yandan Fransa'nın bölgedeki eski büyükelçilerinden birinin ifadesine göre Paris, son kararıyla özellikle de ‘uluslararası hukukta, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlara ilişkin soruşturmalarda çifte standart uygulamadığını her zaman vurguladığından’ güvenilirliğini sarstı.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot dün yaptığı açıklamada Netanyahu-Gallant dosyasını, ikilinin tutuklanıp tutuklanmayacağına karar verme yetkisine sahip olan yargıya bıraktı. Ancak bakanlığın açıklaması gayet netti. Paris, ‘Netanyahu ile yakın çalışmaya devam etmeye kararlıyken’ nasıl olur da Netanyahu'nun tutuklanmasını isteyebilir ki?
İsrail ile dostluğu ile bilinen Fransa Ulusal Meclis Başkanı Yael Braun-Pivet, UCCM Tüzüğü’nün imzacılarından biri olarak Fransa'nın ’uygulanabilir kuralları (kararları) uygulamakla yükümlü olduğunu’ vurgulamaktan çekinmemesi dikkati çekti. Dolayısıyla Netanyahu ve Gallant Fransa'ya gelirlerse tutuklanabilirler. Ancak hukuki metinler, UCM Tüzüğü’nün imzacılarından olsun ya da olmasın, bir devletin öncelikli çıkarlarına hizmet edecek şekilde kullanılabilir ve yorumlanabilir.