Şam: Fırat'ın doğusundaki bir ABD üssü bombalandı

SDG, para karşılığı DEAŞ üyelerini serbest bıraktığı iddialarını yalanladı.

Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke kentinde, DEAŞ üyesi olmakla suçlanan mahkumlar. (Şarku’l Avsat)
Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke kentinde, DEAŞ üyesi olmakla suçlanan mahkumlar. (Şarku’l Avsat)
TT

Şam: Fırat'ın doğusundaki bir ABD üssü bombalandı

Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke kentinde, DEAŞ üyesi olmakla suçlanan mahkumlar. (Şarku’l Avsat)
Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke kentinde, DEAŞ üyesi olmakla suçlanan mahkumlar. (Şarku’l Avsat)

Suriye’de bir ABD üssü, Wshington yönetimi tarafından yapılan mali yardımlara karşı yürütülen eylemlerle ilişkili bombalandı.
Suriye resmi haber ajansı SANA, Haseke ilinin kuzey kırsalındaki Harab el-Ceyr Havaalanı'ndaki ABD güçlerinin kullandığı üsse dün beş adet füzeyle saldırı düzenlendiğini bildirdi. SANA, yerel kaynaklardan aktardığı bilgilere dayandırdığı haberinde şu ifadeleri kullandı:
“İşgalci Amerikan güçlerinin üs olarak kullandığı Harab el-Ceyr Askeri Havaalanı beş adet füzeyle hedef alındı. Olayda ölü veya yaralı olup olmadığı bilinmiyor. Amerikan işgal güçlerine ait helikopterler ve savaş uçakları bölgede yoğun uçuşlar gerçekleştirdiler.”
SANA’nın haberine göre Deyrizor’un doğu kırsalındaki el-Ömer Petrol Sahası ve Koniko Gaz Sahası’ndaki ABD üsleri ve Haseke kırsalındaki Harab el-Ceyr Havaalanı, son iki ay içinde birkaç kez füze saldırısına uğradı. Söz konusu saldırılar elektrik kesintilerine neden oldu.
SANA, ABD güçlerinin ‘Haseke kırsalındaki Harab el-Ceyr Havaalanı’ndaki üssünden yola çıkan 110 araçlık bir askeri konvoyun yasa dışı el-Velid Sınır Kapısı üzerinden Irak'a çektiğini’ bildirdi. Yarubiye kırsalındaki yerel kaynaklara göre 70 askeri araçtan oluşan konvoy, ABD helikopterlerinin korumasında sabah saat 03.00 sularında el-Velid Sınır Kapısı’ndan Irak’a doğru yola çıktı. Kaynaklar ayrıca 40 araçlık bir diğer askeri konvoyun daha ABD hava kuvvetlerinin yoğun uçuş devriyeleri ve ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri (SDG) milislerinin Harab el-Ceyr Havaalanı’na giden tüm yolları kapatması eşliğinde Irak topraklarına doğru hareket ettiğini belirttiler.
ABD'nin dağıttığı tohumlar ekime elverişsiz çıktı
SANA, Suriye Tarım Bakanlığı’nın laboratuar analizlerinin, ABD güçlerinin ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) aracılığıyla Kamışlı kırsalında dağıttıkları buğday tohumlarının elverişsiz olduğunu kanıtladıklarını bildirdi. Haseke'deki Tarım ve Tarım Reformu Genel Müdürü Mühendis Said Ceci, müdürlüğün ABD güçleri tarafından sağlanan buğday tohumlarından bir numuneyi Tarım Bakanlığı'na bağlı laboratuarlara gönderdiğini ve muhteviyatlarında yüzde 40'a ulaşan yüksek orandaki nematod (ipliksi solucan) bulunduğunu aktardı. Bu nedenle tohumların ekime uygun olmadığının tespit edildiğini ve bu tohumların özellikle etkileri zamanla kötüleşen büyük zararlara neden olmasından dolayı tarımı tehdit ettiğini söyledi.
Ceci, Kamışlı kırsalındaki ve bölgedeki köylüleri ve çiftçileri söz konusu tohumlarla ekim yapmamaları konusunda uyardı. Bu tohumların zararlarının yıllarca süreceği ve tarım arazilerini kullanışız hale getireceği için imha edilmesi ve ekilmemesi çağrısında bulundu. Haseke Çiftçileri Birliği de daha önce halkı ve çiftçileri menşei bilinmeyen tohumlara karşı uyarmıştı. Birlik, tarıma uygun olmadığı ve araziyi ekime elverişsiz hale getirecek tarımsal zararlılara neden olacağı için çiftçilere ve köylüler bu tohumları kullanamamaları çağrısında bulundu.

