Mısır-Türkiye görüşmelerinin perde arkasında neler oluyor?

İki tarafın da hamleleri, kapsamlı seçenekler ve alternatifler çemberine göre gelirken her ikisi de belirli hedeflere ulaşmak için baskı uyguluyor

Mısır-Türkiye ilişkileri tek bir dosyaya değil, zaman zaman gerilim yaşayan birçok ortak dosyaya bağlıdır (AFP)
Mısır-Türkiye ilişkileri tek bir dosyaya değil, zaman zaman gerilim yaşayan birçok ortak dosyaya bağlıdır (AFP)
TT

Mısır-Türkiye görüşmelerinin perde arkasında neler oluyor?

Mısır-Türkiye ilişkileri tek bir dosyaya değil, zaman zaman gerilim yaşayan birçok ortak dosyaya bağlıdır (AFP)
Mısır-Türkiye ilişkileri tek bir dosyaya değil, zaman zaman gerilim yaşayan birçok ortak dosyaya bağlıdır (AFP)

Tarık Fehmi
Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, ABD'li düşünce kuruluşu Wilson Center tarafından düzenlenen bir panelde, Mısır'ın Türkiye'nin Irak ve Suriye'deki yayılmacı politikası için bir gerekçe göremediğini söyledi. Şukri, Türkiye'nin Libya'daki politikasından, Ankara'nın Mısır'ın içişlerine karışmasından, Müslüman Kardeşler (İhvan) liderlerine kucak açmasından ve Türkiye’den yapılan Mısır’a muhalif yayınların devam etmesinden duyduğu endişeyi dile getirdi.
Bu sözler, özellikle Türkiye'nin Mısır ile ilişkileri yeniden canlandırmak için henüz somut adımlar atmaması ve temasların halen belli-belirsiz uzlaşılar üzerine devam etmesinden ötürü en başa dönülmesinden korkulduğuna dair açık bir mesajdı. Bu korku, bir yandan Türkiye’nin Etiyopya'ya yönelik büyük açılımı, diğer yandan da stratejik temas hatları aracılığıyla Libya'daki hareketlilik ve Kahire'nin Ankara’nın karşısında yer aldığı, sorunlu Doğu Akdeniz bölgesi dosyasının yeniden açılması gibi konularda açıkça görülüyordu.

Sağlam duruş
Mısır’ın, şu an iki ülke arasındaki ilişkilerin seyrine dair sessizliği, özellikle Kahire'nin ne istediğinin bilinmesi nedeniyle aslında önerilecek yeni bir şey olmadığından kaynaklanıyor. İkili ve çok taraflı dosyalara odaklanan Mısır’ın, Türkiye’nin Libya dosyasındaki varlığının yanı sıra Türkiye’deki Müslüman Kardeşler üyelerinin ve liderlerinin varlığı dosyasıyla ilgili bir takım talepleri var. Bu taleplerle birlikte Türkiye’nin genel şartlar ve müzakere çerçevesi olarak yorumlanabilecek diğer müdahalelerinin yanı sıra Mısır tarafının öne sürdüğü diğer ayrıntılara bakılmaksızın başta Müslüman Kardeşler, Müslüman Kardeşler’in Türkiye’den yayın yapan medya organları, Libya dosyası, Doğu Akdeniz bölgesi ile ilgili diğer dosyalar ve Türkiye’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Yunanistan’a karşı sert tutumları gibi çok sayıda başlıca mesele olduğu açıktır. Bu dosyalar, Katar’la olduğu gibi, Mısır-Türkiye ilişkilerini de resmi olarak yeniden başlatmadan önce ilişkilerin seviyesini belirliyor.
Kahire, Yunanistan-Türkiye ve GKRY-Türkiye dosyasında Ankara ile gerilim hatlarına dahil olması ve Mısır'ın paralı askerlerin Libya'dan çıkarılması talebi, Türkiye ile hemen çözülemeyecek bir tartışmanın odak noktasıydı ve öyle olmaya da devam ediyor. Libya’da 24 Aralık'ta yapılması planlanan seçimler yaklaşırken ve Mısır'ın nihai çözüme ulaşma kararlılığı çerçevesinde, Kahire'nin Doğu Akdeniz bölgesinde ve Libya’da eksiksiz bir hesap sistemi kurmayı başardığı ve Türkiye'nin uzlaşı isteği, acil öncelikler ve ortak çıkarlar çerçevesinde önerilerde bulunan taraf olduğu göz önüne alındığında, Mısır'ın bundan vazgeçmeyeceği söylenebilir. Dolayısıyla, aynı anda çeşitli dosyalar üzerinde çalışmak isteyen Türkiye'nin dikkate aldığı ve saklı tuttuğu herhangi bir dosyada, bunlara şüpheyle ve endişeyle yaklaşan Kahire'nin Ankara'ya taviz vermesini, duruma ve gelişmelere göre diğer dosyaları terk etmesini gerektiren hiçbir neden yoktur.
Kahire, aynı anda birkaç dosyada müzakere eden Ankara gibi bir boşluk döngüsüne girmek, her dosyanın yolunu veya yönünü değiştirmek ve Mavi Marmara olayları öncesi ve sonrası İsrail ile ilişkilerde olduğu veya Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi alınması dosyasında ABD ile yaşananlar gibi yarım dosyalar üzerinde çalışmak istemiyor. Bunlar Mısır'da olanlara benzemeyen büyük meseleler. Mısır, Türkiye'nin ABD, İsrail ve diğer ülkelerle arasında, ilişkilerin seyrinde bir kopukluk ya da donma olmadan yaşadığı krizler ve sorunlar çerçevesinde Türkiye-Mısır ilişkilerini engelleyebilecek hiçbir sebep olmadığını ifade etti.

