ABD’li ve Avrupalı devlet başkanları emekli olduktan sonra hayatlarını nasıl geçiriyor?

Beyaz Saray'ın ayrıcalıkları kimilerini tatmin ederken kimileri yaşadıklarını kitaplaştırıyor ve Merkel bir ara verip normal hayata dönmeye karar veriyor

Eski ABD Başkanı Barack Obama, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'nda konuşurken (AFP)
Eski ABD Başkanı Barack Obama, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'nda konuşurken (AFP)
TT

ABD’li ve Avrupalı devlet başkanları emekli olduktan sonra hayatlarını nasıl geçiriyor?

Eski ABD Başkanı Barack Obama, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'nda konuşurken (AFP)
Eski ABD Başkanı Barack Obama, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'nda konuşurken (AFP)

Fidel Spiti
Halkın, cumhurbaşkanlarının ve devlet liderlerinin pozisyonlarını kaybettiklerinde veya emekli olduklarında ne yaptıklarını bilme konusunda istemsiz bir merakı vardır.
Görev süresi veya iktidarı sırasında bir medya yıldızına dönüşen başkan veya liderin fotoğrafları haber bültenleri, gazeteleri ve internet sitelerini dolduruyor. Sosyal platformlardaki hesaplarında milyonlarca kişi kendisini takip ediyor. Twitter hesabından yapacağı bir paylaşım dört gözle bekleniyor. Çünkü birçok makale, röportaj ve siyasi analize malzeme veriyor.
Kısa ya da uzun dönemler boyunca yıldızlığın tadını çıkaran bu şahsiyetler, spotların altından çıktıklarında hayatlarını nasıl tamamlayacaklarını merak etmemize neden oluyor.


Eski ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)

Herkes, Almanya Şansölyesi Angela Merkel’e başbakanlıktan ayrıldıktan sonra ne yapacağını sordu. Aynı durum, son iki ABD Başkanı, Barack Obama ve Donald Trump için de geçerlidir. Çözümleri, seyahatleri ve seçimlerde siyasi duruşları örneğin Obama’nın seçimlerde Demokratları desteklemesi ya da Trump'ın ABD seçimlerinin sonuçlarının açıklanmasının ardından Kongre binasının basılması ve seçimlerdeki kaybıyla ilgili yürütülen soruşturmaları örtbas etmek için yaptığı itiraz ve kafa karıştırma girişimleri ile bugün hala dünyayı meşgul ediyorlar.

ABD başkanlarının Beyaz Saray'dan sonraki ayrıcalıkları
Marissa Laliberte, ABD menşeili ‘Reader's Digest’ dergisinde yayınlanan araştırmasında, ABD başkanlarının Beyaz Saray'dan ayrıldıktan sonra bile sahip oldukları ayrıcalıklar hakkında şunları kaleme aldı:
“Beyaz Saray'da ister 4 ister 8 yıl kalsın, ABD Başkanı görevden ayrıldıktan sonra ömür boyu ayrıcalıklar elde ediyor. 1958'de çıkarılan Eski Başkanlar Yasası ile görevden ayrıldıktan sonra ne karar verirlerse versinler kendilerini birden fazla şekilde destekleyecek çeşitli avantajlara sahipler.”
Herkes için Oval Ofis'ten ayrılmadan ve normal hayata dönmeden önce federal hükümet iki başkan arasındaki devir teslim süreci için 900 bin dolar ödenmesine olanak sağlıyor. Eski Başkan, görev süresini takip eden altı ay içinde bu paranın bir kısmını ‘ofisindeki işleri bitirmek’ için kullanmak üzere alabilir.
Başkanların görevde oldukları her yıl boyunca aldıkları bin dolarlık maaşa gelince kazandıkları meblağların oluşturduğu buz dağının görünen kısmından başka bir şey değil. Başkanlar ve emekli ordu generalleri eski askeri lider sıfatıyla hayatlarının geri kalanında her yıl, bir Kabine Sekreteri’nin maaşına yakın bir tutar elde ederler. Yani yaklaşık 211 bin dolar emekli maaşı alıyorlar.
ABD Başkanı'nın istediği, herhangi bir ABD eyaletinde bilimsel ve kültürel bir anıt ve araştırma ve çalışmalar için büyük ve gösterişli bir yapı ile kendi adını taşıyan devasa bir kütüphane kurması adet haline geldi. Bu kütüphaneler görev süresinin bitiminde söz konusu Başkan’ın denetimi altında faaliyet gösterir. Ayrıca bu merkeze bağlı, destekleyen kurum, kişi ve şirketlerden yardım ve destek alabilecek bir kuruluş inşa eder.
Eski başkanlar, hayatının geri kalanı boyunca da kamuya mal olmuş isimler olarak kalırlar. Bu nedenle, onlar ve 16 yaşına gelinceye kadar çocukları, güvenlik korumasından yararlanır. Vefat eden eski başkanların eşleri ve hayatta olanların boşandıkları eşleri, federal bir makamda yüksek bir göreve sahip olmadıkları ve 60 yaşından önce yeniden evlenmedikleri sürece her yıl 20 bin dolar emekli maaşı alır.
Başkanlar ayrıca kendi cenazelerini planlar. Başkan için ne kadara mal olursa olsun tam bir cenaze töreni planlamak için askeri subayları görevlendirir.