SDG’ye suçlama
Fırat'ın doğusunda konuşlu olan SDG, DEAŞ üyelerinin para karşılığı serbest bırakıldığı iddialarını yalanladı. Söz konusu iddialarda SDG’nin kontrolündeki cezaevlerinde bulunan DEAŞ üyelerinin bazılarının imzaladıkları ‘uzlaşma belgesi’ ve para karşılığı serbest bırakıldıkları belirtilmişti. SDG Sözcüsü Ferhad Şami konuya dair şu açıklamada bulundu:
“İngiliz The Guardian gazetesinde yer alan sahte bir haberde, SDG’nin DEAŞ’lı tutukluları 8 bin dolar karşılığında serbest bıraktığına dair bir belge yayınlandı. Haberi hazırlayan gazeteciye daha önce belgenin sahte olduğunu söylemiştik ama kendisi sahtekarlık ve yalan tanıklık tuzağına düşerek söz konusu sahte belgeyle ilgili haberin yayınlanmasında ısrar etti.”
The Guardian gazetesi geçtiğimiz pazartesi günü DEAŞ’a üye oldukları iddiasıyla gözaltına alınan iki Suriyelinin ifadelerine ilişkin bir haber yayınladı. Haberde SDG’nin kişi başına 8 bin dolar karşılığında teröristleri serbest bıraktığı bildirildi. Habere göre süreç, uzlaşma, aşırılık yanlısı örgütlere katılmama ve SDG’nin kontrolündeki bölgelere geri dönmeme sözü veren resmi bir belgenin imzalanması doğrultusunda gerçekleşti.
Özerk Yönetim Cezaevleri İdaresi'nden alınan veriler, hapishanelerde DEAŞ üyesi yaklaşık 12 bin tutuklu olduğunu gösteriyor. Bunların arasında Mart 2018 tarihinden bu yana 54 Batı ülkesi uyruklu 800 militanın yanı sıra başta Türkiye, Rusya, Kuzey Afrika, Asya ülkeleri ve Ortadoğu ülkelerinden bin ve çoğunluğu Tunus ve Fas'tan olmak üzere Arap ülkelerinden bin 200 yabancı savaşçı bulunuyor.  Irak uyruklu yaklaşık 4 bin tutuklunun yanı sıra aynı sayıda Suriye uyruklu tutuklu var. Söz konusu kimseler sorgulanmadı ve yargı önüne çıkarılmadı. Ülkelerin çoğu vatandaşlarını geri almayı reddediyor.