Açılıma doğru
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre, Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında gerçekleşen görüşmede, Etiyopya'ya insansız hava araçları (İHA) tedariki anlaşması da dahil olmak üzere bazı konularda iki ülke arasında bir takım anlaşmalar yapıldı. Yani Türkiye, Etiyopya’nın Nil Nehri üzerine inşa ettiği Nahda (Rönesans) Barajı dosyasına tekrar katılarak ve Addis Ababa ile anlaşmalar imzalayarak bir mesaj vermek istedi. Ankara, şu an Mısır ile ilgili en önemli dosyada Kahire’ye Türkiye'nin doğrudan mevcudiyeti olabileceğini gösteren, Mısır’ı Türkiye’nin adımıyla ciddi şekilde ilgilenmeye iten, Türkiye'nin taleplerini ciddiye almasını gerektiren ve Mısır'a sadece Libya'da değil, Doğu Akdeniz'de ve güneyde, Türkiye-Yunanistan ve Türkiye-GKRY ilişkileri dosyasıyla birlikte İsrail ve Türkiye arasındaki durumda çekincelerini bir kenara bırakması için baskı yapan açık bir mesaj gönderdi. 
Türkiye, Etiyopya'ya isyancılara karşı koymasına yardımcı olması için 10 adet İHA tedarik etti. Türkiye’nin Addis Ababa Büyükelçiliği, resmi Twitter hesabından bu bilgiyi yalanladı. Buna karşın Etiyopya hükümeti, Türkiye’nin Fethullah Gülen’e bağlı eğitim kurumlarını teslim almasına yardımcı oldu. Türkiye Maarif Vakfı’ndan (TMV) yapılan açıklamada, Etiyopya'nın Oromiya eyaletindeki Alemgena bölgesinde Fethullah Gülen Örgütü’ne (FETÖ) bağlı okulların teslim alındığı belirtildi. TMV Mütevelli Heyeti Üyesi Prof. Dr. Cihad Demirli, Etiyopya'nın bu kararından dolayı Türkiye'nin teşekkürlerini iletti. Prof. Demirli, Etiyopya'daki tüm Gülen okullarının mahkeme kararıyla TMV'ye devredilmesini beklediklerini belirtti. Gülen’in Mısır'da Uluslararası Selahattin Türk Okulları aracılığıyla varlık göstermekle birlikte sınırlı bir kültürel ve sosyal faaliyetlere sahip olduğu biliniyor.
Öte yandan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, Ankara'nın Kahire ile bölgesel konularda mutabık kalınan noktaları artırmak ve ortak bir anlayış geliştirmek istediğini söyledi. Mısır’ın aynı zamanda Türkiye'nin Afrika'daki en büyük ticaret ortağı olduğunu vurgulayan Bilgiç, Türkiye ile Mısır arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) bir dostluk grubu kurulduğunu da sözlerine ekledi.
Buna rağmen Türkiye, Mısır Ulusal Güvenlik Dairesi ile olan ilişkilerinin ve onu yoğun baskı altına almanın, Mısır'ın Türk güçlerinin Libya’dan çıkarılmasını isteyen tutumunu durdurabileceği ve özellikle Kahire’nin, Türkiye'nin adımını ve Kıbrıs’taki Maraş bölgesinin yeniden açılmasını, Avrupa Birliği (AB) tarafından desteklenen Yunanistan ve GKRY’e Mısır’ın verdiği bir destek mesajı olarak kınaması nedeniyle bunun gerçekleşmeyeceğini düşünüyor. Yunanistan ve GKRY’nin yanı sıra Fransa, Mısır'ın AB’deki tutumlarını desteklemede iyi ve önemli bir rol oynadı.