Başkanlar, Senatörler ve Danışmanlar
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre, eski ABD Başkanı Barack Obama, Beyaz Saray’da 8 yıl kaldıktan sonra ayrılırken mizahi bir üslupla Spotify’da çalışmak istediğini açıklamıştı. Politik olarak gündemde kalacağına söz verdi. Gerçekten de siyasi deneyimi üzerine birkaç kitap kaleme aldı. Dünya çapında ona çok para kazandıran, siyasi konferanslar alanında aktifti. Aynı durum, eşi Michelle Obama için de geçerli. Halen halkla ilişkilerde ve sivil toplum kuruluşlarında faaliyet gösteriyor. Öte yandan Obama'nın gençliğinden bugüne kadar olan hayatı hakkında bir kitap yazdı. İki kızı, sekiz yılda kameraların ve her türlü medya aracının gözü önünde büyüdükten sonra sosyal medyada iki yıldıza dönüştü.
ABD’nin ikinci Başkanı John Adams, eşi Abigail ile sakin bir hayat yaşamak için emekli oldu ve ailesinin etrafında yer aldığı bir 25 yıl daha yaşadı. Bu süre zarfında yazmaya çok zaman ayırdı.
Başkan James Madison, başkanlığından önce çiftliklerde çalışırdı. Emekli olduktan sonra eski işine geri dönüp kölelerin haklarını savundu. Faaliyetlerine, köleleştirilmiş Afrikalıları Afrika'ya geri göndermeye çalışan tartışmalı bir örgüt olan ABD Sömürge Derneği’nde devam etti.
Watergate skandalından (1969-1974) sonra istifa eden Richard Nixon ise bir takım sağlık ve mali sorunlarla karşı karşıya kaldı. Daha sonra anılarını sattı. Geniş ailesine destek olabilmek için ücretli röportajlar verdi. Ancak daha sonra küresel medya sahnesine geri dönebildi.


Eski ABD Başkanı Jimmy Carter (Getty)

1977-1981 yılları arasında görev yapan Jimmy Carter’a gelince ABD Başkanı olarak emekli olduktan sonra ne yapılması gerektiğine en iyi örnek olarak görülüyor. Dış politikada yaşanan sorunlar başkanlığını tükettikten sonra, kendi adını taşıyan uluslararası derneği aracılığıyla insani konularda faaliyet gösterdi. Uluslararası diplomaside çalıştı. Birçok çatışmada barış müzakerecisi görevi üstlendi. Çok sayıda kitap yazdı. 2002 yılında Nobel Barış Ödülü'ne layık görüldü. 92 yaşına gelen Carter, hala hayır projelerinde yer alıyor.
Bir Senatörün veya Temsilciler Meclisi üyesinin yıllık maaşı 174 bin dolardır. Ancak asıl para, hizmet süresi boyunca değil, daha sonra kazanılıyor. Eski Kongre üyeleri, bir yıllık zaman aşımından sonra bu tür siyasi veya sivil gruplarda lobi kurabilir veya bir lobide faaliyet gösterebilir. Deneyimleri ve yönetim içinde etkili olma yetenekleri nedeniyle hak ettikleri yüksek ücretler karşılığında genellikle siyasi ve yasama alanlarındaki kuruluş, birey, şirket veya kurumlara danışmanlık yaparlar. Emekli bir Kongre üyesi, milyonlarca dolar kazanabilir. Ancak çalıştığı şirketin finansal etkisi uzun vadede milyarlarca dolar olabilir.