DEAŞ’a karşı operasyonlar sürüyor
Diğer yandan Haseke’nin doğusundaki El Hol Mülteci Kampı’nda İç Güvenlik Güçleri, kampta işlenen cinayetlere ve düzenlenen suikastlara karışan DEAŞ ile bağlantılı hücrelere mensup 14 şüpheliyi gözaltına aldılar. Kamp yönetiminden bir güvenlik yetkilisi, İç Güvenlik Güçleri’nin kampın üçüncü, dördüncü ve beşinci bölümlerini kapsayan geniş kapsamlı bir operasyon düzenlediklerini ve aralarında Iraklı bir kadının da bulunduğu 14 kişiyi gözaltına aldıklarını açıkladı. Gözaltına alınanların, sonuncusu geçtiğimiz hafta kabul merkezinin ve güvenlik güçlerinin konuşlu oldukları noktaların hedef alındığı cinayet ve suikast vakalarına karıştıklarından şüpheleniliyor.
Kimliği belirsiz bir grup, 12 Kasım’da kabul merkezine sızarak bazı mültecilerin üzerine doğrudan ateş açtı. Saldırıda Irak Mülteciler Konseyi Başkanı ve Irak’ın Enbar ilinden iki Iraklı genç öldürüldü. Ayrıca saldırıda çok sayıda kadın da ağır yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Musul kentinden bir Iraklı mülteci de kampın beşinci bölümünde öldürüldü.
Kamptaki güvenlik operasyonu ile ilgili açıklamalarda bulunan bir kaynak, operasyonun, DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK), Polis Acil Müdahale Gücü ve Terörle Mücadele Gücü arasındaki koordinasyon ve desteğin yanı sıra İç Güvenlik Güçleri’nin katılımıyla, çoğunluğunu Iraklı mültecilerin oluşturduğu çok sayıda mülteciye ev sahipliği yapan kampın üç bölümünde gerçekleştirildiğini söyledi.
DMUK güçleri ve ABD ordu komutanlarından oluşan bir heyet, bölgedeki gelişmelerin ardından Deyrizor'un doğu kırsalındaki el-Bağuz beldesindeki Sivil Meclis üyeleriyle bir toplantı yaptı. Heyet, toplantıya katılanlara Suriye rejim güçlerinin ve müttefiklerinin, Deyrizor'daki Özerk Yönetim bölgelerine girdiğine dair söylentilerin asılsız olduğunu belirtti.  Sivil Meclis’ten bir kaynağın heyet ile yapılan toplantıdan aktardığı bilgilere göre heyet, bölgenin güvenlik ve istikrarının DMUK güçleri için bir öncelik olduğunu ve rejim güçlerinin Özerk Yönetim bölgelerine girdiğine dair söylentilerin gerçeği yansıtmadığını bildirdiler. Heyetin aynı zamanda bölgeye sağlık, eğitim ve temel hizmetler gibi alanlarda kapsamlı hizmet desteği sözü verdiğini belirten kaynak, “Heyet, hizmet sektörünü destekleme ve El-Bağuz’da mümkün olan en kısa sürede hizmet mekanizmalarını yürürlüğe koyma sözü ve beldenin sağlık merkezine bir ambulans temin etme verdi” dedi. 
Toplantıya katılanlar, çatışmalardan zarar görenlere tazminat ödenmesi, altyapının yeniden inşası ve özellikle Özerk Yönetim bölgelerinden olan ailelerin el-Hol Mülteci Kampı’ndan çıkarılması konularını gündeme getirdiler. Sivil Meclis Başkanı heyete “Canımıza mal olsa bile hükümet güçlerinin ve onunla birlikte hareket eden paralı milislerin bu bölgelere girmesine izin vermeyeceğiz. Suriye'nin kuzeydoğusunun istikrarını etkileyen tehditlere son verilmeli” açıklamasında bulundu.



Bankalar, petrol ve izolasyon: Washington'un Bağdat'taki İran kilidini açma anahtarları

Görsel: Sarah Padavan
Görsel: Sarah Padavan
TT

Bankalar, petrol ve izolasyon: Washington'un Bağdat'taki İran kilidini açma anahtarları

Görsel: Sarah Padavan
Görsel: Sarah Padavan

Tarihin kritik bir anında, Tahran destekli Iraklı milisler yakın geçmişlerinden bir hayalet gibi göründüler. Bir yanda İran, diğer yanda ABD ve İsrail arasındaki son savaşta kenarda kaldılar. Çatışmadaki bu belirgin yoklukları yalnızca taktiksel bir karar değildi; İran'ın Irak içindeki nüfuz yapısındaki derin bir çatırdamayı, banka kasalarından Bağdat'taki siyasi ve güvenlik karar alma merkezlerine kadar uzanan ince ipler üzerinden uygulanan Amerikan baskısının artan etkinliğini yansıtıyordu.

200'den fazla İsrail savaş uçağı ve yaklaşık 300 balistik füze, İran içindeki hedeflerini vurmak için Irak semalarından geçti, ancak Iraklı milisler yine de müttefiklerini savunmak için karşılık vermediler. Buna karşılık küçük Yemenli Husi milis grubu, kimsenin beklemediği garip bir sahneyle gemilere saldırmaya ve İsrail'e füze fırlatmaya devam etti.

Onlarca yıldır milisler, İran'ın bölgedeki en önemli kollarından birini oluşturdu. Bu gruplar, 2003'ten sonra ABD'nin Irak işgali altında kuruldular ve finansman, eğitim ve danışmanlık yoluyla gelişerek bölgesel çatışmalarda ileri roller oynadılar. Suriye, Yemen ve Irak'taki çatışmalar, bu grupların Velayet-i Fakih’e mutlak sadakatlerini gösterdikleri ve “direniş ekseni"nin merkezi bir unsuru haline geldikleri arenalardı.