Cezbedici sahalar
Kahire, Müslüman Kardeşler dosyasının ve Ankara'nın Türkiye’deki Müslüman Kardeşler üyelerine verdiği desteğin farkındadır. Bu durum karşısında Türkiye’nin Türk topraklarından yayın yapan İhvan’a ait televizyon kanallarındaki bazı programları ve önde gelen medyatik isimlerin ekranlara çıkmasını durdurarak yüzeysel önlemler almak yerine İhvan'ın Türkiye'deki faaliyetlerini tamamen durdurması ve bu dosyayı istediği zaman çıkarıp kullanmaması gerekiyor. Bunun için Türk hükümeti, İhvan unsurlarına karşı nihai ve kararlı bir yaklaşım sergilemeli.
Kahire, Mısır mahkemelerinde hakkında hüküm verilen bazı İhvan üyelerinin iadesini talep ederken Türkiye’den bu konuda halen adım atılmadı. Bazıları dünyanın dört bir yanındaki havalimanlarında ve limanlarda kırmızı bültenle aranan bu kişilerin Mısır yargısına teslim edilmesi büyük önem taşıyor.  
Kahire ayrıca yabancı güçlerin Libya’dan çıkışı sorununu çözmek ve bunu diğer dosyalarda olup bitenlerle detaylı bir şekilde ilişkilendirmek isterken Türkiye, yüzeysel veya sırada olmayan resmi anlaşmalar çerçevesinde Libya'daki aktif askeri varlığını sürdürüyor. Ankara, sık sık konunun Libya hükümetine bağlı olduğu açıklamasında bulunuyor. Ankara, Mısır'ın Türkiye'nin Libya topraklarına yeni silahlar sokmayacağını, ateşkese uyacağını, yabancı unsurlar getirmeyi durduracağını, Suriyeli ve Tunuslu paralı askerlerin çoğunun tahliye edilmeleri sırasında tekrarlandığı gibi Türkiye'nin resmi esneklik gösterdiği Libyalı olmayan tutukluların topraklarına geri gönderilmesi konusunda ilerleme kaydedileceğini ilk başta kabul ettiğinden söz etse de ortada hem siyasi hem de güvenlik alanlarında uzlaşılara yönelik gerçek bir taahhüt yok.