İngiltere ve Almanya Şansölyeleri
Winston Churchill, hala 20. yüzyılın en ünlü İngiliz Başbakanlarından biridir. İlki 1940-1945 arasında ve ikincisi 1951 -1955 arasında olmak üzere iki dönem görev yaptı. Ancak 1955 yılında Downing Caddesi'nden son kez ayrıldıktan sonra dokuz yıl boyunca milletvekili olarak kaldı. Ama tek yaptığı iş bu değildi. Resme geri dönme fırsatı yakaladı. Dünyanın dört bir yanına birçok seyahate çıktı.
1932 yılında yani İngiliz siyasetinde en üst sıralarda yer almadan önce yaptığı The Goldfish Pool adlı tablolarından biri 2014 yılında müzayedede yaklaşık 1,8 milyon sterline satıldı.  Emekliliğinde kendini yazmaya adadı. ‘A History of the English-Speaking Peoples’ (İngilizce Konuşan Halkların Tarihi) isimli dört ciltlik büyük bir araştırma yayınladı.  


Eski İngiltere Başbakanı Tony Blair (Reuters)

Irak savaşı teorilerinin yanlış olduğu ve Bağdat'ın savaşın dayanağı olan herhangi bir kitle imha silahına sahip olmadığı ortaya çıktıktan sonra sansasyon yaratan bir diğer İngiltere Başbakanı Tony Blair’e gelince, politik olarak zor bir aşamada başbakan olarak sahip olduğu uzun deneyimi, kitap yazmasına, büyük bir silah üreticisi şirketler grubuna veya jeopolitik araştırma kurumlarına danışmanlık sağlamasına yardımcı oldu. Hala dünyanın çeşitli üniversitelerinde siyaset dersleri veriyor.
İngiltere'nin 2016 yılında Avrupa Birliği'nden ayrılma yönünde oy kullanmasının ardından istifa eden İngiltere Başbakanı David Cameron, 2017 yılının Nisan ayında siyasi kariyeri hakkında bir kitap yazmak için inzivaya çekildiğini ve bahçesine bir kulübe inşa ettiğini duyurdu.
Theresa May'e gelince, İngiliz Avam Kamarası üyesi olarak görevine geri döndü ve deneyimi hakkında bir kitap yazdı. Bir söyleşisinde söylediği gibi, ‘Brexit’ müzakerelerindeki yorgunluğunun bir sonucu olarak, derin bir uyku döneminin ardından en sevdiği hobisi olan kriket oynamaya geri döndü.
Alman menşeili haber sitesi Deutsche Welle'ye göre, emekliliğini nasıl geçirmeyi düşündüğü sorulduğunda Merkel, ‘dinleneceğini ve hiçbir daveti kabul etmeyeceğini’ söyledi. Boş zamanlarını ‘gözleri yorulana kadar kitap okumak’ gibi ilgisini çeken şeyleri yapmaya ayıracağını belirtti.


Almanya Şansölyesi Angela Merkel (AFP)

Merkel'in seleflerinden bazıları, görevden ayrıldıktan sonra özel sektöre geçti. 1982 yılında başbakanlıktan ayrılan Helmut Schmidt, haftalık ‘Die Zeit' gazetesinin yayın ortağı oldu. 2012 yılında verdiği bir röportajda, asla 15 bin doların altında ders vermeyeceğini söyledi. Eski Şansölyeler Helmut Kohl ve Gerhard Schröeder'e gelince, siyasi geçmişlerini ve şöhretlerini para kazanmak için nasıl kullanacaklarını biliyorlardı. Kohl, bir siyasi ve stratejik danışmanlık firması kurdu. Schröeder, gaz boru hattı şirketi ‘Nord Stream’ Yönetim Kurulu Başkanı olarak atandı. Bu, bazılarının, bu şirketteki çalışmasının ‘kamu yararına zarar verdiğini’ düşündüğü için çok sayıda eleştirinin hedefi olan Rus şirketi ‘Gazprom’un bir yan kuruluşudur.

