NASA'nın en yetkili bilim insanı harekete geçti: Mars'ta uzay kıyafetine ihtiyaç duyulmayacak

Astronotların gelecekte Mars'ta barınmak için üs kurması hedefleniyor (NASA)
Astronotların gelecekte Mars'ta barınmak için üs kurması hedefleniyor (NASA)
TT

NASA'nın en yetkili bilim insanı harekete geçti: Mars'ta uzay kıyafetine ihtiyaç duyulmayacak

Astronotların gelecekte Mars'ta barınmak için üs kurması hedefleniyor (NASA)
Astronotların gelecekte Mars'ta barınmak için üs kurması hedefleniyor (NASA)

NASA'nın en yetkili bilim insanı James Lauer Green'in de yer aldığı araştırma ekibi, Mars'ı daha yaşanabilir kılmak için harekete geçti.
Ekip, gelecekte Mars'a gidecek astronotların orada Dünya'ya bağımlı olmadan yaşayabilmesi için Kızıl Gezegen'in doğal koşullarını manipüle etmeyi amaçlıyor.
Gezegen yüzeyini zararlı radyasyondan arındırmak ve yüzeydeki ölümcül koşulları iyileştirmek isteyen ekip, Mars'ta yapay bir manyetosfer inşa etmeyi hedefliyor.
Uzmanlara göre Dünya'nın güçlü manyetosferi, Güneş'ten gelen elektrik yüklü zararlı parçacıkların yüzeye ulaşmasını engelleyerek yaşanabilir koşulları koruyor. Mars'ın manyetik alanı ise son derece zayıf ve parçalanmış durumda.
Manyetik alan Güneş rüzgarlarının zaman içinde Dünya'nın atmosferini yok etmesini de engelliyor. Bilim insanları Mars'ta eskiden kalın, su açısından zengin bir atmosfer olduğunu ama güçlü bir manyetik alanın yokluğunda bu atmosferin yavaş yavaş yok olduğunu öne sürüyor.
Bu nedenle yüzeyinin hemen altında bol miktarda donmuş su barındıran Mars'ın zamanla makul ölçüde nefes alınabilir bir atmosfere kavuşabileceği düşünülüyor. Ancak bunun için Kızıl Gezegen'in bir manyetosfere ihtiyacı var.
Araştırma ekibi, Ocak 2022'de hakemli bilimsel dergi Acta Astronautica'da basılacak yeni makalede "Mars'ta uzun vadeli bir insan varlığının kurulabilmesi için gezegeni yeniden şekillendirmeyi ciddi bir şekilde düşünmemiz gerekecek" ifadelerine yer verdi:
"Dünyalaştırma için önemli bir gereklilik de Mars'ın şu anda sahip olmadığı gezegensel manyetik alanın korunmasını yaratmaktır."
Bu manyetik alanın oluşturulması için ya gezegen içinde ya da çevresinde güçlü bir yüklü parçacık akışının sağlanması gerekiyor. Araştırma ekibi, bu akışın Mars çevresinde oluşturulmasının daha olanaklı olduğunu düşünüyor.
Ekip, Mars'ın doğal uydusu Phobos'u kullanarak, Kızıl Gezegen çevresinde yüklü parçacıklardan meydana gelen bir halka oluşturabileceklerini ifade ediyor.
Yörüngesini her 8 saatte bir tamamlan Phobos, Mars'ın son derece yakın çevresinde dönüyor. Bu yakınlıktan yararlanmak isteyen ekip, uydunun yüzeyindeki parçacıkları iyonize edip hızlandırarak Phobos'un yörüngesi boyunca uzanan bir "plazma torus" oluşturmayı hedefliyor.
Gezegenleri çevreleyen bu plazma bulutu, Güneş Sistemi'nde genellikle bir uydu atmosferinin gezegenin manyetik alanıyla etkileşimi sonucunda ortaya çıkıyor.
Araştırma ekibi, insan eliyle oluşturulacak plazma bulutunun Mars'ı korumak için yeterince güçlü bir manyetik alan yaratacağını hesapladı.
Makaleye göre bu hamle ilk olarak atmosfer basıncını uygun seviyeye getirecek ve Armstrong Limiti adı verilen eşiğin üzerine çıkaracak.
Zira bilim insanları basınç sınırının altında akciğerlerde, ağızda ve gözlerdeki sıvıların kendiliğinden buharlaşacağını ifade ediyor. Bu nedenle basınç insanların yüzeyde hayatta kalabilmesi için çok önemli.
Basıncın uygun seviyeye getirilmesi, insanların Mars yüzeyinde uzay giysisi olmadan hareket etmesine olanak tanıyacak.
İnsanların manyetik alanın olmadığı Mars koşullarında ancak yeraltında veya dayanıklı yapılar içinde yaşamını sürdürebileceği tahmin ediliyor.
Ancak araştırma ekibine göre insanın yüzeye çıkabilmesi, Mars'ın "Dünyalaştırılmasında" en önemli adımlardan biri.
Independent Türkçe, Futurism, Universe Today



Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
TT

Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Yeni bir araştırmaya göre, çığır açan bir gen tedavisi tek bir enjeksiyonla insanlardaki işitme kaybını birkaç hafta içinde tersine çevirebiliyor.

İsveç'in Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar son teknoloji tedavinin, doğuştan sağırlığı veya ileri derecede işitme bozukluğu olan çocuk ve yetişkinlerin işitme yetisini iyileştirdiğini ve klinik bir deneyde 7 yaşındaki bir çocuğun duyma becerisini neredeyse tamamen geri kazandığını açıkladı.

Hakemli dergi Nature Medicine'da detaylandırılan klinik çalışma, OTOF geninin sağlıklı bir kopyasının iç kulağa enjekte edilmesiyle 10 katılımcının tümünün işitmesinin gelişme gösterdiğini ortaya koydu.

Küçük ölçekli deney, OTOF adı verilen bir gendeki mutasyonlar sonucu genetik sağırlık veya ileri seviye işitme bozukluğundan muzdarip kişileri içeriyordu.

Bu mutasyonlar, ses sinyallerinin kulaktan beyne iletilmesinde kilit rol oynayan otoferlin proteininin eksikliğine neden oluyor.

Araştırmacılar tedavinin en çok çocuklarda işe yaradığını belirtse de yetişkinlere de fayda sağlayabileceğini söylüyor.

Deneyde adeno ilişkili virüsün sentetik ve zararsız bir versiyonu kullanılarak düzgün işleyen bir OTOF geni tek bir enjeksiyonla iç kulağa verildi.

Tedavinin etkileri hastaların çoğunda belirgin biçimde görülürken, işitme yetisi sadece bir ay sonra hızla iyileşti.

Araştırmacılar 6 ay sonra tüm katılımcılarda işitmede önemli ölçüde iyileşme kaydedildiğini ve algılanabilir ortalama ses seviyesinin 106 desibelden 52 desibele düştüğünü belirtiyor.

Çalışmada tedaviye en iyi yanıt verenlerin 5 ila 8 yaşındakiler olduğu tespit edildi.

7 yaşındaki bir kız çocuğu işitme yetisini neredeyse tamamen hızla geri kazandı ve 4 ay sonra annesiyle günlük konuşmalar yapabilmeye başladı.

Karolinska Enstitüsü'nden çalışmanın ortak yazarı Maoli Duan, "Bu yöntem ilk kez ergenler ve yetişkinlerde test edildi" diyor.

Katılımcıların çoğunda işitme duyusunun büyük ölçüde iyileşmesi, yaşam kaliteleri üzerinde derin bir etki yaratabilir. Şimdi bu etkinin ne kadar kalıcı olduğunu görmek için bu hastaları takip edeceğiz.

Araştırmacılar ayrıca tedavinin güvenli olduğunu ve iyi tolere edildiğini de saptadı. Katılımcılar 6-12 aylık takip süresinde herhangi bir ciddi yan etki bildirmedi.

En yaygın reaksiyon, bir tür akyuvar olan bağışıklık sistemi nötrofillerinin sayısındaki azalmaydı.

"OTOF sadece başlangıç" diyen Dr. Duan, araştırmacıların GJB2 ve TMC1 gibi diğer yaygın sağırlık genleri üzerinde de çalıştığını ekliyor.

Bunların tedavisi daha karmaşık ancak bugüne kadarki hayvan deneyleri umut verici sonuçlar ortaya koyuyor. Farklı genetik sağırlık türlerinden muzdarip hastaların bir gün tedavi görebileceğine güvenimiz tam.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news