Özet olarak
Türkiye’nin politikasındaki birçok konuda gerçek bir değişiklik olmasını isteyen Kahire'yi haklı bulan Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) içindeki bir grubun, bu konuların bazılarının Türkiye için maliyetli olabileceği ve frenlenmelerini istedikleri herkes tarafından biliniyor. Çünkü bu gruba göre bu konular, Türkiye’nin bölgesel politikasının özüyle çelişiyor ve iki ülkenin içinde bulunduklar mevcut gerçekler çerçevesinde bu konularda ısrar etmenin hiçbir gerekçesi yok.
Ayrıca özellikle de şu sıralar Müslüman Kardeşler içinde gerçek değişiklikler yaşandığından Müslüman Kardeşler dosyasını tutmanın ve kullanmanın önemli olduğunu düşünüyorlar. Bu gelişmeleri, Müslüman Kardeşler’in, Türkiye içindeki ve dışındaki yeni seçenekleriyle ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sunulan raporlarla ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ateşle oynar gibi manevra kabiliyetiyle ilgili bir mesaj vermek için İslami çizgideki Saadet Partisi ile görüşmelerle İhvan’ın mevcut aşamaya uygun olarak varlığını geliştirmeyi reddetmesiyle ilişkilendirenler var.
O halde sorun tek bir dosyayla değil, birden çok dosyayla ve Ankara’nın Kahire'ye, ardından Libya'ya, Cezayir'e ve Tunus'a karşı takındığı ‘rahatsız edici’ tutumla ilgilidir. Mısır’ın kendisine yönelik bir hamle olarak gördüğü toplantılar, temaslar ve anlaşmalar arttı. Tüm bölgeyi yöneten gerçek dengeler var ve bu dengeden uzaklaşmaya yönelik herhangi bir yaklaşım, her iki taraf için de sıfır toplamlı bir yaklaşım olmadığından koordineli ve sürdürülebilir bir inceleme yapılmasını gerektiriyor.
İster Türkiye’nin ister Mısır’ın siyasi ve stratejik kazanımlar elde etmeleri gerektiği düşünüldüğünde, Doğu Akdeniz bölgesi dosyasını tüm karmaşıklığıyla yeniden yapılandırmak isteyen Ankara'nın Kahire'ye ihtiyacı var. Aynı şekilde doğalgaz sahalarının, kaynaklarının ve bunların Avrupa'ya tedarik edilmesinin istikrarsız bir duruma değil, siyasi istikrara ihtiyaç duyması nedeniyle ortak güvenlik ve ekonomik düzenlemeler yapmaları gerekiyor.
Kapsamlı seçenek ve alternatifler çemberi içinde çalışmaya devam edecek olan iki taraf, bir yandan bunu gerçekleştirmek için dikkate alınması gereken tüm araçları kullanırken diğer yandan belirli hedeflere ulaşmak için en fazla baskıyı uygulamaya çalışacaklar. Türkiye, Etiyopya’nın inşa ettiği Nahda Barajı kartıyla, Libya'da aktif olmaya devam ederek ve Müslüman Kardeşler kartını elinde tutarak Mısır üzerinde baskı kurarken, Mısır da bir yandan Türkiye'nin Yunanistan, GKRY ve hatta İsrail ve Doğu Akdeniz ülkeleri ile sadece Etiyopya değil, Türkiye'nin başlıca çıkarlarının bulunduğu güney çevrelerindeki Nil Havzası ülkelerine yönelik hareketini kısıtlamaya çalışırken diğer yandan Doğu Akdeniz'de doğrudan baskı uygulayacak.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent ­Arabia’dan çevrilmiştir.



Hamas yanlısı bir araştırmacının özür tweeti, destekçileri arasında öfkeye yol açtı

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
TT

Hamas yanlısı bir araştırmacının özür tweeti, destekçileri arasında öfkeye yol açtı

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)

Hamas yanlısı Filistinli bir araştırmacının, hareketin siyasi büro üyelerinden birinden kamuoyu önünde özür dilemesi, özellikle bu özrün söz konusu üyenin siyasi bir açıklamasına yöneltilen eleştirinin ardından gelmesi nedeniyle Hamas destekçileri arasında tepkiye yol açtı.

Katar’da yaşayan ve Hamas’a desteğiyle bilinen Filistinli siyasi araştırmacı Mahmud Hamid el-İle, salı akşamı X platformunda, hareketin yine Katar’da bulunan siyasi büro üyesi Muhammed Nazzal’dan özür diledi. El-İle, özrünü bir ay önce aynı platformda Nazzal’ın Hamas’ın silahları ve Gazze Şeridi’ndeki geleceğine ilişkin açıklamalarının ardından paylaştığı bir mesajda yer verdiği ifade nedeniyle yaptı.

Krizin kökeni, geçen yıl ekim ayında Reuters’ın yayımladığı bir habere dayanıyor. Haberde, Nazzal’a Hamas’ın Gazze Şeridi’nde silah bırakıp bırakmayacağı sorulduğunda verdiği yanıt aktarılmıştı. Nazzal, “Evet ya da hayır diyemem” ifadesini kullanmış, ardından “Silah meselesi genel bir ulusal konudur ve yalnızca Hamas’la ilgili değildir. Sahada silahlı gücü olan başka gruplar da var” demişti.

Bu açıklamalar Hamas içinde geniş çapta tepki çekti. Tepki gösterenler arasında, sözlerin muğlaklığı nedeniyle eleştiriler yönelten araştırmacı Mahmud el-İle de vardı. El-İle, açıklamaların hem siyasi büro üyesi tarafından yapılmış olmasına hem de hareketin farklı kademelerindeki, özellikle Gazze’de yaşayan veya aslen Gazze kökenli olan diğer yöneticilerin tutumlarıyla çelişmesine dikkat çekmişti.

Nazzal’ın sözlerine yönelik itirazların büyümesi üzerine Hamas bir açıklama yayımlayarak beyanların ‘bağlamından koparıldığını’ bildirdi.