Ancak dönüm noktası, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e düzenlediği saldırı sonrasında yaşandı. O dönemde, Hizbullah Tugayları ve Asaib Ehli’l Hak da dahil olmak üzere Iraklı milis gruplar, ABD'nin İsrail'in yanında savaşa girmesi halinde askeri müdahalede bulunacaklarını duyurdular. Washington'un fiilen dahil olmasıyla birlikte de bu milisler, insansız hava araçlarıyla Amerikan ve İsrail üslerini hedef almaya başladılar. Ancak, çok geçmeden liderlerini ve silah depolarını hedef alan yoğun ve ölümcül Amerikan saldırılarına maruz kaldılar ve bu da onların net bir şekilde gerilemelerine ve Mart 2024'te saldırılarını durdurmalarına neden oldu.

İran'ın bölgesel nüfuzundaki azalmaya rağmen, Irak'taki grupların etkisi “kolayca azalmayacak”, dahası önümüzdeki yıllarda etkili bir rolleri olmaya devam edecektir

Sessizlik konuşuyor

Son savaşta, tüm beklentilerin aksine, Iraklı milisler harekete geçmediler. Füze fırlatmadılar veya misilleme eylemleri düzenlemediler, bunun yerine kendilerini kelimelerden ibaret ateşli açıklamalarla sınırladılar. Bu geri adım, askeri güç eksikliğinin değil, başta akıllı Amerikan baskısının yoğunlaşması olmak üzere iç ve dış değişikliklerin dayattığı zorunlu bir yeniden konumlandırmanın sonucuydu.

Nitekim Temsilciler Meclisi Başkanvekili Muhsin el-Mendelavi, “İran nüfuzunun azalmasının Irak'a zarar vermeyeceğini” vurguladı. Bağdat’ın, İran ile tarihi ve coğrafi bağlarını korurken, bağımsız bir dış politika oluşturmayı ve İran yanlısı silahlı grupların gücünü sınırlamayı hedeflediğini belirtti. Ayrıca, gücün sadece devletin kontrolünde olmasının önemine dikkat çekti ve devlet dışı silahların ortadan kaldırılması için uzun vadeli bir adımın atılmasını beklediğini ifade etti.

Milislere sempati duyan bir analist olan Kazım el-Fartuşi ise “çocukların artık büyüdüğünü” ve İran yanlısı grupların artık yerel ağlara sahip olduğunu, artık Tahran'a körü körüne itaat etmek zorunda olmadıklarını belirtti. Öte yandan, siyaset bilimi profesörü Anmar el-Saray, İran'ın bölgesel nüfuzundaki azalmaya rağmen, Irak'taki milis grupların etkisinin “kolayca azalmayacağına”, dahası önümüzdeki yıllarda etkili bir rolleri olmaya devam edeceğine inanıyor.

İran, Irak içinde hâlâ nüfuz ağlarına sahip olsa da, askeri ve siyasi araçlarını kullanma gücü açık bir ivmeyle azalıyor.

Amerikan baskı araçları

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Washington'un Irak'taki kara gücü küçük olsa da, yeni stratejisi etkili ve can yakıcı araçların bir karışımına dayanıyor. Bu araçlar, milis grupları finanse eden petrol kaçakçısı şebekeleri hedef alan mali yaptırımlar, silah satın almak için kullanılan banka havalelerine getirilen kısıtlamalar ve bu milislerin birinci kademe liderlerine yönelik can yakıcı nokta saldırılardır.

Baskılar askeri boyutla sınırlı kalmadı; Irak devletinin tüm kılcal damarlarına kadar uzandı. Nitekim 29 Haziran 2025'te, İran destekli Federal Mahkeme Başyargıcı Casim Muhammed Abbud, ulusal bir yargı komitesinin kararıyla emekliye ayrıldı. Bu eşi benzeri görülmemiş adım, İran'ın geçmişteki hegemonyası altında tamamen başarısız olurdu, ancak sessizce gerçekleşti ve bu İran'ın Irak devlet kurumları içindeki etkisinin zayıfladığının açık bir göstergesi.

Siyasi araştırmacı Hamza Mustafa, İran yanlısı milislerin son çatışma sırasındaki sessizliğinin güç dengesinde bir değişimi yansıttığı ve belki de Tahran'ın gerilimi azaltma sinyali verdiği değerlendirmesinde bulundu. Hükümetin “kriz yönetiminin tüm iplerini elinde tuttuğunu kanıtladığını” ve kendisini uzak tutma politikasını benimsediğini, bunun da  kriz yönetimi için eşi benzeri görülmemiş bir alan sağladığını belirtti.