Arap dünyasında
Arap dünyasına gelince burada çok sayıda emekli devlet başkanı bulamazsınız. Çoğu ya bir darbe sonucunda ya da bir askeri saldırı sonucu devrildi. İkisi de öldürülen Yemen’deki Ali Abdullah Salih, Libya’daki Muammer Kaddafi gibi. Ya da Zeynel Abidin bin Ali gibi sürgüne gönderildi. Ya da Hüsnü Mübarek ve Abdulaziz Buteflika gibi darbeden sonra öldü. Yahut da bazıları Beşşar Esed gibi hala iktidarda.
Cumhurbaşkanlarının emekli olduğu Lübnan'a gelince, çoğu, bir miktar sosyal katılımı içeren fiili emekliliğe başvuruyor. Ya özellikle de Emir Lahud ve Mişel Süleyman gibi ordu generali eski cumhurbaşkanları ilk işlerinden emekli olduktan sonra aldıkları büyük tazminat yoluyla elde ettikleri büyük paranın tadını çıkarabilirler. Ya da görev süreleri boyunca yürüttükleri mali işlerden elde ettikleri paralardan biriktirdiklerini harcarlar. Bunlardan pek çoğu artık hayatta değil. Aralarında bilinen eski Cumhurbaşkanı Emin Cemayel’dir.
Lübnan’daki emekli başbakanlara gelince genellikle unutulup giderler. Tıpkı Eski Başbakan Selim el-Hoss’a olduğu gibi. Ya da hayatının geri kalanını kültürel ve sosyal bir aktivist olarak Beyrut'taki el-Hamra Caddesi'ndeki kafelerde emekli yazarlar ve politikacılarla birlikte oturarak geçiren Emin el-Hafız gibi. Elbette Sami es-Sulh, Reşid es-Sulh, Abdullah el-Yafi, Hüseyin el-Uveyni ya da Başbakan olarak atanmadan önce Amerikan Üniversitesi'nde profesör olan ve hükümetinin görev süresi sona ermeden önce bile düzgün bir iş arayan Hassan Diyab gibi pek çok Başbakan’ın adlarından bile bahsedilmiyor.



Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
TT

Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)

İsrail gazetesi Yediot Aharonot’un internet sitesi Ynet, dün yayımladığı haberinde Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in görevine başladıktan sonraki ilk resmi ziyaretini İsrail’e gerçekleştireceğini bildirdi.

Habere göre Merz, bugün (pazar) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya gelecek.

Öte yandan İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, X platformundaki paylaşımında Almanya’yı İsrail için ‘önemli bir ortak’ olarak niteledi. Saar, iki ülke ilişkilerinin sürekli geliştiğini belirterek Merz’in ziyaretinin bu ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlayacağını ifade etti.

Saar ayrıca, Almanya’nın geçen hafta ilk kez kendi topraklarında İsrail’e ait Arrow balistik füze savunma sistemi bataryası konuşlandırdığını hatırlattı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in İsrail’e yaptığı ilk ziyarette, Berlin’in Gazze Şeridi’ndeki İsrail saldırılarına ve işgal altındaki Batı Şeria’daki şiddete yönelik son dönemdeki itirazlarına rağmen iki ülke arasındaki ‘özel’ ilişkiyi güçlendirmeyi hedeflediği bildirildi.

Merz, Ürdün’ün Akabe kentinde Kral 2. Abdullah ile yaptığı iki saatlik kısa görüşmenin ardından İsrail’e geçti. Şansölyenin bugün İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesi planlanıyor.

Ziyaret, Gazze Şeridi’nde savaşın başlamasından bu yana iki yılı aşkın süredir uluslararası alanda yalnızlık yaşayan Netanyahu açısından dikkate değer bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Savaşa ve yarattığı sonuçlara rağmen Almanya Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille cuma günü yaptığı açıklamada, ‘Almanya-İsrail ilişkilerinin sağlam, yakın ve güvene dayalı’ olduğunu vurguladı.

Almanya, İsrail’e güçlü destek veriyor ve bunu Nazi dönemindeki Yahudi soykırımı nedeniyle taşıdığı tarihi sorumlulukla açıklıyor. Merz’in bugün, Nazi Almanya’sı tarafından öldürülen Yahudi kurbanların anısını yaşatan Yad Vashem Anma Merkezi’ni ziyaret etmesi bekleniyor.