Paylaşımına gelen tepkilerin ardından birkaç gün sonra eleştirisini silmek zorunda kalan el-İle, krizin bu noktada sona erdiğini düşünüyordu.

Özrün sebebi neydi?

Ancak özrün yayımlanması, bunun nedenine ilişkin yeni soru işaretleri doğurdu. Daha sonra X platformundaki bazı Hamas yanlısı kullanıcıların paylaşımlarına ve Katar’daki hareket kaynaklarının Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamalara göre, olayın arka planında Muhammed Nazzal’ın attığı adım bulunuyor. Buna göre Nazzal, uzun yıllardır ikamet ettiği Doha’da Katar resmi makamlarına Mahmud el-İle hakkında şikâyette bulunarak, kendisine hakarette bulunduğu ve manevi zarar verdiği iddiasını gündeme getirdi.

ghy
Katar'ın başkenti Doha'da İsrail’in hava saldırısı düzenlediği bina (Reuters)

Kaynaklardan birine göre, pek çok kişi, aralarında bazı üst düzey yöneticiler de olmak üzere, arabuluculuk yaparak anlaşmazlığı çözmeye çalıştı, ancak Nazzal, kendisine yönelik ifadeler nedeniyle X platformu üzerinden kamuoyuna açık bir özür yayınlanmasında ısrar etti. Bu şart yerine getirilince, Nazzal’ın başka bir talepte bulunmaması ve anlaşmazlığın kapanması üzerinde uzlaşıldı. Buna rağmen Nazzal’ın ‘maddi tazminat talebinde ısrar ettiği’ ifade edildi.

Hareketle ilişkili başka kaynaklar ise ‘Mahmud el-İle’nin özrünün krizi çözmek için yalnızca ilk adım olduğunu, sürece müdahil olan bazı kişilerin Nazzal’ın öfkesini yatıştırmak ve onu şikâyeti geri çekmeye ikna etmek amacıyla el-İle’yi bu yöne yönlendirdiğini’ aktardı.

Aktivistler arasında öfke

Hamas’ın içinden ve dışından birçok isim özür meselesine tepki gösterdi. Tepki verenler arasında Filistinli gazeteci Muna Havva da vardı. Havva, sosyal medya hesabında, “Filistin’deki özgürlük hareketlerinin tarihinde, ne yaşanırsa yaşansın, bir liderin kendi mensuplarından birini üçüncü bir tarafa ya da başka bir otoriteye şikâyet ettiği tek bir örnek dahi yoktur. Bu davranış ne ulusal örgütlerin ahlakıyla ne de kabile geleneklerinde kabul gören en basit sığınma kurallarıyla bağdaşır. Utanç verici, acı verici, üzücü” diye yazdı.

Havva bir başka paylaşımında ise şu ifadeleri kullandı: “İsrail’in bugünkü genişlemesi kadar tehlikeli bir dönem görülmedi; tarih de Gazze’de halkımızın yaşadığı kadar vahim bir katliama tanıklık etmedi. Bu felaketin ortasında, halkımızın önde gelen isimlerinden biri, bir gencin attığı bir tweet yüzünden onu başka bir devlete şikâyet ediyor; geçimini ve güvenliğini riske atıyor. ‘Direniş’in liderleri halkımızdan ateş altında direnmelerini isterken, tek bir eleştiri cümlesine dahi tahammül edemiyor.”

Ayrıca Hamas gibi gruplara verdiği destekle bilinen aktivist Cemil Mikdad da konuya ilişkin paylaşım yaptı. Mikdad, “Hamas’tan bir yönetici, Katar’da yaşayan bir Filistinliyi, hakkında Katar mahkemelerinde dava açtıktan sonra uzun bir özür metni yayımlamaya zorladı; üstelik yalnızca kendisini eleştirdiği bir önceki paylaşım yüzünden!” ifadesini kullandı. Mikdad sözlerini şöyle sürdürdü: “Harika gerçekten… Nereye geldik? Halk olarak eleştirme hakkına sahip olduğumuz ve bizi dinlemekle yükümlü olan liderlerimiz, şimdi Arap mahkemelerini bize karşı bir güç olarak kullanıyor. Bu da ne demek oluyor? Siz ne hale geldiniz böyle, cahiller?!”

Hamas’ın silahlı yapısının geleceği, hareketin üst düzey isimlerinin açıklamalarında uzun süredir farklılık gösteren bir başlık olarak öne çıkıyor. Hamas’ın yurt dışı sorumlusu Halid Meşal, geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul’da düzenlenen bir panelde, “Hamas’ın ancak bir Filistin devleti kurulması hâlinde silah bırakabileceğini” söyledi.