Irak halkının ruh halinin değişmesi

Irak'ı saran siyasi ve mezhepsel bölünmelere rağmen, birçok Iraklı tek bir temel talepte birleşiyor; Irak'ın, İran'ın uluslararası rakipleriyle hesaplaşacağı bir arenaya dönüştürülmesini reddetmek. Bu eğilim artık yalnızca popüler bir görüş değil; giderek daha dengeli dış politikalara ve bağımsız ulusal egemenliğe yönelen Bağdat'taki karar vericilerin yönelimlerine de yansıyor.

İran, Irak içinde hâlâ nüfuz ağlarına sahip olsa da, askeri ve siyasi araçlarını harekete geçirme kabiliyeti açıkça azalıyor. Washington'un milis grupların hareketini kısıtlamadaki başarısıyla birlikte, bir sonraki aşamada, özellikle petrol sektörü ile yönetimde İran nüfuzunun kalan kısmını zayıflatmaya yönelik Amerikan çabalarının daha da artması muhtemel.

Amerikan varlığının meşruiyet kaynağı, ABD'nin resmen varlığını sürdürmesine ve askeri ve istihbarat faaliyetlerini meşrulaştırmasına olanak tanıyan uluslararası koalisyondur

Latif el-Mahdavi ise “İran desteğinin yokluğunun, Irak'taki müttefiklerinin siyasi ve güvenlik nüfuzunun azalmasına yol açacağını, çünkü bunların Tahran'ın eseri olduğunu” düşünüyor. Ancak, bu olasılığın İran nüfuzunun tamamen sona ermesi anlamına gelmediğini, aksine mekanizmalarında niteliksel bir değişim anlamına geldiğini de sözlerine ekliyor.

Bugün tanık olduğumuz yalnızca “geçici bir sakinlik” değil, belki de Bağdat ve Tahran arasındaki ilişkinin yeniden tanımlandığı ve etki sınırlarının Irak'ın yüksek çıkarlarıyla uyumlu bir şekilde silahlar, egemenlik ve parayla çizildiği yeni bir dönemin başlangıcıdır.

ABD'nin etki araçları

Dolar, bankalar ve para transferleri:

En büyük silah, petrol satış gelirlerinin dolar cinsinden yatırıldığı New York Federal Rezerv Bankası'dır. Washington, Bağdat'a para transferini geciktirme veya engelleme yetkisine sahip ve bu da ona hükümet üzerinde güçlü bir baskı aracı sağlamaktadır

ABD Yabancı Hesaplar Vergi Uyum Yasası (FATCA)

Uluslararası finansal transferleri kontrol eden ve dolarla bağlantılı Irak bankalarının faaliyetlerini etkileyen bir yasadır.

SWIFT aracılığıyla para transferlerini kontrol etme silahı

ABD, dolar transferlerini izleyerek İran bağlantılı milislere fon akışının önlenmesine yardımcı olmuştur.

İran ile iş birliği yapan bankaların yasaklanması

Washington, 2023-2024 yıllarında 14 Irak bankasına, İran ve Suriye'ye dolar kaçakçılığı yapmakla suçlayarak kısıtlamalar getirmiştir.

Askeri silahlar: Silahlar ve üsler

Ayn el-Esed Hava Üssü (Anbar), ABD kuvvetleri için bir operasyon ve kalıcı bir mevcudiyet merkezidir. ABD tarafından İran yanlısı grupların hareketlerini izlemek için kullanılmaktadır.

ABD üslerinde konuşlandırılmış ve İran veya milislerinden gelebilecek herhangi bir tehdide karşı caydırıcılık görevi gören hava savunma sistemleri (Patriot/THAAD) bulunmaktadır.

Milislere karşı nokta saldırılar

Washington, Tahran tarafından desteklenen Şii grupların önde gelen liderlerini hedef alan birkaç hassas hava saldırısı (2020-2021-2023-2024) gerçekleştirmiştir.

Irak, Amerikalıları sınır dışı edebilir mi?

ABD varlığının meşruiyet kaynağı, ABD'nin resmen varlığını sürdürmesine ve askeri ve istihbarat faaliyetlerini meşrulaştırmasına olanak tanıyan uluslararası koalisyondur.