Bununla birlikte Berlin, Gazze Şeridi’ndeki insani durumun ağırlaşmasıyla birlikte son aylarda İsrail’e yönelik söylemini sertleştirdi.

Geçtiğimiz ağustos ayında Merz, İsrail’in kuşatma altındaki ve büyük ölçüde yıkıma uğramış Gazze Şeridi’ndeki askeri operasyonlarını yoğunlaştırmasına tepki olarak, Almanya’nın İsrail’e silah ihracatına kısmi kısıtlama getirme kararı almış ve bu adım ülkede siyasi tartışmaya yol açmıştı.

‘Söylem farklılığı’

Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille, iki ülke arasındaki ‘söylem farklılığına’ dikkat çekti.

Şansölye ile İsrail Başbakanı’nın bugün Gazze Şeridi’nde yaklaşık iki ay önce yürürlüğe giren ateşkesin ikinci aşamasına geçiş için yürütülen çabaları ele alması bekleniyor.

Bu anlaşma, İsrail ile Hamas’ın neredeyse her gün karşılıklı ihlal suçlamaları yöneltmesi nedeniyle hâlâ kırılgan. Bu durum, ABD Başkanı Donald Trump’ın savaşın sona erdirilmesi ve Gazze Şeridi’nin yeniden inşasını öngören planının tam olarak uygulanıp uygulanamayacağına ilişkin soru işaretlerini artırıyor.

Hille cuma günü, ‘yerleşimci şiddetinde büyük artış’ yaşandığını belirterek, bu durumu tekrardan kınadı ve İsrail hükümetine ‘yerleşim inşasını durdurma’ çağrısını yineledi.

Geçtiğimiz ağustos ayında açıklanan silah ihracatı kısıtlaması, Netanyahu hükümetinden sert tepki çekmişti. İsrail yönetimi, geleneksel müttefiki Almanya’yı bu adımla ‘Hamas terörünü ödüllendirmekle’ suçlamıştı.

Şansölye Merz’in, kararını İsrail Başbakanı’na telefonla bildirmesi sırasında ‘tartışmanın alevlendiği’ bildirildi.

Ancak Alman solunun radikal kanadındaki Die Linke partisine bağlı Rosa Luxemburg Vakfı’nın Tel Aviv Ofisi Direktörü Gil Shohat, AFP’ye yaptığı değerlendirmede, bunun iki lider arasındaki ‘söylemsel bir ayrışmadan’ öteye gitmediğini söyledi.

Öte yandan Alman ordusunun çarşamba günü İsrail dışında ilk kez konuşlandırılan Arrow füze savunma sisteminin ilk bölümünü faaliyete geçirmesi, Almanya’nın uzun vadeli güvenliği açısından İsrail’e duyduğu bağımlılığın boyutunu ortaya koydu.

Berlin ayrıca son dönemde, insansız hava araçlarına (İHA) karşı savunmasını güçlendirmesi konusunda İsrail’den aldığı desteğe dikkat çekti.

Yüksek beklentiler

Almanya’nın Eurovision Şarkı Yarışması’na İsrail’in katılımına onay vermesi, perşembe günü alınan kararla ülkede geniş destek görürken, bazı diğer ülkelerde boykot çağrılarını tetikledi.

Gil Shohat, Almanya Şansölyesi’nin Gazze’de savaş suçları ve insanlığa karşı suç işlediği şüphesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından aranan Binyamin Netanyahu’yu ziyaret etmesini, ‘normalleşmemesi gereken bir durumda olumsuz bir normalleşme işareti’ olarak değerlendirdi.

Friedrich Merz, şubat ayı sonunda parlamentoyu kazandıktan hemen sonra yaptığı açıklamada, UCM’nin hakkındaki yakalama kararına rağmen Netanyahu’nun Almanya’yı ziyaret edebileceğini söylemişti.

Ancak Şansölyelik makamı daha sonra bu meselenin ‘şu anda gündemde olmadığını’ bildirdi.

Konrad Adenauer Vakfı’nın Kudüs Ofisi Direktörü Michael Rimmel ise AFP’ye yaptığı açıklamada, Netanyahu’nun Berlin’den ‘sürekli bir destek işareti’ beklediğini ve kendisinin şu anda ‘yüksek beklentilere’ sahip olduğunu söyledi.