Buna karşın, Meşal’in açıklamasından yalnızca bir gün sonra, Hamas yetkilisi Basim Naim AP’ye yaptığı değerlendirmede, hareketin kapsamlı bir güvenlik ve siyasi düzenlemenin parçası olmak kaydıyla ‘silahların depolanması ya da dondurulması gibi seçeneklerin görüşülmesine açık olduğunu’ belirtti.

Hamas’ın siyasi büro üyelerinden Husam Bedran ise salı günü yaptığı açıklamada, sürecin ikinci aşamaya geçmesinin ‘İsrail’in ihlalleri durdurmasına’ bağlı olduğunu ifade etti. Öte yandan Hamas’ın birçok lideri ve sözcüsü, aralarında Halil el-Hayye ve Hazım Kasım’ın da bulunduğu isimler, hareketin ikinci aşamaya geçmeye ‘hazır olduğunu’ vurgulayan açıklamalarını sürdürdü.


Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
TT

Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)

ABD'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Mike Waltz dün Kudüs'te yaptığı açıklamada, Başkan Donald Trump'ın Gazze barış planının ikinci aşamasına ilişkin gelişmeler hakkında "yakında" duyurular beklediğini belirterek, Washington'un Hamas'ın yeniden yapılanmasına izin vermeyeceğini vurguladı.

Waltz, planın ana bileşenlerinin, hizmetleri yönetecek teknokrat bir Filistin yönetimi, ilgili tarafların maliyetleri karşılamasını sağlayacak bir finansman mekanizması ve son olarak uluslararası bir istikrar gücü olduğunu açıkladı.


İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
TT

İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)

İsrail ve Filistinli yetkililer AFP'ye verdikleri demeçte, İsrail'in, Gazze'ye yardım taşıyan kamyonlar için Ürdün ile işgal altındaki Batı Şeria arasındaki Kral Hüseyin Köprüsü (Allenby Köprüsü) sınır kapısını, kapanmasından yaklaşık üç ay sonra dün yeniden açtığını söyledi.

İsrail, eylül ayında Ürdünlü bir sürücünün sınırda ateş açarak iki İsrail askerini öldürmesinin ardından sınır kapısını kapatmıştı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre birkaç gün sonra, sınır kapısı bireysel geçişlere yeniden açıldı, ancak savaşın harap ettiği Gazze Şeridi'ne yönelik insani yardımlara kapalı kaldı.

İsrail hükümetinin Topraklardaki Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü (COGAT) sözcüsü, "Allenby Köprüsü sınır kapısı bugün açıldı ve kamyonlar Allenby Köprüsü'nden Gazze'ye geçiyor" dedi. Adının açıklanmasını istemeyen bir Filistinli yetkili de sınır kapısının yeniden açıldığını doğruladı.

Yetkilinin açıklamasına göre, salı günü çimento ve yapım malzemesi taşıyan 96 kamyonun geçişine izin verildi. Dün ise insani yardım taşıyan 20 kamyon bu sınır kapısından giriş yaparken, inşaat sektörü için kumun da bugün girişine izin verilmesi bekleniyor.

Sınır kapısının kapatılmasından bu yana Ürdünlü yetkililer, Batı Şeria'nın kuzeyindeki Şeyh Hüseyin sınır kapısından Gazze'ye yardım ulaştırabildiklerini söylüyor. Salı günü bir İsrailli yetkili, Ürdün'den Allenby Köprüsü sınır kapısından mal ve yardım transferinin yakında yeniden başlayacağını söyledi.

Yetkili şöyle devam etti: “Gazze Şeridi'ne giden tüm yardım kamyonları, kapsamlı bir güvenlik kontrolünden geçtikten sonra, refakat ve güvenlik eşliğinde seyahat edecek… Ürdünlü sürücüler ve kargolar için güvenlik kontrolü ve kimlik doğrulama prosedürleri sıkılaştırıldı. Geçişi güvence altına almak için özel güvenlik güçleri görevlendirildi.”

Ürdün Vadisi'ndeki sınır geçişi, Batı Şeria'dan Filistinlilerin İsrail topraklarına geçmeden ayrılmalarına olanak tanıyan tek geçiş noktasıdır.

İsrail, özel izinleri olmadığı sürece Filistinlilerin havaalanlarından geçmesine izin vermiyor.