Öte yandan Rimmel’e göre Berlin’in son aylarda yaptığı çağrılar, Donald Trump’ın ‘daha güçlü etkisi’ karşısında sınırlı kalıyor. Rimmel, Trump’ın Gazze’de ateşkes sağlanması için İsrail’i baskı altına alabilen ‘tek aktör’ olduğunu belirtti.


ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
TT

ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth, dün akşamı yaptığı açıklamada, ABD'nin nükleer silahlar ve bunların fırlatma sistemleri üzerinde "tıpkı herkes gibi" testler yapacağını duyurdu; bu açıklama açıkça Rusya'ya atıfta bulunuyordu.

Kaliforniya'daki bir savunma forumunda konuşan Hegseth, ABD'nin Tayvan ile ilgili mevcut durumu değiştirmeye çalışmadığını da belirtti.

Bakanlığının, Başkan Donald Trump'ın Pasifik bölgesinde güçlü bir konumdan müzakere edebilmesini sağlamak için çalışacağını belirten Hegseth, ABD yönetiminin Hint-Pasifik bölgesindeki müttefiklerinin savunma bütçelerini artırmaları konusunda iyimser olduğunu kaydetti.

ABD Savunma Bakanı, İsrail, Güney Kore, Polonya ve Almanya'yı "ideal müttefikler" arasında sayarken, kolektif savunma konusunda harekete geçmeyen müttefiklerin vahim sonuçlarla karşı karşıya kalacağını vurguladı.


İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
TT

İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, ABD Başkanı Donald Trump'ın Başbakan Binyamin Netanyahu'nun yolsuzluk davasında affedilmesi gerektiği yönündeki görüşüne saygı duyduğunu söyledi, ancak "İsrail egemen bir devlettir" diyerek ülkenin hukuk sistemine saygı duyduğunu vurguladı.

Herzog, Politico haber sitesine verdiği demeçte, "Herkes, önleyici bir affın davanın esasına göre değerlendirilmesi gerektiğini anlıyor" dedi.

Şarku'l Avsat'ın The Times of Israel'den aktardığına göre şöyle devam etti: "İncelenmesi gereken birçok konu var. Bir yandan kanun önünde tam eşitlik, diğer yandan her bir davanın kendine özgü koşulları."

Trump'ın Netanyahu için tekrar tekrar yaptığı af çağrılarına atıfta bulunarak, "Başkan Trump'ın dostluğuna ve görüşüne saygı duyuyorum" ifadesini kullandı.

Sözlerini şöyle tamamladı: "Çünkü Gazze'deki rehinelerimizi geri getirmesini istediğimiz ve bu rehineleri geri getirmek ve BM Güvenlik Konseyi kararını geçirmek için cesurca muazzam bir adım atan aynı Başkan Trump'tır. Ancak İsrail elbette egemen bir devlettir ve İsrail hukuk sistemine ve gerekliliklerine tam saygı duyuyoruz."

Trump, ekim ayında İsrail'e yaptığı ziyarette, Kudüs'teki parlamentoda yaptığı konuşmada Herzog'u başbakanı affetmeye çağırdı. Netanyahu, 2019'dan beri iş adamlarından yaklaşık 700 bin şekel (211.832 dolar) değerinde hediye aldığı iddiaları da dahil olmak üzere, üç davayla karşı karşıya. İsrail cumhurbaşkanının büyük ölçüde törensel bir rol üstlenmesine rağmen, Herzog istisnai durumlarda cezai suçlardan hüküm giymiş kişileri affetme yetkisine sahip.

2020'de başlayan Netanyahu'nun davası hâlâ devam ediyor ve tüm suçlamalardan masum olduğunu savunuyor. Başbakan davayı, sol tarafından demokratik olarak seçilmiş bir sağcı lideri devirmek için düzenlenen siyasi amaçlı cadı avı olarak nitelendirdi.

Netanyahu geçtiğimiz ayın sonunda, yıllardır süren yolsuzluk davasında Herzog'dan resmen af ​​talep etti ve cezai sürecin İsrail'i yönetme yeteneğini engellediğini ve af talebinin, ulusal çıkarlara hizmet edeceğini savundu.

Ülkenin kuruluşundan bu yana İsrail'de en uzun süre başbakanlık yapan Netanyahu, uzun süredir rüşvet, dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma suçlamalarını reddediyor.